1. sayfa
o yaprak düşecek kesinlikle toprağa, doğanın kanunudur yaprağın toprak ile buluşması, ama toprakla buluşacak yaprak öyle bir süzülüyordur ki öyle ahenkli toprağa düşüyordur ki, öyle bir sanat cazibe vardır ki toprağa düşmesinde, oturur seyrederiz, öyle isteklidir ki o ahengi ile toprağa düşmekte ve sanki toprağa düşeceğinin kanun olduğunu biliyordur o yaprak... evet şair diyor ki: "bir ağaçtan düşen yapraklar gibi düşüyorum tan yerine". tan yeri ile buluşması kesindir tan yeri ile buluşunca güneşin doğuşuna hayallerine vuslata ulaşması gerçekleşecektir, gerçekleşmesinin önünde bir engel de yoktur çünkü tana yani güneşin doğduğu zamana düşeceği erişmesi kesindir. İçinden böyle arzular, böyle ister, bu duygular ile coşmaktadır, kendisi vuslatını hayallerini bu kadar gerçekleşmeye yakın görse de , karar merci yaratandır ve bundan dolayı çaresizdir, tekrar gerçekleşmesini imkansız gördüğü muştusu için sitem ile seslenir yaratana: "ya topla yaralı kırlangıçlarını ya bu vefasız şarkıyı bitir"... ve sonra tekrar keşkeler temenniler girer araya ve derki: "özgürlüğe giden tutsaklar gibi siyah gözlerine beni de götür." |
çok azılı ve sert anti Allah müdafileri var, yumuşak kalbim sertleşmek zorunda kalıyor, hiç bana göre değil bu durum, halbuki hiç kimseye fark ettirmeden zarar vermeden tereyağından kılı almaktır tabiatım huyum, |
marşlar azap çeken, kendini gerçekleştirememiş ruhların duygularının söndüğü teskin olduğu sığınaklardır çoğu zaman... https://www.youtube.com/watch?v=EOww-Ln2gfw |
uyumayı mı seviyorum yoksa şeker mi var anlamadım , yemek acayip uyku yapıyor, gün boyu uyudum, şimdi mecburen gececi olduk napalım![]() |
ikinci kahveyi aldım gece gece yav.![]() |
en deli sevdaları yaşarım uykusu geçerken... (mehmetçiğe ait anonim yazarı kayıp, zap suyu şiirinden bir mısra) tatlıdır uykusuz geçen zamanlardan sonra uyku ama nöbet tutulmalıdır, düşman tehlikesi vardır, insanın uykusunun geçmesi çok zordur, uykuya aşırı sabrettikten sonra uykusunun geçmesi insanın... uykusu geçince rahatlar ama tekrar sabreder, tekrar uykusu geçer, tekrar tekrar yaşanır bu süreç sıkıntılıdır. bu süreçte ülkesine duyduğu deli sevdalar bu acılı uykusu geçme anına sabretmesini sağlar, ve bu uykusu geçme anında ülkesine duyduğu deli sevdalar aklına gelir, sabreder... ve sabrettikçe sevdası artar ülkesine, hasreti özlemi artar ve bu tatlı uykuya karşı vermiş olduğu savaş esnasında vatanına karşı kalbinin hissettiği tarifsiz duyguların en deli sevdaları olduğunu fark eder. |
mevcudatı bir mücevherat kutusuna benzetiyorum, açılınca bu gördüğümüz algıladıklarımız çıkıyor, ama asıl mucizelerden biri de bu mücevherat kutusunun bir bilinç ile buluşabilmesi, evet bu bilinç yaratanın bilinci, eğer bilinc ile bulaşamasaydı bu mücevherat kutusu hep kapalı kalırdı, gerçekten düşününce burada çok büyük mucizeler var nitekim yüce bilinç hadiste bu mevcudat yekunu ve bilincin nasıl birbiri ile birleşik olduğunu bize şöyle bildiriyor : Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.(Acluni, Keşfü'l-Hafa, II, 132) Bunlar tabi aklın gittiği yollar, en doğrusunu yaratan bilir. Bu süreçte yaratan inkarı değil uluhiyeti seçmiştir çünkü şanına şerefine bu yakışırdı, nitekim akıl da bunu buluyordu, bu mücevherat kutusunda inkar ve uluhiyet zaten vardı, her şey zıddı ile kaimdir ve herşeyin zıddı ile vardı bu mücevherat kutusunda. |
Kadim Töreli Türk Edebiyatı’nda şerlerin deffi, şer’-i şerife bağlanmıştır. Bu yüzden Oğuz Kağan doğduğunda üç gün üç gece ana sütü emmez. Üç gün üç gece boyunca anasının düşlerine girip anasına, “Hak dinine gir. Hak dinine girmezsen ben senin sütünü emmem!” der. Bunun üzerine anası oğluna dayanamaz ve Müslüman olur. Aynı Oğuz Kağan, Moğollarla savaşıp onlara da Hak dinini kabul ettirir. Yani töreli hayat, her durumda Allah’ın (C.C.) rızasını kazanmaya dönüktür. Halk irfanında da tamamen bu anlayış geçerlidir. Bu bağlamda 18. asrın büyük âlim ve velilerinden Erzurumlu İbrahim Hakkı k.s. hazretlerimiz, “Hak şerleri hayreyler/ Zannetme ki gayreyler/ Ârif ânı seyreyler/ Mevlâ görelim n’eyler/ N’eylerse güzel eyler.” diyerek bizleri teskin eder. Zira, “Hakk’ın olıcak işler/ Boşdur gâm u teşvişler/ Ol hikmetini işler.” Dolayısıyla hayırla şer birbirine mucibdir. Atalar da “Şer işi uzat hayra dönsün, hayır işi uzatma şerre dönmesin” diyerek bizlere töreli yolu gösteriverir. Hülâsa, Töreli Türk Edebiyatı’nın temel şiarı bellidir: “Sizin hayır sandığınız şeyde şer; şer sandığınız şeyde hayır vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara/ 216). Biz Oğuzlara ise hiç kaygı yoktur. Dedem Korkut’un buyurduğu üzere, “Âlemde şer, Oğuz’da er tükenmez!” |
3. yü alıyım, yok daha neler ![]() < Resime gitmek için tıklayın > |
Iyıyıö |
aşağıdaki mesele önemli: diğer mesele de fidanla anlaştıkları metinde de vardı, kanunlarda islam hukuku kullanılacak diye vardı. Bu gerçekten bir sınav Müslümanlar için, çünkü bazı recm, el kesme gibi cezai müeyyideleri nasıl uygulayacaklar tartışma konusu, belki Pakistan gibi bu suçlara idam verirler, yalnız bu konu çok su götürür, çünkü günümüzün İslam toplumlarında bu cezai müeyyideler fıkha göre düşüyor, uygulanamıyor, çünkü İslam ülkelerinde toplumsal ve ekonomik şartlar bu cezai müeyyidelerin uygulanması için uygun değil, çünkü : insanlar evlenemiyor, iş sahibi olamıyor.... İkincisi de modern çağda insanların nefisleri çok öne çıktı ve teknoloji ve bilim gelişti, ben İslam cezai müeyyidelerinde mehdi döneminde bir güncelleme de bekliyorum, zaten Pakistan da olduğu gibi zina suçuna idam cezası verilmesi modern zamandaki gelişmelere karşı Müslümanların temiz vicdanlarının bir yansımasıdır diye düşünüyorum, Allah korusun adalet yapayım derken zulüm etmek , kaş yapıyım derken göz çıkarmak tehlikesi var, tabi en doğrusunu Allah bilir. |
gündüz yine kalktım 11 de, baktım kardeşlerim gelmiş kahvalt yaptım onlarla, sonra koltuğa yattım salonda, bir ara kalktım yeğenlerim gelmiş bu sefer evde gürültü, sonra geri yattım, akşam 8 de kalktım, yine gececiyim : < Resime gitmek için tıklayın > |
cumhurbaşkanı olsaydım, mega hem müstakil hem apartman tasarımlı şehir projeleri yapardım, tabi ülkenin bunun için zengin olması gerekirdi, çünkü vatandaşlardan para alamazdım yerleştirirken bu evlere. |
Ülkemizde ehli batıl çok güçlü, bu ehli batılın nüfus ve nüfuz olarak bu kadar güçlü olmasının nedenleri var, ehli şerin nesebinin kesilmemesinin nedeni var , bediüzzaman, mehdi isa mesih zamanında ki bolluk bereket ve barış zamanından sonra yaşanacak ehli küfürün devrimlerinden bahsediyor ve hadiste de bu doğrultuda buyruluyor din garip gelmiştir ve garip gidecektir. yine bu hadis ve bediüzzamnın bahsetiği ehli küfürün devrimleri örtüşüyor, ülkemiz Allah'ın mukadderatında planında önemli bir yer tutuyor, inşallah rahmani harekat mehdi harekatı bediüzzamanın ifadesiyle isa nın ashabı olan mukarripler ve havassının(mehdi) çıkaracağı hareketin mihenk noktası ülkemiz, büyük siyasi ve toplumsal hareketler olacak islam dünyasında. Bediüzzaman, Kadir-i zülcelal, bahar mevsiminde bir saatte yaz mevsiminden bir numune yaşattığı gibi mehdi ile de zülümatı dağıtabilir ve vaad etmiştir vaadini elbette yapacaktır demektedir yine Allah rahmeti ve keremi ile tecelli edeceğini buyuruyor, ahir zamanda ise savaş daha ziyade kılıçla değil , toplumsal düzeni töreyi cari kılmak için yapılacak, çünkü yine bediüzzaman isevi ruhanilerinin Avrupa milletlerine üzerinde kurduğu manevi rabıtalardan bahsediyor, buradan da bu çıkıyor bence. |
Önce iblisi öldürdü sonra kendini. Ölmeden önce de aşağıdaki notu bıraktı. < Resime gitmek için tıklayın > |
“Müslümanlar, Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudi; taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, ‘Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi! Gel, onu öldür!’ der. Yalnızca garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” Bozkırda yeni bir Türk devleti ihya eden İlteriş ile Kapgan ve Bilge Kağanlar’a sadakatle yıllarca hizmet eden devlet adamı Tonyukuk, Batılı araştırmacılarca “sorunlar konuşularak değil kan ve demir ile çözülecektir” ifadeleri ile meşhur olan Alman milli birliğinin mimarı Şansölye Otto von Bismarck’a benzetilmiştir. Araştırmacılar onu Göktürkler’in Bismarc’ı diye anmışlardır. Bu vecizeden şunu anlıyoruz, kötülük aslında konuşarak yok edilemez, illaki savaşa başvurulacaktır. Fatih Sultan Mehmedin dediği gibi eğer istersen sulh-u salâh! Hazır ol cenge. |
1. sayfa
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.