Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
53
Cevap
7691
Tıklama
0
Öne Çıkarma
Cevap: 'DOKUN BANA' SIFIR OTOMOBİL KAZANMA YARIŞMASI 2001 (HATIRLAYAN VAR MI?) (2. sayfa)
D
14 yıl (4523 mesaj)
Yarbay

taner hocam emeğinize sağlık.
yanlışlığı zamanında farketmiş ve elliinzden gelen uyarıyı yapmışsınız.
bu yarışmaların bir sonraki safhası,
Filmin Stephen King'in eseri Azrail Koşuyor isimli katbında geçen olaylardır.
Kitaba konu olan Ben Richards dar gelirli bir insandır ve ailesi için para kazanmak amacıyla yarışmalara katılır ve bu yarışmalarda istediği kente gider ve peşindeki avcılardan saklanır,
peşindeki avcılarda filmdeki şaklabanlar değil polisler ve özel eğitimli kişilerdir,
ve ayrıca programı izleyenlerde yarışmacıları ihbar ederek para kazanırlar.
arnold swazeneger in koşan adam filmi,
bu eseri kısmen andırıyor ama kitap çok daha etkileyici bir dille ve dikkat çekici bi konu üzerine yazılmış.


Bu mesaja 2 cevap geldi.
_
14 yıl (3513 mesaj)
Yarbay

Ödül Citroen Xsara idi yanlış hatırlamıyorsam. Sevdiğim bir yarışmaydı.



N
14 yıl (1668 mesaj)
Yüzbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: S R T

Çocukluğumuz rahmetli Barış Manço'nun 7'den 77'ye programı ile geçti.Erkan Yolaç'ın evet hayır programı vardı.O zamanlar cidden samimi kaliteli yayınlar yapılıyordu.Şimdi baktığımızda insanları kamera karşısına çıkarıp şaklaban gibi oynatıyorlar.Reyting kaygısı alışık olduğumuz değerleri maalesef bir kenara atıyor.Uzun süredir TV seyretmiyorum.Ancak futbol maçlarını ve arada sırada belgesel kanallarını izliyorum.



Bu mesaja 2 cevap geldi.
M
14 yıl (10668 mesaj)
Yarbay

Güzel bir yarışmaydı yanlış hatırlamıyorsam bir tanesi uyuma takliti yapmıştı götürürken uyumadım diye fırlamıştı ama elenmişti.



E
14 yıl (2536 mesaj)
Yarbay

Türk televizyon adabı BBG yarışması ile bozulmaya başlamıştır.

Çalışmaya başladıktan sonra yani 7 yıldır televizyondan uzak durmaya çalışıyorum.

Umarım gelecekte kanallarımız halkımızı uyutmak yerine bilinçlendirir.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
T
14 yıl (11784 mesaj)
Binbaşı

citroen xsara picassoydu (reklamları çok güzeldi bu aracın)

gülhanın da o dönemde şarkısı vardı adı dokun bana olan



sahibinden satılık itina ile dokunulmuş citroen xsara picasso



-
14 yıl (7238 mesaj)
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Taner Göde

quote:

Orijinalden alıntı: -s-laughter


1) Bu tür yarışmaları hatırlayanların yarışma hakkındaki yorumunu merak ediyorum
2) Bu tür yarışmaları hatırlamayanlar ne düşünüyorlar? Doğru, yanlış, eğlence, dayanıklılık?
3) Şu anda düzenlense katılan sayısı da az/daha fazla olur mu?


Taner abi bu tür programların da (bbg, dokun bana, var mısın yok musun) birer dizi olduğunu; senaryoları olduğunu ve her bir karakterin ayrı bir rolü olduğunu düşünüyorum. Yani "kalbi temiz gariban kazandı" sonucuna hiçbir zaman ulaşılmadığını, iyi olan kazanacak mottosunun gerçekliği yansıtmadığını, her birinin danışıklı dövüş olarak tasarlandığını düşünüyorum. Yaşım küçük olmasına rağmen yarışma esnasında "elini dalgınlıkla çeken gariban, zalim favori gözüken zengin adam" karakterlerini hatırlıyorum. Yarışmaların toplumun duygularını sömürerek* yüksek reyting değerlerine ulaşacak şekilde işlediğini düşünüyorum.

Öte yandan bu tür programlardaki karakterlerin her birinin belli bir toplumsal alanı keskin çizgilerle ifade etmesi, sembolü olduğu toplumsal alanın kodlarına göre hareket etmesini de casting şirketlerinin bir başarısı olarak görüyorum.

Bu tür yarışmalar ( böcek yeme, arabaya temas ederek durma, belirli bir alanın dışından çıkmadan yaşama, yememe/içmeme) toplumumuzda para kazanmak için yapılacak rezillik olarak değil de bir challange olarak görüldüğünü düşünüyorum. Bu nedenden ötürü var olan algıda insnalık onurunun çiğnendiğinin görüldüğünü düşünmüyorum.

Bu zamanda böyle bir program yapıldığı takdirde programın ilgi görmesi için arabadan daha çok değere sahip bir metaya ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorum toplumsal kalkınmadan dolayı.

Saygılar.


Teşekkür ederim değerli arkadaşım,

Yorumun çok bilgilendirici ve aydınlatıcı. 70'li 80'li ve 90'lı yılları yaşayan ve teknoloji olarak TV'nin 30 yıl (1940-1970) ve özel TV'lerin de 20 yıl (Avrupa'ya göre 1970-1990) geç geldiğini gören birisi olarak 2000'li yılların başında acemiliğini üzerinden atmış bir özel TV manzarası ile karşılaştığımızı görüyorum. Şu anda kendime Alman ProSieben TV kanalını referans olarak alıyorum ve gösterilen özenin yerel TV'lerde olmadığını fark ediyorum. "Büyük TV'lerde" (Star, ATV, Show TV, Kanal D vb.) haberler 1 saatten fazla yayınlanıyor fakat ProSieben'de 24 saatte sadece tam 10 dakika haber veriliyor. Halbuki ülkemizde 13 yıldır sadece haber yayını yapan TV istasyonları varken TV'lerin habere çok fazla ağırlık verdiklerini düşünüyorum.

Kaliteli yayın ne yazık ki yok. "Dokun Bana" yayınlanırken Türksat uydusunda Discovery Channel şifresiz (FTA) yayın yapıyordu ve her gün saatlerce izlerdik. Şimdi Discovery için abonelşkler, sözleşmeler ve paketler almak gerekiyor.

Yabancı TV istasyonlarını da takip ediyorum. Bu "Canlı Yayında Dayanma Yarışıması" yok, ama çok uzun bir süreden bu yana yok, bazı ülkelerde hiç görmedim, BBG tarzı kapalı ama yine de hareket etmede az da olsa özgür yayınlar var, halen de var fakat insan fizyolojisinin sınırlarını denemeye kalkışan ve uykusuzluk, gerginlik ve dalgınlık ortaya çıkarmaya yönelik bir yarışma bence fazla ileri giden bir durum.

Ucunda sıfır bir otomobil olsa bile. Bunu dile getirmek istemiştim.

Saygılarımla,

Taner Göde



Taner abi, yayın kalitesinin kalitesizliğinin de bir diğer sebebinin -sözüm meclisten dışarı- izleyici kitlesinin kalite seviyesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Pierre Bourdieu'nun bahsettiği habitus-field-practice kavramlarıyla beraber düşündüğümüzde Türkiye'de ki fieldi(toplumsal alanı) oluşturan kitlenin sahip olduğu pratikler, sermayeler günümüzdeki TV programlarını sevecek nitelikte. Toplumsal kodumuz (at-avrat-silah-namus-erdem) ve naylon muhafazakarlığımız ile daha nice fakir aşık kız ferihalar, vatansever mafya babası polat alemdarlar göreceğiz. Belki yanlış anlaşılan veya anlamaya çalışılarak hata edilen batı ile de 90 ların başındaki şaşkınlığımıza tekrar kavuşacağız.
Özetle , şuan ki TV nin kalitesi hemen hemen izleyicinin kalitesiyle eş değer diye düşünüyorum. Bu yüzdendir ki Recevp İvedik , Avatar + Lord of the rings + Titanic filmlerinden daha fazla sayıda "sadece sinemada" izlenmiş bir film.


Bu mesaja 3 cevap geldi.
M
14 yıl (2922 mesaj)
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: -s-laughter

quote:

Orijinalden alıntı: Taner Göde

quote:

Orijinalden alıntı: -s-laughter


1) Bu tür yarışmaları hatırlayanların yarışma hakkındaki yorumunu merak ediyorum
2) Bu tür yarışmaları hatırlamayanlar ne düşünüyorlar? Doğru, yanlış, eğlence, dayanıklılık?
3) Şu anda düzenlense katılan sayısı da az/daha fazla olur mu?


Taner abi bu tür programların da (bbg, dokun bana, var mısın yok musun) birer dizi olduğunu; senaryoları olduğunu ve her bir karakterin ayrı bir rolü olduğunu düşünüyorum. Yani "kalbi temiz gariban kazandı" sonucuna hiçbir zaman ulaşılmadığını, iyi olan kazanacak mottosunun gerçekliği yansıtmadığını, her birinin danışıklı dövüş olarak tasarlandığını düşünüyorum. Yaşım küçük olmasına rağmen yarışma esnasında "elini dalgınlıkla çeken gariban, zalim favori gözüken zengin adam" karakterlerini hatırlıyorum. Yarışmaların toplumun duygularını sömürerek* yüksek reyting değerlerine ulaşacak şekilde işlediğini düşünüyorum.

Öte yandan bu tür programlardaki karakterlerin her birinin belli bir toplumsal alanı keskin çizgilerle ifade etmesi, sembolü olduğu toplumsal alanın kodlarına göre hareket etmesini de casting şirketlerinin bir başarısı olarak görüyorum.

Bu tür yarışmalar ( böcek yeme, arabaya temas ederek durma, belirli bir alanın dışından çıkmadan yaşama, yememe/içmeme) toplumumuzda para kazanmak için yapılacak rezillik olarak değil de bir challange olarak görüldüğünü düşünüyorum. Bu nedenden ötürü var olan algıda insnalık onurunun çiğnendiğinin görüldüğünü düşünmüyorum.

Bu zamanda böyle bir program yapıldığı takdirde programın ilgi görmesi için arabadan daha çok değere sahip bir metaya ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorum toplumsal kalkınmadan dolayı.

Saygılar.


Teşekkür ederim değerli arkadaşım,

Yorumun çok bilgilendirici ve aydınlatıcı. 70'li 80'li ve 90'lı yılları yaşayan ve teknoloji olarak TV'nin 30 yıl (1940-1970) ve özel TV'lerin de 20 yıl (Avrupa'ya göre 1970-1990) geç geldiğini gören birisi olarak 2000'li yılların başında acemiliğini üzerinden atmış bir özel TV manzarası ile karşılaştığımızı görüyorum. Şu anda kendime Alman ProSieben TV kanalını referans olarak alıyorum ve gösterilen özenin yerel TV'lerde olmadığını fark ediyorum. "Büyük TV'lerde" (Star, ATV, Show TV, Kanal D vb.) haberler 1 saatten fazla yayınlanıyor fakat ProSieben'de 24 saatte sadece tam 10 dakika haber veriliyor. Halbuki ülkemizde 13 yıldır sadece haber yayını yapan TV istasyonları varken TV'lerin habere çok fazla ağırlık verdiklerini düşünüyorum.

Kaliteli yayın ne yazık ki yok. "Dokun Bana" yayınlanırken Türksat uydusunda Discovery Channel şifresiz (FTA) yayın yapıyordu ve her gün saatlerce izlerdik. Şimdi Discovery için abonelşkler, sözleşmeler ve paketler almak gerekiyor.

Yabancı TV istasyonlarını da takip ediyorum. Bu "Canlı Yayında Dayanma Yarışıması" yok, ama çok uzun bir süreden bu yana yok, bazı ülkelerde hiç görmedim, BBG tarzı kapalı ama yine de hareket etmede az da olsa özgür yayınlar var, halen de var fakat insan fizyolojisinin sınırlarını denemeye kalkışan ve uykusuzluk, gerginlik ve dalgınlık ortaya çıkarmaya yönelik bir yarışma bence fazla ileri giden bir durum.

Ucunda sıfır bir otomobil olsa bile. Bunu dile getirmek istemiştim.

Saygılarımla,

Taner Göde



Taner abi, yayın kalitesinin kalitesizliğinin de bir diğer sebebinin -sözüm meclisten dışarı- izleyici kitlesinin kalite seviyesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Pierre Bourdieu'nun bahsettiği habitus-field-practice kavramlarıyla beraber düşündüğümüzde Türkiye'de ki fieldi(toplumsal alanı) oluşturan kitlenin sahip olduğu pratikler, sermayeler günümüzdeki TV programlarını sevecek nitelikte. Toplumsal kodumuz (at-avrat-silah-namus-erdem) ve naylon muhafazakarlığımız ile daha nice fakir aşık kız ferihalar, vatansever mafya babası polat alemdarlar göreceğiz. Belki yanlış anlaşılan veya anlamaya çalışılarak hata edilen batı ile de 90 ların başındaki şaşkınlığımıza tekrar kavuşacağız.
Özetle , şuan ki TV nin kalitesi hemen hemen izleyicinin kalitesiyle eş değer diye düşünüyorum. Bu yüzdendir ki Recevp İvedik , Avatar + Lord of the rings + Titanic filmlerinden daha fazla sayıda "sadece sinemada" izlenmiş bir film.

Theodor Adorno kültür endüstrisi kavramı (frankfurt sosyal bilimler okulu) ve Antonio Gramsci her iki düşünür zamanında oldukça sıkıntı çekmiştir adorno nazi almanyasında yahudi olması nedeniyle Geamsci ise mussolini italyasında sosyalist olması nedeniyle size tavsiyem sol veya sosyalizm ile ilginiz olmasa bile hatta bu kavramlardannefret dahi etseniz günümüz medya ve kültür hegemonyasını okuma klavuzu gibi metinler ortaya koymuşlar ta 1930 larda ayrıca daha ileri gitmek isterseniz mutlaka Platon (eflatûn) Devlet kitabını, michel focault gibi deli dahi bir filozofun Hapishanlerin tarihçesi ve cinselliğin tarihçesi kitaplarını okumakta fayda var son olarak wachowski kardeşlerin matrix filminin senaryosu için bolca kaynak buldugu jean baudrilliard dan simulakra ve simulasyon kitabi (oldukça ağır bir dili vardır)


Bu mesaja 1 cevap geldi.
P
14 yıl (2626 mesaj)
Binbaşı

bana göre acun ılıcalı türk medyasına girdikten sonra, türk medyası bozulmuştur. dokun bana yarışması hep saçma gelmiştir hiç izlemedim. anahaber bültenlerinde yarışmadaki gelişmelerden bahsetmesinden nefret ediyordum o zamanlar. hoş şimdide dizilerden haberler çıkıyo sanki gerçek hayatta olmuş gibi.

kumandayı alırım elime eğer belgesel varsa izlerim, ne belgeseli olduğu önemli değil, ülke, hayvan, araba, uçak, deniz, ada, hiç fark etmez izlerim. eğer belgesel yoksa yabancı klip kanalı açarım, oda yoksa kapatırım tavanı izlerim


Bu mesaja 2 cevap geldi.
B
14 yıl (4155 mesaj)
Yarbay

eski olan her şey bir nebze güzel olabilir
bazen vakit buldukça gelin kaynana , biri bizi gözetliyorların görüntülerine bakıyorum
05 ediyi hatırlayan varmı ? :))

dokun bana diğer programlar kadar ses getirmemişti ama



F
14 yıl (1963 mesaj)
Binbaşı

Bu saçma, yarışma adı altında gösteri programını bende çok iyi hatırlıyorum lise zamanımdan..
En çokta aklımda kalma sebebi halamın bir gün bu programın ismine farkında olmadan ve ciddi bir şekilde "elle beni" demesiydi..


Bu mesaja 1 cevap geldi.
K
14 yıl (10112 mesaj)
Yarbay

hatırlıyorum. şarkısı filanda vardı sarısın küt saçlı bi hatun söylüyordu galiba :)



W
14 yıl (16182 mesaj)
Yarbay

Doga bey- gulhan dokun bana sarkisi



-
14 yıl (7238 mesaj)
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: maxi909


quote:

Orijinalden alıntı: -s-laughter

quote:

Orijinalden alıntı: Taner Göde

quote:

Orijinalden alıntı: -s-laughter


1) Bu tür yarışmaları hatırlayanların yarışma hakkındaki yorumunu merak ediyorum
2) Bu tür yarışmaları hatırlamayanlar ne düşünüyorlar? Doğru, yanlış, eğlence, dayanıklılık?
3) Şu anda düzenlense katılan sayısı da az/daha fazla olur mu?


Taner abi bu tür programların da (bbg, dokun bana, var mısın yok musun) birer dizi olduğunu; senaryoları olduğunu ve her bir karakterin ayrı bir rolü olduğunu düşünüyorum. Yani "kalbi temiz gariban kazandı" sonucuna hiçbir zaman ulaşılmadığını, iyi olan kazanacak mottosunun gerçekliği yansıtmadığını, her birinin danışıklı dövüş olarak tasarlandığını düşünüyorum. Yaşım küçük olmasına rağmen yarışma esnasında "elini dalgınlıkla çeken gariban, zalim favori gözüken zengin adam" karakterlerini hatırlıyorum. Yarışmaların toplumun duygularını sömürerek* yüksek reyting değerlerine ulaşacak şekilde işlediğini düşünüyorum.

Öte yandan bu tür programlardaki karakterlerin her birinin belli bir toplumsal alanı keskin çizgilerle ifade etmesi, sembolü olduğu toplumsal alanın kodlarına göre hareket etmesini de casting şirketlerinin bir başarısı olarak görüyorum.

Bu tür yarışmalar ( böcek yeme, arabaya temas ederek durma, belirli bir alanın dışından çıkmadan yaşama, yememe/içmeme) toplumumuzda para kazanmak için yapılacak rezillik olarak değil de bir challange olarak görüldüğünü düşünüyorum. Bu nedenden ötürü var olan algıda insnalık onurunun çiğnendiğinin görüldüğünü düşünmüyorum.

Bu zamanda böyle bir program yapıldığı takdirde programın ilgi görmesi için arabadan daha çok değere sahip bir metaya ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorum toplumsal kalkınmadan dolayı.

Saygılar.


Teşekkür ederim değerli arkadaşım,

Yorumun çok bilgilendirici ve aydınlatıcı. 70'li 80'li ve 90'lı yılları yaşayan ve teknoloji olarak TV'nin 30 yıl (1940-1970) ve özel TV'lerin de 20 yıl (Avrupa'ya göre 1970-1990) geç geldiğini gören birisi olarak 2000'li yılların başında acemiliğini üzerinden atmış bir özel TV manzarası ile karşılaştığımızı görüyorum. Şu anda kendime Alman ProSieben TV kanalını referans olarak alıyorum ve gösterilen özenin yerel TV'lerde olmadığını fark ediyorum. "Büyük TV'lerde" (Star, ATV, Show TV, Kanal D vb.) haberler 1 saatten fazla yayınlanıyor fakat ProSieben'de 24 saatte sadece tam 10 dakika haber veriliyor. Halbuki ülkemizde 13 yıldır sadece haber yayını yapan TV istasyonları varken TV'lerin habere çok fazla ağırlık verdiklerini düşünüyorum.

Kaliteli yayın ne yazık ki yok. "Dokun Bana" yayınlanırken Türksat uydusunda Discovery Channel şifresiz (FTA) yayın yapıyordu ve her gün saatlerce izlerdik. Şimdi Discovery için abonelşkler, sözleşmeler ve paketler almak gerekiyor.

Yabancı TV istasyonlarını da takip ediyorum. Bu "Canlı Yayında Dayanma Yarışıması" yok, ama çok uzun bir süreden bu yana yok, bazı ülkelerde hiç görmedim, BBG tarzı kapalı ama yine de hareket etmede az da olsa özgür yayınlar var, halen de var fakat insan fizyolojisinin sınırlarını denemeye kalkışan ve uykusuzluk, gerginlik ve dalgınlık ortaya çıkarmaya yönelik bir yarışma bence fazla ileri giden bir durum.

Ucunda sıfır bir otomobil olsa bile. Bunu dile getirmek istemiştim.

Saygılarımla,

Taner Göde



Taner abi, yayın kalitesinin kalitesizliğinin de bir diğer sebebinin -sözüm meclisten dışarı- izleyici kitlesinin kalite seviyesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Pierre Bourdieu'nun bahsettiği habitus-field-practice kavramlarıyla beraber düşündüğümüzde Türkiye'de ki fieldi(toplumsal alanı) oluşturan kitlenin sahip olduğu pratikler, sermayeler günümüzdeki TV programlarını sevecek nitelikte. Toplumsal kodumuz (at-avrat-silah-namus-erdem) ve naylon muhafazakarlığımız ile daha nice fakir aşık kız ferihalar, vatansever mafya babası polat alemdarlar göreceğiz. Belki yanlış anlaşılan veya anlamaya çalışılarak hata edilen batı ile de 90 ların başındaki şaşkınlığımıza tekrar kavuşacağız.
Özetle , şuan ki TV nin kalitesi hemen hemen izleyicinin kalitesiyle eş değer diye düşünüyorum. Bu yüzdendir ki Recevp İvedik , Avatar + Lord of the rings + Titanic filmlerinden daha fazla sayıda "sadece sinemada" izlenmiş bir film.

Theodor Adorno kültür endüstrisi kavramı (frankfurt sosyal bilimler okulu) ve Antonio Gramsci her iki düşünür zamanında oldukça sıkıntı çekmiştir adorno nazi almanyasında yahudi olması nedeniyle Geamsci ise mussolini italyasında sosyalist olması nedeniyle size tavsiyem sol veya sosyalizm ile ilginiz olmasa bile hatta bu kavramlardannefret dahi etseniz günümüz medya ve kültür hegemonyasını okuma klavuzu gibi metinler ortaya koymuşlar ta 1930 larda ayrıca daha ileri gitmek isterseniz mutlaka Platon (eflatûn) Devlet kitabını, michel focault gibi deli dahi bir filozofun Hapishanlerin tarihçesi ve cinselliğin tarihçesi kitaplarını okumakta fayda var son olarak wachowski kardeşlerin matrix filminin senaryosu için bolca kaynak buldugu jean baudrilliard dan simulakra ve simulasyon kitabi (oldukça ağır bir dili vardır)

adorno,gramsci,platon vb gibi cok onemli isimlerden bahsetmişsiniz. suphesiz ki celebrity cult, populer culture, symbolic powe/capital ve social code hakkındaki calismalari suphesiz ki harika bu adamlarin. bahsettiğiniz kitabi yakin zamanda elime gecirip okuycam, saygilar...



B
14 yıl (4155 mesaj)
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: -s-laughter

quote:

Orijinalden alıntı: Taner Göde

quote:

Orijinalden alıntı: -s-laughter


1) Bu tür yarışmaları hatırlayanların yarışma hakkındaki yorumunu merak ediyorum
2) Bu tür yarışmaları hatırlamayanlar ne düşünüyorlar? Doğru, yanlış, eğlence, dayanıklılık?
3) Şu anda düzenlense katılan sayısı da az/daha fazla olur mu?


Taner abi bu tür programların da (bbg, dokun bana, var mısın yok musun) birer dizi olduğunu; senaryoları olduğunu ve her bir karakterin ayrı bir rolü olduğunu düşünüyorum. Yani "kalbi temiz gariban kazandı" sonucuna hiçbir zaman ulaşılmadığını, iyi olan kazanacak mottosunun gerçekliği yansıtmadığını, her birinin danışıklı dövüş olarak tasarlandığını düşünüyorum. Yaşım küçük olmasına rağmen yarışma esnasında "elini dalgınlıkla çeken gariban, zalim favori gözüken zengin adam" karakterlerini hatırlıyorum. Yarışmaların toplumun duygularını sömürerek* yüksek reyting değerlerine ulaşacak şekilde işlediğini düşünüyorum.

Öte yandan bu tür programlardaki karakterlerin her birinin belli bir toplumsal alanı keskin çizgilerle ifade etmesi, sembolü olduğu toplumsal alanın kodlarına göre hareket etmesini de casting şirketlerinin bir başarısı olarak görüyorum.

Bu tür yarışmalar ( böcek yeme, arabaya temas ederek durma, belirli bir alanın dışından çıkmadan yaşama, yememe/içmeme) toplumumuzda para kazanmak için yapılacak rezillik olarak değil de bir challange olarak görüldüğünü düşünüyorum. Bu nedenden ötürü var olan algıda insnalık onurunun çiğnendiğinin görüldüğünü düşünmüyorum.

Bu zamanda böyle bir program yapıldığı takdirde programın ilgi görmesi için arabadan daha çok değere sahip bir metaya ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorum toplumsal kalkınmadan dolayı.

Saygılar.


Teşekkür ederim değerli arkadaşım,

Yorumun çok bilgilendirici ve aydınlatıcı. 70'li 80'li ve 90'lı yılları yaşayan ve teknoloji olarak TV'nin 30 yıl (1940-1970) ve özel TV'lerin de 20 yıl (Avrupa'ya göre 1970-1990) geç geldiğini gören birisi olarak 2000'li yılların başında acemiliğini üzerinden atmış bir özel TV manzarası ile karşılaştığımızı görüyorum. Şu anda kendime Alman ProSieben TV kanalını referans olarak alıyorum ve gösterilen özenin yerel TV'lerde olmadığını fark ediyorum. "Büyük TV'lerde" (Star, ATV, Show TV, Kanal D vb.) haberler 1 saatten fazla yayınlanıyor fakat ProSieben'de 24 saatte sadece tam 10 dakika haber veriliyor. Halbuki ülkemizde 13 yıldır sadece haber yayını yapan TV istasyonları varken TV'lerin habere çok fazla ağırlık verdiklerini düşünüyorum.

Kaliteli yayın ne yazık ki yok. "Dokun Bana" yayınlanırken Türksat uydusunda Discovery Channel şifresiz (FTA) yayın yapıyordu ve her gün saatlerce izlerdik. Şimdi Discovery için abonelşkler, sözleşmeler ve paketler almak gerekiyor.

Yabancı TV istasyonlarını da takip ediyorum. Bu "Canlı Yayında Dayanma Yarışıması" yok, ama çok uzun bir süreden bu yana yok, bazı ülkelerde hiç görmedim, BBG tarzı kapalı ama yine de hareket etmede az da olsa özgür yayınlar var, halen de var fakat insan fizyolojisinin sınırlarını denemeye kalkışan ve uykusuzluk, gerginlik ve dalgınlık ortaya çıkarmaya yönelik bir yarışma bence fazla ileri giden bir durum.

Ucunda sıfır bir otomobil olsa bile. Bunu dile getirmek istemiştim.

Saygılarımla,

Taner Göde



Taner abi, yayın kalitesinin kalitesizliğinin de bir diğer sebebinin -sözüm meclisten dışarı- izleyici kitlesinin kalite seviyesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Pierre Bourdieu'nun bahsettiği habitus-field-practice kavramlarıyla beraber düşündüğümüzde Türkiye'de ki fieldi(toplumsal alanı) oluşturan kitlenin sahip olduğu pratikler, sermayeler günümüzdeki TV programlarını sevecek nitelikte. Toplumsal kodumuz (at-avrat-silah-namus-erdem) ve naylon muhafazakarlığımız ile daha nice fakir aşık kız ferihalar, vatansever mafya babası polat alemdarlar göreceğiz. Belki yanlış anlaşılan veya anlamaya çalışılarak hata edilen batı ile de 90 ların başındaki şaşkınlığımıza tekrar kavuşacağız.
Özetle , şuan ki TV nin kalitesi hemen hemen izleyicinin kalitesiyle eş değer diye düşünüyorum. Bu yüzdendir ki Recevp İvedik , Avatar + Lord of the rings + Titanic filmlerinden daha fazla sayıda "sadece sinemada" izlenmiş bir film.

son 2 cümleni çürütecek onlarca örnek verebilirim
çalıştığım şirket 2+1 vasat bir dairenin 500000 TL olduğu semtte

kazın ayağı hiiiç öyle değil



-
14 yıl (7238 mesaj)
Yarbay

buyrun ornek verin, mesele curutmek curutmemekten ziyade biseyler ogrenmek, tartisabilmek...



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 2 cevap geldi.
T
14 yıl (20355 mesaj)
Yarbay
Konu Sahibi

quote:

Orijinalden alıntı: derememo

taner hocam emeğinize sağlık.
yanlışlığı zamanında farketmiş ve elliinzden gelen uyarıyı yapmışsınız.
bu yarışmaların bir sonraki safhası,
Filmin Stephen King'in eseri Azrail Koşuyor isimli katbında geçen olaylardır.
Kitaba konu olan Ben Richards dar gelirli bir insandır ve ailesi için para kazanmak amacıyla yarışmalara katılır ve bu yarışmalarda istediği kente gider ve peşindeki avcılardan saklanır,
peşindeki avcılarda filmdeki şaklabanlar değil polisler ve özel eğitimli kişilerdir,
ve ayrıca programı izleyenlerde yarışmacıları ihbar ederek para kazanırlar.
arnold swazeneger in koşan adam filmi,
bu eseri kısmen andırıyor ama kitap çok daha etkileyici bir dille ve dikkat çekici bi konu üzerine yazılmış.

Stephen King'ciyim. Kitapları bildiğim tüm dillerde okudum. Dead Zone, Tommyknockers, Christine, Kujo vb. vb.

Running Man'i de okudum (kitaptaki adı farklıydı) ve filmini 23 yıl önce Adana'daki ÖZEN SİNEMASINDA izledim.

They Shoot Horses, Don't They? filmini izlemeseydin bu dayanıklılık (endurance) adında ama aslında eziyet olan ve bence insanlık dışı muameleye tabi tutan yarışmaları kokusunu aldığım yerde karşı gelemeyebilirdim.


Bu mesaja 3 cevap geldi.
B
14 yıl (4155 mesaj)
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: -s-laughter

buyrun ornek verin, mesele curutmek curutmemekten ziyade biseyler ogrenmek, tartisabilmek...


yapmayın şunu işte
kaliteli kalitesiz mevzuuna girmeyin
10 yıl olur 20 yıl
50 olur 60



T
14 yıl (54330 mesaj)
Yarbay

C
14 yıl (5652 mesaj)
Yarbay

Taner abi, bir ara televizyonlarda yeme-içmeyle ilgili yarışma vardı.

Sunucu, sokakta rastgele birilerini çevirip 1 kg baklava, 10 tane lahmacun vb. yiyebilir misiniz? diyordu.

Yarışmayı ender de olsa kazanan oluyordu ve mütevazi bir hediyeyle ödüllendiriliyordu.

Bana göre BBG, Dokun Bana vb. yarışmalarla başlayıp Gelin-Damat-Kaynana furyasıyla devam edip, Survivor, Var mısın Yok musun? vb. boş yapımlarla günümüze kadar gelen yarışma formatlarının hepsinden eğlenceli ve eğitici bir yarışmaydı.

Paylaşımlarınızın devamı dileğiyle. Saygılar..