Ünlü Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ'ın yeni kitabı 'Sumerlilerde Tufan, Tufan'da Türkler', Orta Asya kökenli Tufan efsanesinin izini sürüyor. Kitapta Türklerin Tufan efsanesiyle, Sumerlilerin Tufan destanı arasındaki bağlantıları ortaya koyuyor. Ayrıca hem Mezopotamya kaynaklı olan hem de Tevrat ve Kuran'daki Tufan efsanelerini Sumerlilerinkiyle karşılaştırıyor.
Tufan'ın hangi coğrafyada olduğunu tartışarak kendi tezini de ortaya koyan Muazzez İlmiye Çığ ile kitabını konuştuk.
-7 başlık altında incelemeyi uygun gördüm. Jeolojik verilerle başladım. Sonra arkeolojik buluntular, Asya yerel Tufan efsaneleri, destanlar, efsaneler, dil karşılaştırmaları ve yer adları üzerinde durdum. Öyle bağlantılar çıktı ki olağanüstü. Daha çok bağlantılar da çıkacaktır. Araştırmalarımda Sumerlilerin ana vatanının Orta Asya toprakları olduğu, dillerinin Türk diline olan büyük benzerliği, yazdıkları ve din kitaplarına dünyayı kapladığı şeklinde giren Tufan olayının da Orta Asya'daki su taşkınlarından kalan hatıralara dayandığını kanıtlamaya çalıştım.
- Bir Sumer misyonu; gelişim, ilerlemek... Neredeyse bildiğimiz her şey onlara mı dayanıyor?
- Her şey... En önemli buluşları dillerine göre bir yazı icat etmeleri tabi. Okullar açarak bu yazıyı her istediklerini yazacak şekilde geliştiriyorlar. Ve kolay bozulmayan kil üzerine geçirerek geleceğe kazıyorlar. Yazdıkları belgelerde günlük yaşantılarını, matematik, astronomi ve tıp da nasıl temel oluşturduklarını okuyoruz.
Matematikte onlu, altılı sistemi geliştirmişler, en karışık hesapları yapabilmişler. Güneş'in ve Ay'ın görünüşüne göre zamanı yıla, yılı aylara, ayları haftalara, haftaları günlere, günleri de saatlere bölmüşler. 5 gezegeni, burçları saptayarak adlandırmışlar. Hastalıklar için hayvanlar, bitkiler ve madenlerden yararlanarak çeşitli ilaçlar yapmışlar. Mimarlıktaki kubbe, kemer sistemini kullanmışlar. Dikkat ederseniz Orta Asya'da her şey kubbelidir. Obalar, çadırlar hep kubbelidir. Künklerle temiz ve kirli suların taşınması, kanallarla tarım alanlarına götürülmesini, tekneler ve yelkenlilerle ulaşımı sağlamışlar. Bir de çok yeni bir bağlantı daha bulundu, bu kitaba yazılamadı. Sumer'in bir Su Tanrısı var. İnanışlarına göre de, Su Tanrısı'nın evi denizin dibinde. Yeni öğrendim Türklerde ise bir Su Tanrıçası var. Türk mitolojisine göre Su Tanrıçası'nın evi de bir gölün dibinde. Bu bağlantı rastlantı olamaz..
Din kitaplarına esin oldular'
Ve 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Sumerliler hakkında en ufak bir bilgi yok.. 1850'den sonra kazılardan çıkan tabletler ve yazılarının, dillerinin çözülmesiyle tanınmaya başladı Sumerliler. Evvela bilinen en eski kütüphane olan, Ninova'daki Asurbanipal Kütüphanesi bulunması yazının çözülmesine büyük etki etti. Metinlerin arasında çivi yazısıyla, başka bir dilde olduğu belli çevirileri vardı. Sonra Güney Mezopotamya'da kazılar başlayınca Sumer tabletleri çıktı, Nippur'da, bilhassa Lagaş'ta. O zaman anladılar ki yepyeni bir dil. Edebi eserler yaratmışlar. Ağızdan ağza gelen efsanelerini, destanlarını yazıya geçirmişler ki bugün bu konuların birçoğunun din kitapları ve halk söylenceleri yoluyla zamanımıza kadar geldiğini, din kitaplarına esin olduklarını öğreniyoruz.
- Tufan olayını da ilk olarak Sumerliler yazıyor diyorsunuz...
- Mezopotamya'da Tufan öyküleri 2000 yıl içinde üç ayrı zamanda, ikisi Akadca, biri Sumerce olarak yazılmış olarak bulundu. İlk okunan Tufan efsanesi DÖ 700 (Doğumdan Önce) yıllarına tarihlenen Asurbanipal Kütüphanesi'nden çıkmıştı. Aslında o, 12 tablet üzerine yazılmış Bilgameş/Gilgameş Destanının 11. tabletine eklenmiş bir öyküydü. DÖ 1200 yıllarında bir Babilli, Gilgameş'in ayrı ayrı yazılmış serüvenlerini bu tabletler üzerinde bir araya toplayarak uzun bir destan haline getirmişti. Tufan olayı da destanın sonuna eklenmiştir. Tabletlerin büyük kısmı kırık ve bozuk olduğundan tam okunamıyor.
Tevrat ve Kuran'da tufan
- Tevrat ve Kurandaki Tufan yaklaşımlarına farklılıkları da okuyoruz iki ayrı bölümde.
- Tevrat'a göre kötülük artınca Tanrı insanları yarattığına pişman oluyor ve Tufan oluyor. Tevrat'ta iki hikâye var. Birinde 40 gün 40 gece sürüyor diyor, çıkmaları 150 gün. Fakat öbür kısımda bakıyorum tam bir sene diyor. Bir sene nasıl o geminin içinde kalıyorlar yani gemi Atlantik midir nedir? Kitaba da yazdım hayal ettikleri ölçüler çok mübalağalı.Kuran da, insanlar inanmadıkları için Allah bunu gönderdi diyor. Tufan diye bahsetmiyor, denizde boğduk, öldürdük diyor. Amaç, Nuh'un insanları Allah'ın birliğine inandırma uğraşısını göstermek, eğer inanmazlarsa, onlara da böyle bir felaket gelecek diye uyarmak.
- Tanrılar insanları yapıyor. 600 yıl sonra nüfus patlıyor. Tanrılar bunu kontrol altına almak için önce bir hastalık gönderiyor. İnsanlar hastalıktan kırılıyor. Sonra 600 yıl daha geçiyor, nüfus yine çok artınca, Tanrılar Tufan'a karar veriyor ve bu kararı Bilgelik Tanrısı aracılığıyla Atrahasis'e bildiriyorlar. Tufan 7 gün, 7 gece sürüyor, şiddetinden Tanrılar bile korkuyor. Tanrılar, bununla da yetinmiyor ve durumu garantiye almak için Doğum Tanrıçası'na 'kısır kadın yap' ve 'Fazla çocuğu olanları öldürecek bir cin yap' diye buyuruyor. Burada bir nüfus kontrolü göndermesiyle karşılaşıyoruz. Başbakan Tayyip Erdoğan gibi üç çocuğa sıcak bakılmıyor yani'
İşçi tanrılar
- Atrahasis efsanesi 'Tanrılar insanlar gibi iken' diye başlıyor' Efsaneye göre Tanrılar başlarda hayli ağır işçilik yapıyor..
- Canları çıkıyor!.. (gülüyoruz) Tanrılar kanallar açıyorlar. Dicle Nehri'nin kıyısını temizliyorlar, evler yapıyorlar, ki Sumer inanışına göre, tanrılar bütün şehirleri hazırlayıp insanlara vermişlerdir. Hatta o kadar yoruluyorlar ki gidip baştanrıları, Enlil babaya gözyaşları içinde dert yanıyorlar. Ölümlülerin yaratılması fikri de böylece doğuyor.
- Evet tam da burada Türklerdeki Şamanlık izlerinin kökeniyle ilgili Atrahasis efsanesi aracılığıyla ortaya çıkardığınız bir bağlantıyı okuyoruz.. Davulların çalınması olayı...
- Çok önemlidir; Tanrı kanı ile çamurun karıştırılarak insan şekli verilmesi ve insan olması sırasında olanlar. Tanrı ruhunun insanla bütünleşmesi... Çamur yoğruluyor insan yapılıyor, bütün Tanrılar onun üzerine tükürüyorlar. Bu olurken de davul çalınıyor Şamanlar gibi. Samuel Noah Kramer, 'Sumerlerin Kurnaz Tanrısı: Enki' adlı yapıtında şöyle yazar: 'Davul ile Tanrı'nın etindeki ruh canlılarda onun işareti olarak bilinecek veya ilan edilecektir.' Bu anlatış da Şamanlığa çok yakındır. Toprağın Tanrı kanıyla karışıp insan olup canlanmasını, Anadolu'da toprağın bereketini anlatan bir sözde de buluruz; 'Kan düşse, can çıkar'.
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.
ilginç şeyler yazılmış bugun kitabı sipariş verdim okuyalım bakalım 9 TL neye vermiyoruz ki, dergiler bile 5-6 TL oldu. İlmiye çığ çok değerli dünya çapında bir sümer uzmanıdır, .
Kitap geldi okumaya başladım, ilginç bağlantılarlar var ama herşey Nuh tufanı öncesinde uzun bir geçmiş hüküm süren uygarlıkların ve Türklerin izini sürüyor . Bu arada kitap en çok satan listesinde ikinci olmuş ,ilginç demek ki bayağı ilgi var.
göçler konusunda DNA analizleri gözetilerek yürütülen bir çaışma var buna göre insanoğlunun hangi yolları izlediğine dair öç yolları bulunmuş ve çıkarılmış. İsterseniz sizde 100 dolar karşılığı mevcut atanızın kökenini bulmanız mümkündür.
ahir zamanda yaşadığımıza bir kez daha şahit olmak insanı şaşırtmalı mı yoksa şaşırtmamalımı
neden ahir zaman denebilir değerli kimselerin değersiz değersiz kimselerin değerli kabul edildiği ehil olmayanların ehilmiş gibi kabul gördüğü yalanın dolanın saptırmanın ayyuka çıktığı bir başka zaman dilimini ben bilmiyorum !!!
ünlüüü sümerelog üstelik proff hatta tezi mevcut dendi lansmanı yapılırken akademik maske gerekliydi birilerine muteber olması ve kitlelerce kabul görmesi yalanın tahrifatın ve eksikliğin üzeri böylece örtülecekti..
tabii çok geçmeden çıktı foyası ..hatta kendisi bile prof olmadığını doktora tezi bulunmadığını dile getirmek durumunda kaldı ..
kimler vardı ardında tek tek saymaya hacet yok en başta kadim dostları masonlar
hemşireleri ile sohbet ona bu sahte ünvanları hazırlayan ve millete sunan yalancı ve hilebaz toplulukta elbette masonlardı (kendi beyanı da bu yönde)
gelelim şu meşhurrr sümerolog meselesine ..çığ sümerolog değildir.. dil tarihin hititioloji bölümünü bitirmiş .. müzelerde memur olarak çalışmış birisidir.. prof.kramerin çözümlemelerini Türkçe'ye çevirmiştir..kramerin akademik kariyeri ve ilmi güvenilirliği bir yana (hakkında ciddi eleştiriler mevcut)
kramer sümer metinlerini ingilizceye çığ ise türkçeye çevirmiş olması onu sümerelog yapıyor ya!!!!işte asıl mesele bu
kramerin çevirilerinin niteliği hakkında yorum yapmak şu an için gereksiz ki ehil olan kimselerce eleştirildiği biliniyor ama ehliyet arayan kim etiket var iken değil mi helede bu etiket mason biraderlerce onaylanıp mühürlenmişse kimin haddine düşmüş çığı eleştirmek olmayan akademik kariyerini eşelemek ..!!!
bu ingilizceden türkçeye çevrilen metinlerin kişiyi sümerolog yapması adeta tek otorite mevkiine oturtması günümüz anlayışına has bir durum tabi..ne memleket ama prof olmadığı halde prof diye anılan sonradan açığı kapansın diye istanbul üni. tarafından "fahri" doktor ilan edilen çığın marifetlerine hayran hayran bakan ve güvenilir kaynakmış diye atlayan taraftarları bir yana ismi geçen kadının malum kimseler ile var olan çıkar ilişkileri ve malum çevrenin çevirdiği dolapların hesabı ayrı olarak görülmeli de kimin umrunda ki
yaldızlı allı pullu abartılı şafşatalı önümüze ne konsa araştırma gereği duymadan kabul eden ve kanan bir anlayışa bu çığ çok bile !!
kutsala saldırmakla umduğuna nail olmaya çalışan zihniyetin tutarsız yaklaşımı da cabası sümerler ve museviliğin hemen hemen aynı tarihlerde yüz göstermiş olması kaypakça bir kaç ayak oyunu ile farklı anlatılıp başörtüsü yalanının ortaya dökülmesine vesile oluyor ..ve bizim malum kitle hemen atlayıp bu tahrifin ve aldatmacanın üstüne aa bak başörtüsü sümerlerden miras mış hemde ne miras ama ..haysiyetsiz kadın !! örtüye saldırı alanında tarihinde alet edilmiş olması bu kepazeliğe yeter utanç sebebidir de o yüz nerede idrak nerede ..sıfatındaki meymenetsizliğin basireti körelmiş kimselere bile apaçık ayan oluşu bir yana bu kadını akademik değer diye millete yutturmaya çalışan malum anlayış bir yana
ilmiye çığ değişik konularda çeşitli fikirler ve çıkarımlar yapmıştır bunları illa doğru kabul edeceğiz diye birşey yok ama bu sözlerin söylenmesindeki derin bilgiyi ve arşatırmaları yok sayan fikirlerle savaşta kendisi çekinecek bir şey görmemiştir. Bloglarında açıkça birçok insanın belki yazmaya çekineceği sivri konulara değinmiştir. Artık doğrusunu eğrisini aynı bilgi seviyesinde ulaşanlar takdir edip söveceklerdir. bu forumdakiler olmamalıdır.
Ünlü Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ'ın yeni kitabı 'Sumerlilerde Tufan, Tufan'da Türkler', Orta Asya kökenli Tufan efsanesinin izini sürüyor.
Kitapta Türklerin Tufan efsanesiyle, Sumerlilerin Tufan destanı arasındaki bağlantıları ortaya koyuyor. Ayrıca hem Mezopotamya kaynaklı olan hem de Tevrat ve Kuran'daki Tufan efsanelerini Sumerlilerinkiyle karşılaştırıyor.
Tufan'ın hangi coğrafyada olduğunu tartışarak kendi tezini de ortaya koyan Muazzez İlmiye Çığ ile kitabını konuştuk.
Gamze Akdemir - Cumhuriyet / Kitap
-Araştırmalarınızda dayandığınız konuları sorarak başlayalım isterim söyleşimize.
-7 başlık altında incelemeyi uygun gördüm. Jeolojik verilerle başladım. Sonra arkeolojik buluntular, Asya yerel Tufan efsaneleri, destanlar, efsaneler, dil karşılaştırmaları ve yer adları üzerinde durdum. Öyle bağlantılar çıktı ki olağanüstü. Daha çok bağlantılar da çıkacaktır. Araştırmalarımda Sumerlilerin ana vatanının Orta Asya toprakları olduğu, dillerinin Türk diline olan büyük benzerliği, yazdıkları ve din kitaplarına dünyayı kapladığı şeklinde giren Tufan olayının da Orta Asya'daki su taşkınlarından kalan hatıralara dayandığını kanıtlamaya çalıştım.
- Bir Sumer misyonu; gelişim, ilerlemek... Neredeyse bildiğimiz her şey onlara mı dayanıyor?
- Her şey... En önemli buluşları dillerine göre bir yazı icat etmeleri tabi. Okullar açarak bu yazıyı her istediklerini yazacak şekilde geliştiriyorlar. Ve kolay bozulmayan kil üzerine geçirerek geleceğe kazıyorlar. Yazdıkları belgelerde günlük yaşantılarını, matematik, astronomi ve tıp da nasıl temel oluşturduklarını okuyoruz.
Matematikte onlu, altılı sistemi geliştirmişler, en karışık hesapları yapabilmişler. Güneş'in ve Ay'ın görünüşüne göre zamanı yıla, yılı aylara, ayları haftalara, haftaları günlere, günleri de saatlere bölmüşler. 5 gezegeni, burçları saptayarak adlandırmışlar. Hastalıklar için hayvanlar, bitkiler ve madenlerden yararlanarak çeşitli ilaçlar yapmışlar. Mimarlıktaki kubbe, kemer sistemini kullanmışlar. Dikkat ederseniz Orta Asya'da her şey kubbelidir. Obalar, çadırlar hep kubbelidir. Künklerle temiz ve kirli suların taşınması, kanallarla tarım alanlarına götürülmesini, tekneler ve yelkenlilerle ulaşımı sağlamışlar. Bir de çok yeni bir bağlantı daha bulundu, bu kitaba yazılamadı. Sumer'in bir Su Tanrısı var. İnanışlarına göre de, Su Tanrısı'nın evi denizin dibinde. Yeni öğrendim Türklerde ise bir Su Tanrıçası var. Türk mitolojisine göre Su Tanrıçası'nın evi de bir gölün dibinde. Bu bağlantı rastlantı olamaz..
Din kitaplarına esin oldular'
Ve 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Sumerliler hakkında en ufak bir bilgi yok.. 1850'den sonra kazılardan çıkan tabletler ve yazılarının, dillerinin çözülmesiyle tanınmaya başladı Sumerliler. Evvela bilinen en eski kütüphane olan, Ninova'daki Asurbanipal Kütüphanesi bulunması yazının çözülmesine büyük etki etti. Metinlerin arasında çivi yazısıyla, başka bir dilde olduğu belli çevirileri vardı. Sonra Güney Mezopotamya'da kazılar başlayınca Sumer tabletleri çıktı, Nippur'da, bilhassa Lagaş'ta. O zaman anladılar ki yepyeni bir dil. Edebi eserler yaratmışlar. Ağızdan ağza gelen efsanelerini, destanlarını yazıya geçirmişler ki bugün bu konuların birçoğunun din kitapları ve halk söylenceleri yoluyla zamanımıza kadar geldiğini, din kitaplarına esin olduklarını öğreniyoruz.
- Tufan olayını da ilk olarak Sumerliler yazıyor diyorsunuz...
- Mezopotamya'da Tufan öyküleri 2000 yıl içinde üç ayrı zamanda, ikisi Akadca, biri Sumerce olarak yazılmış olarak bulundu. İlk okunan Tufan efsanesi DÖ 700 (Doğumdan Önce) yıllarına tarihlenen Asurbanipal Kütüphanesi'nden çıkmıştı. Aslında o, 12 tablet üzerine yazılmış Bilgameş/Gilgameş Destanının 11. tabletine eklenmiş bir öyküydü. DÖ 1200 yıllarında bir Babilli, Gilgameş'in ayrı ayrı yazılmış serüvenlerini bu tabletler üzerinde bir araya toplayarak uzun bir destan haline getirmişti. Tufan olayı da destanın sonuna eklenmiştir. Tabletlerin büyük kısmı kırık ve bozuk olduğundan tam okunamıyor.
Tevrat ve Kuran'da tufan
- Tevrat ve Kurandaki Tufan yaklaşımlarına farklılıkları da okuyoruz iki ayrı bölümde.
- Tevrat'a göre kötülük artınca Tanrı insanları yarattığına pişman oluyor ve Tufan oluyor. Tevrat'ta iki hikâye var. Birinde 40 gün 40 gece sürüyor diyor, çıkmaları 150 gün. Fakat öbür kısımda bakıyorum tam bir sene diyor. Bir sene nasıl o geminin içinde kalıyorlar yani gemi Atlantik midir nedir? Kitaba da yazdım hayal ettikleri ölçüler çok mübalağalı.Kuran da, insanlar inanmadıkları için Allah bunu gönderdi diyor. Tufan diye bahsetmiyor, denizde boğduk, öldürdük diyor. Amaç, Nuh'un insanları Allah'ın birliğine inandırma uğraşısını göstermek, eğer inanmazlarsa, onlara da böyle bir felaket gelecek diye uyarmak.
İlk nüfus kontrolü
- Eski Babil Turan Efsanesi Atrahasis'e gelirsek, DÖ 1700'lerde Akadca yazılmış..
- Tanrılar insanları yapıyor. 600 yıl sonra nüfus patlıyor. Tanrılar bunu kontrol altına almak için önce bir hastalık gönderiyor. İnsanlar hastalıktan kırılıyor. Sonra 600 yıl daha geçiyor, nüfus yine çok artınca, Tanrılar Tufan'a karar veriyor ve bu kararı Bilgelik Tanrısı aracılığıyla Atrahasis'e bildiriyorlar. Tufan 7 gün, 7 gece sürüyor, şiddetinden Tanrılar bile korkuyor. Tanrılar, bununla da yetinmiyor ve durumu garantiye almak için Doğum Tanrıçası'na 'kısır kadın yap' ve 'Fazla çocuğu olanları öldürecek bir cin yap' diye buyuruyor. Burada bir nüfus kontrolü göndermesiyle karşılaşıyoruz. Başbakan Tayyip Erdoğan gibi üç çocuğa sıcak bakılmıyor yani'
İşçi tanrılar
- Atrahasis efsanesi 'Tanrılar insanlar gibi iken' diye başlıyor' Efsaneye göre Tanrılar başlarda hayli ağır işçilik yapıyor..
- Canları çıkıyor!.. (gülüyoruz) Tanrılar kanallar açıyorlar. Dicle Nehri'nin kıyısını temizliyorlar, evler yapıyorlar, ki Sumer inanışına göre, tanrılar bütün şehirleri hazırlayıp insanlara vermişlerdir. Hatta o kadar yoruluyorlar ki gidip baştanrıları, Enlil babaya gözyaşları içinde dert yanıyorlar. Ölümlülerin yaratılması fikri de böylece doğuyor.
- Evet tam da burada Türklerdeki Şamanlık izlerinin kökeniyle ilgili Atrahasis efsanesi aracılığıyla ortaya çıkardığınız bir bağlantıyı okuyoruz.. Davulların çalınması olayı...
- Çok önemlidir; Tanrı kanı ile çamurun karıştırılarak insan şekli verilmesi ve insan olması sırasında olanlar. Tanrı ruhunun insanla bütünleşmesi... Çamur yoğruluyor insan yapılıyor, bütün Tanrılar onun üzerine tükürüyorlar. Bu olurken de davul çalınıyor Şamanlar gibi. Samuel Noah Kramer, 'Sumerlerin Kurnaz Tanrısı: Enki' adlı yapıtında şöyle yazar: 'Davul ile Tanrı'nın etindeki ruh canlılarda onun işareti olarak bilinecek veya ilan edilecektir.' Bu anlatış da Şamanlığa çok yakındır. Toprağın Tanrı kanıyla karışıp insan olup canlanmasını, Anadolu'da toprağın bereketini anlatan bir sözde de buluruz; 'Kan düşse, can çıkar'.
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.