maddeye ait bilinci kendi bilinç çerçevesinde anlamaya çalışan "rasyonel" insan ![]() sizin biliminize de rasyonelliğiniz de limon sıkılmalı ekşimik bi tad vermesi açısından yani.. ![]() kutbulmuş burada neye cevab arıyorsun ..buradakiler cevabı çoktan bulmuş itikad umdesi haline getirmiş ..bi hariciden beter kemikleşmiş inad ile bu umdeyi yoğurmuş arkadaşlar var burada.. " diyaletik materyalizm " mutlak doğru adamlar için ![]() bilinçsiz maddenin bilinçli kopmlex varlıklar inşaa edebileceğini bu mutlak dogmadan hareketle kabul ediyorlar.. kainatı bizleri var eden madde bilinçsiz ama bizler bilinçli rasyonel akıllı zeki varlıklarız diyolar beni de gülmekten kırıp geçiriyorlar.. |
tamam ![]() aynaya baktığım yakışıklı birini görüyom ![]() gülümseyincede gamzem çıkıyo ![]() |
Sorunu yeni gördüm ancak sana sormam gereken bir soru var, bilinci açıklayabilir misin? Bilinç hakkındaki görüşlerini merak ediyorum :) Bilincin "farkındalık" olduğunu düşünüyorsan buyur: http://www.evrimagaci.org/makale/46 |
Maddenin kesin bir saklanmışlığa sahip olduğunu belirttiniz, gerçekten maddedeki bu gizem hayatın en-ilk başındaki canlının niteliği-gücü hakkındaki büyüyü ve harikuladeliği büyütüyor. |
Hocam yukarıdaki ifadenizi biraz daha açıklayabilir misiniz? |
Hocam bu yazıyı göndsrdim çünkü arada bağlantı kurmanızı istedim. Asıl konuya gelicek olursak, "bilinç" insanın uydurduğu bir saçmalık. Bilinç ile içgüdüyü anlatmak isteriz normalde. Yazıda da bahsedldiği gibi yaptığımız her şey içgüdüdür. Ve bütün canlıların iç güdüleri vardır. Burdan iki sonuç çıkarabiliriz: a) Eğer içgüdüyü doğal hareketler olarak düşünürsek, evet maddelerin kendi içgüdüleri vardır. Ancak bu içgüdü değişemez. Eğer proton, elektronları çekiyorsa bunun sebebi protonun davranışıdır ve bir gün bunu tersine çeviremez. İçgüdü veya bilinç farkındalık değildir. b) Eğer içgüdüyü farkındalık(!) olarak görüyorsak, ki bunun içgüdü ile alakası sıfır çünkü farkındalık diye bir şey yoktur, maddelerin farkındalığı(!) yoktur. Bu birazcık dogmatik (b) düşünce ile yeniliğe açık bilimsel düşünce (a) arasındaki farkla alakalı. İstediğinize inanabilirsiniz, inanmak her zaman ücretsizdir. |
Maddenin farkındalığı yoksa maddeye doğal hareketlerini- iç güdülerini yaptıran, maddeyi kendi kanunlarına uymaya mecbur eden, maddeye sirayet edebilen bir güç-kuvvet olmalı. Eğer bu seçenek yanlış diyorsanız madde hakkında şu sonuca ulaşırız: Madde bu-halihazırdaki kanunları ile hep vardı, madde bu kanunları ile ezeli ve ebedidir dememiz gerekiyor,çünkü maddenin evrendeki kanunları ile en baştan beri var olmadığını söylemek maddenin kendi kanunları ile var olmadan önce ona bir bilincin müdahale ettiği sonucuna bizi ulaştırır. |
Cevap için teşekkür ederim, değerlendirilmeye ve düşünülmeye açık. |
Bu cevap için de teşekkür ederim, değerlendirilmeye ve düşünülmeye açık. |
Atom ve onun bileşenlerinin canlı organizmalar oluşturabileceği tezi yok olan kavramla ilgili olmalı. Bence yokluk olarak tanımlanan bölgede her bir noktasal gerçeğe çarpan makas benzeri bir yapıcı oluşturucu güç var. Bu açıdan nokta kadar madde ya da adı her neyse varlık alemine geçerken o şeyin yarısı diyebileceğimiz maddesel oz varlığa diğer yarısı da bulunduğu mekana atılıyor. Eş iki varlık var ancak bunlardan biri diğerini tanımlayamıyor. Teorik olarak varlığa geçen nesnenin bir şeyin sebebi gibi olduğu düşünülebilir. Mesela varlık aleminde bir kız çocuğu var. Yokluktan gelen şey bunun sebebi olan baba kavramı gibi duşunulsun. Kız ne demek? Diyelim ki kendisinde hayır umulan varlık. Baba ne demek? Bir hayrı tahmil eden. Şimdi hayır umulan her olaya bunun sebebi yani buna hayrı tahmil eden şey yokluktan gelsin. Buna göre bir şeyin baba fonksiyonu kızı varken yoktur. Kız varken gelen şey ise baba olmak zorundadır. Bu iki sebeb ve sonuç diyebileceğimiz aslında diğerini hayırla dolduran kavram aynı mekanda bulunamazken kız olan bu kavrama zaman fonksiyonu tanıyarak buluşmayı gerçekleştirebilir. Zaman fonksiyonu olmadan bu mekanın anlamı olmayacaktır diyobiliyorsak bir takım sonuçlar çıkar. Şayet mekan zorunlu olarak oluşturulmuşken zaman fonksiyonu da oluşturulacak ise mevcutta var olan kişinin tanıdığı zaman kızı olarak babasına tanıdığı zaman baba kavramı yokluktan geldiği için çoktan bitmiştir. Baba kavramı hazırda bir kız bulacaktır. Bu açıdan yokluktan gelen kavram zaman denen kavramın bitmiş olduğunu görür. Sırf bir mekan vardır. Mekan kavramı kız çocuk olduğundan baba yani bir hayrı tahmil eden zaman kavramını algılayabilmek için bu kavramın içine oturur. Dikkat edilecek olursa nedensellik bağı varların aleminde en başından beri vardır zira var olduğunu düşünen zaman unsuruna sahiptir. Noktasal değeri ikiye bolerken bir kavram varlığa geçmiş diğeri yokluğa geri atılmıştı. Varlığa geçen baba kavramı kız kavramının mekanına oturunca varların dunyasındaki sebeb sonuç ilişkisi adına öncelikli olarak oluşması gereken kavramın baba unsuru olduğunu gördü. Mekanımız tamam manada baba unsuruyla da dolunca zaman ve mekan baba kavramıyla anılacaktır. Baba kavramının kızı kavramını kendi zaman ve mekanından farklı bir zaman ve mekana atabilmesi için bu noktada yokluktaki kavramdan bir anne çıkarması lazım. Anne bir hayrı devamlı indiren olsun. Bu kavramın mevcut zaman ve mekana karşı tavrı mekanın olmadığı yonunde olacaktır. Zira baba kavramı kızı ile aynı zaman ve mekandadır. Bu açıdan baba kız varken anne kavramına mekan (gerek) kalmamıştır. Bu açıdan baba kavramı anne kavramına karşı mekansızlığı oluşturmak ister. Bu ise birbirini gormesi imkansız olacak şekilde birim mekana sıkıştırılmış ansal bir durumu anlatacaktır. Kısaca zaman ve mekan unsurundaki canlılık oluşturabilecek haller bakımından. Anne baba kız gibi 3ayrı oluşumda baba ve kız babayı zaman ve mekan yaparken anne denen kavram babayla bir olabilmek için mekansız olan ve anın mevcut bulunduğu bir halde karşılaşacaktır. Birbirini çekmesi beklenen anne baba kavramı mekan oluşturmaz ve zamanı andan meydana getirir. Birbirinin neden sonucu olacak baba kız kavramı ise sonuç unsurundan eksilerek neden unsurunu zaman mekan olarak oluşturur. Baba kız çekimsel olarak farklı kutuplarda olmalı iken -+ gibi her ikisi de baba unsuruna zaman mekan lazandırdığında tek bir kutup gibi hareket eder.(- veya+) Bu açıdan babanın yukune göre anne kavramına mekan tanımadığından onu çekeceğinden (- veya + olmasına bağlı olarak) anna kavramı da zıt veya aynı kutuplu olacaktır. Bu kavramların birbiri ile olan çekim itim kuvvetlerinin atomun zaman ve mekanı oluşturması esnasında şekillendiği soylenebilir. Zira kız çocuğu baba kavramının toplam gucunun eksilmesi iken anne kavramına göre duruma göre yuksuzdur.(felsefi olarak) Bu açıdan atom altı parçalar kişinin anne baba kız gibi oluşumlarında yuk olarak anlam kazanmış olabilir. Kendi çıkarımlarımdır. |
Tabiki maddenin kanunları en başından beri vardı hocam, niye bir tanrı arama ihtiyacına girdiniz ki |
Maddenin kanunları en baştan beri vardı, madde kanunları ile birlikte ezeli idi dedik,peki arkadaşlar maddeye bilinç vermezsek evrimi nasıl açıklayacağız;çünkü madde bilinçli seçimler yapmasaydı insanoğlu oluşabilir miydi? |
Madde elbette bilinçli. Bak mesela yemeğe tuz atıyoruz, tuz hemen çözünüyor. Eğer çözünmeseydi biz tuz tadını alamazdık. İşte yüce yaradan tuza akıl vermeseydi o da çözünmezdi, en üstün canlı olarak yaratılan insana olan secdesini yerine getiremezdi. Demek ki tuz ve tüm diğer maddelerde bir biliç varmış. Başka bir örnek te mesela çaya atılan şeker. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Siz de akliniza gelen örnekleri yazın ki forumun başlığındaki bilim kelimesini tamamen katledelim arkadaşlar. Ha gayret. |
Bir insan eli düşünün. Bu el insana baktığında kendi başına bilinçli değildir. Ama sadece eli gördüğünde hücrelerin birbiryle bağlantısı ve hareketleri bilinçli gelir. Diğer hücreleri görmeden tek bir hücreye baktığında da o hücernin içinde bilinç varmış gibi görünür. Sonra bu atom altı dünyaya doğru uzar gider. Elektronlara bilinç yüklersin quarklara vs.. Aslında olan şey bu madde veya enerjinin çevre koşullarının etkisiyle birbiriyle etkileşip çıkardığı sonuçtur. Ben o elektrona gidip "kardeş sen böyle dönüyorsun ya hani işte böyle böyle oluyor ve bunun sonucu olarak bir insanın parçasısın" desem "yok abi benim öyle bir niyetim yok benim özelliğim bu çekirdek beni çekiyor bende dönüyorum. Aslında başka bir çekirdekteydim ben bir şey geldi yörüngem saptı ben bu çekirdeğin etrafına düştüm" der büyük ihtimalle:) Yere saçılmış taşların konumu nedeniyle akan suyun bir bitkinin köküne tesadüfen gidip o bitkinin büyümesi sonucu oluşan tohumun rüzgarla başka bir yere taşınıp o gittiği yerde büyüyünce bir canlıya yem olması tesadüfle açıklanabilir. Bunu kaba bir biçimde söyleyebiliyoruz. Ancak katrilyonlarca bileşenin bir o kadar kompleks etkileşim sonucu 1 cm3 alanda yaptığı etkiyi açıklamak zor olduğundan bunu bilinç diye adlandırmak tabiki daha kolay. Katrilyon*katrilyon*katrilyon kadar bir alan var dünyada 1cm3 olarak böldüğünde dünyayı. Test sayısı bu kadar büyük olunca olasılık ta bir o kadar büyüyor. Kısacası evrende madde yada enerjinin kendi mekaniğinden kaynaklanan oluşmuş şartlar var. Bu akıl almaz sayıda etkileşimin milyarlarca yılda doğurduğu sonuçların bugün bakıldığında bilinçliymiş gibi görünmesi doğal. Bilinçli olmadığını ispatlamak ise sonsuz etkileşim sayısını ve milyarlarca yılı aşama aşama geriye sarıp göstermek şeklinde olabilir ki bunu istemek insafsızlık olur. |
1800'lerde en küçük yapı taşı olarak görülen atomun içinde pozitif, negatif ve nötr parçacıklar ortaya çıktı bitmedi kuarklar ortaya çıktı, atomun içinde koskoca bir evren var. Bilincin olup olmaması karışık bir konu. |
Delil ? |
Neye delil istiyorsun ? |
Hiç kimse yazmamış. Determinizm'i araştır. Ufkunu açacaktır. |
Hocam zaten ben konuşurlar, saklanırlar demedim, farkındalıkları var mı yani ne yaptıklarının farkındalar mı demek istedim, eğer maddeye bilinç vermezsek hayatın kökenindeki gizemi ve harikuladeliği iyice büyütmüş oluruz diye düşünüyorum.