Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
8
Cevap
855
Tıklama
10
Öne Çıkarma
Yaşanabilir gezegen arayışında sıvı ayna devrimi
M
5 gün
Yarbay
Konu Sahibi

Yaşanabilir gezegen arayışında sıvı ayna devrimi
Uzayın derinliklerine bakmak için teleskoplarımızı büyütmek zorundayız. Ancak bu büyüklük, günümüz teknolojisinin sınırlarını zorluyor. James Webb Uzay Teleskobu’nun 6,5 metrelik aynası bile roketle taşınabilirliğin eşiğine ulaşmış durumda. Peki ya teleskop aynası camdan değil de sıvıdan yapılmış olsaydı?



NASA ve Technion Üniversitesi’nin ortak projesi FLUTE (Fluidic Telescope) tam da bu fikir üzerine kurulu. Projenin temelinde, mikro yerçekimsiz ortamda sıvıların yüzey gerilimiyle doğal olarak kusursuz küresel şekiller oluşturma özelliği yatıyor. Bu da teleskop aynası için ideal bir yapı sağlıyor.



Aynalar cam değil de sıvı olursa?



FLUTE konsepti, 50 metre çapında sıvıdan oluşan bir teleskop aynası öngörüyor. Bu, bir futbol sahasından geniş ve James Webb’in aynasından neredeyse sekiz kat büyük. Ancak böyle bir sıvı aynanın işlevselliği konusunda ciddi sorular vardı. Özellikle teleskop farklı gök cisimlerine yönelmek için döndüğünde, sıvı yüzeyin nasıl etkileneceği belirsizdi.



Bu sorunu ele alan bilim insanları, teorik modellemeler ve laboratuvar deneyleriyle bu aynaların davranışını inceledi. Yaptıkları analizlere göre, sıvı ayna dönüş sırasında mikrometre düzeyinde bozulsa da, bu bozulmalar aynanın merkezine çok yavaş ulaşıyor. Hatta 10 yıl boyunca her gün yapılan manevralarda bile aynanın iç yüzde 80’lik kısmı yüksek optik kaliteyi koruyor.



Deneylerle test edildi



Yaşanabilir gezegen arayışında sıvı ayna devrimi
Araştırma, bu tür teleskopların bir “manevra bütçesi” ile çalışması gerektiğini de ortaya koyuyor. Yani, teleskopun yapabileceği toplam yön değiştirme miktarı sınırlı olacak. İlginç bir şekilde, çalışma çok yönlü küçük manevraların, büyük tek hareketlerden daha iyi sonuçlar verdiğini gösterdi. Çünkü küçük manevralar daha az simetrik bozulma desenleri oluşturuyor ve bu desenler optik olarak düzeltilmeye daha elverişli.



Ayrıca Bkz.Bilim insanları Mars koşullarına benzer ortamda yosun yetiştirmeyi başardı



Araştırmacılar bu teorik öngörüleri doğrulamak için laboratuvarda temassız elektromanyetik kuvvetlerle sıvı filmler üzerinde kontrollü bozulmalar oluşturarak deneyler gerçekleştirdi. Her ne kadar deney düzeneği teleskobun ölçeğinden çok daha küçük olsa da, elde edilen veriler, geliştirilen matematiksel modelin sıvı dinamiklerini doğru şekilde öngörebildiğini kanıtladı.



Yeni nesil teleskoplar kendi kendini onarabilir



Araştırmanın en çarpıcı yönlerinden biri, sıvı aynaların sadece daha büyük değil, aynı zamanda daha esnek teleskoplara da kapı aralaması. Bu aynalar, gözlem görevine göre kendini şekillendirebilir, optik hataları düzeltebilir ve hatta mikrometeor çarpmalarından sonra kendini “onarabilir.”



Her ne kadar teorik altyapı sağlam olsa da, sıvının uzayda taşınması ve kontrolü halen ciddi mühendislik sorunları barındırıyor. Ancak bu çalışma, bu tür teleskopların onlarca yıl boyunca görev yapabileceğini ve hatta sıfırdan yeniden şekillendirilebileceğini gösteriyor. 2030’lu yıllar ve sonrasında fırlatılması planlanan yeni nesil uzay teleskopları için FLUTE, geleneksel cam işçiliğinden akışkan fiziği temelli tasarımlara geçişin habercisi olabilir.




Kaynak:https://phys.org/news/2025-07-giant-liquid-mirrors-revolutionize-habitable.html

DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.

Üye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.

Üye Ol Şimdi Değil

 Haberi Portalda Gör

amaç yaşanabilir gezegen bulmak değil, en yaşanabilir gezegende doğmuşuz zaten.

amaç, yeni sömürgeler bulabilmek. Batı'nın genetik kodlarında bu var.
Yoruma Git
fıraktı - 5 gün +8
F
5 gün
Binbaşı

amaç yaşanabilir gezegen bulmak değil, en yaşanabilir gezegende doğmuşuz zaten.

amaç, yeni sömürgeler bulabilmek. Batı'nın genetik kodlarında bu var.



Bu mesaja 2 cevap geldi.
N
2 gün
General

Gidilebilir ve hatta gidilebilseydi bile yerleşilebilir olarak değerlendirilmiyorlar. Bu da for the sake of science kapsamında.

En yaşanabilir gezegende doğmadık, bu yorum büyük bir önyargı (bias) içeriyor, yaşamın gelişimi ve serpilmesine Dünya'dan daha elverişli gezegenler mevcut olabilir ve çok büyük ihtimalle mevcutlar da. Ama Dünya koşullarında evrimleşmiş ve haliyle bu koşullara uyarlanmış bir tür olduğumuz için bizim açımızdan en elverişli gezegen - muhtemelen - Dünya olmalıdır.

Sömürme mevzusuna geri gelirsek o devasa derin uzay mesafelerinde yolculuk edilebilse dahi ulaştırma, kolonizasyon ve çıkarma maliyetleri ve tüm teknik sorunlar elde edilecek hammadde ve gelirine ağır basıyorsa, diğer bir deyişle iş ticarileştirilemiyorsa sömürgeleştirme anlamlı bir seçenek olmaktan çıkıyor. Güneş Sistemi'ndeki göktaşlarının ve diğer gezegenlerin şimdiye kadar sömürgeleştirilmemiş olmasından bunu anlamak mümkündür.

Sömürgecilik ayrıca Batı'nın değil, insanlığın genetik kodudur diye düzelteyim (illa kalıtsal/özsel bir ilişkilendirme yapacak, insanın doğası sömürgecilik diyeceksek). Hatta en sömürücü toplumlar Batılı olmayan toplumlar denilebilir çünkü onlar ilaveten kendi halklarını da sömürmektedirler. Ekonomist Daron Acemoğlu Ulusların Düşüşü (Why nations fail?) kitabında Sahra altı Afrika ve Latin Amerika uzmanı meslektaşı James Robinson'la beraber bunu çok güzel anlatır ve Doğulu ve Güneyli toplumların Batılı ve Kuzeyli toplumlara kıyasla göreli yoksulluğunu aşırı sömürücü ve dışlayıcı olup istikrarlı ekonomik kalkınmayı engelleyen yerel siyasi ve ekonomik kurumların varlığına bağlar. Bu kurumların gelişimini tarihsel olarak gösterirler. Bu konulardaki çalışmaları kendilerine Nobel Ödülü kazandırmıştır.



< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @fıraktı
N
6 sa.
General

Cevabınız tamamen korkuluk safsatası (strawman fallacy) ve dolayısıyla havada kalıyor. Bu da mantık eğitiminizin ve okuduğunu anlama bazında okuma yazmanızın yeterli olmadığının göstergesidir. Diğer gezegenlerin yaşama daha elverişli olabileceğini söylemek ile diğer gezegenlerde yaşam olduğunu söylemek tamamen farklı önermeler. Bir gezegen dünyadan yaşama daha elverişli olabilir ama hayat barındırmayabilir. Nitekim Kepler veya James Webb Teleskobu gibi gözlem araçları sayesinde yaşama elverişli çok sayıda gezegen de bulundu. Bunların ve devamında karşımıza çıkabilecek hepsini otomatik şekilde Dünya'dan yaşama daha elverişsiz addetmek elbette koskoca bir önyargıdan (bias) başka bir şey değil. Yaşama en elverişli gezegen Dünya da olabilir ama bu çok daha düşük bir olasılık zira Dünya tek bir örnek iken dış uzaydakiler muadilleri çok sayıda, bu gezegenler - çok yüksek ihtimal dahilinde herhangi bir canlılığın o an orada bulunup bulunmamasından bağımsız Dünya'dan daha iyi ortamlar yaratabilecek - sayısız farklı koşulun ürünleri olarak mevcutlar. Zaten yapılan keşiflerden bağımsız muazzam bir gezegen ve yıldız varyasyonu barındıran milyarlarca galaksilik bir evrenden söz ediyoruz.

Sömürgecilik seviyesinin temel kriteri ölüm oranı ise - ki çok yanlış ve eksik bir kriter, sömürgecilik daha kapsamlı bir olgu / kavram; sadece öldürerek sömüremezsiniz - Sovyetler Birliği/Rusya, Çin, Kamboçya, Kuzey Kore, Hindistan gibi Doğulu veya Güneyli ülkelerin ve imparatorlukların gene milyonlardan aşağı kalmayan muazzam insani zayiat faturasından bahsetmelisiniz. Bahsetmemeniz korkuluk safsatasının üzerine bir de algıda seçiciliği (selective picking) ekler. Yalnızca ölümlerden değil, ölümleri de içerir şekilde sömürgecilikten söz ettiğimiz için pekala Doğulu ve Güneyli ülkelerde hakim örüntüler olan kast veya serflik sistemlerinden, toprak emeği ve toprağın yoğun istismarından, ağır vergilendirmelerden, çıkarlarına en çok hizmet eden ilkel koşulları dayatan egemen sınıfların inovasyon, toplumsal refah, ekonomik büyüme aleyhinde zenginleşmesinden, isyanların sömürü düzenini muhafaza edip besleyen katliam ve köleleştirmelerle sonuçlanmasından, yeraltı ve yerüstü kaynak talanından - bu yalnızca 16 ila 19.asrın Batılı emperyal güçlerinin yaptığı bir şey değil - bahsedilmeli.

Doğulu ve Güneyli ülkelerin elitleri memleketlerini yiyip bitiren bu sömürülerine bir de yükselen güç olarak Batılı emperyalistlerle işbirliğini ekleyerek buralardaki sömürüyü arşa çıkarmışlardır, bu mesela doğru bir çıkarım olur; buna bir şey demem. Yaptığım şey bir Batı savunusu veya Doğu yergisi değil. Çok daha farklı bir şeyden, sömürgeciliğin kapsamlı ve karmaşık - ve bilhassa da yerel - temellerinden bahsediyorum: Tarih sürecinde sömürüye izin verir ve sömürüyü düzenler şekilde inşa edilmiş o spesifik sosyal doku bütünü, algıları, kavramları, kurumları, şuursuzluğuyla, her şeyiyle. Daron Acemoğlu'nun kitaplarındaki daha sınırlı deyişiyle ise kurumlar. Buna göre Doğulu ve Güneyli ülkelerin yoksulluğu daha yüksek sömürü düzeylerinin ve bunu destekleyen sosyal oluşumlarının sonucu, Doğulu ve Güneyli ülkelerin - Batı ve Kuzey'e nazarla - iktisadi gerilikleri bununla açıklanıyor.

Korkuluk safsatası ve algıda seçicik ısrarıyla konuşma alakasız bir yere gider. Hep böyle olur. Bu konuşma kolonyal devir sonrası politik gelişmeler veya dünya dışında bir gezegende yaşam bulunması hakkında değil. Bunlar alakalı konular ancak öne sürülen argümanlarla alakasız. Dünya dışında yaşam var denilmiyor (ki olabilir, bilemeyiz, varsa da tespit etmek hiç kolay değil). Batılı emperyal güçler sömürü, katliam veya soykırım yapmadı da denilmiyor.

Günah keçileri arama/suçlama, kurban (victim), şeytanlaştırma (demonise) ve ihtimal dahilinde melekleştirme (angelise) psikolojilerinden kurtulmak gerek. Aksi takdirde objektiviteye yaklaşmak çok zor. Nesnel gerçek kolayca erişebilecek bir şey değil. Hele o anki bir statüko hiç değil. Özellikle de işin içine nesnel gerçekten ziyade belirsizlikler ve olasılıklar giriyorsa. Diğer gezegenlerin yaşama elverişliliği veya bununla ilişkili olarak üzerinde yaşam olup olmadığı zaten böyle bir konu. Bilmediğimiz birçok şey var.



< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

G
5 gün
General

Harika bir fikir yapılması için sabırsızlanıyorum.

Oluşacak tüm dönme kaynaklı hataları tamir edeceklerdir.



< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >

T
4 gün
Yüzbaşı

Dört üstteki haberde yorum yapan arkadaşa binaen diyorum ki: "Bunların suçlusu hep memurlar."



< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >

K
4 gün
Çavuş

Biyolojik canlıların hepsinde var üreme. Yayılmakta üremeyi kolaylaştırıyor



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @fıraktı
D
4 gün
Yarbay

Mesele yaşanabilir gezegen bulma kandırmaca örtusunun altında uzay hammadeleri nadir metal avı.(su dahil)




F
7 sa.
Binbaşı

Fikirlerinizin nesnel dayanağı yok.

bilinen güneş sisteminde ve diğer sistemlerde canlıların yaşadığı tek gezegen dünyamız. şu da var diyebileceğimiz henüz bir gezegen yok. bu durumda bu bir ön yargı değil, nesnel gerçek.

Batı, 19.ve 20. yy'ın en barbar en vahşi ve en sömürgeci devletlerini barındırıyor.

Belçika, Kongo'da 10 Milyon insanı öldürdü, modern çağın en büyük sömürgesidir bu. Ruanda'da milyonlar öldürüldü.

Fransa; Cezayir, Madagaskar, Vietnam, Ekvator Afrikası toplam 4 milyona yakın insan öldürüldü.

İngiltere'nin suçları daha kabarık.

İrlanda 1.000.000+
Güney Afrika
Hindistan (Bengal) 1944 - 3 milyon insan öldürüldü
Kenya 1952–1960
Avustralya 1788–1900’ler Aborjin soykırımı Nüfusun %90’ı
Tazmanya 1820–1870 Yerli halkın yok edilmesi Neredeyse tamamı
Sudan (Omdurman) 1898 Tek taraflı toplu kıyım 11.000
Irak 1920’ler Kimyasal silah tehdidi ve bastırma Belirsiz

----

Afrika Birliği şu anda tazminat istiyor bu ülkelerden. hem soykırım olarak tanınmasın istiyor. Bence bunlar gerçekleşecek.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fıraktı -- 18 Temmuz 2025; 06:44:53 >



Bu mesajda bahsedilenler: @Nat Alianovna
DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.