Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
48
Cevap
4496
Tıklama
0
Öne Çıkarma
Cevap: Merhamet ve sevgi üzerine (2. sayfa)
C
20 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

"Allah" adıyla işaret edilen evrenlerin yaratıcısı indinde "Din", İslam'dır!.
İslam'ı akıllı insan değerlendirebilir!.
Ahmaklar ise, anlayışsız oldukları için, "İslam"a karşı çıkarlar ve düşmanlık ederler!.
"İslam", evrensel (gerçek anlamıyla) bir sistemdir ki; "doğa kanunları" denilen tüm kanunlar dahi bu sistemin bir parçasıdır!.
Gökte, ötede bir tanrıya tapınma kavramının yanlış ve geçersiz olduğunu vurgulayan ve insanlığı bu yolda uyaran Allah Rasulü; ne bildirmişse doğrudur, kesindir ve içinde yaşanılan sistemin mekanizması gereğidir!
Kim, Allah Rasulü'nün dediklerini değerlendirirse, kendisi kazançlı çıkar ebeden!
Kim, Allah Rasulü'nün dediklerini değerlendirmezse, kendisi kaybetmiş olur ebeden!.
Zira, Allah Rasulü, insanlara, bir tanrının gözüne hoş görünmeleri için değil; özlerindeki, hakikatleri olan "Allah" adıyla işaret edilene ermeleri; içinde yaşadıkları sistemi değerlendirerek ebedi huzur ve saadete ermeleri için bildirimde bulunmuştur.
İslam'ı değerlendirmek ya da değerlendirmemek sistemdeki bir mekanizmayı değerlendirip kullanmamaktır!
Ahmaklar ise, deve iğne deliğinden geçmedikçe bunu anlayamayacaklardır!.
Not: "İslam", 1400 yıllık yorumlar bütünü değil; Allah Rasulü'nün bildirdikleridir!.



mesajlar kitabından





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cengiz571 -- 23 Temmuz 2005, 12:01:57 >

C
20 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Evrimle gelen nesil "insansı", Adem'den gelen nesil ise "insan" adını alır, Allah'ın bir topluma rahmet ve merhametinin alamet ve işareti odur ki, onları derinden yönetenler, "insan" sınıfındandır…
Allah'ın bir topluma gazap ve Celalinin alamet ve işareti de odur ki, onları derinden yönetenler, "insansı" sınıfındandırlar!.
Toplumlar, hal diliyle, hallerine göre yöneticilerini talep ederler ve Allah da onların bu taleplerine icabet eder!.

quote:

Orjinalden alıntı: kaotika

EVRİNMİŞİ HOŞ GÖRDÜK, EVRİMDEN ÖTÜRÜ !!!


Bu mesaja 1 cevap geldi.
K
20 yıl
Yarbay

quote:

Ahmaklar ise, anlayışsız oldukları için, "İslam"a karşı çıkarlar ve düşmanlık ederler!.






< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 23 Temmuz 2005, 11:51:16 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
É
20 yıl
Binbaşı

kao benim tanıdığım cengiz o yönde bir insan değil!! bir yanlışlık olmuştur!! eminim o yazıyı düzeltecektir!!!


Bu mesaja 1 cevap geldi.
C
20 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

kollarınızı iki yana açınız ve sağ ile solun iki ucunu düşününüz, ne kadar uzaklar birbirlerine…
Sonra hatırlayınız, aynı bedende olduklarını ve TEK BİR beyinden yönetildiklerini… Biri başınızı kaşırken diğeri topuğunuzla meşgul!
Öyle ise niye kınamak sol eli?
Eller kendi başlarına mı hareket ediyorlar? Yok mu kendilerine kumanda eden bir beyin?
Değer yargılarımızı yeniden gözden geçirsek nasıl olur acaba?…

özür dilerim
kişisel kimseye hitap etmek istemedim önyargılı yaklaşılan düşünce ahmaklığından yeniliklere açık olmayan düşünceden bahsetmek istedim kaotika tanrıya inanmadığını ama kuranda bahsedilen Allah ve sistemini reddettiğini zannetmiyorum
sevgilerimle





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cengiz571 -- 23 Temmuz 2005, 12:26:19 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
É
20 yıl
Binbaşı

quote:

Orjinalden alıntı: cengiz571
özür dilerim
kişisel kimseye hitap etmek istemedim önyargılı yaklaşılan düşünce ahmaklığından yeniliklere açık olmayan düşünceden bahsetmek istedim


cengiz bu cümleler senin dünyanın ne kadar büyük ve ne kadar insancıl olduğunu gösterir kardeşim benim!! açıklamam çok hoş!!


Bu mesaja 2 cevap geldi.
S
20 yıl
Yüzbaşı

Tüm insanlar senin gibi olsaydı dünya çekilir bir yer olurduçok güzel yazıyorsun senin yazdığın gibi hikayelerle insan daha ılımlı daha vicdanlı daha karakterli ve seviyeli olabilir.Olgun açıklamaların bizi aydınlatıyor.Teşekkürler...



G
20 yıl
Binbaşı

Konu hakkında bir hadis:
"Kim Allah'ın yarattıklarına merhametli olursa Allah'ta ona merhametli olur.İnsanların iyilik kötülüklerine bakmadan iyilik et.İyilik et ki onların kötülüklerine engel olasın."



M
20 yıl
Yüzbaşı

quote:

Orjinalden alıntı: Lacrima

Evrende aslolan karanlık ve soğuktur, ışık ve ısı anlıktır, geçicidir..


ışık karanlığa her zaman galiptir.
aydınlık geldiğinde karanlık yok olur.
ampuldeki ışık saniyede defalarca yanıp sönmesine rağmen yalnız aydınlık görünür.



C
20 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

GARİP ÇOBAN

Mevlâna Celâleddin'den rivâyet edilir ki;
Musa Aleyhisselâm bir gün bir yerden bir yere giderken, ilerde bir ağaç altından gelen konuşma sesi duymuş... Merakla o yöne yürümüş...

Bakmış ki bir garip çoban ağacın altında oturmuş, kendi kendine konuşuyor...

Merak etmiş, acaba ne konuşuyor, diye; ve sessizce yaklaşıp dinlemeye başlamış...

Şöyle diyormuş garip çoban:

-Ey benim güzel Allah'ım!... Ne olurdu şimdi yanımda olsaydın!... Seni sevseydim!... Seni sarsaydım!... Şu koyuncuktan taze taze süt sağıp, sana içirseydim!... Şu gölgecikte kucağıma yatırsam, seni dinlendirseydim!.. Bitlerini ayıklasaydım!..

Burada sabrı taşmış koca Musa Nebi'nin... Mâlûm, “celâli” meşreptir kendileri...

Hemen ortaya çıkmış, yanlışı hazmedememe hâliyle çıkışmış garip çobana :

- Behey gafil!... Sen nasıl olur da âlemlerin Rabbı olan her şeyden yüce, münezzeh, azametli Allah'ı, alıp süt içirip, hele hele kucağına yatırıp, üstelik bir de bitlerini ayıklarsın!!!... Bilmez misin, Allah için böyle şeyler söylenmez!...

Garip çoban, korkmuş; bilgisizliğinin getirdiği yanlışların altında ezilmiş, büzülmüş; eli ayağına dolaşmış; ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırmış; kekelemiş:

-Affedersin... Hatamı bağışla... Bilemedim... Ama çok seviyordum da!... Ben bir garip çobanım; sadece var Allah'ım!... O'nunla oturur, O'nunla kalkar; O'nunla yer, O'nunla yatarım!... Tek dostum, sevdiğim, dertleştiğim O'dur!... Duymuştum ki, hep “ben”imleymiş; ben de O'nu, göremediğim yanıbaşımdaki Dost, bildim de ondan böyle konuştum...

Zinhar bir daha demem bu dediklerimi!..

Demek o buralara sığmayacak kadar çok büyükmüş!.. Ya ben, şimdi ne yapayım?..

Musa Aleyhisselâm ona, dua etmesini, namaz kılmasını öğretmiş... Ve yoluna devam etmiş..

Çobanın içinde bulunduğu hâli düşünerek dalgın bir halde yürürken farkında olmadan bir gölünde üzerinde; birden arkasından bir ses işitmiş "Musa! Musa!" diye..

Dönüp bakmış arkasına ki, kim sesleniyor diye, ne görsün!... Garip çoban gölün üstünde yürüyor suya batmadan, kendisine doğru!...

İşte o esnada vahyolmuş Musa' ya...

-Ey Musa, tüm varlığıyla bana yönelmiş, benden başka düşüncesi olmayan dostumu benden uzaklaştırdın!.. Aramıza büyük duvarlar ördün!.. Hemen o ördüğün uzaklık duvarını yık, ve bizi birleştir!... Bana böyle kullarım da gerek!.

Farketmiş Musa Aleyhisselâm yaptığı işin sonucunu!... Hemen dönmüş dediklerinden!... Anlamış, Allah'ın kimine tüm azâmeti ve haşmetiyle kendini tanıtırken, kimine de samimiyet ve sâfiyetine göre tecelli ettiğini...

Ve dönüp, demiş bir garip çobana:

-Sen bırak benim dediklerimi de, gene bildiğin, içinden geldiği gibi O'na yönel, o'nunla konuş!... O seninle!. Hattâ senden bile yakın sana!.. Sen bir garip çobansın, nereden bileceksin O'nun haşmet, azâmet ve saltanatını!... Gene bildiğin gibi sev, övmeye, hamdetmeye devam et!."

Evet, ya bir garip çoban gibi, sâfiyet ve samimiyetle O 'nu övüp, O 'na hamdedeceğiz...

Ya da, gerçekçi olup ; "HAMD ALLAH'a mahsustur; biz bu konuda âciziz!" deyip, "yok"luğumuzu, "hiç"liğimizi farkedip haddimizi aşmayacağız!... Zira Allah , bilgiçlik taslayıp haddini aşanları sevmez!...


Bu mesaja 1 cevap geldi.
É
20 yıl
Binbaşı

quote:

Orjinalden alıntı: cengiz571

GARİP ÇOBAN

Mevlâna Celâleddin'den rivâyet edilir ki;
Musa Aleyhisselâm bir gün bir yerden bir yere giderken, ilerde bir ağaç altından gelen konuşma sesi duymuş... Merakla o yöne yürümüş...

Bakmış ki bir garip çoban ağacın altında oturmuş, kendi kendine konuşuyor...

Merak etmiş, acaba ne konuşuyor, diye; ve sessizce yaklaşıp dinlemeye başlamış...

Şöyle diyormuş garip çoban:

-Ey benim güzel Allah'ım!... Ne olurdu şimdi yanımda olsaydın!... Seni sevseydim!... Seni sarsaydım!... Şu koyuncuktan taze taze süt sağıp, sana içirseydim!... Şu gölgecikte kucağıma yatırsam, seni dinlendirseydim!.. Bitlerini ayıklasaydım!..

Burada sabrı taşmış koca Musa Nebi'nin... Mâlûm, “celâli” meşreptir kendileri...

Hemen ortaya çıkmış, yanlışı hazmedememe hâliyle çıkışmış garip çobana :

- Behey gafil!... Sen nasıl olur da âlemlerin Rabbı olan her şeyden yüce, münezzeh, azametli Allah'ı, alıp süt içirip, hele hele kucağına yatırıp, üstelik bir de bitlerini ayıklarsın!!!... Bilmez misin, Allah için böyle şeyler söylenmez!...

Garip çoban, korkmuş; bilgisizliğinin getirdiği yanlışların altında ezilmiş, büzülmüş; eli ayağına dolaşmış; ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırmış; kekelemiş:

-Affedersin... Hatamı bağışla... Bilemedim... Ama çok seviyordum da!... Ben bir garip çobanım; sadece var Allah'ım!... O'nunla oturur, O'nunla kalkar; O'nunla yer, O'nunla yatarım!... Tek dostum, sevdiğim, dertleştiğim O'dur!... Duymuştum ki, hep “ben”imleymiş; ben de O'nu, göremediğim yanıbaşımdaki Dost, bildim de ondan böyle konuştum...

Zinhar bir daha demem bu dediklerimi!..

Demek o buralara sığmayacak kadar çok büyükmüş!.. Ya ben, şimdi ne yapayım?..

Musa Aleyhisselâm ona, dua etmesini, namaz kılmasını öğretmiş... Ve yoluna devam etmiş..

Çobanın içinde bulunduğu hâli düşünerek dalgın bir halde yürürken farkında olmadan bir gölünde üzerinde; birden arkasından bir ses işitmiş "Musa! Musa!" diye..

Dönüp bakmış arkasına ki, kim sesleniyor diye, ne görsün!... Garip çoban gölün üstünde yürüyor suya batmadan, kendisine doğru!...

İşte o esnada vahyolmuş Musa' ya...

-Ey Musa, tüm varlığıyla bana yönelmiş, benden başka düşüncesi olmayan dostumu benden uzaklaştırdın!.. Aramıza büyük duvarlar ördün!.. Hemen o ördüğün uzaklık duvarını yık, ve bizi birleştir!... Bana böyle kullarım da gerek!.

Farketmiş Musa Aleyhisselâm yaptığı işin sonucunu!... Hemen dönmüş dediklerinden!... Anlamış, Allah'ın kimine tüm azâmeti ve haşmetiyle kendini tanıtırken, kimine de samimiyet ve sâfiyetine göre tecelli ettiğini...

Ve dönüp, demiş bir garip çobana:

-Sen bırak benim dediklerimi de, gene bildiğin, içinden geldiği gibi O'na yönel, o'nunla konuş!... O seninle!. Hattâ senden bile yakın sana!.. Sen bir garip çobansın, nereden bileceksin O'nun haşmet, azâmet ve saltanatını!... Gene bildiğin gibi sev, övmeye, hamdetmeye devam et!."

Evet, ya bir garip çoban gibi, sâfiyet ve samimiyetle O 'nu övüp, O 'na hamdedeceğiz...

Ya da, gerçekçi olup ; "HAMD ALLAH'a mahsustur; biz bu konuda âciziz!" deyip, "yok"luğumuzu, "hiç"liğimizi farkedip haddimizi aşmayacağız!... Zira Allah , bilgiçlik taslayıp haddini aşanları sevmez!...




hepimiz aynı değilmiyiz!!


Bu mesaja 1 cevap geldi.
C
20 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Parmak ucundaki hücrede kanda yaşarken oksijen, karşı parmaktakine bakar "kim bu?" dermiş!.
Toplar damara geçip de el ayasına doğru gelirken onunla "BİR"leşince, "bizmişiz" dermiş!
Koldan yukarı doğru çıkarken, gerideki yaşamı, "ben"leri hatırlamaz; parmakların kendi uzantısından oluştuğunu seyredermiş!.
Beyne ulaştığında "ben"i de kaybolur, oksijen olarak kalır; beyin hücrelerinde dolaşırken, olmasını istermiş bazı şeylerin ve onların sonuçlarını algılarmış!
Oksijen dalgaya dönüşüp dışa yayıldığında, bir bilinç dalgası olarak ne eli kolu görürmüş, ne de beyni!
Her ne demekse işte...

A.H


Bu mesaja 1 cevap geldi.
C
20 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Sana iyi niyetle yaklaşanların sende görmeyi istediklerinin dostluk olduğunu bil; sana geleni sessizce dinlemen, akıl vermeye kalkmandan daha güzeldir...


Bu mesaja 1 cevap geldi.
C
20 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Allah’ı bilenin kimseden beklentisi olmaz! Beklentisi olmayanın ne kimseden şikâyeti, ne de kimseye düşmanlığı oluşmaz. Düşmanlık, yaşam sisteminin hakikatinden gafletin cezasıdır


Bu mesaja 1 cevap geldi.
V
20 yıl
Yüzbaşı

sevgi ve merhamet
hepimizin kurtuluşu!!


Bu mesaja 1 cevap geldi.
B
20 yıl
Teğmen

Etrafınızdaki insanlara "merhamet nedir?" diye sorduğunuzda veya "merhameti bana tarif eder misin?" dediğinizde birçok farklı cevap ve örnekle karşılaşırsınız.

Kimi sokaktaki aç köpekleri doyuran komşusunun hayatında gördüğü en merhametli insan olduğunu söyler.
Kimi merhameti, kendisine hastayken bakan bir yakınının gösterdiği ilgi ve yakınlığı örnek vererek tarif eder. Kimi ölenlerin arkasından ağlayan bir arkadaşının adeta merhamet simgesi bir insan olduğundan bahseder.

Genelikle tarifler bu şekilde birbirine benzer. Halbuki bunların hiçbiri gerçek merhameti tam anlamıyla ifade etmez.

Gerçek merhametin kaynağı Allah sevgisidir.

Kişinin Allah'a olan sevgisi, O'nun yarattığı varlıklara karşı kalbinde bir sıcaklık hissetmesine neden olur.

Allah'ı seven insan, O'nun yarattıklarına karşı doğrudan bir muhabbet, şefkat ve merhamet hisseder.

Kendisini ve tüm insanları yaratan Rabbimize karşı duyduğu bu güçlü sevgi ve bağlılıktan dolayı, Kuran'da emredildiği doğrultuda insanlara karşı güzel ahlaklı davranır.

Allah'ın kendisine, merhamet konusunda emrettiklerini yerine getirir. Bir insanın Kuran'ın bu emirlerini tümüyle yerine getirmesiyle gerçek merhamet ortaya çıkar.

Çünkü gerçek merhametin ne anlama geldiğini ve merhametli bir insanın neler yapması gerektiğini en doğru şekilde tarif eden kaynak Kuran'dır. Kuran'da insanları gerçek merhamete yönelten, bu konuda teşvik eden pek çok ayet vardır.

Ancak Allah'a duyulan sevgiyle, merhamet duygusu arasında çok büyük bir fark vardır.

Bu fark Allah'a karşı hissedilen duygunun yalnızca saf sevgiden oluşmasından meydana gelir. Merhamette, sevgiyle birlikte karşıdakinin acizliğinden ötürü duyulan bir acıma hissi vardır.

Allah'a duyulan sevginin içinde ise merhamet yoktur. Çünkü Allah bütün eksikliklerden, acizliklerden ve kusurlardan uzaktır.

İnsanın kendi Yaratıcısına karşı hissettiği duygu, ancak kalpte coşku, heyecan, hayranlık meydana getiren güçlü bir "aşk" hissidir.

Bu nedenle saf sevgi sadece Allah'a duyulur. Merhamet ise Allah'ın yarattığı ve her biri "yaratılmış" olamaları nedeniyle aslında aciz ve güçsüz olan varlıklara karşı hissedilir.

Kuran'da, gerçek merhametin nasıl olması gerektiği,merhametli bir insanın özellikleri, merhamet duygusunun bir insanın ahlakında ne gibi farklılıklar meydana getirdiği, merhametli insanların çevrelerinde yarattığı etki, çeşitli örneklerle açıklanmıştır.

Allah ayetlerinde, merhameti ve şefkatin eksikliğinden kaynaklanan zalimliği çok ayrıntılı olarak tarif etmiştir. Bunun sonucunda iyiler ve kötüler, zalimler ve şefkatliler birbirlerinden açıkça görülen farklılıklarıyla ayırt edilmişlerdir.

Müminler yapı olarak Kuran ahlakından zevk alacak ve ancak bu ahlakı yaşadıklarında huzur duyacak şekilde yaratılmışlardır. Bu nedenle Kuran'ın gösterdiği merhamet anlayışını yaşamakta hiçbir zorluk hissetmez aksine bunu imanlarından kaynaklanan doğal bir ahlak olarak yaşarlar.

Allah, "Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, mü'minler için de (şefkat) kanatlarını ger" (Hicr Suresi, 88) ayetiyle müminleri merhameti yaşamaya davet etmiştir.

Allah müminlerin merhametini "şefkat kanatlarını germek" olarak tanımlamıştır, çünkü onlar merhameti sadece belirli olaylar karşısında değil, hayatın her anını kapsayan bir ahlak model olarak yaşarlar. Dolayısıyla da onların merhametlerini yansıtan pek çok ahlak özelliği ortaya çıkar.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi BİLİNÇLİ DİZAYN -- 5 Eylül 2005, 22:22:08 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
C
20 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

deniz arkadaşımdan
Aşka "düşerek" bir çocuk olarak kalırsın; aşkta "yükselerek" olgunlaşırsın.
Ve yavaş yavaş aşk bir ilişki olmaktansa varlığının bir parçası haline
gelir. O zaman onu sevmek ve bunu sevmemek yoktur, hayır; "sevgisin" sadece.
Yakınına gelenler kim olursa olsun onlarla paylaşırsın. Ne olursa olsun
"sevgini verirsin" ona .Bir taşa dokunursun. Ağaca bakarsın ve sanki
sevgilinin yüzüne bakıyormuşsun gibi bakarsın. Bu bir "varoluş şekli" haline
gelir. "Sevmiyorsun"; artık sen "sevgisin". Bu yükselmektir, düşmek değil!
Onun aracılığıyla yükselirsen aşk güzeldir ve aşk onun aracılığıyla düşersen
kirli çirkin hale gelir. Ve er ya da geç onun zehirli olduğunun kanıtlarını
göreceksin. "Kölelik" haline gelir. Ona yakalanmış durumdasın, özgürlüğün
ezilmiş durumda. Kanatların kesilmiştir; artık özgür değilsindir. Aşka
düşerek mülkiyete dönüşürsün; sahip olursun ve birisinin de sana sahip
olmasına izin verirsin. Bir "nesneye" dönüşürsün ve aşka düştüğün diğer
kişiyi de "bir nesneye dönüştürmeye çalışırsın." Bir karı-kocaya bak: Her
ikisi de birer nesneye benzemişlerdir, artık birer kişi değillerdir. Her
ikiside birbirine sahip olmaya çalışıyorlar. Sadece nesenelere sahip
olunabilir, kişilere asla ! Bir kimseye nasıl sahip olabilirsin? Nasıl bir
kimseyi bir mülkiyete dönüştürebilirsin ? imkansız! Ama koca karısına sahip
olmaya çalışıyor; karısı da aynı şey için uğraşıyor. O zaman çarpışma
vardır, birbirlerine düşman oluverirler. O zaman birbirleri için ölümcül
hale gelirler.
Sahiplenmek... Herkes sevdiğine, sevgilisine sahip olmaya çalışıyor. Artık
bu aşk değildir. Aslında birisine sahip olduğunda ondan nefret edersin, onu
yok edersin, onu "öldürürsün": Aşk "özgürlük" vermelidir; Aşk özgürlüktür.
Aşk sevileni çok, çok daha "özgürleştirecekir", aşk kanatlar takacaktır ve
aşk sonsuz gökyüzünü
açacaktır. O bir hapishane, hücre haline gelemez. Ama bu aşkı sen
bilmiyorsun çünkü sadece sen farkındaysan gerçekleşir; Aşkın bu niteliği
sadece sen farkında olduğunda gelir. Sen günah olan bir aşkı biliyorsun
çünkü uykudan çıkmadır o.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
É
20 yıl
Binbaşı

bir bebeğin anneye sarılması beni alıp götürür uzak diyarlara sevgi işte budur diyorum karşılıksız sevgi



cengizim sevildiğini bil yeter dostum


Bu mesaja 1 cevap geldi.
C
20 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

quote:

Orjinalden alıntı: éfulim




cengizim sevildiğini bil yeter dostum

Eyvallah sende benim için öylesin dostum





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cengiz571 -- 11 Ekim 2005, 14:41:01 >

İ
20 yıl
Çavuş