2011 yılında keşfedilen ve o günden bu yana geliştirilen LiFi teknolojisinin temel amacı ışık üzerinden veri aktarımı sağlayarak internet bağlantısı sunabilmek. Bu konuda çalışmalar önemli gelişme katederek bir yerlere ulaşsa da teknolojinin yakın bir tarihte günlük kullanımı oldukça zor gözüküyor.

 

Teknoloji WiFi'den aşina olduğumuz 802.11 standardını kullanıyor, ancak kendine has bazı avantajlara ve dezavantajlara sahip. Öncelikle veriler ışığın iletilmesiyle sağlandığı için oldukça yüksek frekanslara çıkabilmek mümkün. Yapılan testler de laboratuvar ortakımda 224 Gbps, doğal ortamlarda 1 Gbps hıza çıkılabildiğini gösteriyor.

 

WiFi teknolojisi radyo frekansları sayesinde iletişimi sağlarken Lifi teknolojisinin bunu ışıkla yapıyor olması verilerin akışının gözle görülebilir bir alanda yapıldığı anlamına geliyor. Bu durum söz konusu güvenlik olduğunda oldukça önemli bir avantaj haline geliyor. LiFi teknolojisinde verinin iletildiği ışık kötü niyetli kişilere ulaşmadığı sürece verinin korumalı bir şekilde gönderilebileceği anlamı çıkarılabilir. WiFi'da ise kullanıcılar göremese dahi saldırganlar ağın içerisine sızarak bir çok bilgiyi elde edebiliyorlar. Bu durum güvenlik açısından avantaj gibi gözükse de günlük kullanımda LiFi teknolojisini tercih etmeyi zorlaştırıyor.

 

 

Bunun yanı sıra WiFi özellikle dışarıda halka açık alanlarda sıkça sunulan bir hizmet. LiFi teknolojsi gün ışığından etkilendiği için bu hizmeti dış ortamda kullanabilmek oldukça zor. LiFi teknolojisinde ışıktan gelen bilgiler bir sensörden alınarak bilgisayara ulaştırılsa da bu durum en nihayetinde kablolu bir teknolojiye dönüşmüş oluyor. Ofisler için uygulanabilir bir yöntem ancak son kullanıcı için tercih edilesi olmayacaktır.



Tüm bu dezavantajların giderilmesi için çalışmaların uzun yıllar boyu devam etmesi gerekecek. Yine de ofislerde veya bazı teknolojik laboatuvarlarda bu yeni teknolojiden faydalanılabilir, ancak şimdilik son kullanıcı için en kolayı tüm dünyada standardı ve altyapısı oturmuş olan WiFi teknolojisi.