|
Bu tartismanin sonucuna kimse varamayacak.2 tarafta birbirine üstünlük saglayamayacak.Tipik tartismalarimiz iste.Futbolundan tutta dine kadar hep boyle oldu bu ulkede.Yine de seviyorum ulkesini seven sizleri |
|
Madem beni alintiladiniz o zaman lütfen önce sorduğum sorulara cevap verin ondan sonra sağdan soldab kopyala yapıştır yaparsınız. Bak o starcloth ile tartıştık sonunda kendince fifty fifty kadık. Bence öyle de değil ama neyse. Yani önce cevap verin! |
Şimdi dostun karışıyor diyor sen zaten karışmıyordu diyorsun cidden inkar edeceğim diye düştüğünüz duruma bakın yazık |
|
Neymiş sorun tekrar yaz, arkadaşlar din ideolojileri insanları akıl hastası yapar adam suların birbirine karışmadığını söylüyor birde karşısındaki insanları küçümsüyor inkarcı diyor :D en kısa zamanda din ideolojsini çözmen senin açından iyi olur :D İnkar dediğin sadece sana öğretilmiş bir gerçekliğin inkarı senin gerçekliğine hasta dünyana insanlar inanmıyor diye onları suçlamayazsın, kimse senin dinine inanmak zorunda değil hele çocuklar hiç değil, çocuklara herhangi bir din ideolojisinin dayatılması kişiyi akıl hastası yaptığınız için büyük suçtur. http://i.hizliresim.com/g2VLE3.jpg Dünya'nın her bölgesindeki, birbiriyle bağlantılı olan her su kütlesi birbiriyle karışmak zorundadır. Buna karşılık Dünya'nın sayısız noktasında, özellikle nehirler, kimi zamansa okyanuslar ve denizler, içlerindeki mineral ve kompozisyon (içerik) farklılıklarından ötürü farklı renklerde görünürler ve akış yönlerine/hızlarına da bağlı olarak kavşak (conflux ya da confluence) denen buluşma noktalarında sanki birbirlerine karışmıyorlar gibi bir görünürler. Halbuki bütün su kütleleri birbirine karışmak zorundadır; gerek yavaş, gerek hızlı. Dışarıdan bakıldığında iki suyun birbiriyle karışmıyor gibi gözükmesi, bu kütlelerin gerçekten birbirinden ayrılmış olduğu anlamına gelmez. Okyanusların birbiriyle buluştuğu noktalardan birinde ya da birkaçında, okyanus veya deniz kütlelerinin birbiriyle karışmadığını iddia etmek tamamen asılsızdır ve hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. http://i.hizliresim.com/41qR4L.jpg Bilgi-1: Sıklıkla paylaşılan yukarıdaki görsel, paylaşımların iddia ettiği gibi iki okyanusun karıştığı alanı göstermemektedir! Zaten renk farkı da, bu su kütlelerinin birbirine karışmadığı anlamına gelmemektedir. Fotoğrafta ve benzerlerinde gördüğünüz, Alaska Körfezi'nde bulunan ve oşinografik (okyanus bilimi) açısından iki ayrı su kütlesi olarak değil, tek bir su kütlesi olarak kabul edilen okyanus bölgesinin içerisindeki buzul suları ile kıyı sularının birbirine kavuştuğu alandır. Bu suların renklerinin birbirinden farklı olma sebebi içeriğindeki başta demir olmak üzere mikropartiküllerden bazı çökelti tiplerine kadar ve hatta kimi durumda sıcaklık farkına kadar birçok unsurdur. Bu görüntünün tuzluluk oranıyla doğrudan ilgili olmadığı bilinmektedir; yani iddia edildiği gibi tatlı su ile tuzlu suyun birbirine karışmamasıyla alakalı bir durum yoktur (ki tatlı su ile tuzlu su da birbirine karışır, mutfağınızda bile deneyebilirsiniz). Dolayısıyla dışarıdan bakıldığında bu iki su kütlesi karışmıyormuş gibi gözükse de, esasında sular birbiriyle tamamen karışmaktadır. Tekrar edelim: bu görselin (ya da aşağıda bir başka açıdan çekilen versiyonunun) karışmayan okyanuslarla hiçbir alakası yoktur. Bilgi-2: Farklı tuzluluk veya yoğunluk oranı olan sıvı kütlelerinin karşılaşması sonucu oldukça karmaşık bir kimyasal ve fiziksel denge oluşmaktadır. Ancak bu denge statik değil, dinamiktir. Örneğin yağ ve su aynı kaba konduklarında oldukça statik bir denge oluştururlar ve sabit kalırlar (her ne kadar esasında aralarındaki karışma bölgesi yine dinamik yapıda olsa da). Okyanuslar ve devasa su kütleleri için bu hiçbir şekilde doğru değildir. Farklı özelliklere sahip bu kadar büyük su parçaları bir araya geldiklerinde, ciddi anlamda dinamik bir dengeye ulaşılır ve sular kilometrelerce küplük hacimlerde birbirlerine karışırlar. Sadece dışarıdan bakıldığında, suların içeriğine bağlı olarak ışığın farklı kırınımından ötürü renklerin farklı gözükmesi, Alaska Körfezi'nde olduğu gibi görünür ve suların birbirine karışmadığına dair bir sanrı yaratır. Bu doğru değildir. Bununla ilgili olarak Santa Kruz Kaliforniya Üniversitesi'nden Okyanus Bilimci (Oşinograf) Prof. Dr. Ken Bruland (ki hemen üstteki fotoğrafı 2007'deki bir araştırma gezisinde kendisi çekmiştir) şöyle söylüyor: "Örneğin benim çektiğim fotoğrafta çökelti bakımından zengin bir nehrin genel okyanus suyuyla buluştuğu bölge görülmektedir. Bu iki su tipinin birbirine karışmadığını söylemek kesinlikle doğru değildir. Nihayetinde iki su birbirine tamamen karışır; ancak bu fotoğrafların çekildiği anda, çok güçlü gradyanlara sahip oldukları için geçici olarak bu şekilde karışmıyormuş gibi gözükürler. Bu sınırlar hiçbir zaman bir duvar gibi statik değildir. Sürekli olarak hareket ederler ve bir bütün olarak yok olurlar. Bunlar çökelti miktarına ve suyun hareketine bağlıdır." Bilgi-3: Nehirler haricinde, okyanuslar ve denizler gibi büyük su kütlelerinin karışım bölgelerindeki renk farklılığı her zaman görünür bile olmayabilir! Kimi zaman bu su kütlelerini birbirinden ayıran bir engel var, kimi zamansa yok gibi gözükebilir. Bu da, aralıklarla "bir sebeple" su kütlelerinin karışmasının engellendiği gibi bir algı yaratabilir. Fotoğrafın çekildiği an çok önemli olduğu gibi, bazı zamanlar günlerce beklense de bu görüntü yakalanamayabilir. Çünkü bu karışım, az önce de iddia ettiğimiz gibi son derece dinamiktir ve devasa bir hacimde olan bu farklı nitelikteki sıvıların karışımı, farklı zamanlarda farklı görüntüler verebilir. Uzmanlar, bu renk farklılıklarının kimi zaman çok daha az olduğunu, kimi zamansa hiç görülemediğini söylemektedirler. Dolayısıyla bunun sürekli bir durum olduğunu düşünmek hatalıdır. "Gradyan" adı verilen nitelik (sıvı içeriği gibi) farklılıklarının yoğun olduğu zamanlarda bu tip görüntüler oluşabilmektedir. Bilgi-4: Kısmen sığ veya korunaklı sularda, okyanus diplerindeki mağara ve benzeri bölgelerde, oldukça sınırlı alanlarda halokrin adı verilen ve tuz farklılığından oluşan bölgesel ayrımlara ve katmanlaşma olgusuna rastlanabilir. Ancak bu farklılığı okyanus gibi devasa su kütlelerinde görmek mümkün değildir. İki okyanusu birbirinden fiziksel olarak ayırabilecek hiçbir doğa unsuru bulunmamaktadır. Bilgi-5: Sanılanın aksine, okyanusların birbirine karışmaması iyi bir şey değil; tam tersine, tam bir felakettir. Çünkü okyanusların birbirine karışması sırasında, sıcaklık, içerik, vb. unsurların farklılıklarından ötürü çok ciddi su altı akımları meydana gelir ve bunların sürekliliği için okyanusların da sürekli olarak birbirleriyle dinamik bir biçimde etkileşmeleri ve birbirlerine karışmaları gerekmektedir. Eğer ki herhangi bir sebeple okyanuslar birbirlerinden tamamen, tıpkı bir engel girmiş gibi ayrılacak olurlarsa, bu akıntıların büyük bir kısmı son bulacak ve dolayısıyla denizlerdeki canlılık çok ciddi hasarlar alacak, sayısız tür üreme ve avlanma yollarını yitirerek yok olacaktır. Dolayısıyla okyanusların karışmamasını düşünmek bir yana, bunu arzulamak bile Dünya ekosistemi için ciddi sorunlar doğurabilecektir. Bilgi-6: Suların aslen birbiriyle karışmıyor gibi gözükmesine, farklı açılardan farklı yönlere doğru akan ve bir noktada buluşan nehirlerde rastlanır. Çünkü nehirler, okyanus ve denizlere göre çok daha dinamiktir ve aktıkları coğrafi ve jeolojik koşullara bağlı olarak içerikleri bambaşka olabilir. Bu da, okyanusların/denizlerin aksine, nehirlerde çok bariz renk farklılıkları yaratabilir. Üstelik nehirler genelde belli bir eğim dahilinde aktıkları için, suları sürekli kaynaklarından beslenerek karışımın engelleniyor gibi gözükmesi süreklilik gösterebilir. Ancak nehirlerde bile sular elbette birbirine karışır; zaten iki nehir birleştikten sonra tek bir nehir olarak akmayı sürdürürler. Dolayısıyla bu bambaşka içerikteki suların bile karışabiliyor olması, denizler ve okyanusların neden birbirine karışmak zorunda olduğunun göstergesidir. Aşağıda; Dünya'nın farklı bölgelerinde bu şekilde buluşan ama renk farkından ötürü karışmıyor gibi gözüken nehirler gösterilmektedir: |
|
Konuda görüyorum ki aramıza yeni cahiller katılmış hoşgeldiniz. Türklerde zaten tek tanrı inancı vardı, Müslüman olmaları ile ilgili olarak net bir kaynak yok, bir çok kaynak var ama hiç biri net bir bilgiye ulaştırmıyor. İkincisi Arap seviciliğinden bahsedilmiş. Belli bir dönemden sonra araplar Vehhabilik görüşünü kabul etmiş ve günümüzde hala devam etmektedirler, günümüzdeki Arap yarımadası ise ingiliz ve abd kontrolündedir. Arabistan şeriat ile idare ediliyor şeklinde yapılan yorumlar tamamen yalan. O yüzden kendi açımdan söyleyebilirim ki eğer Vehhabilik ile ilgili bir sevicilik varsa ben onu kabul etmiyorum. (Bknz: Vehhabilik) Bir diğeri ise Müslüman alim olmaması ile ilgili. Müslüman alimin olmadığını hiç kimse kanıtlayamaz çünkü çok var. Alimlere geçmeden önce ayetlere bakalım isterseniz ve kuran'ı hatmetmiş insanların nasıl alim olamayacağı yalanını izah edelim. Yasin 38 "Güneş belirlenmiş olan rotasında akıp gitmektedir. Bu Üstün ve Bilgin olanın kurduğu bir düzendir." Yasin 39 "Aya da, kuru bir hurma dalına dönüşünceye kadar çeşitli evreler belirledik." Yasin 40 "Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece, gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir." Bu ayetlerde Güneş'in ve Ay'ın bir yörüngede akıp gittiğinden bahseder. Ayetlerin indiriliş zamanlarıda belli yani bu bilgileri bilecek bir teknolojini olmadığı bir zamanda bu şekilde bir ayet iniyor. Bu ayetlerde indirkten yüzlerce sene sonra hala Dünya'nın boğanın boynuzunda olduğunu idda edenler, Dünya'nın düz olduğunu idda edenler(bunu idda eden hala var forumda ) Hatta Güneş'in Dünya etrafında sabit bir şekilde döndüğünü idda edenler bile vardı. Sonuç itibariyle kanıtlanmıştır ki "Samanyolu galaksisi olarak adlandırılan galakside, gezegenler Güneş'in etrafında ve hareket halinde dönmeye devam ederler, gezegenler hem kendi etraflarında dönerler hemde Güneşin etrafında dönerler ve bunu yaparken birbirleri aralarındaki mesafeyi korurlar yani muazzam bir sistem ve olayıdır. Evet bu kadar açık bir şekilde ilim irfandan bahseden bir kuran okuyan insanlar nasıl alim olamaz. Geçmişte ve gelecekte alimler olmaya devam edecek. Herkesin alim olma potansiyeli vardır kendi aklını kullandığı sürece. |
|
Bu kitabın yazarını şimdi hatırladım. Tv'ye çıkıp Osmanlı'yı sürekli yerin dibine sokan, tasavvuf üzerinden bile Osmanlı'yı eleştiren biri. Neymiş Osmanlı tasavvuf düşmanıymış. Ayrıca Pkk destekçiliği de var bu adamda. Bu adamın tek derdi 'Türkler kılıç zoruyla Müslüman oldu' diyerek Türkleri küçük düşürmek. Aynı konudaki arkadaşların kastığı gibi. Tarihi iyi bildiğini düşünüyorum ama bilerek sırf solcu olduğu için milliyetçilere vs. çatmak için tarihi bilerek değiştiriyor ve çarpıtıyor. |
| o yazar ilber ortaylı mı |
|
Forumun seviyesine bak. Daha ne yazdığını okumadan hemen bir şeyleri savunmaya geçiyor millet. Hee İlber'den bahsediyorum. Noolcak? |
|
dostum bu kadar neden küçük düşürme ezme rencide etme heveslisi sin ki sakin ol birşey sormadı say sadece şunun için (Bu kitabın yazarını şimdi hatırladım. Tv'ye çıkıp Osmanlı'yı sürekli yerin dibine sokan) sormuştum |
Verdiğin ayetlerde çeviri farklılıkları var. "dehâ-hâ" kelimesi birden çok anlama geliyor. Ben bunu art niyetli olmadan baktığım zaman "dehâ-hâ" kelimesinin kuranda geçen itibariyle yumurta şeklinde tasvir edildiğini düşünüyorum yani elips şekli anlatılmak istenmiş, dediğim gibi "dehâ-hâ" kelimesinin birden çok anlamı var hatta bazı forumlarda uzun tartışmalar yaşanmış. Eğer art niyetli düşünürsen "dehâ-hâ" kelimesini farklı anlamlara çekebilirsin. Çeviri farklılıklarından en meşhuru ise "darebe" kelimesidir "darebe" kelimesi hem dövmek anlamına gelirken aynı zamanda çıkmak anlamınada gelmektedir. Bu kelime farklılıkları okuyan kişinin art niyetli olup olmamasına bırakılmış yani sen kelimeleri kötüye yorarsan o tabiki senin bileceğin iş. sonuç itibariyle; "Bizim işimiz bize, sizin işiniz size. Size selam olsun" |
|
Açıkçası vahdet-i vücut islamda her zaman tartışma konusu olmuştur fakat Osmanlı herhalde en hoşgörülü devletlerden biridir bu konuda. Sadece yeniçeriliğin kaldırılması esnasında bektaşilik de yasaklanmıştır fakat sufiler her zaman özgürce inançlarını yaşamışlardır. Günümüzde vahdet-i vücut düşüncesi Osmanlıya kıyasla çok daha saldırı altında doğrusu- bir çok forumda yaratan ve yaratılanın islamda kesin çizgilerle ayrıldığı, Allahın yansımasının insan olamayacağı bunun sapıkça bir düşünce olduğu filan yazılıp duruyor. Günümüzde tasavvufçular daha çok saldırıya maruz kalıyor aslında. Burada yazan bir çok arkadaş bence saçma tarihi bilgilere kızarak da yazıyor. Yıllarca kitaplarda şöyle dendi müslümanlık temizliği emrediyordu Türkler de pek temizdi vs böyle böyle sebeplerle islam seçildi Tarihi gerçeklerde başka bir yığın ek ve savaş çatışma da var. Bunların bilinmesinde bir sakınca yok bence |
|
Yorumları inceledim. Tamamiyle fanatizm ve nefret söylemleri ile dolu, gerçek tarihten ve objektiflikten uzakta, saçma sapan ordan burdan duyma, kulaktan dolma bilgilerle dolu. Sonra 'TR niye gelişmiyor?' diye ağlamaya devam. |
|
Konunun başından beri yazılanları okursan göreceksin ki birçok arkadaşın okuduğunu anlama problemi var. Orada Ahmet Yesevi, İmam Maturidi, Hanefilik ve ilk Türk devletleri hakkında azıcıkta olsa bilgi sahibi olmadan bu konunun konuşulması saçma demişim cevap verenlerin verdiği cevaplar sadece internette okuduğu iki üç şeyi tekrar tekrar tekrarlamak üzerine alakasız cevaplar. Benim yukarıdaki mesajımda kimden bahsettiğim gayet açık. Ama sizde okumadan hemen İlber Ortaylı'yı karıştıyorsunuz. Ben de diyorum ki İlber'den bahsetsem ne değişecek? |
Haklısın. Ben okuduğumda da şüpheye düşmüştüm. |
Elbette bunların bilinmesi gerek. Ama konuyu bu kadar abartıp süsleyenlerin derdi tarihi hakikatleri bulmak değil. Her milletin tarihinde katliam, yağma, talan var. Hele burada bu yorumları yapanlar gelip burda Hülagü'ye atam diyecek kadar katliama, talana sevgi besleyen insanlar. Dünya tarihinde bir sürü savaş var. Bu savaşları, katliamları, kardeşin kardeşi bıçaklamasını, kancıklıkları, aynı milletten insanların birbirini sürekli vurmasını (hem de üç kuruşluk dünya malı için) okuyan biri böyle rahatça tarihi olayları abartıp süsleyemez. ---- Erdoğan Aydın'ın çelişkileri sadece bunlar değil. Adam adeta yalan makinesi. Bu kadar yalanla gelip objektiflikten falan dem vuruyor. İşte internette bu konu hakkında yazılan yazılar bu minvalde. |
|
Yav arkadaş din ideolojisi insanları ne komik hale düşürüyor :D Asılarak, kesileerek, karılarını kızları fahişe olarak vererek bir din ile tanış, kılıç zoruyla bu din bu coğrafyaya girsin, zorla çocuklarına öğretsinler daha sonra bu şekilde gelen bir dine şöyle de acaba biz bu dini tam olarak yaşabildikmi? Bence yarım yamalak bu dini yaşadık biz bu dine layık olamadık :Dyaşadın dostum yaşadın osmanlıda en az emevi kadar bu dinin ekmeğini yedi, aynı şekidle yaydı rahat ol yaşadın :D |
|
ben düşündüğümü açık net ortaya yazdım, benim görüşüm bu ... kendin ne düşünüyorsan o görüşü ortaya yaz, kişisel cevap yazma ... |
|
İslam fetvası verenlerin doğru olduğunu kabul ettiğimi nereden çıkarttın kuran dediğimiz kitap daha bilmediğimiz neler içeriyor neler, bunun sonu yok. İslam fetvasının büyük bir kısmı hadislere dayanır hadislerde de ihtilaf olduğunu herkes biliyor. Yani geçmiş zamanda birileri hadis uydurdu diye biz niye zan altında kalalım. http://bitchyobjectpanda.tumblr.com/post/114691338734/başlıksız-12 daha önce blogumda yaptığım bir alıntı kısa bir alıntı okuyabilirsin. Kuranla ilgili tevrattan ve incilden alıntılar vardır evet tabi incil ve tevrat değişmeden önce, fetih suresinin son ayetlerini okursan incilden atıf yapıldığını görürsün. Tevrat ve incilin değiştirildiği gerçeğini onları okursan görürsün. İncilde sürekli iyilik güzellik vs şeylerden bahseder ve hikayeler üzerine kurulmuştur. Kuranda ise hayatın içinde neler yapılması gerektiğini anlatan bir çok ayet var, miras hukukundan kamu düzenine kadar bir çok ayet bulabilirsin, bilimle ilgili ayetlerde bulabilirsin, ibret alıcı olaylarda bulabilirsin. Yani Kuran'ın İncil ve Tevrattan ayırldığı apaçık ortada. Senin bildiğin sana benim bildiğim bana kısmına geldiğimizde ise ben size bir ayet yazdım. Dediklerinizin bir kısmına katılıyorum ve öğrenmeye devam ediyorum. Bana öğretilenler devlet eliyle ve gelenekten gelen şeyler. Öğretilenlerin doğru olup olmadığı konusunda küçük yaşlarda sorgulama yapamadığımız için kabul etmek veya öğrenmek zorunda bırakıldık ve şu an aynı durum devam ediyor. Dediğiniz gibi islamın yükselişi insanların kuran-ı kerim'i anladıkları dilde okudukları zaman olacak. Herkes anladığı dilde okursa ve onu hayatına sokmaya ve uygulamaya başlarsa yükselişte başlar. edit: iki saattir yazıyı paylaşmaya çalışıyorum site sürekli hata veriyor ancak gönderebildim. |
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
Bu mesajda bahsedilenler: @gokuba