Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
31
Cevap
2137
Tıklama
0
Öne Çıkarma
Prof. Dr. Celâl Şengör: 'Osmanlıca diye bir dil yok!'
T
9 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Dahi Diktatör adlı kitabından önemli bir alıntı:

< Resime gitmek için tıklayın >



A
9 yıl
Yüzbaşı

1 gecede cahil galdık sus gemalist fetöcü.



K
9 yıl
Yarbay

Osmanlı dediğin, avrupayı, asyayı, arap yarımadasını, mısırı, içine almış, persle iç içe, dünyanın merkezinde devasa bir imparatorluk. Osmanlıca, Türkçenin farsça ve arapçadan etkilenmiş hali. Dünyanın en zengin dili olması gereken Osmanlıcadır. Ki zaten osmanlıcada 10 bin kelime varken, biz şimdi 2 bün kelimeyle konuşan bir milletiz. Osmanlıcanın, iç içe olduğu ve dirsek temasında olduğu dillerle zenginleşmesi kaçınılmazdır. Doğru olan da budur. Ancak şu an kullandığımız Türkçe, arapça ve farsça dan arındırılmış, batı etkisi eklenmiş bir dildir. Saf Türkçeyle de alakası yoktur. Temeli Türkçe de olsa, değişmiş bir dildir.



Koskoca profesör bilmiyo mu ki, 18 nci yüzyılda sanki ingiliz köylüsü okuma yazma mı biliyodu? Avrupa bizden beter haldeydi. Açlıktan nefesleri kokuyodu. Ama yakın çağda tüm dünyada köylü de okumaya başladı, şehirli de. Eğitim sistemimde dünyada en önde giden devlettik ama avrupada eğitim seferberliği başladı, köylü de okumaya başladı. Biz belki 100 ykl geriden geldik, dünya savaşı üzerimizden geçti, osmanlıyı 66 devlete böldü. Ama köylünün okuduğu devir avrupada da çok eski değil.



Koskoca profesör diyor ki, Osmanlıca okumak için farsça ve arapça bilmek lazımmış. Ulan biz katin alfabesi kullanıyoruz da latince mi biliyoruz. Böyle saçmalıklarla halkı kandırmaya uğraşıyolar. Gayet basit, geçmişi olan, edebiyatı oturmuş diller,diğee dilleri etkiler ve zenginleştirir. Avrupa daha 3 kelimeyi bir araya getiremezken, dünyanın edebiyat ve sanat merkezi ortadoğuydu. Binlerce sene boyunca da öyle oldu.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
A
9 yıl
Yüzbaşı

Yunus Emre'yi mı daha rahat okuyorsun yoksa divan edebiyatını mı? Osmanlıca diye bir dil elbette yok, Türkçe kurallar üzerine Arap alfabesi ile yazılan, Arapça ve Farsça ile Türkçe'nin birleşmesine dayalı dil Osmanlıca. Kurallarının Türkçe olması onu Arapça ve Farsça bilmeden okuyabileceğiniz anlamına gelmez, ha eğer alfabeyi öğrenirseniz anlamadan okursunuz buna bir engel yok. Halkın dili ile Osmanlıca arasındaki bağ sadece alfabedir. Arapça-Farsça bilmeden ancak halkın yazdıklarını veya Yunus emre vs okursunuz ki zaten halkın yazı yazmadığını iddia ediyorsunuz, öyleyse Arapça-farsça bilmeden neyi okumak istiyorsunuz?



Latin alfabesi bilmeden Latince okuyoruz çünkü yabancı olduğunu iddia ettiğiniz kelimeleri toplum kullanıyor. Kullanmasa TDK insanların başına vurarak dile sokamazdı bunları.



10000 olayı ile tam bir safsata. Toplumun çoğu 1000 cümle bile kullanmazken üst sınıfın kullanabildiği geri kalanın kullanmadığı bir şeyi savunmak ilginç oluyor.



< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @kingman29
K
9 yıl
Yarbay

Celal Şengör kusura bakmasın da zeki ve akıllı bir adam olması onu her konuda haklı yapmaz. Osmanlıca diye bir dil yoktur; onun adı Türkçe'dir. İçinde Arapça yahut Farsça kelimeler olması o dili değiştirmez; geliştirir. Şuanda da birçok İngilizce, Fransızca, Farsça, Almanca kelime mevcut.
Resmi yazışmalarda yahut edebiyatta kullanılan dil ile günlük kullanılan dil elbet farklı olacaktır. Şuan farklı değil mi ? Daha yeni savcılıkta bir işimi hallettim, orada kullanılan kelimeleri normalde kullanıyor muyuz ? Her ülkenin resmi ve edebiyat dili ile günlük dili farklıdır; edebiyat dili ağır ve ağdalıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca'da eğer edebiyat yapacaksınız çok iyi düzeyde Latince bilmek ve kullanmak zorundasınızdır. Ayrıca kusura bakmayın da bizim edebiyatımız nazım üzerine kuruludur. Nazım edebiyatı için de Arapça ve Farsça şarttır, hadi Fransızca neyse de İngilizce yahut Almanca şiirler gibi takır tukur tatsız tutsuz olacağına Arapça ve Farsça gibi kulağa müzik gibi gelen bir lisanı tercih ederim. Türkiye gibi bir şark ülkesinde, Türkçe gibi bir şark dilinde de edebiyat yapacaksanız, nazım kullanacaksınız Arap ve Fars edebiyatından faydalanmak zorundasınız; bunun için de Arapça ve Farsça bilmek ve kullanmak zorundasınız. Aksi halde Burhan Felek'in bu ironik şiiri gibi şeyler ortaya çıkar...

Tad verdi nedenler ve betiklerle sorunlar
İişmiş görünüptür televizyonda karınlar
Ussal ve dörütsel yaşamın öykülerinde
İnsancıla sığmaz bu koşutlarla yapıtlar
Dersin: “ulusun istemi toptan egemendir.”
Öyleyse bayım işbu yapıtlar ne dümendir
Vazgeçmez ise işbu kurum böyle tutumdan
Artık bizim her işimiz sağ ve esendir.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
T
9 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Kraven

Celal Şengör kusura bakmasın da zeki ve akıllı bir adam olması onu her konuda haklı yapmaz. Osmanlıca diye bir dil yoktur; onun adı Türkçe'dir. İçinde Arapça yahut Farsça kelimeler olması o dili değiştirmez; geliştirir. Şuanda da birçok İngilizce, Fransızca, Farsça, Almanca kelime mevcut.
Resmi yazışmalarda yahut edebiyatta kullanılan dil ile günlük kullanılan dil elbet farklı olacaktır. Şuan farklı değil mi ? Daha yeni savcılıkta bir işimi hallettim, orada kullanılan kelimeleri normalde kullanıyor muyuz ? Her ülkenin resmi ve edebiyat dili ile günlük dili farklıdır; edebiyat dili ağır ve ağdalıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca'da eğer edebiyat yapacaksınız çok iyi düzeyde Latince bilmek ve kullanmak zorundasınızdır. Ayrıca kusura bakmayın da bizim edebiyatımız nazım üzerine kuruludur. Nazım edebiyatı için de Arapça ve Farsça şarttır, hadi Fransızca neyse de İngilizce yahut Almanca şiirler gibi takır tukur tatsız tutsuz olacağına Arapça ve Farsça gibi kulağa müzik gibi gelen bir lisanı tercih ederim. Türkiye gibi bir şark ülkesinde, Türkçe gibi bir şark dilinde de edebiyat yapacaksanız, nazım kullanacaksınız Arap ve Fars edebiyatından faydalanmak zorundasınız; bunun için de Arapça ve Farsça bilmek ve kullanmak zorundasınız. Aksi halde Burhan Felek'in bu ironik şiiri gibi şeyler ortaya çıkar...

Tad verdi nedenler ve betiklerle sorunlar
İişmiş görünüptür televizyonda karınlar
Ussal ve dörütsel yaşamın öykülerinde
İnsancıla sığmaz bu koşutlarla yapıtlar
Dersin: “ulusun istemi toptan egemendir.”
Öyleyse bayım işbu yapıtlar ne dümendir
Vazgeçmez ise işbu kurum böyle tutumdan
Artık bizim her işimiz sağ ve esendir.



Celal Hoca haklı. Kelimelerden bahsetmiyor. Dil yapısından bahsediyor.



< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
K
9 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven

Celal Şengör kusura bakmasın da zeki ve akıllı bir adam olması onu her konuda haklı yapmaz. Osmanlıca diye bir dil yoktur; onun adı Türkçe'dir. İçinde Arapça yahut Farsça kelimeler olması o dili değiştirmez; geliştirir. Şuanda da birçok İngilizce, Fransızca, Farsça, Almanca kelime mevcut.
Resmi yazışmalarda yahut edebiyatta kullanılan dil ile günlük kullanılan dil elbet farklı olacaktır. Şuan farklı değil mi ? Daha yeni savcılıkta bir işimi hallettim, orada kullanılan kelimeleri normalde kullanıyor muyuz ? Her ülkenin resmi ve edebiyat dili ile günlük dili farklıdır; edebiyat dili ağır ve ağdalıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca'da eğer edebiyat yapacaksınız çok iyi düzeyde Latince bilmek ve kullanmak zorundasınızdır. Ayrıca kusura bakmayın da bizim edebiyatımız nazım üzerine kuruludur. Nazım edebiyatı için de Arapça ve Farsça şarttır, hadi Fransızca neyse de İngilizce yahut Almanca şiirler gibi takır tukur tatsız tutsuz olacağına Arapça ve Farsça gibi kulağa müzik gibi gelen bir lisanı tercih ederim. Türkiye gibi bir şark ülkesinde, Türkçe gibi bir şark dilinde de edebiyat yapacaksanız, nazım kullanacaksınız Arap ve Fars edebiyatından faydalanmak zorundasınız; bunun için de Arapça ve Farsça bilmek ve kullanmak zorundasınız. Aksi halde Burhan Felek'in bu ironik şiiri gibi şeyler ortaya çıkar...

Tad verdi nedenler ve betiklerle sorunlar
İişmiş görünüptür televizyonda karınlar
Ussal ve dörütsel yaşamın öykülerinde
İnsancıla sığmaz bu koşutlarla yapıtlar
Dersin: “ulusun istemi toptan egemendir.”
Öyleyse bayım işbu yapıtlar ne dümendir
Vazgeçmez ise işbu kurum böyle tutumdan
Artık bizim her işimiz sağ ve esendir.



Celal Hoca haklı. Kelimelerden bahsetmiyor. Dil yapısından bahsediyor.

Dil yapısı diye birşey yok, çekimi yapılıyor. Farsça kökenli bir kelimeyi alıp Türkçeleştirilip çekimini yine Türkçe'ye uyacak şekilde ama Farsça yapıyorlar. 1000 seneden fazla aynı yazıyı ve dili kullandı bu adamlar. Sanki 1000 senedir herkes Arapça biliyordu, Farsça biliyordu da öyle yazdı.
Ha divan edebiyatı yapacak, yazacak adam da bir zahmet Farsça, Arapça bilsin de öyle yazsın. Yoksa padişah birine kızdığı zaman Arapça sövmüyor; ulan bilmemne ettiğimin köstebek kılıklı püzevengü diye sövüyor.


Bu mesaja 2 cevap geldi.
V
9 yıl
Binbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: Kraven


quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven

Celal Şengör kusura bakmasın da zeki ve akıllı bir adam olması onu her konuda haklı yapmaz. Osmanlıca diye bir dil yoktur; onun adı Türkçe'dir. İçinde Arapça yahut Farsça kelimeler olması o dili değiştirmez; geliştirir. Şuanda da birçok İngilizce, Fransızca, Farsça, Almanca kelime mevcut.
Resmi yazışmalarda yahut edebiyatta kullanılan dil ile günlük kullanılan dil elbet farklı olacaktır. Şuan farklı değil mi ? Daha yeni savcılıkta bir işimi hallettim, orada kullanılan kelimeleri normalde kullanıyor muyuz ? Her ülkenin resmi ve edebiyat dili ile günlük dili farklıdır; edebiyat dili ağır ve ağdalıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca'da eğer edebiyat yapacaksınız çok iyi düzeyde Latince bilmek ve kullanmak zorundasınızdır. Ayrıca kusura bakmayın da bizim edebiyatımız nazım üzerine kuruludur. Nazım edebiyatı için de Arapça ve Farsça şarttır, hadi Fransızca neyse de İngilizce yahut Almanca şiirler gibi takır tukur tatsız tutsuz olacağına Arapça ve Farsça gibi kulağa müzik gibi gelen bir lisanı tercih ederim. Türkiye gibi bir şark ülkesinde, Türkçe gibi bir şark dilinde de edebiyat yapacaksanız, nazım kullanacaksınız Arap ve Fars edebiyatından faydalanmak zorundasınız; bunun için de Arapça ve Farsça bilmek ve kullanmak zorundasınız. Aksi halde Burhan Felek'in bu ironik şiiri gibi şeyler ortaya çıkar...

Tad verdi nedenler ve betiklerle sorunlar
İişmiş görünüptür televizyonda karınlar
Ussal ve dörütsel yaşamın öykülerinde
İnsancıla sığmaz bu koşutlarla yapıtlar
Dersin: “ulusun istemi toptan egemendir.”
Öyleyse bayım işbu yapıtlar ne dümendir
Vazgeçmez ise işbu kurum böyle tutumdan
Artık bizim her işimiz sağ ve esendir.



Celal Hoca haklı. Kelimelerden bahsetmiyor. Dil yapısından bahsediyor.

Dil yapısı diye birşey yok, çekimi yapılıyor. Farsça kökenli bir kelimeyi alıp Türkçeleştirilip çekimini yine Türkçe'ye uyacak şekilde ama Farsça yapıyorlar. 1000 seneden fazla aynı yazıyı ve dili kullandı bu adamlar. Sanki 1000 senedir herkes Arapça biliyordu, Farsça biliyordu da öyle yazdı.
Ha divan edebiyatı yapacak, yazacak adam da bir zahmet Farsça, Arapça bilsin de öyle yazsın. Yoksa padişah birine kızdığı zaman Arapça sövmüyor; ulan bilmemne ettiğimin köstebek kılıklı püzevengü diye sövüyor.

Sultan İbrahim'in Semiz Mehmet Paşa'ya ettiği küfür: “Bre karpuz kılıklı pezevenk”


Bu mesaja 1 cevap geldi.
K
9 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: veleciraptor


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven


quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven

Celal Şengör kusura bakmasın da zeki ve akıllı bir adam olması onu her konuda haklı yapmaz. Osmanlıca diye bir dil yoktur; onun adı Türkçe'dir. İçinde Arapça yahut Farsça kelimeler olması o dili değiştirmez; geliştirir. Şuanda da birçok İngilizce, Fransızca, Farsça, Almanca kelime mevcut.
Resmi yazışmalarda yahut edebiyatta kullanılan dil ile günlük kullanılan dil elbet farklı olacaktır. Şuan farklı değil mi ? Daha yeni savcılıkta bir işimi hallettim, orada kullanılan kelimeleri normalde kullanıyor muyuz ? Her ülkenin resmi ve edebiyat dili ile günlük dili farklıdır; edebiyat dili ağır ve ağdalıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca'da eğer edebiyat yapacaksınız çok iyi düzeyde Latince bilmek ve kullanmak zorundasınızdır. Ayrıca kusura bakmayın da bizim edebiyatımız nazım üzerine kuruludur. Nazım edebiyatı için de Arapça ve Farsça şarttır, hadi Fransızca neyse de İngilizce yahut Almanca şiirler gibi takır tukur tatsız tutsuz olacağına Arapça ve Farsça gibi kulağa müzik gibi gelen bir lisanı tercih ederim. Türkiye gibi bir şark ülkesinde, Türkçe gibi bir şark dilinde de edebiyat yapacaksanız, nazım kullanacaksınız Arap ve Fars edebiyatından faydalanmak zorundasınız; bunun için de Arapça ve Farsça bilmek ve kullanmak zorundasınız. Aksi halde Burhan Felek'in bu ironik şiiri gibi şeyler ortaya çıkar...

Tad verdi nedenler ve betiklerle sorunlar
İişmiş görünüptür televizyonda karınlar
Ussal ve dörütsel yaşamın öykülerinde
İnsancıla sığmaz bu koşutlarla yapıtlar
Dersin: “ulusun istemi toptan egemendir.”
Öyleyse bayım işbu yapıtlar ne dümendir
Vazgeçmez ise işbu kurum böyle tutumdan
Artık bizim her işimiz sağ ve esendir.



Celal Hoca haklı. Kelimelerden bahsetmiyor. Dil yapısından bahsediyor.

Dil yapısı diye birşey yok, çekimi yapılıyor. Farsça kökenli bir kelimeyi alıp Türkçeleştirilip çekimini yine Türkçe'ye uyacak şekilde ama Farsça yapıyorlar. 1000 seneden fazla aynı yazıyı ve dili kullandı bu adamlar. Sanki 1000 senedir herkes Arapça biliyordu, Farsça biliyordu da öyle yazdı.
Ha divan edebiyatı yapacak, yazacak adam da bir zahmet Farsça, Arapça bilsin de öyle yazsın. Yoksa padişah birine kızdığı zaman Arapça sövmüyor; ulan bilmemne ettiğimin köstebek kılıklı püzevengü diye sövüyor.

Sultan İbrahim'in Semiz Mehmet Paşa'ya ettiği küfür: “Bre karpuz kılıklı pezevenk”

Onu biliyorum da köstebek versiyonu da var. Bir padişahımız da bir sefiri için "Napolyon size selamlarını iletiyor, hürmet ediyor, bizi çok seviyor, bize karşı hiç tehdit içermiyor" şeklinde rapor yazınca o raporun üzerine "ulan ne eşek herifmiş" yazmıştı. Çünkü o raporun yazımından 3 hafta önce Napolyan sınırı geçip Mısır'ı işgal etmeye başlamıştı bile.



Ü
9 yıl
Yüzbaşı

Celal hoca olaya siyasi yada baska bir cevreden degil tamamen bilimsel bakiyor. Bunu bir karsitlik degil bilir kisi bakis acisi olarak ele alin ve sakin olun çomarlar. Osmanliyi bizde seviyoruz ama adam osmanli konusunda pek cok konusma yapti ve hepsinde hakli.



T
9 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Kraven


quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven

Celal Şengör kusura bakmasın da zeki ve akıllı bir adam olması onu her konuda haklı yapmaz. Osmanlıca diye bir dil yoktur; onun adı Türkçe'dir. İçinde Arapça yahut Farsça kelimeler olması o dili değiştirmez; geliştirir. Şuanda da birçok İngilizce, Fransızca, Farsça, Almanca kelime mevcut.
Resmi yazışmalarda yahut edebiyatta kullanılan dil ile günlük kullanılan dil elbet farklı olacaktır. Şuan farklı değil mi ? Daha yeni savcılıkta bir işimi hallettim, orada kullanılan kelimeleri normalde kullanıyor muyuz ? Her ülkenin resmi ve edebiyat dili ile günlük dili farklıdır; edebiyat dili ağır ve ağdalıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca'da eğer edebiyat yapacaksınız çok iyi düzeyde Latince bilmek ve kullanmak zorundasınızdır. Ayrıca kusura bakmayın da bizim edebiyatımız nazım üzerine kuruludur. Nazım edebiyatı için de Arapça ve Farsça şarttır, hadi Fransızca neyse de İngilizce yahut Almanca şiirler gibi takır tukur tatsız tutsuz olacağına Arapça ve Farsça gibi kulağa müzik gibi gelen bir lisanı tercih ederim. Türkiye gibi bir şark ülkesinde, Türkçe gibi bir şark dilinde de edebiyat yapacaksanız, nazım kullanacaksınız Arap ve Fars edebiyatından faydalanmak zorundasınız; bunun için de Arapça ve Farsça bilmek ve kullanmak zorundasınız. Aksi halde Burhan Felek'in bu ironik şiiri gibi şeyler ortaya çıkar...

Tad verdi nedenler ve betiklerle sorunlar
İişmiş görünüptür televizyonda karınlar
Ussal ve dörütsel yaşamın öykülerinde
İnsancıla sığmaz bu koşutlarla yapıtlar
Dersin: “ulusun istemi toptan egemendir.”
Öyleyse bayım işbu yapıtlar ne dümendir
Vazgeçmez ise işbu kurum böyle tutumdan
Artık bizim her işimiz sağ ve esendir.



Celal Hoca haklı. Kelimelerden bahsetmiyor. Dil yapısından bahsediyor.

Dil yapısı diye birşey yok, çekimi yapılıyor. Farsça kökenli bir kelimeyi alıp Türkçeleştirilip çekimini yine Türkçe'ye uyacak şekilde ama Farsça yapıyorlar. 1000 seneden fazla aynı yazıyı ve dili kullandı bu adamlar. Sanki 1000 senedir herkes Arapça biliyordu, Farsça biliyordu da öyle yazdı.
Ha divan edebiyatı yapacak, yazacak adam da bir zahmet Farsça, Arapça bilsin de öyle yazsın. Yoksa padişah birine kızdığı zaman Arapça sövmüyor; ulan bilmemne ettiğimin köstebek kılıklı püzevengü diye sövüyor.

Bahsedilen şey dışarıdan kelime almak değil. Elbette dil dışarıdan kelime alacaktır, kanun da çıkarsan bunun önüne geçemezsin zaten. Bahsedilen şey dışarıdan alınan kelimeler değil, dil bilgisi kuralları.



Osmanlıca bir konuşma dili değildir, yazı dilidir. Siz, "Osmanlıca=Türkçe+Arapça temelli Fars alfabesi" şeklinde bir fikre sahip olduğunuz için Osmanlıca'yı tam anlayamıyorsunuz.



Osmanlıca'nın dil bilgisi kuralları ile şu anda kullandığımız dil bilgisi kurallarının alakası yoktur. Osmanlıca'nın dil bilgisi kuralları Arapça ve Farsça'dan alınmadır. Osmanlı'ca ism-i fail, ism-i meful gibi gramer yapıları vardır. Bunlar olduğu gibi Arapça'dan alınmıştır. Tamlamalar yine Arapça ve Farsça'dan aynen alınmıştır:



Şeyhü'l-İslam (Arapça)

Ordu-yı Hümayun (Farsça)



Bunlar sadece kelime çekimi öyle diyerek geçiştirilemez. Bütün bir Osmanlı yazı dili bu kurallar üzerine oturtulmuştur. Bunlar o yazı dilinin temelidir ve dil bilgisi kurallarıdır. Bunları bilmeden Osmanlıca algılanamaz.



Padişah meselesine gelirsek; tekrarlıyorum. Osmanlıca bir konuşma dili değildir. Konuşurken zaten kimse Arapça Farsça çekimleri ya da tamlamaları (deyimler hariç) kullanmaz. Padişah Türkçe konuşur, halk Türkçe konuşur. Ama Osmanlıca yazar.



Buna isteyen istediği kadar karşı çıkabilir. Eğer karşı çıkan kişi Osmanlı yazı diline hakimse art niyetlidir. Hakim değil de konuşuyorsa bir şey bilmiyordur. Ben de uzatmam daha fazla.



< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
K
9 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven


quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven

Celal Şengör kusura bakmasın da zeki ve akıllı bir adam olması onu her konuda haklı yapmaz. Osmanlıca diye bir dil yoktur; onun adı Türkçe'dir. İçinde Arapça yahut Farsça kelimeler olması o dili değiştirmez; geliştirir. Şuanda da birçok İngilizce, Fransızca, Farsça, Almanca kelime mevcut.
Resmi yazışmalarda yahut edebiyatta kullanılan dil ile günlük kullanılan dil elbet farklı olacaktır. Şuan farklı değil mi ? Daha yeni savcılıkta bir işimi hallettim, orada kullanılan kelimeleri normalde kullanıyor muyuz ? Her ülkenin resmi ve edebiyat dili ile günlük dili farklıdır; edebiyat dili ağır ve ağdalıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca'da eğer edebiyat yapacaksınız çok iyi düzeyde Latince bilmek ve kullanmak zorundasınızdır. Ayrıca kusura bakmayın da bizim edebiyatımız nazım üzerine kuruludur. Nazım edebiyatı için de Arapça ve Farsça şarttır, hadi Fransızca neyse de İngilizce yahut Almanca şiirler gibi takır tukur tatsız tutsuz olacağına Arapça ve Farsça gibi kulağa müzik gibi gelen bir lisanı tercih ederim. Türkiye gibi bir şark ülkesinde, Türkçe gibi bir şark dilinde de edebiyat yapacaksanız, nazım kullanacaksınız Arap ve Fars edebiyatından faydalanmak zorundasınız; bunun için de Arapça ve Farsça bilmek ve kullanmak zorundasınız. Aksi halde Burhan Felek'in bu ironik şiiri gibi şeyler ortaya çıkar...

Tad verdi nedenler ve betiklerle sorunlar
İişmiş görünüptür televizyonda karınlar
Ussal ve dörütsel yaşamın öykülerinde
İnsancıla sığmaz bu koşutlarla yapıtlar
Dersin: “ulusun istemi toptan egemendir.”
Öyleyse bayım işbu yapıtlar ne dümendir
Vazgeçmez ise işbu kurum böyle tutumdan
Artık bizim her işimiz sağ ve esendir.



Celal Hoca haklı. Kelimelerden bahsetmiyor. Dil yapısından bahsediyor.

Dil yapısı diye birşey yok, çekimi yapılıyor. Farsça kökenli bir kelimeyi alıp Türkçeleştirilip çekimini yine Türkçe'ye uyacak şekilde ama Farsça yapıyorlar. 1000 seneden fazla aynı yazıyı ve dili kullandı bu adamlar. Sanki 1000 senedir herkes Arapça biliyordu, Farsça biliyordu da öyle yazdı.
Ha divan edebiyatı yapacak, yazacak adam da bir zahmet Farsça, Arapça bilsin de öyle yazsın. Yoksa padişah birine kızdığı zaman Arapça sövmüyor; ulan bilmemne ettiğimin köstebek kılıklı püzevengü diye sövüyor.

Bahsedilen şey dışarıdan kelime almak değil. Elbette dil dışarıdan kelime alacaktır, kanun da çıkarsan bunun önüne geçemezsin zaten. Bahsedilen şey dışarıdan alınan kelimeler değil, dil bilgisi kuralları.



Osmanlıca bir konuşma dili değildir, yazı dilidir. Siz, "Osmanlıca=Türkçe+Arapça temelli Fars alfabesi" şeklinde bir fikre sahip olduğunuz için Osmanlıca'yı tam anlayamıyorsunuz.



Osmanlıca'nın dil bilgisi kuralları ile şu anda kullandığımız dil bilgisi kurallarının alakası yoktur. Osmanlıca'nın dil bilgisi kuralları Arapça ve Farsça'dan alınmadır. Osmanlı'ca ism-i fail, ism-i meful gibi gramer yapıları vardır. Bunlar olduğu gibi Arapça'dan alınmıştır. Tamlamalar yine Arapça ve Farsça'dan aynen alınmıştır:



Şeyhü'l-İslam (Arapça)

Ordu-yı Hümayun (Farsça)



Bunlar sadece kelime çekimi öyle diyerek geçiştirilemez. Bütün bir Osmanlı yazı dili bu kurallar üzerine oturtulmuştur. Bunlar o yazı dilinin temelidir ve dil bilgisi kurallarıdır. Bunları bilmeden Osmanlıca algılanamaz.



Padişah meselesine gelirsek; tekrarlıyorum. Osmanlıca bir konuşma dili değildir. Konuşurken zaten kimse Arapça Farsça çekimleri ya da tamlamaları (deyimler hariç) kullanmaz. Padişah Türkçe konuşur, halk Türkçe konuşur. Ama Osmanlıca yazar.



Buna isteyen istediği kadar karşı çıkabilir. Eğer karşı çıkan kişi Osmanlı yazı diline hakimse art niyetlidir. Hakim değil de konuşuyorsa bir şey bilmiyordur. Ben de uzatmam daha fazla.

İyi güzel de söylediğin şeyin gayet normal olduğunu anlamıyorsun. Dönemine göre değerlendirmek denen birşey var.

1000 küsür senelik bir gelenekten bahsediyoruz burada. Üstelik geçmişte bizim dilimizde olmadığı için kullanım alanına göre Arapça yahut Farsça'dan alınan kavramlar, elbetteki o gelenekte Arapça veya Farsça kuralına göre fakat Türkçeleştirilerek kullanılmıştır. Bu durum Türkçe'ye halel getirmez zira Osmanlı'dan önce zaten o kavramlar Türkçe'de yok. Hatta Osmanlı'dan önce çok uzun bir süre Türkçe resmi dil olarak dahi kullanılmamış, kimi Arapça kimi Farsça resmi dil olarak kullanmış, resmi dili Türkçe yapıp bu kavramları Türkçeleştiren zaten Osmanlı.

Ayrıca Osmanlıca sadece bir yazı dili değildir; resmi dildir. Bir memurun devlet yazışmasında kullandığı dil ile hatıratında kullandığı dil aynı değildir. Bugün dil yapısının değişmiş olması bu durumu değiştirmiyor, o gün de resmi yazışmaların dili ve üslubu ağırdı, bugünün resmi yazışmalarının dili de bugünkü dile göre ağır ve farklı bir üsluba sahiptir. Şu fazla gereksiz akademik kafadan bir çıkın artık. Herşeye bu kadar tutucu akademik açıdan baktığınız için bir süre sonra kavramlar birbirine giriyor.
En başından beri diyorum ki resmi yazışma ve edebiyat dili farklıdır, günlük kullanılan dil farklıdır. Fermanların müsveddeleri mevcut; onu açıp bakan ne dediğimi anlar. Bundan böyle şol adem şöyle desin falan diye başlar, son halini o üslubu bilmeyen kimsenin anlamayacağı kadar ağır bir yazı haline gelir. Yani benimle aynı şeyi söylüyorsun ama akademik kafayla söylediğin için anlaşılmıyor.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
T
9 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Kraven


quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven


quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven

Celal Şengör kusura bakmasın da zeki ve akıllı bir adam olması onu her konuda haklı yapmaz. Osmanlıca diye bir dil yoktur; onun adı Türkçe'dir. İçinde Arapça yahut Farsça kelimeler olması o dili değiştirmez; geliştirir. Şuanda da birçok İngilizce, Fransızca, Farsça, Almanca kelime mevcut.
Resmi yazışmalarda yahut edebiyatta kullanılan dil ile günlük kullanılan dil elbet farklı olacaktır. Şuan farklı değil mi ? Daha yeni savcılıkta bir işimi hallettim, orada kullanılan kelimeleri normalde kullanıyor muyuz ? Her ülkenin resmi ve edebiyat dili ile günlük dili farklıdır; edebiyat dili ağır ve ağdalıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca'da eğer edebiyat yapacaksınız çok iyi düzeyde Latince bilmek ve kullanmak zorundasınızdır. Ayrıca kusura bakmayın da bizim edebiyatımız nazım üzerine kuruludur. Nazım edebiyatı için de Arapça ve Farsça şarttır, hadi Fransızca neyse de İngilizce yahut Almanca şiirler gibi takır tukur tatsız tutsuz olacağına Arapça ve Farsça gibi kulağa müzik gibi gelen bir lisanı tercih ederim. Türkiye gibi bir şark ülkesinde, Türkçe gibi bir şark dilinde de edebiyat yapacaksanız, nazım kullanacaksınız Arap ve Fars edebiyatından faydalanmak zorundasınız; bunun için de Arapça ve Farsça bilmek ve kullanmak zorundasınız. Aksi halde Burhan Felek'in bu ironik şiiri gibi şeyler ortaya çıkar...

Tad verdi nedenler ve betiklerle sorunlar
İişmiş görünüptür televizyonda karınlar
Ussal ve dörütsel yaşamın öykülerinde
İnsancıla sığmaz bu koşutlarla yapıtlar
Dersin: “ulusun istemi toptan egemendir.”
Öyleyse bayım işbu yapıtlar ne dümendir
Vazgeçmez ise işbu kurum böyle tutumdan
Artık bizim her işimiz sağ ve esendir.



Celal Hoca haklı. Kelimelerden bahsetmiyor. Dil yapısından bahsediyor.

Dil yapısı diye birşey yok, çekimi yapılıyor. Farsça kökenli bir kelimeyi alıp Türkçeleştirilip çekimini yine Türkçe'ye uyacak şekilde ama Farsça yapıyorlar. 1000 seneden fazla aynı yazıyı ve dili kullandı bu adamlar. Sanki 1000 senedir herkes Arapça biliyordu, Farsça biliyordu da öyle yazdı.
Ha divan edebiyatı yapacak, yazacak adam da bir zahmet Farsça, Arapça bilsin de öyle yazsın. Yoksa padişah birine kızdığı zaman Arapça sövmüyor; ulan bilmemne ettiğimin köstebek kılıklı püzevengü diye sövüyor.

Bahsedilen şey dışarıdan kelime almak değil. Elbette dil dışarıdan kelime alacaktır, kanun da çıkarsan bunun önüne geçemezsin zaten. Bahsedilen şey dışarıdan alınan kelimeler değil, dil bilgisi kuralları.



Osmanlıca bir konuşma dili değildir, yazı dilidir. Siz, "Osmanlıca=Türkçe+Arapça temelli Fars alfabesi" şeklinde bir fikre sahip olduğunuz için Osmanlıca'yı tam anlayamıyorsunuz.



Osmanlıca'nın dil bilgisi kuralları ile şu anda kullandığımız dil bilgisi kurallarının alakası yoktur. Osmanlıca'nın dil bilgisi kuralları Arapça ve Farsça'dan alınmadır. Osmanlı'ca ism-i fail, ism-i meful gibi gramer yapıları vardır. Bunlar olduğu gibi Arapça'dan alınmıştır. Tamlamalar yine Arapça ve Farsça'dan aynen alınmıştır:



Şeyhü'l-İslam (Arapça)

Ordu-yı Hümayun (Farsça)



Bunlar sadece kelime çekimi öyle diyerek geçiştirilemez. Bütün bir Osmanlı yazı dili bu kurallar üzerine oturtulmuştur. Bunlar o yazı dilinin temelidir ve dil bilgisi kurallarıdır. Bunları bilmeden Osmanlıca algılanamaz.



Padişah meselesine gelirsek; tekrarlıyorum. Osmanlıca bir konuşma dili değildir. Konuşurken zaten kimse Arapça Farsça çekimleri ya da tamlamaları (deyimler hariç) kullanmaz. Padişah Türkçe konuşur, halk Türkçe konuşur. Ama Osmanlıca yazar.



Buna isteyen istediği kadar karşı çıkabilir. Eğer karşı çıkan kişi Osmanlı yazı diline hakimse art niyetlidir. Hakim değil de konuşuyorsa bir şey bilmiyordur. Ben de uzatmam daha fazla.

İyi güzel de söylediğin şeyin gayet normal olduğunu anlamıyorsun. Dönemine göre değerlendirmek denen birşey var.

1000 küsür senelik bir gelenekten bahsediyoruz burada. Üstelik geçmişte bizim dilimizde olmadığı için kullanım alanına göre Arapça yahut Farsça'dan alınan kavramlar, elbetteki o gelenekte Arapça veya Farsça kuralına göre fakat Türkçeleştirilerek kullanılmıştır. Bu durum Türkçe'ye halel getirmez zira Osmanlı'dan önce zaten o kavramlar Türkçe'de yok. Hatta Osmanlı'dan önce çok uzun bir süre Türkçe resmi dil olarak dahi kullanılmamış, kimi Arapça kimi Farsça resmi dil olarak kullanmış, resmi dili Türkçe yapıp bu kavramları Türkçeleştiren zaten Osmanlı.

Ayrıca Osmanlıca sadece bir yazı dili değildir; resmi dildir. Bir memurun devlet yazışmasında kullandığı dil ile hatıratında kullandığı dil aynı değildir. Bugün dil yapısının değişmiş olması bu durumu değiştirmiyor, o gün de resmi yazışmaların dili ve üslubu ağırdı, bugünün resmi yazışmalarının dili de bugünkü dile göre ağır ve farklı bir üsluba sahiptir. Şu fazla gereksiz akademik kafadan bir çıkın artık. Herşeye bu kadar tutucu akademik açıdan baktığınız için bir süre sonra kavramlar birbirine giriyor.
En başından beri diyorum ki resmi yazışma ve edebiyat dili farklıdır, günlük kullanılan dil farklıdır. Fermanların müsveddeleri mevcut; onu açıp bakan ne dediğimi anlar. Bundan böyle şol adem şöyle desin falan diye başlar, son halini o üslubu bilmeyen kimsenin anlamayacağı kadar ağır bir yazı haline gelir. Yani benimle aynı şeyi söylüyorsun ama akademik kafayla söylediğin için anlaşılmıyor.

Ben gramerden, yani dil bilgisinden ve dilin kaidelerinden bahsediyorum. Sense üsluptan, kelimelerden bahsediyorsun. Aynı şeylerden bahsetmiyoruz.



Son paragrafta dediğim gibi uzatmayacağım.



< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
K
9 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven


quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven


quote:

Orijinalden alıntı: Tarihçi


quote:

Orijinalden alıntı: Kraven

Celal Şengör kusura bakmasın da zeki ve akıllı bir adam olması onu her konuda haklı yapmaz. Osmanlıca diye bir dil yoktur; onun adı Türkçe'dir. İçinde Arapça yahut Farsça kelimeler olması o dili değiştirmez; geliştirir. Şuanda da birçok İngilizce, Fransızca, Farsça, Almanca kelime mevcut.
Resmi yazışmalarda yahut edebiyatta kullanılan dil ile günlük kullanılan dil elbet farklı olacaktır. Şuan farklı değil mi ? Daha yeni savcılıkta bir işimi hallettim, orada kullanılan kelimeleri normalde kullanıyor muyuz ? Her ülkenin resmi ve edebiyat dili ile günlük dili farklıdır; edebiyat dili ağır ve ağdalıdır. İngilizce, Fransızca, Almanca'da eğer edebiyat yapacaksınız çok iyi düzeyde Latince bilmek ve kullanmak zorundasınızdır. Ayrıca kusura bakmayın da bizim edebiyatımız nazım üzerine kuruludur. Nazım edebiyatı için de Arapça ve Farsça şarttır, hadi Fransızca neyse de İngilizce yahut Almanca şiirler gibi takır tukur tatsız tutsuz olacağına Arapça ve Farsça gibi kulağa müzik gibi gelen bir lisanı tercih ederim. Türkiye gibi bir şark ülkesinde, Türkçe gibi bir şark dilinde de edebiyat yapacaksanız, nazım kullanacaksınız Arap ve Fars edebiyatından faydalanmak zorundasınız; bunun için de Arapça ve Farsça bilmek ve kullanmak zorundasınız. Aksi halde Burhan Felek'in bu ironik şiiri gibi şeyler ortaya çıkar...

Tad verdi nedenler ve betiklerle sorunlar
İişmiş görünüptür televizyonda karınlar
Ussal ve dörütsel yaşamın öykülerinde
İnsancıla sığmaz bu koşutlarla yapıtlar
Dersin: “ulusun istemi toptan egemendir.”
Öyleyse bayım işbu yapıtlar ne dümendir
Vazgeçmez ise işbu kurum böyle tutumdan
Artık bizim her işimiz sağ ve esendir.



Celal Hoca haklı. Kelimelerden bahsetmiyor. Dil yapısından bahsediyor.

Dil yapısı diye birşey yok, çekimi yapılıyor. Farsça kökenli bir kelimeyi alıp Türkçeleştirilip çekimini yine Türkçe'ye uyacak şekilde ama Farsça yapıyorlar. 1000 seneden fazla aynı yazıyı ve dili kullandı bu adamlar. Sanki 1000 senedir herkes Arapça biliyordu, Farsça biliyordu da öyle yazdı.
Ha divan edebiyatı yapacak, yazacak adam da bir zahmet Farsça, Arapça bilsin de öyle yazsın. Yoksa padişah birine kızdığı zaman Arapça sövmüyor; ulan bilmemne ettiğimin köstebek kılıklı püzevengü diye sövüyor.

Bahsedilen şey dışarıdan kelime almak değil. Elbette dil dışarıdan kelime alacaktır, kanun da çıkarsan bunun önüne geçemezsin zaten. Bahsedilen şey dışarıdan alınan kelimeler değil, dil bilgisi kuralları.



Osmanlıca bir konuşma dili değildir, yazı dilidir. Siz, "Osmanlıca=Türkçe+Arapça temelli Fars alfabesi" şeklinde bir fikre sahip olduğunuz için Osmanlıca'yı tam anlayamıyorsunuz.



Osmanlıca'nın dil bilgisi kuralları ile şu anda kullandığımız dil bilgisi kurallarının alakası yoktur. Osmanlıca'nın dil bilgisi kuralları Arapça ve Farsça'dan alınmadır. Osmanlı'ca ism-i fail, ism-i meful gibi gramer yapıları vardır. Bunlar olduğu gibi Arapça'dan alınmıştır. Tamlamalar yine Arapça ve Farsça'dan aynen alınmıştır:



Şeyhü'l-İslam (Arapça)

Ordu-yı Hümayun (Farsça)



Bunlar sadece kelime çekimi öyle diyerek geçiştirilemez. Bütün bir Osmanlı yazı dili bu kurallar üzerine oturtulmuştur. Bunlar o yazı dilinin temelidir ve dil bilgisi kurallarıdır. Bunları bilmeden Osmanlıca algılanamaz.



Padişah meselesine gelirsek; tekrarlıyorum. Osmanlıca bir konuşma dili değildir. Konuşurken zaten kimse Arapça Farsça çekimleri ya da tamlamaları (deyimler hariç) kullanmaz. Padişah Türkçe konuşur, halk Türkçe konuşur. Ama Osmanlıca yazar.



Buna isteyen istediği kadar karşı çıkabilir. Eğer karşı çıkan kişi Osmanlı yazı diline hakimse art niyetlidir. Hakim değil de konuşuyorsa bir şey bilmiyordur. Ben de uzatmam daha fazla.

İyi güzel de söylediğin şeyin gayet normal olduğunu anlamıyorsun. Dönemine göre değerlendirmek denen birşey var.

1000 küsür senelik bir gelenekten bahsediyoruz burada. Üstelik geçmişte bizim dilimizde olmadığı için kullanım alanına göre Arapça yahut Farsça'dan alınan kavramlar, elbetteki o gelenekte Arapça veya Farsça kuralına göre fakat Türkçeleştirilerek kullanılmıştır. Bu durum Türkçe'ye halel getirmez zira Osmanlı'dan önce zaten o kavramlar Türkçe'de yok. Hatta Osmanlı'dan önce çok uzun bir süre Türkçe resmi dil olarak dahi kullanılmamış, kimi Arapça kimi Farsça resmi dil olarak kullanmış, resmi dili Türkçe yapıp bu kavramları Türkçeleştiren zaten Osmanlı.

Ayrıca Osmanlıca sadece bir yazı dili değildir; resmi dildir. Bir memurun devlet yazışmasında kullandığı dil ile hatıratında kullandığı dil aynı değildir. Bugün dil yapısının değişmiş olması bu durumu değiştirmiyor, o gün de resmi yazışmaların dili ve üslubu ağırdı, bugünün resmi yazışmalarının dili de bugünkü dile göre ağır ve farklı bir üsluba sahiptir. Şu fazla gereksiz akademik kafadan bir çıkın artık. Herşeye bu kadar tutucu akademik açıdan baktığınız için bir süre sonra kavramlar birbirine giriyor.
En başından beri diyorum ki resmi yazışma ve edebiyat dili farklıdır, günlük kullanılan dil farklıdır. Fermanların müsveddeleri mevcut; onu açıp bakan ne dediğimi anlar. Bundan böyle şol adem şöyle desin falan diye başlar, son halini o üslubu bilmeyen kimsenin anlamayacağı kadar ağır bir yazı haline gelir. Yani benimle aynı şeyi söylüyorsun ama akademik kafayla söylediğin için anlaşılmıyor.

Ben gramerden, yani dil bilgisinden ve dilin kaidelerinden bahsediyorum. Sense üsluptan, kelimelerden bahsediyorsun. Aynı şeylerden bahsetmiyoruz.



Son paragrafta dediğim gibi uzatmayacağım.

Kelimelerden bahsetmiyorum, dilin üslubundan, neden nasıl ve en önemlisi nerede öyle bir gramer yapısı kullanıldığından bahsediyorum. Dediğim gibi, fazla akademik kafa zararlıdır. Hayırlısıyla şu tezi bir ver, normal çalışma düzenine bir geç de o zaman anlayacaksın.



J
9 yıl
Yarbay

adam hakli.

osmanlica dil kabul edilse bile ne oldugu belli olmayan kirma bir dil olur.

dil yapisi bile belli degil.

turkce olsa yabanci sozcukler dile girmis bile olsa yine turkce dil bilgisi ile yazilir konusulurdu. oysa osmanlica denilen dil alti kaval ustu seshane olmus.

ornegin soyle bir cumle var : Şeb-i yeldayı müneccim, muvakkit ne bilir? müptelâ-i gâma sor geceler kaç saat?

burada turkce dil bilgisi kurallarina uyumluluk goremiyorum.



B
9 yıl
Er

Trollerin piri ve üstad-ı azam'ı bu sefer ne saçmalamış diye girdim ama sıradan bir ifadeyle karşılaştım.

Konuyu açan arkadaş kusura bakma ama bu üzerine konu açılacak bir konu değil maalesef.



< Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >

D
9 yıl
Yüzbaşı

Osmanlıca karma bir dildir. Öyle bir dilde yok uydurmadır.



Neyse eskide kalmış gerek yok osmanlıcaya.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
T
9 yıl
Yarbay

T
9 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Hangi reis? Ben cumhur-u reisi biliyorum bir tek


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @Tarja Turunen
T
9 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: the little prince

Hangi reis? Ben cumhur-u reisi biliyorum bir tek

Cumhur-u reis zaten yedi cihanin sultani uzun adam



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >