Umarım işine yarar bir hikaye yazmışımdır. Herkesin yazacağından biraz farklı olmasını istedim. Saygılarımla
KISKANÇLIK DUYGUSU
Ruh ve sinir hastalıklarının ürpertici koridorları, soğuk puslu duvarları hasta yakınlarını derinden tedirgin ediyordu. Hasta ziyaret salonunda her zamanki gibi gözetim ile beraber hastaları ziyaret eden birçok insan vardı. Her hasta burada halinden memnun gibi idi. Yalnızca bir hasta ziyarete gelen kişi ile hararetli bir tartışma içerisindeydi.
-“ Baksana yine millet hastalarına hediye getirmiş. Sen niye bana getirmiyorsun” dedi hasta, ziyaretine gelen kadına.
-“ Açık dükkan bulamadım. O yüzden getirmedim “ dedi ziyaretçi kadın.
-“ Millet nasıl bulmuş. Ah şu giysiye bak. Ne kadar da çok yakışır bana. Herkes şanslı, bir ben şanssızım. Sadece kendini getirmişsin. Şu güneş gözlüğüne bak! Onu takıp koğuştakilere hava atabilirdim. “ dedi hasta iç geçirerek.
-“ İyi gördüm seni. Yakında inşallah taburcu olursun. “
-“ Ben seni daha iyi gördüm. Benden daha iyisin. Benim daha iyi olmam gerekirken sen iyisin. “ dedi hasta ellerini kafasına vurarak.
-“Buradan çıktıktan sonra arkadaşlar ile buluşacağım. Biraz vakit geçireceğim. Haber vermek istedim” dedi ziyaretçi kadın.
-“ Hayır sakın kimselerle gezme. Sarkarlar göz koyarlar sana. Sakın gitme. Eğer gidersen buradan çıkar bulurum seni. “ dedi adam şimdi ellerini kafasına daha çok vuruyordu.
-“ Ne oldu? Kıskandın mı” dedi ziyaretçi kadın. “Görüşürüz “ diyerek yerinden kalktı. Hasta yerinden ok gibi fırlayarak kadına doğru koştu. Kollarından tutmaya çalıştı. Etraftaki hastalar ve ziyaretçileri adamı izliyorlardı. Adam havayı tutmayı çalışıyordu. Havaya doğru sesleniyordu;
-“ Seni gökteki yıldızdan, dağdaki çiçeğe kadar her şeyden kıskanıyorum. Aa, ne güzel bir eldiven. Keşke benim olsaydı. Gitmeyeceksin arkadaşlarına sarkarlar sana orada. Aa saçların dümdüz ne güzel. Benim de öyle saçlarım olmalıydı…” adam havaya ve etrafındaki insanlara doğru bu şekilde nutuklar veriyordu. Hemen gözetmenler hastayı yaka paça yakaladılar. Gözetmenlerden biri;
-“ Başta uslu uslu duracak sanmıştım. Ama sonradan baktım ki masasında kendi kendine, sanki yanında bir kadın varmış gibi konuşuyor. Daha sonrada bu hale geldi zaten “ dedi gözetmen içini geçirerek. Hastaya gömleğini geçirerek ziyaret odasından çıkardılar…
- 2 Sene Önce-
“Doktor Bey, bu yeni gelen hastanın durumu ne imiş?” diye sordu hastabakıcılardan biri merakla.
-“ Gerçekten çok ilginç bir hastalığı var. Kıskançlık duygusunu, bir duygudan öte bir arkadaş olarak benimsemiş. Duyguları canlanıp o kadar gerçekçi olmuşlar ki kimi zaman onu tetikleyici oluyor, kimi zaman da farklı kişiler halinde karşısına çıkıyor. Bu duyguyu bastıramıyor, kontrol edemiyor. Geçmişinde, bilinçaltısına işlemiş bir çok olay var sanıyorum. Gördüğü her şeyi kıskanıyor, ya da tabir doğru ise kıskançlık duygusu ona “kıskan” diye tetikleme veriyor. Bu duyguyu öldürdüğünde buradan sapasağlam çıkar. Ama hangi insan arkadaşını öldürebilir ki? Onun arkadaşı da “kıskançlık “olmuş…
KISKANÇLIK DUYGUSU
Ruh ve sinir hastalıklarının ürpertici koridorları, soğuk puslu duvarları hasta yakınlarını derinden tedirgin ediyordu. Hasta ziyaret salonunda her zamanki gibi gözetim ile beraber hastaları ziyaret eden birçok insan vardı. Her hasta burada halinden memnun gibi idi. Yalnızca bir hasta ziyarete gelen kişi ile hararetli bir tartışma içerisindeydi.
-“ Baksana yine millet hastalarına hediye getirmiş. Sen niye bana getirmiyorsun” dedi hasta, ziyaretine gelen kadına.
-“ Açık dükkan bulamadım. O yüzden getirmedim “ dedi ziyaretçi kadın.
-“ Millet nasıl bulmuş. Ah şu giysiye bak. Ne kadar da çok yakışır bana. Herkes şanslı, bir ben şanssızım. Sadece kendini getirmişsin. Şu güneş gözlüğüne bak! Onu takıp koğuştakilere hava atabilirdim. “ dedi hasta iç geçirerek.
-“ İyi gördüm seni. Yakında inşallah taburcu olursun. “
-“ Ben seni daha iyi gördüm. Benden daha iyisin. Benim daha iyi olmam gerekirken sen iyisin. “ dedi hasta ellerini kafasına vurarak.
-“Buradan çıktıktan sonra arkadaşlar ile buluşacağım. Biraz vakit geçireceğim. Haber vermek istedim” dedi ziyaretçi kadın.
-“ Hayır sakın kimselerle gezme. Sarkarlar göz koyarlar sana. Sakın gitme. Eğer gidersen buradan çıkar bulurum seni. “ dedi adam şimdi ellerini kafasına daha çok vuruyordu.
-“ Ne oldu? Kıskandın mı” dedi ziyaretçi kadın. “Görüşürüz “ diyerek yerinden kalktı. Hasta yerinden ok gibi fırlayarak kadına doğru koştu. Kollarından tutmaya çalıştı. Etraftaki hastalar ve ziyaretçileri adamı izliyorlardı. Adam havayı tutmayı çalışıyordu. Havaya doğru sesleniyordu;
-“ Seni gökteki yıldızdan, dağdaki çiçeğe kadar her şeyden kıskanıyorum. Aa, ne güzel bir eldiven. Keşke benim olsaydı. Gitmeyeceksin arkadaşlarına sarkarlar sana orada. Aa saçların dümdüz ne güzel. Benim de öyle saçlarım olmalıydı…” adam havaya ve etrafındaki insanlara doğru bu şekilde nutuklar veriyordu. Hemen gözetmenler hastayı yaka paça yakaladılar. Gözetmenlerden biri;
-“ Başta uslu uslu duracak sanmıştım. Ama sonradan baktım ki masasında kendi kendine, sanki yanında bir kadın varmış gibi konuşuyor. Daha sonrada bu hale geldi zaten “ dedi gözetmen içini geçirerek. Hastaya gömleğini geçirerek ziyaret odasından çıkardılar…
- 2 Sene Önce-
“Doktor Bey, bu yeni gelen hastanın durumu ne imiş?” diye sordu hastabakıcılardan biri merakla.
-“ Gerçekten çok ilginç bir hastalığı var. Kıskançlık duygusunu, bir duygudan öte bir arkadaş olarak benimsemiş. Duyguları canlanıp o kadar gerçekçi olmuşlar ki kimi zaman onu tetikleyici oluyor, kimi zaman da farklı kişiler halinde karşısına çıkıyor. Bu duyguyu bastıramıyor, kontrol edemiyor. Geçmişinde, bilinçaltısına işlemiş bir çok olay var sanıyorum. Gördüğü her şeyi kıskanıyor, ya da tabir doğru ise kıskançlık duygusu ona “kıskan” diye tetikleme veriyor. Bu duyguyu öldürdüğünde buradan sapasağlam çıkar. Ama hangi insan arkadaşını öldürebilir ki? Onun arkadaşı da “kıskançlık “olmuş…
İSMAİL ÖZTAŞ