1. sayfa
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=642138
Torun,çocuk yok.Uydurma olaylar ve karakterler ile tarih konuşulamaz.Arkadaş bunu belirtmek istemiş sanırım. |
Falih Rıfkı Atay'ın gerçekten de öyle bir yazısı varmış. Bir Q harfinin alfabeye bu kadar kolayca çıkması veya girecek olması ilginç. Link (sayfa 182): http://xa.yimg.com/kq/groups/14064808/749529659/name/ÇANKAYA.pdf < Resime gitmek için tıklayın > |
nesi ilginç? q harfi olsaydı da k harfi olmasaydı eline ne geçecekti? ğ harfinin eklenme hikayesini de bir ara araştırırsanız tek yanlı bakmamış olursunuz. biz bunları yazmamış demiyoruz, ancak bu yazıdan farklı ve böyle karalama amaçlı anlam çıkarmak tamamen art niyet. aynısını inönü'nün dil devrimi için dediklerini de tahrip ederek yapıyorlar. ideolojik tarih konusunda o kadar karakter zaafiyeti görüyoruz ki artık cevap vermekten bıktık. @El Fuego benim neyim eksik, ben de cinni karl marx'ım. |
İlginç olan şey şu dostum: "Şu harf olsun bu olmasın" muhabbetleri. Bir de Falih Rıfkı'nın yorumuna göre "Atatürk küçük 'q' harfini büyüterek yazdı hoşuna gitmedi, bereket büyük 'Q' harfini bilmiyordu çünkü küçük 'q' harfinden daha gösterişliydi." gibi bir şey demesi. Yani alfabe belirlenirken bu tür diyalogların geçmesi bana çok ilginç geldi. Yani hoşuna gitseydi Q harfi de alfabeye girebilirdi yorumunu yapmış. Şahsen ben alfabe belirlenirken "dil bilimcilerin" görüşlerinin öncelikli olduğunu düşünürdüm. Sadece Falih Rıfkı'nın aktardığı anıya bakarsak Atatürk ne derse o olacaktı gibi bir anlam çıkabilir. Tabi bu sadece tarihten bir an. Kim bilir daha sonra ne gelişmeler oldu. Q harfi olup olmaması benim için çok sorun değil. ELime ne geçer ne geçmez bilmiyorum, sadece birilerine rahatlık sağlar bana değil. "Ğ" harfinin hikayesini de merak ettim şimdi. Güvenilir bir kaynaktan olkumak isterim. Demekki ihtiyaç oldukça alfabeye sonradan harfler eklenmiş... "G" harfi demekki tam ihtiyacı karşılamayınca sonra "Ğ" harfi eklenmiş. Atatürk'le ilgili diyecek bir şeyim yok, ihtiyaca binaen değişiklikler yapmış. Ancak İnönü dendi mi akla diktatörlük düzeyine yaklaşmış olan uygulamalar geliyor. O yüzden pek sevmiyorum. Özellikle Atatürk'ün vefatından sonra kendi posterlerini astırması, heykellerini yaptırması, para-pullardan Atatürk fotoğrafını kaldırtıp kendi fotoğrafını bastırması vs.vs. o dönemin şartları içinde anormal durumlar. http://galeri2.uludagsozluk.com/208/atat%C3%BCrks%C3%BCz-para_283274.jpg Paralara Atatürk dışında karakterlerin basılması çok yakın tarihte başladı diye biliyorum. |
|
Bazı arkadaşların bu olayı ilk defa duymaları ve haberi okuyunca şok olmaları çok tuhaf. @neverlate,@Navigasyonel Çankaya kitabı dün çıkmış bir kitap değildir.Yalnız kitabı okumamış olabilirler, onu geçtim.Yalnız gazete okuyanların bunu bilmeleri gerekirdi.Her sene konuşulan bir konudur.Sadece Murat Bardakçı'nın konuyla alakalı 2007 ve 2009 yıllarında olmak üzere 2 yazısı vardır. http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/221726-tartistigimiz-q-x-ve-w-harfleri-celadet-ali-bedirhanin-alfabesidir http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09/haber,CF595B3B7BFD49E1A47229EB34DD873F.html
Öncelikle Latin alfabelerinde düzeltme işareti kullanan sadece biz değiliz.Mesela Portekizce'de '' ´, ^ ve ~ ''işaretleri kullanılır.Q harfinin kaldırılmasının tek sebebi bahsettiğin olay değil.
http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/221726-tartistigimiz-q-x-ve-w-harfleri-celadet-ali-bedirhanin-alfabesidir Şunu okumanı tavsiye ederim. Alfabeye yeni bir şeyler eklemek,çıkartmak,değiştirmek kafa karıştırmaktan başka bir şey değildir. |
Bu tür yazıların paylaşımından önce çok az da olsa bilgi sahibi olup, arından mantık yürütmekte fayda görüyorum. Bana hemen kızmadan önce, Atatürk'ün İngilizce ve Fransızca bildiğini, iki dilde de okuyup yazabildiğini, herhangi bir latin kökenli dilde konuşabilen, okuyabilen birinin de doğal olarak "q" harfinin büyüğünü de bilebileceği bilgisini sizinle paylaşmak isterim. Ardından, bu tür hikayelerin sadece "hikaye" olduğunu görmek ve paylaşmaktan vazgeçmek ya da "Bakın millet ne saçmalamış" diye paylaşmakta fayda vardır. Çünkü bilmeden de olsa, birilerinin (aynı grubun bazı görevlileri bu forumda da vardır) dezenformasyon amacıyla, utanmadan, kızarmadan interneti yalanlarla doldurmalarına yardımcı olmaktasınız. Atatürk'e "Atatürk" demeyi kendisine yediremeyen bir kişi daha aylık "Alfabe" konusunu açtı. Vatana, millete hayırlı olsun. |
sevgili navigasonel, bahsettiğiniz şahıs lalettayin bir sucuk şirketine havadan konmuş, sonra da siyasal islamın kadrolaştırdığı insanların kollamasıyla devletin başına gelmiş, bu işe kafa yoracak niteliklere sahip olmayan biri değil. Atatürk, çocukluğundan beri her zaman kitap okuyan biridir ki 1. dünya savaşı cephelerinde bile istirahat saatlerini kitap okuyarak geçirirdi. bu kitapların da büyük çoğunluğu Türkoloji ve Türk dili üzerine olan kitaplardı. Türkiye üzerinde sanki 57 tane üniversite var, her üniversitede de 10'ar tane Türk dili ordinaryusu bulunuyordu gibi konuşmuşsunuz. o devirde bu konuların konuşulacağı insanlarla sanki Atatürk hiç konuşmamış, doğrudan oldu bittiye getirmiş gibi konuşuyorsunuz, bu hoş değil. Ğ örneğini zaten bu sebeple verdim. tam olarak olayı şuan hatırlayamıyorum, eve geçince notları karıştırıp bulmaya çalışırım. Anadolu'da harf devrimiyle ilgili tetkiklerine devam ederken Atatürk, ğ sesi sorununu g harfine şapka koyarak yeni bir harf türettiklerini söyleyen halkın yaklaşımıyla çözmüştür. bunun yanında çankaya'yı okudunuz mu bilmiyorum, ancak bu bölümden sadece 2 tümceyi çekip burada propoganda yapmak çok büyük ayıp. işte mustafa armağan da tam olarak cımbızla laf çekmiş, siz de Atatürk'ün bütün harf devrimini tek başına yapmış gibi sanıyorsunuz. ancak kitabı okuduysanız uzunca bir süre bu harflere geçişin nasıl olacağını, yazım kurallarının nasıl işleyeceğini, hangi arap harflerine hangi latin harfinin geleceğini nasıl tartıştıklarını anlatıyor falih rıfkı. bunu mustafa armağan da bablar gibi biliyor, ancak insanların zihninde sizin dediğiniz oldu bittiyi canlandırabilmek için elinden geleni yapıyor işte. bilmiyorum biliyor musunuz, enver paşa'nın 1. dünya savaşı'nda ortaya koyduğu bir ayrı ayrı harflerle yazım şekli, "enverce" vardı. normal şartlarda arap harflerini dilimiz için kolaylaştıracaktı, ancak kabul görülmedi halk tarafından. bunun nedeni, eski halin de halen kullanımda olduğudur. çankaya'da Atatürk'ün buna vurgu yaptığı, 5 yıl boyunca latin harfleriyle eski harflerin de birlikte kullanılması teklifini reddettiğinden bahsedilir. tam olarak da "bu devrim enverce'ye döner" der Atatürk zaten. ya 3 ayda olacak, ya hiç yapılamayacak der. konu konuyu açar, uzatmayayım. mustafa armağan efendi, çankaya'nın ilgili bölümünü burada koysa zaten dil ve harf devrimlerinin ne kadar gerekli olduğu mesajını vermiş olacağını biliyor, o yüzden cımbızla laf çekiyor. iyi niyetli olarak "adam kaynak veriyor" diyorsunuz. işte bu kaynak verişine rağmen, kaynağı ne denli sakat bir şekilde verdiğini, alıntılarının sakatlığını belirtiyorum. falih rıfkı Atatürk ile iç içeydi, çoğu devrimde de yanıbaşındaydı. kullandığı ifadelerde bir sıkıntı yok, kendi yorumudur. inönü örneğini vermemin nedeni de bu aynı cımbızla laf çekme çabası. harf ve dil devrimi konu olduğunda hemen inönü'nün anılarından "amacımız geçmişle olan köprüleri atmaktı" alıntısı yapılır. aynı kötü niyetin bir göstergesi. paradan inönü'nün fotoğraf kaldırma mevzusu. ülkenin paralarında devlet başkanının resminin olmasına dair yasa 20'li yıllarda Atatürk döneminde çıkarılmıştır. inönü'nün devri gerçekten çok haksız bir şekilde eleştiriliyor. eleştirilmesine bir diyeceğim yok, ama haksız yere üzerine çullanılıyor. 2. dünya savaşı gibi dünya tarihinin en büyük felaketlerinden biri sırasında ülkeyi yönetti. 6 yıl boyunca askeri savaşa hazır bir ülke olarak savunmada kaldık, o seferberlik durumunu kaldırabilmek için de doğal olarak ülke bayağı zorlandı. her şeye rağmen kimseyi, emperyalist dünyanın çıkarları uğruna babasız bırakadı, savaşa sokmadı ülkeyi. bu bile benim için çok büyük bir olaydır. ülkeyi devrettiği kişiler ise 2 yıl zor dayanıp bu ülkenin askerlerini , hiç alakaları olmayan bir yerde emperyalizmin çanağını kollamak için ölüme yolladı. aradaki bu büyük fark bile yeter. inönü diktatörlüğü diyorduk ya, lütfen menderes dönemine bakın. kıyasladığınızda inönü'de hz. ömer adaleti bile görebilirsiniz (tabi ki abartıyorum, bunu ciddiye alıp buradan bile tartışma çıkarabilecek 1-2 arkadaş var da...). gelelim inönü'nün anılarından cımbızla çekilen ifadeye. şu ifade genel olarak "baak inönü de kabul ediyor" şeklinde sunulur: " Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olması değildi. Uzun yıllar devlet, eğitim sorununa eğilmemiş, kitlesel eğitime önem vermemişti. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı." bu da ağır bir cımbızla laf çekmedir. böyle alıntılar çok ağır bilgi kirliliği yaratır. inönü bu konuda çok şey yazmıştır, anılarının tamamını okuyan biri çok rahat anlayacaktır ki arap-islam dünyasıyla bağları kopartmadan neyi kastettiğini yukarıdaki alıntıyla çok rahat çarpıtabiliriz. şurayı okumak yeterli: '' Harf inkilabı okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Okuma yazma kolaylığı Enver Paşa'yı tahrik eden sebeplerdir. Ama, harf inkilabının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk. Arap kültürünün ve Arap dilinin tesiri hakkında, yeni nesiller bizim kadar fikir edinemezler. Bir misal olarak söylemek isterim: Benim çocukluğumda kültür sahibi adamlar, Türk dilinin kifayetsizliğinden, eksikliğinden meyus olarak bahsederlerdi ve bunun için cemiyet içinde hem Türk diye bir millet olarak Araptan ayrılığı kaldırmalıydık, hem de sağlam bir dile kavuşmak maksadıyla Arapçayı kabul etmeliydik, derlerdi. Yani vaktiyle devleti kurarken ve Türk dilini yaparken Arap dilini kabul etmek doğru olacaktı, görüşünü hararetle savunurlardı. // Anadolu'da ilk Türk devletini kuranların hepsi Türk beyi olarak devlet başına geçmişler ve milli hususiyetlerini muhafaza etmişlerdir. Sonra Osmanlılar devrinde, edebiyat vesilesiyle dil ihtiyacı genişledikçe sanatı Arap dili üzerinde işlemek hevesi milli kültürü zayıflatmıştır. Bizim devrimizde Latin harflerine geçmek Türk dilini ve milli kültürü kurtarmak için esaslı bir etken olmuştur." (S.485) '' mustafa armağan'ı bu sebeple sevmiyorum işte. yok beğenmediğim bir şeyi söylüyormuş, yok çekemiyormuşum. yukarıda ahmet isimli arkadaş ideolojik kaygıları nedeniyle mustafa armağan'ı savunma reaksiyonuna girmiş sadece. ilber ortaylı gibi söyledikleri, temellerinin yanında buzdağının görünen kısmı gibi olan biri hoşuma gitmeyecek şeyler söylerse saygı duyarım. mustafa armağan öyle biri değil. evet eve geldim ve şimdi nottan aktarıyorum: düzeltme: eklenen harf Ğ değil Ş imiş, aklımda yanlış kalmış. kırşehir yakınlarında halkın ileri gelenleri Atatürk'ü karşılamış, bu sırada da Ş sesi için fransızcadaki gibi CH harflerinin yan yana kullanılmasının karışıklık çıkardığını, bunun yerine S'nin altına bir çengel atmanın çok daha kolay bir gösterim olacağını söyler. |
1. sayfa
Peki o yasaklı harfler içinde ki 'Q' harfi Atatürk tarafından neden yasaklanmıştı?
< Resime gitmek için tıklayın >
[lefth]Yarın Başbakan Erdoğan'ın açıklayacağı reform paketindeki başlıklardan bazıları basına sızdı. Bunlardan birisi, q, w ve x harflerinin resmen kullanılmasına izin veriyor.
Bunda Kürtçe eğitim talebinin rolü açık. Kürtler de kendi Latin alfabelerini yaptılar ve üç harf eklediler.
Bu da çocuklarına isim koymaktan tutun da resmi yazışmalarına kadar sosyal ve kültürel hayatta bazı sıkıntılar getirdi.
Paketteki adımla belli bir rahatlama olacağı öngörülüyor. Siz paketin içeriğini bekleyedurun, biz bu üç harf üzerinden 1928 yılındaki harf inkılabına dair ilginç birkaç noktayı yakalamaya çalışacağız.
Buna göre q harfi az daha alfabemize giriyormuş ama bakın neden girmemiş?
Ama önce harf inkılabına giden süreçteki ilginçliklere bir göz atalım.
1933 yılı, Cumhuriyet'in 10. kuruluş yılı. Uluslararası çapta törenler düzenlenir. Bu arada devlet bir kitap çıkarır. Adı "Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne.
Nasıldı? Nasıl Oldu?" Kitapta 4 maddede Arap harflerinin neden kaldırıldığı ve Latin harflerinin neden benimsendiği anlatılır. En önemli iki gerekçe açıkça belirtilmiştir:
"(Arap harfleri) Bizi teokrasinin (yani şeriatın) külliyatına ve fikir yeraltlarına doğru sürüklüyordu. /Yabancıların dilimizi öğrenmelerini ve bizi tanımalarını adeta imkânsız kılıyordu.
(Ekalliyetler (azınlıklar) dahil."
Kitabın 35. sayfasındaysa yeni harflerin kolay öğrenilip modern basım tekniğinin yollarını açtığı belirtildikten sonra ilk alıntının tersine şu noktalar üzerinde durulmuştur:
"Bizi teokratik külliyatından (dinî eserler) ve fikir yeraltlarından bir darbede ayırmıştır. GERİYE DOĞRU UZANAN KÖPRÜYÜ DİNAMİTLEYİP ATMIŞTIR. / Yabancıların dilimizi kolayca öğrenmelerini ve ekalliyetlerin millet bünyemize girmelerini kolaylaştırmıştır."
Altta resimlerinin altına şu cümle düşülmüş: "Kargacık burgacık Arap harflerini bir türlü sökemeyen halk, şimdi güldür güldür okumaya başladı!"
Bir dönemin geçmişe küfrederek kendini temize çıkaracağına dair cinnetin tezahürü bunlar.
Birisi de çıkıp ‘O kargacık burgacık dediğin harflerle Çanakkale'yi ve İstiklal Savaşı'nı kazandık, yeni ‘Türk' harfleriyle hangi başarınız var?' sorusunu aşketse suratınıza, ne cevap verecektiniz? Ayrıca İnönü'nün yıllar sonra hatıralarında da itiraf ettiği gibi bunlar birer bahaneydi. Doğru cevap, "bizi geçmişe bağlayan köprülerin dinamitlenmesi"ydi. İnönü de şöyle itiraf etmişti bunu:
"Harf inkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Harf inkılabının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır." (Hatıralar, Bilgi: 2009, s. 485.)
Eğip bükmeden söylemişler: Mesele okuma yazma kolaylığı değil, hâlâ anlamadınız mı?
Mango "kral çıplak" diyor
O cümleye siz de takıldınız mı bilmiyorum. Hani şu azınlıklar Arap harflerini okuyamadıkları için bizimle bütünleşemiyorlardı, şimdi biz onların bildikleri Latin harflerine geçince artık milli bünyemize girecekler, iddiası…
Bence bu itiraf çok mühim. Zira Medeni Kanun'da olduğu gibi azınlığı çoğunluğa uyduramayınca çoğunluğu azınlığa tabi kılma ilkesi işlemiş burada da.
Medeni Kanun, şeriata tabi olmak istemeyen azınlık ve Levantenlerin hukuklarına Müslüman çoğunluğu tabi kılma uygulamasıydı ve Lozan'da dayatılmıştı.
Harf inkılabında da özellikle ekalliyetlerin milli bünyeyle bütünleşmesi üzerinde durulması ilginç.
Bu noktaya Andrew Mango da dikkat çekmiş. Diyor ki: "Dil ile alfabe birbirinden ayrılmazdı: Türkçe konuşan Karamanlı Rumlar Yunan harfleriyle yazarlar,
Ermeni ve Museviler de kendi alfabelerini kullanırlardı. Latin harflerinin kabulüyle birlikte Türkler, Hıristiyan Batılılarla aynı safa (kampa) konulmuş oldu.
" Mango'ya göre "böylece gâvurların alfabesi vatansever, milliyetçi Türklerin alfabesi haline geldi" (Atatürk, Londra: 2004, s. 464-5).
Mango'nun "kral çıplak!" diyen tarzını bizim inkılap tarihçilerimizin dikkatine sunarak şimdi alfabemize girmesi tartışılan q harfinin neden çıkarıldığını Falih Rıfkı Atay'dan okuyalım beraberce. Alfabe komisyonunda da görev yapan Atay, Çankaya adlı kitabında şöyle yazar:
Q neden Türk alfabesine girmedi?
"Bu arada bir "q-kü" harfi tehlikesi atlattık. Biz Türkçe kelimelerde "k"nın ince seslilerde daima "ke", kalın seslilerle "ka" okunduğunu düşünerek "q-kü"yü alfabeye almamıştık. Ben yeni yazı tasarısını getirdiğim günün akşamı Kâzım Paşa (Özalp) sofrada:
- Ben adımı nasıl yazacağım? "Q-Kü" harfi lâzım, diye tutturdu. Atatürk de:
- Bir harften ne çıkar? Kabul edelim, dedi.
Böylece Arap kelimesini Türkçeleştirmekten alıkoymuş olacaktık. Sofrada ses çıkarmadım. Ertesi günü yanına gittiğimde meseleyi yeniden Ata'ya açtım. Atatürk el yazısı majiskülleri (büyük harfleri) bilmezdi. Küçük harfleri büyütmekle yetinirdi. Kâğıdı aldı, Kemal'in baş harfini küçük "kü"nün (q) büyütülmüşü ile sonra da "K"nın büyütülmüşü ile yazdı. Birincisi hoşuna gitmedi. Bu yüzden "q" harfinden kurtulduk. Bereket Atatürk q'nün majiskülünü (yani Q'yü) bilmiyordu. Çünkü o "K"nın büyütülmüşünden daha gösterişli idi" (Çankaya, 1969, s. 440-1).
Gördünüz mü 85 yıl sonra dönüp geldiğimiz q harfinin serencamını. Eğer Atatürk q harfinin büyük hali olan Q'yü bilseymiş (neden bilmediğini anlamadım, anlayan varsa beri gelsin) yarın Başbakan Erdoğan bu ilaveyi yapmak ihtiyacını duymazmış.
1928 yılında işler böyle keyfi yürüyordu, dediğimizde kızanlar Falih Rıfkı'nın Çankaya'sını yasaklatmadıklarına pişman olmuşlardır eminim.
Harf Devrimi'ni Sultan Abdülhamid yapacakmış!
Geçenlerde bir yarışma programında "Harf Devrimi'ni yapmayı düşünen padişah hangisidir?" benzeri bir soru yöneltilmiş. Meğer doğru cevap, "II. Abdülhamid" imiş. İzleyenlerin büyük bir şaşkınlık yaşadıklarını Twitter hesabıma gönderdikleri onlarca tepkiden öğrendim.
Ortak soru şuydu: Neydi doğrusu? İddia, Sultan Abdülhamid'e ait olduğu iddia edilen "Siyasî Hatıratım" adlı kitaba dayanıyor. Güya diyesiymiş ki: "Yazımızı öğrenmek pek kolay değildir. Bu işi halkımıza kolaylaştırmak için belki de Latin alfabesini kabul etmek yerinde olur."
Ali Vehbi Bey adlı kim olduğu bilinmeyen biri tarafından Fransızcaya çevrildiği söylenen bu kitabın Osmanlıca aslı bulunamadığı gibi metnin kendisinde de şüpheleri davet eden pek çok nokta mevcut. İçerisinde ona ait olduğunu söyleyebileceğimiz bazı parçalar mevcutsa da, bunlar "Abdülhamid'in hatıratı" olduğunu göstermez. (Bütün Abdülhamid hatıratlarının uydurma veya en azından şüpheli olduğunu gösteren Ali Birinci'nin Divan dergisindeki makalesi mutlaka okunmalı.)
Ayrıca bir sözün "siyak ve sibakını" da göz önünde tutmak gerekmez mi? Uzun süren saltanatı sırasında Latin harfleri için kılını kıpırdatmamış birinin tahttan indirildikten uzun zaman sonra bunları söylemesinin manası nedir? Kusura bakmayın ama devlete bağlamak için o kadar çaba sarf ettiği Arapları harf inkılabı yapsaydı kaç gün yönetiminde tutabileceğini bilemeyecek kadar saf biri değildi Sultan Hamid.
Sonuç: Cevap yanlış![/lefth]
Mustafa Armağan'ın Yazısı..
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.
< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >