KAptanelvis .Ben bu hastalık konusunda senin gibi düşünüyorum.2003 senesinde ağır bir mide rahatsızlığı geçirdim ve duodenit oldum.En az 8-9 doktor gezdikden sonra onların % 70 i psikiyatrik ilaçlar yazdı.Ama o ilaçların alırken mükemmelsin .Ancak kestiğin anda berbat oluyorsun .En son gittiğim dotor 3lü antibiyotik tedavisi deneyleim dedi.Deneyelimdedi çünkü helicobekter plori kanda görünmediği halde gaitada vardı.Yaptık bu tedaviyi hastalık % 70 oranın da iyileşti.Bu hastalıkta psikoloji önde olab,lir buna itirazım yok ama henüz bilimin insan vücudunun tam bir analizini yağtığını düşünmüyorum....Neden barsak hareketlerinde bozulma olduğunun bilimsel bir açıklaması var sa;bunu düzeltmenin de bilimsel bir açıklaması olmalı diye düşünüyorum..
....................
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Elvis-Presley -- 7 Şubat 2020; 13:15:39 >
ilacı 3 ay sonra bırakcaksın, toplam kullanım süresi 6 ay, eger ilacı bıraktıktan 6 ay sonra hiçbir belirti olmazsa tamamen kurtulmuş olacaksın. Şuan kesin bir sonuca varmak yanlış olabilir. Beyinde bazı körelmiş sinirler şuan ilaçla aktif duruma geldi, bu sinirler dogru işleyişi saglayarak hormonların dogru miktarda , dogru zamanda ve dogru yere sagılanmasını saglayarak seni normale döndürdü. Zaten doktorun anlatmıştır bunları sana. Umarım pasif durumda kalan bu sinirler aktifleşmiş olsun, böyle bir durumda geriye dönüş ihtimali çok düşük. Eger yıpranmadan kaynaklanan bir durum olmuşsa yıpranma düzeyine göre sinirlerin iyileşmesi zordur. Geriye dönüş ihtimali hayli yüksektir. Sende çok uzun zamandır bu rahatsızlık oldugu için, aktiflik ve pasiflikle alakalı sinirsel ve dolayısıyla hormonal işleyiş sıkıntısı var gibi duruyor. Geriye dönüş olmayacak diye düşünüyorum. Geçmiş olsun. Verdiğin bilgiler bizim için çok degerli, takibe devam ediyoruz.
Kaptanelvis arkadaşıma..
bazı bilgiler vermek istiyorum ki çogunu bildiğini biliyorum ama okuyan arkadaşlara faydası olur belki. Canlılar bilimsel olarak 5 alemde incelenir. Bitkiler, hayvanlar(biz buraya dahiliz), moneralar(prokaryot hücreliler), protistalar(ökaryot hücreliler) ve mantarlar. Virüs lerde var ancak canlı-cansız arasında kaldıgı için sınıflandırmaya konulmaz, ayrıca hücre içinde aktiviteye sahip oldugu için tıbben çok farklı degerlendirilir.
moneralar(bakteri vs) prokaryottur, mantarlar ise ökaryotturlar.. yani birinin hücre çekirdegi var dnası zarla çevrili, digerinde ise çekirdek yok. ama dna sı var. Mantarlar çekirdegi zarla örtülü oldugu için mücadele çok zor, çünkü çekirdek zarla sarılı oldugu için bu kısma ulaşılamıyor, dolayısıyla mantarı sadece yıpratabiliyoruz, ancak toparlandı mı zarar görmemiş çekirdek bölünüp yeni mantarlar meydana getiriyor.
moneralar dediğimiz bakterilerinde bulundugu alem prokaryottur, çekirdek olmadıgı için hücreye müdahale hemen bakteriyi öldürecektir. Çünkü onun çogalmasını saglayan mekanizmayı koruyan bir zar yok. Dna sıda hücrenin her yerinde bulunabiliyor. Dolayısıyla antibiyotiklerle bakterileri çok rahat öldürebiliyoruz.
Mantarlar sadece suyu ve co2 baglayarak dahi yaşabilirler. Glikozuda çok rahat sindirim çevrimine sokabilirler. Mantarları kolonoskopiyle tespit etmek mümkündür. Ama organik testlerde genelde çıkmaz. Çogunlukla dışkıyla hiç işleri olmadıgı için gaita testinde de çıkmaz. Ancak kan degerlerinin düşmesi, zayıflama gibi belirtiler mantardan şüphelenme sonucunu çıkarır. Mantar teşhisi için kolonoskopi ve biyopsi şart.
Günümüz tıb teknolojisinde mantar dan kurtuluş neredeyse yoktur. Ama mantarı zayıf düşürebilirsin. Mantar mutlaka dönem dönem güçlenip ortaya çıkacaktır. Kurtuluşun neden çok zor oldugunu yukarıda yazdım. Mesela virüsten kurtulmakta günümüzde neredeyse imkansızdır. Sadece bagışıklıgımız güçlü oldugu sürece virüslere üstün saglarız. Neden tıbbi ilaç yok virüsler için diye soran olursa, hücre içi bir varlıktır, Onu hücre içinde öldürmeye kalkarsan hücreyi de öldürürsün. Dolayısıyla ölürsün. Antibiyotiklerin virüslere etkimemesinin nedeni budur, mantarlara etki etmemesinin nedeni de yukarıda yazdım.
Tamamen İBS rahatsızlıgın var ise ve bunun yanında başka bir rahatsızlıgın yok ise, bu sinirsel bir hastalıktır. Ne mantarla ne bakteriyle ilgisi yoktur. Bakterilerde ibs arasında şöyle bir bag kurulabilir. Geçmişte de yazmıştım. Sinirsel işleyiş bozulunca dolayısıyla hormonal düzende bozulur. Gereksiz yere kaslarda kasılmalar,gerginlikler, haraketler meydana gelir. Salgılarda da meydana gelen işleyiş ve içerik degişikliği bagırsakta mevcut yaşayan bakterilerin yaşam kalitesini bozar, bu sayıyıda etkileyebilir, aktiviteleri degişir. Dolayısıyla sinirsel işleyiş bozuldugu zaman bir çok şey bozulabilir. Bu düzeldi mi de herşey düzelir. İbs açısından başka bir ilişkilendirme yapmak hata olabilir.
İbs yi kontrol altında tutamayanların, tüm tetkikleri yaptırdıktan sonra kesin teşhiş le beraber, Her zaman dediğim gibi psikiyatıra mutlaka gitmeniz gerekir. Ve çözüm bulmuş arkadaşları çok iyi takip edip, tecrübelerinden faydalanın.
ibsdiyare; senden ve bilgi paylaşan tüm arkadaşlardan Allah razı olsun. Gerçekten verdiğin bilgiler bizlere çok yardımcı oluyor. En azından nasıl bir durumun içinde olduğumuzu net bir şekilde anlıyoruz.
Şimdi tek sorun psikiyatriye gidip faydası kadar yan etkileri olan a.d. kullanmaya karar vermek. Gerçi bu hastalık insana başka çare bırakmıyor. Çünkü a.d kullanmamak için bugüne kadar onlarca şey denedim nafile. Gözü karartıp pskytr yolu gözüküyor sanırım.
Benim genelde erken saatlerde kalkınca günüm kötü geçiyor. Sürekli gaz oluyor karnımda. Ama geç saatlerde kalkınca hiç sıkıntı olmuyor ? Bunu açıklayabilecek var mı ?
Benim genelde erken saatlerde kalkınca günüm kötü geçiyor. Sürekli gaz oluyor karnımda. Ama geç saatlerde kalkınca hiç sıkıntı olmuyor ? Bunu açıklayabilecek var mı ?
......................
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Elvis-Presley -- 7 Şubat 2020; 13:16:29 >
Kimse çörekotu yağı kullandı mı. Kilo alım problemi yaşayan var mı. Burada genelde flora psikotik bozukluklar üzerinde durulmuş.misal..bağırsakta mantar oluşumu ile ilgili belirtilerde bu şeylere sebebiyet veriyor verebiliyor..
mantar laşma gaz üretimini artırırken bir çok vitamin mineral korbınhidrat emilimindede bozulmalara yol açıyor.tıp çaresiz kaldığı zaman bitkisel destek devreye giriyor peki biz ne yapmalıyız. Forum'a gelme sebepleri bir çoğumuzun bilgi almak.kişiler kendi sıkıntılarından bahsediyor çözüm çabalarını anlatıyor.bizlerde pay çıkarmaya çalışıyoruz. bitkisel destekler hepimizin daha kolay ulaşabileceği deneyebileceğimiz şeyler.inşallah kurtuluruz.
Kimse çörekotu yağı kullandı mı. Kilo alım problemi yaşayan var mı. Burada genelde flora psikotik bozukluklar üzerinde durulmuş.misal..bağırsakta mantar oluşumu ile ilgili belirtilerde bu şeylere sebebiyet veriyor verebiliyor..
mantar laşma gaz üretimini artırırken bir çok vitamin mineral korbınhidrat emilimindede bozulmalara yol açıyor.tıp çaresiz kaldığı zaman bitkisel destek devreye giriyor peki biz ne yapmalıyız. Forum'a gelme sebepleri bir çoğumuzun bilgi almak.kişiler kendi sıkıntılarından bahsediyor çözüm çabalarını anlatıyor.bizlerde pay çıkarmaya çalışıyoruz. bitkisel destekler hepimizin daha kolay ulaşabileceği deneyebileceğimiz şeyler.inşallah kurtuluruz.
Ben bitki çaylarını tedavi amaçlı kesinlikle önermiyorum, ama bitki çayları koruyucudur, eger bagışıklık sisteminiz ve bünyeniz saglamsa, bu koruyucu etkisiyle dahada hızlı iyileşebilirsiniz. ancak bagışıklık sisteminiz zayıfsa, bünyeniz çok duyarsızlaştıysa bitki çaylarının çokta faydasını göremediğinizi hemen anlarsınız.
örnek verecek olursak, ıhlamur adaçayı, zencefil vs vs soguk kış ayları boyunda içilirse soguk algınlıgına yakalanılmaz, ama eger yakalandıktan sonra kullanılırsa çokta faydasını göremezsiniz, iyileştirme egrisine giren bagışıklıgınıza yardımcı olur sadece, 6 günde tam iyileşecekseniz bunu 4-5 güne indirir.
daha öncede yazdım ama yine unutuldu, bitki çayları bagırsaga kadar gitmez, sıvı bu, böbrekte süzülür. ayrıştırılan suyun bir kısmı "su" olarak kalın bagırsaga gider. Bazı bitki çaylarının bagırsakları tembelleştirmesi veya hareketlendirmesi, sinirleri etkilemesindendir.
Eger bagışıklıgın ve bünyen seni iyileştirme egrisine girmediyse bitki çayları hikayedir.
İlk yazılarda yazdıgımı tekrar yazayım, Eger ibs iseniz, Doktorlardan(gastroenterloglar), ve aktarlardan uzak durun. sadece daha saglıklı yaşamak için bitki çaylarını kullanın. Eger bıraktıgınızda eski haline dönüyorsanız bu tedavi degildir. Bu sadece koruyucu etkidir.
cevap verecekler arkadaşlar şu cümleyi iyi özümseyerek cevap verirlerse konu uzamaz.
" Bagışıklık sistemi ve bünyenin iyileştiremediği bir enfeksiyonu yada rahatsızlıgı, bitki çayları veya vb. şeyler tedavi edemez, sadece koruyucu etkisi olabilir"
Ben bitki çaylarını tedavi amaçlı kesinlikle önermiyorum, ama bitki çayları koruyucudur, eger bagışıklık sisteminiz ve bünyeniz saglamsa, bu koruyucu etkisiyle dahada hızlı iyileşebilirsiniz. ancak bagışıklık sisteminiz zayıfsa, bünyeniz çok duyarsızlaştıysa bitki çaylarının çokta faydasını göremediğinizi hemen anlarsınız.
örnek verecek olursak, ıhlamur adaçayı, zencefil vs vs soguk kış ayları boyunda içilirse soguk algınlıgına yakalanılmaz, ama eger yakalandıktan sonra kullanılırsa çokta faydasını göremezsiniz, iyileştirme egrisine giren bagışıklıgınıza yardımcı olur sadece, 6 günde tam iyileşecekseniz bunu 4-5 güne indirir.
daha öncede yazdım ama yine unutuldu, bitki çayları bagırsaga kadar gitmez, sıvı bu, böbrekte süzülür. ayrıştırılan suyun bir kısmı "su" olarak kalın bagırsaga gider. Bazı bitki çaylarının bagırsakları tembelleştirmesi veya hareketlendirmesi, sinirleri etkilemesindendir.
Eger bagışıklıgın ve bünyen seni iyileştirme egrisine girmediyse bitki çayları hikayedir.
İlk yazılarda yazdıgımı tekrar yazayım, Eger ibs iseniz, Doktorlardan(gastroenterloglar), ve aktarlardan uzak durun. sadece daha saglıklı yaşamak için bitki çaylarını kullanın. Eger bıraktıgınızda eski haline dönüyorsanız bu tedavi degildir. Bu sadece koruyucu etkidir.
cevap verecekler arkadaşlar şu cümleyi iyi özümseyerek cevap verirlerse konu uzamaz.
" Bagışıklık sistemi ve bünyenin iyileştiremediği bir enfeksiyonu yada rahatsızlıgı, bitki çayları veya vb. şeyler tedavi edemez, sadece koruyucu etkisi olabilir"
üniversitede okudugum yıllarda antibiyotikle ilgili araştırma ve yayınlar yapmıştım. ibni sina günümüzden 1000 yıl önce yaşamış, aspirin-antibiyotiğin bulunması ise geçtiğimiz yüzyıl oldu. dolayısıyla ibni sina böyle bir öneride bulunamaz zaten. sarmısak, çilek,sogan gibi bitkilerin özellikle kök bitkilerinin insan saglıgına çok faydaları vardır, bagışıklık sisteminede yardımcıdırlar. Yani şifalı bitkiler dediğimiz şeyler koruyucudur ama bir rahatsızlıgı tedavi amaçlı kullanacaksan çok yanlış işler yapabilirsin.
enfeksiyonlarda öldürücü etkiyi çogunlukla bagışıklık sistemi yapar, sentetik yani lab. ortamında dogada olmayan bir bileşik şeklinde oluşturulan antibiyotikler, bakterilerin dna yapısını bozar, böylelikle kısa bir süre içinde toplu ölüm gerçekleşir. Ama sarmısagın veya başka bir bitkinin "antibiyotik etkisi" böyle degildir. Bu bitkiler aktiviteyi yavaşlatır, bu sonucundada bagışıklık sistemin sayı olarak üstünlük saglar ve yeme yoluyla bakterileri yok eder. Ama bazı bakterilerin kuluçka süresi çok kısa ve bölünme hızı çok hızlıdır, bunlara antibiyotik hariç hiçbirşey çözüm yaratmaz.
ayakta yada oturarak su içme konusunda tercihi içene bırakmak lazım, illa bir tavsiye istenirse, su veya herhangi bir sıvı yavaş yavaş, yudumlanarak içilmelidir.
dogru teşhis, dogru tedavi ve ilaç çözümdür her zaman. biri eksik olursa işin içinden çıkılmaz ilaçtan da pahalı bitki dünyasına giriş yaparsın.
bence konuyu uzatmayalım. Bitki çaylarını bilinçli bir şekilde koruyucu olarak saglıklıyken her zaman kullanalım.
İbs ile kolon kanseri ayırıcı tanısı çoğu zaman harici muayene ile ayırt edilemez. Kolon kanseri tanısı ekarte edilmeden ibs tanısı kesin olarak konamaz ve yapılacak en küçük bir hata ölümle sonuçlanabilir. Burada yazılan tüm öneriler kolonoskopi ile doğrulanmış ibs vakaları için geçerli olabilir.
yazını görememişim, uzun zamanda olmuş yeni farkettim..
Kolon kanseri ile ibs yi ilişkilendirmek çok dogru bir yaklaşım olmaz. Belki ibs başlangıcında böyle bir şüphe olabilir. Nedenini açıklamak gerekirse kolon kanserinin belirtileri günün tüm saatlerini kapsar. Uykundan uyandırır, etkileri uykunda dahi hissedersin. İbs de böyle birşey yoktur. İbs nin organik bagırsak rahatsızlıklarından ayrılan en büyük özelliği budur. Uyku anında hiç bir belirtiyle uyku hali bozulmaz, çünkü herşey normaldir o anda. Bu da durumun sinirsel oldugunu gösterir.
İbs ile kolon kanseri ayırıcı tanısı çoğu zaman harici muayene ile ayırt edilemez. Kolon kanseri tanısı ekarte edilmeden ibs tanısı kesin olarak konamaz ve yapılacak en küçük bir hata ölümle sonuçlanabilir. Burada yazılan tüm öneriler kolonoskopi ile doğrulanmış ibs vakaları için geçerli olabilir.
yazını görememişim, uzun zamanda olmuş yeni farkettim..
Kolon kanseri ile ibs yi ilişkilendirmek çok dogru bir yaklaşım olmaz. Belki ibs başlangıcında böyle bir şüphe olabilir. Nedenini açıklamak gerekirse kolon kanserinin belirtileri günün tüm saatlerini kapsar. Uykundan uyandırır, etkileri uykunda dahi hissedersin. İbs de böyle birşey yoktur. İbs nin organik bagırsak rahatsızlıklarından ayrılan en büyük özelliği budur. Uyku anında hiç bir belirtiyle uyku hali bozulmaz, çünkü herşey normaldir o anda. Bu da durumun sinirsel oldugunu gösterir.
Evet ama kesin tanı kriteri değil, bazı vakaları klinik bulgulara dayanarak ayırt etmek mümkün olmayabilir. Özellikle dışkıda gizli kan mevcudiyetinde (maalesef ibs de de olabiliyor) kolon kanserinin ekarte edilmesi için kolonoskopi kesin olarak zorunlu. Uzun süre İBS diye tedavi yapılıp, metastaz sonucu kaybedilen çok kolon kanserli ile karşılaştım.
tekrar edeyim bir türlü cevap alamadım bağırsaklarında çalkalanma sesi olan varmı. barsakların karnımın sol alt kısmında baya baya bi su çalkalanma sesi ve kilo alımında gerçekten zorlanıyorum yani zorlamak değil kilo alamıyorum. benim gibi kilo alımında zorlanan arkadaşlar varmı
İbs ile kolon kanseri ayırıcı tanısı çoğu zaman harici muayene ile ayırt edilemez. Kolon kanseri tanısı ekarte edilmeden ibs tanısı kesin olarak konamaz ve yapılacak en küçük bir hata ölümle sonuçlanabilir. Burada yazılan tüm öneriler kolonoskopi ile doğrulanmış ibs vakaları için geçerli olabilir.
yazını görememişim, uzun zamanda olmuş yeni farkettim..
Kolon kanseri ile ibs yi ilişkilendirmek çok dogru bir yaklaşım olmaz. Belki ibs başlangıcında böyle bir şüphe olabilir. Nedenini açıklamak gerekirse kolon kanserinin belirtileri günün tüm saatlerini kapsar. Uykundan uyandırır, etkileri uykunda dahi hissedersin. İbs de böyle birşey yoktur. İbs nin organik bagırsak rahatsızlıklarından ayrılan en büyük özelliği budur. Uyku anında hiç bir belirtiyle uyku hali bozulmaz, çünkü herşey normaldir o anda. Bu da durumun sinirsel oldugunu gösterir.
Evet ama kesin tanı kriteri değil, bazı vakaları klinik bulgulara dayanarak ayırt etmek mümkün olmayabilir. Özellikle dışkıda gizli kan mevcudiyetinde (maalesef ibs de de olabiliyor) kolon kanserinin ekarte edilmesi için kolonoskopi kesin olarak zorunlu. Uzun süre İBS diye tedavi yapılıp, metastaz sonucu kaybedilen çok kolon kanserli ile karşılaştım.
eger yazılarımı okuduysanız,kolonoskopi yoksa, İBS teşhisi %50 eksik kalır demişimdir hep. Bunun nedenleri geçmiş yazılarda defalarca yazdım. İbs de dışkıda kan görülmesinin nedeni, yalancı tuvalet hissinden kaynaklanan zorlamaların sonucu meydana gelen tahrişlerdir. İbs oldugunuzun kesin teşhisi Kolonoskopidir. ve tüm riskli ihtimalleri sadece kolonoskopiyle eleyebilirsiniz.
Herhangi bir kanser türünde tümör yada kist damar yoluna ulaşıp başka organlara, başka bölgelere taşınırsa yani metastaz yaparsa artık yapabilecek birşey yoktur, bu yüzden erken tanı kanserde hayat kurtarır, buna kolon kanseride dahildir. Bagırsakta kistli yani kötü huylu tümör bulunan bölge tespit edilir ve o bölge tamamen alınır ve kurtulursunuz.
ibs de tam teşhis çok önemli. buda dediğin gibi tüm tetkikler yanında mutlaka kolonoskopininde olmasıyla olur.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Elvis-Presley -- 7 Şubat 2020; 13:15:39 >
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Elvis-Presley -- 7 Şubat 2020; 13:15:50 >
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
ilacı 3 ay sonra bırakcaksın, toplam kullanım süresi 6 ay, eger ilacı bıraktıktan 6 ay sonra hiçbir belirti olmazsa tamamen kurtulmuş olacaksın. Şuan kesin bir sonuca varmak yanlış olabilir. Beyinde bazı körelmiş sinirler şuan ilaçla aktif duruma geldi, bu sinirler dogru işleyişi saglayarak hormonların dogru miktarda , dogru zamanda ve dogru yere sagılanmasını saglayarak seni normale döndürdü. Zaten doktorun anlatmıştır bunları sana. Umarım pasif durumda kalan bu sinirler aktifleşmiş olsun, böyle bir durumda geriye dönüş ihtimali çok düşük. Eger yıpranmadan kaynaklanan bir durum olmuşsa yıpranma düzeyine göre sinirlerin iyileşmesi zordur. Geriye dönüş ihtimali hayli yüksektir. Sende çok uzun zamandır bu rahatsızlık oldugu için, aktiflik ve pasiflikle alakalı sinirsel ve dolayısıyla hormonal işleyiş sıkıntısı var gibi duruyor. Geriye dönüş olmayacak diye düşünüyorum. Geçmiş olsun. Verdiğin bilgiler bizim için çok degerli, takibe devam ediyoruz.
Kaptanelvis arkadaşıma..
bazı bilgiler vermek istiyorum ki çogunu bildiğini biliyorum ama okuyan arkadaşlara faydası olur belki. Canlılar bilimsel olarak 5 alemde incelenir. Bitkiler, hayvanlar(biz buraya dahiliz), moneralar(prokaryot hücreliler), protistalar(ökaryot hücreliler) ve mantarlar. Virüs lerde var ancak canlı-cansız arasında kaldıgı için sınıflandırmaya konulmaz, ayrıca hücre içinde aktiviteye sahip oldugu için tıbben çok farklı degerlendirilir.
moneralar(bakteri vs) prokaryottur, mantarlar ise ökaryotturlar.. yani birinin hücre çekirdegi var dnası zarla çevrili, digerinde ise çekirdek yok. ama dna sı var. Mantarlar çekirdegi zarla örtülü oldugu için mücadele çok zor, çünkü çekirdek zarla sarılı oldugu için bu kısma ulaşılamıyor, dolayısıyla mantarı sadece yıpratabiliyoruz, ancak toparlandı mı zarar görmemiş çekirdek bölünüp yeni mantarlar meydana getiriyor.
moneralar dediğimiz bakterilerinde bulundugu alem prokaryottur, çekirdek olmadıgı için hücreye müdahale hemen bakteriyi öldürecektir. Çünkü onun çogalmasını saglayan mekanizmayı koruyan bir zar yok. Dna sıda hücrenin her yerinde bulunabiliyor. Dolayısıyla antibiyotiklerle bakterileri çok rahat öldürebiliyoruz.
Mantarlar sadece suyu ve co2 baglayarak dahi yaşabilirler. Glikozuda çok rahat sindirim çevrimine sokabilirler. Mantarları kolonoskopiyle tespit etmek mümkündür. Ama organik testlerde genelde çıkmaz. Çogunlukla dışkıyla hiç işleri olmadıgı için gaita testinde de çıkmaz. Ancak kan degerlerinin düşmesi, zayıflama gibi belirtiler mantardan şüphelenme sonucunu çıkarır. Mantar teşhisi için kolonoskopi ve biyopsi şart.
Günümüz tıb teknolojisinde mantar dan kurtuluş neredeyse yoktur. Ama mantarı zayıf düşürebilirsin. Mantar mutlaka dönem dönem güçlenip ortaya çıkacaktır. Kurtuluşun neden çok zor oldugunu yukarıda yazdım. Mesela virüsten kurtulmakta günümüzde neredeyse imkansızdır. Sadece bagışıklıgımız güçlü oldugu sürece virüslere üstün saglarız. Neden tıbbi ilaç yok virüsler için diye soran olursa, hücre içi bir varlıktır, Onu hücre içinde öldürmeye kalkarsan hücreyi de öldürürsün. Dolayısıyla ölürsün. Antibiyotiklerin virüslere etkimemesinin nedeni budur, mantarlara etki etmemesinin nedeni de yukarıda yazdım.
Tamamen İBS rahatsızlıgın var ise ve bunun yanında başka bir rahatsızlıgın yok ise, bu sinirsel bir hastalıktır. Ne mantarla ne bakteriyle ilgisi yoktur.
Bakterilerde ibs arasında şöyle bir bag kurulabilir. Geçmişte de yazmıştım. Sinirsel işleyiş bozulunca dolayısıyla hormonal düzende bozulur. Gereksiz yere kaslarda kasılmalar,gerginlikler, haraketler meydana gelir. Salgılarda da meydana gelen işleyiş ve içerik degişikliği bagırsakta mevcut yaşayan bakterilerin yaşam kalitesini bozar, bu sayıyıda etkileyebilir, aktiviteleri degişir. Dolayısıyla sinirsel işleyiş bozuldugu zaman bir çok şey bozulabilir. Bu düzeldi mi de herşey düzelir. İbs açısından başka bir ilişkilendirme yapmak hata olabilir.
İbs yi kontrol altında tutamayanların, tüm tetkikleri yaptırdıktan sonra kesin teşhiş le beraber, Her zaman dediğim gibi psikiyatıra mutlaka gitmeniz gerekir.
Ve çözüm bulmuş arkadaşları çok iyi takip edip, tecrübelerinden faydalanın.
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
Gerçekten verdiğin bilgiler bizlere çok yardımcı oluyor. En azından nasıl bir durumun içinde
olduğumuzu net bir şekilde anlıyoruz.
Şimdi tek sorun psikiyatriye gidip faydası kadar yan etkileri olan a.d. kullanmaya karar vermek.
Gerçi bu hastalık insana başka çare bırakmıyor. Çünkü a.d kullanmamak için bugüne kadar onlarca
şey denedim nafile. Gözü karartıp pskytr yolu gözüküyor sanırım.
Herkese acil şifalar...
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Elvis-Presley -- 7 Şubat 2020; 13:16:5 >
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
Bu mesajda bahsedilenler: @ibsdiyare
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Elvis-Presley -- 7 Şubat 2020; 13:16:16 >
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Elvis-Presley -- 7 Şubat 2020; 13:16:29 >
mantar laşma gaz üretimini artırırken bir çok vitamin mineral korbınhidrat emilimindede bozulmalara yol açıyor.tıp çaresiz kaldığı zaman bitkisel destek devreye giriyor peki biz ne yapmalıyız. Forum'a gelme sebepleri bir çoğumuzun bilgi almak.kişiler kendi sıkıntılarından bahsediyor çözüm çabalarını anlatıyor.bizlerde pay çıkarmaya çalışıyoruz.
bitkisel destekler hepimizin daha kolay ulaşabileceği deneyebileceğimiz şeyler.inşallah kurtuluruz.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Elvis-Presley -- 7 Şubat 2020; 13:16:44 >
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
örnek verecek olursak, ıhlamur adaçayı, zencefil vs vs soguk kış ayları boyunda içilirse soguk algınlıgına yakalanılmaz, ama eger yakalandıktan sonra kullanılırsa çokta faydasını göremezsiniz, iyileştirme egrisine giren bagışıklıgınıza yardımcı olur sadece, 6 günde tam iyileşecekseniz bunu 4-5 güne indirir.
daha öncede yazdım ama yine unutuldu, bitki çayları bagırsaga kadar gitmez, sıvı bu, böbrekte süzülür. ayrıştırılan suyun bir kısmı "su" olarak kalın bagırsaga gider. Bazı bitki çaylarının bagırsakları tembelleştirmesi veya hareketlendirmesi, sinirleri etkilemesindendir.
Eger bagışıklıgın ve bünyen seni iyileştirme egrisine girmediyse bitki çayları hikayedir.
İlk yazılarda yazdıgımı tekrar yazayım, Eger ibs iseniz, Doktorlardan(gastroenterloglar), ve aktarlardan uzak durun. sadece daha saglıklı yaşamak için bitki çaylarını kullanın. Eger bıraktıgınızda eski haline dönüyorsanız bu tedavi degildir. Bu sadece koruyucu etkidir.
cevap verecekler arkadaşlar şu cümleyi iyi özümseyerek cevap verirlerse konu uzamaz.
" Bagışıklık sistemi ve bünyenin iyileştiremediği bir enfeksiyonu yada rahatsızlıgı, bitki çayları veya vb. şeyler tedavi edemez, sadece koruyucu etkisi olabilir"
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Elvis-Presley -- 7 Şubat 2020; 13:16:57 >
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
enfeksiyonlarda öldürücü etkiyi çogunlukla bagışıklık sistemi yapar, sentetik yani lab. ortamında dogada olmayan bir bileşik şeklinde oluşturulan antibiyotikler, bakterilerin dna yapısını bozar, böylelikle kısa bir süre içinde toplu ölüm gerçekleşir. Ama sarmısagın veya başka bir bitkinin "antibiyotik etkisi" böyle degildir.
Bu bitkiler aktiviteyi yavaşlatır, bu sonucundada bagışıklık sistemin sayı olarak üstünlük saglar ve yeme yoluyla bakterileri yok eder. Ama bazı bakterilerin kuluçka süresi çok kısa ve bölünme hızı çok hızlıdır, bunlara antibiyotik hariç hiçbirşey çözüm yaratmaz.
ayakta yada oturarak su içme konusunda tercihi içene bırakmak lazım, illa bir tavsiye istenirse, su veya herhangi bir sıvı yavaş yavaş, yudumlanarak içilmelidir.
dogru teşhis, dogru tedavi ve ilaç çözümdür her zaman. biri eksik olursa işin içinden çıkılmaz ilaçtan da pahalı bitki dünyasına giriş yaparsın.
bence konuyu uzatmayalım. Bitki çaylarını bilinçli bir şekilde koruyucu olarak saglıklıyken her zaman kullanalım.
yazını görememişim, uzun zamanda olmuş yeni farkettim..
Kolon kanseri ile ibs yi ilişkilendirmek çok dogru bir yaklaşım olmaz. Belki ibs başlangıcında böyle bir şüphe olabilir. Nedenini açıklamak gerekirse kolon kanserinin belirtileri günün tüm saatlerini kapsar. Uykundan uyandırır, etkileri uykunda dahi hissedersin. İbs de böyle birşey yoktur. İbs nin organik bagırsak rahatsızlıklarından ayrılan en büyük özelliği budur. Uyku anında hiç bir belirtiyle uyku hali bozulmaz, çünkü herşey normaldir o anda. Bu da durumun sinirsel oldugunu gösterir.
Bu mesaja 2 cevap geldi. Cevapları Gizle
Evet ama kesin tanı kriteri değil, bazı vakaları klinik bulgulara dayanarak ayırt etmek mümkün olmayabilir. Özellikle dışkıda gizli kan mevcudiyetinde (maalesef ibs de de olabiliyor) kolon kanserinin ekarte edilmesi için kolonoskopi kesin olarak zorunlu. Uzun süre İBS diye tedavi yapılıp, metastaz sonucu kaybedilen çok kolon kanserli ile karşılaştım.
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
eger yazılarımı okuduysanız,kolonoskopi yoksa, İBS teşhisi %50 eksik kalır demişimdir hep. Bunun nedenleri geçmiş yazılarda defalarca yazdım. İbs de dışkıda kan görülmesinin nedeni, yalancı tuvalet hissinden kaynaklanan zorlamaların sonucu meydana gelen tahrişlerdir. İbs oldugunuzun kesin teşhisi Kolonoskopidir. ve tüm riskli ihtimalleri sadece kolonoskopiyle eleyebilirsiniz.
Herhangi bir kanser türünde tümör yada kist damar yoluna ulaşıp başka organlara, başka bölgelere taşınırsa yani metastaz yaparsa artık yapabilecek birşey yoktur, bu yüzden erken tanı kanserde hayat kurtarır, buna kolon kanseride dahildir. Bagırsakta kistli yani kötü huylu tümör bulunan bölge tespit edilir ve o bölge tamamen alınır ve kurtulursunuz.
ibs de tam teşhis çok önemli. buda dediğin gibi tüm tetkikler yanında mutlaka kolonoskopininde olmasıyla olur.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ibsdiyare -- 31 Ekim 2013; 23:09:43 >
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle