1. sayfa
|
Bu soruları kendine sorup da kafayı yine ahmağın tekidir. Çünkü bilinmesi , öğrenilmesi çok kolay olan bu soruların cevabını bu zamanda bulamamak hiç özür değildir. Ana rahminden geldik pazara, bir kefen aldık döndük mezara diye hayatı tek cümle ile özetlemiş Yunus Emre Hazretleri. İşte hayat budur. |
| “Eğer bir kuş ne öttüğünü, neden öttüğünü ve nasıl öttüğünü açıklayabilseydi, ötmeyi keserdi.” Paul Valery |
|
Büyük ana bütünün illüzyon içinde kendini bütünden ayrı hisseden parçasıyız. Amacımız yaşadığımız deneyimlerle ruhsal olgunluğumuzu gitgide artırak yine ana bütüne karışabilecek kadar kendimizi geliştirmek. Yani tekamül etmek. Yani insan bedenimizle ve ruhumuzla evrimleşmek. Yani olup yine O'na dönmek. Böylece ana bütüne evrendeki bir kum tanesinden bile ufak bir katkı sağlamak. Nitekim, nasıl ki sayıların sonu yoksa, olmanın da sonu yoktur. Not: Bu yazdıklarım değerli bilgilerdir. Her yerde yoktur. Kıymetini bilin. |
|
< Resime gitmek için tıklayın > - varoluş üzerine monolog - "varoluş, paradoksların en iğrenç olanıdır, ortaya çıktığı ve kaçınılmaz olarak geri dönmeye mahkûm olduğu hiçliğe bir hakarettir. hiç kimse doğmayı seçmemiştir, hiç kimse bilinç ayrıcalığını talep etmemiştir, ancak kendimizi bu kozmik saçmalığa, tek motifin acı çekmek olduğu bu absürt tiyatroya atılmış buluyoruz - varlığın özü. yaşam, biyolojik bir kazadan, bir entropi kusurundan, amaçsızca kendini sürdüren bir süreçten, tüketime ve çözülmeye doğru amansız bir dürtüden başka bir şey değildir. uçurumu teselli edici yanılsamalarla örtme girişimleri yapılır: anlam, aşk, güzellik. ancak bunların hepsi boşluktaki geçici titremelerdir, mutlak önemsizliğin apaçık gerçekliğini gizlemek için tasarlanmış dilsel aldatmacalardır. varlığın boşunalığının nihai kanıtı, kendi ağırlığını taşıyabilmesi için haklı gösterilmesi gerektiğidir. içsel değere sahip olan şey, gerekçelendirmeye ihtiyaç duymadan kendini gösterir; varoluş ise, aksine, umutsuzca kendine tutunan bir hastalıktır, kendisini ortaya çıktığı boşluğa doğru sürükleyen kapalı bir ızdırap ve çürüme devresidir. evren kayıtsızdır, bilinç bir kazadır, irade bir yanılsamadır ve umut, beklemenin işkencesini yalnızca uzatan şekerli bir zehirdir. her bağ bir zincirdir, her nefes bir cümledir, her an, başlangıcı ve sonu olmayan, yalnızca acının sonsuz tekrarından oluşan bir döngünün saçmalığına bir övgüdür. yıldızlar solar, imparatorluklar çöker, tanrılar yok olur ve insanlık, yalnızca boşluğun hüküm sürdüğü anlamı şekillendirebileceğine inanarak uyanamadığı ateşli bir rüya içinde kıvranır." l'absent - s.s. "her gün, anlamsız yükümlülüklerin mekanik bir tekrarı, varoluşlarına anlam vermeye inatla çalışan bir grup varlığın, başkalarını da aynı uçuruma sürükleyerek yönettiği boşluğa doğru zorunlu bir yürüyüştür. kendi işe yaramazlığını kabul edemeyen insan, amaçlar, görevler, ahlak kuralları, ritüeller icat eder; tüm bunların bir anlamı olduğuna, dünyadaki varlıklarının onları doğuran biyolojik kazadan daha fazlasıyla haklı çıkarıldığına kendini inandırmak için küçük, gülünç tiyatro oyunları. böylece jestler, sözler, beklentiler ve talepler çoğalır. kişi etkileşime girmeye, kolektif yanılsamayı paylaşıyormuş gibi davranmaya, büyük önem oyununa katılmaya zorlanır. ama gerçek şu ki, bu konuşan bedenler, uydurulmuş arzular, gülünç hırslar geçidinden daha işe yaramaz hiçbir şey yoktur. her şey, apaçık olanla yüzleşmekten kaçınmak için çaresiz bir girişime indirgenir: hayatın hiçbir anlamı yoktur ve yine de yenilgiyi kabul etme korkusuyla sürdürülmeye devam eder. her insan, kendi boşluğuna tahammül edemeyen ve başkalarının da onu doldurmasını talep eden uyumsuz bir varlıktır. acı empoze edilir, varoluş zorunludur, döngü tekrar eder. ve ondan kaçma düşüncesi bile neredeyse akıl almaz bir hal alır çünkü biri oynamayı reddederse, tüm aldatmacaya meydan okur. böylece kişi, her gün kendi kaçınılmaz farkındalığının ağırlığı altında ezilirken, kalmaya, nefes almaya, başkalarının aptallığına katlanmaya zorlanır." l'absent - s.s. |
| ashes to ashes, dust to dust |
| Hayır yok ölünce yok olup gideceksin zaten o yüzden yaşadığın sürece hayatın tadını çıkar |
| Şu insanların yarım aklı ile şu geçici dünyada inşa ettiği adalet ile kötülük yapanlara ceza uygulanırken, kurallara uymayanlara haddi verilirken, bir insan öldürünce ömür boyu hapis veya idam ile infaz edilirken, milyonları katleden firavun, nemrut, cengiz, hitler, stalin gibi diktatörlerin yaptıkları ise sana göre hepsinin yanına kâr kaldı, sana göre bunlar yaptıklarıyla gitti ve bunlara böylece yok olup gittiler ve bu yaptıklarının hesabını vermeyecekler mi? |
vermeyecekler.. sen Hitler dede, milleti böcek gibi ilacladı diyorsun ve simdi de cehennemde falan sanıyorsun degil mi? ama tüm insanlığı kökünden yok etseydi, yine de hesap vermezdi. bahsettiğin diğerleri, stalin cengiz falan da hepsi aynen o sekil.. |
|
@Headlong Into Carnage Şu insanın bile dünyada kötü insanlara karşı kendi yasaları , cezaları mevcutken, koca alemde milyonları öldürdükten sonra hiçbir ceza almadan ölenler kurtuluyor diyorsun, yanlarına kâr kalır diyorsun. Bir insanda iman olmayınca akıl da olmuyor işte. Böyle saçma sapan abuk sabuk düşünceler sahibi olabiliyor. |
|
Gercekte, senin one surdugun sey, yani adalet mevzusu sacma ve cocuksu. Cezalar insanlarin icat ettigi seyler, evren ve doganin ceza anlayisi yoktur, evren boyle calismiyor. Tum dunyayi son ferdine kadar yok edebilseydin, evrendeki tek bir yildizin ya da bir atomun bile umurunda olmazdi.. Yok ettiklerin atonlarina dagilirlardi ve evrene geri donerlerdi evren yine bir sey kaybetmezdi.. Poncik adalet arayisi ve bundan anlamlar cikartmak cocuksu ve sacmalik Bunlar evreni ve dogayi anlayamamaktan ve daha da kotusu anlamaya direnmekten kaynaklaniyor. |
| Çünkü durursak içimizdeki boşluk bizi yutar; o yüzden koşuyoruz, egoyla koruyor, egoyla yanıyoruz, soru sorup kendimizi yiyoruz ama hayat bir an bile durmuyorsa demek ki hâlâ umut var, o umut da bu mücadeleye değiyor. |
| Hayatı ciddiye almam ama dikkate alırım |
| dikkate almak = ciddiye almak |
1. sayfa
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >