DonanımHaber Mini sürüm 2 Ocak 2026 tarihi itibariyle kullanımdan kalkacaktır. Bunun yerine daha hızlı bir deneyim için DH Android veya DH iOS uygulamalarını kullanabilirsiniz.
Formula 1’in turbo motorlara geri dönmesi pek yakın gözüküyor. Her ne kadar bazıları itiraz etse, bazılarıda çoktan turbo motor üretimi için testlere başlamış olsada tabiki son söz FIA’nın olacak. Tabi ki seyirciler de düşen silindir sayısı, performans ve hatta düşen ses seviyesinden oldukça şikayetçi olacak. Fikir gündeme her geldiğinde de zaten bunu sıkça duyabiliyoruz. Turbolar bilindiği gibi spora ilk defa girmiyor. Aslında yeni gelecek turbolarla, ilk turboları karşılaştırmak biraz gereksiz olur, çünkü Formula 1’e gelen ilk turbolar aslında birer canavardı! Bende sizler için turbo motorlar için Formula 1 hikayesinin nasıl başladığını araştırdım.
Yazımıza başlamadan önce turbonun nasıl çalıştığını ufak bir şekilde anlatalım. "Basınçlı hava, motora yollanır ve bu da yanma için gerekli olan oksijen miktarını arttırır. Böylece motorlar, atmosferik basınçlı denk ünitelerin asla üretemeyeceği güçlere ulaşır." İlk önce Formula 1'e turbonun nasıl getirildiğinden bahsedelim. < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >
70'li yıllara Cosworth'ün DFV V8 motoru egemenlik kurmuştu. Tek istisnalar; Ferrari ve Alfa Romeo'nun yatık 12'leriyle Jacques Laffite'nin 1977'de Ligier'in JS7'siyle İsveç Grand Prix'sini kazanmasını sağlayan muhteşem sesli Matra V12'ydi.
1975 senesine geldiğimizde Niki Lauda'nın pilotluğunda Ferrari, Cosworth'ün 7 yıl arka arkaya kazandığı şampiyonluk zincirini kırdı. Herkes Cosworth'ün sonunun geldiğini düşünmeye başlamıştı. Ortada ise 2 seçenekli bir formül vardı.
Takımlar ya 3 litrelik doğal emişli motorları kullanacaktı ya da düşük kapasiteli 1.5 litrelik turboşarjlı motorları...
2. seçenekte turboşarjlı motoru kimse denememişti. Ama "Bernard Dudot" bu konuda eğitim almak için ABD'ye gönderildi Renault tarafından ve daha sonra Renault'un Le Mans'da kullandığı F2 motorun turboşarjlı versiyonu üzerinde çalıştı.
Renault gizlilik içinde çalışmalarını sürdürürken Cosworth'ü tasarlayan Duckworth; turboları fazlasıyla hafife alıyordu ve şöyle diyordu: "Onlar, motor üretemeyen insanlar için."(Benim sıklıkla alıntıladığım bir sözdür )
1.5 litrelik Renault V6 turbo, ilk olarak 1977 İngiltere Grand Prix'sinde boy gösterdi; < Resime gitmek için tıklayın > direksiyonda Jean-Pierre Jabouille vardı. İlk önce onu kimse ciddiye almadı. Sayısız arıza ve problem yaşandı; motor adeta alay konusu oldu. Hatta araca "sarı çaydanlık" lakabı takılmıştı. < Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın > (Renault-Gordini V6 1.5 L turbocharged engine)
Ama çalıştığı zaman gücünü herkes görebiliyordu. Kendini kanıtlama amacında tek eksikse galibiyetti. Turbo motorlarının ilk galibiyeti 1979 Fransa GP'sinde Jabouille ile gelmişti. Artık herkes için alarm sinyalleri çalmaya başlamıştı.
Derek Warwick: "Gerçekten zor zamanlardı.. Otomobilleri kullanmak çok büyük bir fiziksel güç istiyordu ve motorlar çok ama çok güçlüydü.. Şu anda genç pilotların F1'e girince, hemen iyi pilotların 1 sn yakınında tur atabildiklerini görüyoruz. Turbo çağında ise tecrübeli bir pilota 5 sn yaklaşırsanız, şanslıydınız... Çünkü otomobiller daha önce kullandığınız hiç birşeye benzemiyordu.."
Brabham'ın eski şef tasarımcısı Gordon Murray: "Turbo motorların gittikçe daha çok güç üreteceği çok açıktı, çünkü henüz geliştirme çalışmalarının başındaydı. Bizimde bir turbo motora ihtiyacımız vardı.."
Söz tekrar Warwick'te: "Bazen motor atölyesine gittiğimde, sağda solda patlamış motorlar görüyordum. Bazı durumlarda motor çok ısınıyor, bazen de benzin doğru şekilde püskürtülemiyor yada turbo-şarj doğrudan patlıyordu. Otomobiller, tamamen dayanıksızdı."
"Lastiklerdeki temel sorun, motorun çok ama çok güçlü oluşuydu. 1986 Monza'da Brabham ile katıldığım sıralama turlarında, Paul Rosche[BMW'nin motor dahisi] büyük bir gururla 1350 beygire ulaştığımızı söylemişti. Üstünde 1350 beygir taşırken lastiklerin dayanmasını nasıl bekleyebilirdiniz ki ?" (Race: about 3,6 bar Benetton and Arrows team : 850 bhp Qualifications: maximum of 5,5 bar with Benetton cars : about 1300 bhp. 4,9 bar for the lay-down engine of the Brabha BT55)
Turbo motorların en büyük sorunlarından biride turbo gecikmesiydi.
"1982-83 sezonunda Toleman'da yarışırken, turbo gecikmesi çok ama çok büyük bir faktördü. Bahsettiğim turbo gecikmesi milisaniyelerle değil, kahrolası saniyelerle ölçülüyordu! "
Turbolar o kadar gelişmişti ki "Tek turluk mucize" adı takılan, sonradan da çok çabuk patladıkları için "el bombası" olarak da anılan ve cumartesi günleri bir yada iki tur için maksimum güç üreten sıralama motorları piyasaya çıkmıştı. Bu motorlar 1300 beygirin üstüne çıkabiliyorlardı. Ayrıca tek turluk sıralama lastikleri de piyasaya çıkmıştı. Gerçekten de bu lastikler tek tur dayanıyordu. Sıralama lastikleri ve maksimum turbo basıncıyla, sıralamada, yarıştan tur başında 5 saniye daha hızlı gidilebiliyordu. < Resime gitmek için tıklayın >
Tabii bir süre sonra sıralama turlarına özgü olan yeni parçalar üretilmeye başlanmıştı. Söz Murray'da: "Hızdaki artışı karşılayabilmek için sadece sıralama turlarında kullanılmak üzere yedi ileri bir vites kutusu geliştirdim. Şanslıysak bu ünite 1 veya 2 tur dayanıyordu. Çünkü ne yaparsanız yapın, deformasyon sebebiyle miller sürekli eriyordu. Tabii her sıralama turlarından sonra bu kadar ekipmanı çöpe atmak, maliyetleri inanılmaz derecede arttırıyordu."
Nelson Piquet: "Sıralama turlarında, elinden geldiği kadar iyi şekilde virajı döndükten sonra, otomobili düzeltip, kabaca yolun ortasına doğru yöneldiği anda gazı tabana yapıştırıyorduk. Bunu yapmanın özel bir tekniği yoktu. Herkes sadece pistte kalmaya çalışıyordu."
(bunlar öyle güçlü makinelerdi ki TC felan dinlemez dönemin alaşım tekniği dahilinde diferansiyel içindekileri misket parçaları haline getirebilecek muazzam güç üniteleri, viraj içerisinde gaz pedalına basmanın arkanızı önünüzle karıştıracak kadar dengesiz, yorucu makineler. GPL gibi oyunlarda geçmişin araçlarını direksiyon başında bile denerseniz hele ki böyle makineleri deneyebileceğiniz Mod'lara ulaşırsanız ne denmek istendiğini biraz hissedebilirsiniz. Kontrolü olağanca zor ancak gaz tepkileri muhteşem...)
Artan hızdan dolayı FISA(o zamanki FIA) rahatsız olmaya başlamıştı ve bazı kısıtlamalar getirmişti. Önce kullanılacak benzin miktarı azaltıldı, sonra maksimum turbo basıncına sınırlama getirildi.
Warwick: "Hızları düşürmek zorundaydılar.. Yoksa yok olacaktık.. Hızlar öylesine arttı ki, işler tehlikeli olmaya başladı. İnsanlar ölmeye başladı; Villeneuve, Depailler.... Çok büyük kazalar yaşandı. Benzine sınırlama getirilmeseydi yarışlarda da 1000 beygiri bulacaktık."
1985'te benzin sınırlaması yüzünden San Marino Gp'sinden tam 5 otomobilin benzini bitti. Finişe ulaşanlarda ise benzin kalmamıştı. Bu yüzden yarışı kazanan Prost, yarıştan ihraç edilmişti.
Tüm benzin ve basınç sınırlamalarına rağmen, 1983'te limitsiz benzinle yarış şartlarında 600 beygir üreten motorlar, birkaç yıl içinde 220 litre benzin kısıtlamasına rağmen 900 beygire ulaşmıştı. Bu da gelişim hızının çılgınlığını gözler önüne seriyordu.
Sonunda 1987 yılında torbu-şarjlı motorlarla yarışmanın beraberinde getirdiği inanılmaz derecedeki maliyet, üreticiler ve diğerleri arasında uçurum oluşmasına neden olmuştu .FIA'da 1989'den itibaren sadece atmosferik basınçlı motorların yarışabileceğini açıklayınca, alev püskürten vahşi motorların devri son buldu.
Alıntıdır;Trf1 net'den Emir Kar arkadaşımıza ait düzenlemedir.link
Maksadımız geçmişin örnekleriyle neden Turbo kısmını biraz daha anlayabilmek belki. Bugün artık herşey daha farklı, şarja sadece performans'ı geliştirmek olarak bakılmıyor ancak nasıl bugüne gelindiğinin bilinmesini tavsiye ederim en azından sektörün meraklıları için. Konuya belki de diğer dallardan devam edebiliriz. Mesela niçin turbolu bir Ferrari (F40) ?
Fikren geçmişte Turbo şarja pistler ve üst düzey performans gerekliliği koşullarında güç talebinin yüksek tutulmasıyla başvuruluyordu benim takip edemediğim dönem dahilinde edindiğim izlenim hep bu yönde oldu bulabilirsem sözler ile desteklemeye çalışırım. Sanırım bu zihniyeti yakın döneme kadar taşıyan sadece uzak doğulular oldu.
Bir istisna yaparak, geçilmesi düşünülen charge dönemine dair de bir kaç şey paylaşalım istedim.
2014 yılında gücü arttırılmış KERS sisteminin yanında 1,6 litre 90-degree direkt enjeksiyonlu V6 turbo (tek) motorlar kullanılmaya başlanacak. Motor tedarikçisi PURE'un yayımladığı tasarım yukarıda ki gibidir.
Resimde; motor bloğu (gri), egzoz (kahverengi), turbo türbin (pembe), turbo kompresor (mavi), emme manifoldu (mavi), hava giriş kutusu (koyu gri), çift egzantrik mili (pembe-egzoz/mavi-emme) ve ön montaj plakası (yeşil) görünmektedir.
Bu motorun hacmi ve silindir sayısı daha az olduğundan fiziksel olarak şimdiki motorlardan daha küçüktür. Ancak krank mili ekseni şimdiki motorlardan hemen hemen 2 kat yüksekte olduğundan motorun yüksekliği pek değişmeyecek.
Ayrıca FIA 2014'de mevcutta ki 150kg yakıt harcamasını da azaltmak istiyor bu limiti 100L/hr'e çekmeyi düşünüyor.
Andy Cowell (Mercedes/Turbocharged tasarım şefi) "Motorlar yüksek devirli. 10.500 devire çıkmadan maksimum yakıt akışı olmuyor ve maksimum devirler 15.000 rpm seviyesinde. Bunun yanında turbo beslemesine 6 boru girecek ve 15.000 devirde 6 silindirden tek bir egzoz çıkacak. Bu yüzden çok hoş bir ses olacağını düşünüyorum."
Karşıt görüşler ise; Luca di Montezemolo (Ferrari) "4 silindir Formula 1 için değildir. Cadde araçlarımız için böyle bir motor üretmeyeceğiz. Yarışların zirvesindeki bir seri için bu motorlar biraz acı." "Neden V6 turbo motorlar olmasın? Katlanılabilirlikle ucuzu birbirine karıştırmamalıyız."
Norbert Haug (Mercedes) "V8 dönemini ilerletmek daha iyi olabilirdi. V8'ler düşük harcamalı motorlar."
şeklindeydi ve en azından V4 (2013) fikrinin değiştirilerek V6 (2014) kabul edilmesini sağladılar.
----
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi guyverland -- 10 Ağustos 2012; 6:39:37 >
Honda´nın Formula 1 konusundaki tarihçesi ise tahmin edilebileceği üzere son derece parlak. Motor teknolojileri konusunda üstün performans sunan Honda Formula 1´de 6 takımlar (1986, 1987, 1988, 1989, 1990, 1991) 5 sürücüler şampiyonluğu (1987, 1988, 1989, 1990, 1991) kazandı. Ve Formula 1 tarihinde bir döneme damgasını vurdu.
O zamanlar da f1 tarihinin en basarili takimlarindan biri mclaren-honda turbo motor ile yaristilar.
Ama halen turbo'nun yapay guc ve kolaya kacmak oldugunu dusunuyorum. Aston-martin belgeselini izlerken "bizim yapay guce ihtiyacimiz yok , o yuzden tum araclarimiz dogal emisli motor " sozu aklima gelir.
89-90 ve 91 de Honda atmosferik motorla yaristi. Atmosferikde de turbo ile oldugu gibi McLaren-Honda kazandi. Kiscasi Honda hem atmosferik hem turbo ile basarili olmustur.
Bu bilgiyi kaynakla destekleyelim:
quote:
1987–1988 Following the turbo domination, forced induction was allowed for two seasons before its eventual ban. The FIA regulations limited boost pressure, to 4 bar in qualification in 1987 for 1.5 L turbo; and allowed a bigger 3.5 L formula. These seasons were still dominated by turbocharged engines, the Honda RA167E V6 supplying Nelson Piquet winning the 1987 Formula One season on a Williams also winning the constructors championship, followed by TAG-Porsche P01 V6 in McLaren then Honda again with the previous RA166E for Lotus then Ferrari's own 033D V6.
The rest of the grid was powered by the Ford GBA V6 turbo with Benetton, then the only naturally aspirated engine, the DFV-derived Ford Cosworth DFZ 3.5 L V8 outputting 575 hp (429 kW) in Tyrrell, Lola, AGS, March and Coloni.[4] The BMW M12/13 inline four was found in Brabhams BT55 tilted almost horizontally, and in upright position under the Megatron brand in Arrows and one Ligier, producing 900 bhp (670 kW) at 3.8 bars in race.[5] Zakspeed was building its own turbo inline four, Alfa Romeo was powering the other Ligier with the 415T inline four and the 890T V8 in Osella, and Minardi was powered by a Motori Moderni V6.
The 1988 Formula One season was again dominated by turbocharged engines limited to 2.5 bar and Honda with its RA168E turbo V6 producing 685 hp (511 kW) at 12500 rpm in qualification, this time with McLaren drivers Ayrton Senna and Alain Prost winning all the grands prix except one won by Ferrari with its 033E V6. Just behind, Ford introduced its DFR 3.5 L V8 producing 585 hp (436 kW) at 11000 rpm for Benetton, and the Megatron BMW M12/13 was still powering Arrows ahead of the Lotus-Honda. Judd introduced its CV 3.5 L V8 for March, Williams and Ligier, and the rest of the grid was mainly using previous year's Ford Cosworth DFZ except Zakspeed and the Alfa-Romeo for Osella.
1989–1994
A 1990 W12 3.5 Formula One engine from the Life F1 car Turbochargers were banned from the 1989 Formula One season, leaving only a naturally aspirated 3.5 L formula. Honda was still dominant with their RA109E 72° V10 giving 675 hp (503 kW) at 13000 rpm on McLaren cars, enabling Prost to win the championship in front of his team-mate Senna. Behind were the Renault RS01 powered Williams, a 67° V10 giving 650 hp (485 kW) at 14300 rpm. Ferrari with its 035/5 65° V12 giving 660 hp (492 kW) at 13,000 rpm. Behind, the grid was powered mainly by Ford Cosworth DFR V8 giving 595 hp (444 kW) at 10,750 rpm except for a few 600 hp (450 kW) Judd CV V8 in Lotus, Brabham and EuroBrun cars, and two oddballs: the Lamborghini 3512 80° V12 powering Lola and the Yamaha OX88 75° V8 in Zakspeed cars. Ford started to try its new design, the 75° V8 HBA 1 with Benetton.
The 1990 Formula One season was again dominated by Honda in McLarens with the 690 hp (515 kW) at 13000 rpm RA100E powering Ayrton Senna and Gerhard Berger ahead of the 680 hp (507 kW) at 12750 rpm Ferrari Tipo 036 of Alain Prost and Nigel Mansell. Behind them the Ford HBA4 for Benetton and Renault RS2 for Williams with 660 hp (492 kW) at 12,800 rpm were leading the pack powered by Ford DFR and Judd CV engines. The exceptions were the better Lamborghini 3512 in Lola and Lotus, and the new Judd EV 76° V8 giving 640 hp (477 kW) at 12,500 rpm in Leyton House and Brabham cars. The two new contenders were the Life which built for themselves an F35 W12 with three four cylinders banks at 60°, and Subaru giving Coloni a 1235 flat 12 from Motori Moderni
Honda was still leading the 1991 Formula One season in Senna's McLaren with a 710 hp (529 kW) at 13,000 rpm 60° V12 RA121E, just ahead of the Renault RS3 powered Williams benefiting from 700 hp (520 kW) at 12,500 rpm. Ferrari was behind with its Tipo 037, a new 65° V12 giving 710 hp (529 kW) at 13,800 rpm also powering Minardi, just ahead the Ford HBA4/5/6 in Benetton and Jordan cars. Behind, Tyrrell was using the previous Honda RA109E, Judd introduced its new GV with Dallara leaving the previous EV to Lotus, Yamaha were giving its 660 hp (492 kW) OX99 70° V12 to Brabham, Lamborghini engines were used by Modena and Ligier. Ilmor introduced its LH10, a 680 hp (507 kW) at 13000 rpm V10 which eventually became the Mercedes with Leyton House and Porsche sourced a little successful 3512 V12 to Footwork Arrows; the rest of the field was Ford DFR powered.
By the end of the 1994 season, Ferrari's 043 was putting out 820 hp (611 kW) at 15,800 rpm.[6]
Honda´nın Formula 1 konusundaki tarihçesi ise tahmin edilebileceği üzere son derece parlak. Motor teknolojileri konusunda üstün performans sunan Honda Formula 1´de 6 takımlar (1986, 1987, 1988, 1989, 1990, 1991) 5 sürücüler şampiyonluğu (1987, 1988, 1989, 1990, 1991) kazandı. Ve Formula 1 tarihinde bir döneme damgasını vurdu.
Bu bilgiyi kaynakla destekleyelim:
quote:
1987–1988 Following the turbo domination, forced induction was allowed for two seasons before its eventual ban. The FIA regulations limited boost pressure, to 4 bar in qualification in 1987 for 1.5 L turbo; and allowed a bigger 3.5 L formula. These seasons were still dominated by turbocharged engines, the Honda RA167E V6 supplying Nelson Piquet winning the 1987 Formula One season on a Williams also winning the constructors championship, followed by TAG-Porsche P01 V6 in McLaren then Honda again with the previous RA166E for Lotus then Ferrari's own 033D V6.
The rest of the grid was powered by the Ford GBA V6 turbo with Benetton, then the only naturally aspirated engine, the DFV-derived Ford Cosworth DFZ 3.5 L V8 outputting 575 hp (429 kW) in Tyrrell, Lola, AGS, March and Coloni.[4] The BMW M12/13 inline four was found in Brabhams BT55 tilted almost horizontally, and in upright position under the Megatron brand in Arrows and one Ligier, producing 900 bhp (670 kW) at 3.8 bars in race.[5] Zakspeed was building its own turbo inline four, Alfa Romeo was powering the other Ligier with the 415T inline four and the 890T V8 in Osella, and Minardi was powered by a Motori Moderni V6.
The 1988 Formula One season was again dominated by turbocharged engines limited to 2.5 bar and Honda with its RA168E turbo V6 producing 685 hp (511 kW) at 12500 rpm in qualification, this time with McLaren drivers Ayrton Senna and Alain Prost winning all the grands prix except one won by Ferrari with its 033E V6. Just behind, Ford introduced its DFR 3.5 L V8 producing 585 hp (436 kW) at 11000 rpm for Benetton, and the Megatron BMW M12/13 was still powering Arrows ahead of the Lotus-Honda. Judd introduced its CV 3.5 L V8 for March, Williams and Ligier, and the rest of the grid was mainly using previous year's Ford Cosworth DFZ except Zakspeed and the Alfa-Romeo for Osella.
1989–1994
A 1990 W12 3.5 Formula One engine from the Life F1 car Turbochargers were banned from the 1989 Formula One season, leaving only a naturally aspirated 3.5 L formula. Honda was still dominant with their RA109E 72° V10 giving 675 hp (503 kW) at 13000 rpm on McLaren cars, enabling Prost to win the championship in front of his team-mate Senna. Behind were the Renault RS01 powered Williams, a 67° V10 giving 650 hp (485 kW) at 14300 rpm. Ferrari with its 035/5 65° V12 giving 660 hp (492 kW) at 13,000 rpm. Behind, the grid was powered mainly by Ford Cosworth DFR V8 giving 595 hp (444 kW) at 10,750 rpm except for a few 600 hp (450 kW) Judd CV V8 in Lotus, Brabham and EuroBrun cars, and two oddballs: the Lamborghini 3512 80° V12 powering Lola and the Yamaha OX88 75° V8 in Zakspeed cars. Ford started to try its new design, the 75° V8 HBA 1 with Benetton.
The 1990 Formula One season was again dominated by Honda in McLarens with the 690 hp (515 kW) at 13000 rpm RA100E powering Ayrton Senna and Gerhard Berger ahead of the 680 hp (507 kW) at 12750 rpm Ferrari Tipo 036 of Alain Prost and Nigel Mansell. Behind them the Ford HBA4 for Benetton and Renault RS2 for Williams with 660 hp (492 kW) at 12,800 rpm were leading the pack powered by Ford DFR and Judd CV engines. The exceptions were the better Lamborghini 3512 in Lola and Lotus, and the new Judd EV 76° V8 giving 640 hp (477 kW) at 12,500 rpm in Leyton House and Brabham cars. The two new contenders were the Life which built for themselves an F35 W12 with three four cylinders banks at 60°, and Subaru giving Coloni a 1235 flat 12 from Motori Moderni
Honda was still leading the 1991 Formula One season in Senna's McLaren with a 710 hp (529 kW) at 13,000 rpm 60° V12 RA121E, just ahead of the Renault RS3 powered Williams benefiting from 700 hp (520 kW) at 12,500 rpm. Ferrari was behind with its Tipo 037, a new 65° V12 giving 710 hp (529 kW) at 13,800 rpm also powering Minardi, just ahead the Ford HBA4/5/6 in Benetton and Jordan cars. Behind, Tyrrell was using the previous Honda RA109E, Judd introduced its new GV with Dallara leaving the previous EV to Lotus, Yamaha were giving its 660 hp (492 kW) OX99 70° V12 to Brabham, Lamborghini engines were used by Modena and Ligier. Ilmor introduced its LH10, a 680 hp (507 kW) at 13000 rpm V10 which eventually became the Mercedes with Leyton House and Porsche sourced a little successful 3512 V12 to Footwork Arrows; the rest of the field was Ford DFR powered.
By the end of the 1994 season, Ferrari's 043 was putting out 820 hp (611 kW) at 15,800 rpm.[6]
Turbolar bilindiği gibi spora ilk defa girmiyor.
Aslında yeni gelecek turbolarla, ilk turboları karşılaştırmak biraz gereksiz olur, çünkü Formula 1’e gelen ilk turbolar aslında birer canavardı! Bende sizler için turbo motorlar için Formula 1 hikayesinin nasıl başladığını araştırdım.
Yazımıza başlamadan önce turbonun nasıl çalıştığını ufak bir şekilde anlatalım.
"Basınçlı hava, motora yollanır ve bu da yanma için gerekli olan oksijen miktarını arttırır. Böylece motorlar, atmosferik basınçlı denk ünitelerin asla üretemeyeceği güçlere ulaşır."
İlk önce Formula 1'e turbonun nasıl getirildiğinden bahsedelim.
< Resime gitmek için tıklayın >
< Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın >
70'li yıllara Cosworth'ün DFV V8 motoru egemenlik kurmuştu.
Tek istisnalar; Ferrari ve Alfa Romeo'nun yatık 12'leriyle Jacques Laffite'nin 1977'de Ligier'in JS7'siyle İsveç Grand Prix'sini kazanmasını sağlayan muhteşem sesli Matra V12'ydi.
1975 senesine geldiğimizde Niki Lauda'nın pilotluğunda Ferrari, Cosworth'ün 7 yıl arka arkaya kazandığı şampiyonluk zincirini kırdı. Herkes Cosworth'ün sonunun geldiğini düşünmeye başlamıştı. Ortada ise 2 seçenekli bir formül vardı.
Takımlar ya 3 litrelik doğal emişli motorları kullanacaktı ya da düşük kapasiteli 1.5 litrelik turboşarjlı motorları...
2. seçenekte turboşarjlı motoru kimse denememişti.
Ama "Bernard Dudot" bu konuda eğitim almak için ABD'ye gönderildi Renault tarafından ve daha sonra Renault'un Le Mans'da kullandığı F2 motorun turboşarjlı versiyonu üzerinde çalıştı.
Renault gizlilik içinde çalışmalarını sürdürürken Cosworth'ü tasarlayan Duckworth; turboları fazlasıyla hafife alıyordu ve şöyle diyordu:
"Onlar, motor üretemeyen insanlar için." (Benim sıklıkla alıntıladığım bir sözdür
1.5 litrelik Renault V6 turbo, ilk olarak 1977 İngiltere Grand Prix'sinde boy gösterdi;
< Resime gitmek için tıklayın >
direksiyonda Jean-Pierre Jabouille vardı. İlk önce onu kimse ciddiye almadı. Sayısız arıza ve problem yaşandı; motor adeta alay konusu oldu.
Hatta araca "sarı çaydanlık" lakabı takılmıştı.
< Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın >
(Renault-Gordini V6 1.5 L turbocharged engine)
Güzel bir kitap :http://books.google.com.tr/books?id=646PVGF2Bd8C&pg=PA50&hl=tr&source=gbs_toc_r&cad=4#v=onepage&q&f=false
(Alpine & Renault: The Development of the Revolutionary Turbo F1 Car 1968-1979)
Ama çalıştığı zaman gücünü herkes görebiliyordu. Kendini kanıtlama amacında tek eksikse galibiyetti. Turbo motorlarının ilk galibiyeti 1979 Fransa GP'sinde Jabouille ile gelmişti. Artık herkes için alarm sinyalleri çalmaya başlamıştı.
İşin bir garip tarafı da şudur ki turboyu bulan Renault treni kaçırdı ve 1983 sezonunda Brabham-BMW; Nelson Piquet ile turbonun ilk şampiyonluğunu aldı. Renault'tan Prost bütün bir sezonu önde götürmüş olmasına rağmen, Kyalami'deki son yarışta Piquet, Prost'u yakalayarak geçmişti.
< Resime gitmek için tıklayın >
< Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın >
< Resime gitmek için tıklayın >
(Race: about 3 bar at the end of the year: 740 bhp
Qualifications: about 3,2 bar at the end of the year: 800 bhp)
Turbo motorları başkalarından dinleyelim:
Derek Warwick:
"Gerçekten zor zamanlardı.. Otomobilleri kullanmak çok büyük bir fiziksel güç istiyordu ve motorlar çok ama çok güçlüydü.. Şu anda genç pilotların F1'e girince, hemen iyi pilotların 1 sn yakınında tur atabildiklerini görüyoruz. Turbo çağında ise tecrübeli bir pilota 5 sn yaklaşırsanız, şanslıydınız... Çünkü otomobiller daha önce kullandığınız hiç birşeye benzemiyordu.."
Brabham'ın eski şef tasarımcısı Gordon Murray:
"Turbo motorların gittikçe daha çok güç üreteceği çok açıktı, çünkü henüz geliştirme çalışmalarının başındaydı. Bizimde bir turbo motora ihtiyacımız vardı.."
Söz tekrar Warwick'te:
"Bazen motor atölyesine gittiğimde, sağda solda patlamış motorlar görüyordum. Bazı durumlarda motor çok ısınıyor, bazen de benzin doğru şekilde püskürtülemiyor yada turbo-şarj doğrudan patlıyordu. Otomobiller, tamamen dayanıksızdı."
"Lastiklerdeki temel sorun, motorun çok ama çok güçlü oluşuydu. 1986 Monza'da Brabham ile katıldığım sıralama turlarında, Paul Rosche[BMW'nin motor dahisi] büyük bir gururla 1350 beygire ulaştığımızı söylemişti. Üstünde 1350 beygir taşırken lastiklerin dayanmasını nasıl bekleyebilirdiniz ki ?"
(Race: about 3,6 bar Benetton and Arrows team : 850 bhp
Qualifications: maximum of 5,5 bar with Benetton cars : about 1300 bhp. 4,9 bar for the lay-down engine of the Brabha BT55)
Turbo motorların en büyük sorunlarından biride turbo gecikmesiydi.
"1982-83 sezonunda Toleman'da yarışırken, turbo gecikmesi çok ama çok büyük bir faktördü. Bahsettiğim turbo gecikmesi milisaniyelerle değil, kahrolası saniyelerle ölçülüyordu! "
Turbolar o kadar gelişmişti ki "Tek turluk mucize" adı takılan, sonradan da çok çabuk patladıkları için "el bombası" olarak da anılan ve cumartesi günleri bir yada iki tur için maksimum güç üreten sıralama motorları piyasaya çıkmıştı. Bu motorlar 1300 beygirin üstüne çıkabiliyorlardı. Ayrıca tek turluk sıralama lastikleri de piyasaya çıkmıştı. Gerçekten de bu lastikler tek tur dayanıyordu. Sıralama lastikleri ve maksimum turbo basıncıyla, sıralamada, yarıştan tur başında 5 saniye daha hızlı gidilebiliyordu.
< Resime gitmek için tıklayın >
Tabii bir süre sonra sıralama turlarına özgü olan yeni parçalar üretilmeye başlanmıştı.
Söz Murray'da:
"Hızdaki artışı karşılayabilmek için sadece sıralama turlarında kullanılmak üzere yedi ileri bir vites kutusu geliştirdim. Şanslıysak bu ünite 1 veya 2 tur dayanıyordu. Çünkü ne yaparsanız yapın, deformasyon sebebiyle miller sürekli eriyordu. Tabii her sıralama turlarından sonra bu kadar ekipmanı çöpe atmak, maliyetleri inanılmaz derecede arttırıyordu."
Nelson Piquet:
"Sıralama turlarında, elinden geldiği kadar iyi şekilde virajı döndükten sonra, otomobili düzeltip, kabaca yolun ortasına doğru yöneldiği anda gazı tabana yapıştırıyorduk. Bunu yapmanın özel bir tekniği yoktu. Herkes sadece pistte kalmaya çalışıyordu."
(bunlar öyle güçlü makinelerdi ki TC felan dinlemez dönemin alaşım tekniği dahilinde diferansiyel içindekileri misket parçaları haline getirebilecek muazzam güç üniteleri, viraj içerisinde gaz pedalına basmanın arkanızı önünüzle karıştıracak kadar dengesiz, yorucu makineler. GPL gibi oyunlarda geçmişin araçlarını direksiyon başında bile denerseniz hele ki böyle makineleri deneyebileceğiniz Mod'lara ulaşırsanız ne denmek istendiğini biraz hissedebilirsiniz. Kontrolü olağanca zor ancak gaz tepkileri muhteşem...)
< Resime gitmek için tıklayın >
Artan hızdan dolayı FISA(o zamanki FIA) rahatsız olmaya başlamıştı ve bazı kısıtlamalar getirmişti. Önce kullanılacak benzin miktarı azaltıldı, sonra maksimum turbo basıncına sınırlama getirildi.
Warwick:
"Hızları düşürmek zorundaydılar.. Yoksa yok olacaktık.. Hızlar öylesine arttı ki, işler tehlikeli olmaya başladı. İnsanlar ölmeye başladı; Villeneuve, Depailler.... Çok büyük kazalar yaşandı. Benzine sınırlama getirilmeseydi yarışlarda da 1000 beygiri bulacaktık."
1985'te benzin sınırlaması yüzünden San Marino Gp'sinden tam 5 otomobilin benzini bitti. Finişe ulaşanlarda ise benzin kalmamıştı. Bu yüzden yarışı kazanan Prost, yarıştan ihraç edilmişti.
Tüm benzin ve basınç sınırlamalarına rağmen, 1983'te limitsiz benzinle yarış şartlarında 600 beygir üreten motorlar, birkaç yıl içinde 220 litre benzin kısıtlamasına rağmen 900 beygire ulaşmıştı. Bu da gelişim hızının çılgınlığını gözler önüne seriyordu.
Sonunda 1987 yılında torbu-şarjlı motorlarla yarışmanın beraberinde getirdiği inanılmaz derecedeki maliyet, üreticiler ve diğerleri arasında uçurum oluşmasına neden olmuştu .FIA'da 1989'den itibaren sadece atmosferik basınçlı motorların yarışabileceğini açıklayınca, alev püskürten vahşi motorların devri son buldu.
Alıntıdır; Trf1 net'den Emir Kar arkadaşımıza ait düzenlemedir. link
1988, -turbo motorlu- Ferrari F1-87/88C
< Resime gitmek için tıklayın >
1989, -atmosferik motorlu- Ferrari 640
< Resime gitmek için tıklayın >
Galeri;
< Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın >
< Resime gitmek için tıklayın >
Videoyu izlemek için tıklayınız Videoyu izlemek için tıklayınız
Maksadımız geçmişin örnekleriyle neden Turbo kısmını biraz daha anlayabilmek belki. Bugün artık herşey daha farklı, şarja sadece performans'ı geliştirmek olarak bakılmıyor ancak nasıl bugüne gelindiğinin bilinmesini tavsiye ederim en azından sektörün meraklıları için. Konuya belki de diğer dallardan devam edebiliriz.
Mesela niçin turbolu bir Ferrari (F40) ?
Fikren geçmişte Turbo şarja pistler ve üst düzey performans gerekliliği koşullarında güç talebinin yüksek tutulmasıyla başvuruluyordu benim takip edemediğim dönem dahilinde edindiğim izlenim hep bu yönde oldu bulabilirsem sözler ile desteklemeye çalışırım. Sanırım bu zihniyeti yakın döneme kadar taşıyan sadece uzak doğulular oldu.
Bir istisna yaparak, geçilmesi düşünülen charge dönemine dair de bir kaç şey paylaşalım istedim.
< Resime gitmek için tıklayın >
2014 yılında gücü arttırılmış KERS sisteminin yanında 1,6 litre 90-degree direkt enjeksiyonlu V6 turbo (tek) motorlar kullanılmaya başlanacak.
Motor tedarikçisi PURE'un yayımladığı tasarım yukarıda ki gibidir.
Resimde; motor bloğu (gri), egzoz (kahverengi), turbo türbin (pembe), turbo kompresor (mavi), emme manifoldu (mavi), hava giriş kutusu (koyu gri), çift egzantrik mili (pembe-egzoz/mavi-emme) ve ön montaj plakası (yeşil) görünmektedir.
Bu motorun hacmi ve silindir sayısı daha az olduğundan fiziksel olarak şimdiki motorlardan daha küçüktür. Ancak krank mili ekseni şimdiki motorlardan hemen hemen 2 kat yüksekte olduğundan motorun yüksekliği pek değişmeyecek.
Ayrıca FIA 2014'de mevcutta ki 150kg yakıt harcamasını da azaltmak istiyor bu limiti 100L/hr'e çekmeyi düşünüyor.
Andy Cowell (Mercedes/Turbocharged tasarım şefi)
"Motorlar yüksek devirli. 10.500 devire çıkmadan maksimum yakıt akışı olmuyor ve maksimum devirler 15.000 rpm seviyesinde. Bunun yanında turbo beslemesine 6 boru girecek ve 15.000 devirde 6 silindirden tek bir egzoz çıkacak. Bu yüzden çok hoş bir ses olacağını düşünüyorum."
Karşıt görüşler ise;
Luca di Montezemolo (Ferrari)
"4 silindir Formula 1 için değildir. Cadde araçlarımız için böyle bir motor üretmeyeceğiz. Yarışların zirvesindeki bir seri için bu motorlar biraz acı."
"Neden V6 turbo motorlar olmasın? Katlanılabilirlikle ucuzu birbirine karıştırmamalıyız."
Norbert Haug (Mercedes)
"V8 dönemini ilerletmek daha iyi olabilirdi. V8'ler düşük harcamalı motorlar."
şeklindeydi ve en azından V4 (2013) fikrinin değiştirilerek V6 (2014) kabul edilmesini sağladılar.
----
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi guyverland -- 10 Ağustos 2012; 6:39:37 >