Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
210
Cevap
9784
Tıklama
0
Öne Çıkarma
Cevap: Oppenheimer (21 Temmuz 2023) | Christopher Nolan | Cillian Murphy - Matt Damon (2. sayfa)
I
2 yıl
Yarbay
Konu Sahibi

M
geçen yıl
Yarbay

dunkirk ve tenet çöp




Bu mesajda bahsedilenler: @devmanetihad
G
10 ay
Yarbay

Nolan artık sinemanın Apple'ı, Nvidia'sı, Sony'si gibi oldu ve kendine has fan kitlesi olduğu için adam ne yapsa yapsın övüyorlar.

Interstellar'dan sonra ciddi çöküşte bence Nolan. Dunkirk ortalama, Tenet ise rezalet bir filmdi benim için.

Gene ciddi bir hype var ama son iki işine baktığımda ben heyecan yapamıyorum.

Zaman atlamalarıyla bir şey anlatmak artık o kadar "cool" değil be Nolancım. Gene de fırsat versem mi diye düşünüyorum, bakalım.


Bu mesaja 2 cevap geldi.
E
10 ay
Yarbay

barbie dünya çapı gişe hasılatında oppenheimer ı ikiye katladı 


Bu mesaja 1 cevap geldi.
M
10 ay
Yarbay

Bu o kadar açıktı ki . Biyografi filmleri genel izleyiciyi çekecek filmler değil. Sırf nolan çekti diye insanlarda gereksiz bir hype oluştu ama çoğunluğu ilk yarisında sıkıntıdan çıkmış. Nolan zaten bu filmi gişe yapmak için çekmedi ödül almak için çekti .



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @Exclusive.Gamer
.
10 ay
Yarbay

Nolan bu filmle topuğuna sıktı farkında degil. Evet müthiş bir pr çalışması ile dikkati topladı insanlarda sonuçta nolan bu yapar dediler, sonuç ne ? Fragmanini izleseniz yeterli olacak bir film. İsmine yazık etti



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

G
10 ay
Er

Bu kadar PR çalışması yapan hiçbir film yönetmeni keyfi sanat olsun ödül olsun diye film çekmez. Oppenheimer çıkana kadar nereye baksan bu filmin reklamı mevcuttu.



M
10 ay
Yüzbaşı

Everything Everywhere All at Once'ın oscar aldığı bir dünyada Tenet'i falan beğenmeyenler var. ne kadar garip. insanoğlu cidden aşırı nankör bunu anladım. Dunkirk'i falan sıkıcı bulup topgun'a bayılanlar var. Nolan'ın yerinde olsam Tom Hardy'nin altına bi tane hızlı yarış motoru veririm. Boş uçak pistinde Tom Cruise gibi 20dk sürdürürüm. Uçak gemisi görüntüleri, havada boş uçan f35 görüntüsü falan koyarım filme. Topgun gibi sürerim vizyona. Neden ugraşıyorsunki abi. Adam Tenet'in giriş sahnesinden itibaren bi boş sahne koymamış daha filmin açılışında hemen aksiyon gerilim başlıyor. Ona sıkıcı diyorlar. Vallahi yazık ya. Nankörler için uğraştığına değmez. Şu filme kötü diyen falan normalde ne izliyor acaba merak ediyorum. :D sanırsın 7/24 bu tip film çekiliyor da başka filmle kıyaslayıp bunu kötü buluyorlar. :.s eein





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Melanie Thierry -- 22 Temmuz 2023; 13:51:38 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
A
10 ay
Yarbay

Dunkirk e savaş filmi diyenler gibi Oppenheimer ı da doğru kefeye koyamayan bir çok insan olacak ve bu filmi doğru değerlendiremeyecekler. Mükemmel bir dram, psikolojik tahlil ve tarih filmi var karşımızda.



< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >

N
10 ay
General

İzledim. İzlemeye değer, sürükleyici, oyunculukların çok iyi olduğu ancak buradaki bazı kullanıcıların da söylediği gibi kesinlikle abartılmış bir yapım. İzafi olmakla birlikte ciddi eksiklikleri veya daha iyi olabilecek noktaları mevcut. Detaylı ve oldukça uzun incelememi spoiler içerisinde veriyorum. Okuyacak, hatta cevap verecek kadar sabırlı arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum.


Film teori ile pratiğin aynı olmadığı vurgusunu çok yapıyor ve zaten filme göre Oppenheimer'ın kendisini atom çekirdeği enerjisine dayalı silahların etrafında dönen kişisel trajedilerine götüren de bu oluyor. "Teori ile yalnızca bir yere kadar gidebilen" Oppenheimer işler gerçekten belirli bir girişim ve çalışmayla pratiğe döküldüğünde sonunda yalnızca teorik düşünerek idrak edemediği bazı acı gerçeklerle yüzleşiyor. Bu gerçekler film boyunca Oppy'nin zihninde "patlıyorlar". Çeşitli imajlarda, özel ve meslek hayatıyla ilgili kusurlar ve vukuatlarla karışan fiziki referanslarda kendilerini belli ediyorlar. Filmin verdiği mesaja göre Oppy bombanın eninde sonunda Nazilerce yapılacağı düşüncesiyle proje teklifini kabul edip yöneterek tüm hayatını ve dünyayı etkileyecek zincirleme bir reaksiyon tetikliyor. Üzerine kişisel zaaflarıyla beraber, kısmen de bu zaaflarının sonucu olarak tahmin edemediği kadar büyük bir vicdani ve ahlaki yük biniyor, yeterince tutarlı olamadan başta politik bir maske takınarak tüm bunları içinde tutuyor, fakat aşama aşama yüzeye vurarak kendisini giderek silahlaştırılmış nükleer enerji karşıtı, daha doğrusu uluslararası bir yarışa yol açan bu tip bir nükleer gelişimin denetlenmesi ve sınırlandırılması pozisyonunda - ki gerçekte de belirli bir nükleer silah geliştirme ve stoklama yarışından sonra tarihin gelişimi budur - konumlandırıyor. Ama gene de Oppy tüm bunları "atom bombasının babası" olarak aslında başlattığı zincirleme reaksiyonu durduramadığı ve durduramayacağı gerçeğini tamamen idrak ederek, ayrıca hidrojen bombasının babası olan ve atmosferin kontrolsüz zincirleme reaksiyonunla yanabileceği hesabını yapan Edward Teller'in haklı olduğunu fark ederek, insanların tabiatları itibarıyla her zaman daha büyük bir silahın peşinde koşacağını bilerek yapıyor. Belirsiz kuantum evrende zincirleme dalgalanan ama sonunda belirginleşen bu gerçeği sonunda kendisinin nasıl bir kaderle yüzleşeceğini anlatan Albert Einstein'a itiraf ediyor.

Bir yandan Oppenheimer yalnızca itibarla ve kişilerle takıntılı bir politikacı olarak lanse edilen ve savaştan sonra nükleer girişimin liderliğini kişisel bir politik kaldıraç olarak kullanmak ve kendisini hidrojen bombasıyla ilerletilmeye çalışan nükleer programa muhalif itirazlarıyla beraber ortadan kaldırmak isteyen Lewis Strauss'un kumpasları altında zorlu bir varoluş mücadelesi veriyor. Tüm film bu mücadele ile Oppy'nin yaşamından Manhattan Projesi odaklı kesitler arasında gidip geliyor. Bu süreçte Oppy'nin güvenlik iznini iptal ettirebilse de kendi işini de etkin biçimde bitiren Strauss Oppy tarafından kışkırtıldığını varsaydığı Einstein'ın ve diğer fizikçilerin umursamaz ve aleyhtar davranışlarıyla, fizikçi David Hill'in Oppy lehinde ve kendisi aleyhinde tanıklığıyla kafaları yiyor. Her ne kadar Oppy'e çalışmalarına hayran olduğunu söyleyip fizik bilmekle de övünse de filme göre Strauss aslında egoizmi ve narsisizmi ile kişiler düzeyinde kalıyor. Asla Oppy ile Einstein'ın - esasında kendisinin ne yaptığını zerre umursamayan - trajik gerçeklik düzeyine ulaşamıyor. Diğer deyişle Strauss için tüm mesele kendisi ancak tüm nahoş gerçekleri bilen Oppy veya Einstein için bu herhangi bir anlam ifade etmiyor. Strauss kafayı onlarla bozsa da ve Oppy'i yok etmeye çabalasa da bu onların umurlarında bile değil ve Strauss - yalnızca Hill'in beklenmedik inisiyatifiyle - kendine kendine çuvallıyor.

Film bence Oppenheimer'a karşı oldukça dengeli hatta insaflı denebilecek bir yaklaşım sergiliyor. Başta Einstein olmak üzere bir takım fizikçileri bayağı olumlu gösteriyor. Niels Bohr gibi yalnızca adı geçenler bile olumlu anılıyorlar. Strauss ve Truman gibi salt politik figürler negatif ışıkta sergileniyor. Hatta Nolan'ın Truman'a garezi var bile diyebilirim. O derece. Filmde Truman - göründüğü birkaç dakika içerisinde - tam anlamıyla Teksas kırsalından gelme vicdansız bir öküz gibi davranıyor. Önyargılı, cahil ve öngörüsü kıt bir adam olarak sergileniyor. Nolan Teksaslıları ve politikacıları sevmiyor herhalde diyorsunuz. :D

Filmin bana sorarsanız eksiklikleri ve eleştirilerim,

Bilime göndermeleri geliştirilebilir. Film her ne kadar andığı veya gösterdiği fiziğin büyük isimleriyle çığlık attırsa da bilim ve teknolojinin uzman ve uzman olmayan tüm nerdlerini tatmin etmekten ne yazık ki biraz uzak. Fizik ile sosyal realiteyi bir araya getirme alt metninde bu anlamda biraz zayıf. Dalga parçacık ikiliği, belirsizlik prensibi, enerji dalgalanmaları, içe çökme ve zincirleme reaksiyonlara yapılan aşırı cılız göndermeler haricinde filmin fizik ile sosyal gerçeklik arasında bağlantı kurma iddiası biraz yetersiz kalmış. Film yer yer kuantumu anmasına ve göndermeler yapmasına rağmen kuantum fiziği ile determinizm muhabbetlerini bu konuda açık bir duruş sergileyecek kadar işlemiyor. Daha çok - genel izleyici için zaten aynı derece sıkıcı ve tartışmalı olabilecek - politik münakaşaya, liberal veya sol ile anti sol ya da sağ ihtilafa ağırlık veriyor. Nolan aslında filmde risk alıyormuş gibi görünüp hiç risk almıyor. Kuantum veya Marksizm gibi tartışmalı başlıklarda muğlak göndermelerle yetinip fizikçiler - genel anlamda - helal sütü emmiş veya kişisel trajedilerini ya da insani zaaflarının kurbanı olan daha iyi çocuklar, buna mukabil Strauss ve Truman karakterlerinin şahsında ise politikacılar genel anlamda kötü, şerefsiz, bencil, imajcı, sosyal Darwinist, entrikacı tipler mesajı veriyor. Bu mesajı esasında satın almaya meyilli olmadığımı da söyleyemem.

Ancak, bu film felsefi anlamda kendisini o şekilde satmaya çalıştığı kadar derin veya bütünlüklü değil. Bundan emin olabilirsiniz. Göndermelerinde - Oppy'nin nükleer saldırı sanrılarındakiler hariç - epeyce dağınık ve belirsiz. Mesela Nolan Einstein'ın daha teorik determinist yaklaşımına yoksa daha deneysel kuantum belirsizliğine mi karşı sempatik, hangisini olumlu bir ışık altında değerlendiriyor, hangisini daha negatif yorumluyor, fazla bir şey söylemek mümkün değil.

Film sanki Einstein'a kuantum konusunda dokundurma yaparcasına teori seni bir yere kadar götürür mesajı veriyor. Ama bir yandan Einstein bulunduğu her sahnede deterministik ve kuantuma karşı şüpheli yorumlarıyla da beraber oldukça olumlu ve parlak lanse ediliyor. Filmin sonunda Einstein yalnızca teorik bir yaklaşımla Oppy'e geleceğini söylüyor. Sana bunu bunu yaparlar diyor. Kendi kendinize Nolan diyorsunuz, filmde vermek istediğin mesaj ne, filmin sonunda gelecekte yaşanacakları başarıyla görebilmemizi sağladığını ima ettiğin "teori" mi daha önemli yoksa neredeyse film boyunca teorinin karşısında nasıl kısa ve yetersiz kaldığını işlediğin "deneyim" mi? Film bariz bir tutarlılık sorunu bulunan, misal hem karısını sevip hem de başka kadınları da sevip onlarla yatan, misal bombasından icat ettikten sonra tiksindiği halde elde ettikleri sonuçtan mutluymuş gibi davranan Oppy'i kuantum dünyasının pratik paradoksallığıyla basitçe özdeşleştirmekten öteye gitmiyor. Film Oppy - kendi kişisel özellikleriyle beraber - deneysel araştırmaların kaçınılmaz bir sonucu olarak kuantum ontolojisinin veya epistemolojisinin bir ürünüdür mesajı veriyor. Bu kadar.

Hani zorlarsak teoriden deneyime geçiş - yani bombanın teorik bir şey olmaktan çıkarılıp icat edilmesi - Oppy'i mahvetti, deneyimden kaçının gibi bir anlam çıkıyor. Einstein'in daha deterministik, daha teorik sahasında durun, kuantumun belirsiz pratik gerçekliğinden kaçının, Oppy kadar ağır bir sorumluluk üstlenmek istemiyorsanız böylesi bir konfor alanında kalın mesajı çıkıyor. Veya Oppy kadar manyağın teki olun, dünyaları değiştirin veya yıkın, sonuçlarına katlanın. Ne kadar anlamlı ve ilham verici. Dediğim gibi derin olmaya çalışıp o kadar da derin olmayan bir film. Yoksa Nolan kadar ahlaki duruş sezdiren birisi Oppy üzerinden ya suya sabuna dokunmayacak, her konuda kısa kalacak bir korkaklığı ya da sırf bir şeyi yapabiliyor olduğu için istismar ederek yapmayı teşvik eden bir ahlaki mesaj vermez. Oppenheimer'ın yaptığı birçok şey - Nolan'ın imasının aksine - bence meşrulaştırılabilir ve kabul edilebilir değildir. Oppenheimer'ın dünyaya zarar getirmiş olumsuz bir figür olduğu barizdir. Çünkü kendisinin her zaman için bir seçim yapma şansı vardı. Nasıl olsa bomba yapılacaktı dersek çıkıp nasıl olsa Oppenheimer'ın bilime katkıları da - nötron yıldızları ve karadelik matematiği - başkaları tarafından yapılabilirdi diyebiliriz. Oppy bana sorarsanız ahlaken savunabilir bir karakter değildir. Ahlaksız ve haysiyetsiz bir insan olduğu için bombayı yapan o olmuştur. Projenin teklifiyle geldiklerinde kendinize başka bir dahi kaçık bulun, ben parçacıklar, nötron yıldızları ve karadeliklerimle mutluyum diyememiştir. Yalnızca Truman'ı karalamakla yetinen ve muhtemelen gerçekte Truman'dan çok daha anormal Oppy gibi bir nam peşinde narsisist manyağı aklamaya çalışıyor gibi görünen, en azından ona bir tür - Nazilere meydan okuyan ama kötü talihin ve insanların anlayışsızlığının kurbanı - Kara Şövalye havası vermeye çalışan Nolan hiç kusura bakmasın. Gerçek Oppenheimer'ın hayat hikayesi ve fotoğraflarındaki ifadesi "ben ün peşinde koşan haysiyetsiz sosyopat bir pisliğim, ün ve makam budalası bir kadın avcısı yuva yıkıcıyım" diye bağırıyor. Neyse. Bu kısmı artık burada noktalayalım.

Başka hangi kusurlardan bahsedebiliriz? Filmde Oppenheimer'ın nispeten sıkıntılı yaşlılığı, kanser hastalığı ve ölümü neredeyse hiç işlenmiyor, ki bu atom enerjisine dayalı radyoaktif bir silahın babasının hayatını anlatan yapımcının yaptığı garip bir tercih addedilebilir.

Pratik efektler tercihi çok övülüyordu ama bence CGI desteği ile beraber olabilirmiş. Trinity testinde gerçekten dünyaları yıkacak güçte görülmemiş bir patlamanın yaşandığı etkisini pratik ve CGI karması yaparak daha iyi verebilirlermiş. Yalnızca normal bir bomba kullanmak ve CGI'a başvurmamak sanki biraz sırıtmış. Örnek verecek olursam X-Men Wolverine'deki - ki komple CGI -nükleer patlama çok daha korkutucu ve rahatsız ediciydi. Hani Oppenheimer'ı gerçekten tırlatacak cinsten canavarımsı bir patlamaydı. Bazı şeyler - eğer iyi yapılırsa - CGI daha iyi olabiliyor. Nolan burada biraz eski kafalılık sergilemiş. Tabii bu benim yorumum. Başkaları çok inandırıcı bulmuş olabilir.

Puanım, 10 üzerinden 8.5-8.0 olur. Dediğim gibi izlemeye değer ancak abartılan bir film.




< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

E
10 ay
Moderatör

Bir filmin Oscar kazanması o filmi nitelikli yapmaz ki. Ödül töreni zaten son yıllarda tamamen politik doğruculuğa evrildi. Ödülleri alan filmlerden çok insanların aklında Will Smith'in tokadı var. Bir filmin gişesi de o filmi iyi yapmaz zaten.

Oppenheimer'ın en büyük sıkıntısı sadece 30 sinemada tam randımanlı izlenebilecekken Nolan'ın IMAX takıntısıyla alakalı. Nolan artık sanatkar gibi değil zanaatkar gibi çalışıyor. Bu kamerayla zaten en fazla üç saatlik film çekiliyor. Ama dünya üzerindeki seyirciye, bakın ben bunu böyle çektim ama siz sadece bu kadarını göreceksiniz düşüncesi feci egoist bir dayatma. Teknik bir başarı da değil sadece arkaik bir düşünce, yönetmenin kendini tatmin etme kaygısıyla alakalı. Teknik başarı Kubrick'in örneğin Barry Lyndon filminde yaptığıdır. Fakat bunun ötesinde Barry Lyndon içeriğiyle de olağanüstü bir iş.

Filmi izlemedim belki de çok iyi bulacağım ona bir şey diyemem. İyi de bir yönetmen. Ama her şey bir yana Nolan'ı bu kadar da abartmamak lazım. Düşüncenize elbette saygı duyuyorum.


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @Melanie Thierry
T
9 ay
Binbaşı

Öncelikle henüz filmi izlemedim ve sinemada izlemeyeceğimden platformlara gelmesini bekliyorum. Biyografi filmlerini severim ve tarihe de merakım oladuğundan izlememe gibi bir durumum olmaz ve büyük ihtimalle de beğeneceğim. Ama bu yine de genel olarak abartıldığını düşünmeme engel olamıyor.

Nolan'ın son filmlerinde düşüşe geçtiğini düşünenlerdenim. Tenet teknik olarak çok sevmeme rağmen özellikle senaryoda çok sıkıntılı. Özellikle kötü adam motivasyonu tam bir rezaletti bence. Yıllarca bilim kurgu filmleri ve dizileri izledim ve karışık kurgusu bile olsa anlamama engel olmadı. Tam tersi bu yapısı da daha ilgi çekici kıldı benim için. Ama keşke hikaye ve bazı karakterlerde daha iyi iş çıkarsa idi çok farklı olabilirdi bana göre.

Bazı arkadaşların belirttiği gibi herkesin beğenisi farklı. Verilen puanlar veya gişe başarısı da filmin kalitesi için bir kriter değil. Bu filmi de kendim izleyip ona göre kendi kararımı vereceğim.



K
8 ay
Yarbay

Nolan etkisi. Bir de sinemada adam gibi film olmayışının verdiği boşluk ve Barbie vs Oppenheimer reklamları sağolsun.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

T
6 ay
Moderatör

bence başlı başına sağlam bir filmdi. konu olsun , anlatım tarzı olsun, sağlam oyuncu kadrosu olsun güzel bir film çıkmış ortaya. tabii bunların hepsini Christopher Nolan'ın hesabına yazabiliriz. yine yapmış.



A
2 ay
Yarbay

Dunkirk ve Tenet ile düşüşe geçti bana göre Nolan Bundan önceki filmleri başyapıt.
Oppenheimer'ı ben de izlemedim fakat abartıldığına eminim. Sırf diyaloglar dan ibaret sanatsal çekim teknikleriyle bezenilmiş sıkıcı bir film muhtemelen. Dünya savaşı konularını sevmeme rağmen bu düşüncedeyim.



< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @Yapayzeka037
N
3 yıl
General

Vicdan ve akıl üzerine mesajlar içeren trajik bir film olur şüphesiz.

1945 Temmuz ayında New Mexico'da geçen Trinity testini anlatırken Oppenheimer şunları söylemiştir:

quote:

We knew the world would not be the same. Few people laughed, few people cried, most people were silent. I remembered the line from the hindu scripture, the bhagavad-gita. Vishnu is trying to persuade the prince that he should do his duty, and to impress him, takes on his multi-armed form, and says: "Now I am become death, the destroyer of worlds." I suppose we all thought that, one way or another.


Çevirisi:
Dünyanın artık eskisi gibi olmayacağını biliyorduk. Bazısı ağladı, bazısı [belli ki histerik şekilde] güldü, çoğu sessizdi. Hindu metni Bhagavad Gita'da geçen pasajı hatırladım. [Tanrı] Vişnu prensi görevini yapması için ikna etmeye çalışır, onu etkilemek için çok kollu biçimini alır, ve der ki: "Şimdi ben ölüm oldum, dünyaların yok edicisi!" Zannederim hepimiz bunu düşündük, öyle ya da böyle.

Videoyu izlemek için tıklayınız

Oppenheimer bunları söylerken ölü gibi bakıyor. İç burkucu. Manhattan Projesi'nde çalışan Oppenheimer gibi fizikçiler kendi mantıklarında Nazilerden önce nükleer bombayı yapmaya çalışıyorlardı. Hitler'in bu silaha daha önce sahip olmasının çok büyük bir felaket getireceğini düşünüyorlardı. Bombayı bu sebeple yaptılar yani Almanlar herkesten daha önce kullanamasın veya Almanlar geliştirebildilerse de onları caydırılabilsinler diye. Bir yandan insanın teknik kapasitesini, teoride bu denli yüksek zincirleme enerji açığa çıkışı pratikte de gerçekleştirilebiliyor mu anlamak istediler. Tabii bedeli Truman gibi savaşı bir an önce en çok kazanımla bitirmek isteyen hırslı politikacıların elinde çok ağır oldu (Hiroşima ve Nagazaki). Yine de ironik şekilde nükleer caydırıcılık ve nükleer "dehşet dengesi" sonrasında dünya barışına hizmet etmiştir. Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği ikisi de nükleer güç olduğu için hiçbir zaman topyekün savaşa girmeye yeltenmemişlerdir. Zira nükleer savaşta karşılıklı yıkım garantidir (mutual assured destruction). Umarım nükleer bombalar hiçbir zaman kullanılmaz. Kullanılacaklarsa da uzayda Dünya'yla rotası kesişen olası astroidlerin yönünü değiştirmek için yani astronomik tehdidi savuşturmak için kullanılmalılar. NASA bu konuda araştırmalar yapıyor.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 3 Ekim 2021; 1:5:52 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

A
3 yıl
Yüzbaşı

Tenet gibi olmasında . Memento gibi mindfck yapamadı.



< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >

M
3 yıl
Yarbay

Interstellar sonrası baş aşağ giden bir Nolan var. O kadar zirve iş yapınca bir yerden sonra beklentiyi karşılayamıyorsun ona hak veriyorum ama bir yandan da sen Nolan'sın, eşin benzerin yok işte..



N
2 yıl
General

Hitler'den önce yapmak zorunda hissediyorlardı ve günün birinde bombanın yapılacağını tahmin edebiliyorlardı. Korkunç bir ahlaki ve vicdani sorumluluk. Dünyaya dünyayı yok edecek, milyonlarca insanın acı çekerek ölmesine sebep olacak şeyi vermek; hem de dünyanın bir ihtimal sadist bir delinin (Hitler'in) elinde acı çekerek yok olmaması için... Hiroşima ve Nagazaki'yi gördükten sonra delirip intihar etmemesi zaten Oppenheimer'ın ruhen harap olup ölmesiyle açıklanabilir. Ölü birisinin bakışları onlar.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @TheCaliph_
M
2 yıl
Yarbay

Dark Knight malum sıralamada 3.sıraya çıkmış.
Durduk yere yine Nolan(ve tabi ki Hans) övesim geldi.
En iyi yönetmenlerin en iyi filmlerinin neredeyse hepsini izledim ama şu adamın kafası çok başka ya.
Özellikle Dark Knight o kadar kusursuz muazzam üst düzey ki detaylarıyla övmek bile istemiyorum. Neredeyse bu dünyadan değil gibi.
Sanmıyorum ama umarım eski Nolan'ı görürüz tekrardan..