G

General
02 Ocak 2001
Tarihinde Katıldı
Takip Ettikleri
560 üye
Görüntülenme (?)
10931 (Bu ay: 59)
Gönderiler Hakkında
G
5 gün
Elektrikli araçları için üstü kapalı yeni tip şarj istasyonu

Elektrikli araç sayısı arttıkça şarj istasyonu sayısı da hızla artıyor. Dolayısıyla gelişim sürecindeki her şeyde olduğu gibi bir şarj istasyonlarında zaman içerisinde evrim yaşanıyor. İlk başlarda otoparklarda tek tük kurulan şarj istasyonları mekanda öncelik verilen yerlere kurulurken şimdiler de bu istasyonlar içten yanmalı araçların işgal etmesi nedeniyle uzaklara taşındı.



Sonraki süreçte ise boş şarj istasyonunun bulma şansının arttığı toplu istasyonlar açılmaya başlandı. İnsanlar gittikleri zaman sıra bekleme derdi olmayan bu istasyonları tercih ediyor. Son olarak şarj istasyonlarına yağmurdan ve güneşten koruyan gölgelikler eklendi.



Üstü kapalı şarj istasyonu




Şarj istasyonlarının bir sonraki adımı ise İskoçya'da atılıyor. İskoçya’nın Aberdeen kent merkezine kurulan yeni tipteki şarj istasyonları, tamamen kapalı yapısıyla elektrik araç sahiplerine büyük rahatlık sunmaya geliyor. İstasyon, kötü hava koşullarında konfor sağlamak üzere tasarlandı. Araçlar ortadaki şarj istasyonlarına sürerek yanaşıyor ve şarj işlemi bittikten sonra aynı yönde devam ederek dışarıya çıkıyor. Şarj merkezini içinde tuvalet, market ve dinlenme salonu da mevcut.



Ayrıca Bkz.Akıllı sokak lambasına Amazon’dan destek




12 adet 400 kW gücünde ultra hızlı şarj soketiyle donatılan istasyon, yüksek şarj hızının yanı sıra yağmur, güneş ve rüzgardan koruyan kapalı tasarımıyla da dikkat çekiyor. Çatısındaki güneş panelleriyle istasyonun enerji ihtiyacının bir kısmı karşılanacak.



Tamamen hızlı şarj odaklı olacak tesis, 5 dakikalık şarjla 160 kilometreye kadar menzil kazandırabilecek. Bu değer uzun yol için sınırlı olsa da şehir içi kullanımda oldukça avantajlı bir seviye sunuyor.



Avrupa genelinde 9 ülkede 300 noktada 6.000 şarj soketiyle faaliyet gösteren Fastned, 2030 yılına kadar bu sayıyı 1.000 istasyona çıkarmayı hedefliyor. Aberdeen’deki bu yeni istasyonun inşaatına gelecek yıl başlanacak ve 2026 kışında hizmete girmesi planlanıyor.




Kaynak:https://cleantechnica.com/2025/10/21/fastned-keeps-redefining-what-a-charging-station-can-look-like/
G
6 gün
Akıllı sokak lambasına Amazon’dan destek

Bundan yıllar önce 2013 yılında Portekiz’de kurulan Omniflow girişimi, sokaklardaki aydınlatma direklerinin elektrik tüketimini yüzde 90 oranında azalttı. Bugün ise direğe birçok ilginç yeni özellik kazandırarak, tam akıllı şehirlere dönüşümü destekler hale getirdi.



Bu akıllı sokak direkleri yalnızca aydınlatma yapmakla kalmıyor aynı zamanda baz istasyonu, Wi-Fi erişim noktası, trafik izleme sensörü ve akıllı yaya geçidi gibi birçok işlevi de bir araya getiriyor.



Akıllı direğin öne çıkan özellikleri




  • Elektrikli araç için şarj istasyonları

  • 5G, Wi-Fi, Radio Link, LoRa gibi kablosuz ağ teknolojileri

  • Çift taraflı ekranlarla reklam ve bilgilendirme panelleri

  • Hava durumu ve hava kirliliği ölçüm sensörleri

  • 4 adet IP kamera ile güvenlik ve trafik takibi

  • Işık seviyesinin insan varlığına veya saat dilimine göre otomatik ayarlanması

  • Üzerindeki hoparlörlerle anons sistemi

  • Küçük cihazlar için kablosuz şarj ve usb üzerinden şarj hizmeti

  • Elektrikli bisiklet ve elektrikli scooter şarj istasyonu

  • Dronelar için kablosuz şarj noktası




Direk üzerindeki kameralar ile şehir güvenliği sağlarken, yine güvenlik için uçurulabilecek droneları üzerinde şarj edebiliyor. Yaya geçidinde bekleyen birisini sensörlerle fark ederse ışık seviyesini arttırıp yaya geçidini ekstra parlak hale getiriyor.



Tabii bütün bu özellikler her direkte olmak zorunda değil. İsteğinize göre şekillendirebiliyorsunuz. Mesela en son yapılan bir kurulumda 5 km boyunca kurulan ışıklandırma sistemi standart ve termal kameraları ile bisiklet ve yaya parkurunu korurken acil durum anons sistemlerini içeriyor ve ücretsiz Wi-Fi noktaları sunuyor. 



Ayrıca Bkz.Elon Musk, insan bilincini Optimus robotlarına aktarmak istiyor



Güneş ve rüzgardan ürettiği elektrik sayesinde hem tüketimi azaltıyor hem de şehri akıllı hale getirmek için güzel bir altyapı sunuyor. Dahili bataryası ile ürettiği elektriği gece kullanıyor veya elektrik kesintisi durumlarında hizmete devam edebiliyor. Ayrıca tasarımı ile direklere uyan ve güneş panelleri ile elektrik üreten bir oturma grubu da var. 



Şirketin son başarısı ise Amazon tarafından Sürdürülebilirlik Hızlandırma Programına seçilmiş olması. Toplam 550 başvuru içinden seçilen 11 proje içine giren girişim Amazon tarafından 4 haftalık bir eğitimden geçtikten sonra uygun görülürse Amazon Avrupa’da pilot program olarak finanse edilerek deneniyor. Eğer süreç başarılı geçerse  Amazon firmanın ciddi bir müşterisi haline geliyor. 




Kaynak:https://www.omniflow.io/omniflow-smart-pole
G
2 hafta
Çin, yoğunlaştırılmış güneş enerjisi verimliliğini yüzde 25 artırdı

Fotovoltaik paneller ile güneşten direkt elektrik enerjisi üretmek çok kolay. Hatta bir kaç panelle evlerin çatısında 30 yıl bakım yapmadan çalıştırabiliyoruz ama bu sistemler sadece güneşin olduğu zamanlarda elektrik üretiyor. Bu sistemlerin bir sürü avantajı olsa da şebekenin düzgün çalışması için aşırı talep zamanı olan gece vakitlerinde elektrik üreten bir güneş enerji santraline ihtiyacımız var. Aksi taktirde bu yenilenebilir enerjiyi pahalı bataryalarda depolamamız veya fosil kullanan doğalgaz çevrim santrallerine başvurmamız gerek.



Yoğunlaştırılmış güneş enerjisi santralleri (CSP) işte da tam bu şekilde kesintisiz enerji sağlamak için geliştirildi. Bu tip santralde üretilen fazla enerji, yüksek sıcaklıkta eriyen tuz depolarında tutuluyor. Böylece gece gündüz üretilen enerjinin bir kısmı talebin roket hızıyla arttığı akşam saatlerinde şebekeye aktarılıyor. Böylece güneş enerjisi ilk kez gerçek anlamda kesintisiz hale geliyor.



Bu sistemlerde binlerce güneş takipli ayna (heliostat), güneş ışığını yüksek bir kulenin tepesindeki alıcıya yönlendiriyor. Işığı yüzde 94 oranında yansıtmayı başarıyar ve burada 600 °C’ye kadar ulaşan sıcaklık, erimiş sıvı haldeki tuzlara aktarılıyor. Bu sıcak tuzlar, enerji ihtiyacının arttığı akşam saatlerinde türbinlerde elektrik üretmek için kullanılıyor.




Bu teknoloji özellikle PV gelişmeden önce çok büyük gelecek vaad ediyordu. Fakat PV’nin yaygınlaşması ve CSP'deki yüksek maliyetler nedeniyle batı ülkeleri pek tercih etmedi. Çin bu maliyetleri PV’ye tekrar yaklaştıracak yatırımları yapıyor ve sistemi gece gündüz çalışacak hale getirerek verimi artırıyor.



Ayrıca Bkz.Kullandığından fazla enerji üreten yüzer Safari oteli



Dünyanın en büyük barajını yapan China Three Gorges (CTG) şirketi, şimdi de dünyanın en büyük çöllerinden biri olan Gobi çölünde toplam 100 MW’lık iki kuleli CSP santralini hayata geçiriyor. Sistemde 200 metrelik iki kule ve 27 bin adet hareketli ayna kullanılıyor. Bu CSP projesi 400 MW’lık rüzgar türbini ve 200 MW’lık bir PV içeren toplam 700 MW kapasiteli büyük bir projenin içinde yer alıyor. Çok az yağmur yağan ve yıllık 3000 saat güneşlenme süresine sahip Gobi çölünde bu yenilenebilir enerji kompleksi 180 GWh elektrik üreterek, 177 bin evin ihtiyacını karşılayacak. Böyle farklı yenilebilir enerji kaynaklarını kullanmanın en iyi yanı yerleşim yerlerinden çok çok uzağa kurduğunuz tesise döşeyeceğiniz iletim hattını her daim yüksek verim ile kullanımda tutması. Yani güneşin az olduğu zamanlarda rüzgar devreye girerken, gece saatlerinde erimiş tuzlar devreye girecek.




Bu projeyi diğerlerinden ayıran en önemli yenilik, 100 MW’lık tek bir kule yerine 50 MW’lık iki kule kullanılması. İki kulenin arasında kalan aynalar ortak kullanılıyor. Böylece verim tek kuleli sisteme göre %25 artıyor. İki kuleden gelen enerji tek bir 100 MW’lık türbinde birleştiriliyor. Gündüz yakalanan fazla enerji tuz tankında depolanıyor. Bu depoların depolama kapasitesi ise 600 MWh.



Sabah saatlerinde doğu tarafındaki aynalar, akşamları ise batı tarafındakiler aktif çalışarak gün boyu maksimum enerji topluyor. İleride birden fazla kuleli bir sistem yaparak verimi daha da arttırmayı planlanıyorlar. 




G
2 hafta
Kullandığından fazla enerji üreten yüzer Safari oteli

Afrika kıtasının güneyindeki Botsvana ülkesinde tüm elektrik ihtiyacını güneşten karşılayan Pangolin Voyager adındaki gemi, yüzen safari oteli olarak hizmet vermeye başladı.



Ayrıca Bkz.Elektrikli araçlar sadece 3 yıl içinde benzinlilerden daha çevreci oluyor



Geminin 200 metrekarelik çatısında 80 güneş paneli bulunuyor ve toplam 22 kW’lık güç sayesinde otel konseptindeki turistik gezinin tüm ihtiyaçlarını karşılanıyor ve hatta fazlasını bile üretiyor. İhtiyaç fazlası enerji ile arkasında çektiği küçük fotoğraf çekme teknelerini şarj ediyor.




Toplam 120 kWh’lik dev bataryaya ve 160 kW’lık motora sahip tekne, maksimum 35 km/s hıza ulaşabiliyor ancak safari deneyimini sessiz ve doğayla uyumlu hale getirmek için genellikle 8-9 saatlik düşük hızlarda gece yolculuğu yapıyor. Gündüzleri ise demirleyip turistleri küçük elektrikli botlara aktararak vahşi yaşam gözlemi ve fotoğraf turları düzenliyor.




35 metre uzunluğa, 10 metre genişliğe ve 68 ton ağırlığa sahip bu tekne, İngiltere merkezli Rad Propulsion tarafından geliştirilen dört adet RAD40 elektrikli motorla donatılmış. Bu motorlar, büyük pervaneleri, düşük devir torku ve geniş kanat yapısı sayesinde sessiz bir sürüş sağlarken hem de türbülanstan dolayı enerji kaybı azalıyor.




Oldukça lüks odaları, restoranı ve hatta fotoğraf editleme odası bulunan yüzen otel, 7 ila 10 günlük turlar sunuyor. Uzun zamandır bunu yapan şirket artık yabani hayata rahatsızlık ve zarar vermeden bu turu gerçekleştirme imkanı sunuyor. Pullu deriye sahip olan tek memeli karıncayiyenden (Pangolin) esinlenen tekne geleceğe dair çok etkileyici şeyler sunuyor.



Türkiye'de de buna benzer bazı projeler geliştirilebilir. Mesela görece büyük çatıya ve geniş yatay alana sahip İstanbul boğazında çalışan tekneler de ciddi miktarda elektrik üretebilirler. Güneş panelleriyle donatılan tekneler, hem kendi enerji ihtiyaçlarını karşılayabilir hem de düşük yoğunluklu saatlerde fazla elektriği şebekeye vererek gelir elde edebilir. Gece saatlerinde şarj olan bu tekneler, hem yakıt maliyetini düşürebilir hem de şebekenin enerji yükünü dengeleyebilir. Bu sayede dizel kullanmayan tekneler şebekeyi destelediği süre boyunca gelir elde ederler.




G
3 hafta
Apartmanları bir günde ısı pompasına geçiren sistem: The Cube

Elektriği yenilenebilir kaynaklardan üretmenin yollarını bulmuş olsak da evlerin yenilenebilir şekilde ısınmasını sağlamak önümüzdeki en büyük zorluklardan birisi. Bu soruna şimdilik en iyi çözüm yenilenebilir elektrik ile çalışan ısı pompaları olarak gözüküyor. Ancak bu sistemler genelde evlerin sistem odalarına parça parça monte edilmekte. Bu sistemler genelde müstakil bir evin tüm ihtiyacını karşılayabilirken apartmanın ihtiyacını karşılamaktan çok uzaklar, kaldı ki apartmanın hali hazırda ısıtma sistemine entegre edilmesi başka bir zorluk.



Avusturya merkezli EnerCube adlı girişim, bu sorunu kökten çözmek için “The Cube” adını verdiği yenilikçi bir sistem geliştirdi. Tüm ısıtma ve sıcak su ekipmanlarını konteyner benzeri tek bir kutuya sığdıran sistem, apartmanlara dokunmadan sadece boru bağlantısı yapılarak kurulabiliyor. Üstelik bu dönüşüm, yalnızca bir günde tamamlanabiliyor.



Bu nedenle Avusturya’da kurulan EnerCube adlı girişim, kendi tasarlayıp ürettiği bir konteynıra benzeyen kutunun içine sığdırdığı tüm sistemler ile bir apartmandaki evlerin sıcak su ve ısıtma ihtiyacını apartmana dokunmadan karşılamakta. The Cube’ün en küçük modeli 4 ila 16 daireye (15–40 kW), en büyük modeli ise 25 ila 60 daireye (85–125 kW) kadar ısı ve sıcak su sağlayabiliyor.





The Cube'ün içine sığdırılan sistemler şu şekilde,




  • Propan bazlı hava kaynaklı ısı pompası

  • Isı depolama üniteleri

  • Sıcak su hazırlama

  • Devir daim pompaları

  • Basınç vanaları 

  • Elektrik sistemleri

  • Kontrol ünitesi

  • Ses yalıtımı 



Fabrika ortamında üretilen modül, sahada uygun bir zemine yerleştirildikten sonra apartman sistemine bağlanıyor. Bu sistemlerin en küçüğü 4,9 metre x 2,5 metre boyutlara, en büyüğü 8.2 metre x 2.6 metre boyutlara sahip.



Ayrıca Bkz.Çin'in Guangzhou şehrinde elektrikli otobüs ve taksiler ile hava kirliliği azaldı



Hava temelli ısı kaynağı ile çalışan sistem 9°C hava sıcaklığında dahi 60°C sıcaklığında sıcak su tedariki sağlarken ulaştığı COP değeri 4.0’dan fazla. Yani şebekeden çektiği her 1 kWh elektrik için 4 kWh’den fazla ısı üretiyor. Böyle yüksek verime ulaşmasındaki en büyük nedenler birisi olarak Propan bazlı ısı değiştirici sıvıyı kullanması. Firmanın iddiasına göre konvansiyonel ısı pompalarına göre kendi sistemleri yüzde 36 daha fazla verimli. Ses yalıtımı konusuna özellikle eğilmişler ve kutunun içine ses bariyerleri yerleştirdikleri için ısı pompasının sesini diğerlerine göre yarı yarıya azaltmışlar.



Firma şimdiye kadar 30 tane ürünü kendi içerisinde üretmeyi başarmış ve Almanya’da çok büyük bir ev kiralama şirketinin (Vonavia) apartmalarına yıl sonuna kadar kuracak. Aynı şirketin 1000 apartmanı içinde benzer ürün siparişi aldı ve bu siparişi karşılamak için başka bir seri üretim firması ile ( DFA Demonstrationsfabrik Aachen ) anlaştı. Seri üretimi yakında başlayacak. Bu sayede 20.000 evin 2029 sonuna kadar yenilebilir enerjiye geçmesi planlanıyor. İlk yatırım maliyeti yüksek olsa da, binaların yıllık ısıtma ve sıcak su giderlerinde %50’ye varan tasarruf sağlanması bekleniyor.




Kaynak:https://www.coolingpost.com/world-news/all-in-one-propane-heat-pump-for-apartments/
G
3 hafta
Çin\u0027in Guangzhou şehrinde elektrikli otobüs ve taksiler ile hava kirliliği azaldı

Şehirlerimizdeki hava kirliliğinin ana nedenlerinden biri fosil yakıtlı araçlar.  Fosil yakıtlı araçlar, şehirlerdeki zararlı partiküllerin yüzde 27 ila yüzde 43’ünden sorumlu. Belediyeler üzerlerine düşen görevi yerine getirip bunları düşürmekten sorumlu. Batılı belediyeler genelde şehir içine elektrikli araç girişini serbest bırakırken, fosilli araçlara ciddi ücret ödettirmeyi seçiyor. Çinli yönetimler ise elektrikli araçlara plaka verirken fosil yakıtlı araçlara plaka vermeyerek ya da ciddi kota uygulayarak elektrikli araç kullanımını teşvik ediyor.



Çin'in Guangzhou şehri ise toplu taşımada tamamen elektrikli otobüslere geçerek karbon emisyonunu düşürmeyi ve sessiz, temiz bir ulaşım altyapısı kurmayı başardı. 12 bin elektrikli otobüs ve 10 bin elektrikli taksi hizmete sunuldu. Şehrin taksi filosunun ise yüzde 50’si elektrikli hale getirildi Toplam 24 milyon insanın yaşadığı şehirde İstanbul’un 2 katı otobüs (12 bin) bulunurken taksi sayısı olarak İstanbul'la eşit miktarda 20 bin taksi bulunuyor.



Ayrıca Bkz.Nissan, mini elektrikli otomobili için uzayabilen güneş panelli tavanını tanıttı




Şehir içindeki elektrikli araçlar ve elektrikli toplu taşıma için toplam 400 şarj noktasında 8 bin şarj istasyonu kurulmuş. İstanbul’da ise toplam 12 bin soket mevcut.



Şehirde elektrikli araçlara geçişle birlikte PM2.5 partikül seviyeleri yüzde 40 azalmış ve toplu taşıma için tüketilen toplam enerji miktarı yüzde 50 azalmış. Yıllık 1 milyar ton karbon salınımının önüne geçişmiş. Elektrikli otobüslerin diğer büyük artısı ise şehir içi ses kirliliğini ciddi derecede azaltması oldu.




Eskiyen ve kapasiteleri düşen elektrikli otobüs bataryaları ise güneş ve rüzgarın fazla olduğu durumlarda kullanılmak üzere sabit batarya olarak kullanılmakta. Bunuda yine belediyenin yönettiği Batarya Hastanesinde yapılmakta.



Pil ömrü sona biten otobüs bataryaları ise “Batarya Hastanesi” adı verilen merkezlerde geri dönüştürülerek güneş ve rüzgarın fazla olduğu durumlarda kullanılmak üzere sabit enerji depolama sistemlerinde yeniden hizmet veriyor.



Ortalama 200 kWh kapasiteye sahip bataryalar, 300 km menzille bir günlük kullanım için yeterli enerji sağlıyor. Elektrikli otobüsler ilk yatırımda pahalı olsa da kilometre başına %10 daha düşük işletme maliyeti sunuyor. Belediyenin güneş enerjisi sistemleriyle entegrasyon planları ise bu dönüşümü daha da ekonomik hale getirebilir.



Ortalama bir elektrikli otobüste 200 kWh kapasiteye sahip bir batarya, 300 km menzille bir günlük sefer için yeterli enerji sağlıyor. Kaynaklara göre elektrikli otobüsler ilk yatırımda pahalı olsa da uzun vadede daha düşük işletme maliyeti sunuyor. Ayrıca belediyeler gerek tesis çatılarına gerek kendilerine ait boş alanlarda kuracakları güneş enerjisi santralleri ile uzun vadede bu yatırımı daha da karlı hale getirebiliyor.




Kaynak:https://earthshotprize.org/winners-finalists/city-of-guangzhou/
G
4 hafta
Quantum Dot sera camı: Bitkilere daha fazla kırmızı ışık, daha yüksek verim!

İnsanlığın bilgisi astronomik şekilde artarken yapabildiklerimiz her gün bizi şaşırtmaya devam ediyor. Güneş ışığını manipüle ederek bitkilerin sevdiği kırmızı ışık miktarını artıran “Quantum Dot sera camı”, tarım ürünlerinde en çok ihtiyacımız olan verim artışını sağlayacak. LCD televizyonlarda kullanılan kuantum partiküllerin tarıma uyarlanmış hali olan bu teknoloji, mavi ve UV dalga boylarını kırmızıya dönüştürerek fotosentez verimini ciddi oranda artırıyor.



Ayrıca Bkz.Jeotermal enerjiyi ikiye katlayan teknoloji: Karbondioksit ile iki kat verim!



Fotosentezin ana bileşenlerinden biri olan güneş ışığı, seraların ana ihtiyacını oluşturuyor. Kışın güneş az olduğunda üretimi arttıran bu teknoloji Türkiye’nin kuzey bölgelerinde seracılığı arttırabilir. Böylece daha taze, daha az yol yapmış ve karbon emisyonu yapmış sera ürünleri marketlerde yerlerini alabilir. ABD'li girişim UbiQD, şimdiye kadar dünya genelinde 51 farklı lokasyonda denemeler gerçekleştirdi.





Verim yaklaşık yüzde 40 arttı



Kaliforniya Üniversitesinde yapılan deneyde Quantum Dot sera camı altında yetişen marulların;




  • Taze biyokütle ağırlığı %37,8 arttı. Bitkiler yaklaşık %40 daha ağırdı, bu da önemli ölçüde daha fazla yenilebilir verime işaret ediyordu

  • Yaprak alanı %38 arttı. Daha fazla fotosentez ve kütle artışı sağlandı.

  • Kök derinliği %38 arttı. Bu da bitkinin sağlığını ve büyüme isteğini gösteriyor.

  • Kütle başına fotosentez gücü %41 arttı.

  • İnsanların ihtiyacı olan elementler (N, P, K, Mg, Zn, Cu) arttı.

  • Güneş ışığı kaybı yaşanmadan kırmızı ışık oranı %61 arttı.



Başka bir denemede ise bir lahana, biber ve horoz ibiği yetiştiricisi; hasatları 11 haftada bir yapmak yerine 10 gün daha erken yani 9,5 haftada yapmaya başlamış, bu sayede yıl boyunca  4 yerine 5 hasat alabilmiş.



[bkzdh=



Elektrik gerektirmeyen sistem iki farklı şekilde uygulanabiliyor: Sera camına lamine edilmiş şekilde entegre olarak, diğeri diğeri ise filmlerin seranın içinde çeşitli yerlere asılarak.



Cama entegre sistem daha yüksek verimlilik sunuyor. Bu sistemin, 2028 sonunda piyasaya sürülmesi bekleniyor. Asılma yöntemi ile kullanılan filmler ise hali hazırda satışta.



Seralarda kullanılan standart polietilen film fiyatlarına yakın fiyata satılan ürün şimdiden yok satıyor. Şirket, yakın zamanda aldığı 20 milyon dolarlık yatırım ile New Mexico’da yeni bir fabrika kurarak seri üretime geçecek. Bu sayede fiyatların daha da düşmesi planlanıyor.




Kaynak:https://cleantechnica.com/2025/10/07/new-solar-glass-cranks-up-lettuce-crop-yields-by-almost-40/
G
4 hafta
Jeotermal enerjiyi ikiye katlayan teknoloji: Karbondioksit ile iki kat verim!

Jeotermal enerji, dünyanın derinliklerindeki ısıyı elektriğe dönüştüren en sürdürülebilir enerji kaynaklarından biri. Ancak bu potansiyelin büyük kısmı bugüne kadar teknik sınırlamalar nedeniyle kullanılamıyordu. Almanya merkezli Factor2 adlı girişim, geliştirdiği karbondioksit (CO₂) temelli jeotermal sistem ile bu tabloyu değiştirmeye hazırlanıyor.



Su yerine karbondioksit kullanılıyor



Geleneksel jeotermal santrallerde sıcak su, yerin altından pompalanarak yüzeye çıkarılıyor ve buhar türbinleri aracılığıyla elektrik üretiliyor. Ancak bu sistemde yüksek sıcaklık, geçirgen kaya ve suyun bir arada bulunması gerekiyor. Bu da çoğu sahayı ekonomik olarak verimsiz hale getiriyor.




Factor2’nin çözümü ise su yerine karbondioksit kullanmak. Yaklaşık 70°C’de süperkritik hale gelen karbondioksit, su buharına göre çok daha fazla enerji taşıyor. Ayrıca ısındığında doğal olarak yüzeye çıkabiliyor, yani pompa gereksinimi ortadan kalkıyor. Karbondioksitin yüksek akışkanlığı sayesinde, kayaçların arasından daha rahat hareket ediyor ve ısıl verim iki katına çıkıyor.



Ayrıca Bkz.Dünyanın en büyük güneş enerjili ısı bataryası faaliyete geçti



Negatif karbon emisyonu sağlıyor



Sistemin bir diğer çarpıcı yönü, karbonu atmosferden çekerek yer altında hapsetmesi. Bu sayede Factor2’nin jeotermal santralleri yalnızca temiz enerji üretmekle kalmıyor, aynı zamanda negatif karbon emisyonu da sağlıyor. Yani sistem, enerji üretirken karbon salmak yerine, karbonu depoluyor.



Siemens’ten doğan girişim



Factor2, 2019’dan bu yana Siemens Energy çatısı altında geliştirilen araştırmaların devamı olarak kuruldu. Şirket geçtiğimiz haftalarda 9,1 milyon dolarlık tohum yatırım turunu tamamladı ve ilk pilot santralini kurmak için hazırlıklara başladı.




Planlanan tesis, 7/24 sürekli üretim yaparak baz yük enerji sağlayacak ve aynı zamanda karbon yakalama ve depolama (CCS) özelliğini ticarileştirecek. Bu hibrit model sayesinde şirket, hem karbon kredisi satışı hem de sabit enerji üretimi üzerinden gelir elde etmeyi hedefliyor.



Türkiye için büyük fırsat



Türkiye, jeotermal enerji potansiyeli açısından dünyanın en şanslı ülkelerinden biri. Ancak birçok sahada sıcaklık elektrik üretimi için yeterli seviyeye ulaşamıyor. Firmanın özellikle düşük sıcaklıktan yaptığı üretimler, ülkemizde de bolca rastlanan ama elektrik üretimi için yeterli sıcaklığa ulaşamayan kuyular için yeni bir şans doğuruyor.




Kaynak:https://www.factor2-energy.com/press/factor2-energy-raises-us-9-1m-to-unlock-scalable-geothermal-power-from-geologically-stored-co2
G
geçen ay
Deep Fission, 1,6 kilometre derinliğe indirilecek nükleer reaktörünü tanıttı

ABD merkezli Deep Fission adlı girişim, geliştirdiği reaktörleri yüzeyde değil, 1,6 kilometre derinliğe yerleştirerek güvenlik ve maliyet açısından devrim yaratmayı hedefliyor. 70 santimetre genişliğinde bir kuyuya indirilen reaktör, su ile doldurulan basınçlı bir ortamda çalışacak. Bu su, hem soğutma hem de güvenlik ve basınç dengeleme görevini üstleniyor.



Maliyet Yüzde 80 Düşüyor



Klasik nükleer santrallerde en yüksek maliyet kalemi olan güvenlik altyapısı artık yüzeyde inşa edilmediğinden, yüzey inşaat giderlerinin %80 oranında azalması bekleniyor. Deep Fission’a göre üretim maliyeti kWh başına 5–7 dolar cent seviyesine düşecek.



Karşılaştırmak gerekirse; ABD’de mevcut nükleer santrallerde bu rakam 21 cent, Türkiye’deki Akkuyu Nükleer Santrali’nde ise 12 cent civarında. Yeni sistem, rüzgâr ve güneş kadar ucuz enerji sunarken kesintisiz üretim avantajına sahip olacak.





Kompakt Yapı, Şehirlere Yakın Kurulum



Her bir modüler kuyu reaktörü 15 MW güç üretiyor ve 100 adede kadar birleştirilerek 1,5 GW seviyesine ulaşabiliyor. Bu sistemin yüzeyde kapladığı alan yalnızca 12 bin metrekare; bu da şehir yakınlarında, hatta endüstriyel bölgelerde bile kurulabileceği anlamına geliyor.

Kaba bir hesapla, tek bir reaktör Antalya’nın yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabiliyor.



6 Ayda Kurulum, 30 Milyon Dolar Yatırım



Reaktörler fabrikada üretilip mühürlendikten sonra sahaya taşınıyor; bu sayede radyoaktif maddeye dair güvenlik izinleri minimum seviyeye iniyor. Kurulum süresi, klasik nükleer santrallerin 10 yıllık inşaat süresine kıyasla sadece 6 ay.



Ayrıca Bkz.Dikey güneş panelleri ve yeşil çatı bir arada



Deep Fission, ilk aşamada 30 milyon dolar yatırım aldı. 12 reaktörden oluşacak ilk tesisin yeri bu yıl içinde belirlenecek, 2026’da lisans başvurusu, 2029’da ise 360 MW’lık santralin devreye alınması planlanıyor.





Yeraltında Doğal Güvenlik



Sistem, klasik basınçlı su reaktörleriyle aynı prensiple çalışıyor. Yerin altına gönderilen su, reaktörde buhara dönüşüyor; bu buhar yüzeyde türbinleri çalıştırıyor, ardından soğutulup yeniden reaktöre gönderiliyor. Bu sayede yüzeyde radyoaktif madde bulunmuyor ve sistem doğal olarak çok daha güvenli hale geliyor.



Reaktörlerin yerin derinliklerinde ve suyla izole biçimde bulunması, olası saldırı, sızıntı veya doğal afetlere karşı doğal koruma sağlıyor. Yakıt 2 yıl 3 ay boyunca kesintisiz enerji üretirken, süresi dolan yakıt yeraltında kalıcı olarak depolanıyor ve yenisi kuyudan indiriliyor.



Fikir, Atık Depolama Çalışmasından Doğdu



Deep Fission’ın kurucuları, geçmişte yer altında nükleer atık depolama üzerine çalışan mühendislerdi. Zamanla bu fikri tersine çevirerek, “Atığı neden enerjiye çevirmiyoruz?” sorusundan yola çıkarak yeni bir şirket kurdular.



Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda devletimiz nükleer teknoloji geliştirme çağrısı yayınladı. Orada da modüler reaktör çağrısı yapıldı ve yabancı şirketler Türk ortakla ar-ge yapmak üzere davet edildi.



Yine geçen hafta ABD ile yapılan görüşmelerde sivil nükleer teknolojinin transferinin devlet izni çıktı izni çıktı. Kanımca böyle hazır ürünler kullanarak güvenli ve ucuz üretim yapabilecek bir teknolojiyi böyle bir çağrı için çok güzel bir aday umarım firmalarımız bunu değerlendir




Kaynak:https://newatlas.com/energy/mile-deep-nuclear-reactor-30-million/
G
geçen ay
İstanbul’da deprem oldu
4,5-5 civarında
DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.