1. sayfa
MUSLERA - EBOUE - SEMİH-UJFALUSİ- HAKAN - HAMİT- SELÇUK- MELO - AMRABAT - ELMANDER-BURAK(UMUT) gayet yeterli bence. ama bir torres fena olmaz.. takım içi dengeler bozulmadığı sürece ve melo alındığı sürece.. |
Hamit(Eboue) gibi birşey olmaz bence Fatih Terim Eboue'nin ofans gücündende faydalanmak için Hamit-Eboue'ye emanet eder sağ kanatı tahminim ve temennim bu yönde. Çok umutluyum ben bu sene sağ kanattan. |
ha ayrıcada yerli bir stoper daha almalıyız.. keza semih sakatlanırsa gökhan zanla yürümez. yada ujfalı cıkıp yerli stoper alıp sahada 1 yabancı fazla oynayabiliriz... |
< Resime gitmek için tıklayın > Şu takıma sadece eklenecekse 1 sol bek birde çilek eklensin. |
anlıyoruz ki çilek (C10) forvet olmayacak. forvet elmander-burak'a emanet. C10 forvet arkası ve kanat oynayan biri olcak. diego? |
ama dostum görünüşe göre selçuk-hamit = amrabat-çilek olacak. zira artık melo konusu gs için kapandı diyebiliriz. kalsaydı bu takım için harika olucaktı ama istekleri bir hayli fazla. |
Eboue yedeğe çekilecekse gelmesin çilek |
Daha hiç bir şey belli değil.Şekip dışarıda olduğu için bu haberler normal. Adam bizden daha iyi takım bulamaz.Kalacaktır da zaten Hamit Selçuk olmaz defansif yönden zaaf verir bu takım. Man City bile Anderson Cleverley=Fletcer Carrick oynuyor.Savunma zaafı çok olur böyle olursa takımın. |
Diego Ribas da (C)unha=C10. |
eboue varken hamit sağ bek oynamaz ayrıca c10 denen oyuncunun afellay olma ihtimali yüksek sanırım. tek sorun eldeki gereksiz masraf oyuncular (riera, baros, yiğit, sercan yıldırım vs..) |
Torres gelse fena olmaz ne demektir ya? Öyle bir demişsin ki Torres kısmını okumayan Assaidi sanır bahsettiğin kişiyi. Assaidi cepteydi ama yönetim daha iyisi için tutuyordu Assaidi'yi, senin fena olmaz demen ona benzemiş. Torres Şampiyonlar Ligi şampiyonundan Galatasaray'a gelmeyi kabul edecek, parasını verebileceğiz ve daha sonra takım için dengeler bozulmasın diye dikkat edeceğiz. Taraftarlar da Torres KAP'a bildirildiğinde veya dedikodusu geçtiğinde (şuan ki gibi) fena olmaz diyecek, takıma gelince de fena değil ama dengeleri bozmaz umarım diyecek. Tabii burada daha da tuhaf olan şey Torres'e fena olmaz demen değil, o dedikodulara inanman. |
sakatlıklar nedeniyle gözden düşmüş bir torresten bahsediyorum gayet eminim ki gelse bile burak elmander vs eldeki forvetlerden fazla katkı yapmaz. Evet haberlere inanabiliriz çünkü dediğim gibi gözden düşmüş bir oyuncu ve biz böyleleri almakla ünlüyüz... |
Hacı bu adam yedeklerden gelmesine rağmen son Avrupa Şampiyonasının gol kralı oldu altın ayakkabı verildi Geçen sene 50 milyon € verilip transfer edildi ne gözden düşmesinden bahsediyorsun? Seneyi kötü geçirdi ama gözden düştüğü falan yok. |
hamit eboue kismı disinda gerçekten cok guzel bîr analiz. Ayrica bende çilegin forvet olmamasi gerektigni düşunenlerdenim.10 numara bir oyuncu alinacksaki bu 4 4 2 den vazgecilecegi anlamina gelir,bence oda gereksiz; takimlarin en buyuk sorunu bence istikrar.oyuncuya gore sistem duzenlenmemeli,sisteme gore oyuncu alinmali |
1. sayfa
< Resime gitmek için tıklayın >
İskelet basit bir kelime. Yazması, söylemesi, okuması kolay. Bu yüzden oluşturması da kolay sanılıyor. Ama öyle değil.
Galatasaray üzerinden düşünecek olursak, son 12 yılda sadece üç defa başarılı bir şekilde iskelet kurulabildi Florya’da. Hagi (2004-2005) [ve sonraki sezon Eric Gerets devam ettirdi bu iskeleti], Karl Heinz Feldkamp (2007-2008) ve Fatih Terim (2011-2012).
Evet şimdi dillerde bir “darb-ı mesel” Galatasaray’ın son iskeleti. Ama kurulması çok da kolay olmadı, her ne kadar saha dışında inceden inceye kurgulansa da. Galatasaray’da yapının ağırlığını temelde üç futbolcu çekiyor iskeleti oluşturan blokların kaptanları olarak. Defansta Tomas Ujfalusi, orta saha bloğunda Felipe Melo ve hücum hattının lideri olarak da Johan Elmander.
Bu durumu, “zaten Terim kendi bloğunda böylesi önemli üç futbolcuya sahip olabildiği için göreli olarak daha kolay bir iskelet oluşturabildi” cümlesiyle de açabiliriz. Tomas Ujfalusi sayesinde Semih Kaya kolayca adapte edilebildi takıma. Keza her ne kadar “yerli Xavi” olsa da Selçuk İnan daha kolay ofansif futbola odaklanabildi yanında yöresinde Melo gibi bir dalgakıran olduğu için. Ve de Elmander. Maçta girdiği pozisyon sayısından çok daha fazlasını, yaptığı duvar pası ve açtığı koridorlarla arkadaşlarına sunan bir Elmander bulunduğu için Galatasaray 4-4-2’ye döndü. Böylece Milan Baros da (sonradan da Necati Ateş) çerçeveye girmiş oldu.
Bu iskelet oluştuktan sonra, atacak bir adım daha kalmıştı: Seviye olarak bir alt gruba dahil olan futbolcuları bir gömlek yukarı taşımak: Engin Baytar ve Emre Çolak bu adım sonrasındadır ki, yılda neredeyse tek haneli maç yapan futbolcudan 30 maçlık maraton futbolcusuna evrildi.
Galatasaray bu omurgasını, futbol bilgileri ve fizik kaliteleri üst seviyede bulunan Emanuel Eboué, Hakan Balta, Albert Riera ve Necati Ateş’le genişleterek şampiyonluğa yürüdü.
< Resime gitmek için tıklayın >
Galatasaray’ın iş planı
İş planı anlamında bu sezon yapılacak iki şey var temelde kategorik olarak. Üstyapı kategorisinde sağlam iskeleti yeni bir Galatasaray kuşağına dönüştürmek. (Ki bu dönüşüm, gelecek yıl devreye girecek 5 yabancı kuralına uygun bir kadro yapısını öngörmek anlamını da içeriyor doğal olarak. Galatasaray bunun önlemini gelecek değil, bu sezon alacağa benziyor.) Altyapı kategorisinde ise anahatları belirlenmiş olan sistem (taktik formasyondan saha içi görev bölüşümlerine, futbol felsefesinden taktik disipline dek her şey) üzerinde bir altyapı organizasyonunu büyütmek. Bu sistem dahilinde oyuncu yetiştirmek.
İlk kategori, yani üstyapı hakkında konuşacak olursak söylenmesi gerekli ilk şey, uygulanan transfer stratejisinin bu iş planına uygunluğu. Kısaca üzerinden geçecek olursak. Hem gelecek sezonun 6 yerli statüdeki oyuncu planı hem de Elmander’in alternatifinin bulunmadığı gerçeğinden hareketle yapılan Umut Bulut transferi önemli. [Alexsandro de Souza’nın 136 gol attığı 8 süper lig sezonunda Umut Bulut’un attığı gol sayısı 101. Bu çok önemli bir istatistik, ki Bulut’un bu istatistiğe Ankaragücü ve Trabzonspor formalarıyla ulaşması daha önemli.]
< Resime gitmek için tıklayın >
Keza pek göze çarpmayan Dany Nounkeu transferi de önemli. Zira Avrupa futbolunun ulaştığı hız konusunda fazla sıkıntısı olmayan bir stoper Dany, atletik bir fiziğe ve atletizm geçmişine sahip olduğu için. Üstüne birden fazla pozisyonda da (stoper, bek, defansif orta saha) oynayabiliyor.
Bunların dışında doğrudan omurgaya girmeleri beklenen üç tane daha önemli transferi oldu Galatasaray’ın: Hamit Altıntop, Burak Yılmaz ve Nureddin Emrâbat, ya da bildik adıyla Amrabat.
Üç transfer, üç klişe
[Burada ana konuya yeniden döneceğimizi belirterek kimilerine göre “sıkıntılı” denilen bu üç futbolcuyla ilgili küçük bir değerlendirme yapalım.
Önce Hamit Altıntop. Onun için sıkça dillendirilen ve bazı çevrelerde artık bir darb-ı mesele (klişe) dönüşen yargı şu; “son yıllarda üst seviyede çok az maç yaptı.” Peki ne kadar ciddiye almalıyız bu klişeyi? Réal Madrid’in başındaki José Mourinho Hamit Altıntop’un Bayern’deki bu istatistiğini ne kadar ne kadar ciddiye aldıysa o kadar. Ne bir eksik, ne de fazla. Eğer geçen yaz José Mourinho “Mesut Özil Madrid’de yalnız kalmasın, yanına birkaç Türk arkadaş getirelim” diye transfer etmediyse Hamit Altıntop’u, başka tabi.
< Resime gitmek için tıklayın >
Sonra Burak Yılmaz. Ona ilişkin klişe de şu: “Hiçbir Avrupa takımı transfer etmedi onu. Ayrıca sırtı kaleye dönükken oynayamaz.” Son üç sezonda ligde toplam 55 gol atan bir oyuncu için söyleniyor bu. Hem de bu 55 golü yıl dağılımı itibariyle (3 + 19 + 33) aritmetiğiyle gerçekleştirmiş birisi için. Aslında sadece bu aritmetik bile Burak Yılmaz’ın futbolunu her yıl geometrik bir hızla geliştirdiği gerçeğini ortaya koyuyor. Onun dışında kaleye isabetli şut olarak Türkiye’nin en iyisi ve gol vuruşu olarak Türkiye’nin en iyilerinden birisi Burak Yılmaz. Artı, Türkiye’nin en hızlılarından da birisi. Avrupa takımlarına ise bilindiği kadarıyla Trabzonspor’un istediği ödeme planına uyulmaması nedeniyle transfer olamadı.
En son Amrabat. Ona ilişkin dile getirilen klişe ise “pahalı” olması ve “CL için yetersizliği.” Esasında Türkiye’nin patlama gücü en yüksek birkaç futbolcusundan birisi Amrabat. Hadi bunu geçelim. Avrupa’da soru işareti denilen Amrabat, Kayserispor’a Fas’tan değil, bir Avrupa liginden, Eredivisie’den geldi. 90 Eredivisie maçında attığı 19 gol ve 16 asist istatistiğiyle. Ayrıca 12 maçlık (3 Şampiyonlar Ligi + 9 Avrupa Ligi) Avrupa kupalarında tecrübesine de sahip Amrabat. Üstelik ileri sürüldüğü gibi pahalı olmadı da çıktı ortaya. Parantezi kapatalım.]
İyi yapılan işler
Bu uzun girişten sonra artık Galatasaray’ın yeni sezondaki taktik formasyonu ve saha içi dağılımına geçebiliriz. Ama önce, Galatasaray geçen yıl neleri iyi yapıyordu, neleri iyi yapamıyorduya bir bakalım. Önce iyi yaptığı şeyler:
- Merkezî güç: Galatasaray ülkenin en iyi merkezine sahip takımıydı geçen sezon. Melo-Selçuk İnan ikilisine, klasik iç-merkez oyuncuları olan Engin Baytar ve Emre Çolak’ın da eklenmesi, bu dörtlüyü Elmander’in ve partnerinin de birer orta saha futbolcusu gibi desteklemesi merkezde çok güçlü kılmıştı Galatasaray’ı.
- Şok pres: Galatasaray’ın bir diğer kozu topu kaybettiği anda takımın boyunu kısaltarak şok pres yapmasıydı. Şok presin iki amacı vardı. İlki topa yeniden sahip olmak. İkincisi ise topa sahip olunamaması durumunda takımın alan savunmasına dayalı defans kurgusunu oluşturmak için ihtiyaç duyduğu değerli zamanı (birkaç saniye) kazanmaktı.
< Resime gitmek için tıklayın >
- Hava hâkimiyeti: Yerden oynayan bir takım olmasına karşın Galatasaray hava toplarında rakiplerine çok az pozisyon veren, buna karşın ölü toplardan çok gol kazanan bir takımdı geçen sezon. Takıma bu hava üstünlüğünü sağlayan en önemli oyuncu ise Melo’ydu. Hem karşılanan hem de kullanılan bütün ölü toplarda olağanüstü sezgisi ve yer tutuşuyla çoğunlukla hep doğru yer ve zamanda topa ilk dokunan Melo oldu.
İyi yapılamayanlar
Peki neleri iyi yapamadı Galatasaray? Sırasıyla şunları.
- Ardışık pas: Aslında geçen sezona bu konuda aşama kaydedecek gibi başlayan Galatasaray’da, haftalar geçip fizik kalite ortaya çıktıkça hızlı ardışık pas kalitesi göreli olarak düştü. Bu da sahaya iyi yayılan ve açık bırakmayan takımlara karşı topu hızlı dolaştıramadığı için oldukça zorlanan bir Galatasaray görüntüsü yarattı.
- Kanat atakları: Bazı maçlardaki tekil örnekler (Aydın Yılmaz) dışında Galatasaray neredeyse sadece merkezdeki koridoru kullanan bir takım oldu geçen sezon. Bunun nedeni patlama gücü yüksek olan ve / veya rakip eksiltme yeteneğine sahip oyuncu kalitesinin yetersizliğiydi. [Esasında kanatsızlık, Fatih Terim’in sezonu planlarken hiç öngörmediği ve Arda Turan’ın Athlético de Madrid’e beklenmeyen bir zamanlamayla transfer olmasıyla oluşan bir açıktı. Terim sezon başında, sol kanadı tek başına Arda Turan’a havale edip sağ kanat için de Sabri Sarıoğlu, Kazım Kazım ve Emanuel Eboué kombinasyonu üzerinden üç koridorlu bir takım oluşturduğunu düşünüyordu. Ancak bu plan Arda Turan’ın eksilişiyle bozuldu. Ve panik içinde transfer edilen Riera tarafından da gerektiği gibi işletilemedi.]
< Resime gitmek için tıklayın >
Arda Turan geçen sezon başındaki Liverpool maçında son kez
çıktı Galatasaray formasıyla taraftarın karşısına.
- Geçiş oyunu: Ya da hızlı karşı atak futbolu diyelim. Geçiş oyunu, bir anlamda José Mourinho’nun hediyesi basketboldan dünya futboluna. Bu oyun, topun gerisinde her hal ve şartta 5 futbolcu bulundurmayı, diğer 5 oyuncunun ise topun en kısa sürede üçüncü bölgeye aktaracak bir dağılımla sahaya yayılmasını öngörüyor. Bu futbolda temel amaç oyunun merkezini en kısa sürede üçüncü bölgeye taşımak. Bu ise iki yolla mümkün. Topu diklemesine oynamak. Bir de patlama gücü yüksek ve rakibi eksiltebilen hızlı oyunculara (Cristiano Ronaldo) sahip olmak. İstikrarı sorgulanan Aydın Yılmaz hariç tutulursa Galatasaray bu tip hızlı futbolculara sahip olamadığı için kontratak futbolu oynayamadı geçen sezon. Hatta oynamayı düşünmedi bile denilebilir. Bu nedenle ikinci yarıda TT Arena’da 3-2 kazanılan Beşiktaş maçında Melo’nun attığının dışında bu kalıp (drill) üzerinden pek golü yok Galatasaray’ın.
Geçen sezonu ilişkin bu analizden sonra 2012-2013 versiyonu Galatasaray hakkında daha detaylı konuşabilecek durumdayız artık.
4-4-2 üzerinden devam
Önce taktik formasyonda başlayalım. Kanımızca Galatasaray bu sezon 4-4-2 formasyonuyla sahaya yayılacak. (1) Ama bu 4-4-2’nin hem simetrik (2) (ikili orta saha + birer kanat oyuncusu + iki santrfor), hem de 4-3-3’e benzer asimetrik (üçlü orta saha + ofansif oynayan serbest orta saha + çift santrfor) versiyonunu oynayacak.
Eldeki kadroya bakınca Galatasaray’ın simetrik ve asimetrik 4-4-2’yi kanatlarda Amrabat ve Hamit Altıntop’un yer aldığı 11’le oynayacağı düşünülebilir. Ama öyle değil. Galatasaray 4-4-2’nin simetrik ve asimetrik versiyonlarını medya ve sanal âlemde “çilek” denilen (bu yazıda “C10” diye adlandıracağız onu) oyuncu üzerinden oynayacak.
Yani simetrik 4-4-2’de şöyle bir diziliş görecek Galatasaraylılar: Muslera – Hamit Altıntop (Eboué), Semih Kaya, Tomas Ujfalusi, Hakan Balta – C10, Selçuk İnan, Melo, Amrabat – Elmander (Umut Bulut), Burak Yılmaz (Necati Ateş).
4-4-2’nin asimetrik versiyonunda saha içi yayılım şöyle gerçekleşecek: Muslera – Semih Kaya, Tomas Ujfalusi, Hakan Balta – Melo – Hamit Altıntop (Eboué), Selçuk İnan, Amrabat – C10 - Elmander (Umut Bulut), Burak Yılmaz (Necati Ateş).
Bu dizilişi ilginç kılan iki özellik var. İlki simetrik 4-4-2’de kanatlarda Amrabat-C10 dönüşümü yapılırken, asimetrik 4-4-2’de forvet arkası gibi tanımlanacak pozisyonda tek başına C10’un oynayabilmesi. (Yani o pozisyonda bir Amrabat-C10 rotasyonu söz konusu değil.) İkinci özellik ise geçiş oyunu futboluna uygun olarak sahaya üç blok (savunma, orta saha, hücum) yerine dört kademeyle [4-(3-1)-2] yayılma.
Asimetrik diziliş
Bu dizilişi asimetrik olarak adlandırmamızın nedeni C10’un sadece forvet arkasında değil, yine merkeze yakın sağ ya da sol kanatta oynaması.
Peki nasıl işleyecek bu taktik formasyon? Bu soruya basitçe şu yanıt verilebilir. Futbol aslında boşluk yaratma ve bu boşlukları doldurma oyunu. Bir basketbol setini andıran klasik 4-4-2, takımın boyunu kısaltarak statik bir parselasyona neden oluyor. Bu klasik 4-4-2’de rakip savunmada gedik açmanın iki yolu var. Hız ve driplingle rakibi eksiltmek. Ya da üçüncü bölgede bir ağırlık merkezi oluşturarak kesin sonucun elde edileceği ve rakibin az oyuncu bulunduğu alanda bir anda sayısal üstünlüğe ulaşmak. (Bu zaten tüm taktik formasyonların temel prensibi konusunda.)
Klasik ya da asimetrik saha parselasyonunun Galatasaray’a sağlayacağı avantajları şöyle sıralayabiliriz:
- Öldürücü yumruk: Boksta öldürücü yumruk okbaşı gibi ileri uzatılan koldan değil, geride kalan ve doğrudan omuzdan çıkan diğer kolla vurulan yumruktur. (Tıpkı frikikte öldürücü vuruşun vücuda destek oluşturmak için topun yanına konulan ayak tarafından değil, kalçadan çıkan diğer ayaktan gelmesi gibi.) Burak Yılmaz, Amrabat ve C10’un transferleri Galatasaray’a merkez ve her iki kanatta duruma göre birer okbaşı, duruma göre de birer yumruk sağladı. Galatasaray sağ, sol ya da merkez, hangi koridordan üçüncü bölgeye gelirse gelsin, topun olmadığı diğer iki koridorda artık rakibi devirmeyi bekleyen iki yumruğa sahip olacak. Sadece bu kurgu bile rakip savunmanın dengesini bozacak (öldürücü yumruk nereden gelecek?) bir potansiyel içeriyor.
- Üç koridorlu geçiş sahası: Geçiş oyunu ya da klasik set oyunu. Hiç farketmez. Modern futbolda topun en çok sahip olunması arzulanan alan üçüncü bölge. Ama bu tek kıstas değil. Topun oraya nasıl geldiği ve hangi hızla geldiği de önemli. Galatasaray’da üçüncü bölgeye giden iki yol vardı geçen sezon. En çok kullanılan yol ikinci bölgeyi merkezden geçip üçüncü bölge başlangıcında topu cezasahası içinde kalmak kaydıyla birazcık sağa-sola taşımaktı, tıpkı 2012 versiyon Almanya gibi. Daha az kullanılan yol ise ikinci bölgeyi kanatta oynayan oyuncular üzerinden sağ ya da sol koridordan geçip üçüncü bölge başında topu merkeze taşımaktı. Galatasaray geçen sezon hızlı futbolculara sahip olmadığı bu aksiyonlarını rakibi eksilterek değil, rakip defansın alan savunmasını kuvvetlendirmeye fırsat verecek hızda, ya da yavaşlıkta yapıyordu.
Bu sezon ise hem yollar çeşitlenecek, hem de bu üçüncü bölgeye kadarki mesafe daha hızlı alınacak gibi görünüyor. Yolların çeşitlenmesinden kasıt şu: Artık Galatasaray üçüncü bölgeye gelince mecburi istikamet olarak sadece merkeze yönelmek zorunda kalmayacak. Kanattan da yoluna devam edebilecek, sıfıra kadar. Galatasaray sıfıra inmeyi Amrabat ve C10 sayesinde gerçekleştirebilecek. Üstelik bunu rakibin savunma kurgusunu rahatsız eden bir hızda da yapabilecek. Galatasaray aynı hıza merkezde de ulaşabilecek Burak Yılmaz sayesinde. Elmander’ın koruyucu perdesi arkasında süratlenen Burak Yılmaz’ı kaleciyle karşı karşıya bırakan birçok pas izleyeceğiz bu sezon üçüncü bölge merkezinde.
< Resime gitmek için tıklayın >
En önemli sorun: Ardışık pas
Görüldüğü gibi yeni transferler sayesinde Galatasaray oyun içinde merkezdeki gücünü koruduğu gibi, kanatlarda da kuvvetli bir pozisyon elde etti. Bu haliyle Galatasaray’ın üçüncü bölgeye üç koridordan da dikine pas ya da driblingle akan ve hızlı akan bir takım olacağını varsayabiliriz. Ayrıca Galatasaray geçiş futbolunu da en hızlı biçimde uygulayarak ideal bir karşı atak takımı kimliği de kazanacağını söylemek pek yanlış olmaz. Ya da gerektiğinde rakibi üzerine çekerek en önemli okbaşı durumundaki Burak Yılmaz’ı en çok sevdiği şekilde topla buluşturacak diyelim.
Bu durumda geriye tek bir şey kalıyor. O da hızlı ardışık pas yapan bir takıma evrilmek. Galatasaray Avrupa’da başarılı olmak istiyorsa en önemli kriter bu. Galatasaray’ın bu konuda ne kadar aşama kaydedeceğini ya da bunu isteyip istemediğini ilerleyen zamanda göreceğiz. Bize düşen, mevcut kadronun hızlı ardışık pasla oynamaya uygun bir olduğunu düşündüğümüzü söylemek.
(1) Bu yazı Felipe Melo ve “çilek” diye adlandırılan futbolcunun Galatasaray’a transfer edileceği öngörüsüyle yazıldı.
(2) Bu dizilişe simetrik denmesinin nedeni iki kalenin ortasından geçen hayalî simetri çizgisinin iki yanında kalan futbolcuların karşılıklı olarak aynı noktada bulunmasıdır.
ALINTI:http://besedebiyat.blogspot.com/2012/07/galatasaray-2012-2013-bir-perspektif.html#more