Sam Mendes bir kahramanlık hikayesi yaratmaya çalışmamış aslında. Filmin başarısı dayandığı tarihsel şeffaflık, detaylandırdığı sembolizm ve tabii ki kusursuz teknik kalitesinden kaynaklıdır. Bir... |
Sam Mendes bir kahramanlık hikayesi yaratmaya çalışmamış aslında. Filmin başarısı dayandığı tarihsel şeffaflık, detaylandırdığı sembolizm ve tabii ki kusursuz teknik kalitesinden kaynaklıdır. Bir noktadan diğerine giden protagonist hikaye doğrularıyla ilerlerken kurguyu da asla bırakmıyor tabii ki. Sembolizmi ve anlattığı tarihsel dayanaklar, kesinlikle analizi yapılacak düzeyde kaliteli. Birinci Dünya Savaşı'nın öyküsünün ardında sadece insan yok. Mesaj güvercinlerinden fillere kadar canlılarla iç içe bir düzen mevcut. 1917 bunu hikayeye öyle bir serpiştiriyor ki, doğruluğu asla göz ardı etmiyor. İngilizlerin düzenlediği hendeklerin içerisinde köpek var. Bu köpeğin devamında filmin ortalarında da bir köpeği ölü olarak görürüz. Siperlerden çıkıldığında ölü atlarla karşılaşırız. Cesetlerin belli bölgelerinde fareler ve kargalar vardır. O yılların durumunda hayvan ve insan iç içedir. İkinci Dünya Savaşı sırasında kimyasal düzen çok fazla hakim olduğu için alet - insan odaklı ilerler hikayeler. 1917 filmi, ilk başta bunu gerçekleştirir. Topraklarından arasından çıkan eller, ölü atlara kadar uzanarak No Man's Land filminde olduğu gibi hayvan yardımlı savaş panaromasının hala devam ettiği fotoğrafını sunar. Hikaye odağında ise iki kişi var; Blake ve Schofield. Blake işinin ehli gibi gözükürken Schofield seyirciye daha dönüktür. Temkinli olması, panik halleri bunun göstergesi. Bölgede avcunu tel örgüye kaptırıp kanatır, elini yanlışlıkla ölü bir insanın sırtına daldırır. Çamurdan dolayı da girdikleri bölgedeki su hala pistir. Bu onların (özellikle Schofield) arınmadıklarını gösterir. İkinci sahnenin olduğu yerde bir müzik başlar. Şarkının ismi isehttps://www.youtube.com/watch?v=fxYk7meqT4Q Gehenna. Kudüs'te küçük bir vadi Gehenna. İncil'de, başlangıçta Yahuda krallarının bazılarının çocuklarını ateşten feda ettiği yerdi. Yeraltı, cehennem tasviri. Sayısız cesedin olduğu ve suyun kendi rengini kaybettiği yer. Alman siperlerine girerler. Blake, Alman ateşi altında ölüyor ya da görevlerine başarıyla başlıyorlar. Dolayısıyla metafor, aşağıda Gehenna (cehennem, ölüm). Zaten dikkat edersek filmin renk paleti kahverengi, bulundukları çamur gibi. Film içinde bahsedilen şiirde de; Win by his aid and the aid disown-- He travels the fastest who travels alone! ibareleri vardır. Blake'e, kendisinin ölüp onun kahraman olacağını söyleyen kişidir Schofield. Gittikleri yerde fare ile düştükleri tuzakta herkes Schofield'ın öldüğünü düşünür izleyici. Fakat yıkıntıların ardından canlı çıkar. Bütün dini hikayelerin özünde fedakarlıklar yapan hayatta kalır. Farkında olmasa bile Schofield aslında kendi hikayesini yazmaya çoktan başlamıştır. Gittikleri boş arazideki evde içinin rahat olmadığını söyler Schofield. İşte burada enteresan şeyler var. Orada bir ahır var. Ahırın içinde sağılmış bir süt, uzağında ise otlayan inek görünür. Unutulmamalıdır ki İsa, ahırda dünyaya gelir. Sütten içer Schofield, matarasını doldurur. Fakat daha zamanı gelmemiştir sütün. Uçaktan düşen Almanı kurtarırlar. Schofield acısına son vermek isterken Blake yaşatmanın peşindedir. Su pompalandığı sırada pis şekilde akması elbette ki tehlikeli bir duruma işaret. Sonucunda ise Blake yaralanır ve ölür. Schofield'in temkinli hali, aldığı görev ve Blake'in abisine ulaşma kaygısıyla ters yönde azim hikayesine döner. Kendisine verilen görevi tıpkı kutsal bir yük emanet edilmiş peygamber gibi başarmanın peşine düşer. Balçığa saplanan kamyonu itme gayreti gibi... Öncesinde ölü köpek görünür ve asker sorar: ''O ölü bir köpek mi?'' Köpek, kendi siperlerinde canlı olarak görünen Blake'in artık öldüğünün de kanıtıdır. Köprünün yıkıldığını öğrendikten sonra görevine tek devam etmek zorundadır. Burada tekrar suya dikkat. Almanla çatıştıkları sahnede Schofield'da vurulur aynı zamanda. Onu uyandıran da çok basit, tavandan akan su damlacıkları. Schofield elini ter örgüye kaptırdı. Aynı eli ölü adamın sırtına daldırdı. Enkaz altında kalıp geri geldi. Vurulmasına rağmen uyanabildi. O hikayeye ölü olarak başlayıp, günahlarından arınan biri. Her sahnede biraz daha gerçekleştirdiği su yoluyla anlaşılabilir. Gittikçe daha da berraklaşıyor fakat henüz tam da net değil. Uyandıktan sonra tekrar ateş hattına giriyor, işaret fişeklerinin eşliğinde. Gördüğü şey ise yanan bir kilise. Ahır ve kilisenin yanıyor oluşu, inançları daha kuvvetli hale getiren imgeler. İşlerin hayli zor olduğunu fakat gerek tazelenme ile (su) her şeyin tekrardan başlayacağını belirtilir. Bu birçok filmde var. Hemen akıllara Zerkalo filmini getirelim. Ateş hattından kaçmak için pencereyi kırarak sığınak buluyor kendine. Yerin hafifçe altına giriyor, kendisinin de geçmişi olan çocukluğuna doğru. Smultronstallet filminde karakterin her sıkıştığı zaman çocukluğunda huzur bulması gibi, Schofield burada huzur bulacaktır. Burada kadın, annesi belli olmayan bir çocukla birliktedir. Matarasına doldurduğu sütü ona vererek asıl amacını tamamlıyor. Bir askerin kadın ve çocuk arasında özlem gidermesi de Barry Lyndon'a atıf mıdır bilinmez. Bunun sonrasında karakterimiz nehire atlar. Suyun tam olarak dibini boyladığı bu sahnede aslında vaftiz olur. Tümüylü temizliği, saflığı ve arınmayı yakalamıştır. Vişne ağaçlarının çiçeklerine dikkat edersek, Blake'in kendi çocukluğunda bahsettiği imgelerin Schofield'ın üzerine yağması tamamiyle görevin gerçekleşeceğine işaret. Ophelia alıntısı yapan sahnenin de Melancholia selamını görmeden geçmek olmaz. Sonrasında da gelen Jordan şarkısı; Üzerinden geçtiği nehir, İsraillilere vadedilen topraklardan geçen Ürdün Nehri'ne bir atıftır. Nihayet, Mısır'dan çıktıktan sonra kölelikten özgürlüğe kadar dinleniyor. Ürdün, yolculuğun sonunu sembolize eder, sonunda serbest bırakılır. Sco'nun nehirden hemen çıkması ve bu şarkıyı duyması tesadüf değil. Özellikle, Écoust açık bir cehennem tasviri (alevler içinde bir kilise, havai fişek uçan ürkütücü gölge patlamaları, şehir harabe ve yağma halinde, her köşesinde düşman tarafından kovalanır). Ve en ince kısmı kelimenin tam anlamıyla Ürdün'ü, nehri geçmesi ve hedefine ulaşması. Ancak yolculuğu henüz bitmedi ve mecazi Ürdün'ü geçmesi gerekiyor. Mesajı albaya teslim etmek ve saldırıyı iptal etmek zorunda. Sonunda ise gelen aydınlıkla feraha erer. Gösterdiği sahnelerin temelinde yatanlar ve bunu harika bir teknik başarının üzerine oturtmasıyla kesinlikle çok başarılı bir yapım. |
Sam Mendes'in Birinci Dünya Savaşı temalı 1917 filminin başrolleri Benedict Cumberbatch, Richard Madden ve Colin Firth oldu. Çekimlerine 1 nisan İngiltere ve İskoçya'da başlanacak filmin 2019 yılının sonunda vizyona girmesi bekleniyor. https://deadline.com/2019/03/sam-mendes-1917-nears-production-mark-strong-colin-firth-benedict-cumberbatch-more-join-cast-1202584246/ Türkiye vizyon tarihi: 21 Şubat 2020 |
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.
|
Bu yönetmenin bir metodu aslında. 40 ila 50 adet sahne var. Bunları kısa kısa filmler halinde çekip, düzenlemeye gidip birleştirdiğinde hiç kesim yaşanmadan çekilmiş izlenimi uyandırıyor. Daha öncesinde Birdman, Touch of Evil, Children of Men, La Corde ve sayamadığım daha birçok yapımda da kullanılmıştı. |
https://twitter.com/filmloverss/status/1228695176928993281 İzleyeceğiz gibi görünmüyor. Yazık cidden... Sinemada o kadar çöp film varken vizyona girmemesi çok garip. |
|
İzlediğim en iyi savaş filmi olabilir. Çekim, müzik (keza filmdeki ses tasarımları da öyle) ve prodüksiyon konusunda çok çok başarılı. Teknik anlamda kusursuza yakın. Askerler bir yerden bir yere giderlerken sanki sizde onlarla birlikte gidiyormuşsunuz hissi alıyorsunuz. Bunu her film kolay kolay başaramaz bence. One shot olayı seyir zevkini o kadar çok yükseltiyor ki anlatamam. Nefes aldırtmıyor size resmen. Oyunculuklar konusunda da dramı çok iyi aktarmakla birlikte çok doğal oynamış iki çocuk da. Özellikle George MacKay'i takibe aldım. Eğer olur da ülkemizde IMAX'de gösterime girerse bir daha izleyeceğim. |
uzun süredir bu kadar iyi film izlememiştim. Gerçekten tüm övgüleri fazlasıyla hak ediyor 9/10 |
2 gün önce Dolby Atmos ile izledim 4K'da. Abartısız söylüyorum, çekimler bugüne kadar gördüğüm en iyi çekimlerden biriydi. Bütün sahneler kusursuz. Efektler harika. 10/10 veriyorum ben filme. |
Keşke sinemada izleyebilseydik. Gerçekten sağlam film olmuş. Herkesin bahsettiği çekim teknikleri filmi başka boyutlara taşıyor. Aldığı Oscarları hak etmiş. 8/10 |
Üşenmeden yazdığınız için çok teşekkürler. Böyle detayları, anlatılmak istenen mesajları öğrenmek çok güzel oluyor bence, sadece izleyip geçmek bir şey ifade etmiyor. |
Fragman vs izlememiştim, koşma sahnesinde gözüm doldu ![]() |
Adamlar ne film yapmış be |
Nasıl ya ben sanki afişini falab görmüştüm zamanında. İzlememiştim sinemada (teee 2021'de izledim) ama gordüğümü hatırlıyorum harbiden de yayınlanmamış mı burada zamanında? |
Hocam baktim ama gercekten girdigine dair birsey bulamadim, yanlis da olabilirim ama tum sayfalarda ertelendigi ve muhtemelen girmeyecegi yaziyor. (2020 yilinda yazilmis sayfalar hepsi.) |
Bu film tutar. %100 tutar. Şimdiden 2019 film tavsiyeleri listesine ekledim.👈 |
Yanlış anlamadıysam , sadece 1 gün içerisinde geçen bir hikayeye sahip. Az zaman , mekan ve kişi ile yapılacak bir film , iyi işlenirse müthiş olabilir. Beklemedeyiz ... |
Sinemia bitmeseydi kesin giderdim![]() |
Gösterdiği sahnelerin temelinde yatanlar ve bunu harika bir teknik başarının üzerine oturtmasıyla kesinlikle çok başarılı bir yapım.
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle