Oha 500 kusur oy almis Ne var bu konuda bu kadar popi olacak yahu Ben her zaman lavoboya dökerim yağı |
Yapmayın etmeyin, hem kendi tesisatınıza, hem bina ve site tesisatına hem de su kaynaklarına ve ekosistemine zarar vermiş oluyorsunuz. |
millet açlıktan kırılıyor, leş gibi hayat yaşıyor. doğal olarak çokta umrunda olmaz böyle şeyler. adam yaşayamadığı dünyayı mı kurtarcak bide lol |
Dostum sana gayet resmi veri veriyorum yine beğenmiyorsun.Bak 112 milyar m3 tutulan su, 400 milyar m3 küp "tutulabilir" su, 50 milyar m3 kullanılan su. Yani ülke olarak zaten tatlı suyun 8'de birini kullanıyoruz.Hane olarak ise tutulabilir suyun % 1.75'ini kullanıyoruz hanelerde. Bakın çok basit matematik. Biz evlerimizde hiç su tüketmeden yaşasak, 0 m3, yani su vanası kapalı. Türkiye'de bunun etkisi % 1.75. Bu kadar. Resmi gazetede çıkan habere "onlar yalan yazıyor yav, inanmayın kılışdarın oyunu bunlar" diyen adam gibisin resmen. Tarımda verimli sulama olmayan yer yok diyorsun Harran ovasında fazla sulamadan köyleri su basıyor, taban suyu yükseliyor. |
|
Güzel ve hassas bir konu. Benim bu konuda şöyle bir fikrim var. Evlerimizde ve işyerlerimizde vs. her türlü maddeyi ayıralım. Dediğiniz gibi atık yağ, plastik, kağıt, cam, atık pil, tekstil ürünleri, elektronik atık, metal atık vs. vs. vs. Mahallelerde de atık toplama merkezleri (örneğin ara/arka sokaklarda kirası düşük dükkan veya depo gibi) bol bol olsun. Buraya topladığımız atıkları götürelim. Görevli kişi, ne kadar ne getirdiysek terazide tartsın. Misal camın kilosu x lira metalin kilosu y lira olmak üzere çarpsın toplasın. Mesela belediyeye ödediğimiz su faturamızı ödeyelim. Bize para da vermesin faturamızı ödemiş olalım yeter. Mesela belediyeye emlak vergisi borcumuzu, mesela elektrik, mesela doğalgaz faturamızı ödeyelim. Ne kadar çok atık toplayıp götürür isek o kadar fazla fatura borcumuzu ödemiş oluruz. Böylece insanları teşvik edip çevremizi temiz tutmuş oluruz. Mesela büyük şehirlerde bir çok avm var ve bir çok kimsenin arabası var. Yine avm lerin açık/kapalı otoparklarında bahsettiğim atık toplama merkezleri olabilir. Avm ye giderken atarız arabanın bagajına götürür teslim ederiz, gibi gibi gibi. Bu işi kim yapar? Hali hazırda geri dönüşüm firmaları ve bireysel toplayıcılar var. Bu insanlar sabahtan akşama kadar, sokak sokak, yaz kış gezip, emek, zaman ve enerji harcayarak zaten bu işi yapıyorlar. Yerleri sabit olsun biz götürüp teslim edelim. Yerel belediyelerin yönetim ve denetiminde, Çevre bakanlığının desteği ile yürütülebilir bir yapı kurulabileceğini düşünüyorum. |
|
Söyledikleriniz doğru, fakat yorumunuz eksik.Evsel kullanma suyunun oranı toplam tatlı su kaynakları içerisinde yüzdesel olarak düşük gibi gelebilir, ölçeği değiştirip şehir merkezlerinden 100km çap içerisinde bulunan tatlı su kaynaklarının ne kadarı o yerleşke tarafından kullanılıyor diye bakılırsa, resim netleşecek, tasarruf edilecek bir damlanın bile sanıldığından önemli olduğu görülecektir.Eğer yerleşkenize yakın su kaynakları bir bir kurumaya başlarsa, ülkenin toplam tatlı su potansiyelinin size kısa vadede pek de fayda sağlamayacağı, sağlarsa da çok maliyetli olacağı gerçeğiyle karşılaşırsınız. Kırsaldaki bir tatlı su kaynağına fabrikaları taşıyabilirsiniz, ama şehirleri taşımanız o kadar kolay olmayacaktır. O sebeple, bilhassa su sıkıntısı çeken yüksek nüfuslu şehirlerde, bireysel kullanımdaki tasarruf önemsiz olmayı bırakın, ziyadesiyle önemlidir. İstanbul senelerdir ucu ucuna yağışlı sezona erişebiliyor, hatırlatmak isterim.Konu sahibinin her önerisini uygulamak çok pratik olmayabilir, ama eğer imkanınız varsa, mesela meyve sebzeyi bir kapta yıkayabilir, çıkan suyu da çiçeklerinizi sulamakta kullanabilirsiniz. Bu tür küçük tasarrufların zararı olmaz, ama faydası görmeseniz bile olacaktır. |
2 türlü çalışma yapılması gerekiyor aslında. 1- yagmur sularinin güvenli ve temiz bir şekilde toprak altına indirilmesi ile ilgili bir çalışma. (Yer altı su kaynakları sonuçta bu sulardan besleniyor, şehirleşme bu suların süzülüp yer altına inmesini engelliyor). 2- şehirlerde yüzeyde yağmur esnasında biriken gri suların bölgesel değerlendirilmesine yönelik çalışma. |
Japonlar dev sarnıçlar yapmışlar. Senelik yağışı biriktirip kullanıyorlar. Şehrin başka su ihtiyacı kalmıyor. |
|
|
Konu sahibinin % 100 iyi niyetli olduğuna zaten eminim, yukarıda da belirttim. Tamamen iyi niyetli. Ki söylediği diğer tüm şeyler de bilimsel olarak doğru ve gerçek.Ama su öyle değil. Türkiye'de kişi başına düşen tutulan su miktarı 1300 ton. Bakın bu tutulan, ihtiyaç olmadığı için tutulmayan ise kişi başına 7000 ton.Siz şahıs olarak yılda kaç yon su kullanıyorsunuz? Ben söyleyeyim 50 ton. 7000 ton potansiyel rezervin, 1300 ton hazır rezervin var ve sadece 50 ton kullanıyorsun.Kalan suyun dağı taşı aşması lazım değil mi? Öyle zaten. İleride ya su biterse diye bir argüman yok. Su biterse zaten hayat biter. İklim olarak su bitecek bir ülkede değiliz. Susuz ülkeler, özellikle küçük adacıklardan oluşan ülkeler mevcut. Bizim ise debisi olan nehirlerimiz var. Su bitti diyelim. İzmir'e yağmur yağmaz oldu. Olmaz da oldu diyelim. B. Menderes'i boruyla çekersin olur biter. Niye her bölge kendi suyunu kullanıyor olsun ki? İstanbul kendi elektriğini kendi mi üretiyor? Kocaeli, İzmir kendi mi üretiyor? Milyonlarca km elektrik hattı döşeyebilmişsen bir kaç yüz km su hattı döşersin. Çok mu zor? Kıbrıs'a deniz altından götürmekten daha kolay ve masrafsız olacaktır. Ki bunlar tamamen varsayım. Ben İzmir'de yaşıyorum. Bulunduğum şehir ülkenin en büyük 3. şehri. 1 tane baraj yetiyor, artıyor bile. İhtiyaç olursa 3 4 5 baraj yapılır. Ama ülkenin kullanılan suyunun % 90'ından fazlasını kullanan sanayi ve tarım tarafında tıpkı elektrik gibi verimlilik zorunluluğu olursa, olanın da daha iyisi olursa o zaman gerçek bir tasarruftan söz edebiliriz.Sizin meyve yıkarken kullandığınız bir kaç litre ile tasarruf olmaz. Ama güzel algı olur, bakın çeşmeyi çok açıyorsunuz ondan suyumuz bitiyor diye insanları güzel güzel kandırır tüm suyu tüketen koca şirketler. |
Daha net anlatmaya çalışayım, zira su benim işim.Su, çok kullandığımız için bitmiyor, çünkü döngüseldir, sen kullanırsın, o kot farkından akar gider, akamaz olunca buharlaşır, tekrar yağar. Su bitmez, ne kadar buharlaşırsa o kadar yağar, bitmez ama bölge değiştirir. Baraj yapmakla iş bitmez, o barajı dolduracak ve sürekli olacak akarsuya ihtiyacınız vardır, akarsuyla da bitmez, o suyu işleyecek tesise, nakledecek isale hattına, su depolarına, bu suyu şartlandırmak ve pompalamak için terfi istasyonlarına, haliyle pompalara ve pompaları çalıştıracak elektriğe ihtiyacınız vardır. Şehirde kullanılan su pek ucuz sayılmaz, çünkü kolayla gelmiyor, hele yakın su kaynaklarını "bir şey olmaz, tasarrufa ne gerek var, bunların hepsi algı" diye tüketirseniz, uzaktan gelecek suyun ne kadar masraflı olduğunu gördüğünüzde iş işten geçmiştir. Suya ödediğiniz parayı suyun kendisine değil, evinize kadar işlenerek getirilmesine ödüyorsunuz, ne kadar uzaktan gelirse, o kadar fazla para ödersiniz. Ülkedeki kullanılabilir su ortalaması azalmak yerine artsa bile, bölgesel ortalamanız yetersiz kalmaya başlarsa, başka bir havzadan su getirmek için gerçek anlamıyla "dağları delmeniz" gerekir, ki hem çok pahalıdır, hem de havzalar arası su transferi hiç bir zaman öncelikli tercih olamaz, zira bu bir çözüm değildir ve yan etkileri vardır. Evet, suyun büyük çoğunluğu tarımsal sulamada kullanılmakta, yalnız o su, şehirlere verilen su değil, koskoca Fırat nehri var mesela, salma sulama yaparak Harran Ovası'na aktırdılar senelerce, Fırat var ama, İzmir'e, İstanbula ne faydası var Fırat'ın? Ülke ortalamasını artırıyor, bölgede tarımsal sulamada kullanılıyor, ama İstanbul'dan binlerce kilometre uzakta bir tatlı su. Dolayısıyla İstanbul'da yaşayan adam, Fırat ve Dicle'ye bakarak "suyumuz var" diyemez, Alibeyköy'e bakıp "suyumuz bitiyor" demesi gerekli o adamın. Bugün Melen suyu geliyor, çünkü nüfus artıyor, su kaynakları yetmiyor. Yarın Melen de yetmez olunca nereden su gelecek? Herkes sizin gibi "tasarrufa gerek yok, bunlar algı, bununla bir şey olmaz" şeklinde düşünürse 10 tane Melen çayı olsa yetersiz kalır. Kaldı ki her su kaynağını da gönül rahatlığıyla içme-kullanma suyu olarak da kullanamazsınız, Ankara'nın Kızılırmak suyuyla yaşadığı sorunları meraklısı açıp incelesin.Tarımsal sulamadaki metodları eleştirmenize karşı değilim bu arada, aslında salma sulama ile mücadele de senelerdir fena gitmiyor, bilhassa kritik bölgelerde - mesela Konya Ovası, ki ülkenin en kurak bölgesidir, 25 sene önce başlatılan yağmurlama sulama furyası, günümüzde damlama sulama ile yer değiştirdi-, elbette daha tasarruflu ve kontrollü bir tarımsal/endüstriyel su kullanımına ihtiyaç her zaman vardır, ancak bu konu altında verilen tasarruf tavsiyeleri algı falan değildir. Yanlışı eleştirmek isteyen herkes bunu yapmalıdır, ancak eleştirebilmek için, önce aynı hatayı yapmıyor olmak gerekir. Tasarruf etmeye değer bulmadığınız o suya muhtaç olmadan değerini anlamanızı dilerim. Su hayattır, bir damla bile olsa. |
Güzel sözden anlamaz bunlar, sen 1300 ton deyince ne çok suyumuz varmış derler. Hâlbuki, suriyelileri aldık, nüfus planlaması, şehir planlaması yapmadık, kişi başı 1250 ton kalınca su azlığı yaşayan ülkeler kümesine düşeceğimizi anlamazlar su mühendisi bey. O yüzden kitleye icaben konuş, fazla tecahüli arif yapma. @m.secim |
Katılıyorum insanlar mülteci göçüyle aldığımız kişileri ve bunların su ihtiyacını görmezdne geliyor. Olağan bir nüfus artış hızımız yok. Kendi insanmıza göre planlama yapabiliriz çünk üüreme hızımız belli ama ülkeye dışardan gelenler fare gibi çoğalıyor. |
UPdullah |
Çöpe bi miktar kağıt havlu koyup çöpe döküyorum gerçi buda pek faydalı degil sanırım ama lavaboya dökmekten iyidir. |
Aslında banyodaki el yıkama lavabosundan çıkan sular sifon tankına gitmeli bence. |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >