Dostum sehit haberlerinden cok leş haberleri duyuyoduk.. |
|
| Pkknın elindeki silahlar helikopteri düşürmek için oldukça yeterli.Bu ülkede büyümüş biri olarak helikopterin kayalara çarptığına hiç inanamadım. |
Böyle kafalar oldukça şehit haberlerinin bitmesini falan beklemesin kimse. |
doğru herkes snn kafadan olsun şehit haberi gelsin sonra 2-3 gün haberlerde forumlarda konuşulsun sonra hayat devam ediyor. ben bunu yapmaktansa geleceğe ümitle bakıyorum snn şurda 2 dk zırlaman onları geri getirmeyecek ama bnm bu duruşum en azından karşı taraftakileri sevindirmeyecek. bence o çok beğendiğin kafanı bu işlerle meşgul etme |
o listedekileri napayım ben bir tane İBN-İ SİNA gibi tıbbın babası çıkmış mı ? Yada Biruni veya Farabi yada Mevlana yemişim listeyi sanki işime yarar yaptıkları ama bir İBN-İ SİNA nın kitapları hala okutuluyor ... Neyse dinsiniz hakkında imansız gelir. SEN İMANSIZLAR TARTIŞMAYA DEVAM ET BAY BAY + 95 Lİ İMİŞSİN YANİ LİSELİSİN BU ŞEKİLDE DÜŞÜNMEN NORMAL UMARIM ANNNEN BABANDAN TEMİZ BİR DAYAK YERSİNDE AKLIN BASINA GELİR. |
KARDEŞ BUNLARI SALLAYACAKSIN ÜZÜLDÜK DERLER SONRA TİPİM NASILL SS Lİ , KIZ DÜŞÜRDÜN BEYLER GELİN EĞLENMEYE DEVAM EDERLER SALLA GİTSİN. |
şimdi tvde habere denk geldim. cumhurbaşkanı 17 şehitle ilgili açıklama yaparken terör şöyle böyle diyor. yahu hadi kaza tamam inanalım da terörü şimdi niye bu konuşmaya dahil ediyosun. |
Yıl 2012 hala İbni Sina'yı müslüman sananlar var Al oku hepsi islami kaynaklardan ; Ibni Sina (980-1037) Felsefesi Ebu Ali el-Hüseyin İbn Abdullah İbni Sina. Aristo felsefesini benimseyen İbni Sina, İslâmi kavramlara farklı anlamlar vermekte, İslâmi değerlere karşı çıkmasına rağmen, Müslüman oçağının ve şartların zorlaması nedeniyle müslüman görünmeye de özen göstermiştir. İslâmi değerlere farklı yorumlamasına örnek verecek olursak: Dünyanın ezeli olduğunu, yoktan yaratmanın imkansız suretiyle meydana geldiğini iddia etmektedir. Bu manada İbni Sina bir “Vahdet-i Vücut’çudur”. Ayrıca, Allah’ın cüzleri bilmediğini,[1] cehennem azabının devamlı olmadığını, cismani dirilişin olmadığını, alemin amaçsız olduğunu ve Peygamber sözlerinin gerçek değil sembolik olduğunu söylemektedir... [1] Farabi 1/54, Prof. Dr. Cavit Sunar, Islam`da Felsefe ve Farabi, 2 cilt, AÜIF Yy.1972 Ibn Sina yazdığı „Risalet-ül Adhaviye“ ismli kitapta cismani dirilişi açıkca reddeder. Ona göre bedenin dirilmesi peygamberin zihninde doğan hayali bir mit'ten başka birşey değildir. O peygamberin bu mit`le kitleleri kontrol altında tutmaya çalıştığını iddia eder.[2] Ona göre akla uyğun yaşamak cennet, hayal alemi ise cehennemdir.Hisler ise kabir alemidir.[3] Dolayısıyla bu yaşanan hayattan başka bir hayatın olmayacağını iddia eder.[4] [2] Islam Felsefesi, 105 İslam 149, Prof.Dr.Fazlur Rahman , İslam, Çev: Doç. Dr. Mehmet Dağ-Doç.Dr. Mehmet Aydın, Selcuk Yy. 1981, Teymiye 2/19, Şeyhülislam ibni Teymiye, Ibn Teymiye Külliyatı, 5 cilt, Çev: Kurul, Tevhid Yy. [3] Cerrahoğlu 2/43, ,Prof. Dr. Ismail Cerrahoglu, Tefsir Tarihi,DIB Yy. 2.cilt Ank. 1988 [4] Cerrahoğlu 2/42, Farabi 1/54, İbni Sina ise Farabi’ye oranla Felsefesinde biraz daha fazla İslâmi kavramlar ve unsur kullanır. Bazıları onun bu özelliğinin, İslâm’ı gerçek anlamıyla bilenlere sevimli görülme arzusundan kaynaklandığını iddia ederlerse de yanlış bir kanaattir. Çünkü araştırıldığında onun Müslümanlara şirin görünmek gibi bir kaygı taşımadığı görülür. O, İslâmi kavramları ve asıl anlamlarının çok dışında anlamlar içerecek şekilde kullanarak, kendine özgü bir felsefe-inanç oluşturma gayreti taşır. Onun felsefesinde İslâm’ı ilgilendiren önemli noktalar şunlardır: O, Peygamberlikle ilgili olarak, Peygamberin Cebrail gibi bir varlıkla görüşmesinin imkânsız olduğunu, çünkü peygamberliğin bir tür parapsikolojik ve metapsişik olay olduğunu belirtir. Kendi düşünce ve fikirlerinin de “Vahiy olarak nitelenen bilgiden” farksız olduğunu belirtir. Fakat, İbn Sina’nın inandığı ve düşündüğü yüce varlığın sıfat ve özellikleri Allah’ınkinden oldukça farklıdır. O en genel anlamıyla Aristo’nun inandığı tanrı kavramına inanır. Aristo’ya göre tanrı vardır ve varlığı zorunludur. Ancak onun, yoktan var etme gibi, bir sıfatı yoktur. Aristo’nun inancındaki tanrı, malzemesini hazır bulan ve kendi iradesi olmadan bu malzemeye şekil veren bir tanrıdır. Yani bir anlamıyla mimar tanrı’dır. Üstelikte evrene şekli kendi isteğiyle vermemiştir. O, evren dışında ve hareketsizdir. Hareketsizdir çünkü hareket edecek olsa başka hareket ettiriciye muhtaç olur. Onun kainata şekil vermesi, limonu doğrudan hiçbir etkisi olmadığı halde kişinin ağzını sulandırması gibidir. Yani madde, tanrı gibi olmak, ona yakın olmak için biçim kazanır ve tanrıya yaklaştıkça biçimi (formu) artar. Aristo bu düşüncelerini madde-forum kuramıyla açıklayarak, tanrının maddesiz form (şekil) olduğunu, saf maddenin ise formsuz olduğunu belirtir. Böylelikle ona göre tanrı ile formsuz madde (heyûlâ) arasında diğer bütün varlıklar yer alır. “Aristo’yu en mükemmel insan, insanlığın “birinci öğretmeni” olarak düşünen onun düşüncesini tam anlayabilmek için kitaplarını tekrar tekrar okuyan ve ona muhalif olmaktansa, İslâm’a muhalif olmayı tercih eden Farabi ve İbn Sina, tanrı görüşünde de ufak farklılıklarla Aristo'yu takip ederler. Onlara göre tanrıdan ilk akıl, ondan da ikinci, ikinciden de üçüncü... Akıllar meydana etmiştir. Tanrının evreni yaratmasının bu akıllar aracılığıyla gerçekleştiği görüşündedirler. Onlara göre ilk akıldan başlayarak safha safha diğer akıllara bağlı olarak yaratma gerçekleşir. Bu şekliyle Tanrı vardır ve yaratıcıdır. Ancak bu yaratmanın yoktan var etme biçiminde olmaması gerekir. Çünkü onlar yoktan var etmenin imkânsız olduğunu ve bu imkansızlığın tanrıyı da kapsadığını belirtirler.”[6] [6] (Vahiyden Kültüre,Yazan, Celaleddin Vatandaş Pınar Yayınları 1991 Baskısı Sayfa 128-129.) İbn Sina gerçek sistemini Hikmetu’l - Mesrikıyye’de açıkladığını söylemektedir. Onun sisteminde, yukarıda belirttiğimiz gibi, felsefi bilgilerle İslâmi bilgiler aynı zamanda birleşir, uyuşmaya çalışılır. Dünyanın öncesiz (kadim) olduğu düşüncesini ona veren veya onun bu düşüncedeki hareket noktası. Kur’an olmayıp, Aristo ve Eflatuna ait kozmogoni metafiziğin ortaya koyduğu sonuçlardır. Bu açıdan ki İbn Sina’nın sistemi, ortaçağ felsefesinin bütün karakterini taşır. İbn Sina bir yönden âlemin ezeli olduğunu söylerken, diğer yönden onun mümkün olduğunu kabul eder. Onun anlayışına göre, âlem Allah’la birlikte daima vardı. Bir yönden Allah’ın âlemden önce olmayacağı, diğer yönden de O’nun âlemden önce olduğu kanaatındadır. Böylece ilk bakışta İbn Sina’nın düşüncelerinde bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Eğer âlem Allah’la birlikte varsa öncesiz, Allah ona oranla bir önceliğe sahipse mümkün veya yaratılmış (muhdes)tır. Ancak İbn Sina, bu çelişkiyi şöylece ortadan kaldırmak ister: ona göre, Allah âlemde zaman itibariyle değil, fakat tıpkı sebebin sonucundan önce olduğu gibi, öz (zat) ve sıra önceliği itibariyle öncedir.”[7] [7] (İbni Sina metafiziği, Prof. Dr. Hayrani ALTINTAŞ. Sayfa 24 -82 T.C Kültür Bakanlığı Yayınları 1997 – Ankara) Görüldüğü gibi, peygamberliği hayal ürünü, parapsikolojik bir olay olarak gören İbn Sina’nın İslâm’da ki peygamberlik anlayışını benimsememekte, Allah’ın, alemi yoktan var ettiğini de kabul etmemektedir. Ona göre alem, Allah’la birlikte ezeli yani başlangıçsızdır. Alem, Allah’ın içinde, bir çocuğun anne karnında olması; bir eşyanın bir bir sandık içinde olması gibi, Allah’la birlikte hep vardı, meydana gelmesi bir doğum olayı şeklinde açığa çıkmasıdır. Yani İbn Sina’ya göre, Allah alemi yoktan var etmemiş, kelimenin tam anlamıyla doğum yapmıştır. Ve bu doğum bir dişinin ister, istemez doğurması gibi, Allah’ın iradesi dışında meydana gelmiştir. Bu düşünce felsefesi, İslam dinine göre küfür ve şirk olan iddialardır. Bu nedenle İbni Sinaya İslam filozofu yada müslüman bilgin denmesi doğru değildir... İbn Sina’nın diğer bir düşüncesi de: İbn Sina’ya göre, Allah kainatı bir bütün olarak bilmekte olup, tek tek varlıklardan ve olaylardan habersizdir ve onları bilmemektedir. Örneğin : “Uzay varlıklarının kitle olarak var olduklarını bilir, fakat Güneş’in, Ay’ın v.s. var olduğunu bilmez; İnsanların kitle olarak var olduğunu bilir, fakat, insanları ve diğer canlıları tek tek olarak bilmez, ne yaptıklarından habersizdir,” İbn Sina’nın bu konulardaki düşüncesi şu şekildedir: “İbn Sina, Tanrı alemde külli ve umumi bilgiye sahiptir, ama bilgisi tikel ve cüz’i değildir, der.”[8] “İbn Sina’ya göre, eğer Allah sonsuz ve değişmez ise cüz’i şeyleri düşünemez. Allah’ın cûz’i şeyleri düşündüğünü söylemek O’nun tabiatında değişikliği kabul etmektir; dolayısıyla da özünde bir eksiklik kabul edilmiş olur. O’nun olgun olması için, hareketsiz olması lazımdır, hareketsiz olması için de dünyayı bilmemesi gerekir. “İbn Sina düşüncesinde, Allah hem bilgin (âlim) hem de hayat sahibi (Hayy)dir. Böylece onun sistemi Allahda ilim ve hayatı birleştirmiştir. O, bilen ve yaşayandır. Bu yönden Allah’a nisbet edilebilecek tek bilgi, külli bir bilgidir. O, Allah olarak değişikliği kabul etmez; cüzileri cûz’i ve değişen olarak bilmez, fakat onları külli olarak bilir. Allah’ın özünde, bilgisi ile bilgisinin nesnesi arasında arasında ayrılık söz konusu değildir.” [9] [8] ( Ali Bulaç, İslâm Düşüncesinde Din-Felsefe/Vahiy-Akıl İlişkisi, Sayfa 133, Beyan Yayınları 1994. ) [9] (İbni Sina metafiziği, Prof. Dr. Hayrani ALTINTAŞ. Sayfa 68 -70 T.C Kültür Bakanlığı Yayınları 1997 Ayrıca bunu okudunmu ? Yorumlarını merak ediyorum http://www.agnostik.org/2230-10-ayette-kuran.html |
Verdiğin yazının kaynağına nerden güveneceğim. Bende de Atatürk hakkında gerçeklerin yazdığı yazılar var ama burda yayınlasak kaynak sağlam değil dersiniz. Ayrıca verdiğin şeyleri okumadım. Boş vaktim olursa bakarım belki sen git blogtv de soyun bakalım |
Al sana daha kısa bir yazı.Bunların hepsi islami kaynak yada işine gelmiyen islami kaynak desem daha doğru olur."İbni Sina nın Allahın huzurunda ölümden sonra dirilip hesap vermeye inanmadığını bazı diğer felsefe tarihçileride yazmaktadır. Ona göre Hz Muhammed bedevi Arapları medenileştirmek isterken bu amaçına ulaşabilmek için cesedlerin ölümden sonra yeniden dirileceği esasını ortaya atmıştır." (İslamda Felsefe Tarihi, T. S. Boer, sy. 102) |
Al örnek olarak verdiğin Farabi.Bu adamıda kaynak olarak görmezsen kendinle çelişerek rezil edersin kendini. Ebu Ali el-Hüseyin İbn Abdullah İbni Sina. Aristo felsefesini benimseyen İbni Sina, İslâmi kavramlara farklı anlamlar vermekte, İslâmi değerlere karşı çıkmasına rağmen, Müslüman oçağının ve şartların zorlaması nedeniyle müslüman görünmeye de özen göstermiştir. İslâmi değerlere farklı yorumlamasına örnek verecek olursak: Dünyanın ezeli olduğunu, yoktan yaratmanın imkansız suretiyle meydana geldiğini iddia etmektedir. Bu manada İbni Sina bir “Vahdet-i Vücut’çudur”. Ayrıca, Allah’ın cüzleri bilmediğini,[1] cehennem azabının devamlı olmadığını, cismani dirilişin olmadığını, alemin amaçsız olduğunu ve Peygamber sözlerinin gerçek değil sembolik olduğunu söylemektedir... [1] Farabi 1/54, Prof. Dr. Cavit Sunar, Islam`da Felsefe ve Farabi, 2 cilt, AÜIF Yy.1972 |
En son attığımı okudunmu kardeş merak ettim.Ses ver lütfen. |
bende yazayım bir kitap o zaman böyle böyle diye http://resim.donanimhaber.com/m_67912848/tm.htm ayrıcahttp://www.timas.com.tr/kurumsal/haberler/kazim-karabekirin-hatiralari.aspx okumalısın biraz öğrenirsin tarihini ayrıca yazdıklarını nerden inanayım o kaynakların gerçek olduguna internet ortamı sanal ortam herşey doğru olacak diye birşey yok. |
| Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun. Allah ailelerine sabır versin |
İbni Sina konusunda kapak olduğunun farkındasın.Attığın linklere gelince atatürkün dini inancı olmadığını biliyorum elbette konuna yorum yaptım hatta.Kazım Karabekir'e gelince kusura bakma ama Mustafa Armağandan sonrasını okumadım. |
Sen banu avarı oku kardeşim size yakışan o |
+1 |
bune şimdi agnostik kaynakları verip millete kapak mı yapıyosun aklınca. ibni sina ile farabi sonradan sapıtmışlardır ehli sünnete inancına göre. Hz. Ömerde mescide dinsizler uğrayıp Allah yok gibi açıklamalar yapanı görünce etrafındakilere de hiç tartışmaya girmeyin gidin diyordu. din bilgisi ya da imanı mı eksikti de kaçıyordu. konuşarak laf anlayamayacağını biliyordu, kaldı ki o zaman peygamber efendimizin mucizeleri de açıkça gözüküyordu. din meselesi iman işidir o da nasiptir. Kuran ı peygamberden daha iyi yorumladığını sanan 3-5 gözü dönmüş imansızı kaynak göstermen saçma bi kere. adamın inanmaya niyeti yoksa ay'ı gözlerinin önünde ikiye yaran peygambere inanmadıkları gibi burda sana mı bana mı inanacaklar. |
Asıl saçmalayan sensin.
1.si uçak füzeyle vuruldu ama tamamen uçağa isabet almadığı için uçağın yakınında patladığı için savaş uçağı pilotu olmayan tecrübesiz pilot uçağın hakimiyetini kaybedip denize çakıldı.Zaten pilotlar füze ile vurulma sonucu değil denize çakılma sonucu şehit oldular.Baştaki füze ile vuruldu-vurulmadı tartışmasının nedeni bu.Daha sonra anlaşıldı olay.
2.sinin konuyla ilgisi yok.
3.sü eğitim verildiği herkesce biliniyor zaten,biz teröristlere destek veriyoruz diye kamuoyuna bilgi verecek halleri yok heralde yine konuyla ilgisi yok.
4.Uluderede insansız hava araçlarından terörist oldukları zannedilerek vuruldu o insanlar,işin üzerinden hemen sonra ne olduğu anlaşıldı zaten,bu olay aynen benim dediklerimi doğruluyor.Saklamak isteseler de saklayamazlar bu olayı,kaldı ki bölgesel bi olay ülkenin her yerinden giden insanlar ölmedi orda.Şehit sayısını gizlemekten çok ama çok daha kolaydı ama saklamadılar.Asla da saklanmaz zaten.
Sen bana gel,terör ile ilgili son 30 yılda saklanan 1 tane olay söyle.Bırak boş örnekleri. Hükümeti eleştirecem derken saçmalamayı bırak.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HunterDare -- 10 Kasım 2012; 16:25:45 >