| 
Ölüm hayatın ne kadar anlamsız olduğunu anlamaktır,  Bir ölü gördüğümde lan değermiydi bu kadar ağlamak, üzülmek, boşuna tartışmışım bu kadar onunla diyorum.. Ölüm insana yaşamayı öğretir, tabi anlayana... Ölüm, madem ölücem ne diye geldim bu dünyaya diye sordurur insana... Ölüm bir yok oluş mudur, yoksa yeniden doğuş mu? Ölmek, yok olmak anlamında mıdır? Ölüm iki tip insan için farklı şeyler ifade eder. Zeki insan, ölüm karşısında ne kadar aciz olduğunu hisseder, yaşamaya bakar, Aptal insansa, ölüme rağmen birilerini incitmeye, zarar vermeye devam eder.  | 
            
| şuan bulunduğumuz (einstein ın 4 boyutlu olduğunu iddia ettiği) sistemle etkileşimin kalmaması bence. | 
| 
inançlı insanlar için öldünse bir sınav var  sınavı geçtinse cennete geçmedinse cehenneme!! ister müslüman ister yahudi ister hristiyan ol hepsine göre bana uyarsan kazanırsın der!! peki ya inançsızlar için ölüm nedir? ne için varızın cevabı nedir? tesadüften öte fikri olan var mı?  | 
            
| Bana göre ölüm maddi evrenden iki evrenin buluştuğu ince ara evreni geçerek soyut evrene geçmek.. Bu somut ve soyut evren arasındaki ara evreni ise kimilerine göre kuarklar oluşturuyor. 3'te 2 somut 3'te 1 soyut ya da 3'te 2 soyut 3'te 1 somut maddeden oluşan bu kuarkların açıldığı tünel bizi soyut evrene taşıyor. Fantezik ama hoşuma gidiyor... | 
| 
ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm ben senin için yaşamayı göze almışım.polat alemdar  Şu üstteki söze bakacak olursak ölüm yaşamdan kolaydır arkadaşlar. Bence ise ölüm bu maddi vücutlarımızdan sıyrılıp gerçek sisteme katılmamızdır.                   | 
            
| 
walla gerçekte ölüm diye bişey olmasa delirdiğimiz zamanlarda kimbilir neyi isteyecektik.  ''Çok şükür, öleceğiz.'' Necip Fazıl Kısakürek  | 
            
| 
Ölüm sizi her an yakalayabilir.  Kimbilir o an, belki de şu andır ya da size çok yaklaşmıştır. Belki de bu satırlar ahlakınızı yeniden düşünmeniz için ölümünüzden önce size tanınmışson bir fırsat, son bir hatırlatma, son bir uyarıdır. Siz bu satırları okurken bir saat sonra hayatta kalacağınızdan emin olamazsınız. Bir saat sonra hayatta olsanız bir sonraki saate erişeceğinizin hiçbir garantisi yoktur. Saat değil bir dakika, hatta bir saniye sonra bile hayatta olacağınız kesin değildir. Bu kitabı sonuna kadar okuyup bitireceğinizin de hiçbir garantisi yoktur. Ölüm size, büyük bir ihtimalle, bir dakika öncesinde ölmeyi hiç aklınızdan geçirmediğiniz bir anda gelecektir. Mutlaka öleceksiniz, tüm sevdikleriniz de ölecek, sizden önce ya da sonra mutlaka ölecekler. Bundan 100 sene sonra dünya üzerinde sizin tanıdığınız hiçbir canlı insan kalmayacak. Her insanın, kendi hayatı hakkında bitmek tükenmek bilmeyen planları vardır. Liseyi bitirmek, üniversiteye girebilmek, mezun olmak, işsahibi olmak, ev sahibi olmak, evlenip çoluk çocuk sahibi olmak, çocuğunu büyütmek, emekli olmak, huzurlu bir hayata kavuşmak gibi... Bunların dışında, herkesin, kendi içinde bulunduğu durum ve şartlara göre daha binlerce konuda çok kapsamlı plan ve tasarıları vardır. Oysa bu planların hiçbirinin gerçekleşeceği kesin değildir. Buna karşın ölüm, yüzde yüz gerçekleşecektir. Yıllarca çalışıp çabalayıp üniversiteye giren bir öğrenci okuluna giderken ölebilir. Ya da yeni işe giren bir kişi işine giderken veya evlenenler düğünden dönerken ani bir trafik kazası sonucunda ölebilirler. Başarılı bir işadamı ise, işlerini çabuk halledebilmek, gideceği yere daha çabuk ulaşıp vakit kazanmak ve daha çok şeyler yapabilmek için uçak yolculuğunu tercih eder. Fakat uçak düşebilir ve hayatı hiç düşünmediği şekilde son bulabilir. Geriye kalan planlarını gerçekleştiremeden, bir daha asla tamamlanmayacak bir şekilde yarıda bırakarak, dönüşü olmayan bir yere giderler... Oysa o gittikleri yer için hazırladıkları hiçbir planları yoktur. Gerçekleştiremeyecekleri planları yıllarca en ince ayrıntısına kadar düşünmüşlerdir, ama gerçekleşeceği kesin olan ölüm hakkında hiçbir şey düşünmemişlerdir. Peki akla ve bilince sahip bir insan hangisine öncelik vermelidir? Gerçekleşeceği kesin olan hakkında mı, yoksa olmayan hakkında mı plan kurmalıdır? İnsanların bir kısmı, kesin olmayana önem verirler. Hayatın hangi safhasında olursa olsun bütün planlarını, gelecekte daha iyi ve daha mükemmel bir hayata kavuşabilmek için yaparlar. Eğer insan ölümsüz olsaydı, bu davranışgerçekten de mantıklı olacaktı. Fakat bütün planlar, ölüm denen mutlak sona mahkumdur. Bu nedenle, kesin olan ölümü bırakıp kesin olmayanları önemsemek, kesinlikle akıl dışıdır. Ama insanlardan bazıları, akıllarını kaplamışgarip bir gaflet hali nedeniyle bir türlü bu açık gerçeği fark edemezler. Uzun yıllar yaşayacaklarını hatta hiç ölmeyeceklerini varsayarak sadece dünyada belirledikleri hedeflere ulaşmak için çabalarlar. Ölümle birlikte başlayacak olan gerçek hayatlarını düşünmezler. Ona yönelik bir hazırlık yapmazlar. Hesap günü bu gerçekle yüz yüze kaldıklarında ise telafisi olmayan bu büyük hatadan dolayı çok derin bir pişmanlık duyarlar.  | 
            
 MÜMİNLERİN ÖLÜMÜ - Kaçınılmaz olduğunu bildiği ve yaşamı süresince hazırlık yaptığı ölümle karşılaşır.   - Canını almaya gelen melekler ona selam verip, onu cennetle müjdelerler.   - Melekler güzellikle canını alırlar.   - Ruhu bedeninden yumuşakça çekilip alınır.   - Arkasından gelecek müminleri müjdelemek, Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve müminler için bir korku ve üzüntü olmadığını haber vermek ister. Ama buna izin verilmez. ![]()   İNKARCILARIN ÖLÜMÜ - Hayatı boyunca kendisinden kaçıp durduğu ölümle buluşur.   - Ölümü şiddetli sarsıntılar içinde olur. ![]()   - Melekler, ellerini ona doğru uzatır ve onu alçaltıcı ve yakıcı bir azapla müjdelerler.   - Melekler, yüzüne ve sırtına vura vura canını alırlar.   - Ruhu en derinden acıyla sökülür.   - Ruhu köprücük kemiklerine kadar çekilir ve son müdahale yapılır.   - Canı o inkar içindeyken zorluk içinde çıkar.   - Ölümle yüzyüze geldiği andaki imanı ve tevbesi kabul edilmez.   -Gerçeği görmenin verdiği büyük pişmanlık içinde Allah'tan kendisini dünyaya geri çevirmesini ve kaybettiği ömrünü telafi etmeyi talep eder. Ama bu isteği kabul edilmez.   Dışarıdaki insanların gördüğü "tıbbi ölüm"ün de insana ders veren çok önemli bir yönü vardır. Tıbbi ölümün insan bedenini yok edişi, insana çok önemli bazı gerçekleri kavrama fırsatı verir. Bu nedenle, gerçek ölümün ardından söz konusu tıbbi ölüme de değinmek, hepimizin bedenini bekleyen mezar hakkında biraz düşünmek gerekir. ![]() ![]()                   | 
            
| sonun başlangıcı , bilinmeyen, merak edilen , bence güzel birşeydir | 
| 
BEDENİMİZİN ÖLÜMÜ...  Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Deri değiştiren canlılar gibi, bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler. Ancak geride kalan bedenin karşılaşacakları da ibret vericidir. Özellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer verenler için. Peki öldükten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı olarak düşündünüz mü hiç? Bir gün öleceksiniz. Belki hiç beklenmedik bir şekilde. Ekmek almak için bakkala giderken yolda bir araba kazası geçireceksiniz. Ya da amansız bir hastalık hayatınıza son verecek. Veya bir anda kalbiniz duracak. Böylece ölümü tatmaya başlayacaksınız. Bu andan itibaren de, bedeninizle hiçbir ilişkiniz kalmayacak. Hayat boyu "ben" dediğiniz ve sahiplendiğiniz o beden, sıradan bir et parçası haline gelecek. Ölümünüzle birlikte bedeninizi başka insanlar taşımaya başlayacaklar. Etrafta ağlayanlar, "daha dün buradaydı", "dağ gibi adamdı" diyenler olacak. Sonra o bedeni alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar. Orada bir gece bekleyecek. Ertesi gün gömme işlemleri başlayacak. Cansız bedeni alıp gasilhaneye götürecekler. Görevli, kaskatı kesilmişolan bedeninizi soğuk suyla yıkayacak. Ancak bu aşamada ölümün izleri de bedende aşikar hale gelecek. Morarmalar başlayacak. Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra da tahta tabuta koyup üstüne yeşil bir örtü örtecekler. Cenaze arabası gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarlığa doğru ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazı insanlar cenaze geçiyor diye saygı gösterecek, çoğu kendi işine bakacak. Sonra mezarlığa gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi görünenler tarafından ellerde taşınacak. Etrafta muhtemelen yine ağlayanlar, sızlananlar olacak. Sonra o kaçınılmaz yere, mezara gelinecek. Üstünde sizin isminiz yazılı... Bedeni tabuttan çıkarıp beyaz kefenle birlikte mezarın içine atacaklar. Ve sonra son işyapılacak. Ellerine kürek alanlar, beyaz kefenin içindeki bedenin üzerine toprak atmaya başlayacaklar. Kefenin ağzını açıp içine de toprak atacaklar. Ağzınıza, burnunuza, boğazınıza, gözlerinize topraklar dolacak. Topraklar yavaşyavaşkefeni örtecek. Biraz sonra işleri bitecek ve gidecekler. Mezarlık her zamanki derin sessizliğine bürünecek. Gidenler, kendi hayatlarına geri dönecekler, ama gömülen beden için artık hayatın hiçbir anlamı kalmamışolacak. Dünyadaki hiçbir güzellik, hiçbir güzel ev, güzel insan, güzel manzara artık o beden için bir şey ifade etmeyecek. Bedeniniz, hiçbir dostunuzla artık görüşemeyecek. Beden için var olan tek şey, artık yalnızca toprak ve onun içindeki bakteri ve kurtlar olacak. İÇİNİZ KARARDI BİLİYORUM. AMA MALESEF İNSANLARI BEKLEYEN SON BUNDAN İBARET DEĞİL Mİ? İLGİNÇ BU YAZIYI DÜZENLERKEN ÖLÜM ACISI DİYE Bİ İLAHİ ÇALIYORDU... ![]() ![]()                   | 
            
MEZARDA BİZLERİ BEKLEYEN SON....![]() ![]()   -Zaten gömülmenizle birlikte bedeniniz hem içten hem de dıştan gelen etkilerle hızlı bir parçalanma sürecine girecek.   -Vücutta oksijen kalmayacağından, bir süre sonra mikroplar faaliyete geçerek bedene yayılacaklar.   -Karında toplanan gazlar cesedi şişirecek ve bu şişlik vücudun her tarafına yayılarak, bedeni tanınmaz hale getirecek.   -Bundan sonra gazın diyaframa yaptığı basınçtan dolayı ağızdan ve burundan kanlı köpükler gelmeye başlayacak.   -Çürüme ilerledikçe kıllar, tırnaklar, avuç içleri ve tabanlar yerlerinden ayrılacaklar.   -Bu dışdeğişmeyle beraber, iç organlarda da (akciğer, kalp ve karaciğerde) çürüme başlayacak.   -En korkunç olay ise bu noktada gerçekleşecek; karın bölgesinde toplanan gazlar deriyi zayıf noktasından patlatacaklar ve bedenden tahammül edilmez derecede pis kokular yayılacak. (Ölü insan kokusu, dünyanın en iğrenç kokularındandır.)   -Bu süre içinde kafadan başlamak üzere, adaleler de yerlerinden ayrılacak.   -Cilt ve yumuşak kısımlar tamamen dökülecek ve iskelet gözükmeye başlayacak.   -Beyin tamamen çürüyecek ve kil görünümünü alacak, kemikler bağlantılarından ayrılacak ve iskelet dağılmaya başlayacak...   -Bu olay, ceset bir toprak ve kemik yığını haline gelene kadar böylece devam edecek  . -"Ben" sandığınız bedeniniz böylelikle korkunç ve iğrenç bir şekilde yok olacak. Geride kalanlar sizden söz ederken, topraktaki tüm kurtlar, böcekler ve bakteriler sizin etlerinizi kemirecekler.   -Eğer bir kaza sonucunda ölür de, gömülmezseniz, o zaman çok daha feci bir manzara ortaya çıkacak. Bedeniniz, sıcak havada açıkta kalmışbir et gibi, kurtlanacak, birkaç gün içinde bir kurt yumağı haline dönüşecek. Kurtlar, son et parçasını da yiyene kadar iskeletin kıvrımları arasında dolaşacaklar.   -Böylece "en güzel bir biçimde" yaratılmışolan insan hayatı, olabilecek en korkunç biçimde sona erecek. ![]() ![]()   PEKİ NEDEN? İnsan vücudunun öldükten sonra bu hale getirilmesi Allah'ın dilemesiyledir. Ve bunun çok büyük bir hikmeti vardır.    İnsan, kendisinin aslında bedenden ibaret olmadığını, bedeninin yalnızca kendisine giydirilmişgeçici bir kılıf olduğunu, bu korkunç sonu görerek anlamalı, bedenin ötesinde bir varlığı olduğunu hissetmelidir. İnsan, sadece bedenden ibaret olamayacağını, bedenin ötesinde onu bir araç olarak kullanan ruhun var olduğunu anlamalıdır.   Allah kendini "et ve kemikten" ibaret sanan insana, belki de bunun bir aldanışolduğunu kavratmak için böyle ibret verici bir son hazırlamıştır.   İnsan, bedeninin ölümüne bakmalı, bu geçici dünyada adeta sonsuza kadar kalacakmışgibi sahiplendiği ve bütün arzularına boyun eğdiği bedeninin akıbeti hakkında düşünmelidir. O beden toprağın altında çürüyecek, kurtlanacak ve iskelete dönüşecektir.                   | 
            
| 
olum bır hayattan dıgerıne gecmektır  bır boyut atlamaktır olum olumsuzluktur olum zaman kavramını yıtırmektır olum hıclık yada heplıktır yokluk yada varlıktır ruyadan uyanmaktır olum maddeden ayrılmaktır manene gecmektır olum gercegı gormek yalandan kopmaktır yenıden dogmaktır olum. ben boyle tanımlıladım suan ılk aklıma gelen sozler bunlar oldu. incilden bir söz geldi aklıma bırakın oluler olulerını gomsunler.  | 
            
| 
Üstad ne demiş....  Ölüm güzel şey budur perde arkasından haber Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber  | 
            
ÖLÜM TESADÜF DEĞİLDİR.....![]() ![]() ![]() ![]()   Ölüm, her olay gibi, Allah'ın dilemesiyle hayır ve hikmetle gerçekleşir.   Bir insanın doğum tarihi nasıl belliyse, aynı şekilde ölüm tarihi de daha o doğmamışken, dakikasına, saniyesine kadar bellidir.   İnsan da kendisine verilen süreyi her saniye biraz daha tüketerek, o son ana doğru hızla yaklaşır. Herkesin ölümünün yeri, zamanı ve şekli kaderinde belirlenmiştir. Buna rağmen insanların bir kısmı ölümün, Allah'ın ona sebep olarak yarattığı olaylar zincirinin bir sonucu olduğunu sanırlar. Her gün gazetelerde ölüm haberlerini okur, ardından da, "Eğer bir tedbir alınsaydı sonuç bu şekilde olmazdı; şöyle yapılsaydı ölmezdi" gibi cahilce mantıklar yürütürler. Halbuki her insan kendisine tanınmışsüreden ne bir saniye eksik ne de bir saniye fazla yaşayamaz. Ancak, imanın verdiği bilinçten uzak olan insanlar, her olaya olduğu gibi ölüme de tesadüfler zincirinin bir parçası olarak bakarlar. Allah Kuran'da, tamamen inkarcılara özgü olan böyle çarpık bir zihniyetten müminleri sakındırır: Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: "Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı görendir. (Al-i İmran Suresi, 156) Ölümü bir tesadüf sanmak büyük bir akılsızlıktır.   Ve bu durum, üstteki ayetten de anlaşılacağı gibi, insana büyük bir manevi azap, karşı konulamaz bir sıkıntı verir. İnkar edenler, yakınlarını ve sevdiklerini kaybettiklerinde bu büyük azabı yaşarlar.   Ölenin aslında bir kurtulma ihtimali olduğunu, fakat aksilik, tedbirsizlik gibi durumlar yüzünden zamansız öldüğünü düşünürler.   Bu düşünce de onların üzüntü, pişmanlık ve acılarının katlanarak artmasına neden olur. Çektikleri bu sıkıntı ve acı, gerçekte inançsızlıklarının azabından başka bir şey değildir. Oysa olayın çok önemli bir sırrı vardır; ölümün sebebi, ne bir kaza, ne bir hastalık, ne de başka bir şeydir. Bütün bu sebepleri yaratan Allah'tır. Kaderimizde belirtilen süre dolduğu zaman, yukarıda sayılan sebeplerden herhangi bir tanesi nedeni ile hayatımız sona erer. Ve insan, elindeki tüm maddi imkanını seferber etse dahi, kendisi için belirlenmişolan ölüm zamanından bir an bile fazla yaşayamaz. Kuran'da bu İlahi kanun şöyle haber verilir: Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmişbir yazıdır... (Al-i İmran Suresi, 145)  | 
            
 Ciddi misin? bunun böyle olduğunu nasıl ispatlayacağız, hiç ömrü önceden bilinen insan varmı ki? Her insan tesdüfen ölür ve de ne tasadüf tam da ömrü kadar yaşamış olur, ne ilginç değil mi? İnsan beynimizle ölüme anlam yüklüyoruz oysa ölümün anlamı felan yok. Yok olup gideceksin iste. Ama insan yok olup gitmeyi kabul edemez. Varoluşunun ve benliğinin bir anlamı olduğuna inanır. Bütün bunların boşuna olmadığına inanmak ister. Bu yüzden hayalinde öbür dünya diye bir kavram yaratmıştır. İşte bütün bu felsefeler bu yüzdendir. Gerçek olan şudur ki ölünce herşey biter...  | 
            
| 
Ölüm, her olay gibi, Allah'ın dilemesiyle hayır ve hikmetle gerçekleşir. Bir insanın doğum tarihi nasıl belliyse, aynı şekilde ölüm tarihi de daha o doğmamışken, dakikasına, saniyesine kadar bellidir.   İnsan da kendisine verilen süreyi her saniye biraz daha tüketerek, o son ana doğru hızla yaklaşır. Herkesin ölümünün yeri, zamanı ve şekli kaderinde belirlenmiştir. Buna rağmen insanların bir kısmı ölümün, Allah'ın ona sebep olarak yarattığı olaylar zincirinin bir sonucu olduğunu sanırlar. Her gün gazetelerde ölüm haberlerini okur, ardından da, "Eğer bir tedbir alınsaydı sonuç bu şekilde olmazdı; şöyle yapılsaydı ölmezdi" gibi cahilce mantıklar yürütürler. Halbuki her insan kendisine tanınmışsüreden ne bir saniye eksik ne de bir saniye fazla yaşayamaz. Ancak, imanın verdiği bilinçten uzak olan insanlar, her olaya olduğu gibi ölüme de tesadüfler zincirinin bir parçası olarak bakarlar. Allah Kuran'da, tamamen inkarcılara özgü olan böyle çarpık bir zihniyetten müminleri sakındırır: Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: "Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı görendir. (Al-i İmran Suresi, 156) Ölümü bir tesadüf sanmak büyük bir akılsızlıktır. Ve bu durum, üstteki ayetten de anlaşılacağı gibi, insana büyük bir manevi azap, karşı konulamaz bir sıkıntı verir. İnkar edenler, yakınlarını ve sevdiklerini kaybettiklerinde bu büyük azabı yaşarlar. Ölenin aslında bir kurtulma ihtimali olduğunu, fakat aksilik, tedbirsizlik gibi durumlar yüzünden zamansız öldüğünü düşünürler. Bu düşünce de onların üzüntü, pişmanlık ve acılarının katlanarak artmasına neden olur. Çektikleri bu sıkıntı ve acı, gerçekte inançsızlıklarının azabından başka bir şey değildir. Oysa olayın çok önemli bir sırrı vardır; ölümün sebebi, ne bir kaza, ne bir hastalık, ne de başka bir şeydir. Bütün bu sebepleri yaratan Allah'tır. Kaderimizde belirtilen süre dolduğu zaman, yukarıda sayılan sebeplerden herhangi bir tanesi nedeni ile hayatımız sona erer. Ve insan, elindeki tüm maddi imkanını seferber etse dahi, kendisi için belirlenmişolan ölüm zamanından bir an bile fazla yaşayamaz. Kuran'da bu İlahi kanun şöyle haber verilir: Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmişbir yazıdır... (Al-i İmran Suresi, 145) BİLMEM ANLATABİLİYORMUYUM?  | 
            
 bu senin garip düşüncelerin kaotika ; sen yok deyince yok olmaz ki... eğer öbür dünya var ise bu herkes için geçerlidir, yok diyen için de var diyen için de ... Allah ın varlığını baştan inkar ettiğin için öbür dünyanın varlığına da inanman gayet zor ..  | 
            
 Kimin garip düşüncesi ben anlayamadım. Arkadaş diyor ki her insanın ne kadar yaşayacağı saniyesi saniyesine bellidir diyor ben de diyorum ki bunun böyle olduğunu kimse ispatlayamaz. Böyle olduğunu ispatlamak için herhangi bir insanın ne kadar yaşayacağının önceden biliniyor olması lazım. Şimdiye kadar bunu bilen olmuş mu? yok. Ben bir gün öleceğim, peki ben kaç yıl yaşayacağım dünyada, sen bilebilir misin? herhangi bir kişi bilebilir mi? yok Diyelim ben öldüm sen de dedin ki "bu kaderde yazılıydı" ispatla bakalım hani nerde yazılıydı göster. Ee, şimdi ben inanmamakta garip düşünüyor mu oluyorum, teessüf ederim. Sen öbür dünya var diyorsun ben inanmadığım için garip düşünüyorum. Bugüne kadar öbür dünyanın koordinatlarını hesaplayan olmuş mu? yok, giden gören olmuş mu? yok (Ölümden dönen bazı insanların gidip geldikleri söyleniyor ama doktorların şahit olduğu gibi gittikleri felan yok, yatakta öylece yatıyorlar). Şimdi ben de başka bir inanç sistemi icad ederim inanmayanlara da garip düşünüyorsunuz derim? Böyle birşey yapabilir miyim? Allahın varlığına düşünce ve felsefe yolu ile ulaşılıyor. Öbür dünyanın varlığına ise "varlığımızın bir anlamı olması lazım, boşuna olamaz" düşüncesi ile...oysa bilmezler ki insan beyni her zaman yanılır.  | 
            
        
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
                        
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.