![]() Su yerine karbondioksit kullanılıyorGeleneksel jeotermal santrallerde sıcak su, yerin altından pompalanarak yüzeye çıkarılıyor ve buhar türbinleri aracılığıyla elektrik üretiliyor. Ancak bu sistemde yüksek sıcaklık, geçirgen kaya ve suyun bir arada bulunması gerekiyor. Bu da çoğu sahayı ekonomik olarak verimsiz hale getiriyor. ![]() Ayrıca Bkz.Dünyanın en büyük güneş enerjili ısı bataryası faaliyete geçti Negatif karbon emisyonu sağlıyorSistemin bir diğer çarpıcı yönü, karbonu atmosferden çekerek yer altında hapsetmesi. Bu sayede Factor2’nin jeotermal santralleri yalnızca temiz enerji üretmekle kalmıyor, aynı zamanda negatif karbon emisyonu da sağlıyor. Yani sistem, enerji üretirken karbon salmak yerine, karbonu depoluyor. Siemens’ten doğan girişimFactor2, 2019’dan bu yana Siemens Energy çatısı altında geliştirilen araştırmaların devamı olarak kuruldu. Şirket geçtiğimiz haftalarda 9,1 milyon dolarlık tohum yatırım turunu tamamladı ve ilk pilot santralini kurmak için hazırlıklara başladı. ![]() Türkiye için büyük fırsatTürkiye, jeotermal enerji potansiyeli açısından dünyanın en şanslı ülkelerinden biri. Ancak birçok sahada sıcaklık elektrik üretimi için yeterli seviyeye ulaşamıyor. Firmanın özellikle düşük sıcaklıktan yaptığı üretimler, ülkemizde de bolca rastlanan ama elektrik üretimi için yeterli sıcaklığa ulaşamayan kuyular için yeni bir şans doğuruyor. Kaynak:https://www.factor2-energy.com/press/factor2-energy-raises-us-9-1m-to-unlock-scalable-geothermal-power-from-geologically-stored-co2 |
![]() Maliyet Yüzde 80 DüşüyorKlasik nükleer santrallerde en yüksek maliyet kalemi olan güvenlik altyapısı artık yüzeyde inşa edilmediğinden, yüzey inşaat giderlerinin %80 oranında azalması bekleniyor. Deep Fission’a göre üretim maliyeti kWh başına 5–7 dolar cent seviyesine düşecek. Karşılaştırmak gerekirse; ABD’de mevcut nükleer santrallerde bu rakam 21 cent, Türkiye’deki Akkuyu Nükleer Santrali’nde ise 12 cent civarında. Yeni sistem, rüzgâr ve güneş kadar ucuz enerji sunarken kesintisiz üretim avantajına sahip olacak.
Kompakt Yapı, Şehirlere Yakın KurulumHer bir modüler kuyu reaktörü 15 MW güç üretiyor ve 100 adede kadar birleştirilerek 1,5 GW seviyesine ulaşabiliyor. Bu sistemin yüzeyde kapladığı alan yalnızca 12 bin metrekare; bu da şehir yakınlarında, hatta endüstriyel bölgelerde bile kurulabileceği anlamına geliyor. 6 Ayda Kurulum, 30 Milyon Dolar YatırımReaktörler fabrikada üretilip mühürlendikten sonra sahaya taşınıyor; bu sayede radyoaktif maddeye dair güvenlik izinleri minimum seviyeye iniyor. Kurulum süresi, klasik nükleer santrallerin 10 yıllık inşaat süresine kıyasla sadece 6 ay. Ayrıca Bkz.Dikey güneş panelleri ve yeşil çatı bir arada Deep Fission, ilk aşamada 30 milyon dolar yatırım aldı. 12 reaktörden oluşacak ilk tesisin yeri bu yıl içinde belirlenecek, 2026’da lisans başvurusu, 2029’da ise 360 MW’lık santralin devreye alınması planlanıyor.
Yeraltında Doğal GüvenlikSistem, klasik basınçlı su reaktörleriyle aynı prensiple çalışıyor. Yerin altına gönderilen su, reaktörde buhara dönüşüyor; bu buhar yüzeyde türbinleri çalıştırıyor, ardından soğutulup yeniden reaktöre gönderiliyor. Bu sayede yüzeyde radyoaktif madde bulunmuyor ve sistem doğal olarak çok daha güvenli hale geliyor. Reaktörlerin yerin derinliklerinde ve suyla izole biçimde bulunması, olası saldırı, sızıntı veya doğal afetlere karşı doğal koruma sağlıyor. Yakıt 2 yıl 3 ay boyunca kesintisiz enerji üretirken, süresi dolan yakıt yeraltında kalıcı olarak depolanıyor ve yenisi kuyudan indiriliyor. Fikir, Atık Depolama Çalışmasından DoğduDeep Fission’ın kurucuları, geçmişte yer altında nükleer atık depolama üzerine çalışan mühendislerdi. Zamanla bu fikri tersine çevirerek, “Atığı neden enerjiye çevirmiyoruz?” sorusundan yola çıkarak yeni bir şirket kurdular. Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda devletimiz nükleer teknoloji geliştirme çağrısı yayınladı. Orada da modüler reaktör çağrısı yapıldı ve yabancı şirketler Türk ortakla ar-ge yapmak üzere davet edildi. Yine geçen hafta ABD ile yapılan görüşmelerde sivil nükleer teknolojinin transferinin devlet izni çıktı izni çıktı. Kanımca böyle hazır ürünler kullanarak güvenli ve ucuz üretim yapabilecek bir teknolojiyi böyle bir çağrı için çok güzel bir aday umarım firmalarımız bunu değerlendir Kaynak:https://newatlas.com/energy/mile-deep-nuclear-reactor-30-million/ |
|
Almanya’da BMW’nin yeni iX3 modeli ve elektrik şebekesi işletmecisi E.ON’un ortak çalışması, elektrikli araç sahiplerine yıllık 14.000 kilometreye denk gelen bedava şarj avantajı sağlıyor. Şebeke ve Yenilenebilir Enerji DengesiYenilenebilir enerji kaynakları çevre için büyük fayda sağlasa da, şebeke dengeleri açısından bazı zorluklar yaratıyor. Güneş olmadığında elektrik üretimi düşerken, güneş ve rüzgârın fazla olduğu zamanlarda şebekede enerji fazlası oluşuyor. Bu dengesizlikler, şebekeleri çoğu zaman pahalı doğalgaz santrallerine bağımlı hale getiriyor. Ayrıca Bkz.Otoparkınızdan evinizi ısıtıp soğutabilirsiniz Bu nedenle şebekeler milyonlarca dolarlık batarya yatırımları yapıyor. Oysa çoğu evin önünde hali hazırda, devasa bataryalara sahip elektrikli araçlar bulunuyor. Örneğin BMW iX3’ün 108 kWh’lik bataryası, Türkiye’deki ortalama bir evin 6 günlük elektrik ihtiyacını karşılayacak kapasiteye sahip.
BMW ve E.ON İş BirliğiBMW, profesyonel duvar şarj cihazıyla birlikte E.ON’un geliştirdiği özel tarife sayesinde araç sahiplerine hem aracın bağlı kaldığı süre için bonus, hem de şebekeye sağladığı enerji için ek kazanç sağlıyor. Bu sistem, maksimum durumda yıllık 750 € indirim sunuyor. Bu da, bir iX3’ün yılda yaklaşık 14.000 km bedava yol alması anlamına geliyor. Şebeke açısından ise bu teknoloji, hem pahalı acil durum elektriği ihtiyacını ortadan kaldırıyor hem de ek iletim hattı yatırımlarının önüne geçiyor. Batarya Sağlığı ve KontrolAraçtan şebekeye verilen enerji 11 kW ile sınırlı. Bu da normal şarj gücüyle aynı seviyede. BMW, bu düşük güç aktarımının bataryayı yıpratmadığını belirtiyor. Kullanıcılar sistemi uzaktan yönetebiliyor, her zaman minimum menzil kalacak şekilde ayar yapabiliyor. Gelecekte BMW, bu teknoloji ile fazla güneş enerjisinin gündüz depolanıp akşam evde kullanılmasını da mümkün kılacak. Yeni iX3 dahil “Neue Klasse” serisi, standart olarak 11 kW çift yönlü şarj desteğiyle gelecek. Bu sayede ayrı bir ev bataryasına ihtiyaç ortadan kalkabilir. Ayrıca BMW, sistemin ısı pompalarıyla da entegre edilmesini planlıyor. Böylece kullanıcılar fazla güneş enerjisini evin ısıtma/soğutma sistemine veya aracın bataryasına yönlendirebilecek. Kısacası BMW, evin enerji yönetiminde merkez rol oynamaya hazırlanıyor. Bu teknoloji yalnızca ev ve şebeke için değil, aynı zamanda kamp gibi açık alanlarda da avantaj sağlıyor. Araç, tüm elektrikli ekipmanlar için kesintisiz enerji kaynağına dönüşebiliyor. E.ON, aracın şebekeye bağlı kaldığı her saat için 24 Euro cent ödeme yapıyor. Ancak aylık ödeme üst sınırı 60 € olarak belirlenmiş. Yani, aracın ayda 250 saat (günde ortalama 8,3 saat) bağlı kalması yeterli. Bu da pratikte oldukça kolay ulaşılabilir bir hedef. Kaynak:https://www.press.bmwgroup.com/global/article/detail/T0452466EN/bmw-group-and-e-on-introduce-germany%E2%80%99s-first-customer-solution-enabling-electric-cars-to-actively-participate-in-the-energy-market?language=en |
![]() Yer altı ısısından yararlanmak için genellikle 70–150 metre derinliğe kadar inen sondaj kuyuları açılır ve bu kuyulara kapalı devre su dolaşım boruları yerleştirilir. Su, ısı pompası aracılığıyla yer altına gönderilir, burada ısınarak geri döner ve evin ısıtma ihtiyacına katkı sağlar. Ancak bu yöntem maliyetli ve her yerde uygulanabilir değil. ![]() Paris’te başarılı uygulamaEnerdrape, geliştirdiği sistemle Avrupa’da dikkat çekici projelere imza attı. Paris Habitat’a ait 72 dairenin bulunduğu bir sosyal konut projesinde, otopark duvarlarına 145 panel yerleştirildi. Paneller 25 kW’lık bir ısı pompasına bağlandı ve yılda yaklaşık 75 MWh enerji üretildi. Bu da binaların yıllık sıcak su ihtiyacının %25’ini karşıladı. Projenin maliyeti 100.000 € olurken, yalnızca üç ayda tamamlandı.
Tüneller ve metro sistemleri için de uygunSistemin bence en güzel özelliklerinden birisi ise mevcut yapılara entegre edilebilmesi. Enerdrape panelleri, araç otoparklarının yanı sıra metro tünellerine de monte edilebiliyor. Örneğin İstanbul’daki metro istasyonlarına bu teknoloji uygulansa, çevredeki binaların enerji ihtiyacı önemli ölçüde karşılanabilir. Ancak bunun için merkezi ısıtma-soğutma altyapısının kurulması gerekiyor. ABD’ye açılıyorEnerdrape, Avrupa’daki projelerin ardından ABD’ye de adım attı. Şirket, Chicago’da ilk projesini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Girişim, ilerleyen dönemde yatırım turlarıyla kapasitesini artırmayı ve maliyetleri daha da düşürmeyi hedefliyor. Kaynak:https://www.thinkgeoenergy.com/enerdrape-to-deploy-geothermal-panel-technology-in-chicago-illinois/ |
![]() 2017’de yapılan bir araştırmaya göre şehirdeki hava kirliliği, yıllık 21,7 milyar dolarlık ek sağlık harcamasına yol açıyor ve çocukluk çağındaki astım vakalarının beşte birine neden oluyor. Hane başına 5 bin dolar tasarruf sağlanacakBaşlangıçta maliyetlerin artması bekleniyor ancak düşük enerji faturaları sayesinde bu farkın 10 yıl içinde kapanacağı, 30 yılın sonunda ise hane başına yaklaşık 5.000 dolar tasarruf sağlanacağı öngörülüyor. Bugün New York’un toplam emisyonlarının %30’u binalardan kaynaklanıyor. Bu kirliliğin temel sebepleri ise doğalgaz ve fuel oil kazanları ile gaz ocakları. Yeni yasa sayesinde bu sistemler; elektrikle çalışan ısı pompaları, indüksiyon ocakları ve benzeri teknolojilerle değiştirilecek. ![]() Bununla birlikte bazı istisnalar mevcut. Restoranlar, sağlık binaları, fabrikalar ve tarımsal yapılar bu yasa kapsamı dışında tutuldu. Öte yandan mevcut fosil yakıtlı binalar da yasadan etkilenmeyecek; yalnızca yeni yapılacak yapılar için geçerli olacak. Eğer elektrik şebekesi talebi karşılayamazsa, yeni binalara da istisna tanınabilecek. Ayrıca Bkz.Su üstünde güneşi takip eden güneş panelleri ile yüzde 20 daha fazla elektrik üretiliyor Bu kanunla birlikte, eyalet iklim krizine katkıda bulunan yapıların yapılmasını engellemeyi ve temiz enerji sektörünü, hatta mimarlık ofislerini daha yenilikçi çözümler üretmeye teşvik etmeyi amaçlıyor. ![]() Uzun vadede bu dönüşüm temiz enerji şirketlerinin kapasitesini artıracak, maliyetleri düşürecek ve şehirde daha temiz bir hava sağlayacak. Başlangıçta elektrik şebekesi tamamen temiz olmasa da, onu karbonsuzlaştırmak, fosil yakıtla çalışan binaları dönüştürmekten çok daha kolay görülüyor. Son olarak yasa, dolaylı olarak çatı ve bina cephelerinde güneş panelleri kurulmasını da teşvik ediyor. Çünkü doğalgaz üretmek mümkün değil ama kendi elektriğinizi üretip faturalarınızı düşürmek mümkün. Kaynak:https://www.canarymedia.com/articles/carbon-free-buildings/new-york-finalizes-gas-ban Kaynak:https://nyassembly.gov/all-electric-buildings/ |
![]() ABD merkezli bir girişim, gün boyunca güneşin hareketlerini takip edebilen yeni nesil yüzer PV sistemi geliştirdi. Teknoloji, klasik dubaların altına yerleştirilen pervanelerle panellerin su üzerinde yön değiştirmesine dayanıyor. Bu sistem piyasadaki mevcut yüzer PV platformlarına da entegre edilebiliyor ve böylece paneller yatay eksende güneşi takip edebiliyor. Yüzde 20 oranında daha fazla elektrik üretiyor![]() Dünyada daha önce de güneşi takip eden yüzer güneş panelleri projeleri geliştirilmişti. Ancak Noria Energy’nin geliştirdiği sistem, mevcut yüzen PV modellerine entegre edilebilmesiyle fark yaratıyor. Ayrıca Bkz.Çin, deniz üstü rüzgar türbinlerinde yeni bir rekora hazırlanıyor: Hedef 35MW Bugüne kadar kullanılan yüzer sistemler genellikle dikey hareketle, yani güneşin yükselip alçalmasını takip ediyordu. Noria’nın geliştirdiği teknoloji ise yatay eksende çalışıyor ve güneşin doğudan batıya hareketini takip ediyor. Bu yöntem, genellikle dikey takipten daha yüksek verim sağlıyor. Her iki ekseni aynı anda takip eden yüzer bir sistem ise henüz geliştirilebilmiş değil. Çünkü karada kullanılan bu tür sistemler dev kulelerle onlarca paneli aynı anda taşıyor. Yüzer dubalar üzerinde aynı işi yapmak ise rüzgar ve dalgalara karşı dayanıklılık açısından oldukça zor ve pratik değil. Kaynak:https://cleantechnica.com/2025/08/28/why-is-a-tiny-floating-solar-project-making-such-big-waves/ |
![]() Geliştirilen yeni sistem klasik PV ve lityum iyon batarya yerine lensler, ısı depolama ve Stirling motoru kullanıyor. Tamamen mekanik olan yapı, karmaşık kimyasal süreçler yerine basit üretim yöntemleriyle geliştiriliyor. Bu sayede hem ucuz hem de kolay ölçeklenebilir bir çözüm sunuyor. Exowatt, şu anda 1 kWh elektrik üretim maliyetini 0,04 $ seviyesine çekmiş durumda ve hedefini 0,01 $’a indirmek olarak açıklıyor. Ayrıca Bkz.Almanya’nın en büyük agrivoltaik projesi devreye girdi Konteyner bloklar halinde sahaya getirilen sistem, gerektiğinde taşınabilir olacak şekilde tasarlanmış. Konteynerin içinde tüm bileşenler bulunuyor. Her bir konteyner günde yaklaşık 25 kWh enerji üretebiliyor. Güneşi takip eden lensler, ısıyı depolama sistemine aktarıyor. Lensler güneşi takip etmesi sayesinde gün içerisinde sabit sisteme göre %10 civarı fazladan enerjiyi ısıyı kil yada seramik bazlı ısı depolarında saklıyor. Depolanan ısıdan elektrik üretilmek istendiğinde ise 200 yıllık eski bir teknoloji olan ama Stirling motoru sayesinde %35-40’lara varan verim ile elektrik üretiyor. ![]() Günümüzde güneş enerjisininde verilen en düşük fiyatlar 3-4 dolar cent civarında iken bunu 8 saat depolamalı hale getirdiğinizde 11,6 dolar cent seviyesine çıkıyor. Exowatt ise bunu çok çok daha ucuza getirmeyi planlıyor. Her konteynır günde yaklaşık 25 kWh enerji üretecek. Benzer bir PV panel tarlası da benzer bir değerde elektrik üretmekte ve hiç hareketli parçası yok ama Exowatt bir sürü parça ile bunu yapacak. Tabii en büyük avantajı bu enerjiyi baz yük olarak yani saatte yaklaşık 1 KW güç üretecek halde, 24 saat boyunca yapacak olması. Sistemin lens tarafının üretiminde sorun olacağını düşünmüyorum. Güneş takip sistemleri oldukça olgunlaştı, termal depolama sistemi yapmak da çok zor değil. Esas farklılık Stirling motorunda ortaya çıkıyor. Sistemde yaklaşık 1 kW güç üretebilen Stirling motoru olacak. Bunun çalışması ve güvenirliliği çok önemli zira bozulma olasılığı en yüksek parça ve yaygın üretimi kısıtlı. Dünyada 10 bin saat ile 100 bin saat arası bakımsız çalışan Stirling motorları mevcut ama ucuz değil. Tahminime göre en yüksek maliyetli kısımda burası olacaktır. ![]() Sistemin ömrünün tahmini olarak 30 yıl olduğunu söyleyen firma bakım ve iyileştirmelerle 50 yıla çıkartmaya çalışıyor, sonuçta çoğu mekanik olan parçaların değişimi kolay gözüküyor. Depolamaya sahip olmanın ilginç faydalarından birisi de aşırı ucuz elektriğin olduğu zamanlarda (mesela aşırı rüzgar kaynaklı fiyat düşüşlerinde) içindeki elektrikli ısıtıcı ile sıcaklığın 1000 °C dereceye kadar yükseltilerek enerjiyi depolayabiliyor ve sonra kullanabiliyorsunuz. Böylece fazlaca güneşli olmayan kış aylarında bile elektriği ucuzdan alıp maliyetleri düşürmek mümkün. OpenAI kurucusu Sam Altman’dan yatırım alan şirket geçtiğimiz ay 70 milyon dolarlık Seri A yatırımı aldı ve şimdiden 90 GWh’lık sipariş aldıklarını söylüyorlar. Fiyatın ucuz olması bunda en büyük etken gibi gözüküyor zira bir konteynırı herşeyi ile beraber 7500$ gibi bir fiyata satıyorlar. Kaynak:https://www.canarymedia.com/articles/clean-energy/startup-exowatt-taps-vintage-tech-to-supply-clean-energy-for-ai-boom |
![]() Bu seçenekler bir aracın farklı menzilleri, fiyat seviyeleri için size sunulacak ya da hibrit şekilde biraz ondan biraz bundan şeklinde tek paket içinde olacak. Geleceği tahmin etmek zor olsada şimdiden mevcut trendler ile size bir tahmin sunmaya çalışacağım. Şimdiden aynı aracın hem NMC’li hemde LFP bataryalı hali satılabiliyor. İleride batarya tiplerinin iki seçenekten beş seçeneğe çıkması muhtemel. önümüzdeki yıllarda elektrikli araçlarda karşımıza çıkacak batarya türleri ve hangi kullanım alanlarına hitap edeceklerini değerlendirelim. 🔋 Sodyum İyon Bataryalar
Otomobil firmaları batarya seçimi yaparken en önemli kriter olarak uygun maliyete dikkat ediyor. Sodyum bataryalar, maliyet açısından en ucuz seçenek ama en yoğun enerji saklayanı kesinlikle değil. Bu nedenle şehir içi araçlarda 300 km sınıra kadar ya da 30-40 kWh aralığındaki araçlarda düşük güç yoğunluğuna rağmen sodyum batarya tercih edilebilir. Bu şekilde kullanımlarda batarya yoğunluğu düşük olsa da şehir içinde sık şarj imkanı sayesinde menzil, ağırlık ve verimlilik yerine uygun fiyatlı olmasıyla tercih edilecektir. Ayrıca Bkz.CATL, sodyum bataryasıyla güvenlikte bir ilke imza attı: Seri üretime hazır 🔋 LFP Bataryalar
Orta büyüklükte ve standart menzil sunana araçlarda uzun süre LFP (Lityum Demir Fosfat) tipi bataryalar tercih edilecek gibi görünüyor. Sodyum iyon bataryalardan daha fazla enerji yoğunluğu sunması sayesinde batarya boyutu ve ağırlığı düşerken fiyat çok yükselmiyor. Böylece daha yüksek hızlarda, daha verimli ve uzun menzilli araçlar mümkün oluyor. LFP günümüzde 75-80 kWh batarya paketlerinde kullanılıyor. Keza yine LFP ile genelde piyasaya sürülen araçlar 500 km civarında kalacaktır. 🔋 NMC BataryalarEğer uzun menzilli bir araç istiyorsanız günümüzde tercih edilen batarya türü NMC (Nikel, Mangan ve Kobalt). LFP’ye göre daha pahalılar zira içindeki nadir elementler daha fazla. Ancak bu onun fiyatını yükseltilirken bir yandan enerji yoğunluğunu da arttırıyor. Bu nedenle 75-80 kWh üstündeki batarya boyutlarında genelde NMC kullanılıyor. Bu araçlar günümüzde satılan araçların uzun menzil versiyonlarında kullanılıyor. Tahmini menzilleri ise 600-700 km civarı olabilir. NMC üretim maliyeti yüksek olsa da uzun bir süre daha LFP’den daha uzun menzil sunacak gibi gözüküyor. 🔋 Yarı Katı Hal BataryalarEn yüksek güç ağırlık oranına sahip katı hal bataryalar olsa da o teknolojiden önce yarı katı hal bataryalar hayatımıza girecek gibi görünüyor. Katı hal bataryalarda hiç bir elektrolit sıvısı olmazken, yarı katı hal bataryalarda normal bataryalardaki %10 sıvı oranı %5’e düşüyor. Bu teknoloji şimdilik hem LFP hem de NMC tabanlı olarak ayrı ayrı geliştirilmiş durumda ve yaygınlaşacak gibi gözüküyor. ![]() 🔋 Tam katı hal bataryalar Yarı katı hal bataryalar yaygınlaştıktan birkaç sene sonra katı hal bataryaları içeren modeller üst segmente ve pahalı modellerde yer almaya başlayacak gibi gözüküyor. Bu bataryalar türünün ilk örnekleri olması ve üretiminin zahmetli olması nedeniyle epey pahalı olacak. Ancak zamanla çeşitlenip maliyetler düştükçe daha erişilebilir modellerde görebiliiz ama uzun bir süre yüksek fiyatlı modellerde kullanılacağı kesin.
Zamanla onlarca çeşit katı hal bataryadan bazıları ucuzladıkça, bizde daha erişilebilir modellerde göreceğizdir ama bir süre bu şekilde gideceği kesin. Bu pahalı ve özel araçlar 150 kWh üstü bataryalar ile piyasaya sürülecek ve 1000 km menzile nihayet ulaşılabilyor olacağız.. Şehir içinde bu kapasiteler gereksiz olduğundan özellikle yüksek hızlarda seyahat eden ve sık sık şarj için duraklamak istemeyen kullanıcılara hitap edecek. Şahsi fikrime göre aracını çoğu zamanı otoban hızı olan 140 km/s hızda kullanan ve şarj molası vermeden daha uzun mesafede sürüş yapmak isteyen kişiler bu araçların ilk alıcıları olacak. Burada aktardıklarımız, mevcut teknolojiye dayalı öngörüler. Ancak gelişmeler her an değişebilir. Örneğin, sodyum iyon bataryaların enerji yoğunluğu beklenenden hızlı artabilir ya da lityum sülfür bataryalar seri üretime geçerek tüm dengeleri değiştirebilir. Kısacası elektrikli araçlarda batarya çeşitliliği artmaya devam edecek ve kullanıcıların önünde çok daha fazla seçenek olacak. Bu seçeneklerin cazibesini üretim maliyetleri belirleyecek. |
Ayrıca Bkz.Jeotermal enerjiyi ikiye katlayan teknoloji: Karbondioksit ile iki kat verim!
Fotosentezin ana bileşenlerinden biri olan güneş ışığı, seraların ana ihtiyacını oluşturuyor. Kışın güneş az olduğunda üretimi arttıran bu teknoloji Türkiye’nin kuzey bölgelerinde seracılığı arttırabilir. Böylece daha taze, daha az yol yapmış ve karbon emisyonu yapmış sera ürünleri marketlerde yerlerini alabilir. ABD'li girişim UbiQD, şimdiye kadar dünya genelinde 51 farklı lokasyonda denemeler gerçekleştirdi.
Verim yaklaşık yüzde 40 arttı
Kaliforniya Üniversitesinde yapılan deneyde Quantum Dot sera camı altında yetişen marulların;
Başka bir denemede ise bir lahana, biber ve horoz ibiği yetiştiricisi; hasatları 11 haftada bir yapmak yerine 10 gün daha erken yani 9,5 haftada yapmaya başlamış, bu sayede yıl boyunca 4 yerine 5 hasat alabilmiş.
[bkzdh=
Elektrik gerektirmeyen sistem iki farklı şekilde uygulanabiliyor: Sera camına lamine edilmiş şekilde entegre olarak, diğeri diğeri ise filmlerin seranın içinde çeşitli yerlere asılarak.
Cama entegre sistem daha yüksek verimlilik sunuyor. Bu sistemin, 2028 sonunda piyasaya sürülmesi bekleniyor. Asılma yöntemi ile kullanılan filmler ise hali hazırda satışta.
Seralarda kullanılan standart polietilen film fiyatlarına yakın fiyata satılan ürün şimdiden yok satıyor. Şirket, yakın zamanda aldığı 20 milyon dolarlık yatırım ile New Mexico’da yeni bir fabrika kurarak seri üretime geçecek. Bu sayede fiyatların daha da düşmesi planlanıyor.
Kaynak:https://cleantechnica.com/2025/10/07/new-solar-glass-cranks-up-lettuce-crop-yields-by-almost-40/