DonanımHaber Mini sürüm 2 Ocak 2026 tarihi itibariyle kullanımdan kalkacaktır. Bunun yerine daha hızlı bir deneyim için DH Android veya DH iOS uygulamalarını kullanabilirsiniz.
Bir yandan Elon Musk'ın Starlink'i alçak Dünya yörüngesindeki uydu ağını büyütürken, diğer yandan rakip girişimler kendi uydularını göndermeye başlıyor. Dünya'nın etrafına kurulan ve her geçen gün büyüyen bu dev uydu ağı, bir yandan kablosuz ve kesintisiz küresel internetin yolunu döşüyor belki ama diğer yandan da alçak Dünya yörüngesini her geçen gün daha kalabalık, daha "kirli" hâle getiriyor. Starlink gibi şirketler, bu uydu ağlarının gelişmiş otomasyon, sürekli manevra kabiliyeti ve çarpışma önleme algoritmaları sayesinde güvenli bir şekilde yönetilebildiğini öne sürüyor olsa da Princeton Üniversitesi’nden Sarah Thiele ve çalışma arkadaşlarının yayımladığı yeni bir araştırma, bu iyimser tabloya ciddi bir itiraz getiriyor. Araştırmacılar, mevcut uydu ekosistemini tek bir darbede çökmeye hazır bir iskambil evine benzetiyor.
Araştırmanın temel dayanağı oldukça çarpıcı sayılara dayanıyor. Alçak Dünya yörüngesindeki tüm uydular hesaba katıldığında, iki uydunun birbirine 1 kilometreden daha fazla yaklaştığı “yakın geçişler” ortalama her 22 saniyede bir yaşanıyor. Sadece Starlink uydularına bakıldığında bile bu tür bir yakınlaşma yaklaşık her 11 dakikada bir gerçekleşiyor. Starlink filosundaki her bir uydu, çarpışma riskinden kaçınmak için yılda ortalama 41 kez manevra yapmak zorunda kalıyor. İlk bakışta bu, sorunsuz çalışan, iyi mühendislik ürünü bir sistem gibi görünebilir. Ancak mühendislik dünyasında asıl sorunlar genellikle nadir görülen ama etkisi çok büyük olan uç durumlarda ortaya çıkıyor.
Şiddetli Bir Güneş Fırtınası, Dünya'ya Uzayın Kapılarını Kapatabilir
Araştırmaya göre bu uç durumların en tehlikelilerinden biri güneş fırtınaları. Güneş fırtınaları uyduları iki temel şekilde etkiliyor. İlk olarak, Dünya atmosferinin üst katmanlarını ısıtarak atmosferik sürtünmeyi artırıyorlar. Bu da uyduların yörüngelerinde beklenmedik sapmalara, konum belirsizliğine ve daha fazla yakıt harcamalarına yol açıyor. Örneğin Mayıs 2024’te yaşanan Gannon Fırtınası sırasında, alçak Dünya yörüngesindeki uyduların yarısından fazlası yalnızca konumlarını koruyabilmek ve çarpışmadan kaçınabilmek için ek manevralar yapmak zorunda kalmıştı.
İkinci etki ise çok daha yıkıcı olabilir. Güçlü güneş fırtınaları, uyduların haberleşme ve navigasyon sistemlerini doğrudan devre dışı bırakma potansiyeline sahip. Bu tür bir senaryoda uydu, yaklaşan bir tehlikeyi algılasa bile kaçınma manevrası yapamaz hâle gelebilir. Artan sürtünme, konum belirsizliği ve kontrol kaybı bir araya geldiğinde ise zincirleme çarpışmaların önü açılıyor. Bu da akıllara Kessler Sendromu olarak bilinen senaryoyu getiriyor.
Donald J. Kessler ve Burton Cour-Palais’in 1978’de NASA bünyesinde yürüttükleri çalışmalara dayanan Kessler Sendromu, yörüngede oluşan her yeni çarpışmanın daha fazla enkaz üreterek sonraki çarpışmaların önünü açtığı bir senaryoyu tanımlıyor. Yani yörüngede oluşan yoğun enkaz bulutlarının, yeni fırlatılan her aracı kaçınılmaz olarak yok ettiği ve uzayı onlarca yıl boyunca kullanılamaz hâle getirdiği felaket senaryosunu. Araştırmacılar, Kessler Sendromu’nun daha uzun vadeli bir sonuç olduğuna dikkat çekerek daha acil bir tehlikeyi ölçmek için yeni bir kavram ortaya koyuyor: Çarpışma Saati (CRASH Clock). Nükleer felaket ihtimaline vurgu yapan Kıyamet Saati'ni andıran Çarpışma Saati, alçak Dünya yörüngesinde bir çarpışmanın gerçekleşme ve ciddi hasar oluşturma ihtimaline işaret ediyor.
Bu metrik, uydu operatörlerinin kaçınma manevraları için komut gönderemediği bir durumda, ilk büyük ve yıkıcı çarpışmanın ne kadar sürede yaşanacağını hesaplamayı amaçlıyor. Araştırmaya göre 2018'de bu süre yaklaşık 218 gündü. Haziran 2025'e geldiğimizde ise bu süre yalnızca 2,8 güne kadar düştü. Fırlatılan her uyduyla beraber Çarpışma Saati'ndeki süre daha da azalıyor. Bugün geldiğimiz noktada, kontrol kaybının sadece 24 saat sürmesi hâlinde bile, yıkıcı bir çarpışma yaşanma ihtimalinin yüzde 30’a ulaşmış durumda. Ve böyle bir çarpışma, Kessler Sendromu’nun tetikleyicisi olabilir.
1859'daki Meşhur Güneş Fırtınası, Önümüzde Çarpıcı Bir Örnek Olarak Duruyor
Sorunun bir diğer boyutu ise güneş fırtınalarının öngörülemezliği. Bu tür olaylar genellikle en fazla bir-iki gün önceden tahmin edilebiliyor; dahası, gerçekleştiğinde yapılabilecekler oldukça sınırlı. Oysa araştırmacılara göre, böylesine dinamik bir yörünge ortamında güvenliğin sağlanabilmesi için sürekli, gerçek zamanlı kontrol şart. Bu kontrol zinciri koptuğunda, sistemi ayakta tutan iskambil kâğıtları çok hızlı bir şekilde dağılabilir.
Sarah Thiele ve ekibi tarafından dikkat çekilen bu felaket senaryosu sadece teorik tehlikelere dayanmıyor. Geçmişte, bu boyutta güneş patlamalarının yaşandığı biliniyor. 2024’teki Gannon Fırtınası, son on yılların en güçlü güneş olaylarından biriydi. Ancak tarih, çok daha yıkıcı bir örnek sunuyor: 1859’daki Carrington Olayı. Araştırmacılar, bugün benzer şiddette bir güneş fırtınası yaşanması hâlinde uyduların kontrolünü üç günden çok daha uzun bir süre kaybedebileceğimizi belirtiyor. Bu da insanlığın uzaya erişimini belki de on yıllar boyunca tamamen kaybetmesi anlamına gelebilir.
Alçak Dünya yörüngesindeki uydu ağlarının sunacağı teknik imkânlarla, uzun vadeli riskler arasında hassas bir denge bulunuyor. Araştırmacılar, bu dengenin ancak risklerin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesiyle kurulabileceğini savunuyor. Tek bir güçlü güneş fırtınasının insanlığı nesiller boyunca Dünya’ya mahkûm etme ihtimali varken, bu riskleri görmezden gelmek pek de akılcı görünmüyor. Bu çalışma, tam da bu yüzden dikkate alınmayı hak ediyor.
Araştırmanın temel dayanağı oldukça çarpıcı sayılara dayanıyor. Alçak Dünya yörüngesindeki tüm uydular hesaba katıldığında, iki uydunun birbirine 1 kilometreden daha fazla yaklaştığı “yakın geçişler” ortalama her 22 saniyede bir yaşanıyor. Sadece Starlink uydularına bakıldığında bile bu tür bir yakınlaşma yaklaşık her 11 dakikada bir gerçekleşiyor. Starlink filosundaki her bir uydu, çarpışma riskinden kaçınmak için yılda ortalama 41 kez manevra yapmak zorunda kalıyor. İlk bakışta bu, sorunsuz çalışan, iyi mühendislik ürünü bir sistem gibi görünebilir. Ancak mühendislik dünyasında asıl sorunlar genellikle nadir görülen ama etkisi çok büyük olan uç durumlarda ortaya çıkıyor.
Şiddetli Bir Güneş Fırtınası, Dünya'ya Uzayın Kapılarını Kapatabilir
Araştırmaya göre bu uç durumların en tehlikelilerinden biri güneş fırtınaları. Güneş fırtınaları uyduları iki temel şekilde etkiliyor. İlk olarak, Dünya atmosferinin üst katmanlarını ısıtarak atmosferik sürtünmeyi artırıyorlar. Bu da uyduların yörüngelerinde beklenmedik sapmalara, konum belirsizliğine ve daha fazla yakıt harcamalarına yol açıyor. Örneğin Mayıs 2024’te yaşanan Gannon Fırtınası sırasında, alçak Dünya yörüngesindeki uyduların yarısından fazlası yalnızca konumlarını koruyabilmek ve çarpışmadan kaçınabilmek için ek manevralar yapmak zorunda kalmıştı.
İkinci etki ise çok daha yıkıcı olabilir. Güçlü güneş fırtınaları, uyduların haberleşme ve navigasyon sistemlerini doğrudan devre dışı bırakma potansiyeline sahip. Bu tür bir senaryoda uydu, yaklaşan bir tehlikeyi algılasa bile kaçınma manevrası yapamaz hâle gelebilir. Artan sürtünme, konum belirsizliği ve kontrol kaybı bir araya geldiğinde ise zincirleme çarpışmaların önü açılıyor. Bu da akıllara Kessler Sendromu olarak bilinen senaryoyu getiriyor.
Donald J. Kessler ve Burton Cour-Palais’in 1978’de NASA bünyesinde yürüttükleri çalışmalara dayanan Kessler Sendromu, yörüngede oluşan her yeni çarpışmanın daha fazla enkaz üreterek sonraki çarpışmaların önünü açtığı bir senaryoyu tanımlıyor. Yani yörüngede oluşan yoğun enkaz bulutlarının, yeni fırlatılan her aracı kaçınılmaz olarak yok ettiği ve uzayı onlarca yıl boyunca kullanılamaz hâle getirdiği felaket senaryosunu. Araştırmacılar, Kessler Sendromu’nun daha uzun vadeli bir sonuç olduğuna dikkat çekerek daha acil bir tehlikeyi ölçmek için yeni bir kavram ortaya koyuyor: Çarpışma Saati (CRASH Clock). Nükleer felaket ihtimaline vurgu yapan Kıyamet Saati'ni andıran Çarpışma Saati, alçak Dünya yörüngesinde bir çarpışmanın gerçekleşme ve ciddi hasar oluşturma ihtimaline işaret ediyor.
Ayrıca Bkz.Komplo teorilerine konu olan 3I/ATLAS, bu hafta Dünya'nın yakınından geçecek
1859'daki Meşhur Güneş Fırtınası, Önümüzde Çarpıcı Bir Örnek Olarak Duruyor
Sorunun bir diğer boyutu ise güneş fırtınalarının öngörülemezliği. Bu tür olaylar genellikle en fazla bir-iki gün önceden tahmin edilebiliyor; dahası, gerçekleştiğinde yapılabilecekler oldukça sınırlı. Oysa araştırmacılara göre, böylesine dinamik bir yörünge ortamında güvenliğin sağlanabilmesi için sürekli, gerçek zamanlı kontrol şart. Bu kontrol zinciri koptuğunda, sistemi ayakta tutan iskambil kâğıtları çok hızlı bir şekilde dağılabilir.
Sarah Thiele ve ekibi tarafından dikkat çekilen bu felaket senaryosu sadece teorik tehlikelere dayanmıyor. Geçmişte, bu boyutta güneş patlamalarının yaşandığı biliniyor. 2024’teki Gannon Fırtınası, son on yılların en güçlü güneş olaylarından biriydi. Ancak tarih, çok daha yıkıcı bir örnek sunuyor: 1859’daki Carrington Olayı. Araştırmacılar, bugün benzer şiddette bir güneş fırtınası yaşanması hâlinde uyduların kontrolünü üç günden çok daha uzun bir süre kaybedebileceğimizi belirtiyor. Bu da insanlığın uzaya erişimini belki de on yıllar boyunca tamamen kaybetmesi anlamına gelebilir.
Alçak Dünya yörüngesindeki uydu ağlarının sunacağı teknik imkânlarla, uzun vadeli riskler arasında hassas bir denge bulunuyor. Araştırmacılar, bu dengenin ancak risklerin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesiyle kurulabileceğini savunuyor. Tek bir güçlü güneş fırtınasının insanlığı nesiller boyunca Dünya’ya mahkûm etme ihtimali varken, bu riskleri görmezden gelmek pek de akılcı görünmüyor. Bu çalışma, tam da bu yüzden dikkate alınmayı hak ediyor.
Kaynak:https://phys.org/news/2025-12-days-disaster-earth-orbit.html
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.
Haberi Portalda Gör