AurorAbeam tebrikler çok güzel sorular sorarak olaya derinlik kazandırdın bende detay ve kanıt vererek açıklıyayımda anlaşılsın matrix ![]() Bölüm 3 : Matrix'in Kuruluşu Yıl, 2100 Kendilerinin enerji kaynağı olarak kullanılmasını hiçbir insan kabül etmiyordu ve karşı geliyordu, karşı gelenler öldürüldü. İnsanları bayıltarak kullanmayı deneyen makineler bayılan vücudun metabolizmasının yavaşladığını ve elde edilen enerjinin düştüğünü biliyorlardı. İnsanları zihinleri açık bir şekilde kontrol altında tutmanın yollarını arayan makine ırkı bu mekanizmayı geliştirmeyi başardı. < Resime gitmek için tıklayın > Zero One etrafında devasa tarlalar oluşturdular, bu tarlalarda bulunan milyonlarca pot kapsülleri içinde insan vücudunu fizyonun yeni bir türüyle birleştiren makineler, her bir bedeni bilgisayar tabalı olarak kurdukları sanal bir dünyaya bağladılar. < Resime gitmek için tıklayın > İnsanlar bu sanal dünyada yaşadıklarını zannederken, tamamen açık olan zihinleri, bedenlerinin maximum enerji üretmesini ve makinelerin ihtiyaç duydukları enerjiye kaynak olmalarını sağlıyorlardı. İşte bu sistemin tamamına Matrix dendi. < Resime gitmek için tıklayın > Matrix sisteminden gelen bu enerji, büyük enerji hatlarıyla Makine Şehri'ne gönderiliyordu ve makineler olağan faaliyetlerini bu enerji türüyle gerçekleştirebiliyorlardı. Matrix içinde herbir insanın bir hayatı, bir ailesi, bir işi ve arkadaşları vardı. Yani 1999 dünyası yapay olarak 2100'de gerçek kılınmıştı. Gelin Morpheus'un Neo'nun uyanış döneminde ona bu gerçeği anlatırkenki sözlerine kulak verelim; " Gerçek Nedir ? Gerçeği nasıl tanımlarsın ? Eğer hissedebildiklerin, kokusunu alabildiklerin, tadıp görebildiklerinden bahsediyorsan, onlar sadece beynin tarafından algılanan elektriksel sinyallerdir. < Resime gitmek için tıklayın > Bu, senin bildiğin dünya. 20. yy'ın sonlarındaki haliyle. Şuan sadece bir interaktif similasyonun parçası ve biz buna Matrix diyoruz. Sen bir düş dünyasında yaşıyordun Neo, işte dünyanın bugün için hali bu. Gerçeğin çölüne hoşgeldin. Peki Matrix Nedir ? Kontrol.. Matrix, bilgisayar tabanlı bir düş dünyasıdır. Bizi kontrol altında tutmak için üretilmiştir. İnsanoğlunu başka birşeye dönüştürmeye yarar |
Ben de diyorum Zion da bir simülasyon. Makineler de Zion'a ulaşmak istiyorlar yani aynı boyuttalar. Makineler de simülasyona dahil. |
[uyarı: http://denbeste.nu/Chizumatic/tmw/TheMatrix.shtml adresindeki steven den beste tarafından yapılmış matrix yorumunun çevirisidir. spoyler doludur] 22 yüzyıl dolaylarında insanlarla makineler arasında savaş çıkar. savaşı makineler kazanır. makineler insanlara hizmet etmeleri için dizayn edilmişti. ama aşırı gelişmiş zekalarıyla insanlara isyan ettiler. makinelerin zaferi tamamıyla başarıya ulaşmamıştı çünkü hizmet etmek için dizayn edilmiş makineler için insanlar olmaksızın varolmanın bir anlamı kalmıyordu. ilk filmde insanların makinelere gerekli enerji kaynağı olarak kullanılması sebebi tamamıyla bir düzmece. insanlar enerji üretmez, tüketir. gerçek, matrix içinde tutsak bulunan insanlar sayesinde makinelerin kendilerine yapacak şeyler buluyor olması. bir yandan varoluş sebepleri olan "insana hizmet etmek"i yerine getirirken diğer yandan insanların boyunduruğu altında olmama paradoksuna makineler tarafından getirilmiş bir çözümdü matrix. insanlar makineler tarafından köleleştirildi ve böylece makineler insanlara "kendi istedikleri gibi hizmet etme tasarrufu"na sahip oldu. bu amaçla insanlar kontrolün tamamıyla makinelerin elinde olduğu sanal dünya matrix'e yerleştirildi. matrix'in 4 versiyonu vardı. ilk matrix (v1) architect tarafından dizayn edilmişti ve o kadar mükemmeldi ki hemen çöktü. çünkü sıkıcıydı. içerdeki insanlar kendi durumlarına isyan ettiler ve matrix'in yapı mantığı çerçevesinde ortamı yok etmeye başladılar. sistem mantığı isyanın bastırılması için bütün insanların öldürülmesi gerektiğine karar verdiğinde architect simülasyonu kapattı, insanları geçici bir koma içerisine soktu ve yeniden denedi. matrix v1'in sorunu insanları uğraştırabilecek düzeyde karmaşık olmamasıydı. ama baştan aşağı tutarlı ve yeterince karmaşık sanal gerçeklik yapabilmek architect'in yetenek sınırlarını aşıyordu ve elinde bulunan tek kaynaktan bir bölümünü ödünç aldı: insanlık tarihi. matrix v2 sanal gerçekliğe aktarılmış amerikan devrimi'yle başlayacak şekilde yeniden yüklendi ve bir süre devam ettikten sonra insan nüfusunda yine sıfıra inme baş gösterince başarısız oldu. tüm insanlar ölmeden architect yine sistemi kapattı. bir insan matrix'te öldüğünde gerçek hayattaki vücudu da yok ediliyordu çünkü artık o insanla yapılacak başka bir şey kalmıyordu. bu yüzden "vücut akıl olmaksızın yaşayamaz", bu felsefi bir cümle değil, architect'in matrix'i kodlarken yaptığı tercihti. her iki matrix versiyonundaki sorun insanların soyunun bir zaman sonra tükeniyor olmasıydı. matrix hep böyle çalışmaya başlarsa bütün insanlar yok olacak ve makinelerin de var olmasının bir anlamı kalmayacaktı. ne yapılması gerekiyordu? architect problemi kendisini çözemediğine karar verdi ve kendisinden farklı yetenekleri olan bir yardımcı olan oracle'ı yaptı. architect her zaman mantığı ile hareket eden bir hesaplayan adamdı. oracle ise tam tersine sezgileriyle hareket eden bir yapıya sahipti. architect ona istediği çözümün ana hatlarını gösterdi ve o da bir çözüm buldu. matrix v2'yi çöküşe götüren neydi? simülasyon içindeki insanların yeteri kadar özgür iradesi yoktu. olayların meydana geliş sırası büyük ölçüde önceden belirlenmişti. bazı çeşitliliklere bir derece izin verilse de v2 ve v3'teki olayların gelişim yönü insanlık tarihinin 19. ve 20. yüzyılını baz alacak şekilde belirlenmişti. kelebek etkisine maruz kalmamanın ve kontrolü elden kaybetmenin tek yolu buydu. matrix'e bağlı insanlar bu sanal gerçeklik içince yaşıyor, sanki ordaymış gibi duyularıyla uyarılar alıyor, gördükleri şeyler üzerinde kararlar veriyor ve her şey yolunda gittiğinde olayların önceden belirlendiği şekilde meydana gelmesi için simülasyonun onlardan istediği şekilde kararları veriyorlar. fakat insanlar olması gerekenden aykırı davrandıkça farklı kararlar vermeye başlıyorlar. bu arada olaylar önceden belirlendiği şekilde meydana gelmeye devam ettiği için insanlar sebep-sonuç ilişkisinin koptuğunu, yapmak istedikleri ile meydana gelenler arasında uyuşmazlık olduğunu farkediyor. "sağa dönmek isterken neden sola döndüm? gerçekte özgür değil miyim yoksa? kendi kaderimi gerçekten ben mi kontrol ediyorum?" matrix'deki sorun kaderin önceden çizilmiş olması --- ve neo gibi insanlar bu duruma içsel olarak tepki veriyorlar. insanlar olayları bir dereceye kadar etkileyebiliyorlar. bu gerekli çünkü her şey olması gerektiği gibi giderse birçok insan hemen bunun farkına varırdı. aykırı insanlar yeterince kandırılamayıp başka yollar denemeye başlar ve sayıca belli bir çokluğa ulaşırsa simülasyonu rayından çıkarıp yıkıma doğru sürükleyebiliyorlar. işte matrix v2'yi çöküşe götüren de buydu. insanlar gerçekte bir simülasyon içinde olduklarını bilmiyorlar; bildikleri şey, sonuçları ne olursa olsun kendi geleceklerini kontrol etmek istedikleri. "sorun seçim yapabilmekte". sonuçları ne denli kötü olursa olsun kendi seçimlerini yapabilmek. sonuçlar gerçekten de çok kötüydü. ulaşılan nihai sonuç insanların simülasyon ortamında kitlerlerce ölümüne ve böylece matrix'e bağlı çoğu insanın gerçekten de ölmesine yol açtı. oracle sistemin çökmesini önlemek için isyan eden insanların matrix'ten çıkarılması gerektiği sonucuna ulaştı ama architect gerçekten çok gerekli olanlar dışında kimsenin dışarı çıkmasını istemiyordu. sistemin çökmesini önlemek için yeteri kadar kimseye izin vermeyince de sistem yine çöküyordu. ama matrix v3 buna çözüm bulacak bir şekilde tasarlandı: seçilmiş kişi. matrix v3 programcıların "reset loop" dedikleri "başa dönüm" ile yüklendi. bu, sistem bir süre devam ettikten sonra kendini tekrar en başa alması demek. bazen bir mühendislik hatası olarak ortaya çıksa da kimi zaman bilerek yapılırdı çünkü gittikçe artan gereksiz bilgiyi temizlemenin tek yolu buydu. "başa dönüm"ler her zaman kötüdür çünkü altında yatan sorunu uygun şekilde nasıl çözeceğini bilemeyen programcının kendi programını hacklemesine neden olur. matrix'de gittikçe artan gereksiz çöplük, isyancıların gittikçe çoğalan sistemle uyumsuzluklarıydı. başıboş bırakıldıklarında v2'deki aynı çöküşe neden olacaklar, insan nüfusu yine toplu kıyıma uğrayacak, makineler de duruma müdahale etmek için matrix'e bağlı insanları gerçekten öldürecekti. architect gereken çözümü bilmiyor ve pek de çözüm arıyor gibi görünmüyordu. bunun yerine çözümü her birkaç yüzyılda bir sistemi tekrar başa almakta buldu. v3'ün yüklenmesi sadece programlamada değil fiziksel anlamda da çok büyük mühendislik gerektirdi. sistemden çıkarılan asilerin gerçek dünyada gönderileceği bir şehrin (zion) kurulması gerekti. şehir 24 insan, onların hayatta kalmalarını sağlayacak makineler, her işi yürüten makine-yapımı merkezi bir bilgisayar ve insanların korsan yollardan sisteme girmelerini sağlayan gemilerden müteşekkil kuruldu. zion'dan insanların matrix'in içine girecekleri açık bir arka kapı bilerek sisteme yerleştirildi ve matrix'ten çıkarılan asi insan bedenlerinin gönderileceği ikinci bir çıkış yapıldı. ölenler geri dönüşüm tarlalarına yollanırken asilerin bedenleri zion'dan insanların onları almalarına izin verilen okyanusa gönderildi. zion'dakiler bu yolla bir yere ulaştıklarını sanıyorlardı ama aslında bu onları göreviydi. değişim çok büyük olmasına rağmen bu aslında yeniden bütünüyle baştan bir tasarım değil, v2' üzerinde yapılan bir hackti. v2'de simülasyon mantığına karşı gelen ve gerçekte bir simülasyon içinde olduğunu bilmese de onu yıkmaya çalışan insanları bulup yok etmek için ajanlar ve diğer güvenlik önlemleri vardı. bunları v3'te yeniden programlamaya gerek görülmedi ve böylece v2'den kalma görevleriyle matrix'e zion'dan giren insan ajanları avlamaya başladılar. architect bunu bir hata (bug) olarak görmedi; tam tersine matrix'deki insanları dışardan gelip uyararak bir sürü insanın dışarı çıkarılmasına ve böylece sistemin tekrar çöküşüne neden olacak zionlu ajanları önlemeyi sağlayan bir kontrol mekanizması olarak gördü. bu yolla sistemde toplanan "gereksiz artık oranı" oldukça düşünce sistem önceki gibi birkaç yılda çökmeyip birkaç yüzyıl çalışır hale geldi. ama yine belli aralıklarla tekrar en başa getirilmesi (reset) gerekiyordu. oracle matrix'in içine yerleşip gereksiz artık oranını izlemeye başladı ve sistem yıkıma doğru yaklaşınca bir insanı "seçilmiş kişi" olarak belirleyip ona -seri boyunca neo'nun da kullandığını gördüğümüz- özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan özel sistem koduna giriş yetkisini verdi. bu v3 için bile kabasaba bir çözüm yolu idi. başa dönmek için reset atıldığında zion nüfusu da sadece 24 kişi ile başlayacak şekilde yok ediliyor, matrix 1790 yılına geri dönerken o zamanın nüfusuna denk olması için 2000 yılında ulaşılan nüfusun büyük bir bölümü de yok ediliyordu. zion nüfusunun yok edilmesi ilk başta pek de gerekli gibi görünmüyordu. bir nedeni zion'un giderek büyüyerek matrix üzerinde daha da etkili olmasını engellemekti. ama asıl sebep architect'in pek yaratıcı olmamasıydı. her başa dönüldüğünde her şeyin eskisi gibi aynı olmasını istiyordu. zion v3'ün bir parçası olarak inşa edildiğinde 24 kişi ile başlanmıştı ve architect'e göre her başa dönüşte yine sadece 24 kişi kalmalıydı. oracle bu çözümü pek kaba ve kabul edilemez buluyordu. v3'e beş kere reset atıldı. beş kere oracle'ın seçtiği kişiler aracılığıyla kontrollü şekilde başa dönüldü. her defasında da insanların büyük çoğunluğu makineler tarafından öldürüldü. oracle sistemin büyük bir kıyımla tekrar başa dönmeden devam edebileceği daha temiz bir çözüm bulmak istiyordu. üçüncü filmin adı "matrix devrimler"di ve devrimci burada oracle'ın kendisiydi. v3'teki çzöümü bizzat oracle'ın kendisi bulmuş olsa da architect'i başa dönüş konseptinin kabul edilemez olduğuna bir türlü ikna edememişti. architect'e göre her şey yeterli ve iyi çalışıyor görünüyordu. bir kaç yüzyılda bir insan nüfusunun büyük çoğunluğunun kırılmasına pek de aldırış etmiyordu. oracle sonunda matrix v3'ü gizlice hacklemekten başka çaresi olmadığına karar verdi. oracle sistemi hackledi ve architect'in bilgisi ve izni olmadan matrix v4'ü yarattı. yaptığı değişiklikler v1 ile v2 arasında ya da v2 ile v3 arasında yapılan değişikliklerden çok daha küçüktü. ortaya çıkan şey daha çok v3.1 gibiydi. ama değişiklikler oldukça hayatiydi çünkü sisteme reset atılmasını önlüyordu. yaptığı hack iki bölümden oluşuyordu. ilk olarak seçilmiş kişiye verilen özel kodu değiştirdi. ikinci olarak da ajan smith'i yarattı ve onun da özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan kodu simülasyona yerleştirdi. seçilmiş kişi bir insandır; neo bir makine değildir. fakat o özel bir insandır, çünkü matrix sistemi ona özel yetenek ve güçler vermiştir. bu v2'den v3' geçişe neden olan ayarın bir parçasıydı. oracle neo'ya bu ayrıcalığı veren kodu kırdı ve ona bundan daha fazlasını verdi. ve seçilmiş kişiyi seçme zamanı geldiğinde oracle sistemi başa almaya itiraz edecek birini seçti ve bunun kim olduğunu da morpheus'a söyledi. önceki beş seçilmiş kişi hep oracle tarafından seçilmiş ve bunlar insanların dörtte üçünün ölümüne sebep olsa bile başa dönmekten başka seçenekleri olmayacak şekilde architect tarafından manipüle edilebilecek halde olanlardı. ama neo başa dönmeyi reddetti. v3 ayarı da başarısız olmuştu. kontrollü reset olmayacaktı. yıkım yakındı. architect'in neo'ya söylediği "insanoğlunun geri dönülemez gerçek sonu" palavrası doğru olmasa da yıkım oldukça büyük olacaktı. oracle'ın diğer hacki ajan smith'i yaratmasıydı. standart bir ajan kodu ile başlayıp onu daha da geliştirdi. smith işine diğer ajanlardan daha odaklı ve takıntılıydı. smith ayrıca seçilmiş kişiyi devamlı takip edecek şekilde programlanmıştı. smith seçilmiş kişiyi takip edip hep onun önüne çıkacak, seçilmiş kişi sonunda smith'i yok edecek böylece oracle'ın smith ile ilişkilendirdiği temel değişiklikleri harekete geçirecekti. oracle smith'i diğer programların yaptığı gibi her şeyi rapor edecek şekilde programlamamıştı. smith sistem içinde kendi başına hareket eden ilk program da değildi. matrix içinde merovingian gibi kendi başına buyruk birçok program vardı. oracle bu fikri de buradan almıştı. ama smith "ölünce" (sistemden çıkarılınca), oracle'ın sistemde yaptığı temel değişiklik çalışmaya başladı. oracle seçilmiş kişide yaptığı gibi smith'e de en dikkate değeri kendini klonlamak olan özel yetenekler vermişti. smith matrix'i ele geçirecek, sonra oradan çıkıp makine şehrini ele geçirmeye çalışacak şekilde programlanmıştı. smith bunun farkına varmış, ama değiştirmeye gücü yetmemişti. oracle'ı kendine klonlarken de ona "anne" diyerek oracle'ın kendisini yarattığının farkında olduğunu göstermişti. oracle bir devrimciydi. makineleri matrix'i her defasında sert bir başa dönüş ile yönetmeye devam edemeyeceklerine ikna etmeye çalışıyordu. neo'yu seçilmiş kişi yaptı, neo da çöküş olmadan önce matrix'e güvenli reset atmayı reddederek makineleri simülasyonun başarısızlığıyla yüzyüze getirdi. ama bu yeterli değildi. bu sadece seçilmiş kişinin başa dönüş kodlarını "çekirdek"e yerleştirerek daha temiz bir kontrollü başa dönüş gerçekleştirmesi yerine makinelerin insanların toplu ölümlerinden sonra matrix'e reset atmak zorunda kalması demekti. architect'in neo'ya "bir dereceye kadar kabul edebileceğimiz ölüm oranı var" derken demek istediği de buydu. makineler kontrollü reset ile insanların %75'ini kaybetmek yerine sistemin çökerek insanların %98'inin ölmesini hiç de istemiyorlardı. ama v1 ve v2'de bu olmuş ve makineler ayakta kalmayı başarmışlardı. oracle'ın makineleri anlaşmaya zorlayacak başka bir şeye ihtiyacı vardı. işte bu yüzden ajan smith'i yarattı. onu makinelerin varlığına doğrudan tehdit oluşturacak ve ancak seçilmiş kişinin yardımıyla yok edilebilecek şekilde tasarlanmıştı. ajan smith'in belirsiz de olsa hissettiği smith-neo ilişkisi işte buydu. neo'nun elindeki pazarlık kozu şuydu: benimle anlaşın yoksa smith sizi yok edecek. neo ne istiyordu? oracle'ın ondan yapmasını istediği şeyi: periyodik resetlerle insanoğlunun büyük bir kısmının kıyımının durdurulması. eğer makineler kabul etmezse neo onlarla birlik olmayacak ve smith makineleri yok edecek. makinelerin neo'nun teklifini kabul etmekten başka çareleri yoktu. ve onlar makine oldukları için oracle'ın vekili olan neo ile yapılan anlaşmaya sadık kalacaktı. peki neo nasıl yardım edecekti? bu oracle'ın seçilmiş kişinin kodunu modifiye ederken yaptığı bir şeydi: neo, oracle smith'i yaratırken yaptığı bir arka kapı aracılığıyla smith'in koduna girmesini sağlayan şifrelere sahipti. bu, seçilmiş kişinin "çekirdek"e girip simülasyonu resetlemesine izin veren şifreler ile aynı mekanizmaydı. neo ancak smith ile yaptığı son savaşta bunun farkına vardı: smith'in kendisini yutmasına izin vermeliydi. böylece şifreleri aktive edip makinelerin smith'i ve tüm kopyalarını matrix'ten silmesini sağlayacak arka kapıyı açtı. (bir olasılık: neo'nun şifreleri smith'in kodu içinde bulunan ve smith ve diğer tüm kopyaları yok edecek şifreleri içinde bulunduran bir kasayı açtı) yapılan anlaşma gereği başa dönüş mekanizmasının kaldırılmasıyla oracle matrix v4'ün büyük insan kıyımlarıyla çökmeden devam edeceğinin sağlanacağını nasıl düşünüyordu? v3'teki sorunun makineler tarafından yeteri kadar insanın dışarı çıkmasına izin verilmemesi olduğunu düşünüyordu. çözümü ise şuydu: eğer dışarı çıkmak isteyen tüm insanlara izin verilirse simulasyon içinde nihilist insan kitleleri oluşmaz, simülasyonu yıkıma uğratacak başkaldırı olmaz ve böylece matrix'e bağlı insanların kitelesel kıyımına gerek kalmaz. çözüm yürüyebilecek mi? bunu oracle bile bilmiyor ama öyle düşünüyor ve çözümün en azından v3'teki başa dönüş periyodundan çok daha uzun süreceğinden emin. üçüncü filmin sonunda oracle'ın architect'e anlatmaya çalıştığı şey de işte buydu. alıntı: (netizen, 22.03.2006 23:24 ~ 23:37) #9308062 |
matrix'in içine girdiğiniz zaman sadece zihninizle orada olabiliyorsunuz , bedeniniz gerçek dünyada kalıyor.bane (Smith'in ele geçirdiği adam) tam matrixten çıkacakken Smith onu yakalayıp kendini telefondan zion daki bane'in zihnine kopyalıyor.böylece beden bane'in ama zihin Smith'in oluyor. |
iyide bu insanlar belki anormal davranıp zion dan da çıkmak isteyecekler ? sonuçta zion matrix den daha iyi olamaz ya..eğer daha iyisi varsa neden matrix i onun temelleri üzerine kurmuyorlar? eğer zionda bi simülasyonsa matrixde oluşan hataların zionda olmasıda kaçınılmaz... yani zion nun simülasyon olacağı fikri biraz kısır oluyor açıkcası..şimdi adam matrixden çıkarsa zion danda çıkar...ha yok ziondan çıkamayacaksa matrixide o kadar sağlam yapsınlar hiç çıkmasın ![]() |
Kafam allak bullak oldu yeminle üstteki linkte güzelmiş bu arada. |
+++ savaş gemesinin yani morfiyus reisin gemisinin ismi bile tesaüdf değil ![]() ekşideki arkadaşlarda aynı bizim gibi düşünüp yorumluyor... https://eksisozluk.com/nebukadnezar--2181280 |
Küvezlerde doğan insanlar zaten android benzeri vücutlarında delikler var,matrixe bağlanırken kafalarının arkasına uzun bir Jack giriyor buda beyinlerinde çip olması gerektiğini gösterir,yani küvezlerde doğmuş insanlara genetik olarak yeni özellikler eklenmiş olabilir,telekinezi gibi bu sayede neo makineleri eliyle durduruyor.yani sanal demek için bahane bulmayın. |
Hikaye örgüsünü biliyorum, filmler+animatrixler+oyunda anlatılanları da biliyorum ama: "13- bu sebeple zion adında 2. bir sanal gerçeklik kısmı yaratılır." kısmını nerden çıkardın? Mimar böyle birşey söylemiyor. Ve tekrar ediyorum ki Zion ile kaynak aynı fiziksel dünyada. Ayrıca Zion'un daha önce 5 defa yok edilmiş olması onun sanal olduğunu göstermez. Sadece gerçek dünyadaki insan popülasyonunun makinaların denetimi altında olduğunu gösterir bence. |
Evet tamam ama böyle kabul edersekte bu sefer Neo'nun gerçeklikte ahtapotları durdurduğunu nasıl açıklayacağız? Tıpkı matrix in içinde mermileri durdurduğu gibi. Neo'nun tüm özel güçleri sadece Matrix'te işe yaramalı, kafa aydınlanınca özgürleşince mesihvari bir role bürünüyor uçuyor atlıyor zıplıyor ama matrixte. Diğer türlüsü zaten fizik kurallarına aykırı. Bu nedenle Matrix'in de başlıbaşına başka bir Matrix'in altında çalıştığını iddia edilebilir. Inceptionvari. Tıpkı Windows 8.1 ana makine altında sanal makine olarak Windows XP çalıştırmak gibi. Hem devamlı anormallik tehdidi altında çalışan bir sistemin çökmesi halinde ana sisteme zarar vermesini engelleyebilecek bir B planı da oluşturulmuş oluyor. Ayrıca zion için filmde peşine düşülen bir giriş kodu var? Gerçek dünya ise neden/veya nasıl bir giriş kodu olsun ki? Hatırlarsanız ihanetçi Cipher (Hz.İsa'nın 12 havarisinden biri olan ve Hz.isa'ya ihanet edip yakalanmasını sağlayan judasa gönderme yapar - @demircibu) Chiper şifreyi bilmediğini ancak bilen kişiyi ajan smithin kendisine verebileceğini söyler. Morpheus'a tuzak kurarlar vs.. 20.yüzyıl konseptinde yazılan konsept ; bir önceki cennet tasfirine göre başarı gösterse de yine içinde buglar ve anomalilikler barındırır. Zira makineler hangi denklemi kullanırsa kullansın, insanların %1'i matrix’i reddeder. işte konumuzun öbeğini oluşturun %1'lik bu oran ile ilgili. Bunları tespit edecek ve kanalize edecek bir meşgale daha lazımdı. Bu da ziondu. Filmin en önemli paradoksu ise zion ilg ilgili zaten. Kurtarılmış insanların yaşadığı, gerçek dünyada yer alan bir şehirse nasıl bir bilgisayar giriş kodu oluyor ? Nasıl neo denilen(one) hala yazılım içindeki gibi kodları dış dünyada görebiliyor. Peki one nedir? "one" aslında bir program. Ancak kullanılabilmesi için bir nevi bir bünyeye yüklenmesi gerekiyor. kurabiye ile patch alıyor gibi teoriler de mevcut. Daha önce 5 kere yüklenmiş bu program. yani eski neo’lara yüklenmiş. Neonun amacı ne? Kurtuluş özgürlük sevdası altında matrix’i reddeden insanları yani %1'leri zion denen yerde toplamak. Zeon aslında bir antivürüs programı gibi %1lik kısımdaki kabul etmeden truva/trojen tespit edip karantinaya alıyor. Onları karantinada tutuyor. Biriktirilen bu anomaliler, ana sistemi yani matrix’e yük oluşturur hale gelidğinde yani matrixe fazla kaynak harcatır hale geldiğinde/bi nevii raminin yormaya başladığında zionda toplanmış trojen/truva vari kendisine sorun çıkaranları yok edilmesini sağlamak/silmek ve sonra yeniden aynı işleme başlamak yani. /zeona olan ihtiyaç - zeonun yeniden kurulması. Peki matrix tüm bu reddedenleri nasıl zion'a koyuyor farkettniz mi? Morpheus (Düşler tanrısı -filmde “i had a dream” diye bağırıp durur, insanlara bir rüyayı satar, onları bir rüyaya inandırır @demircibu) ve benzeri kaptanlı gemili programlarla güya bunları kurtarıyor ve zion’a atıyor. morhpus ve trnity (hıristiyanlıkta baba/tanri, oğul/isa ve kutsal ruh üçlemesine verilen ad - @demircibu) de bu amaca hizmet ediyor diğer gemiler ve kaptanlarıda. Kendi kendilerini kurtardıklarını sanıyorlar ama bu böyle bir kısırdöngü. yani "one"ın amacı savaşı durdurmak değil. tam aksine sistem tarafından özellikle yaratılmış bir program. zion yok edilince one programının görevi sona ermiş oluyor. Normalde zion yok edilince one programının görevi sona(neo'lar) ermiş oluyor. One 'ın amaca hizmet eden program oldugunu daha önceki neo dan anlayabiiliriz çünkü kahinin dediği gibi bunlar ya siliniyor ya da sürgünü seçiyor. Şöyle düşünelim gelişmiş bir program yazdığımızı ve bu programda yine gelişmiş denklemler bulunduğunu ama eşitliğin bir ihtimalle sağlanamadığını düşünelim, fakat biz bunu programı yazarken fark etmemiş olalım. bu durumda denklemde eşitlik sağlandığında program duracaktır. ancak sağlanamaması durumunda belki duracak belki durmayacaktır. çünkü biz ona bu durumda yani eşitlik sağlanamaması durumunda ne yapması gerektiğini söylememişizdir. yani program anormal hareketlerde bulunabilir ki bu durum filmde “sürgün” olarak ifade edilmektedir. tıpkı fransız (merovingian) gibi. o da eski bir neo yani "one" programının eklendiği bünye. eski neo yani fransız (merovingian); program amacına ulaşınca ölmek yerine kaçmış, kendine bir suç imparatorluğu kurmuş. bunu nereden anlıyoruz? karısını hatırlarsınız neo'ya merovingian'ın da bir zamanlar-ilk geldiğinde- tıpkı "senin gibiydi" demişti. ayrıca aynen şöyle demişti. "tekrar insana yakın birisi tarafından öpülmenin ne demek olduğunu hatırlamak istiyorum" "seni kıskanıyorum trinity ama böyle bir şey uzun sürmez" .sırf o anları hatırlamak için neo'nun öpmesini istemişti. hem aynı zamanda merovingian sebep ve sonuç açıklamalarıyla neo ve ekibine epey bir şey söyledi matrix hakkında. biraz uzun oldu ama yine bunlar birbirini tamamlayan fikirler oldugundan kopyala/yapıştır sureti ile burada toparladım. |
4 geliyo bakalım bunda dini bir propaganda yapılacak mı http://www.haberler.com/matrix-hayranlari-mujde-4-uncusu-geliyor-9378221-haberi/ |
Arkadaşlar bu filmin hem 1 ini hem 2sini hem 3 ünü defalarca izledim ama nedense tüm taşları yerine oturtamadım.Şimdi aklıma geldi bu filmdeki herşeyi anlamış olan kimse varmı bazı sorularım olacak.. Uzun zaman oldu izlemeyeli ama hala aklımda cogu şey.. |
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.
animatrixi de izlemeyi dene bende uzun bir süre anlamamıştım ama yorumları okudukça falan taşlar yerine oturdu , gerçi hala tıkırdayanlar var ama![]() |
sen benden çok yaşıyacan valla ![]() |
sen sor bilenler yazsın işte hocam neden sorıyım mı diyosun![]() |
Tam olarak anlayamadım açıklarmısın ? |
Bi' dakka neo oyüzden mi 3. filmde Sentinelleri durdurabildi? Turuncu olarak gördü kör olduğu halde:S MATRIX'i biliyor sanırımdım nasıl yahu?E ZION gerçek deilse ne için isyan edildi robotlar ne için isyanı bastırmak istedi gerçek dünya nerede aptal oldm![]() |
iyi ki izlememişim.![]() Benim konuya da bi el atın arkadaşlar. |
Hocam duman ettin ortalığı![]() ![]() ![]() |
The Matrix evreniyle alakalı, diğer internet sitelerinde yer alan çoğu bilginin ve fikrin kaynağı bu konuydu. 12 yıllık bir süreç, 37 sayfa, 735 cevap ve 57 bin küsur görüntülenme var. Seriyi kaç kez bitirdiysem soluğu hep bu konuda alırdım. Bu konuyla birlikte kafam daha çok karışırdı. The Matrix ile alakalı birkaç kitap okuduysam da yine de bazı parçalar eksik kalıyordu. Bugün The Matrix: Resurrections fragmanının arifesindeyiz ve bu film ile birlikte işler daha da karışacak gibi görünüyor. The Matrix serisi sinemada bir devrim gerçekleştirdi, bilim ile felsefeyi harmanlayıp ortaya görsel bir şölen çıkardılar. Bu yeni çıkacak olan film veya filmlerin üçlemenin hatrına izleneceğini düşünüyorum. Tanıtım filminden anladığımız kadarıyla zion 6 kere yeniden yaratılmıştı ve bu olayı döngüye aldıklarını görüyoruz. Bu konuyu bir sinema filmi değil ama dizi olarak Dark'ın çok iyi yaptığını düşünüyorum. Umarım The Matrix: Resurrections, ilk üç filmin gerisinde kalmaz. Şimdiden ilerde izleyeceklere iyi seyirler.