Osmanlıyı bitiren savaşlar değil iyi yönetilememe,taht kavgası,teknolojiden geri kalma,yapılan anlaşmalar ve yönetim düzeninin değişmesidir. |
illaki kafanda en kötü savaş şudur dediğin bir savaş vardır.dediğim gibi yenilmeseydi yıkılmazdı dediğiniz, kötü gidişi başlatmıştır dediğiniz, kötü gidişi bitirip yükseliş başlatılabilirken engel olmuştur dediğiniz... |
Kötü gidiş savaşlardan dolayı değildir. Savaşta yenilme kötü gidişin ortaya çıkışıdır. Orada yenilmesen başka yerde yenileceksin. Çünkü kötüye gitmişsin. Gelellim kötüye gitme nedir? Karşındakinin ilerlemesi senin kötüye gidişindir. Onun güçlenmesi senin zayıf olmandır. Yani sen ilerlesen de karşındaki senden daha çok ilerlediğinde geride kalmışsındır. |
Bilim savaşıdır. |
1517 de hilafetle Osmanlıya bulaşan yobazlıktır. Bu dönemde karşısına çıkacak rakip bulunmayan Osmanlı, mikrobun tüm bünyeye yayılmasıyla 1600 lerde Avrupa tarafından durduruldu. 1683 II. Viyana kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması dönüm noktasıdır. Sonrası hep hüsran. Ta Çanakkaleye kadar. Çanakkalede yeniden canlanan ulus bilinci Anadoluyu kurtarmayı başarmıştır. |
Osmanlı'yı büyüten, Avrupa, Rusya ve ortadoğuda adam gibi bir düzen olmamasıdır; bitiren ise, Avrupa'nın ve Rusya'nın birliklerini oluşturmuş olmasıdır. Bu nedenle, şu savaş ya da bu savaş demek doğru olmaz. (Bence) |
peki arkadaşlar zorlamıyacağım savaşları sorumlu bulmayan yorum yapmazsa sevinirim.zira konu en kötü bulduğu savaşı tanıtmak üzerine, paylaşım olsun insanlar bilgilensin fikir alışverişi olsun diye açtım. Osmanlının neden yıkıldığını tartışacaksak onun için başka konu açabiliriz sanırım? |
O zaman şöyle söyleyeyim; Osmanlı'yı bitiren savaş, Cebelitarık Savaşı'dır... |
1453, İstanbul'un fethidir! Zaferin sarhoşluğuyla 1450'de matbaanın keşfedildiğinin 300 yıl boyunca farkına varılmadı! Umarım onlyone çizdiği sınırlar içinde görür cevabımı?![]() |
O zaman yorumumu şöyle değiştireyim, karşındaki senden zayıfsa, güçsüzse sen ondan daha güçlüsün, onlar ilerlese de sen daha hızlı ilerlersen onu geçersin ![]() |
Kel alaka. Avrupa da merkezi krallıklar kurulmuş, feodalite sona ermişti. Yani rakipler güçlüydü artık. Coğrafi keşifler sonucu Avrupa da sömürgecilikle zenginleşme görülmüş, altının değeri düşmüş, Osmanlılar fakirleşiyorlardı. Ama Avrupaya yeni altınlar girmişti ve altının değeri düşse de Zenginleşmeye devam ettiler. Zenginleşen burjuvalar, çocuklarını eğitmiş, bilim adamlarıne değer verilmiş, korunmuşlardır. Böylece bilim ve sanat ilelemiştir. Buna paralel askerlik sisteminde de ilerlemeler oldu Avrupada. Osmanlılar ise coğrafi keşiflerle ilgilenmedi ve sömürgeciliğe katılmadı. İpek ve Baharat yolları da önemini kaybetti. Yani Hilfetten önce Portekizlier Ümit Burnunu geçip Hindistana ulaştı. Osmanlılar Avrupa ülkeleri gibi fazla nufusu, suçluları yeni yerlere gönderemediler. İsyanlar çıktı.Askerler Avrupa askerlik sistemine direndi ve bozuldu. İran ve Rusya, Avusturya gibi devletlerle svaşıldı. Avusturya deyince şimdiki ufak ülke sanmayın. O günkü Almanya diyelim. |
Farkına varılmazmı hiç? Bir zamanlar Adanaya Amerikadan pamuk toplama makinası gelmişti. Limana gelir gelmez pamuk işçileri makinayı yakmışlardı. Olayın özü budur. 60.000 hattat var yanılmıyorsam İstanbulda. Matbaayı limanda yakacak 60.000 adam. Bilmem anlatabildim mi? Matbaa gelince de hattalar geçinsin diye önce Dini olmayan kitaplar, sonra da dini kitaplar aşamalı olarak basılmaya başlandı. |
Tek bi savaş neden olamaz. Çağın gerisinden kalınınca yıkım kaçınılmaz olmuştur. |
Tek bir savaş değil ama savaşlrın tümü yıkıma sebep olmuşlar. Eskiden gidiyorsun, yeniyorsun ganimet ve vergi alıp dönüyorsun. Sonraki dönemlerde yenemiyorsun, ganimet alamıyorsun. Masraf ise haddinden fazla. Masraf kimden alınacak, halktan. Vergiler artınca halkta isyan ediyor. Celali isyanlarıyani. Bunlara savaştan kaçan askerlerde katılıyor. Avusturya ile savaşıyorken celali isyanı çıkıyor, veya İran saldırıyor. Anlaşma yapmak zorunda kalıyorsun. Bazen Rusya - Avusturya beraber saldırıyor. Düşmanların güçlü ve çok olması, isyanların çok olması, savaşların vergileri arttırması, borç alınmak zorunda kalınması vs. yıkım sebebidir. Tek savaş aramak ne kadar yanlış. |
Siz yobaz kelimesini duyunca niye hemen savunmaya geçiyorsunuz? Var mı bir ilgi? Neyse konuya dönelim. Sürekli aynı yerde top çevirip durmuşsunuz da nedeni söylemeye bir türlü diliniz varmamış! ![]() Takiyyüddin'in tepesine yıktırılan rasathaneyi bilir misiniz? İşte dönüm noktası orasıdır. 1517 de bulaşan yobazlık virüsü 1580 de "urun, sağ komayın dinsizi" nidalarıyla vücud bulmuş ve Osmanlıyı osmanlı yapan bilimselliği "Allahın işine karışılıyor" bahanesi ile boğmuştur. Gerisi hep bunun sonucudur. |
her ne kadar demokrasiye inanmasam da güce inanıyorum, bükemediğin eli öpeceksin, başlık ve konu değişmiştir... Değişen konuya ilişkin yorumum: Osmanlının yıkılmasındaki sebep, gücün getirdiği rehavettir. Osmanlı 17. yy da tam anlamıyla durmuştur. Yarışacak, kazanacak birşey kalmadığı düşünülmüştür. Bu sebepledir ki, orduda da bilimde de geride kalmışızdır. Fakat 17. yydan sonra geri kalmışlığın savaş kaybettirdiğini değil rehavetle birlikte savaş kaybetmenin geri bıraktığını düşünüyorum. Padişahlar ordunun başında sefere gitmediğinde, önceden tüm osmanlı topraklarından asker toplanıp büyük seferler yapılırken daha kısıtlı ve mevcudu korumaya yönelik seferler yapıldığında, komutanlar ordularını yenilmez sandığında yenilgi kaçınılmaz olmuştur. Sonrasında ise kantarın topuzu kaçmıştır ve toparlanılamamıştır. Çünkü hem ordu disiplini bozulmuş, hem de yendiğiniz savaşlarda imha ettiğiniz orduların yerini sizi imha edip kısa süre sonra daha güçlü geri gelen ordular almıştır. Osmanlı devleti bu sürekli ordu oluşturmanın finansal ve insani yükünü kaldıramamıştır... Özet olarak diğer arkadaşların aksine sistemin bozukluğuna katılmakla birlikte sebebi o görmüyorum, birkaç ufak dönüm noktası daha başarılı atlatılsaydı herşey farklı gelişebilirdi diye düşünüyorum |
Osmanlı'yı yıkan en temel etken dindeki bağnazlaşmadır. |
Bir İmparatorluğun yıkılışı herhangi bir savaşa veya olaya bağlanamaz. Bu bir olaylar zinciridir. Genişlemeye yönelik attığınız her adım sizi biraz daha yorar, yıpratır ve yeni güç ve düşmanlarla mücadele etmenizi gerektirir. Yeni düşmanlarla mücadele etmek için değişime açık bir yapınızın olması gerekir. Bu değişim tepedenci değil kökten bir değişim olmalı tabana, tebaya da nüfuz etmelidir ki sindirilebilsin. Herhangi bir savaşı, anlaşmayı ya da toplumsal bir olay veya olguyu neden gösterseniz bile askıda kalır çünkü asıl konu değişime açık olmak ve onu toplumca sindirebilmektir. Kısaca özetlersek; Osmanlı karşısında savaştığı Avrupai toplumların değişimine tependenci bir biçimde bile ayak uyduramamıştır. Beş asırda Avrupa toplumlarının geçirdiği önemli değişimler ve fikir akımları Osmanlı'nın son asrına sığdırılmaya çalışılmıştır. Bu değişimler ve fikir akımları tabana indirgenememiş aksine sürekli değişen ve yenilenen, bunun yanında dünyanın diğer kısımlarını 15. asırdan itibaren bilen, ölçen ve mukayese eden Avrupalı güçler tarafından manipüle edilmiştir. Osmanlı'nın bu değişim hareketinin samimi olmadığını söyleyemeyiz ama geç kalınmış, aceleci ve Doğu'nun tembel ve gelenekçi yapısına uymayan(en azından uymaya zamanı yetmeyen veya uymak için herhangi bir marjinal toplumsal bunalım yaşamamış) değişim hareketleriydi. Bu noktada tanzimat, ıslahat, meşrutiyet gibi hareketleri özgürlükçü ve eşitlikçi bulabiliriz ancak bu hareketlerin çöküşü hızlandırıp, hızlandırmadığı noktasında pek fazla bir şey söyleyemeyiz. Halen bu hareketler gelenekçi taban tarafından batı hayranlığı, modernist kesim tarafından yetersiz, zayıf değişim hareketleri olarak algılanmaktadır. Nitekim rönesans, reform, koloniyalizm, merkantilizm, Amerikan devrimi, Fransız ihtilali, Napolyon Savaşları, Sanayi devrimi gibi toplumsal süreçlerden ve dönüm noktalarından en az biçimde etkilenmiştir. Ayrıca Osmanlı barışının verdiği rehavet ve güvenlik duygusuyla zaten bu tür marjinal dönüm noktalarının meydana gelmesi zordur. Nihayetinde 1745'te Fransız akademisinin açıkladığı üzere: "Avrupa sürekli değişmiş ve halen değişmekte olan bir kıtadır. Dünyanın kalan bölgeleri ise durgunluk içerisindedir." Bu durgunluğun nedeni ise ayrı bir tartışma konusu ancak Osmanlı neden yıkıldı? nın cevabı bu durgunluk içinde saklı. |
Halifelik Osmanlıya geçti mi sanıyorsun dostum. ![]() O kadar yazdım anlayamadığına eminim. Satır satır tekrar oku. Her birinin geniş açıklamalarını bul. Sadece rasathane yeterli olsaydı daha önceleri buhar gücünü vs. bulurlardı, makinalaşma başlardı İslam Dünyasında. Avrupayı örnek aldığımızda niye yetişemedik sanıyorsun. Çünkü sebepler benim yazdıklarım. Reel gerçekler var ve Ortaçağ Avrupasından çok farklı durum. Fen bilimine daha çok önem verilmeli ama bunu bildikleri halde, ıslahat yapıldığı halde yine Avrupa ya yetişilememiş. Şimdi biliyoruz fen bilimlerinin önemini ama İsraile, Japonyaya, Almanya ya yetişemiyoruz. Osmanlının son zamanları da aynı. Tamam bir müdddet önem vermemişler Avrupanın ilmine. İşler iyi gitmeyince kendi geçmişlerinde iyi olan ne varsa onu örnek almışlar. 17. yy da kendi geçmişlerindeki güçlü güner örnek alınmış. 18. yy da akılları başlarına gelmiş, Avrupa örnek alınmış. Bir yılın hatasını hemen İslam a yükklemek ne kadar saçma. En azından dine değilde o y17. YY daki insanlara söyle lafını. Savaşlar, iç isyanlar, ekonomik sıkıntılar fırsat vermemiş. İran bile kat kat geçti bizi. Gelelim adamlar fen bilimlerine önem vermemişler ama bunu din mi emretmiş. Biraz incelersen Avrupa nın rönesansında İslam medeniyetinin izlerini görürsün. Ama bunlara kulağını kapayacak kadar yobazsın. Bu kadar yeter anlayana. ![]() |
Bence Zenta Muharebesidir.
Sonuçları itibariyle çok etkilidir. Osmanlıyı savaş kaybetmiş statüsüne sokmuş ve başta büyük toprak kayıplarına daha önemlisi güven kaybına neden olmuştur.
< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >