Ben de aynen katılıyorum Tsk şanlı ve güvenilir bir ordu'dur. Asla durduk yere sivil öldürmez mümkün değil. |
Aslında PKK'nın 90lardan itibaren gücünü artırdığı dönemde neler yaşandığınıda hatırlamak gerek zira İran neden PKK'yı koruyor-kolluyor,ABD neden PKK'yı sahip çıkıyor biraz irdelemek lazım. -PKK ilk kurulduğunda esas olarak ermeni terör örgütü asala'nın devamı olarak sahaya sürüldü.Asala terör örgütü kendini lav ettikten 2.5 ay sonra (1984 yazında) PKK aktif olarak silahlı eylemlerini başlattığını duyurdu. -80'lerde PKK terör örgütünü çok fazla ciddiye alan olmadı.TSK o dönem sabah saatleri sahada iken akşamları kışlasına çekiliyordu ve PKK'da gece baskınlarını gerilla taktikleriyle uygulayıp saldırılarını artırıyordu. -80'lerin sonuna doğru PKK Irak ve Suriye'nin kuzeyinde ciddi yapılaşma içine girdi.Irak'da Saddam'ın hışmına uğrayan kürtleri Öcalan konsoloide etmeye çalışarak çok sayıda milis güç elde etti.Suriye'de ise dönemin devlet başkanı Hafız Esed, Türkiye'nin fırat nehri üzerine yapılan barajların Suriye'nin egemenliğine bir saldırı olarak görüp doğal su akışının önüne engel olunmaması yönünde tepkiler gösterdi,Türkiye ise ihtiyacı olduğu barajları kurdu.Hafız Esed ise buna karşılık PKK'ya Suriye içinde (özellilke Beka vadisinde) eğitim ve adam toplama yeri sağladı.Hafız Esed 80lerin sonundan 1999 yılına kadar PKK'ya direkt destek ve koruma sağladı. -90'lara gelindiğinde ise PKK körfez savaşının getirdiği olanaklardan ve siyasi boşluklardan yararlanarak ciddi silahlanma yığınağına sahip oldu.ABD ve İsrail bu noktada PKK'yı "İran'a karşı bir tampon milis gücü" olarak düşünüp koordine etti.Silah ve lojistik destek verdi.Bu planlama ile 90larda PKK en ağır saldırılarını gerçekleştirdi.Sadece sınır karakollarına saldırılarla yetinilmeyip metropol şehirlerde bombalı saldırılarda düzenlendi.Türkiye ise teslim alıp konuşturduğu birçok PKK'lının Suriye,ABD ve İsrail üçgenindeki yaşananların itirafını alsada bu 3 ülke o dönem bu iddiaları red etti.Türkiye özellikle 93-96 yılları arasında PKK ile bu 3 ülkenin bağlantılarını,silah ve lojistik yardımlarınıda belgelemişti ancak buna rağmen kulaklar tıkandı. -1997 yılına gelindiğinde ise PKK'nın aparat kullanım şekli değişmeye başladı.İran o dönem PKK'nın ABD ve israil tarafından kendilerine bir tampon birlik gücü oluşturduğunu gördü.O dönemlerde de PKK'nın İran kolu PJAK'da İran içinde terör eylemlerine başlamıştı.PKK'yı tamamen tasviye etmek İran'ın pek işine gelmiyordu çünkü Türkiye'nin PKK ile mücadelesinde gerek ekonomik gerekse psikolojik anlamda yorulması ve meşgul olması İran'ında işine geliyordu.Bu noktada ise devreye İran'da efsane haline gelen ve şia geleneğinin baş komutanı olarak bilinen Kasım Süleymani sahneye çıktı.Süleymani 1997 yılı içinde PKK ile görüşmelere başlayıp bölgede kendilerine destek verebilceklerini ancak İran sınırları içinde terör faaliyetleri yapılmamasını şart koşarak PKK terör örgütü ile bir anlaşma yaptı.İran 1997 yılından sonra PKK'nın üst yöneticilerinin gerektiği taktirde İran'da saklanmalarına yardım etti.Kandil bu anlamda İran'ın stratejik anlamda PKK'yı koruduğu ve destek verdiği birincil bölge haline geldi.Böylece İran kendisine karşı bölgede milis gücü olarak ABD ve İsrail tarafından desteklenen PKK'yı kendi saflarına çekmiş oldu. -ABD bu gelişmeden sonra 1997 yılında PKK'yı terör örgütleri listesine hemen kayıt ettirdi.2004 yılında'da Türkiye ve ABD'nin baskılarıyla AB'de PKK'yı terör örgütü listesine aldı. -1999 yılına gelindiği zaman PKK'nın İran desteği bölücü lider APO'ya yeterli gelmiyordu zira PKK'nın asıl amacı olan Türkiye topraklarını parçalama planı için daha fazla adam ve silaha ihtiyacı vardı.Örgütün ayakta durması ve varlığını sürdürmesi adına APO farklı ülkelerle temas kurması üzerine APO'nun yakalanması sağlandı.PKK'nın bölücü lideri paketlenince arkada kalan diğer lider kadrolar yakalanmamak için İran'a sığındı.PKK 1999-2004 yılına kadar "neredeyse ölü örgüt" konumuna girdi.Bu süreçte PKK içinde liderlik kavgaları ve iç hesaplaşmalar yaşandı. -2003 yılındaki ABD'nin Irak işgali ve ülkenin parçalanması süreci başladığı an PKK direkt olarak İran nezlinde tekrardan canlandırıldı.İran o dönem Türkiye'nin Irak'a askeri müdahele edip Musul ve Kerkük bölgesine gireceği risklerini göz önüne alarak Türkiye'yi meşgul etmek ve olası askeri harekatların önüne geçmek için PKK'yı 2004 yılından sonraki dönemde tekrardan Türk sınır karakollarına saldırmalarına müsade etti.ABD ve İsrail'de bu saldırıları kendi ülke çıkarları içinde görmezden geldi.ABD ve İsrail her ne kadar düşman ülke olarak gördüğü İran'la PKK konusunda hem fikir olup PKK'nın Türkiye saldırılarına ses çıkarmadı. -Türkiye'de ise 2004-2013 yılları arasında PKK saldırıları hiç olmadığı kadar arttı çünkü ABD'nin Irak işgali sonrası devrilen Saddam rejimi ile birlikte PKK bölgede çok rahat şekilde adam topladı ve silahlandı.PKK tarafından birçok sınır karakolu baskınları ve saldırılar oldu.Çok şehit verildi.Irak'ın karışması ve İran'ın Irak üstünde şia hilalini gerçekleştirme düşüncesi Suriye'de de hayat buldu ve Suriye iç savaşının başlamasıyla birlikte bambaşka bir tablo ortaya çıktı. -Suriye iç savaşı ile birlikte ABD, bölgede kendi hakimiyetini garanti altına almak için bu sefer resmi olarak Suriye'de PYD-YPG oluşumuna destek verip silahlandırma stratejine girdi.PYD-YPG ise kendilerini tamamen ABD'ye kesin biatla bağladı ve İran ile anlaşma yapmamaya özen gösterdi.Irak'da ise PKK neredeyse İran güdümünde yer alıyordu zira PKK'nın üst yöneticileri sürekli olarak İran'a kaçıyor ve korunuyordu.ABD bu noktada PKK'nın tüm üst yönetim liderlerinin başına ödül koymasıda bu yüzden gerçekleşti. -İran mollaları kendi şia geleneklerini yaymak ve şia hilalini gerçekleştirmek için önce Irak'da PKK'yı koruyup silahlanması anlamında yardım etti,ardından Suriye rejimine ağırlığını koyarak Suriye'nin kuzeyinde YPG'nin olduğu bölgelerdede söz sahibi olmak istedi.İran'a göre PYD-YPG terör örgütü bir sonraki aşamada kendilerine ABD üzerinden bir tehtid oluşumu olarakda görülüyor ancak Türkiye'nin Suriye'de yaptığı askeri harekatlar nedeniyle "düşmanımın düşmanı benim dostumdur" düşüncesinden hareketle politika yürütüyor.Suriye rejimini adeta bir şia merkezi haline getirmiş olması ve Rusya'ya yakın ilişkiler içinde ortak çalışılmasıda İran'ın Suriye'deki PYD-YPG oluşumlarına çok dokunmamasını sağladı.Hatta İran milislerinin Suriye'de YPG ile ticari anlaşmalar yaptığı (petrol,silah ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi) MİT'in raporlarında yer aldı.Suriye'deki İran'lı milislerin YPG ile koordinasyonunu ise Irak'lı PKK militanları sağlıyordu.TSK son 2 yılda Suriye'de gerçekleştirdiği nokta operasyonlarda öldürdüğü çoğu PKK'lı sözde üst düzey komutanlar aslen Irak'da faaliyet gösterenlerdi ve bu saldırıların yaşandığı bölgelerde İran'lı milislerin kontrolündeki yerlerde gerçekleşti.Yani Suriye'de Irak'dan geçen PKK'lılar İran'lı milislerin bölgelerinde rahatça gezebildiği anlaşılmıştı. -Suriye iç savaşı başladıktan sonra İran hem Irak üzerinde hemde Suriye ekseninde tamamen kendisine bağlı bir milis gücü oluşturmaya karar vererek Haşdi şabi örgütünü Kasım Süleymani liderliğinde kurdu.Süleymani Haşdi şabi örgütünü tamamen şia eksenli bir çizgide silahlı dini bir yapı olarak oluşturdu.Hatta Süleymani bu anlamda İran dini lideri Hamaney'den fetva dahi aldı zira Kasım Süleymani İran için basit bir figür değildi.Süleymani İran devrimini yapan Humeyni'nin en önde gelen öğrencisiydi ve Humeyni onun için "manevi evladım" demiş ve onu direkt olarak İran devrim muhafızlığında askeri kanada yerleştirmişti.Bu durumda Haşdi şabi oluşumuda Süleymani'nin desteği ve Hamaney'in verdiği fetvalarla "ulu dini liderin askeri yapısı" olarak görüp Irak ve Suriye'de rahat hareket etti.Böylece PKK-YPG'ye karşı ileride çarpışacak ayrı bir milis gücünüde İran oluşturmuş oldu. -TSK'nın Irak harekatları son yıllarda yoğunlaşıp PKK yapılanması bitirilmeye yüz tutacak şekle girince İran PKK'ya can simidi olmak için kendi silahli milis gücü Haşdi şabi üzerinden yardım etmeye başladı.Haşdi şabi örgütü fikri olarak kendilerine tamamen zıt olan PKK örgütüyle stratejik anlaşmalar yapıp silah ve lojistik destek sağladı.Irak-Suriye sınırından geçişler kolaylaştırıldı.Türkiye üzerine yapılan saldırılar koordine edildi.PKK'nın ele başları İran'da korunmaya devam etti. -İran son yıllarda Türkiye içinde şia gruplarını organize etmeyede başladı.Bazı vakıf ve STK'lar üzerinden şia geleneğini yaymak ve kabul ettirmek için örtülü desteklerde veriyor.Türkiye'de PKK'lı olup (veya sempatizan olan) şia inancında bulunan kesimde İran politikalarına destekde veriyor. -Son kertede PKK'nın tamamen yok olması başta İran'ı rahatsız eder.Türkiye'ye gerek cumhuriyet yönetimi olmasından ötürü gerekse Nato ve israil ile olan ilişkilerden kaynaklı İran Türkiye'ye ezelden beri düşmanlık besliyor.Sonuçta tamamen dini bir yönetim şekliyle yönetilen İran için şia mezhebinden olmayan ve karşı duran her ülke düşman ülke olarak görülüyor.Kendi emellerini hayata geçirmek ve stabil kılmak içinde Nükleer güç olma hayalleri var çünkü elinde Nükleer füze olan ülkelere baskı çok yapılamaz.İran ise nükleer güce kavuşursa İsrail ile savaşması yüksek olası bir durum.Bu yol haritasındada PKK'nın iran için önemide bölge politikalarını yürütmek bakımından çok büyük. -İran'ın Türkiye politikalarında ABD'den yediği ambargolar yüzünden ticari alanda Türkiye ile birlikte iş yapmakda zorunda.Çıkardığı doğalgazın Türkiye'ye satılması İran için en büyük ekonomik kalem.Diğer tarafdan çeşitli kollarda ticari anlaşmalarda geçmişte yapıldı.İki ülkenin ticari çıkarları farklılık göstersede İran sevsede,sevmesede Türkiye ile ticaret yapmak durumunda ancak Azerbaycan'ın Karabağ savaşı sonucu İran mollalarını çok huzursuz etti ve TÜrkiye'ye karşı dahada düşmancıl tavır içine girdi.Görüntüde siyasi ilişkileri stabil tutmak isteyen İran mollaları arkaplanda PKK üzerinden Türkiye'yi hep meşgul etmeye çalıştı.Bİr nevi Karabağ savaşının kazanılmasında öncü rolü olan TÜrkiye'yi İran, PKK üzerinden cezalandırmak istiyor.Suriye ekseninde ise benzer bir ikircikli politika izliyor.Tüm bunlarda İran için yeterli gelmiyor,İran sınır hattını açık tutup mülteci krizini körüklüyor.Suriye'dede benzer bir politika izleyip İran milisleri üzerinden şia olmayı red eden sünni kesime karşı katliamlar yapıp göçe zorluyorlar. Bu dönemde yaşanan Irak olaylarının arkaplanındada yine İran var ve bu duruma çıkarları uyduğu için ABD ve İsrail yine ses çıkarmıyor.Kendi aralarında düşmancıl hareket eden bu 3 ülke konu Türkiye olunca "düşmanınım düşmanı benim dostumdur" ilkesiyle hareket ediyorlar. |
Bu mezhepçi primatlar adam olmaz. Suriye'de de pkk ile beraber bayrak açan tipler bunlar. Perde arkasında kimin güdümündeler kestirmek zor. Işid kadar tehlikeli olabilirler yeri geldiği zaman. |
Göstericilerin bir kısmı ajan. Geri kalanlar da ajanların peşine takılan koyunlar. Mallara eğlence çıktı resmen. Umarım iyi bir manevra ile sıyrılırız bu kara propagandadan. Bu olayları takip edebileceğimiz telegram kanalları var mı acaba? |
zaten öyleler ısıddın ultra versıyonu irandır |
-İsrail savaş uçakları Şam'da İran milislerinin olduğu 4 bölgeyi vurdu.Esed rejimi 4 askerinin öldüğünü açıkladı (iran milislerinin kaybı açıklanmadı) < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > -MİT'e ait bir SİHA, Suriye-Ayn El Arab batı kırsalında bulunan Rejim üssüne yönelik üst üste 2 hava harekatı düzenledi.Rejim askerlerinden ölü ve yaralılar olduğu bilgileri geliyor. -TSK son yaşanan Irak olayları sonrası Musul/Başika yakınlarında SİHA'larımıla keşif gözetleme görevi yapıyor. < Resime gitmek için tıklayın > |
10 milyon mülteci/sığınmacı/kaçak/göçmen adı neyse böyle bir kitle var deniliyor. bir kısmına vatandaşlık verildi. tamam hepsi terörist değil (en azından şuan) ama yani bunların kontrolü nasıl sağlanacak. gereksiz bir bela aldık başımıza bence. zaten içimizde farklı farklı saçmalıklarla,bölücülerle uğraşıyoruz çoooookkkk uzun yıllardır. şimdi bir de bu insanlar geldiler tuzu biberi oldu. ben içeride dışarıda 4-5 cephede mücadele edebileceğimizi ve başarılı olacağımızı düşünüyorum. hiç birinden korkmuyorum şahsen. çünkü askerliğimi kısa dönem yaptım. devletimizin gücünü gördüm. sadece nükleer bombamız yok benim bildiğim kadarıyla. ancak bu savaşlar bizi çok hırpalar. rusya 20-30 yıldır bu savaşlara hem ekonomik olarak hem de askeri olarak ve belki toplumlarını hazırlıyorlar. bizde bu hazırlıkları ben göremiyorum. askeri alanda ordumuz yenileştirilmeye çalışılıyor ama bence yeterli değil. yani her atılan adımın bir karşılığının olduğunu artık birilerinin anlaması gerekiyor diye düşünüyorum. bu demek değil ki mücadele etmeyelim. mücadele edelim ama salt insanlık uğruna değil mesela. ülke çıkarlarımız için mücadele edelim. herkes kendi canı uğruna mücadele etsin. kaçmakla bu işler olmaz. Atalarımız kaçmış mı mesela. kaçmış olsalardı ben bu satırları yazıyor olabilir miydim ya da hangi olumsuz şartlarda yazıyor olurdum. dün savaştan kaçanlar bugün bizlere karşı cephe açacak,yine maşa olacaklar. üzücü işler. bu işlerin tek çözümü istiklal mahkemeleridir bana göre. dışarıdan gelenler de geldiklere yerlere ivedilikle gönderilmelidir. yeni gelenler içeriye alınmamalıdır. herkes kendi vatanı için mücadele etmeli gerekirse bu uğurda şerefiyle ölmelidir. |
-TSK Irak'da bugüne kadar icra edilen Pençe-Kilit operasyonları kapsamında ele geçirilen silah,mühimmat ve lojistik malzemelerin tüm listesini bir video ile paylaştı. TSK 17 Nisan 2022’de başlatılan Pençe-Kilit Operasyonu ile bugüne kadar 289 PKK'lı teröristi öldürdü.330 mağra ve tüneli yok etti. https://twitter.com/i/status/1550755208715714561 |
TSK bii girerse oralara hepsi fare gibi kaçarlar kasiniyorlar, Türkiye güvenlik onleminde ırakta kendini göstermesi gerekecek gibi duruyor, sanırım hem Suriye hem Irak operasyon yapmamız gerekebilir |
Aslında bu durum geçen ekim ayından beridir var.Suriye'de neredeyse 100 adete yaklaşan TSK üslerine her gün onlarca tır lojistik malzeme getiriyor veya takviye birlik yolluyor.Buda bölgede TSK'nın yeni harekat yapacağı endişelerini karşı tarafda artırıyor. Ancak Türkiye'nin harekat yapacağını başta ABD olmak üzere Rusya ve İran çok iyi biliyor.Bilgi dezenformasyonlarıyla konuyu sulandıran sosyal medyada birçok yabancı kuruluşda var.TÜrkiye ise yeni harekat için niyetini ekim ayında seslendirmeye başladı,son 2 aydırda bu niyetinin seviyesini yükseltti çünkü bölgedeki PKK-YPG saldırıları çok arttı,üstüne iran milisleride bölgeye konuşlanmaya başladı.Üstüne,TSK ve MİT Suriyede SİHA'lar ile sözde lider kadrolarını tek tek vurdu.Psikolojik olarak karşı tarafdada "TSK harekat öncesi işin kabasını alıyor,liderleri öldürüyor,bunun sonrası ince girecekler" diye sosyal medyada geçmişte çok yazan çizen terör elemanları oldu dolayısıyla TSK'nın Irak'daki geniş alan operasyonlarınında Suriye harekatı öncesi hazırlık olduğunu ABD'de biliyor. Diplomasi anlamında ise bana göre Rusya,iran ve rejimle diplomasi yoluyla anlaşmak hayalden öte bir şey değil.Rusya çıkarına ters düşen her konuda anlaşmaları ihlal eden bir ülke.Daha bugün Ukrayna ile olan tahıl anlaşmasında dokunulmayacak diye imza atan Rusya odessa limanını vurdu ve tahıl silolarından birisini kullanılamaz hale getirdi.Rusya yönetimi SUriye ekseninde ise esed rejimini ayakta tutmak adına bombalanmayacak alanları bombalamaya devam ettiği gibi,2019 anlaşmalarında tel rıfat ve münbiç gibi yerlerin terör gruplarından arındırılması sözünü yerine getirmedi.Tam tersine bu bölgeleri ironik şekilde ABD ile anlaşarak PKK-YPG kontrolüne bıraktı ve rejim askerleri ile ortaklaşa hareket edilmesini sağladı. İran konusunda ise Suriye ekseninde diplomasi ile çözüm bulunması zaten imkansız.İran için Suriye kendi şia hilali planlarında tavizsiz şekilde kollanması gereken bir ülke.ABD'de bu noktada iran milislerine karşı PKK-YPG'yi oluşturdu.Hem iran hemde PKK-YPG'nin Türkiye bakış açısıda belli. Kısacası diplomaside bir realite olan "siyasetin bittiği yerde silahlar konuşmaya başlar" sözünün geldiği noktadayız.Bunu elbette kimse istemez ancak mevcut konjonktür bunu zorluyor artık.Yinede geçen İran'da yapılan 3lü zirve diplomasinin zorlanması bakımından önemliydi ancak gerek Rusya gerekse İran yönetimi Türkiye'nin komple Suriye'den çıkmasını istedi.Bu tablodada Suriye konusunda ülkedeki var olan devletlerin duruşu zaten baştan sıkıntılı.Bİzimde hatalarımız yokmu? çok var..Ama bu durum bu ülkelerin yaptıklarını sonuna kadar haklı göstermiyor. |
Geberen demeyeydim iyiydi.forumda alinan arkadaslar olabilir! |
https://twitter.com/CENTCOM/status/1551057407882760194 2 gün önce MİT'in SİHA ile yaptığı operasyonla Kamışlı'da Roj Habur, Çiyan Tolhildan ve Barin Botan isimli PKK/YPG'li teröristler öldürüldü. Örgütün sözde toplantısına katılan teröristler, toplantı sonrası SİHA'lar tarafından adım adım takip edilerek nokta atışı ile imha edildi.öldürüldüler.PKK-YPG'in kadın kolları sorumlularıydı. < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > ^^^^^^^^ Öldürülen terörist YPG'nin sözde lideri Mazlum Abdi'nin en yakın isimlerinden birisiydi. < Resime gitmek için tıklayın > |
sungur stingerın, karaok da javelin muadili ve daha iyisi olacak inşallah. Bu sene envantere girecek deniyor |
https://www.google.com/sorry/index?continue=https://www.youtube.com/watch%3Fv%3DJLVqjZVjUJk&q=EgQuLZpEGLjf9ZYGIhDRHlri712zD2eTCPD1KdgbMgFy Bir Jandarma Özel Harekat askerinin anıları. Türkiye'de PKK'yı bitiren adamlar bunlar. |
-AKP sözcüsü Ömer Çelik:"Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyine operasyon yapacağı bir dönemde, Irak’ta böyle bir olayın meydana gelmesi(Zaho)ve hemen birilerinin Türkiye’yi suçlaması, açık ve net bir şekilde söylemek isterim ki planlı bir provokasyondur." |
-Musul'da bulunan Türk konsolosluğu 2 füze ile hedef alındı.Füze bina yakınlarına düştü ve Konsolosluk önündeki araçlar hasar aldı.. -Irak'ın Kuzeyi, Metina hattında terör örgütü PKK ile askerlerimiz arasında ATAK helikopterlerinin desteğiyle bölgede sıcak çatışmalar yaşanıyor. |
İran'daki 3lü zirve sonrası SUriye harekatı ile alakalı şahsi görüşüm olarak "Irak'a dikkat edelim,Suriye harekatının başlaması Irak'daki durumlara göbekten bağlı" diye yazmıştım.Akabinde yaşanan olaylar sinsilesi gözleri ve dikkatleri Irak'a çevirdi. Burada yaşanan olayları değerlendirirken tek yönlü şekilde analiz yapılırsa her zaman yanılgıya düşeriz.Geçen haftaya kadar Suriye harekatı için "Suriye harekatının Irak'la ne alakası var" diye düşünenler varsa şimdi fikirlerinin değiştiğini düşünüyorum.Burada Türkiye'nin birilerinden harekat için icazet alması veya harekatı icra edemeyecek gücü olmadığı için yerinde saydığı gibi düşünceler bana göre afaki zira Türkiye fiilen Suriye harekatını başlatmıyor olması tamamen Irak'daki koşulların TSK nezlinde tamamlanmasından kaynaklı çünkü Irak'da karşımızda PKK esaen yok,tam anlamıyla %100 şekilde İran var.Aynı şekilde İran hem milis güçleriyle hemde politik anlamda esed rejimini desteklemesiyle Suriye'dede karşımızda.Bugün Irak'da şii milis güçler olmasa PKK Irak'da çok tarih olmuştu.PKK bölgede şii milis grubu haşdi şabi desteğini almasa asla nefes dahi alamaz.Keza PKK elebaşları g.tleri sıkışınca İran'a gir-çık edemeyecekleri için onlarda çok sarı torbalara sokulmuştu.İran bu noktada her zaman Türkiye'ye düşmanlık yaptı ve bunun politik anlamda çözümüde yok.Atatürk mezarından çıksa bu konuyu politik arenada çözemezdi çünkü karşıdaki şii mollalar olaylara inanç meseleleri gözlüğüyle bakıyor ve ona göre siyaset yapıyor. Suriye harekatınıda başta istemeyen 2 ülke var.Birisi İran diğeri ABD..bu 2 ülke harekatı durdurmak için her türlü oyunu yapıyor.Rusya ise savaşta olduklarından ötürü eskisi gibi durumlara %100 hakim olamıyorlar,onlarda harekata karşılar ama İran ile ABD gibi sert durumda değiller.Hatta Rusya bazı bölgeleri Türkiye kontrolüne verilip harekat yapılmasın düşüncesindede hareket ediyorlar.İran bu durumada karşı ancak ABD böylesi teklife hayır demiyor,esnek davanıp pazarlık edilerek sonuç almak istiyor. Kısacası bölgedeki ülkelerin hiçbiri sınırdan 35 km derinlikteki güvenli bölge oluşumunu kendi ülke çıkarlarına tehlikeli görüyor.TSK'nın gücünün farkındalar ancak Türkiye'yide tek bir Suriye cephesine odaklı hareket edecek avantajı vermekte istemiyorlar dolayısıyla Irak'da çıkarılan karışıklık ve İran destekli grupların Türkiye'nin üstüne salınması stratejik olarak proksi savaşları çerçevesinde İran ve ABD için en ideal seçenekti ve o uygulanmaya çalışılıyor şimdi. TÜrkiye artık Suriye harekatı planında aynı anda Irak'dada eş zamanlı harekat yapmak zorunda kalabilir ancak bu sefer İran'ın güdümünde olan Irak yönetimi böylesi bir askeri manevrayı gidip savaş ilanı olarak açıklayabilir.Irak ortamı Suriye gibide değildir,şii lider Sistani'nin çıkaracağı bir fetva ile Irak'daki tüm şii olanlar PKK safında TÜrkiye ile savaşa girişirler.Unutmamak gerekirki 2003 yılında ABD ordusu Irak'ı işgal ederken şii gruplar Saddam'a karşı birleşmiş ve ABD ordusunun ilerlemesine yol açmışlardı.Yani Irak'da konu bir Sistani veya Sadr olunca tüm şii gruplar bu adamların sözleriyle hareket eder,hükümet onu bunu söylemiş bakmazlar.İran bu denli hakim Irak ortamına dolayısıyla Irak konusu artık bizim için bir sıkıntı ve Suriye harekatının icrası içinde problem teşkil ediyor. Ama Türkiye bunca soruna rağmen Suriye harekatını yapabilirmi diye soranınız olursa, her türlü yapar ama bir yeri 1000 kişiyle saldırıp 200 kişiyle dönmek var.. yada 1000 kişiyle gidip 900 kişiyle dönmek var..Sonuç değişmez ama kayıplar ağır olabilir.Buda işin istihbarat ve askeri tarafıdır.Sahada yaşananlar düz mantıkda "taktik maktik yok,bam bam bam" diyip hareket edilecek ortamda değil.. |
Ben size katılmıyorum. Bu noktaya gelmiş olmamız tamamen diplomatik ve politik basarısızlık yuzundendir nitekim : Bildiğiniz üzere eski Türkiye dediğimiz dönem Türkiye laik ve milliyetçi bir ülkeydi. Mezhepsel öncelikler değil ülke çıkarlarına yönelik politika benimser ve uyguladı. Fakat AKP dönemi TÜRKİYE si ise milliyetçilikten ve laiklikten zaman içerisinde koparak mezhepsel bir dış politika gitmeye basladı. İsrail ile mükemmel seviyede olan ilişkiler bir hiç uğruna mezhepsel duygusal hezeyanları ugruna çöp edilerek 50 yıllık baglar kopartıldı. Arap baharı döneminde ise bölge ülkelerine isyan eden selefi - dinci ve özellikle Müslüman kardesler temelli isyancılar Turkiye tarafından acıkca desteklendi. Turkiye in destegi ile Mısır yönetimi devrildi, Suriyeye TIR TIR silah yollandı, Tunus'a iktidar değişimi memnuniyet ile karsılandı. Bu Suudi Arabistan ve BEA'de şok etkisi yarattı üstüne Müslüman kardeşlerin Turkiye deki FETÖ gibi bu ülkeyi içten ele gecirmek cabası içinde oldugu gerekçesi ile BAE bu orgutu yasadığı ilan etti, Mısır'da devrilen iktidar darbe ile tekrar döndü, Suriye'de isyancılar puskurtulup Turkiye ye devasa bir multeci akını oldu ve Tunus'a iç karsılıklıklar bitmedi sonunda dinci meclis fesh edilip laik bir Cumhurbaşkanı atandı. Turkiye'nin Arap baharında aldıgı konum Suudi Arabistan ve BAE basta olmak uzere butun ortadogu ile Turkiye'nin bagını koparttı ve yokettik. Daha önce İsrail ile bir hiç uğruna ilişkiler zaten yokolmuş tu. Sonuç olarak İsrail Arap ülkeleri ile ilişkilerini düzeltirken Türkiye dışarıda kaldı. Mısır Yunanlılar ile anlaştı buda yetmiyormuş gibi Türkiye in İsrail ile ilişkilerinin bozulması Guney Kıbrıs Yunanistan, Mısır ve İsrail ardında bölgede hiç Varol almış bir birlik oluşmasına yol açtı. Ote yandan Irak ve Suriye in çöküşünü ardından İran bölgeye yayıldıgıbda Türkiye, İsrail ve Arap ülkeleri bu ortak tehdidi beraber yokedebilecekken Türkiye in iflas eden dış politikası yuzundrn tam tersi İran buyuk rahatlıkla Şia hilalin kurmayı basardı. Su an Turkiye ise Yunanistan, İran, Arap ulkeleri, İsrail, Amerika hepsini birden karsısına aldıgı umutsuz ve felaket bir tablo içinde de eleniyor. Turkiye milliyetçi ve çıkara dayanan basarılı dış politikasını bırakıp duygusal ve mezhepçi bir dış politikaya gectikten sonra maalesef işler bu duruma verildi ve bu müşkil durumda çıkarlarımız korumak için elimizde Mehmetçik dışında, savas tehdidi dışında hiçbirşey kalmadı... Not: Suudi Arabistan ve BAE vahhabiliği veya dinciliği desteklemeyi bırakın iktidarların tehdit olarak görürler. Hatta Suudi veliaht prens Salman şiddet yoluyla ülkesinde dinciliği baskılıyor. El Kaide lideri Suudi Arabistan yönetimini kafir olarak nitelendirmiştir.. Usame Vin Ladin Suudi zengin bir ailenin çocugudur bu arada ulke sinin yönetimine tepkili biridir. |
Olaya ABD karşı çıkıyor.
Ardından Erdoğan Rusya ve İran ile zirvede bu konuyu konuşuyor. İki devlete Türkiyeye karşı çıkıyor. Erdoğan bunun üzerine rest çekip akşamki yemeğe katılmıyor.
Ardından İran - Rusya - ABD ( Herhangi biri olabilir bu planın arkasındaki ülke) yerel işbirlikçi Pkklıları veya sürüsüne bereket bulabileceğiniz ajanlarını kullanarak Zaho'yu bombalıyor.
Ardından çok ciddi bir dezenformasyon süreci başlatılıyor. Tüm uluslarası arenada, Irak'ta vb ve içerde yine Hdp harekete geçiriliyor.
Amaç Suriye operasyonunun önüne geçmek.
Türkiye bu süreci yönetebilecek mi hep beraber göreceğiz.
Ben TSK'nın böyle bir saldırı yaptığını düşünmüyorum. Çünkü bir anlamı nedeni yok. Bu kadar bariz bir hata yapılamaz.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 21 Temmuz 2022; 14:0:7 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle