Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
733
Cevap
60021
Tıklama
0
Öne Çıkarma
Cevap: MATRIX filmi ile ilgili.. (12. sayfa)
C
16 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: _eXi_
ah eb usta bak bi soruna cevap vereyim neden zionda Usb girişi olmayanlar var dion bak 100 yıl mı bilemem arada BİR MATRİX ÇÖKÜYOR ZİON YIKILIYOR o zamanki seçilmiş gidip zionu kuruyor sonra gen uyananlar oluo seçilmişn yanında getirdiği insanlar usb siz doğuyor yani usb girişi yok die gerçek diemezsin ona bakarsan Neo morpheusun var ama matrix e girince onların portlarıa gözükmü yani sen oyunun içindeyken ben senin dosyanda bi kaç satır yazı yazarım al seninde portun olur....


yazmayı öğren bizi burda tripten tripe sokma.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
_
16 yıl
Çavuş

quote:

Orijinalden alıntı: Crabeinmorn


quote:

Orijinalden alıntı: _eXi_
ah eb usta bak bi soruna cevap vereyim neden zionda Usb girişi olmayanlar var dion bak 100 yıl mı bilemem arada BİR MATRİX ÇÖKÜYOR ZİON YIKILIYOR o zamanki seçilmiş gidip zionu kuruyor sonra gen uyananlar oluo seçilmişn yanında getirdiği insanlar usb siz doğuyor yani usb girişi yok die gerçek diemezsin ona bakarsan Neo morpheusun var ama matrix e girince onların portlarıa gözükmü yani sen oyunun içindeyken ben senin dosyanda bi kaç satır yazı yazarım al seninde portun olur....


yazmayı öğren bizi burda tripten tripe sokma.

buyur? bi derdin varsa m3rt_ali@win.....



-
16 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: X@ndeR

[uyarı: http://denbeste.nu/Chizumatic/tmw/TheMatrix.shtml adresindeki steven den beste tarafından yapılmış matrix yorumunun çevirisidir. spoyler doludur]

22 yüzyıl dolaylarında insanlarla makineler arasında savaş çıkar. savaşı makineler kazanır. makineler insanlara hizmet etmeleri için dizayn edilmişti. ama aşırı gelişmiş zekalarıyla insanlara isyan ettiler. makinelerin zaferi tamamıyla başarıya ulaşmamıştı çünkü hizmet etmek için dizayn edilmiş makineler için insanlar olmaksızın varolmanın bir anlamı kalmıyordu.

ilk filmde insanların makinelere gerekli enerji kaynağı olarak kullanılması sebebi tamamıyla bir düzmece. insanlar enerji üretmez, tüketir. gerçek, matrix içinde tutsak bulunan insanlar sayesinde makinelerin kendilerine yapacak şeyler buluyor olması. bir yandan varoluş sebepleri olan "insana hizmet etmek"i yerine getirirken diğer yandan insanların boyunduruğu altında olmama paradoksuna makineler tarafından getirilmiş bir çözümdü matrix. insanlar makineler tarafından köleleştirildi ve böylece makineler insanlara "kendi istedikleri gibi hizmet etme tasarrufu"na sahip oldu.

bu amaçla insanlar kontrolün tamamıyla makinelerin elinde olduğu sanal dünya matrix'e yerleştirildi.

matrix'in 4 versiyonu vardı. ilk matrix (v1) architect tarafından dizayn edilmişti ve o kadar mükemmeldi ki hemen çöktü. çünkü sıkıcıydı. içerdeki insanlar kendi durumlarına isyan ettiler ve matrix'in yapı mantığı çerçevesinde ortamı yok etmeye başladılar. sistem mantığı isyanın bastırılması için bütün insanların öldürülmesi gerektiğine karar verdiğinde architect simülasyonu kapattı, insanları geçici bir koma içerisine soktu ve yeniden denedi.

matrix v1'in sorunu insanları uğraştırabilecek düzeyde karmaşık olmamasıydı. ama baştan aşağı tutarlı ve yeterince karmaşık sanal gerçeklik yapabilmek architect'in yetenek sınırlarını aşıyordu ve elinde bulunan tek kaynaktan bir bölümünü ödünç aldı: insanlık tarihi. matrix v2 sanal gerçekliğe aktarılmış amerikan devrimi'yle başlayacak şekilde yeniden yüklendi ve bir süre devam ettikten sonra insan nüfusunda yine sıfıra inme baş gösterince başarısız oldu. tüm insanlar ölmeden architect yine sistemi kapattı.

bir insan matrix'te öldüğünde gerçek hayattaki vücudu da yok ediliyordu çünkü artık o insanla yapılacak başka bir şey kalmıyordu. bu yüzden "vücut akıl olmaksızın yaşayamaz", bu felsefi bir cümle değil, architect'in matrix'i kodlarken yaptığı tercihti. her iki matrix versiyonundaki sorun insanların soyunun bir zaman sonra tükeniyor olmasıydı. matrix hep böyle çalışmaya başlarsa bütün insanlar yok olacak ve makinelerin de var olmasının bir anlamı kalmayacaktı.

ne yapılması gerekiyordu? architect problemi kendisini çözemediğine karar verdi ve kendisinden farklı yetenekleri olan bir yardımcı olan oracle'ı yaptı. architect her zaman mantığı ile hareket eden bir hesaplayan adamdı. oracle ise tam tersine sezgileriyle hareket eden bir yapıya sahipti. architect ona istediği çözümün ana hatlarını gösterdi ve o da bir çözüm buldu.

matrix v2'yi çöküşe götüren neydi?

simülasyon içindeki insanların yeteri kadar özgür iradesi yoktu. olayların meydana geliş sırası büyük ölçüde önceden belirlenmişti. bazı çeşitliliklere bir derece izin verilse de v2 ve v3'teki olayların gelişim yönü insanlık tarihinin 19. ve 20. yüzyılını baz alacak şekilde belirlenmişti. kelebek etkisine maruz kalmamanın ve kontrolü elden kaybetmenin tek yolu buydu.

matrix'e bağlı insanlar bu sanal gerçeklik içince yaşıyor, sanki ordaymış gibi duyularıyla uyarılar alıyor, gördükleri şeyler üzerinde kararlar veriyor ve her şey yolunda gittiğinde olayların önceden belirlendiği şekilde meydana gelmesi için simülasyonun onlardan istediği şekilde kararları veriyorlar.

fakat insanlar olması gerekenden aykırı davrandıkça farklı kararlar vermeye başlıyorlar. bu arada olaylar önceden belirlendiği şekilde meydana gelmeye devam ettiği için insanlar sebep-sonuç ilişkisinin koptuğunu, yapmak istedikleri ile meydana gelenler arasında uyuşmazlık olduğunu farkediyor. "sağa dönmek isterken neden sola döndüm? gerçekte özgür değil miyim yoksa? kendi kaderimi gerçekten ben mi kontrol ediyorum?" matrix'deki sorun kaderin önceden çizilmiş olması --- ve neo gibi insanlar bu duruma içsel olarak tepki veriyorlar.

insanlar olayları bir dereceye kadar etkileyebiliyorlar. bu gerekli çünkü her şey olması gerektiği gibi giderse birçok insan hemen bunun farkına varırdı.

aykırı insanlar yeterince kandırılamayıp başka yollar denemeye başlar ve sayıca belli bir çokluğa ulaşırsa simülasyonu rayından çıkarıp yıkıma doğru sürükleyebiliyorlar. işte matrix v2'yi çöküşe götüren de buydu. insanlar gerçekte bir simülasyon içinde olduklarını bilmiyorlar; bildikleri şey, sonuçları ne olursa olsun kendi geleceklerini kontrol etmek istedikleri. "sorun seçim yapabilmekte". sonuçları ne denli kötü olursa olsun kendi seçimlerini yapabilmek.

sonuçlar gerçekten de çok kötüydü. ulaşılan nihai sonuç insanların simülasyon ortamında kitlerlerce ölümüne ve böylece matrix'e bağlı çoğu insanın gerçekten de ölmesine yol açtı.

oracle sistemin çökmesini önlemek için isyan eden insanların matrix'ten çıkarılması gerektiği sonucuna ulaştı ama architect gerçekten çok gerekli olanlar dışında kimsenin dışarı çıkmasını istemiyordu. sistemin çökmesini önlemek için yeteri kadar kimseye izin vermeyince de sistem yine çöküyordu. ama matrix v3 buna çözüm bulacak bir şekilde tasarlandı: seçilmiş kişi.

matrix v3 programcıların "reset loop" dedikleri "başa dönüm" ile yüklendi. bu, sistem bir süre devam ettikten sonra kendini tekrar en başa alması demek. bazen bir mühendislik hatası olarak ortaya çıksa da kimi zaman bilerek yapılırdı çünkü gittikçe artan gereksiz bilgiyi temizlemenin tek yolu buydu. "başa dönüm"ler her zaman kötüdür çünkü altında yatan sorunu uygun şekilde nasıl çözeceğini bilemeyen programcının kendi programını hacklemesine neden olur.

matrix'de gittikçe artan gereksiz çöplük, isyancıların gittikçe çoğalan sistemle uyumsuzluklarıydı. başıboş bırakıldıklarında v2'deki aynı çöküşe neden olacaklar, insan nüfusu yine toplu kıyıma uğrayacak, makineler de duruma müdahale etmek için matrix'e bağlı insanları gerçekten öldürecekti. architect gereken çözümü bilmiyor ve pek de çözüm arıyor gibi görünmüyordu. bunun yerine çözümü her birkaç yüzyılda bir sistemi tekrar başa almakta buldu.

v3'ün yüklenmesi sadece programlamada değil fiziksel anlamda da çok büyük mühendislik gerektirdi. sistemden çıkarılan asilerin gerçek dünyada gönderileceği bir şehrin (zion) kurulması gerekti. şehir 24 insan, onların hayatta kalmalarını sağlayacak makineler, her işi yürüten makine-yapımı merkezi bir bilgisayar ve insanların korsan yollardan sisteme girmelerini sağlayan gemilerden müteşekkil kuruldu. zion'dan insanların matrix'in içine girecekleri açık bir arka kapı bilerek sisteme yerleştirildi ve matrix'ten çıkarılan asi insan bedenlerinin gönderileceği ikinci bir çıkış yapıldı. ölenler geri dönüşüm tarlalarına yollanırken asilerin bedenleri zion'dan insanların onları almalarına izin verilen okyanusa gönderildi. zion'dakiler bu yolla bir yere ulaştıklarını sanıyorlardı ama aslında bu onları göreviydi.

değişim çok büyük olmasına rağmen bu aslında yeniden bütünüyle baştan bir tasarım değil, v2' üzerinde yapılan bir hackti. v2'de simülasyon mantığına karşı gelen ve gerçekte bir simülasyon içinde olduğunu bilmese de onu yıkmaya çalışan insanları bulup yok etmek için ajanlar ve diğer güvenlik önlemleri vardı. bunları v3'te yeniden programlamaya gerek görülmedi ve böylece v2'den kalma görevleriyle matrix'e zion'dan giren insan ajanları avlamaya başladılar. architect bunu bir hata (bug) olarak görmedi; tam tersine matrix'deki insanları dışardan gelip uyararak bir sürü insanın dışarı çıkarılmasına ve böylece sistemin tekrar çöküşüne neden olacak zionlu ajanları önlemeyi sağlayan bir kontrol mekanizması olarak gördü.

bu yolla sistemde toplanan "gereksiz artık oranı" oldukça düşünce sistem önceki gibi birkaç yılda çökmeyip birkaç yüzyıl çalışır hale geldi. ama yine belli aralıklarla tekrar en başa getirilmesi (reset) gerekiyordu. oracle matrix'in içine yerleşip gereksiz artık oranını izlemeye başladı ve sistem yıkıma doğru yaklaşınca bir insanı "seçilmiş kişi" olarak belirleyip ona -seri boyunca neo'nun da kullandığını gördüğümüz- özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan özel sistem koduna giriş yetkisini verdi.

bu v3 için bile kabasaba bir çözüm yolu idi. başa dönmek için reset atıldığında zion nüfusu da sadece 24 kişi ile başlayacak şekilde yok ediliyor, matrix 1790 yılına geri dönerken o zamanın nüfusuna denk olması için 2000 yılında ulaşılan nüfusun büyük bir bölümü de yok ediliyordu.

zion nüfusunun yok edilmesi ilk başta pek de gerekli gibi görünmüyordu. bir nedeni zion'un giderek büyüyerek matrix üzerinde daha da etkili olmasını engellemekti. ama asıl sebep architect'in pek yaratıcı olmamasıydı. her başa dönüldüğünde her şeyin eskisi gibi aynı olmasını istiyordu. zion v3'ün bir parçası olarak inşa edildiğinde 24 kişi ile başlanmıştı ve architect'e göre her başa dönüşte yine sadece 24 kişi kalmalıydı. oracle bu çözümü pek kaba ve kabul edilemez buluyordu.

v3'e beş kere reset atıldı. beş kere oracle'ın seçtiği kişiler aracılığıyla kontrollü şekilde başa dönüldü. her defasında da insanların büyük çoğunluğu makineler tarafından öldürüldü. oracle sistemin büyük bir kıyımla tekrar başa dönmeden devam edebileceği daha temiz bir çözüm bulmak istiyordu.

üçüncü filmin adı "matrix devrimler"di ve devrimci burada oracle'ın kendisiydi. v3'teki çzöümü bizzat oracle'ın kendisi bulmuş olsa da architect'i başa dönüş konseptinin kabul edilemez olduğuna bir türlü ikna edememişti. architect'e göre her şey yeterli ve iyi çalışıyor görünüyordu. bir kaç yüzyılda bir insan nüfusunun büyük çoğunluğunun kırılmasına pek de aldırış etmiyordu. oracle sonunda matrix v3'ü gizlice hacklemekten başka çaresi olmadığına karar verdi.

oracle sistemi hackledi ve architect'in bilgisi ve izni olmadan matrix v4'ü yarattı. yaptığı değişiklikler v1 ile v2 arasında ya da v2 ile v3 arasında yapılan değişikliklerden çok daha küçüktü. ortaya çıkan şey daha çok v3.1 gibiydi. ama değişiklikler oldukça hayatiydi çünkü sisteme reset atılmasını önlüyordu.

yaptığı hack iki bölümden oluşuyordu. ilk olarak seçilmiş kişiye verilen özel kodu değiştirdi. ikinci olarak da ajan smith'i yarattı ve onun da özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan kodu simülasyona yerleştirdi.

seçilmiş kişi bir insandır; neo bir makine değildir. fakat o özel bir insandır, çünkü matrix sistemi ona özel yetenek ve güçler vermiştir. bu v2'den v3' geçişe neden olan ayarın bir parçasıydı. oracle neo'ya bu ayrıcalığı veren kodu kırdı ve ona bundan daha fazlasını verdi. ve seçilmiş kişiyi seçme zamanı geldiğinde oracle sistemi başa almaya itiraz edecek birini seçti ve bunun kim olduğunu da morpheus'a söyledi.

önceki beş seçilmiş kişi hep oracle tarafından seçilmiş ve bunlar insanların dörtte üçünün ölümüne sebep olsa bile başa dönmekten başka seçenekleri olmayacak şekilde architect tarafından manipüle edilebilecek halde olanlardı. ama neo başa dönmeyi reddetti. v3 ayarı da başarısız olmuştu. kontrollü reset olmayacaktı. yıkım yakındı. architect'in neo'ya söylediği "insanoğlunun geri dönülemez gerçek sonu" palavrası doğru olmasa da yıkım oldukça büyük olacaktı.

oracle'ın diğer hacki ajan smith'i yaratmasıydı. standart bir ajan kodu ile başlayıp onu daha da geliştirdi. smith işine diğer ajanlardan daha odaklı ve takıntılıydı. smith ayrıca seçilmiş kişiyi devamlı takip edecek şekilde programlanmıştı.

smith seçilmiş kişiyi takip edip hep onun önüne çıkacak, seçilmiş kişi sonunda smith'i yok edecek böylece oracle'ın smith ile ilişkilendirdiği temel değişiklikleri harekete geçirecekti.

oracle smith'i diğer programların yaptığı gibi her şeyi rapor edecek şekilde programlamamıştı. smith sistem içinde kendi başına hareket eden ilk program da değildi. matrix içinde merovingian gibi kendi başına buyruk birçok program vardı. oracle bu fikri de buradan almıştı. ama smith "ölünce" (sistemden çıkarılınca), oracle'ın sistemde yaptığı temel değişiklik çalışmaya başladı. oracle seçilmiş kişide yaptığı gibi smith'e de en dikkate değeri kendini klonlamak olan özel yetenekler vermişti. smith matrix'i ele geçirecek, sonra oradan çıkıp makine şehrini ele geçirmeye çalışacak şekilde programlanmıştı.

smith bunun farkına varmış, ama değiştirmeye gücü yetmemişti. oracle'ı kendine klonlarken de ona "anne" diyerek oracle'ın kendisini yarattığının farkında olduğunu göstermişti.

oracle bir devrimciydi. makineleri matrix'i her defasında sert bir başa dönüş ile yönetmeye devam edemeyeceklerine ikna etmeye çalışıyordu. neo'yu seçilmiş kişi yaptı, neo da çöküş olmadan önce matrix'e güvenli reset atmayı reddederek makineleri simülasyonun başarısızlığıyla yüzyüze getirdi.

ama bu yeterli değildi. bu sadece seçilmiş kişinin başa dönüş kodlarını "çekirdek"e yerleştirerek daha temiz bir kontrollü başa dönüş gerçekleştirmesi yerine makinelerin insanların toplu ölümlerinden sonra matrix'e reset atmak zorunda kalması demekti. architect'in neo'ya "bir dereceye kadar kabul edebileceğimiz ölüm oranı var" derken demek istediği de buydu. makineler kontrollü reset ile insanların %75'ini kaybetmek yerine sistemin çökerek insanların %98'inin ölmesini hiç de istemiyorlardı. ama v1 ve v2'de bu olmuş ve makineler ayakta kalmayı başarmışlardı.

oracle'ın makineleri anlaşmaya zorlayacak başka bir şeye ihtiyacı vardı. işte bu yüzden ajan smith'i yarattı. onu makinelerin varlığına doğrudan tehdit oluşturacak ve ancak seçilmiş kişinin yardımıyla yok edilebilecek şekilde tasarlanmıştı. ajan smith'in belirsiz de olsa hissettiği smith-neo ilişkisi işte buydu.

neo'nun elindeki pazarlık kozu şuydu: benimle anlaşın yoksa smith sizi yok edecek. neo ne istiyordu? oracle'ın ondan yapmasını istediği şeyi: periyodik resetlerle insanoğlunun büyük bir kısmının kıyımının durdurulması. eğer makineler kabul etmezse neo onlarla birlik olmayacak ve smith makineleri yok edecek. makinelerin neo'nun teklifini kabul etmekten başka çareleri yoktu. ve onlar makine oldukları için oracle'ın vekili olan neo ile yapılan anlaşmaya sadık kalacaktı.

peki neo nasıl yardım edecekti? bu oracle'ın seçilmiş kişinin kodunu modifiye ederken yaptığı bir şeydi: neo, oracle smith'i yaratırken yaptığı bir arka kapı aracılığıyla smith'in koduna girmesini sağlayan şifrelere sahipti. bu, seçilmiş kişinin "çekirdek"e girip simülasyonu resetlemesine izin veren şifreler ile aynı mekanizmaydı.

neo ancak smith ile yaptığı son savaşta bunun farkına vardı: smith'in kendisini yutmasına izin vermeliydi. böylece şifreleri aktive edip makinelerin smith'i ve tüm kopyalarını matrix'ten silmesini sağlayacak arka kapıyı açtı. (bir olasılık: neo'nun şifreleri smith'in kodu içinde bulunan ve smith ve diğer tüm kopyaları yok edecek şifreleri içinde bulunduran bir kasayı açtı)

yapılan anlaşma gereği başa dönüş mekanizmasının kaldırılmasıyla oracle matrix v4'ün büyük insan kıyımlarıyla çökmeden devam edeceğinin sağlanacağını nasıl düşünüyordu? v3'teki sorunun makineler tarafından yeteri kadar insanın dışarı çıkmasına izin verilmemesi olduğunu düşünüyordu. çözümü ise şuydu: eğer dışarı çıkmak isteyen tüm insanlara izin verilirse simulasyon içinde nihilist insan kitleleri oluşmaz, simülasyonu yıkıma uğratacak başkaldırı olmaz ve böylece matrix'e bağlı insanların kitelesel kıyımına gerek kalmaz.

çözüm yürüyebilecek mi? bunu oracle bile bilmiyor ama öyle düşünüyor ve çözümün en azından v3'teki başa dönüş periyodundan çok daha uzun süreceğinden emin. üçüncü filmin sonunda oracle'ın architect'e anlatmaya çalıştığı şey de işte buydu.

alıntı:
(netizen, 22.03.2006 23:24 ~ 23:37) #9308062


bu yazıyı herkese tavsiye ederim. fakat bu yazıya göre hareket ettiğimizde şu 3 soru havada kalıyor:

1- zion sanal bir ortam değilse bir yazılım olan ajan smith, matrix dışında nasıl bir insan vucüdunu ele geçirebiliyor?

2- makine şehrine gelen neo, makineleri nasıl durdurabiliyor?

3- gökyüzü kapalıysa filmdeki enerji hatlarından geçen enerji ne şekilde elde edilebilir?

benim gözden kaçırdığım biyer mi var?



-
16 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Kastore:


quote:

Orijinalden alıntı: soldier.

Burdaki her farklı görüş kendi içinde mantıklı ancak hiçbiri de tamamen eksikleri giderebilmiş değil. Her teori bir eksiği kapatırken diğerini açık bırakıyor. Örneğin zionun da simulasyon olduğu teorisi. Bu yüzden neo kör olduğunda bile etrafı görebildi deniyor. Ancak ne hikmetse trinitiye kazıklar saplanmışken neo onu göremedi el yordamıyla buldu. neo körken sadece makineleri ve ajan simithin kendini kopyaladığı insanı gördü. dolayısıyla trinity program olsaydı demekki onu da görmesi gerekecekti. Bu yüzden trinity ve neonun program olduğunu düşünmüyorum. zira programlar arasındaki aşk hikayesi bana biraz zorlama gibi geliyor.

Ama dediğim gibi neoya progmda desek mesih de desek açıklanamayan illa bişiyler kalıyor. Bana göre 2 ve 3. filmler çekilmeseydi neoyu ilahi güçleri olan yani matriksi bilinciyle yapılandırabilen bir kurtarıcı olarak görüp kabul edecektik ki zaten filmde görünen de o idi. Yani sadece 1. filmi düşünürseniz her şey gözüktüğü gibi ve kendi içinde tutarlı. Ne zamanki 2. filmde mimar çıktı ve saçma sapan eksik bilgiler vererek insanların kafasında soru işaretleri bıraktı işte o zaman film 1. filmdeki apaçık görünenlerden uzaklaştı


Senin savın doğru, (okuduğum yabancı içerikli bir sitenin teorisinden gidiyorum ve de bence en mantıklı teori oydu) Neo hem Zion'da hem de Makineler Şehrinde programlanmış olan, Makineleşmiş nesneleri görebiliyor.

Okuduğum teoriden gidiyorum daha önce bu anlatılmıştır belki;

Klasik hikayeyi hepimiz biliyoruz, hür irade sahibi Makineler icat ediliyor bir makine efendisini öldürüyor ve insanlar makinelere karşı inanılmaz bir nefret besliyor, makineleri yok ediyorlar sağ kalanları da ortadoğuda bir şehre hapsediyorlar. Makineler orada sanayiilerini geliştiriyorlar ve tekrardan insanlarla kontak kurmak istiyorlar. Fakat B.M tarafından reddediliyorlar ve büyük savaş çıkıyor. İnsanlar makinelerin güneş enerjilerini yok etmeye çalışıyorlar ancak makineler buna da hazırlıklı... Tarlaları çıkarıyorlar.

İşte asıl problem burada başlıyor filmlerden ayrılan nokta ki Animatrix bunu anlatıyor... Makineler herkesi zorla tarlalara sokmuyor, başta insanlar da kabul ediyor. Mimar'ın da anlattığı gibi kusursuz bir Dünya hayaliyle (hayallerinde yaşamayı göze alarak) insanlar Matrix programını kabul ediyor. Animatrix'de robot karakter "kırmızı elmaya" benzer bir şey ile ve Matrix programını başlatıyoruz der, kırmızı elma gönüllülüğün ve kusursuzluğun sembolüdür. Tahminim o başlatan makine de Mimar'ın gerçek dünya'daki şeklidir... Her neyse, fakat makinelerin hesaplamaları yanlış çıkar, insanlar bu hayal dünyasına katlanamaz ve ölürler. Çünkü insan kusursuz değildir ve kusursuz Dünya'da yaşamayı göze alamaz. Bu yüzden Mimar bambaşka bir şey düşünür... 2. Filmin sonunda anlattığı gibi, tüm insanlık tarihinden bir çıkarım elde etmeye çalışır ve kendince kusursuz başka bir Dünya bulur. İnsanlara, onları Matrix'de hapsettiği izlemini verdirir, Zion gibi sahte bir özgürlük gösterir ve Makineler ile insanlar arasındaki savaşın devam ettiği imasını verir.

Yani insanlara bir yaşama amacı verir. Kusursuz bir Dünya'da insanlar amaçsız oldukları için ilk Matrix çökmüştür... Mimar Matrix'i üçe böler, Matrix-Zion-Makineler Şehri diye... Oysa hepsi programın bir parçasıdır. Daha sonra denklem yine yanlış çıkar, program çökmeye başlar çünkü bu üç evren birbirinden bağımsız hareket etmeye başlar. İşte o zaman Mimar, denklemi eşitlemek için bu üç evreni bağlayacak 3 tane denklem yazar. Birincisi Zion'un umudu, Matrix'de de inanılmaz güçlü Neo, ikincisi Matrix'de aslında her şeyden güçlü ve sorumlu Kahin (ki Ajan Smith Kahin'i klonladığında ortaya çıkan gücü gördük), üçüncüsü de bu üç birimde de olan biten her şeyden haberdar olan Mimar. Matrix işte bu haliyle kusursuz işlemiştir, hem insanlar bir amaç peşinden koşmuştur hem de Makineler. Yani bu yüzden Neo gücünü Zion'da ve Makineler şehrinde de farklı bir şekilde kullanabildi. Ha tabii bu Matrix hikayesinde anlatılmak istenen nedir, Mimar insanları kontrol etmenin bir yolunu bulmuştur, onlara bir Cennet (Zion), bir Cehennem (Makineler Şehri ve tarlalar) bir de gerçek dünya (Matrix) sunmuştur ancak bu kez işin içine aykırı bir Makine, aslında Melekler gibi insanları kontrol etmekle görevli olmalarına rağmen, insanlardan nefret eden bir Makine girmiştir. (Ajan Smith) Matrix'in bu 3 filmlik öyküsü bunu anlatmaktadır. İnsanlara kusursuz bir Dünya verebilmiştir Mimar ama bu kez bir Makine başkaldırmıştır. Filmin sonundaki son repliklerde Kahin Mimar'a arasındaki konuşmanın iması Matrix programının asla başarılı olamayacağı, çıkmak isteyenlerin salıverilmesi yönündedir.

Yani anlatılmak istenen bize filmde sunulan her şey aslında Matrix'in bir parçasıdır. Ancak bu insanlar da programlandıydı manasında değil, insanlar da bu Matrix içerisinde kendi amaçlarının peşinden koşuyorlar. İçlerinde programlanmış bir tek Neo vardı, o da normal insanın Matrix'deki yaşamı için yazılan denklemden daha farklı denklem yazıldığı için ona... Yani Neo insandı ama denklemi farklıydı.

Matrix'i anlamak için aslında Dinle-Tasavvuf ile çok içli dışlı olmak gerek, çünkü Wachowskiler çok fazla gönderme yapmış. (Zion-Sion Dağı, en sondaki haç) İşte bakarsak bu duruma hıristiyan inanışına göre, Mimar Tanrı, Kahin Meryem, Neo Mesih, Ajan Smith Şeytan oluyor. Mimar Neo'ya senden önce de seçilmişler vardı başarısız oldular diyor, yeni bir peygamber göndermenin tek sebebi öncekinin öğretilerinin unutulmasıdır. Hıristiyan inanışında İsa ölürken tüm insanlığın günahlarının bağışlanmasına neden olmuştur, Neo'da en son öldüğünde tüm insanlığın kurtulmasını sağlıyor.


bir üst mesajdaki alıntı yaptığım yazıya göre değilde bu yazıya göre kabul edecek olursak filmi; yani zion, matrix ve makine şehri yazılım ise, gerçek dünya filmde hiç gösterilmemiş oluyor. o zmn havada kalan 3 değil tek soru kalıyor:

gerçek dünya nerede ve ne şekilde?


Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
16 yıl
Binbaşı

Amerikalıların bir lafı vardır'' WHO KNOWS???!!?!?!''


Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
16 yıl
Yarbay

_
16 yıl
Çavuş

Aslında şu naki tartışmamız MAntık felsefesine dayanıyor yazıları tamamen tarafsız olarak okursanız 2. tez yani Zİon unda simülasyon olduğunu savunan düşünceyi başlatan en önmli durum neonun MAtrix dışında yaptıkları değil mi?
işte bu bize mantıksız geliyor Yanlızca "onun gücü bu diyarları aşar" sözü bizi tatmin etmiyor mantığımıza uymuyor....
bütün tartışma nerdeyse burdan başlıyor


Bu mesaja 1 cevap geldi.
L
16 yıl
Binbaşı

Konudaki bütün mesajları okudum herkez gayet güzelce kendi düşüncelerini yazmış. Benim düşüncem ucu açık bir film herkez kendine göre yorum katıyor ve o şekilde yazıyor buraya. Ancak şöyle bir gerçek varki her iki teoride de mantıklı olmayan ve mantıklı olan açıklar mevcut. Benim kafamı kurcalayan bazı sorular var bunlarıda konuya hakim veya cevaplamak isteyen herkez yazabilir tabiki.

Filmi ilk izlediğimde Zion'u gerçek olarak düşünüyordum kalan son insan şehri olarak ki hala böyle düşünüyorum. İlk filmde Neo , Dozer' sende neden giriş ve delikler yok diye sorduğunda ''Ben Zion da doğdum Matrix de değil'' demişti. Peki Matrix'de de girişler ve delikler kayboluyor değilmi? Bu girişler sayesinde insanlar beyinsel ve zihinsel olarak matrix'e bağlanıyor. Bu durumda Zion gerçekmi yoksa Simülasyonmu?

Bir diğer konu Mimar daha önce 6 zion olduğunu söylemişti ve buraya yazan birçok kişi buna dayanarak Zion'a Simülasyon diyor. Mimar Neo ya psikolojik olarak etkilemek ve zihnini bulandırmak için bunu söylemiş olamazmı?

Şimdide Zion'u simülasyon olarak düşünelim. Yani asi ve direnişci beyinlerin dizginlenmesi için yapılmış başka bir matrix. Lakin Trenci adlı program bu teoriyi güçlendiriyor birazda .Zion simülasyonu ile Matrix simülasyonu arasında geçiş yapmaya yarayan bağlantı.

Bir diğer değinmek istediğim konuda; Kahin ile alakalı. 2.filmde Fransız a gidiyordu bizim elemanlar hatırlarsınız. Fransız orada çok can alıcı bir cümle kullanmıştı ''Sizin bana gelmeniz Kader değil, etki ve tepkidir, Buraya gelmeniz söylendi sizde buraya geldiniz'' demişti yani kahin söylediği şeyleri aslında psikolojik baskı ile yaptırıyor gibi gösterilmiş.

Bunlar benim filmden yakaladığım bazı ince noktalar tabi birsürü var ve bunlarda elbette yeterli değil, Ancak şöyle bir gerçek var Zion simülasyon ise gerçek dünya hiç gösterilmediği için filmde ciddi bir açık var. Aynı şekilde Yukarda yazdıklarımda da çelişkiler var ve gerçek dünyada da neo nun yaptıklarıda göz önüne alınırsa, Matrix serisi ya bitmedi bir sürpriz ile seri devam edip soru işaretleri cevap bulacak , yada bu ucu açık senaryo ile matrix serisi gibi bir başyapıta yakışmayan soru işaretleri ile kalacak.



U
16 yıl
Teğmen

quote:

Orijinalden alıntı: Nike

bu zion sanalmı gerçek mi birde mimar neyin nesi ?


Mimarda Sanal Arkadaşlar. Neo ile karşılaştıklarında anlatıyordu. Aslında 3 filmin tamamı Mimar ile kahin arasında bi oyunu anlatıyor sanki. Eğer Zion gerçek olsaydı Neo 2. filmin sonunda sentinalleri durduramazdı. Tam o anda demiştim ben '' Lan yoksa......????'' Diye.

Filmin bna göre çok büyük bir felsefesi var. Hayal-gerçek Tanrı-insan Yaradılış-inanç gibi bi çok farklı açıdan doğrularımızı sınıyor bence.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
16 yıl
Binbaşı

Harun yahyada çok işliyor bu konuyu bilim adamlarının bazıalrıda herşey algıdan ibarettir diyor ama sonuçta olup olmaması neyi değiştirir yani matrixten hiç çıkamayacak birisi için matriksin yapısını bilmesi ona hiçbirşey kazandırmayacaksa bilmemesi daha mı iyidir. Matriksin içine dönmek isteyen adam o zaman akıllılık etmiş boşuna zion denen yerde sefillik çekiceğine matrixin içinde kral olmak daha iyi değilmi :)

Yani kuantum kuramından yorum çıkarıp bu dünya gerçek değildir demek ne kazandıracak bize sonuçta yaşıyoruz ve Allah sanal da yaratsa gerçekte yaratsa yaptıklarımızdan sorumlu tutulacağımız gün hesaba çekileceğiz





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sybercomp -- 7 Kasım 2009; 11:12:01 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
16 yıl
Binbaşı

Konuya alakalı bir yazı

quote:

Madde de gerçektir (#1365)
Ruhçu öğreti ve onun izinden giden tüm oluşumlar aslında maddenin bir hayalden, bir ilizyondan ibaret olduğunu iddia ederler hep.

Buna kanıt olarak öne sürdükleri şeylerden ilki maddenin aslında enerjiden oluştuğu, maddenin kökenine inilirse enerji dalgalanması vb. şeylerle karşılaşacağımızı söylemeleridir. Bir de işin içine ışığı falan sokarlar, akılları sıra maddenin aslının ilizyon, dumani ve hayaletvari bir şey olduğunu ispatlarlar.

Ama hesaba katmadıkları bir şey var, enerji denilen şey de madde dışı bir şey değildir. Madde onun konsantre haliyse, enerji ise maddenin dağınık ve değişik halidir. Işık denilen şey de maddeden başka bir şey değildir. Yani maddenin kökenine inilince yine karşımıza madde ve gerçeklik çıkmakta.

Maddeyi hayal zannedenlerin öne sürdükleri ikinci delil ise, madde âleminin aslında duyu organlarımızın oyunları sonucu varmış gibi algılandığını belirtmeleridir.

Eğer biz bir şeyi görüyorsak o şey var olduğu için değil, gözümüz öyle algıladığı için gördüğümüzü, eğer bir şeyi duyuyorsak aslında yine kulak adlı alıcımızın yarattığı şeyi algıladığımızı söylerler.

Yine burada hesaba katmadıkları bir şey var. Eğer söyledikleri gibi madem onlar gerçek değil, alıcılarımızın oluşturduğu bir ilizyon hepsi. Öyleyse niye bir alıcımız bozulunca hemen tamire yani tedaviye koşuyoruz. Madem alıcılarımın oynadığı oyun bütün bunlar öyleyse bir şaşının objeleri çift görmesi de, sağlıklı bir gözün tek görmesi kadar normal ve sağlıklıdır. Öyleyse neden sağlıklı gözün gördüğü teki kabul ediyorsunuz da şaşı gören gözü "sağlıksız" ve yanlış görüyor kabul ediyorsunuz.

Veya niye kataraktlı bir gözün ışıkların etrafında hale görmesini "sağlıksız" ve "yanlış" kabul edip tedaviye başvuruyorsunuz. Madem gerçeklik denilen şey alıcılarımızın ilizyonundan ibaret niye bu durumu "hatalı" kabul edip ameliyatlara, ilaçlara veya bitkisel kürlere başvuruyorsunuz.

Yine aynı şekilde kulağı ağır işiten birini niye "sesleri sağlıklı bir şekilde işitemiyor" deyip tedavi etmeye kalkıyorsunuz.

Nedenini ben söyleyeyim. Çünkü madde gerçektir ve ilizyon değildir. Öyle alıcılarımızın oyunu falan hiç değildir ve evrensel değişmez ölçüleri vardır. Bu yüzden bu ölçüleri sağlıklı bir şekilde algılayamayınca, madde gerçekliğini sağlıksız bir şekilde algıladığınızı anlıyor ve hemen tedaviye koşuyorsunuz. Eğer madde bir hayal olsaydı buna gerek kalmazdı. Maddenin gerçekliği sabittir ve kişiden kişiye değişmez. Tabii alıcılarınızda bir bozukluk yoksa.

Şimdi vereceğim ayetler konumuzla doğrudan ilgili değil. Çünkü birinci anlamları, Allah`ın gönderdiği ayetleri ve peygamberleri yalanlayanları eleştirmekte. Kendilerine getirilen apaçık kanıtlara rağmen sapkınlıklarını sürdürenlerden bahsedilmekte.

Yalnız ayetlerin apaçık birinci anlamlarını kabul ettikten sonra, ayetlerin işaret ettiği başka anlamlara da kafa yorabiliriz öyle değil mi? Tabii bizim yükleyeceğimiz bu ikincil ve üçüncül anlamlar birer iddia ve varsayım olmaktan ileri geçemeyecektir. Bu yüzden şimdi bu söyleyeceklerimi sadece "bir beyin jimnastiği" olarak kabul ediniz lütfen. Bunun dışında bir amacım yok.

—Sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik, onlar da onu elleriyle yoklasaydılar, muhakkak o küfürlerinde inat edenler yine "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir. " diyeceklerdi. (Enam Suresi 7. ayet)

Bu ayetin açık anlamı dışında başka işaretlerine bakacak olursak; size apaçık bir şekilde alıcılarınızla algılayabileceğiniz fiziksel şeyler sunduğumuz halde sizler bütün bu gerçekleri bir ilizyon ve hayal kabul etmekte ısrar ediyorsunuz anlamına da gelebilir mi?

-"İşte bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş!" diye.


—Bu da mı sihir, yoksa siz görmüyor musunuz? (Tur suresi 13 ve 14. ayetler)

Yine bu ayetin birinci açık anlamı dışında beyin jimnastiği yapacak olursak; işte madde âlemine hep bir hayal, hep bir ilizyon dediniz durdunuz, şimdi tadın şiddetli ateşin azabını bakalım görün madde gerçekmiymiş yoksa ilizyon mu? Anlamında da dolaylı bir uyarı içeriyor olabilir mi acaba?

Tur Suresi 44. Ayet: Onlar gökten bir parçayı düşerken görseler `Birbiri üstüne yığılmış bir bulut" diyecekler.

Kamer Suresi 2. Ayet: Hala bir mucize görseler, yüz çevirip: "Süregelen bir sihir!" derler.

Bu ayetlerde de, birinci anlamları dışında, acaba madde âlemini bir ilizyon olarak gören ve "maddenin kökeninde üst üste yığılmış enerji dalgalanmaları" falan var deyip gerçekliğini inkâr etmeye kalkanlara bir uyarı olabilir mi?

-Hem görsen onları, Rablerinin huzuruna durdukları zaman! O: "Nasıl şu gördüğünüz gerçek değil miymiş? " diyecek, onlar da: "Evet Rabbimiz hakkı için gerçek!" diyecekler. O zaman: "Küfrettiğinizin cezası olarak azabı tadın!" buyuracak. (Enam Suresi 30 ayet)

Yine bu ayette birinci ve gerçek anlamda şüphesiz ki kâfirlerin dini inkârlarının sonucu yaşadıkları hüsran anlatılıyor. Ama yine ayetlerin birinci anlamı dışında beyin jimnastiği yapacak olursak, dolaylı da olsa, madde âlemini tüm ispatlarına rağmen bir ilizyon kabul edenler eleştiriliyor olabilir mi?

Dediğim gibi bütün bu ayetleri yazmamdaki neden zihin egzersizi yapmak sadece. Zaten ayetlerin ikincil ve üçüncül anlamları için çıkıp da kimse kesin olarak "şu şöyledir" diyemez. Diyenler yanılgı içerisindedir.

Fakat bazı ayetler doğrudan da, maddenin-yaratılmışların gerçek olduğu bilgisini bizlere vermektedir:

AHKAF


3. Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak gerçek ile ve belli bir süreye göre yarattık. İnkar edenler, uyarıldıkları şeyden yüz çevirmektedirler.

Allah "gerçek"-"hak" olarak yarattığını da belirtiyor ayetlerinde.

Ayrıca bazı ayetlerinde yarattığı varlıklar üzerine yemin ediyor. Örneğin:

TIN

1. Yemin olsun incire, zeytine,

2. Tûr-i Sîna`ya,

3. Ve şu güvenli kente ki,


Rabbimiz bir hayalin üzerine yemin etmez. Gerçekler ki üzerlerine yemin etmekte.


Kısacası ruhçu öğretinin insanlara benimsetmeye çalıştığı "herşey algılarımızın bir oyunu, gerçekte madde bir hayalden ibarettir" inancı doğru değildir.

Yine her zaman ki gibi ruhçuluk, insanları yanlış inanışlara ve hatta inkara yönlendirmek için çırpınmaktadır.

Bunu fark etmenin yolu yine "yalnız Kuran" deyip İslam`a yönelmekten geçmektedir



Selam ve sevgiler.



http://www.diniyazilar.com/dy/oku/1365/madde-de-gercektir.htm


Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
16 yıl
Teğmen

Olay Din-Felsefe denkleminde döndüğü için, kişilerin dünya görüşleri-inançları algıyı etkilemekte. Bu filmin senaryosunun merkezinde başta Hristiyan din felsefesi bulunmaktadır. Çeşni olarakta teknolojik dekorasyonla filmin albenisi kabartılmıştır.

- Zion olayı; mimarın Neo'ya yaptığı açıklamaların birinde : - "Var git şu kadar kadın erkekle, biz orayı yok ettikten sonra tekrar kur!" demekte. Sebep olarakta, herhangi bir hesaplanamayan hata olasılığına karşın sistem küllüm çökerse yanisi tüm piller cortlarsa, sen oradan tekrar şenlendir ki ortalığı, pil ihtiyacımızı giderelim. Zion'un film içerisindeki gerçekliği simgelediğine bu kadar takılmamanız gerekmekte. Bu birçok örnekle de desteklenebilir.

- Ajan Smith; burada şeytan olarak betimlenmekte. Şeytan dini anlatımlarda; Yaratıcı ve melekler nazarında ilim ve itibar sahibiydi. Ne zaman ki insan yaratıldı ve tüm meleklerin ona secde edip hürmet göstermesi emredildi o zaman şeytan kibrine yenilip asi oldu ve karşı geldi. İnsanların nefislerini (vicdan- özbenlik) fiskoslarıyla yanıltmak, yaratıcının dediklerinden saptırmak için de kıyamete kadar vakit aldı. Burada Ajan Smith'imiz biraz jargonun dışında makyajlanarak Neo'nun karşısına dikiliyor.

- Neo'nun nasıl aşka gelip gerçek dünya da doğaüstü ekşınlarda bulunduğunu anlamlandırma çabalarınız, azcık spiritüalist değilseniz boşuna olacaktır. Neo burada Mesih İsa olarak betimlenmiştir. Eğer siz özellikle 1. bölümde ki "- I believe ...; - He is starting to believe ..., - Free your mind, don't think what you are ... " gibi gibi birçok repliği sadece konuşma dolgusu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu repliklerde seyirciye de, tıpkı Neo'nun kendisinin "He is the one" olduğuna inanması gerektiği gibi, bir coşku veriliyor. 3. bölümün sonunda böcüklerin peyda ettiği silüette ki mimar ile anlaşma yapıp Zion'u ( İman edenlerini) ve tüm insanlığı kurtarmak için kendini feda edişi sırasında sahnede dikkat etmeniz gereken bir sekans var. Çarmıha bir insanın nasıl gerildiğini hatırlayınız. Trinity ve Morpis!'imiz ise Maria Magdelena ve Vaftizci Yahya'yı betimlemektedir. İkonografi ve ikonoloji derslerimizden hatırlamaktayım :P

Bu kadar girizgah yeter, eğer sorular gelirse artıkın devam ederiz.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
W
16 yıl
Yüzbaşı

filmi tekrar izledim; Morpheus Neo'ya matrix'in gerçek olmadığını anlattı. duyulardan bahsetti ama gerçek dediği dünyada duyularla algılanıyordu yani gerçek dediği dünyanın gerçek olup olmadığını asla ispatlayamaz ama
bence zion gerçek değil çünkü Neo gerçek dedikleri dünyada makinaları bir el hareketiyle dudurdu bu herşeyi açıklıyor.



S
16 yıl
Binbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: kutsalar


Olay Din-Felsefe denkleminde döndüğü için, kişilerin dünya görüşleri-inançları algıyı etkilemekte. Bu filmin senaryosunun merkezinde başta Hristiyan din felsefesi bulunmaktadır. Çeşni olarakta teknolojik dekorasyonla filmin albenisi kabartılmıştır.

- Zion olayı; mimarın Neo'ya yaptığı açıklamaların birinde : - "Var git şu kadar kadın erkekle, biz orayı yok ettikten sonra tekrar kur!" demekte. Sebep olarakta, herhangi bir hesaplanamayan hata olasılığına karşın sistem küllüm çökerse yanisi tüm piller cortlarsa, sen oradan tekrar şenlendir ki ortalığı, pil ihtiyacımızı giderelim. Zion'un film içerisindeki gerçekliği simgelediğine bu kadar takılmamanız gerekmekte. Bu birçok örnekle de desteklenebilir.

- Ajan Smith; burada şeytan olarak betimlenmekte. Şeytan dini anlatımlarda; Yaratıcı ve melekler nazarında ilim ve itibar sahibiydi. Ne zaman ki insan yaratıldı ve tüm meleklerin ona secde edip hürmet göstermesi emredildi o zaman şeytan kibrine yenilip asi oldu ve karşı geldi. İnsanların nefislerini (vicdan- özbenlik) fiskoslarıyla yanıltmak, yaratıcının dediklerinden saptırmak için de kıyamete kadar vakit aldı. Burada Ajan Smith'imiz biraz jargonun dışında makyajlanarak Neo'nun karşısına dikiliyor.

- Neo'nun nasıl aşka gelip gerçek dünya da doğaüstü ekşınlarda bulunduğunu anlamlandırma çabalarınız, azcık spiritüalist değilseniz boşuna olacaktır. Neo burada Mesih İsa olarak betimlenmiştir. Eğer siz özellikle 1. bölümde ki "- I believe ...; - He is starting to believe ..., - Free your mind, don't think what you are ... " gibi gibi birçok repliği sadece konuşma dolgusu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu repliklerde seyirciye de, tıpkı Neo'nun kendisinin "He is the one" olduğuna inanması gerektiği gibi, bir coşku veriliyor. 3. bölümün sonunda böcüklerin peyda ettiği silüette ki mimar ile anlaşma yapıp Zion'u ( İman edenlerini) ve tüm insanlığı kurtarmak için kendini feda edişi sırasında sahnede dikkat etmeniz gereken bir sekans var. Çarmıha bir insanın nasıl gerildiğini hatırlayınız. Trinity ve Morpis!'imiz ise Maria Magdelena ve Vaftizci Yahya'yı betimlemektedir. İkonografi ve ikonoloji derslerimizden hatırlamaktayım :P

Bu kadar girizgah yeter, eğer sorular gelirse artıkın devam ederiz.





4 sayfadır tartışılan kOnuya süper bir giriş yaptınız ..Bir tezimiz daha oldu HAdi burdan yakın...

3. tezimiz- Matrix Serisinin dini boyutuyla egzoterik anlamlar taşıyarak paralellik yaratması ve Hristiyanlığın felsefesini makyajlıyarak Matrixle birleştirmesi...
Bu arada 3.tezimize bir kanıtta ben veriyim.Neo'nun (esasında Morpeus'un)gemisinin ismini hatırlayan varmı?
Nebuchadnezzar!!!!
Peki nedir Nebuchadnezzar_?

Babil'in en güölü kralıdır.Babil'in asma bahçelerini yaptırmış Suriye'ye kadar ilerlemiş Kudüs'ü ele geçirmiş ve yahudileri sürgüne yollamıştır.
Daha fazla bilgi için..NEBU LINK





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sendenbenden -- 8 Kasım 2009; 15:35:20 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
16 yıl
Binbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: sendenbenden

quote:

Orijinalden alıntı: kutsalar


Olay Din-Felsefe denkleminde döndüğü için, kişilerin dünya görüşleri-inançları algıyı etkilemekte. Bu filmin senaryosunun merkezinde başta Hristiyan din felsefesi bulunmaktadır. Çeşni olarakta teknolojik dekorasyonla filmin albenisi kabartılmıştır.

- Zion olayı; mimarın Neo'ya yaptığı açıklamaların birinde : - "Var git şu kadar kadın erkekle, biz orayı yok ettikten sonra tekrar kur!" demekte. Sebep olarakta, herhangi bir hesaplanamayan hata olasılığına karşın sistem küllüm çökerse yanisi tüm piller cortlarsa, sen oradan tekrar şenlendir ki ortalığı, pil ihtiyacımızı giderelim. Zion'un film içerisindeki gerçekliği simgelediğine bu kadar takılmamanız gerekmekte. Bu birçok örnekle de desteklenebilir.

- Ajan Smith; burada şeytan olarak betimlenmekte. Şeytan dini anlatımlarda; Yaratıcı ve melekler nazarında ilim ve itibar sahibiydi. Ne zaman ki insan yaratıldı ve tüm meleklerin ona secde edip hürmet göstermesi emredildi o zaman şeytan kibrine yenilip asi oldu ve karşı geldi. İnsanların nefislerini (vicdan- özbenlik) fiskoslarıyla yanıltmak, yaratıcının dediklerinden saptırmak için de kıyamete kadar vakit aldı. Burada Ajan Smith'imiz biraz jargonun dışında makyajlanarak Neo'nun karşısına dikiliyor.

- Neo'nun nasıl aşka gelip gerçek dünya da doğaüstü ekşınlarda bulunduğunu anlamlandırma çabalarınız, azcık spiritüalist değilseniz boşuna olacaktır. Neo burada Mesih İsa olarak betimlenmiştir. Eğer siz özellikle 1. bölümde ki "- I believe ...; - He is starting to believe ..., - Free your mind, don't think what you are ... " gibi gibi birçok repliği sadece konuşma dolgusu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu repliklerde seyirciye de, tıpkı Neo'nun kendisinin "He is the one" olduğuna inanması gerektiği gibi, bir coşku veriliyor. 3. bölümün sonunda böcüklerin peyda ettiği silüette ki mimar ile anlaşma yapıp Zion'u ( İman edenlerini) ve tüm insanlığı kurtarmak için kendini feda edişi sırasında sahnede dikkat etmeniz gereken bir sekans var. Çarmıha bir insanın nasıl gerildiğini hatırlayınız. Trinity ve Morpis!'imiz ise Maria Magdelena ve Vaftizci Yahya'yı betimlemektedir. İkonografi ve ikonoloji derslerimizden hatırlamaktayım :P

Bu kadar girizgah yeter, eğer sorular gelirse artıkın devam ederiz.





4 sayfadır tartışılan kOnuya süper bir giriş yaptınız ..Bir tezimiz daha oldu HAdi burdan yakın...

3. tezimiz- Matrix Serisinin dini boyutuyla egzoterik anlamlar taşıyarak paralellik yaratması ve Hristiyanlığın felsefesini makyajlıyarak Matrixle birleştirmesi...
Bu arada 3.tezimize bir kanıtta ben veriyim.Neo'nun (esasında Morpeus'un)gemisinin ismini hatırlayan varmı?
Nebuchadnezzar!!!!
Peki nedir Nebuchadnezzar_?

Babil'in en güölü kralıdır.Babil'in asma bahçelerini yaptırmış Suriye'ye kadar ilerlemiş Kudüs'ü ele geçirmiş ve yahudileri sürgüne yollamıştır.
Daha fazla bilgi için..NEBU LINK




İyide bu tez değilki zaten wacoski kardeşler bunları söyledi söylemese bile zaten açıkça belli oluyor isimlerden hikayenin işleniş açısından oradaki maksadı sadece hrıstiyanlık konusunu anlatmak değil adam hrıstiyan, bir türk yapsaydı filmi bizde bizim kültürümüze ve dinimize göre olayı yorumlardık ama onun gibi hrıstiyanlığın inançlarını boşa çıkararak değil orada birazda insanlara ve dine saldırıyor hrıstiyanlık üzerinden bakın boş şeylere inanıyorsunuz kehanetin gerçek olmadığı konusu gibi din önemli değil önemli olan kendinize inanmanız kaderiniz sizin elinizde gibi islama aykırı fikirleri ve düşünceleride dile getiriyor bazı yerlerinde o yüzden masonluğun izlerini taşıyor yahudilerin izlerini taşıyor filim ama anlatmak istediği sadece bumu tabiki değil başka şeylerlede harmanladığı için pek aşırı göze batmıyor o yüzden filmi izlerken yere düşen çikolata misali kirli yerlerini görmemezlikten gelip izledim onların istediği vermek istediği mesaj yönünde değil kendime göre kültürümüze göre yorumladım almak istediğim mesajı aldım ben


Bu mesaja 1 cevap geldi.
E
16 yıl
Yarbay

_
16 yıl
Çavuş

ainen orda bi görüş ortaya atmamışsın ki yani 3. tez dediğin şey ne?





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi _eXi_ -- 12 Kasım 2009; 17:41:46 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
D
16 yıl
Yarbay

E
16 yıl
Binbaşı

ya bu kadar yazı yazılırmı arkadaşlar nolcak şimdi ben okuyamadım


Bu mesaja 1 cevap geldi.
D
16 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Se®PiL

ya bu kadar yazı yazılırmı arkadaşlar nolcak şimdi ben okuyamadım

sana özet anlatcam ben minnoş


Bu mesaja 2 cevap geldi.