1. sayfa
|
Tarihden bahsediyorsanız altına kaynak koyacaksınız..... Türklerin çocukları ve bu coğrafya nasıl emevi dinine geçti bunun kanıtlarını ve tarihini paylaşıcam, Şimdi arkadaşlar tarihde Türk'lerin nasıl müslüman olduğu size üstü kapalı bir çok şey anlatılır işte Türkler müslümanlıkla tanıştı baktılar kendilerinin tanrısıda tek tanrı geçerken zorlanmadılar :D Araplar gelmiş müslümanlığı tebliğ etmiş :D onlarda hemen kabul etmişler? Türklerin islam anlayışının İran' dan etkilenmesiyle olduğunu hikayesini filan yazarlar halbuki iran o zaman emevi hakimiyetindedir :D Bildiğiniz gibi Türkler savaşçı boyun eğmez asi bir yapıya sahip topluluktur. Heleki gelip onlara kendi inançlarını, kültürlerini adetlerini sileceksiniz, kendi arap dininizi ve el-ilah'ı dayatacaksınız kabul ettireceksiniz? Bu konunun kaynakları aşağıdadır. ^ History of Civilizations of Central Asia, Editörler: M. S. Asimov and C. E. Bosworth, UNESCO Publishing, s. 29 ^ Namık Kemal Zeybek, "Neden İslam düşmanlığı", Radikal, 7 Mart 2009. ^ Türkler, Cilt I, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, s. 67. ^ Türkler, Cilt 4, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, s. 414 ^ Türk Tarihinin Ana Hatları, 1930, İstanbul, s. 463. ^ H. A. R. Gibb, Orta Asya'da Arap Fetihleri, Çağlar yayınları, s. 51. ^ TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 37, s. 349. ^ Tarih II, Orta Zamanlar, 1931, Devlet Matbaası, s. 144. ^ Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Yeditepe yayınları, s.46-47 ^ Türkler, Cilt I, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, s. 1315. ^ a b c d Zekeriya Kitapçı, Türkistan'ın Müslüman Araplar Tarafından Fethi, Yedikubbe Yayınları, s. 185-186. ^ Türkler, Cilt I, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, s. 68. Bakalım hem arap hem, Türk tarihi ne diyor? Türkler nasıl emevi dinine geçmiş! Okuyalım. KAN VE GAZAPLA GELEN YENİ TANRI!... ( Burada okuaycağınız özet gerçekler bilinen ve okulda çocuklara öğretilen tarihden silinmiştir kaynakları yukarıdadır ) Türk beylikleri, Buhara, Semerkant, Talkan, Baykent gibi şehirlerde yerleşmiş yaşıyorlar, deri imal ediyor ve pamuktan kâğıt üreterek bunları satıyor ve iyi de para kazanıyorlardı.. Emeviler Suriye ve İran'ı hâkimiyetlerine alarak Maverâünnehir bölgesine ulaşmışlardı. Seyhun ve Ceyhun ırmaklarının arasındaki bu bölgede Türkler bulunmaktaydı. Böylece Araplar ile Türkler ilk defa temasa geçmişlerdi. Emeviler bölgede dinlerini yaymaktan çok, yeni katliamlar ve yağma peşinde koşmuşlar; boyun eğip dinlerine geçmelerine rağmen yerli halka ağır vergiler yüklemişlerdi. Bildiğiniz gibi türkler savaşçı boyun eğmez asi bir yapıya sahip topluluktur. Heleki gelip onlara kendi inançlarını, kültürlerini adetlerini sileceksiniz, kendi arap dininizi ve el-ilah'ı dayatacaksınız kabul ettireceksiniz? Türkler tabiki boyun eğmedi, emevi her zaman yaptığı gibi zenginlik ve talan uğruna binlerce insanı teslim olanlarda dahil kesmiş doğramış, sırf ibret olsun, insanlar dehşete kapılsın diye, ya böyle bir ölümü seçsinler yada bana boyun eğsinler diye yol ve dere kenarları boyunca asmış, o kadar çok insan asmış ve insan parçalamışki bunları sergilemek için kilometrelerce mesafeye ihtiyacı olmuş. İnsan cesetleri et parçaları yurdun yeni manzarasıymış artık, dereler kızıl akmış. Binlerce genç çocuğu köle olarak almış, binlerce güzel kızı seçip evlerinde fahişe yapmış, yıllık şu kadar bana vergi ödeyeceksin diye sizi haraca bağlamış, bu da demiş benim dinimdir çocuklarına bunu öğreteceksin, cami ( Camileride emevi geliştirmiştir islamda yani kuranda mescid vardır orada da sadece Allaha ibadet yapılır, müşrik emeviler ise camileri Allahın ve peygamberin ağzından kendi rant ve siyasetini yapmak için geliştirdi, yani şirk şubesine çevirdi ) yaptıracaksınız, sizler ve çocuklarınız bu camilerde benim bıraktığım arap hocalarıma biat edip dinimi öğreneceksiniz, bu camilerden çıkmayacaksınız, sizler benim dinime geçeceksiniz, benim adetlerimi benimseyeceksiniz... Bunları kabul ediyorsanız yaşarsınız, yoksa ölürsünüz. Seç bakalım şimdi ölümmü benim dinimmi? Yaşamayı seçen Türk'ler islam dini adı altındaki emevinin dinini kabul ediyor. ( islam dini değil, peygamberin düşmanı ve soyunun katili olanların dini, emeviden kaçan peygamber soyu kaçıp türklere sığınmıştır, bu ayrı bir konu. Peygamber soyunu yok etmek istemesinin nedeni Allahın ve peygamberin ağzından istedikleri gibi konuşabilmek içindir, kendi rant dinlerini ifşa edecek kimseyi bırakmamak içindir. Bu dinin islamla alakası yoktur, islama çökmüş olan müşrik emevilerin dinidir ) Daha ayrıntılı burada http://www.altayli.net/turkler-nasil-musluman-oldu.html Semerkant Araplara her yıl 2.200.000 altın ödeyecektir. Bir defaya mahsus olmak üzere gasp ettikleri kadınlar ve erkekler hariç 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir. Şehirde Cami yapılacaktır. (Camileride emevi geliştirmiştir islamda yani kuranda mescid vardır orada da sadece Allaha ibadet yapılır, müşrik emeviler ise camileri Allahın ve peygamberin ağzından kendi rant ve siyasetini yapmak için geliştirdi, yani şirk şubesine çevirdi ) yaptıracaksınız, sizler ve çocuklarınız bu camilerde benim bıraktığım arap hocalarıma biat edip dinimi öğreneceksiniz, bu camilerden çıkmayacaksınız, sizler benim dinime geçeceksiniz, benim adetlerimi benimseyeceksiniz) Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır. Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir. Feto ve ortakları gibi grupların emevi misyonunun, temellerinin nereden geldiğini anlayın ve bir sonuç çıkarın diye bunları paylaştım, gün gerçeğin hak edilene gösterilmesi günü değil, herkese anlatılması gereken bir zaman olduğu için yazıyorum. Burada bir ton saf var, vay efendim 15 temmuz, ( 12 eylül, 11 eylül abd ikiz kuleler aynı tezgah ), şehitlerine hakaret etti bilmem şiyaket edeceğim, yandın sen bittin bu adamların hepsi saftır kendilerini fitne siyaseti yapıyor sanıyorlar, sonsuza kadar yal yiyeceğini, bazı saflara görede yüce osmanlı devleti görkemine sahip olacağını filan sanıyor ( Zaten bu safları iki ideoloji ile kekliyor biri din, diğeri osmanlı halbuki ikisinide satması saniyelerini alır bunların. Aynı şekilde akıldan uzaklaştığı için osmanlı zaten ayrı bir batık ) hizmetleride babanızın parasıyla yapmadı, o hizmetler onun saltanat garantisidir. Arkadaşlar bu ülkeyi abd din ve benzeri ideolojiler (sağ - sol) ile ve iktisadi bağımlılık ile 100 yıldır yerinde sabit tutuyor, [ideolojileri kendi besliyor sonra birbirine kırdırıyor] şimdide akıl sahiplerini din idelojisi pompalanmış cahiller ile birbirine kırdırmak istiyor. Sağ sol olayları aynısı, aynı tertip. Akıl edemez üretemez durumda tutuyor sizi din ile besliyor. Akıldan ve bilimden uzak tutuyor. Abd neden dinci yapılanmalarla feto ve ortakları ile çalışıyor ve iktidar yapıyor sanıyorsunuz? islam sevgisindemi? :D ( bana biri Abd neden dinci yapılanmalarla çalışır açıklasın ) Bizim ülkemiz avrupayı bu emevi zehri ile zombileşmiş yaratıklardan, araplardan ve orta doğudan korumak için kullanılan bir kalkandır. Bizler ise yine din ideolojisi ile ( emevi dini ile ) avutulmuş avrupa ve abd için ölen aptal korumalarız, kendimize göre cennetlikleriz :D korumaların çok akıllı olmasına gerek yoktur. Elinizdeki teknolojiler taklit teknolojiler, akıl edenlerin, aklı özgür olanların bulduğu geliştirdiği temeller üzerinde sizin değişiklik yaparak oluşturduğunuz taklit teknolojiler, sadece bir düğmeye basarak sizden 200 sene önde ulan bu ülkeler sizi yeryüzünden siler. İdeoloji akıl ile mücadele edemez akıl ve bilim her şeydir, gerçektir. İdeoloji ise sadece bir yansımadır, sahtedir, gerçekliktir, geçicidir, bu nedenle bir ideoloji ile zihni yıkanmış insan yönlendirilebilir, bu abd nin en sevdiği şeydir. Hep var olacak olan şey bilimdir, tarihdir, mantıkdır, Sadece özgürce, gerçek dünyanın kuralları ile yapılanan zihinler üretebilir ve gelişebilir, sizi o kadar aptallaştırırlarki 800 yıldır çivi bile çakamadığınızı göremezsiniz. Akıl etmediğiniz sürece bunlarla baş edemezsiniz. Düğmeye basıyorlar binlere insan ölüyor, düğmeye basıyorlar sizi 100 yıllık bir kısır döngüye hapsediyorlar bunu görün artık. Kurtuluşun tek çaresi var ideolojilerden kurtulmak, özgür bir zihne akla ve adalete yönetilen bir sistemin oturtulması, Hiç bir ideolojinin olmadığı bir sistem. Bu bir toplum için en gelişmiş yönetim sistemi olacaktır, Çünkü tarafsızca algılayamayan hiç bir şey göremez, tarafısızca algılamak sizin doğal öğrenme şeklinizdir, gerçekten anlamanızı ve kendinizi geliştirmenizin, gerçeği öğrenmenin tek yolu tarafsız yani doğal öğrenme yoludur. İdeolojiler insanın zihnini şekillendirir düşünce yapısını ve mantığını kafanıza sokulmuş ideolojiye yönlendirir, elbette ideolojiler insanları programlamak için taraf yapmak için geliştirilmiştir. ZİHNİ BAĞIMSIZLIKLARINI ELDE EDEMEMİŞ TOPLUMLAR İÇİN BİR GELECEK YOKTUR... https://sendvid.com/va9jbyyn |
Kaçma arkadaşım kaçma... Bu kadar alçaltma kendini. İddia sahibi sensin, hangi kaynakta Emeviler zamanında Türkler kitlesel olarak İslam'a girmiştir, kabul etmiştir yazıyor onu getir diyorum. Bak üşenmedim; senin kaynak olarak oraya yazdığın İslam Ansiklopedisinin 37. cildinin 349. sayfasını açtım ve tadaaa!http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=370349 Sayfada Soğd maddesi anlatılıyor, yazan da Ahmet Taşağıl. Ahmet Taşağıl'ı hayatında okudun mu ? Türkler kılıç zoruyla müslüman olmuştur lafına her yerde karşı çıkar, benim söylediğimin aynını söyler her fırsatta ve yazısında... Madde içerisinde de "Soğd şehirlerinin tamamı Emevî yönetimine girdi" yani siyasi olarak yönetimin alınmasından bahsediyor, maddenin hiçbir yerinde Türkler müslüman olmuştur gibi bir ifade yer almıyor, olmayan şeyi nerenden uydurdun merak ediyorum. Hatta orada diyor ki: " İslâm’ın gelmesinden sonra bölgeden kaçan Soğd kökenli Mani rahiplerinin etkisiyle Uygur Kağanı Bögü 764’te Maniheizm’i kabul etti." Yani diyor ki; adamlar İslam'ı getirdi, yapılan baskılar sonucu o bölgede yaşayan rahipler kaçtı ve kaçan rahipler nedeniyle Uygurlar Mani dinine girdi. Yani Türkler müslüman olmadığı gibi tam tersi, Mani dinine girmişler... Altında da koca bibliyografya bulunuyor ama tabii bunlardan hiçbirini okumadığın için yine birşey ifade etmeyecek... "Taberî, Târîh (Ebü’l-Fazl), bk. İndeks; Nerşahî, The History of Bukhara (trc. R. N. Frye), Cambridge 1954, s. 6, 33, 34, 38, 40, 41, 45, 46, 58, 67, 71-73, 83; İbn Havkal, La configuration de la terre: Kitab Surat al-Ard (trc. J. H. Kramers - G. Wiet), Beyrut 1964, s. 466, 467, 472, 473, 483, 485-492; Hudûdü’l-?âlem (Minorsky), s. 55, 63, 73, 95, 113, 118, 225, 234, 235, 304, 374; Bîrûnî, el-Âsârü’l-bâkıye ?ani’l-kurûni’l-hâliye (nşr. C. E. Sachau), Leipzig 1923, tür.yer.; Sem‘ânî, el-Ensâb, VIII, 70-72; Yâkut, Mu?cemü’l-büldân, III, 222-223, 409-410; Hakkı Dursun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul 1976, s. 7-42; O. Szemerényi, Four Old Iranian Ethnic Names: Scythian-Skudra-Sogdian-Saka, Wien 1980, s. 26-40; V. V. Barthold, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan (haz. Hakkı Dursun Yıldız), İstanbul 1981, s. 3, 120-124, 129, 143, 144, 157, 161-163, 171, 235, 240-245, 256; a.mlf. - [C. E. Bosworth], “al-Sughd”, EI² (İng.), IX, 772-773; Ramazan Şeşen, İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara 1988, bk. İndeks; K. Enoki, Studia Asiatica, Tokyo 1998, s. 3-21; Osman Aydınlı, Fethinden Sâmânîler’in Yıkılışına Kadar (93-389/711-999) Semerkant Tarihi (doktora tezi, 2001), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 107-287, 327, 356; B. Marshak, Legends, Tales and Fables in the Art of Sogdiana, New York 2002, tür.yer.; a.mlf., “Türkler ve Soğdlular”, Türkler (nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.), Ankara 2002, s. 170-178; M. Comparetti, “Sogdiyana Tarihine Giriş”, a.e., II, 157-169; Ahmet Taşağıl, Göktürkler, Ankara 2003, I, 16, 27, 31, 32, 46, 51, 62, 64, 80, 82, 87, 89, 92; III, 23, 24, 29, 52; a.mlf., Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, Ankara 2004, s. 13, 36, 48, 122; E. de la Vaissière, Sogdian Traders: A History (trc. J. Ward), Leiden 2005; a.mlf., “İpek Yolu’nun Bilinmeyen Efendileri: Sogdlar” (trc. A. Ufuk Kılıç), Toplumsal Tarih, sy. 135, İstanbul 2005, s. 70-75; Tahsin Yazıcı - Mürsel Öztürk, “İran”, DİA, XXII, 414-415." Hadi şimdi o üstün zekan ile Emeviler döneminde kitlesel olarak müslüman olan Türkler'in kaynağını getirmeni bekliyorum. Ulan Selçuklular bile kuruluşta müslüman değildi, İslam'a en çok hizmet eden devletlerden birisi sonradan müslüman olmuş, hala Emeviler zoruyla din değiştirdi diyor yahu... Teach me if you can sözü bu durumlar için söylenmiş işte... Hepsinden öte birşey söyleyeyim de beli kafana girer. Bu alanın dünya çapında en büyük üstadı Ramazan Şeşen'dir. Bu ister yerli ister yabancı, bütün tarihçilerin kabul ettiği birşeydir ki Eyyubi, Memlük ve Timur da dahil olmak üzere birçok konuyu ondan öğrendik ve yazdıkları halen aşılmadı. Yukarıdaki kaynakçada adı verilen İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri kitabını alıp okuma zahmetine girersen, orada bütün kaynakların incelendiğini ve o kaynaklar nazarında yazıldığını, hiçbir dönem kaynağında da Türkler Emevi döneminde müslüman olmuştur gibi birşey yazmaz. Eğer yazacak olsa en başta İbn Fadlan 10. yüzyılda o bölgeleri gezerken, üstelik Abbasi devrinin o büyük hoşgörülü ve hatta Türkler'i kayırıcı döneminde dahi büyük kitlesel bir müslümanlaşmanın olmadığını, müslüman olduğu için kendisiyle her gittiği yerde dalga geçilip hor görüldüğünü hatta aşağılandığını yazmaz. Ha ama o adamlar Türk değildi değil mi ? |
|
Birincisi öyle dindar bir insan değilim. Sadece İlahiyat ve Tarih'e meraklıyım. Bana din ideoloji yüzünden bunları yazdın gibi saçma sapan çocukça cevaplar verme. Ben sana azılı bir din düşmanı, ideolojisizliği ideoloji haline getirmiş bir yobaz diyor muyum? O yerdiğin ideolojiler ve dinler insanın hakikat arayışına cevaplar veriyorlar. İdeolojileri ve dinleri araçsallaştırmayan ve sorgulayan bir bireyin varacağı duraklardan biridir o duraklar. Altına bir kaç kaynak ve bibliyografya döşüyorsun ama orada yazanları değil kendi ideolojik zırvalarını ve baştan aşağı cehaletten ibaret olan yorumlarını yazıyorsun. Bir de edepsizce bana kaynak gösterin, bilimsel hakikatler diyorsun. Senin bilimden, tarihten hatta dünyadan haberin yok. Uzun uzun saçmalıklarına cevap veremem. Kusura bakma. Bilimmiş. Ulan bilim senin neyine. Al sana bilimsel kaynak; https://docs.google.com/document/d/1p0q62yfrG_dG36IyJBKDmC_DYxlB5N5c5UtWyQXi24g/mobilebasic?pli=1 ;) |
|
Alıntıladığın yazının yazarlarından İlber Ortaylı ne diyor? Araplar Türkleri Zorla Mı Müslüman Yaptı? | Prof. Dr. İlber Ortaylı & Namık Kemal Zeybek https://www.youtube.com/watch?v=16PUqoV5a9c Bence kimse zorla din değiştirmez ve başka husus diğer Türk boyları 'çok fena zulmediyorlar hadi biz de Müslüman olalım' demezler. |
Keşke karşılıklı konusabilsek böyle yazı ile sınırlı bir iletişim oluyor. Sen muhtemelen bir siteden kopyalayıp yapıştırdigin için çok zor olmasa gerek. Sadece birinci verdiğimiz örneklerden gidelim eğer kabul edersen. 1. Embriyo safhaları o dönemde nasıl bir gözlem ile bilinebilecekmis. Burada bahsettiğimiz ÖNCE kemik SONRA kasın oluşması yoksa kemiğin üstünde kas olması değil. Hangisinin önce olduğunu bilmeleri mümkün mü? Senin 1.ornek Sperm testiste üretilir tamam ama tek başına vajene atılsa dolleyici değildir kısa sürede ölüp gider. Sperm testiste üretilir oradan ductus deferens ile inguinal kanaldan her iki tarafdan karına girer ve seminal vezikulde depo edilir burada içinde semen denilen Fruktozdan zengin sıvı katılır işte şimdi dolleyici özelliği kazanmıştır sonra ejekulasyon olursa prostat bezi içindeki kanaldan idrar kanalına katılır ve atılır. İşte bu seminal vezikul sacrum denilen bel kemiğinin hemen önündedir. Bunları internetten almadım ben doktorum. Merak etme Allah bizden tabiki daha iyi biliyor. Şimdi hatanı anlayıp iman edebilirsin veya inkarcı olursun. |
|
Aynen öyle arapların yanında fetonun ortakları ülkeye 100.000 üzerinde işidçi soktu, hem abd nin emrini yerine getirdi yani bop projesi kapsamında abd kuklası işide destek verdi hemde şeytanın şeriatının ilan edildiği gün bu işidli 100.000 terörist halkı bastırmak ve fetonun ortaklarına halkı boyun eğdirmek için destek verecek isyan edenleri kafir ilan edecek katledeceklerdi. Bizim ülkemiz kafir ya işdin gözünde, fetonun ortaklarıda bunlara şeytann şeriatını vaad etti mesele bu. Fetonun ortaklarının hesap vermemek için mutlak din ideolojisindne başka şansı yok ki zaten başka şekilde yönetmeyide bilmez bunlar imam kafalı adamlardır. Şu an eğitim kurumlarının ve okulların hepsi imam hatibe dönüştürülüyor. ( Önceden de yazdım din ideolojisi daha çok çocuklar üzerinden yayılır, çünkü çocukların zihni savunmasızdır ) Bu ülkemizdeki işidi muhalefete karşı elinde bir koz gibi kullanıyor, fakat bu arada darbe kumpasıyla suriyeye sokulan türk askeri ve işidin vurulması ülkemizde koz olarak kullanılan işidlilerin terör eylemleri düzenlemesine neden olmaya başladı. Reina ve bombalı saldırılar bu koz olarak kullanılan işidlilerin saldırılarıdır, sonuçda fetonun ortakları kazanıyor ceremesini halk çekiyor. Bütün bu yaşanalara rağmen halkın cahilliğine ve hala fetonun ortaklarına oy veren halka kızan bahçeli beyaz bayrağı çekti, madem bu milletin hak ettiği budur o zaman hak ettiğini alacak dedi. 100.000 işidciyle şu an beraber yaşıyorsunuz, bu 100.000 işidlinin bu kadar zamanda ülkemizde kaç kişiyi daha sempatizanı yaptığını yazmıyorum bile rakamı siz tahmin edin, kısaca kendinize dikkat edin. http://kardanadam.tv/burasi-gaziantep-isit-konvoy-yapmis-tur-atiyor |
|
Batının kliselerin hegomanyasında olduğu dönem yani Skolastik düşünce dönemi Avrupa'da egemen olan ve her şeyi DİN kurallarına göre açıklamaya çalışan, dayatan, diktacı, insan aklının yaratıcılığını, bilimi ve aklı reddeden bir dogmatik düşünce dönemidir. Batının kliselerin hegomanyasında olduğu dönemden yani din ideolojsinin hakim olduğu dönemden kurtularak, zihni bağımsızlığına kavuştuğu döneme Rönesans dönemi adı verilir. Bkz Halil İNALCIK Türkiye'nin en büyük tarihçilerinden biridir diyorki Eğer Osmanlı kendi rönesansını yaşayabilseydi, yani kendi zihni bağımsızlığını din ideolojisinden kurtularak kazanabilseydi. Bugün bizler bilimden, sanattan ve teknolojiden başka bir şey konuşmayan evrenin ve kendimizin ne olduğunun farkında bireyler olur, Dünya'ya yön verirdik. https://www.youtube.com/watch?v=vSigBLIA154 Aklı başında hiç bir tarihçi milletin önünde din ideolojinin gerçeğini net oalrak anlatmaz ama anlayabilecekler için üstü kapalı anlatır ama ben çok bilmiş gokuba sizin için Türkiyenin en büyük tarihçilerinden biri olan İlhan İNALCIK'ın din ideolojisi yorumunu açtım. :D |
|
Neymiş sorun tekrar yaz, arkadaşlar din ideolojileri insanları akıl hastası yapar adam suların birbirine karışmadığını söylüyor birde karşısındaki insanları küçümsüyor inkarcı diyor :D en kısa zamanda din ideolojsini çözmen senin açından iyi olur :D İnkar dediğin sadece sana öğretilmiş bir gerçekliğin inkarı senin gerçekliğine hasta dünyana insanlar inanmıyor diye onları suçlamayazsın, kimse senin dinine inanmak zorunda değil hele çocuklar hiç değil, çocuklara herhangi bir din ideolojisinin dayatılması kişiyi akıl hastası yaptığınız için büyük suçtur. http://i.hizliresim.com/g2VLE3.jpg Dünya'nın her bölgesindeki, birbiriyle bağlantılı olan her su kütlesi birbiriyle karışmak zorundadır. Buna karşılık Dünya'nın sayısız noktasında, özellikle nehirler, kimi zamansa okyanuslar ve denizler, içlerindeki mineral ve kompozisyon (içerik) farklılıklarından ötürü farklı renklerde görünürler ve akış yönlerine/hızlarına da bağlı olarak kavşak (conflux ya da confluence) denen buluşma noktalarında sanki birbirlerine karışmıyorlar gibi bir görünürler. Halbuki bütün su kütleleri birbirine karışmak zorundadır; gerek yavaş, gerek hızlı. Dışarıdan bakıldığında iki suyun birbiriyle karışmıyor gibi gözükmesi, bu kütlelerin gerçekten birbirinden ayrılmış olduğu anlamına gelmez. Okyanusların birbiriyle buluştuğu noktalardan birinde ya da birkaçında, okyanus veya deniz kütlelerinin birbiriyle karışmadığını iddia etmek tamamen asılsızdır ve hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. http://i.hizliresim.com/41qR4L.jpg Bilgi-1: Sıklıkla paylaşılan yukarıdaki görsel, paylaşımların iddia ettiği gibi iki okyanusun karıştığı alanı göstermemektedir! Zaten renk farkı da, bu su kütlelerinin birbirine karışmadığı anlamına gelmemektedir. Fotoğrafta ve benzerlerinde gördüğünüz, Alaska Körfezi'nde bulunan ve oşinografik (okyanus bilimi) açısından iki ayrı su kütlesi olarak değil, tek bir su kütlesi olarak kabul edilen okyanus bölgesinin içerisindeki buzul suları ile kıyı sularının birbirine kavuştuğu alandır. Bu suların renklerinin birbirinden farklı olma sebebi içeriğindeki başta demir olmak üzere mikropartiküllerden bazı çökelti tiplerine kadar ve hatta kimi durumda sıcaklık farkına kadar birçok unsurdur. Bu görüntünün tuzluluk oranıyla doğrudan ilgili olmadığı bilinmektedir; yani iddia edildiği gibi tatlı su ile tuzlu suyun birbirine karışmamasıyla alakalı bir durum yoktur (ki tatlı su ile tuzlu su da birbirine karışır, mutfağınızda bile deneyebilirsiniz). Dolayısıyla dışarıdan bakıldığında bu iki su kütlesi karışmıyormuş gibi gözükse de, esasında sular birbiriyle tamamen karışmaktadır. Tekrar edelim: bu görselin (ya da aşağıda bir başka açıdan çekilen versiyonunun) karışmayan okyanuslarla hiçbir alakası yoktur. Bilgi-2: Farklı tuzluluk veya yoğunluk oranı olan sıvı kütlelerinin karşılaşması sonucu oldukça karmaşık bir kimyasal ve fiziksel denge oluşmaktadır. Ancak bu denge statik değil, dinamiktir. Örneğin yağ ve su aynı kaba konduklarında oldukça statik bir denge oluştururlar ve sabit kalırlar (her ne kadar esasında aralarındaki karışma bölgesi yine dinamik yapıda olsa da). Okyanuslar ve devasa su kütleleri için bu hiçbir şekilde doğru değildir. Farklı özelliklere sahip bu kadar büyük su parçaları bir araya geldiklerinde, ciddi anlamda dinamik bir dengeye ulaşılır ve sular kilometrelerce küplük hacimlerde birbirlerine karışırlar. Sadece dışarıdan bakıldığında, suların içeriğine bağlı olarak ışığın farklı kırınımından ötürü renklerin farklı gözükmesi, Alaska Körfezi'nde olduğu gibi görünür ve suların birbirine karışmadığına dair bir sanrı yaratır. Bu doğru değildir. Bununla ilgili olarak Santa Kruz Kaliforniya Üniversitesi'nden Okyanus Bilimci (Oşinograf) Prof. Dr. Ken Bruland (ki hemen üstteki fotoğrafı 2007'deki bir araştırma gezisinde kendisi çekmiştir) şöyle söylüyor: "Örneğin benim çektiğim fotoğrafta çökelti bakımından zengin bir nehrin genel okyanus suyuyla buluştuğu bölge görülmektedir. Bu iki su tipinin birbirine karışmadığını söylemek kesinlikle doğru değildir. Nihayetinde iki su birbirine tamamen karışır; ancak bu fotoğrafların çekildiği anda, çok güçlü gradyanlara sahip oldukları için geçici olarak bu şekilde karışmıyormuş gibi gözükürler. Bu sınırlar hiçbir zaman bir duvar gibi statik değildir. Sürekli olarak hareket ederler ve bir bütün olarak yok olurlar. Bunlar çökelti miktarına ve suyun hareketine bağlıdır." Bilgi-3: Nehirler haricinde, okyanuslar ve denizler gibi büyük su kütlelerinin karışım bölgelerindeki renk farklılığı her zaman görünür bile olmayabilir! Kimi zaman bu su kütlelerini birbirinden ayıran bir engel var, kimi zamansa yok gibi gözükebilir. Bu da, aralıklarla "bir sebeple" su kütlelerinin karışmasının engellendiği gibi bir algı yaratabilir. Fotoğrafın çekildiği an çok önemli olduğu gibi, bazı zamanlar günlerce beklense de bu görüntü yakalanamayabilir. Çünkü bu karışım, az önce de iddia ettiğimiz gibi son derece dinamiktir ve devasa bir hacimde olan bu farklı nitelikteki sıvıların karışımı, farklı zamanlarda farklı görüntüler verebilir. Uzmanlar, bu renk farklılıklarının kimi zaman çok daha az olduğunu, kimi zamansa hiç görülemediğini söylemektedirler. Dolayısıyla bunun sürekli bir durum olduğunu düşünmek hatalıdır. "Gradyan" adı verilen nitelik (sıvı içeriği gibi) farklılıklarının yoğun olduğu zamanlarda bu tip görüntüler oluşabilmektedir. Bilgi-4: Kısmen sığ veya korunaklı sularda, okyanus diplerindeki mağara ve benzeri bölgelerde, oldukça sınırlı alanlarda halokrin adı verilen ve tuz farklılığından oluşan bölgesel ayrımlara ve katmanlaşma olgusuna rastlanabilir. Ancak bu farklılığı okyanus gibi devasa su kütlelerinde görmek mümkün değildir. İki okyanusu birbirinden fiziksel olarak ayırabilecek hiçbir doğa unsuru bulunmamaktadır. Bilgi-5: Sanılanın aksine, okyanusların birbirine karışmaması iyi bir şey değil; tam tersine, tam bir felakettir. Çünkü okyanusların birbirine karışması sırasında, sıcaklık, içerik, vb. unsurların farklılıklarından ötürü çok ciddi su altı akımları meydana gelir ve bunların sürekliliği için okyanusların da sürekli olarak birbirleriyle dinamik bir biçimde etkileşmeleri ve birbirlerine karışmaları gerekmektedir. Eğer ki herhangi bir sebeple okyanuslar birbirlerinden tamamen, tıpkı bir engel girmiş gibi ayrılacak olurlarsa, bu akıntıların büyük bir kısmı son bulacak ve dolayısıyla denizlerdeki canlılık çok ciddi hasarlar alacak, sayısız tür üreme ve avlanma yollarını yitirerek yok olacaktır. Dolayısıyla okyanusların karışmamasını düşünmek bir yana, bunu arzulamak bile Dünya ekosistemi için ciddi sorunlar doğurabilecektir. Bilgi-6: Suların aslen birbiriyle karışmıyor gibi gözükmesine, farklı açılardan farklı yönlere doğru akan ve bir noktada buluşan nehirlerde rastlanır. Çünkü nehirler, okyanus ve denizlere göre çok daha dinamiktir ve aktıkları coğrafi ve jeolojik koşullara bağlı olarak içerikleri bambaşka olabilir. Bu da, okyanusların/denizlerin aksine, nehirlerde çok bariz renk farklılıkları yaratabilir. Üstelik nehirler genelde belli bir eğim dahilinde aktıkları için, suları sürekli kaynaklarından beslenerek karışımın engelleniyor gibi gözükmesi süreklilik gösterebilir. Ancak nehirlerde bile sular elbette birbirine karışır; zaten iki nehir birleştikten sonra tek bir nehir olarak akmayı sürdürürler. Dolayısıyla bu bambaşka içerikteki suların bile karışabiliyor olması, denizler ve okyanusların neden birbirine karışmak zorunda olduğunun göstergesidir. Aşağıda; Dünya'nın farklı bölgelerinde bu şekilde buluşan ama renk farkından ötürü karışmıyor gibi gözüken nehirler gösterilmektedir: |
|
Tarihde sorgulama ve özgürlüğün yok edilişinin simgesi kimdir?http://i.hizliresim.com/MkB702.jpg Bundan yaklaşık 1600 yıl önce Mısır’ın İskenderiye kentinde korkunç bir cinayet işlenir; ‘iffetsiz’ ve ‘günahkâr’ olmakla suçlanan bir kadın toplumun gözleri önünde, taşa tutulan, parçalara ayrılıp yakılan kadın, matematikçi, gökbilimci, filozof Hypatia’dır. Büyük İskender’in M.Ö. 332 yılında kurduğu İskenderiye, yüzyıllarca barış içinde yaşadı. M.Ö. 30’larda Roma’nın hâkimiyetine geçen kentte barış ortamı M.S. 300’lerde bitti. Limanları, bilginleri, kültür merkezi, dev kütüphanesi ve üniversitesiyle İskenderiye o dönem ticaretin ve aydınlanmanın merkeziydi. Başında ünlü matematikçi Theon’un bulunduğu okulda kızı Hypatia da matematik, felsefe ve astronomi dersleri veriyor, Platon, Aristo ve Oklid’in fikirlerini tartışmaya açtığı bu dersler dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilerle dolup taşıyordu… Kentin dokusu Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinin ardından hızla değişti. İktidara egemen olan Hıristiyanlar, Pagan ve Yahudiler başta olmak üzere farklı inançlara sahip kim varsa hedef aldı. Kentte ardı ardına cinayetler işlenirken Hypatia çalışmalarını aralıksız sürdürdü. Her gün bir çember çizerek; dünyanın, güneşin, gezegenlerin hareketlerini yeniden hesap ediyor, öğrencilerine “Bizi birleştiren şeyler ayıranlardan daha fazla; tüm insanlar eşittir, kardeştir…” tavsiyesinde bulunuyordu. *** İskenderiye Üniversitesi’ni inançsızlığın merkezi olarak gören Hıristiyanlar, Serapis tapınağı, müze ve dev kütüphanenin yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Kitapların parçalandığı, heykellerin yıkıldığı, insanların öldürüldüğü kanlı saldırıda yüzyılların bilimsel birikimi de yok edildi. En sevdiğini; babasını da kaybeden Hypatia, artık yapayalnızdı… Ancak babasına söz verdiği gibi gerçeği aramaktan asla vazgeçmedi. Hypatia “Dünya hareket ederken daire mi çiziyor, elips mi, yoksa güneş dönüyor dünya yerinde mi duruyor” diye düşünürken kötülük yerinde durmuyor, örgütleniyordu… *** İskenderiye Patrikhanesi’nin ise o bilimsel çalışmalarını sürdürürken Hypatia’ya duyduğu kin her geçen gün artıyordu. ( Bunun nedeni Özellikle Hristiyanların, tepsi gibi düz Dünya anlayışı tümüyle onların Tevrat'ta okudukları "Yaratılış Destanı (Genesis)" anlatısından kaynaklanıyordu. Batılı kaynaklarda yer alan Tevrat'taki Dünya ve Güneş sistemi anlayışı (Bkz. Hebrew Cosmology). Buna göre Dünya düzdü, çevresi sularla kaplıydı, Dünya kıpırdamadan duruyor, Güneş doğudan batıya doğru gidip geliyordu. Aslında bu durum, yalnızca Hristiyanlığa özgü bir durum değildir; Tevrat'tan kaynaklanan bu durum önce Hristiyanlığa geçmiş ve oradan da Kuran-ı Kerim'e geçip tüm tek tanrılı dinlere nüfuz etmiştir. Fakat bu durum Tevrat ve İncil'de kolaylıkla görülebilirken, Kuran-ı Kerim'de ayetlere dağıtılarak gizlenmiştir. Sure 13-Ayet 3: Yeri yayan (düzleyen) odur. Sure 15-Ayet 19: Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik. Sure 50-Ayet 7: Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Sure 79-Ayet 30: Ardından yeri (Dünya'yı) yaydı, uzattı. Sure 88-Ayet 20: Ve yer (Dünya) nasıl yayılmış? Burada "Yaymak" kelimesi ilk 3 ayette "Maddah" olarak kullanılmıştır. Bu kelime aynı zamanda, Sure 25-Ayet 45'te Allah'ın gölgeyi sabit kılmaktansa nasıl uzatıp gerdiğini anlatmak için de kullanılmıştır. Bu ayetlerin hepsi eski tefsirlerin (İbn Abbas-7. yy, İbn Kathir-14. yy, Al Jalalayn-16. yy) hepsinde, Dünya'nın düz olduğu şeklinde çevrilmiştir. Fakat her nasılsa yeni çevirilerde (20. yy tefsirleri. Örneğin Mariful Quran), anlamı "Dünya'nın yuvarlak olduğu"na getirilmiştir.http://www.youtube.com/v/kjjYXOIHCaY&hl=en ve Suudi Arabistanın baş müftülerinden şeyh Abdül Aziz Bin Baz'ın fetvası şöyle:Tarih: 1975 Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kuran’ın, hem Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır. Kaynak: “Dünya’nın Sakin Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller”adlı kitabı. Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Velhasıl bu iddia sayması uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır.”) Eski öğrencisi olan kent valisinin onun tesirinde olduğunu ve bu sayede farklı inançların korunduğunu düşünüyordu. Hypatia’nın öldürülmesi için tezgâh kuruldu. Başpiskopas Kril’in talimatıyla papaz pazar ayininde bir konuşma yaptı; kadının toplumda olması gerektiği yeri tanımladı önce, asla bir erkekle eşit olamayacağını, erkeğe akıl veremeyeceğini, kıyafetlerinden hareketlerine kadar dikkat edeceğini anlattı uzun uzun. Ardından Hypatia’yı hedef göstererek İskederiye’de haddini aşmış bir kadının yaşadığını, büyücü, günahkâr bir şeytan olduğunu söyledi. Kalabalık soluğu Hypatia’nın kapısında aldı. Önce saçından sürüklediler. Haypatia’yı çırılçıplak soyup en acı şekilde nasıl ölebileceğini tartıştılar; biri “Taşlayalım”, diğeri “Derisini yüzelim” dedi, öteki ateşe vermekten bahsetti. Karar veremediler, sırayla hepsini yaptılar… *** Tarihte bilinen ilk kadın matematikçi olan Hypatia’nın yazdığı kitaplar kütüphane saldırısında yok edildi. Feminist sanata da konu olan Hypatia hakkında çok sayıda roman, Oyun ve şiir yazıldı… Hypatia’yı “Bağnazlığın masum bir kurbanı” diye tarif eden Voltaire, öldürülmesini ise ‘SORGULAMA VE ÖZGÜRLÜĞÜN YOK EDİLİŞİNİN SİMGESİ’ olarak görmüştür. *** Derler ki Hypatia’nın katli sadece bir bilim insanın ölümü değil daha fazlasıdır; aydınlıkla karanlığın savaşında bir dönemeç kabul edilir. Hypatia’nın; insanlığa büyük bir dersi daha vardır; tüm karanlığa inat ‘Göğe bakalım…’ Dini kullanan ama din ile alakası olmayan müşrik iktidarlara karşı olan ruh Hypatia'dır ve siz hypatia'nın dengi değilsiniz. Sizin kafanızda oluşturulan gerçeklik ve neye inandığınızın bir önemi yok, asıl gerçeği görmezseniz gerçek duvarına toslamaya ve dağılmaya devam edersiniz. Artık ders alın, akıl etmeye bakın, bilim ve tarih ile görün. Dip not: Hypatia'nın hikayesini anlatan müthiş bir film vardır. Seyretmek isteyenler için filmin adı: "Agora" Şiddetle tavsiye ediyorum. |
Verdiğin ayetlerde çeviri farklılıkları var. "dehâ-hâ" kelimesi birden çok anlama geliyor. Ben bunu art niyetli olmadan baktığım zaman "dehâ-hâ" kelimesinin kuranda geçen itibariyle yumurta şeklinde tasvir edildiğini düşünüyorum yani elips şekli anlatılmak istenmiş, dediğim gibi "dehâ-hâ" kelimesinin birden çok anlamı var hatta bazı forumlarda uzun tartışmalar yaşanmış. Eğer art niyetli düşünürsen "dehâ-hâ" kelimesini farklı anlamlara çekebilirsin. Çeviri farklılıklarından en meşhuru ise "darebe" kelimesidir "darebe" kelimesi hem dövmek anlamına gelirken aynı zamanda çıkmak anlamınada gelmektedir. Bu kelime farklılıkları okuyan kişinin art niyetli olup olmamasına bırakılmış yani sen kelimeleri kötüye yorarsan o tabiki senin bileceğin iş. sonuç itibariyle; "Bizim işimiz bize, sizin işiniz size. Size selam olsun" |
|
İslam fetvası verenlerin doğru olduğunu kabul ettiğimi nereden çıkarttın kuran dediğimiz kitap daha bilmediğimiz neler içeriyor neler, bunun sonu yok. İslam fetvasının büyük bir kısmı hadislere dayanır hadislerde de ihtilaf olduğunu herkes biliyor. Yani geçmiş zamanda birileri hadis uydurdu diye biz niye zan altında kalalım. http://bitchyobjectpanda.tumblr.com/post/114691338734/başlıksız-12 daha önce blogumda yaptığım bir alıntı kısa bir alıntı okuyabilirsin. Kuranla ilgili tevrattan ve incilden alıntılar vardır evet tabi incil ve tevrat değişmeden önce, fetih suresinin son ayetlerini okursan incilden atıf yapıldığını görürsün. Tevrat ve incilin değiştirildiği gerçeğini onları okursan görürsün. İncilde sürekli iyilik güzellik vs şeylerden bahseder ve hikayeler üzerine kurulmuştur. Kuranda ise hayatın içinde neler yapılması gerektiğini anlatan bir çok ayet var, miras hukukundan kamu düzenine kadar bir çok ayet bulabilirsin, bilimle ilgili ayetlerde bulabilirsin, ibret alıcı olaylarda bulabilirsin. Yani Kuran'ın İncil ve Tevrattan ayırldığı apaçık ortada. Senin bildiğin sana benim bildiğim bana kısmına geldiğimizde ise ben size bir ayet yazdım. Dediklerinizin bir kısmına katılıyorum ve öğrenmeye devam ediyorum. Bana öğretilenler devlet eliyle ve gelenekten gelen şeyler. Öğretilenlerin doğru olup olmadığı konusunda küçük yaşlarda sorgulama yapamadığımız için kabul etmek veya öğrenmek zorunda bırakıldık ve şu an aynı durum devam ediyor. Dediğiniz gibi islamın yükselişi insanların kuran-ı kerim'i anladıkları dilde okudukları zaman olacak. Herkes anladığı dilde okursa ve onu hayatına sokmaya ve uygulamaya başlarsa yükselişte başlar. edit: iki saattir yazıyı paylaşmaya çalışıyorum site sürekli hata veriyor ancak gönderebildim. |
|
|
Türklerin çocukları ve bu coğrafya nasıl emevi dinine geçti bunun kanıtlarını ve tarihini paylaşıcam, Şimdi arkadaşlar tarihde Türk'lerin nasıl müslüman olduğu size üstü kapalı bir çok şey anlatılır işte Türkler müslümanlıkla tanıştı baktılar kendilerinin tanrısıda tek tanrı geçerken zorlanmadılar :D Araplar gelmiş müslümanlığı tebliğ etmiş :D onlarda hemen kabul etmişler? Türklerin islam anlayışının İran' dan etkilenmesiyle olduğunu hikayesini filan yazarlar halbuki iran o zaman emevi hakimiyetindedir :D Bildiğiniz gibi Türkler savaşçı boyun eğmez asi bir yapıya sahip topluluktur. Heleki gelip onlara kendi inançlarını, kültürlerini adetlerini sileceksiniz, kendi arap dininizi ve el-ilah'ı dayatacaksınız kabul ettireceksiniz? Bu konunun kaynakları aşağıdadır. ^ History of Civilizations of Central Asia, Editörler: M. S. Asimov and C. E. Bosworth, UNESCO Publishing, s. 29 ^ Namık Kemal Zeybek, "Neden İslam düşmanlığı", Radikal, 7 Mart 2009. ^ Türkler, Cilt I, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, s. 67. ^ Türkler, Cilt 4, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, s. 414 ^ Türk Tarihinin Ana Hatları, 1930, İstanbul, s. 463. ^ H. A. R. Gibb, Orta Asya'da Arap Fetihleri, Çağlar yayınları, s. 51. ^ TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 37, s. 349. ^ Tarih II, Orta Zamanlar, 1931, Devlet Matbaası, s. 144. ^ Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Yeditepe yayınları, s.46-47 ^ Türkler, Cilt I, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, s. 1315. ^ a b c d Zekeriya Kitapçı, Türkistan'ın Müslüman Araplar Tarafından Fethi, Yedikubbe Yayınları, s. 185-186. ^ Türkler, Cilt I, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, s. 68. Bakalım hem arap hem, Türk tarihi ne diyor? Türkler nasıl emevi dinine geçmiş! Okuyalım. KAN VE GAZAPLA GELEN YENİ TANRI!... ( Burada okuaycağınız özet gerçekler bilinen ve okulda çocuklara öğretilen tarihden silinmiştir kaynakları yukarıdadır ) Türk beylikleri, Buhara, Semerkant, Talkan, Baykent gibi şehirlerde yerleşmiş yaşıyorlar, deri imal ediyor ve pamuktan kâğıt üreterek bunları satıyor ve iyi de para kazanıyorlardı.. Emeviler Suriye ve İran'ı hâkimiyetlerine alarak Maverâünnehir bölgesine ulaşmışlardı. Seyhun ve Ceyhun ırmaklarının arasındaki bu bölgede Türkler bulunmaktaydı. Böylece Araplar ile Türkler ilk defa temasa geçmişlerdi. Emeviler bölgede dinlerini yaymaktan çok, yeni katliamlar ve yağma peşinde koşmuşlar; boyun eğip dinlerine geçmelerine rağmen yerli halka ağır vergiler yüklemişlerdi. Bildiğiniz gibi türkler savaşçı boyun eğmez asi bir yapıya sahip topluluktur. Heleki gelip onlara kendi inançlarını, kültürlerini adetlerini sileceksiniz, kendi arap dininizi ve el-ilah'ı dayatacaksınız kabul ettireceksiniz? Türkler tabiki boyun eğmedi, emevi her zaman yaptığı gibi zenginlik ve talan uğruna binlerce insanı teslim olanlarda dahil kesmiş doğramış, sırf ibret olsun, insanlar dehşete kapılsın diye, ya böyle bir ölümü seçsinler yada bana boyun eğsinler diye yol ve dere kenarları boyunca asmış, o kadar çok insan asmış ve insan parçalamışki bunları sergilemek için kilometrelerce mesafeye ihtiyacı olmuş. İnsan cesetleri et parçaları yurdun yeni manzarasıymış artık, dereler kızıl akmış. Binlerce genç çocuğu köle olarak almış, binlerce güzel kızı seçip evlerinde fahişe yapmış, yıllık şu kadar bana vergi ödeyeceksin diye sizi haraca bağlamış, bu da demiş benim dinimdir çocuklarına bunu öğreteceksin, cami ( Camileride emevi geliştirmiştir islamda yani kuranda mescid vardır orada da sadece Allaha ibadet yapılır, müşrik emeviler ise camileri Allahın ve peygamberin ağzından kendi rant ve siyasetini yapmak için geliştirdi, yani şirk şubesine çevirdi ) yaptıracaksınız, sizler ve çocuklarınız bu camilerde benim bıraktığım arap hocalarıma biat edip dinimi öğreneceksiniz, bu camilerden çıkmayacaksınız, sizler benim dinime geçeceksiniz, benim adetlerimi benimseyeceksiniz... Bunları kabul ediyorsanız yaşarsınız, yoksa ölürsünüz. Seç bakalım şimdi ölümmü benim dinimmi? Yaşamayı seçen Türk'ler islam dini adı altındaki emevinin dinini kabul ediyor. ( islam dini değil, peygamberin düşmanı ve soyunun katili olanların dini, emeviden kaçan peygamber soyu kaçıp türklere sığınmıştır, bu ayrı bir konu. Peygamber soyunu yok etmek istemesinin nedeni Allahın ve peygamberin ağzından istedikleri gibi konuşabilmek içindir, kendi rant dinlerini ifşa edecek kimseyi bırakmamak içindir. Bu dinin islamla alakası yoktur, islama çökmüş olan müşrik emevilerin dinidir ) Daha ayrıntılı burada http://www.altayli.net/turkler-nasil-musluman-oldu.html Semerkant Araplara her yıl 2.200.000 altın ödeyecektir. Bir defaya mahsus olmak üzere gasp ettikleri kadınlar ve erkekler hariç 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir. Şehirde Cami yapılacaktır. (Camileride emevi geliştirmiştir islamda yani kuranda mescid vardır orada da sadece Allaha ibadet yapılır, müşrik emeviler ise camileri Allahın ve peygamberin ağzından kendi rant ve siyasetini yapmak için geliştirdi, yani şirk şubesine çevirdi ) yaptıracaksınız, sizler ve çocuklarınız bu camilerde benim bıraktığım arap hocalarıma biat edip dinimi öğreneceksiniz, bu camilerden çıkmayacaksınız, sizler benim dinime geçeceksiniz, benim adetlerimi benimseyeceksiniz) Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır. Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir. Feto ve ortakları gibi grupların emevi misyonunun, temellerinin nereden geldiğini anlayın ve bir sonuç çıkarın diye bunları paylaştım, gün gerçeğin hak edilene gösterilmesi günü değil, herkese anlatılması gereken bir zaman olduğu için yazıyorum. Burada bir ton saf var, vay efendim 15 temmuz, ( 12 eylül, 11 eylül abd ikiz kuleler aynı tezgah ), şehitlerine hakaret etti bilmem şiyaket edeceğim, yandın sen bittin bu adamların hepsi saftır kendilerini fitne siyaseti yapıyor sanıyorlar, sonsuza kadar yal yiyeceğini, bazı saflara görede yüce osmanlı devleti görkemine sahip olacağını filan sanıyor ( Zaten bu safları iki ideoloji ile kekliyor biri din, diğeri osmanlı halbuki ikisinide satması saniyelerini alır bunların. Aynı şekilde akıldan uzaklaştığı için osmanlı zaten ayrı bir batık ) hizmetleride babanızın parasıyla yapmadı, o hizmetler onun saltanat garantisidir. Arkadaşlar bu ülkeyi abd din ve benzeri ideolojiler (sağ - sol) ile ve iktisadi bağımlılık ile 100 yıldır yerinde sabit tutuyor, [ideolojileri kendi besliyor sonra birbirine kırdırıyor] şimdide akıl sahiplerini din idelojisi pompalanmış cahiller ile birbirine kırdırmak istiyor. Sağ sol olayları aynısı, aynı tertip. Akıl edemez üretemez durumda tutuyor sizi din ile besliyor. Akıldan ve bilimden uzak tutuyor. Abd neden dinci yapılanmalarla feto ve ortakları ile çalışıyor ve iktidar yapıyor sanıyorsunuz? islam sevgisindemi? :D ( bana biri Abd neden dinci yapılanmalarla çalışır açıklasın ) Bizim ülkemiz avrupayı bu emevi zehri ile zombileşmiş yaratıklardan, araplardan ve orta doğudan korumak için kullanılan bir kalkandır. Bizler ise yine din ideolojisi ile ( emevi dini ile ) avutulmuş avrupa ve abd için ölen aptal korumalarız, kendimize göre cennetlikleriz :D korumaların çok akıllı olmasına gerek yoktur. Elinizdeki teknolojiler taklit teknolojiler, akıl edenlerin, aklı özgür olanların bulduğu geliştirdiği temeller üzerinde sizin değişiklik yaparak oluşturduğunuz taklit teknolojiler, sadece bir düğmeye basarak sizden 200 sene önde ulan bu ülkeler sizi yeryüzünden siler. İdeoloji akıl ile mücadele edemez akıl ve bilim her şeydir, gerçektir. İdeoloji ise sadece bir yansımadır, sahtedir, gerçekliktir, geçicidir, bu nedenle bir ideoloji ile zihni yıkanmış insan yönlendirilebilir, bu abd nin en sevdiği şeydir. Hep var olacak olan şey bilimdir, tarihdir, mantıkdır, Sadece özgürce, gerçek dünyanın kuralları ile yapılanan zihinler üretebilir ve gelişebilir, sizi o kadar aptallaştırırlarki 800 yıldır çivi bile çakamadığınızı göremezsiniz. Akıl etmediğiniz sürece bunlarla baş edemezsiniz. Düğmeye basıyorlar binlere insan ölüyor, düğmeye basıyorlar sizi 100 yıllık bir kısır döngüye hapsediyorlar bunu görün artık. Kurtuluşun tek çaresi var ideolojilerden kurtulmak, özgür bir zihne akla ve adalete yönetilen bir sistemin oturtulması, Hiç bir ideolojinin olmadığı bir sistem. Bu bir toplum için en gelişmiş yönetim sistemi olacaktır, Çünkü tarafsızca algılayamayan hiç bir şey göremez, tarafısızca algılamak sizin doğal öğrenme şeklinizdir, gerçekten anlamanızı ve kendinizi geliştirmenizin, gerçeği öğrenmenin tek yolu tarafsız yani doğal öğrenme yoludur. İdeolojiler insanın zihnini şekillendirir düşünce yapısını ve mantığını kafanıza sokulmuş ideolojiye yönlendirir, elbette ideolojiler insanları programlamak için taraf yapmak için geliştirilmiştir. ZİHNİ BAĞIMSIZLIKLARINI ELDE EDEMEMİŞ TOPLUMLAR İÇİN BİR GELECEK YOKTUR... https://sendvid.com/va9jbyyn Türkleri kendi geliştirdikleri islam dini ile tanıştıran emeviler katlettikleri Türk'lerin çocuklarını nasıl eğitti? tarihi kaynaklarla sabittir, Türklere zorla inşa ettirdiği camileride ( Camileride kendi geliştirmiştir islamda cami tipi bir ibadet şekli yoktur ) katlettiği insanların çocuklarına zorla kendi arap din ideolojisi dayattıktan ( Bu eğitim katliamın ve talanın durması için anlaşma gereğiydi ) sonra çocukların dünya algısını kendi dinleri haline getirirler, daha sonra kendi dinleri için çocuklara öldürmeyi ve ölmeyi öğretirler ve bu ölümün onlara büyük ödül sağlayacağına inandırırlar, düşünsenize tanrı için ölmek, ödülüde büyüktür herhalde? Arap din ideolojisinin savaşlarda çocuklar üzerinde bu şekilde kullanılması, araplar bunu çok akıllıca bulmuşlardır. Kısacası olay şu arkadaşlar binlerce yıldır dünya insan zihnini şekillendiren, programlayan din ideolojileri ile dönüyor. Batı rönesans ile bundan kendini kurtarmış durumda bu yüzdende gelişebiliyor. Siyasetin ne olduğunu anlamak zorundasınız, tabi gidişatı değiştirmek istiyorsanız yoksa memnunsanız batıya kulluk yapmaktan sorun yok... Siyasetin ta kendisi budur insan zihninin din ideolojisi ile binlerce yıldır şekillendirilmesi ve yönlendirilip sömürülmesi. < Resime gitmek için tıklayın > |
| - |
1. sayfa
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.