o misafirliktedir bugün biryere gitceklerde misafirliğe ggeç dönerler abi wala oyun oynicak vakit yok wala oynicam birtürlü oynayamıom birsürü işim var ödevleri sona bırakınca somestırda böle oluo ![]() |
Yatsanıza yaw siz saat olmuş 2 hala ayaktasınız.Hadi bakayım herkes yatağa |
|
offtopic alıntı yapmayı yeni öğrendim galiba |
devir dönmüşmüş Jan!ssaRy bi maç yapakta görsünler şunlar ![]() şaka bi yana maç yapmanıza çok sevindim ve devamını dilerim
zarar? Kar? ![]() ( ) herkesin oyunu kendine kardeşim yaa, lütfen
tabii ayarlarız manevi rep ha? |
İnternete gittiğimde herkezi WarCraft oynarken görürüm, ama ben Batte For Middle Earth oynarım daha çok bir ara Age of empires'a sarmıştım bi aralarda Empire Eartha kaçtım. yani bilgisayarım oldu olalı Stratejiden başka oyun oynamam, oynarım tabiğki ama strateji kadar beni sarmaz. |
|
Age of Empires III Japon İncelemesi Selam arkadaşlar. Jan!ssaRy adlı üyemiz bendeniz tarafından japon milleti hakkında bir inceleme istedi. Bende istek üzerine klavyemin başına geçtim ((((NoT: bu, oyun incelemesi değildir, İnceleme başkanımızın bunu notlandırma yükümlülüğü yoktur))) Öncelikle, japonların iyi ve kötü tarafları. Arkadaşlar, japonlar; ekonomiyi geliştirmekte kolay olan bir millet. Bunun çok avantajları var. Gerektiğinde asker basmak, çabuk kalkınmak gibi. Hele ki işin ustası makinaya geçince Japonlar muhteşem olur. Şimdi, neden ekonomi iyi? Öncelikle, yaptığınız her evden kaynak üretimi mümkün. Hangisini üreteceğimizi seçebiliyoruz bile. Evler çok olduğu vakitler bunlar çok işe yarıyor. Sonra, çoğu karttan 2 tane getirebilmemiz, japonların hem ekonomi artısı sebebi, hem kendi artısı. Asker olsun, ev olsun, her türlüsünden 2 kere getirebiliyoruz ve bu gerçekten çok işe yarıyor. Japonların bir iyi yanı; askeri birimleri. Samuray biriminden çokça yapmanızı şiddetle öneriyorum. Çok güçlü bir birlik. Hele geliştirdiniz mi tam süper oluyor. Ayrıca okçu ve tüfekli birliğimizde mevcut. Hangisi daha iyi bilemiycem ama benim tercihim okçudur. İş görüyor zaten. Uzaktan atışları o sağlıyor. Ve büyük bomba! Ronin Samuray. Bu adamlar işte efsane. Kartlan getirtebiliyoruz ve 10 tane getiriyoruz(5 tane ama 2 defa getirtince 10 oluyor) Bu amcamlar süper ötesi birşey. Kolayda ölmüyorlar. Zaten japonların en büyük artısı bu!! Bir artısıda: her asya devletinde olduğu gibi bunda da wonder dikerek atlanıyor çağ. Böylece çağ atlarken köylü üretebiliyoruz. Buda iyi bir özellik.. Gelelim eksilerine. Öncelikle ilk aklıma gelen, çok altın istemesi. Zaten her milletteki gibi geliştirmelere altın istiyor. Bide ben samuray tercih ettiğim için, onlara da altın biçmem gerekiyor. Altını bol tutmak lazım japonlarda. Sonra, çok kaliteli atlı olmaması. Mızraklı yakın dövüş atlısı ve atlı okçu var ama o kadarda iyi değil. Sonuçta bi sipahi gelip 2-3 tanesini dağıtır O yüzdende biraz kötü ama ronin samuraylar ve normal samuraylar bu eksiği feci şekilde kapatıyor Ve taktiklere geldik sıraa! Öncelikle; ilk çağdayız. Napıcaz? Şimdi, yukarıda dedim. Altın isteyen bir millet bu. İlk yada 2 çağdan bi kere altına da vericez köylüyü. İlk çağ olduğu için 5 tane filan yeterli. Ev yapmayıda unutmamak lazım. Ve evleride öncelikle oduna çalıştırmak gerekiyor. Çağın binalarını, trade postlarını filan bu çağlarda yapın! Kart olarakta sıkıştığınız yerde ev, yiyecek kaynağı biterse çilek tarlası getirin. Ama ilk olarak bence köylü getirin. Çünki çok daha iyi oluyor. 2. çağa geçmek için kestirme bir yol. Sonra çağ atlamaya yakınlaştığınızda evleri yiyeceğe verebilirsiniz. Köylü olarakta aynı, 15 tane filan yapıp atlayın. 2. çağa geçerken ise, evlerin kaynak üretimini arttıran ve kendiside büyük bir ev olan wonder'ı dikin. En solda ve üstteki olanını. 2. çağa geçtik. Trade postları geliştirin ve biraz exp pointte dursun. 2. çağ için iyi kartlarımız var ve daha kışla bile kurmadan asker çıkartmak istiyorsanız exp lazım. Marketteki geliştirmeleri yapmayı ve kışla ve atlı birliği yapmayı unutmayın... İlk olarak ben okçu getiriyorum. 5 tane olaraktan 2 seferde 10 tane getiriyorum ve düşmanın rush'ına(ilk çağlarda saldırmak) iyi gelir. Asker üretimine böyle başlayınca direk altına verin trade postları. Ve bu arada tabiiki town center'ınız devamlı köylü çıkartsın. Evlerde şu zamana kadar, ihtiyacınıza göre çalışsın. Şu zamandan sonra ise, asker yapacaksanız ve altın eksiği varsa altına, yoksa gene ihtiyaca göre. Yani hangi kaynağa ihtiyacınız varsa ona verin. Kışlayı kurdunuz. Hemen asker çıkarın ve savunma cephelerinize koyun. Ben deccanda oynarım. Orada 2 tarafıma sur çekip o haritanın ortasındaki büyük platonunda bana gelecek kısmına asker yığarım. Oraya birde kale kurdum mu askerimide yaptım mı kimseyi geçirtmem. Asker yapmakta acele edin. (Bu arada Jan!ssaRy sen devamlı köylü çıkartmayı unutuyorsun galiba o yüzden ekonomiyi ayar edemiyorsun. Türklerde daha iyi oynarsın tabi onda devamlı köylü basıyon bedavaya ve unutma şansın yok) Düşmandan önce askeriniz olsun. 2. ve 3. çağdaki saldırıları atlattınız mı zaten sonrası kolay... Japonlarda healer yok arkadaşlar. Yani devamlı çıkartamıyorsunuz. Ama karttan ispanyol misyoner getirebilirsiniz. 2. çağda getirebildiğiniz bu kartta acele etmeyin. Saldırı yedikten sonra yada yerken filan getiriyorum ben. Tabi önceden tedbir alayım demekte mantıksız değil... Bu çağlarda getirtebilecek şeyleri getirin işte. Askerleri getirin daimyo denilen askerde basabildiğiniz ayrıca bazılarının yakınındaki askerleri kuvvetli kılabilen liderlerden getirin. Onlar yararlı. Çağ atlarkende ünitelerinize bonus verebilecek wonder'ı dikebilirsiniz, yada avantajlarına bakıp durumunuza en uygun olanını. Ben ne getiriyordum unuttum galiba ünite bonusu olanını... Ve 3. çağ. Yapacağınız şey: kale! Kaleler dikin her tarafa. Ve güzelce savunun. O çağın kartlarını unutmayın ve düzenli bir şekilde kaynak üretimi, asker yapın. Askerleri hele, bu çağda epeycene yapın ve ordunuzu yavaş yavaş şekillendirin... 4. çağa geçin. Wonder olarak diyorum işte o duruma uygun olanını yapın. Ama size tavsiye: "great buddah" olan büyük buda heykelini yapmayın! Düşmanın memleketini geçici olarak görme imkanından başka bişisi yok ve gereksiz birşey... Bu çağın şamatası; artilery. Mortar ve fire arrow yapın(mortar 5. çağdaydı galiba ama onlardan yapmadan saldırmayın) Artilerye kuvvet verin(geçen çağ bütün askerlerinizi çıkartın bu çağda artilery'e kaynak biriktirin) Ve çağın araştırmalarınıda unutmayın.. 5. çağada geçin ve artık geliştirmeleri filan yapacaksanız yapın. Sonra, 10 ronin getirmeyi unutmadan, orduyu toplayıp, "akuzaaaa, mika şokotavaaaa!!" diye saldırın ![]() Mortarlardan çok iyi sonuç alacaksınız. Her ne kadar hintin filleri kadar yıkıcı olmasada(olması imkansız) çok çok güzel. Umarım cevaplarını buldun Jan!ssaRy. Başka aklına takılan birşey olursa sor |
| rome total war hakkında bir inceleme patlatabilirim. ama olmayadabilir. |
bir ara seninlede maç yapalım ( ) |
jansay çok saol +rep verdim anladın sen onu yeni gelenlere hoşgeldiniz bu arada bide şu batlee for middle oyunu strateji olarak age of gibi mi yoksa turn lü fln mı?? oyununda hero miro çıkıyomuş açarmısınız sırf osmanlı yaması için alabilirim |
Üstte benim koyduğum resim biraz yardımcı olur ageofla benzerliği var ama onun kadar ayrıntılı olmayan şeyler var mesela yiyecek için birilerini kesmen gerekmiyo daha çok savaş ağırlıklı ticaret ikinci planda osmanlı yamasını denemedim ama güzel görüntüleri vardı ben orjinalden yanayım daha fazla bilgi için "yaramazprens" diyorum |
Dediğim iki oyundan birini yazıcaksan Lord of The Rings serisini yazarsan memnun olurum. |
tamam değiştiriyorum ilk age of yazdığın için onu yazdım. Birkaç oyun yazan arkadaşların yazdıkları ilk oyunu yazıyorumda |
Jansay bugün yaramazprens i gördünmü hiç |
Beyler maçınız süper olmuş.Çok eğlenceli geçmiştir eminim. |
|
Supreme Commander (PC) 2007 yılı içinde beklediğim iki önemli strateji vardı. Bir tanesi EA Games’in geliştirdiği Command & Conquer 3: Tiberium Wars, diğeri ise Total Annihilation’ı yaratan Chris Taylor’ın yeni oyunu Supreme Commander. Bu iki proje ciddi anlamda beni çok meraklandırıyordu. Aslında her ikisi de birer efsanenin devamı. CC 3, Westwood’un kapanmasından ( EA tarafından satın alınmasından) sonra ortalıklarda Generals dışında başka bir CC oyunu göremedik. Hoş aslında Generals, Westwood tarafından neredeyse tamamlanmıştı. Ama oyunun hakları satın alma olayı yüzüne EA Games’te kalınca, EA tarafından piyasaya sunuldu. Supreme Commander’ın bir efsanenin resmi olarak, ikinci oyunu olma durumu yok. Şöyle ki; oyun Total Annihilation’nın ruhani devamı olarak nitelendiriliyordu. Gerçi merakım daha fazla beni tutamamış ve oyunun beta testine de katılma imkanım olmuştu. Birçok farklı ülkeden, başka oyuncular ile Multiplayer olarak kapışmak zevkliydi. Beta testinde sorunlar vardı, ama tam sürümde nasıl olsa olmaz dedim. Sonunda Şubat ayı içinde beklediğim SC (Kısaltma – Supreme Commander) piyasaya çıktı. Uzun zaman boyunca betasını denediğim, hatta rüyalarıma bile girmeyi başaran SC tam sürümde nasıl olmuş? Galactica Supreme Commander güzel bir açılış videosu ile başlıyor. Aslında video bize hikayede tam olarak ne var ne yok kısa bir özet geçiyor. Gelecekte geçen SC’de insanlar (UEF) Kuantum kapılarını bulmuşlardır. Stargate’i bir anda aklımda çağrıştıran bu kapılar, insanların uzak noktalara bir anda gitmesini sağlıyor (Bkz- Yıldız Geçidi’deki temel işlev). İnsanlar gittikleri yerlerde koloni kurmaya başlıyorlar. Bu bağlamda karşılaştıkları yeni uzaylı ırkın gezegenlerini de işgal edip, yaşanmasız hale getirirler. Uzaylılar (Aeon) insanlardan intikam almak ve insanların yaptıkların zulmün hesabını sormak istemektedir. Bunlara artı olarak insanların geliştirdikleri, aslında yarattıkları yeni bir ırk daha vardır. Gustav Brakman tarafından insan beyni ile yapay zeka birleştirilip, yeni ırk yani Cybran’lar ortaya çıkıyor. İlk zamanlar insanlar tarafından kullanılan bu ırk, zamanla başkaldırı yapıyor; Brakman’nın önderliğinde Dünya’yı ele geçirmek ve özgürlüklerini istiyorlardır. Sonunda insanlar, uzaylılar ve Cybran ırkı arasında büyük bir savaş patlak veriyor. Cybran ırkı bana Cyclon’ları hatırlatırken, özellikle giriş videosundaki bazı kısımlar, Galactica’yı iyice anımsattı arada. Mesela Brakman’nın videoda gösterilen ana gemisinin Galactica’ya olan benzerliği veya Dünya üzerinde patlayan atom bombaları, Caprica’nın işgalini yansıttı. Belki de çok fazla Battlestar Galatica izlememden dolayıdır. Lafı toparlayacak olursak bu üç ırk arasındaki amansız mücadeleyi yönetiyoruz. < Resime gitmek için tıklayın > savaş sonrası ve öncesi Faction yani ırklar United Earth Federation (UEF), Aeon Illimunate ve Cybran Nation olarak isimlendirilmiş. Daha önce oynadığım Beta versiyonda ne yazık ki, oyunun Campaign kısmı yoktu. Bu yüzden senaryo işleyişi ve hikaye tam olarak nasıl gidecek, doğrulacak bilmiyordum. Oyunun menüsü beta’da sağ tarafta yer alırken bu sefer ortaya kaymış. Ana menü hareketli arka plan önünde duruyor. Arka tarafta ise büyük bir savaşın videosu gösteriliyor. Ona fazla takılmadan Campaign, Multiplayer, Skirmish, Tutorial, Extras, Options, Credits ve Quit seçeneklerine dalıyoruz Eğer oyuna ilk olarak başlayacaksanız Tutorial kısmına bir göz atın. Tutorial’da isterseniz kendiniz ne ne işe yarıyor hesabı oynayabilir veya yapımcılar tarafından hazırlanmış videoları izleyebilirsiniz. Videolar; Advanced, Basic, Economy, Engineers ve Factories olarak 5 dalda Oscar adayı. Yani beş ana bölüme ayrılmışlar. Kendi içlerinde de bin bir türlü ayrıntılı videoya ayrılıyorlar. Beta maceramda direk olarak bir adet Supreme Commander’la baş başa kalmıştım. Ne oluyor bitiyor derken, pestilimi çıkarmışlardı. Herhangi bir anlatım vs… bulunmuyordu. Oynaya oynaya sonunda mantığı kapmıştım. Benim gibi dımdızlak kalmak istemezseniz, Tutorial’a bir kere göz atın. Tek başına Oyunun Single Player kısmını iki mod oluşturuyor. Bir tanesi Skirmish, diğeri ise senaryo mod’u. Campaign’e tıklayıp başladığımız zaman üç ırktan birisini seçeceğiz. Her ırkın kendine has bir amacı ve hikayesi var. Ama her bağlamda seçtiğimiz ırk, diğer ikisiyle etkileşimde oluyor. İster Cybran olun, ister Aeon veya UEF; hepsinin hikayelerinin ve kahramanlarının Supreme Commander içine nasıl girdiğini anlatan mükemmel sinematikleri var. Gelelim esas meseleye ırklar arası denge nasıldır? Taş-kağıt-makas kombinasyonunu yaratmak her strateji oyununda mümkün olamıyor. Yapımcılar beceremeyebilir, zaten böylesi projeler çöpe gider. Irklar arasında açıkçası görünüş dışında ve bir iki birim dışında pek bir fark yok. Bu da aslında SC’nin dengeli olması için yapılmış, önemli noktalardan biri. Her bir birimin karşı tarafta illaki ilacı bulunuyor. Yer birimlerine saldırımı oldu, hemen çıkartalım oradan Mobile Anti Air Gun bakalım neler olacak. Kısaca her ırkta diğer ırkların birimlerine karşı koyacak birer üniteleri var. Gas Powered Games gerçekten denge konusunda iyi bir iş çıkarmış. Şu güçlü, bu zayıf, dayanıksız üniteler vs… gibi polemikler oyuncular ve SC arasında yaşanmıyor. Oyunun türü gerçek zamanlı strateji. Bilinen mantık; üs kur, adam bas ve düşmanı yok et. Bunları yazmak kolay ve klasik RTS aksiyonları sayılabilir. Gelelim asıl dikkat çekici noktaya, SC’nin kendine özgü bazı numaraları var. Bunlardan ilki savaşların büyüklüğü ve birim sayısı. Campaign’de oyunu oynarken harita en başlarda ufacık, ancak görev yaptıkça açılıyor da açılıyor. Sonunda öyle bir noktaya geliniyor ki; kocaman bir harita üzerinde bilmem kaç yerde bulunan birimlerinize, diğer noktalardaki üslerinize emir verip, aralarında mekik dokumakla zaman geçirdiğinizi anlayabilirsiniz. Haritaların ufaktan büyüğe doğru gitmesi oyunun senaryo kısmında. Skirmish ve Multiplayer’da devasa büyüklükte haritalarda ciddi anlamda fazla birimle beraber, rakiplerle çarpışıyoruz. Savaşlar oldukça büyük, sayıca fazla olabiliyor. İşte Supreme’nin ilk ayırt edici noktalarından birisi böyle. Ama korkmaya gerek yok, sihirli Shift tuşu ve etkileyici “Zoom” özelliği imdada koşuyor. Aslında oyunun kilit noktasını zoom ve Shift oluşturuyor. Zoom in ve Zoom out yaparak kocaman harita üstünde ne nerede görebiliyorsunuz. Kuş bakışından savaşın cereyan ettiği noktayı bulabilir, daha sonrasında aynı noktanın dibine girebilirsiniz. Yakınlaştıktan sonra birimlerinize emirleri verebilirsiniz. Ama o da nedir? Siz Kuzey’de savaştasınız, ancak Güney bölgesinde bir savaş daha var. Fakat oraya takviye göndermek için birim basmak lazım. Ama Mass ve Power lazım, kısaca kaynak lazım. Olamazzzzz!!! Diye triplere girebilirsiniz. Shift işte burada lak diye araya giriyor. Şöyle ki; üssünüze tıkladınız hemen bir işçi seçip Shift’e basılı tutarak bilmem kaç işi sırayla yaptırabilirsiniz Bir işçiye Power Genarator dikmesini, arkasından Point Defence’ı yapmasını, Mass Fabricator’u kurup birde üs için kalkan jeneratörü yapmasını emrede bilirsiniz. Bunları tıkır tıkır kendi yapacaktır, hatta bakkala bile gönderip, alış veriş dahi yaptırabilirsiniz. İşleri yapması için emirleri vermek sadece kısa bir sürenizi alacaktır. İşçiniz arka tarafta verdiğiniz komutları uygularken, siz savaş alanına dönebilirsiniz. Hatta işi abartma kısmı da var. Üssünüzdekilere emirleri verdiniz. Hemen arkasından haritanın Batı’sındaki savaşa dönüyoruz. Orada saldırı birimlerine gerekli emirleri veriyoruz, hemen arkasından Kuzey bölgesindeki ufak çatışmaya aynı şekilde burada da komutları verdik. Son olarak Güney Batı’daki işgal ettiğimiz yere geri dönüyoruz. Sakın okuduğunuz zaman “Böylesi olmaz” demeyin. Çünkü devasa haritada birden fazla savaş ve aksiyon dolu dolu gerçekleşiyor. En büyük kurtarıcınız haritada her şeyi gösteren Zoom özelliği ve komutları sıralatan Shift tuşu. Yönetim Oyunda üç seviyelik bir gelişme süreci var. İlk seviye başlangıç, ikincisi gelişme ve üçüncüsü ise sonuç olarak Dilbilgisi kıvamında nitelendirilebilir. Çünkü ilk seviye cidden zayıf birimler var ve pek bir esprileri yok. İkinci seviye biraz daha gelişmiş oluyor, ama üçüncü seviye de ip kopuyor. Zaten Multiplayer’da oynarsanız, en zevkli savaşlar ve mücadeleler üçüncü seviyede olacak. Birimler seviye atladıkça şekilleniyor. Genel olarak birimler arasındaki seviye farkı 3 kata yakın bir şekilde. Eğer birinci ve son seviyeyi hesaplarsak aradaki fark 9 kata çıkabilir. Bu da birinci seviye birimlerin, ikinci ve üçüncüyle karşılaştıkları anda yaşayacağı sonu açıklayacaktır. Birim üretmek için üç ana bina var; Air, Naval ve Land Factory olarak isimlenmişler. Binalarımız da seviye atlıyor (Klavye kısa yolu U tuşu) ve seviye atladıklarında çıkardıkları birimler değişiyor. Yani hazır olan birimler level atlamıyor. Örnek verirsek Land Factory’den il seviyede çıkardığımız Heavy Assault Bot, Land Factory ikinci seviyeye geçtiği otomatik olarak ikinci seviye olmuyor. Heavy Assault Bot ve diğer birinci level üniteler yerine; Amphibious Tank, AA Flak Artillery gibi ayrı ve farklı birimler geliyor. Aynı şekilde ana bina üçüncü seviye olduğunda, üçüncü seviye ayrı birimler oluyor. Aynı şekilde Land, Air ve Naval Factory’den çıkan Engineer yani işçilerinde seviyelerine göre yapacağı binalar farklı oluyor. Şimdi şöyle bir soru gelecektir karşıma, “Bu kadar birimi ben ne yapayım?” cevap çok basit kullanacaksın. Supreme Commander’da bu çeşitliliğe rağmen, her birimle bina bir şekilde kullanılıyor ve rakip üzerinde etkili oluyor. Supreme Commander’ın kendisine de Upgrade yapma imkanımız var. Geliştirme imkanımız oluyor ve işe yarayacaktır. Bunlara ek olarak bir de süper ünitelerimiz var. Bu süper üniteler artık üçüncü seviyeye gelip, aşıp taşmışsak üretiliyor. Oldukça güçlü oluyorlar, fakat maliyetleri oldukça fazla. Üretilirken baya bir kaynak yiyorlar, hatta bazıları hareket etmek ve savaşmak için kaynağa ihtiyaç duyuyor. Böylece kaynaklarımızı sömürülebiliyor. Ama savunmasını kuran sağlam bir düşmanın ana üssünü yok etmek veya büyük zorlu bir savaşı kazanmak için, bu özel birimlere ihtiyacımız olacaktır. Kaynak kaynak diye bahsettim. Kaynak olarak “Mass” ve “Power” olmak üzere iki türlü kaynağımız var. Mass’ı çevrede bulabiliyoruz. Zaten harita üstünde kendisini belli ediyor. Yapmamız gereken üstüne hemen bir Extractor kurmak olacaktır. Power yani gücü ise kendi yaptığımız jeneratörlerden üretiyoruz. Supreme’nin mikro’ya değil, makro’ya daha dayalı olduğu işte burada çıkıyor. Çünkü Power ve Mass, oyunun kalbi SC’de ister Skirmish, ister Campaign, isterseniz de Multiplayer oynayın hiç fark etmez. Direk bu iki kaynağa bol bol yatırım yapacaksınız. İlk başlarda bu ekonomik istismar durumu, savaşlar olmadığı için heyecansız gelebilir. Fakat ileride rakiplerinize karşı mücadeleye başladığınız da, ektiğinizin karşılığını alacaksınız. Normal strateji oyunlarında birim üretmek istediğimizde, seviye atlamak istediğimizde; kaynaklarımızdan direk olarak karşılığı çekilir. Birime basarsınız bilmem kaç adet odundur, taştır, altındır neyse karşılığı hemen azalır. Ama Supreme’de durum farklı. Yapılırken direk peşin peşin kaynaktan yemiyorsunuz. Taksit taksit gidiyor her şey. Mesela bir bina için 300 Mass, 200 Power lazım diyelim. Bina yapılırken direk kaynaklarınızdan 300 Mass veya 200 Power azalmıyor. Tam tersine bina yapılırken, karşılığı yavaş yavaş kaynaklarınızdan düşüyor. Bu yüzden bolca ekonomik yatırım yapıp, makro’ya başlarda abanmak önemli. Bunları yaparsanız Mass ve Power ihtiyacınız artıya yükselecek ve birim bina yapımında zorluk çekmeyeceksiniz. Tam tersi olursa yani eksilerde gezen Mass ve Power stokunuz, birimlerin ve binaların oldukça yavaş üretilmesini sağlayacaktır. Ayrıca kaynaklarımızı belli binalar içinde depolayabiliyoruz. Böylece sakla zamanı gelir zamanı yapabilir veya acil durumlarda depoladıklarımızı kullanabiliriz. Mass Extractor ve Power Jeneratör’ü gerekli binaların yanına kurarsanız, aralarında koordineli bir çalışma olacaktır. Hepsi birbirine otomatik olarak bağlanıyor, aralarında hat oluşuyor. Bu noktaları göz önüne alın. Diğer kısımlar Yazı başından beri Multiplayer ve Skirmish’ten bahsedip durdum. Gelelim bu iki diğer kısma. Multiplayer ve Skirmish’te toplamda 39 farklı harita var. 80 x 80 Km’den, 10 x 10 Km’ye kadar birçok farklı boydalar. Skirmish ve Multiplayer arasındaki tek fark, Multiplayer’da diğer oyuncular ile oynamak. Skirmish’te ise sadece yapay zekaya karşı oynayabiliyoruz. Multiplayer ve Skirmish içinde 4 farklı oyun mod’u bulunuyor. Bunlar; 1)Assassination: Supreme Commander birimini kaybeden yenilir 2)Supremancy: Bina ve işçiler yok olan oyunu kaybeder 3)Annihilation: Tüm üniteler yok olan taraf kaybeder 4)Sandbox: Düşmanlar tamamen yok olsa da, tek başına oynamaya devam ediliyor Bu dört oyun mod’undan birini seçip, başka oyuncularla veya yapay zekaya karşı kapışabilirsiniz. Ayarlar arasında Unite Cap 250’den başlıyor ve son olarak 1000 ünitede son buluyor. Ayrıca; savaş sisini açma kapama, oyun “Pause” olduğundaki bekleme zamanını ayarlama, siviller olsun mu olmasın mı, oyun hızı, Prebuilt Units ve hilelerin açılıp kapanması ayarları bulunuyor. Eğer karşınıza yapay zekayı almak isterseniz; Normal, Challenge, Supreme, Horde, Balanced veya Tech zorluk seviyelerinden birini alabilirsiniz. Normal, Challenge ve Supreme seviyeleri, klasik olarak tabir ettiğimiz kolay, orta ve zora eşitler. Diğer seviyeler ise direk olarak zor klasmanda, farklı özelliklerle bulunuyor. Mesela en zor olan Tech’te, 3. seviye olmuş yapay zeka karşınıza çıkabiliyor. Genel olarak yapay zekadan bahsedersek, yapımcılar oyuncuyu yorduracak bir zeka geliştirmişler. Oyundaki birimlerin hepsini kullanıyor ve özellikle siz ne yapmışsanız, direk olarak onun karşıtını ileri sürüyor Mesela ana üssünüzde Power Generator’a saldırılar yapıp, enerji ihtiyacınızı kısmak isteyebilir. Bunları da ani ve çabuk saldırılarla yapıyor. Naval Factory’den çıkardığınız Destroyer’lar üstüne savaş gemisi salmıyor. Tam tersine denizaltı gönderip, dipten batırmak istiyor. Yapay zeka genel olarak oyunda hoşuma gitti. Ters ve zorlayıcı bir yapısı var. Teknik endam Supreme’nin grafikleri böylesi bir oyun için oldukça yeterli ve kaliteli. İlk zamanlar oyunun grafikleri donuk ve puslu gelebilir. Fakat yüzlerce birimin farklı yerlerde aynı anda çarpışmasını düşünüp, bunların hepsinin yine aynı anda ekran getirildiğini düşünürsek; grafik motorunun başarısını anlayabiliriz. Kaplamaların kalitesi düşük tutularak, SC’nin iyice ağırlaşması engellenmiş. Genel olarak haritalarda pek fazla bir şey de bulunmuyor. Ancak harita tasarımları başarılı. Modellemeler filan gözlerin ayırt edebileceği kadar hoş yapılmış. Yani bir birim diğerine benzemiyor. Fakat grafikler dışında en etkili kısımları sinematikler yapıyor. Açıkçası sinematikler kaliteli yapılmış. Aynı şekilde seslendirmeler ve ses efektlerini de beğendim. Arada birkaç çığırtkan patlama efekti bulunsa da, bunlar tümden her şeyi bozacak cinsten değiller. Sinematiklerdeki, görevlerdeki ve brifinglerdeki seslendirmeler başarılı yapılmış. Supreme Commander, grafiksel ve ses anlamında başarılı gözüküyor. Ancak oyunun belkide en büyük hatası teknik tarafta yatıyor. Çünkü savaşlar büyüdükçe, performansta ciddi bir yavaşlık söz konusu oluyor. Bu hata beta’dan beridir vardı, bu durumu halen çözememişler. Tamam fazla sayıda birim yüzüne ağırlaşma olabilir, ama bu kadar çok olması ne yazık ki kötü. Bu yüzden güçlü bir sistem ihtiyacı var. Donuk grafikler ve ufak çaplı savaşlardaki akıcılık sizi yanıltmasın. Haritalar büyüdükçe ve savaşlar arttıkça, performansta geriye bir ivme başlıyor. Yeni yayınladıkları yama dışında, umarım bu durum içinde kritik bir güncelleme yaparlar. Bu yüzden grafiklere ciddi anlamda abanmanızı tavsiye etmiyorum. Yoksa bilgisayarınız felç geçirebilir. 1024 x 768 gibi normal bir çözünürlükte, orta hatta düşük ayarlarda oynamak rahatlatıcı ve akıcı olacaktır. Güzel hikaye Extras kısmından Replay seçeneği ile maçların özet görüntülerini seyredebilir, Mod Manager sayesinde farklı mod’lar oynayabilirsiniz. Supreme Commander, genel olarak getirdiği bazı yenilikler ve özellikleriyle ilgi çekici. Ekonomik sistemi, devasa haritalarda büyük savaşlar, yüzlerce birimin ekranda aynı anda savaşması ve bunları yaparken oyuncunun elini ayağını birbirine dolandırmaması; öne çıkan kısımları. Fakat savaşlar büyüdükçe yavaşlaması ve ağırlaşması, en büyük eksisi. Gönül daha fazla puan vermek isterdi, ama bu eksi kısım bunu engelliyor. Ama her şeye rağmen Supreme Commander yeni bir tecrübe yaşatıyor. Kesinlikle her strateji severin arşivinde bulunması gereken bir oyun derim. Chris Taylor, Chris Taylor diye yazının başında belirttim, devamında da belirteceğim. Peki kimdir bu Chris Taylor? Diye bir soru alırsam, aslında oldukça tanıdık bir isim kendisi. Direk olarak Dungeon Siege 1 ve 2 desem, aklınızda bir ışık oluşacaktır. Artık DS’yi bilmeyen pek bir oyuncu kalmadı. Chris Taylor, aslında hepimizin bildiği Dungeon Siege serisinin yaratıcısı, Gas Powered Games’in kurucusu. Ama onun tanınmasını sağlayan ve bir yapımcı olarak kaliteli olduğunu gösteren en önemli oyun, Total Annihilation’nın kendisidir. Chris Taylor, Kanada’nın Batısındaki British Columbia’da doğdu. Oyun endüstrisi ile tanışması 80’lerin sonuna doğru oldu. Burnaby’da bulunan Distinctive Software’da işe başladı ve 1989 yılında Hardball II isimli yapımını yayınladı. Taylor daha sonra 1996 yılının Ocak ayında Seattle, Washington’a gitti. Cavedog Entertainment’da gerçek zamanlı strateji olan Total Annihilation ve onun ilk görev paketi The Core Contingency’da, proje lideri ve tasarımcı olarak çalıştı. Chris Taylor, Cavedog Entertainment’tan ayrılıp 1998’in Mayıs ayında Gas Powered Games’i kurdu. Buradan Aksiyon-RPG türündeki ilk Dungeon Siege’yi, 2002’de piyasaya sürdü. Ayrıca aynı sene Gamespy tarafından oyunlardan sözü en çok geçen kişilerden biri de seçildi. 2005 yılında Dungeon Siege 2’yi çıkardı. DS 2’den sonra ünlü yapımcı, üzerinde çalıştığı Supreme Commander’a daha çok yoğunlaştı. Supreme Commander, bazılarına göre Total Annihilation 2’nin kendisi olarak kabul ediliyor. Chris Taylor da SC’nin (Supreme Commander), Total Annihilation’nun “Ruhani Halefi” olduğunu söylüyor. Oyun E3 2006’nın en iyi RTS’si olarak da seçilmişti. Bazı ipuçları *Oyundaki birimler, ırklar, kaynak yönetimi, mod yapımı vs... birçok detay içinwww.supcomuniverse.com adresini ziyaret edebilirsiniz. *Oyuna başladığınız zaman Shift’e basarak Mass Extractor, Power Generator ve Factory binasını hemen yapın. Bu yapay zekaya karşı hatırı sayılır bir zaman kazandıracaktır. *Yapay zeka direk olarak ekonomiye abanıyor. Hemen asker çıkartmıyor. Yeri belliyse direk Rush yapma imkanı olabiliyor. *Yapay zeka tarafından ana üssünüzde genelde kaynaklarınıza saldırı olacaktır. Kaynak binalarınızı korumak için önlem alın. *Hava saldırısı CPU tarafından oldukça çok kullanılıyor. Yerde giden üniteleriniz yanında bir adet Anti Air birimi bulunsun. Oldukça işe yarayacaktır. *Oyunda genel olarak klavyedeki ana kısa yolları bilmekte fayda var. Oldukça hızlı olmayı ve zaman kazandırmayı sağlıyorlar. İlk başta çıkan klavyedeki ana kısa yollar; B+L= Land Factory B+A=Air Factory B+S=Naval Factory B+E=Mass Extractor B+F=Mass Fabricator B+P=Power Generator B+W=Wall B+D=Point Defense B+N=Anti-Air Turret B+T=Torpedo Launcher *Görevlerde ilerledikçe savaşlar büyüyecektir. Eğer performans yerlerde sürünüyorsa, çözünürlüğü ve ayarları düşürün. Böylece yavaşlamayı azaltacaktır.(alıntıdır) resimler < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > merlininkazani |
Generals oynayan var mı? Taktik öğrencemde |
heyyt efsane geri döndü dersaneden yeni geldim dün demiştim ya ensar istersen bi maç daha yapalımmı şimdi |
turnden bahsettiğin nedir anlamadım ama osmanlı mod çok harika bir yama fakat velakin benim internet kotalı olduğu için pek yanaşmadım ama çok istiyodum indirmek(300 mbdi galiba hero konusuna gelince;her türün kendine özgü heroları var ve filmleriyle kitaplarını okumuş biriysen ki ben hepsini yaptım heroların özelliğini aşşağı yukarı bilirsin hepsinin kendine has farklı zevkli özellikleri var helede yüksek özellikte oynuyorsan bu oyunun tadından yenmiyor kardeşim ... age of gibimi demişsin ya age oftaki grafiklerle middle earth 2deki grafikleri yanyana koymak biraz komik olur bence age ofta hero yok sadece atlı yada yaya askerlerle oynuyosun fakat burda ağaç adam(ent) okçu kuleleri herolar uçan nazgullar vsde bu herolar içinde yani uzun lafın kısası middle earth 'e bir başlasan birdaha age ofa dönmezsin gibime geliyor jansay duymasın sakın bunu |
ya ge of oynamadım anlamam ama sende gel arayı fazla açmadan bfme2ye başla
zararın neresinden dönersen kardır
bu arada jansay nerde ya
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle