Bunlarda bazı filozofların felsefe hakkında ne düşündüklerine dair kestirme ifadeler Neleri bilmediğini bilmektir- Socrates Doğruyu bulma yolunda düşünsel idealist bir çalışmadır- Platon Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir- Karl Jasper İlkeler ya da ilk nedenler bilimidir -Aristotales Mutlu bir yaşam sağlamak için tutarlı eylemsel bir sistemdir -Epikuros Felsefe bir bilimdir ve felsefeyi kesin bir bilim yapmak için geometrik yöntemi metafiziğe uygulamak gerekir –Descartes Felsefe tanımıyla Tanrıyı bilmektir ve gerçek felsefeyle gerçek din özdeştir- St.Agustinos İnanılanların inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır-Pierre Abelard Felsefe duyumların bilgisidir -E. Condillac Deney ve gözleme dayanan bilimsel veriler üzerinde düşünmektir - F Bacon Felsefe genelleştirilmiş bir matematiktir -Spinoza İnsan zihninin mahiyetini incelemektir -D. Hume Felsefe eleştirel düşünmedir: Kişinin kendi düşüncesinin nasıl işlediğinin, kabul gören her şeyin, kişinin kendi düşüncesinin düşündüğü şeyleri nasıl şekillendirdiğinin farkına varmaya çalışmaktir.- Don Cupitt Felsefe deneyimlerin aydınlatılmasıdır Marie Ponty |
İmzanızdaki Dostoyevski'nin sözü güzelmiş. Yalnız bırakmayalım. "Her şeyden sonra, felsefe nesnelerin temeli değildir. Kendisini yansıtmakta olan insanın geç kalmış ve görece etkisiz bir aktivitesidir." George Santayana —Mektuplar 1:47 (Henry Ward Abbot, Berlin, 5 Şubat 1887) |
Felsefe yorulmaktır |
Felsefe, benim için düşünce üzerine düşünme eylemi. Self-reflektif düşünce yani. Herhangi bir şey düşünüyorsun. Bu düşüncende çoğu zaman olduğu gibi öğrenilmiş bir düşünce. Mesela “eğitimsiz bir insan hayatta başarılı olamaz” gibi klişe bir cümle olsun. Bunu içselleştirmişsin, üzerinde hiç düşünmüyorsun. Burada felsefe yok, önyargı var. Düşünce üzerinde düşünme pratiği (alışkanlığı) geliştirmeye başladığında felsefeye merhaba demiş oluyorsun. Bu alışkanlığın gelişmesi de diğer bütün alışkanlıklar gibi ezber bozmayı ve yeni bir düşünme modalitesine geçmeyi gerektiriyor. Ama burada insanlarda bir direnç noktası var. “Apaçık doğru olan bir şey sandığı düşünceyi (doxa) neden bir daha düşünüp kendimi yorayım. Bu işin sonu deliliğe gider” gibi bir direnç sergileniyor. Düşünce üzerine düşünmenin delilik olmadığını, zaman kaybı olmadığını ya da olsa bile sonunda daha verimli, üretken bir düşünce yapısına ulaşarak harcadığı zamanın karşılığını alabileceğine ikna etmen gerekiyor. “Eğitimsiz bir insan hayatta başarılı olamaz” cümlesine dönelim. Önce eğitimin neliğini, niceliğini, neye yönelik eğitim olduğunu sorgulamak gerekiyor. Hayatta başarı ile ne anlaşılabileceği ayrı bir tartışma konusu olarak kendisini gösteriyor. Başarılı olmanın bedelini düşünmek, kültürel olarak belirlenmiş başarı kıstaslarını eleştirebilmek gerekiyor. Basit bir cümleden uzun uzun düşünme, okuma, soruşturma süreçlerine geçilebiliyor. Felsefe böyle bir şey. Ama doğa bilimlerinden farklı bir alanda ve tikelden tümele doğru giden yani kavramsal düzeyde düşünmek de gerekiyor. |
|
Olabilecek en genel şekilde düşünüldüğünde ve bir konunun temel kabulleri üzerine meta yapıldığında felsefe yapılmaya başlandığı söylenebilir. Esasında bir spekülasyon yığınından ve aksiyomlara dayanarak hareket etmekten ibarettir çünkü felsefenin inançları elle tutulur inançlar değildirler daha doğrusu yalnızca elle tutulur bilimsel inançların taksonomisini veya hayata dair kazanılmış görüşlerimizi düzenlemede işe yararlar. Bu sebeple felsefeyi daha doğrusu kayda değer felsefeyi metabilim olarak görüyorum. Her disiplin bir noktada felsefenin uzantısı ama disiplinlerin önermeleri ve modelleri doğanın kendisine dayanıyor ve doğayla mukayese edilerek onaylanmadıkları sürece bir anlam ifade etmiyorlar. Onaylanınca geçerli olan bilimsel literatür niteliği kazanıyorlar. Felsefenin inançları bu konuda batmakta ve keyfi - ahlâksal hale gelmektedir. Ahlâkın insan-kültür üretimi olmasından mütevellit ancak buna ters şekilde genel olarak felsefede ahlâka yüksek bir ontolojik statü bahşedilmesinden ötürü felsefe batmaktadır. Varlığın doğasında veya yapıtaşında ahlâkı bulamazsınız, bu yanlış ontolojik tutumdan süratle vazgeçilmeli aksi takdirde insanlık doğanın önüne geçer, insan merkezli inançlar bizi gerçekliğin algılarımızda çok çelişkili ve kompleks (ama bir yandan görmesi son derece basit) doğasını anlamaktan alıkoyar. Bu ifadem son kertede felsefenin bir yandan doğru söz (logos) haliyle doğru bir ahlâk ile karakterize olduğunu gösterir. Böylece felsefeyi daha iyi tanımlamak için neo - Herakleitosçu bir görüş ortaya koyuyor ve savunuyorum. |
Bu ifadem son kertede felsefenin bir yandan doğru söz (logos) haliyle doğru bir ahlâk ile karakterize olduğunu gösterir. Böylece felsefeyi daha iyi tanımlamak için neo - Herakleitosçu bir görüş ortaya koyuyor ve savunuyorum. Mesajınızın ilk kısmını anladım, son ifade ettiklerinizi anlamakta güçlük çektim. Biraz açabilir misiniz? Ne demek felsefenin "logos haliyle doğru bir ahlak ile karakterize olması" |
|
<p class="ql-align-justify">Yoksa ahlâk kripto vahşi doğamızı kontrol altında tutan ağırlıklı kültürel bir miktar da nörolojik bir kutup mu? Belki de. Evrimsel biyolojide bu söyleniyor.</p><p class="ql-align-justify"> </p><p class="ql-align-justify">Ahlakın ontolojik bir gerçeklik olarak kabul edilebilmesi için bir yaratıcı gerekli. Yaratıcı yoksa evrensel olarak geçerli ahlaki ilke de yok demektir. Bunda hemfikiriz sanırım.</p><p class="ql-align-justify"> </p><p class="ql-align-justify">Ahlak muhakkak kültürel bir şey, yanısıra evrimsel bir yönü de var ki o da: en azından primat ailesinin yüksek üyeleri arasında paylaşılan bir duygu olan empati duygusu/yetisinin üzerinde yükselmesi. Empati duygusunun varlığı artık tartışılmıyor, nörobilimsel bir gerçeklik olarak kabul ediliyor. Başkasını seyrediyorken onun hissettiği gibi hissedebiliyorum. O halde, başkası acı çekiyorsa ben de acı çekebilirim, başkası haz alıyorsa ben de haz alabilirim. Bu bilimsel gerçek filmleri, edebiyat eserlerini neden bu denli etkileyici bulduğumuzu açıklıyor. </p><p class="ql-align-justify"> </p><p class="ql-align-justify">Yalnız burada H.Arendt’in “kötülüğün sıradanlığı” mevzusunun açıklanması gerekiyor. Empati duygusu varsa nasıl Yahudi soykırımı mümkün olabildi? Sıradan insanlar nasıl nazilerin zulmüne seyirci kaldı ve hatta aktif olarak katıldı? Burada örnek alınan, yani öncelikle izlenen, benlik ideali haline gelen kişi ve kurumların da empatik bir süreçle değerlendirildiğini unutmamak lazım. İzlenen ve taklit edilen sadece zulüm gören değil aynı zamanda zulmeden ve bunu kendine hak olarak gören. Nasıl insanlar Putin ve benzeri liderlerin fanatiği olabiliyor. Bir kısmının empatik yetenekleri olmayabilir, anti sosyal davranışlar doğalarında mevcut olabilir. Bunlar başı çeken azınlık grup.Asıl çoğunluk ise bunları görerek empatik olarak etkilenenler. Antisosyal davranışları içselleştirmeseler bile kural olarak kabullenmekte rahat hissediyorlar. </p> |
|
|
Mantık yürütmek daha sofistike ve hesaplamalarla çalışan bir içgüdü akışı gibi, otonom sistemin biraz daha gelişmiş ve daha katmanlı hali; aynı zamanda duygulardan etkilenip duyguları da etkiliyor. Duygu basit ve ani bir içgüdüsel tepkiyse, mantık çok katmanlı ve sürekli kendisini güncelleyen, bilgi ağıyla işlem hacmi artan bir tepki. Aynı paranın iki farklı yüzü gibiler. En teknik - mantıksal yaklaşımın altında bile bir duygudurum yatar bu düşüncelerin ve yaklaşımın doğasını haliyle mantığın rotasını etkiler. En azından etkileyeceğini varsayabiliriz. Araştırmacıların aynı konuda farklı bakış açıları sahibi olması belki de budur. Kimisi daha fazlasına sahip olmaya ve iktidar türlerine odaklıyken kimisi basitçe bildiğiyle yetinmesine yol açacak ama yine de mantıklı bir halet-i ruhiyeye sahiptir. Mantık-duygu hep beraber daha fazlasını öğrenme boş yere değerli enerjini tüketme diyebilir. Mantık bazen duygusal (mesela kızgın) davran ki ortamda baskın ol ve sesin duyulsun der vs. Akademide insanlar duygularını gizlerler çünkü duygusal görünmek mesela böylesi "mantıklı" bir ortamda ciddi zayıflıktır. Taraflılık belirtisidir vs ama böyle altta peşin yargı veya önyargı yatıyorsa bu pekala mantıklı duygunun düzen takıntısının, mantıksal bir öznenin sağduyu histerisinin sonucu olabilir. Bu sebeple psikanaliz terminolojisine başvurmak da bir noktada oldukça riskli çünkü ego, ID ve süper ego terimleri fiziken tam elle tutulur olmadıkları gibi beynin kompleks fizyolojisinde kolayca overlap olabiliyorlar. Tabii bu kişisel görüşüm, katılmak zorunda değilsin. Bazı insanlar inanılmaz politik, hatiplik yeteneğiyle donanmış. Bazısı çok sinsi - iki yüzlü. Bazısı su katılmamış psikopat. Bunlara doğrudan kötü diyebiliriz tabii, ID'sel ya da ilkel benliksel her şeye içgüdülerin şeytanilik potansiyelinden ötürü kötü diyebileceğimiz gibi. Bu günlük yaşamda çok pratik bir hareket. Teoride ise beyin hakkında yeterince bilgi vermeyen karakteristik sınıflandırmadan öte bir şey değil. |
Mantıklı düşünce kendi başına bir değer ifade etmez. Onunla ne yapmaya çalıştığınız önemli. Bu da işin ahlaki boyutu. Hakikati aramak otantik bir eylemdir. Nihayetinde yapılabilecek en otantik eylem kendini bilmektir. Kendini bilmek diğerlerini de bilmeyi gerektiri zira ötekinin dolayımı üzerinden insan kendisini bilebilir. Bunun için yürütülen mantık değerlidir. Ama pratik ve bencil amaçlarla yürütülen mantık o denli hakikate hizmet etmeyebilir. Empati de hakikati anlayabilmek adına kullanılabilir ya da kötücül biçimde yönetilebilir. O halde mantık ve empati yeteneğini gözleyen, nereye doğru evrileceğine karar veren üst bir refleksiyon merci olması lazım. Yüksek bilinç denilen şey de bu sanırım. Bu merciye asla süper ego diyemeyiz, zira superego bilinçdışı, bencil ve kötücüldür çoğu zaman. Yüksek bilinç şaşırmaz diyemem, onunda elindeki harita ne kadar sağlıklıdır ona bakmak lazım. Yüksek bilincinde üstünde bir daha üst refleksiyon merci olması lazım. Belki bu kişiyi aşar ve başka birisinden alınması elzem olan supervizyon gereksinimi doğar. Bu işlerde ehil olanlar, otoriteler, tarih biliminde, siyaset ve felsefede bu tür yüksek bilince yaklaşmış insanlarla temas halinde olmak gerekir. Acımasız bir hakikat savunuculuğu…Gereksinim duyulan şey bu. Id, ego ve superego yerine Sokrates’in demonlarını, eleştirel düşünen tartışan benliğini ve tanrısal vicdanını koyabiliriz bir şey değişmez. Bunlar fonksiyonel yapılar, birebir topografik karşılıkları yok beyinde. Bir takım nöron bağlantıları, paternler halinde ateşlenip, sönüyorlar. İnsan zihnini anlamak için bir teoriye ihtiyaç var ve en iyi teorilerden birisi psikanaliz. Her yönüyle değil ama metapsikoloji bağlamında dile getirilenler ile çok değerli. |
Sonsuz düşünce, kavram(felsefi) üretmek ve her türlü acındırmaktan kaçmak. |
|
Felsefe anlamlandırma çabasıdır |
APA (Amerikan Felsefe Birliği), yöneticileri felsefenin temelde analitik, yorumlayıcı, normatif ve eleştirel yeteneklerin geliştirilmesi ve kullanılması meselesi olduğunu kabul etmeye çağırır. Diğer akademik disiplinlerin çoğundan daha az içeriğe ve tekniğe özgüdür. Felsefede eğitimin temel amacı, öncelikle bilgi vermek değildir ve olmamalıdır. Daha ziyade, öğrencilerin çeşitli türden son derece zor entelektüel sorunları anlamalarına, bu sorunlarla ilgili metinleri yorumlamalarına, bunlarda bulunan argümanları analiz etmelerine ve eleştirmelerine ve kendilerini açıklığa kavuşturacak ve bunları ileriye taşıyacak şekilde ifade etmelerine yardımcı olmaktır.
Çoğu basitçe, tüm bunları anlamlandırmakla ilgili… Kendimizi seçmediğimiz bir dünyada buluyoruz. Dünyada ve yaşadığımız hayatlarda onu yorumlamanın ve anlam bulmanın her türlü olası yolu vardır. Dolayısıyla felsefe, içinde bulduğumuz bu durumu anlamlandırmakla ilgilidir. " Clare Carlisle
Çevremizde neler olup bittiğini, bu gerçekliğe katkımızın ne olduğunu ve olup bitenin üzerimizdeki etkisini daha iyi anlamak için gerçekliğin doğası ve içindeki yerimiz hakkında temel bir düşünme biçimidir. " ~ Barry Smith
Felsefe, dünya hakkında düşünme şeklimizi oluşturan en derin kavramlar, yani düşünce yapıları üzerinde bir düşünme sürecidir. Yani, akıl, nedensellik, madde, mekan, zaman, zihin, bilinç, özgür irade gibi kavramlar, tüm bu büyük soyut kelimeler ilgili konuları oluşturuyorlar ve insanlar iki bin beş yüz yıldır onlar hakkında düşünüyor ve sanırım eğer türümüz devam edecekse iki bin beş yüz yıl daha bunları düşünmeye devam edecekler. " ~ Simon Blackburn
Felsefe, bizi derinden ilgilendiren ve özel bir yanıtlama şekli olmayan bir dizi soruya verdiğimiz isimdir. Açığa çıkardıkları kategoriler, onlara cevap vermek için deneylerin yapılmasını engelleyen kategorilerdir, bu yüzden onları elimizdeki kanıtları gözden geçirerek cevaplamaya çalışmak için bir miktar geri çekiliyoruz. " ~ Paul Snowdon
Felsefe, var olan en zor sorunlar hakkında çok düşünmektir. Ve bilim adamlarının da bunu yaptığını düşünebilirsiniz, ancak daha fazla deneysel kanıt elde ederek çözülemeyen belirli bir tür soru kategorisi vardır. Bunlara yaklaşım önyargıların ve faraziyelerin çözülmesini gerektirir: Düşüncemizin sahip olduğumuzun farkında bile olmadığımız fikirlerle yönlendirildiğini anlamak. İşte felsefe budur. " David Papineau
Felsefe, yüzde 99 oranında ilgilendiğiniz herhangi bir şey hakkında eleştirel düşünme eylemiyle ilgilidir." ~ Richard Bradley
Felsefenin tek bir şey olduğunu sanmıyorum, ancak sanırım genel olarak çoğu insanın hafife aldığı şeyler hakkında eleştirel ve düşünceli olmayı içeriyor. " ~ Allen Buchanan
Sonuçta felsefe nedir? Neyin doğru neyin yanlış olduğu üzerine düşünmenin bir yolu değilse de, hakikatle ilişkimiz hakkında düşünmektir. Hakikatle olan bu ilişki göz önüne alındığında nasıl davranmamız gerekir? Michel Foucault The Masked Philosopher, Le Monde, April 6-7, 1980
Kişinin ne tür bir felsefe seçeceği, bu nedenle, kişinin ne tür bir insan olduğuna bağlıdır; çünkü felsefi bir sistem, dilediğimiz gibi reddedebileceğimiz veya kabul edebileceğimiz cansız bir mobilya parçası değildir; daha çok, onu tutan kişinin ruhu tarafından canlandırılan bir şeydir. J.G. Fichte. "Bilgi Bilimine İlk Giriş." (tr. Heath ve Lachs.) Gesamtausgabe I, 434