bunlara diploma veren üniversite rektörünü seveyim |
Osmanlıca diye bir dil yok,Arapça ile Farsça karışımı Arap dili.Eğer ki Arapça okuyamıyoruz diye şikayet ediyorsa,buyursun Arabistan’a.Hali hazırda bu tür irticacı düşünceler yüzünden Türkçede inanılmaz derecede yüksek oranda Arapça ve Farsça sözcük bulunuyor. |
Bu İHA ları falan gerçekten bu adam mı yaptı acaba bazen şüphe ediyorum. |
şu anda Osmanlıca bilen araştırmacıların sayısı Osmanlı'nın hiçbir döneminde olmadığı kadar fazla |
Harf devrimi olmasa bugün kağıt uçak yapamazdın hadsiz... |
7 sene önce reşit olmayan bir ergen miymiş? Ne sıkıntı var? |
Soru gayet açik, once ona cevap alayim ben de bunh cevaplarim? Ne battı da 7 sene sonra durduk yere bunu kaşima gereği duydun? |
Atatürk ve cumhuriyet düşmanı olması, devranın dönüşü yaklaşınca çark etmesi. Bunu anlamak için 150 iq olmaya gerek yok ama çok daha düşük sanırım. Ayrıca canan kaftancıoğlu 5 sene önce attığı için soruşturma açılırken neden beyefendinin damadı Atatürk düşmanlığı yapınca sorun olmuyor? |
Sevgili hocam ben Selçuk beyi savunmadım lütfen dikkat ediniz. Atatürk’ün yaptığı her uygulamayı herkes sorgusuz sualsiz doğru kabul etmek zorunda değil. Atatürk de bir insandır ve hataları olmuştur. Her yaptığı doğrudur demek Atatürk’ede haksızlıktır. Alfabe konusu için söylemiyorum bakın genel anlayıştan bahsediyorum.Yazdıklarım geneldir ve alfabe devrimi tartışması ayrı ele alınır dedim. Ayrıca yazdıklarınız doğrudur ancak halkın arasına karışmış birçok kelimede vardır. Amacım tartışmak değil çünkü konu yazıyla tartışılmayacak kadar uzundur. Şunu tekrar vurgulayım sadece, geçmiş edebi eser mirasını okuyup anlayamıyorsak bu çok çok büyük bir eksikliktir toplum olarak. Bugün maalesef bu sonuç oluşmuştur. Sebepleri için herkesin kendi görüşü olabilir ama sonuç bu. Kalın sağlıcakla. Saygılar. |
Ben bu provokasyon laflarından sıkılıyorum. Bazı ülkelerde hükümetler (Türkiye'de değil tabii ki) sırf yakını olduğu için yakının içinde söz sahibi olduğu şirketlere daha sağlam ödenekler yapılabiliyor. Dediğim gibi Türkiye'de olmayan şeyler bunlar. Bu mesajı da niye attım bilmiyorum 🤡 |
Konuya girmeyelim diyorsunuz da ben anladığım, bildiğim, sevdiğim konuları görürsem susar mıyım ya... Aha şimdi beş sayfalık mesaj atacağım :d Edebi eserleri anlamamak gayet doğal bir durum. Bunu sadece siz söylemiyorsunuz, Namık Kemal gibi biri de söyledi. Meşhur uzun başlıklı bir yazısında (Lisan-i Osmani'nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir) sizinle aynı şeylerden yakındı. Şairler çeşitli nedenlerle böyle bir dil istediler, hem siyasi hem sosyolojik konjonktürler onları ağdalı dile itti. Elli altmış sene öncekinin romanını okuyamamak daha çok kârînin suçu. Ben lisede (çok değil üç beş sene önce) elli sene öncesinin yazarı Peyami Safa'yı okudum. Hatta neredeyse adamın külliyatını yapacaktım daha lisedeyken. Annem babam daha ortaokul mezunu bile değil. Kendi çabamla okudum. Millet ille de edebi bir şeyler okuma derdindeyse ya kelime dağarcığını geliştirecek ya da halk edebiyatı orada duruyor ya da edebiyatın onlara göre olmadığını kabul edecekler. Zahmet olmadan zevk alınmıyor nasıl olsa değil mi? :) Belki iyi bir bir örnek olmayacak ama İngiliz'in biri Shakespeare'dan bir sonesini okumakta zorlanırken Shakespeare doğmadan on kusür sene sonra ölmüş Fuzuli'nin "Meni Candan Usandurdı" gazelini nereyse akıcı okuyabiliyoruz, Şövket Elekberova'dan dinlerken ona eşlik edebiliyoruz. Çünkü Fuzuli gerçekten o şiiri anlaşılır bir dille yazdı. Bu şiirde kullandığı yabancı kelimeler de çoğunlukla bizim kullandığımız kelimeler. Ben "cevap" "mübalağa" kelimelerinin varlığından, kökeninden rahatsız değilim, sözlükten kaldırılma gibi bir durumu olsa buna kesinlikle karşı çıkarım ama cevap yerine on iki on üç asırlık olan "yanut" kelimesinin Türkçeye yeniden kazandırılmasından, "mübalağa"nın yerini 100 sene öncesine kadar belirli bir halk ağzında kullanılan "abartı"ya değişmesi de sadeleştirme hareketinin güzel tarafları. Yine de her yabancı kelimeye ille de karşılık bulmak gerekmiyor. Meclis yahut parlamento yerine "kamutay"ı, işgal yerine "tutav"ı icat etmeye gerek yok. Gerçi dile yerleşseydi ses eder miydim? Bilmiyorum, eklerin fonksiyonu ne, fonksiyonunda çelişki var mı diye inceledikten sonra konuşurdum. Mesela -sel -sal gibi hem isme hem fiile gelen bir ek. Kelimeye verdikleri mana da aynı: "işitsel" işitmeye dayalı, "parasal" da paraya dayalı manalarında. Bu eke de hep karşı çıktım. Kullanmamaya da özen gösteriyorum, herkese de bunu salık veriyorum. "görÜŞ" ile "görÜŞmek"teki ekler şeklen aynı ama anlamca farklı. "görüş" görme işi, görüşmekteki de işteşlik eki. Aynı fonksiyonda bir ek değil. "Bulaş riski", "çalış saatleri" kelimenin tam anlamıyla uyduruk ve gereksizler. Bir de muhakkak her kurulan yeni devletin eski devlete nispeten farklı bir dil politikası olur. Modern bir olgu da değil bu. Bin sene önceki devletlerin dil politikası oldu. Cumhuriyet de adı halka daha yakın bir dili benimsedi. Gayet de iyi etmişler. Neyse makaleye döndü mesaj. Size de iyi günler dilerim :p |
Temelde ben de aynı şeyi söylemeye çalışıyorum zaten. Yazdıklarınızın hemen hepsine katılıyorum. Tabiki herkes saray dili konuşsun demiyorumki. Ama sırf kökeni başka diye yerleşmiş şeyleri değiştirmeye çalışmak zarar verir diyorum. Siz bunun farkında olarak kendinizi geliştirmişsiniz. Ama her çocuk bunu yapamayabilir. Dolayısıyla eğitimde buna dikkat etmek gerekmez mi? Bir İngilizce özentiliği yok mu? Şimdi eskisi kadar değil belki. Ama dilimize biz, yetişen çocuklar sahip çıkmazsa kim çıkacak. Benim dediğim bu. Bunun farkında olan nesil olması lazım. İllaki herkes ağdalı kelimeler bilip konuşmasın. Ama bir gence “mübalağa “ dedin mi de suratına boş boş bakmasın. Neyse, sonuçta aynı şeyleri söyledik galiba:) Saygılar, selametler. |
Türkiye Cumhuriyeti devletinde, ifade özgürlüğüne yer yoktur.
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle