Merhaba. Arkadaşlar eşimin emektar Samsung 3" ekranlı XX30i android telefonu yaşam döngüsünü tamamladı. Yeni bir telefon için arayıştayım. Tüm kullanımı ufaktan internet, instagram ve bolca konuşma. Bir de çocuk kamerayla çok çekim yapar, o da idare eder olsun. Epeyi araştırdım, iki cihaza kadar indim seçeneklerde. İki ürün de 650 tl gibi bulunuyor piyasada. Satınalma kararını vermeden önce fikir almak istedim tecrübeli arkadaşlardan. Hem model, hem de nereden alacağım konusunda. Cep telefonu piyasası pek güven veren bir piyasa değil. Telefonun yanında, satan ve garantisini veren yerler de çok önemli malumunuz. 1. Asus Zenfone 2 Laser http://www.akakce.com/cep-telefonu/en-ucuz-asus-zenfone-2-laser-ze500kl-fiyati,5618299.html 2. Lenovo Vibe K5 http://www.akakce.com/cep-telefonu/en-ucuz-lenovo-vibe-k5-fiyati,7236588.html Bi el atarsanız bugün geçeyim istiyorum siparişi arkadaşlar. |
< Resime gitmek için tıklayın > Günaydın. PClabs çok güzel bir inceleme yapmış konu hakkında. Güncel oyunlar olsun, sentetik testler olsun bol miktarda düşük ve yüksek ayar kapışma ( "bench" diyelim havamız olsun ![]() Önyargıları ve fanatizmi bir kenara bırakıp okumanız önerilir. Getirisi cebinize USD ve TL geri dönüşleri şeklinde olacaktır. Link burada TIKLA http://www.pclabs.com.tr/2013/01/06/amd-ve-intel-oyun-sistemlerinde-islemci-faktoru/1/ Not: Konuyu bilinçli olarak Ekran Kartı bölümüne açtım. Zira bu bölümde bilgi kirliliği ve fanatizmin puslu bulutları altında, mavi gökyüzüne herkes hasret. Özeti ise
|
Bu incelemewww.oyun90.net adresli bloğumdan alıntıdır. Oyun Nintendo GameCube exclusive olduğu için bilgisayarınızda emülatör vasıtası ile oynayabilirsiniz. DH de emulatör konuları yasal nedenler dolayısıyla bazen sıkıntılı olabildiği için oyunun incelemesi burada, emulatör ve konfigürasyonu ile ilgili açıklamalar BURADA yapılmıştır. Elinizdeki herşeyi bir kenara bırakın. Arkanıza yaslanın. Gözlerinizi kapatın. Zihninizi kurtarın asılı duran günlük sorunlardan. Sakince odaklanın ve geçmişinize doğru bir kanal açın zihninizde. Sadece size söylediğim şeyi düşünün. En korku dolu anlarınızı. Zaten paranoid şizofren değilseniz hatırlayacağınız birkaç anı olacaktır. Bu anıların içinde bir oyun seansı olabilir mi? Bir oyun hayattaki en korku dolu anlarınız içinde yer alabilir mi? Eğer o oyun Resident Evil ise alabilir. Örnek vaka olarak kendimi verebilirim. Öyle kolay kolay korkan biri değilim. İnançlı ve bilgili bir insanım. Mantığımı aşamayan şeyler beni korkutmaz. O nedenle hayalet, peri, hortlak falan sallamam. Bırakın korkmayı ürktüğüm korku filmi bile yoktur. Gece olsun, gündüz olsun mezarlıklarda fink atarım. Buralı perili, burası hayaletli denilen yerler özellikle hoşuma gider. Zira sessiz ve sakin olurlar, kafa dinlerim. Gerçek manada surreal korkuyla tanışmam Residen Evil adındaki sanat eseriyle olmuştur desem abartı olmaz. 1996 yılında Capcom dünyada milyonlarca hayrana sahip olacak Resident Evil serisinin ilk halkasını piyasaya sürdü. “Survival Horror” oyun türüne benim gözümde “yemişim survive ını, ölsem da bitse şu ızdırap” alt türünü ekledi. ![]() I am the man who walks alone Teknik bakış 1996 yılında Capcom imzasıyla piyasaya giriş yapan Aksiyon – Macera türündeki oyunumuz içinde barındırdığı yoğun korku ve hayatta kalma öğeleri ile diğer oyunlardan sıyrılmayı ve zirveye oturmayı başardı. Hatta, başardı demek hafif kalır, zirveyi perçinledi. Bu oyun insanı korkunun görülmemiş yüzleri ile tanıştırıyor. Korkuyu iliklerinizde hissediyorsunuz, oyunu bırakmak istiyorsunuz. Daha fazla korkmak istemiyorsunuz. Fakat içinizdeki “sonra neler olacak acaba?” sorusu merakınızı daha da çok arttırıyor ve oyunu bırakamıyorsunuz. Sonuç; yıpranan sinir sistemi, titreyen eller, her gürültüde yerinden zıplayan bünye, kabuslar içinde uykusuz geceler. Resident Evil’daki asıl amaç sadece hayatta kalmaktır. Oynadığınız karaktere göre değişen ek görevler de mevcuttur. Oyunda bulmacalar çözülmeli ve bunun için de muhtelif nesneler bulunmalı ve doğru olarak kullanılmalıdır. Bulmacaları çözmek size ortamın açılmamış bölümlerine gitme imkanı verir, ilerledikçe senaryoya daha fazla vakıf olur, daha fazla korkar, daha fazla merak eder, benim gibi işemeli zıçmalı ayin yaparak ![]() Oyunumuzun en vurucu kısmı atmosfer. Sizi, ruhunuzun derinliklerini parçalayıp savuracak kadar, ellerinizin titremesini durduramayacağınız kadar, korkunun o soğuk hissini iliklerinizde hissedeceğiniz kadar, kendi kalp atışlarınızı rahatlıkla duyacağınız kadar, terli ellerinize yapışan gamepad i defalarca sağa sola savurtacak kadar korkutacak. Hiç abartmıyorum geceleri rüyalarınıza girecek, her kapı gıcırtısında ürpereksiniz. Hele ki benim gibi gece ve yalnız oynarsanız. Oyun eski kardeşim, grafiklerinden haber ver, boşuna almadık bu 3d kartları derseniz; Oyunumuz render edilmiş 2d arkaplanlar üzerine 3d karakterler ve sabit kamera açıları şeklinde açıklayabileceğim bir tarza sahip.1996 yılında çıkan ilk oyun zamanına göre başarılı idi ama, sizlerin biraz sonra açıklamasını yapacağım emulatör ile oynayacağınız “remake” versiyonu her karesinde fotografik gerçeklikte grafikler sunuyor. Aşağıdaki ss lerden de görebileceğiniz gibi 2002 yılında yapılan bu versiyon günümüz için bile harika grafiklere sahip. Bunda mükemmel tasarlanmış 2d arkaplanların rolü büyük.Ek olarak emülatörümüzün getirdiği ek grafik takviyeleri ile iyice kendini aşıyor oyunumuz. Sesler ve müzikler oyunun atmosferine mükemmel uyuyor. Genelde çalan hafif tınılı gerilimli müzik aksiyon anları yaklaştığında kesilip sizi ürperten bir bekleyişe sokuyor. Açılan her kapının gırcırtısı sinir sisteminizde onarılamaz yaralar açıyor. ( Ulan koca konakta bi tane gıcırdamayan kapı olmaz mı arkadaş ) Safe zone olarak tanımlayabileceğim kayıt odalarında çalan rahatlatıcı müzik beş dakika nefeslenirken sizi oyunun ileride sunacağı gerilimlere hazırlıyor. Zombilerin sesleri, silah sesleri, bilimum çevresel efektler son derece başarılı. Oyun esnasında birçok farklı silah kullanma imkanınız var. Tabanca, pompalı, magnum (dondurma olan değil), alev silahı, roketatar, hançer vb. Mermi sıkıntısını genellikle çekeceksiniz. İdareli kullanın. Oyunun kontrolleri biraz değişik gelebilir. Beş, bilemediniz on dakika içinde alışırsınız. Klasik, gamepad i nereye ittirirsen oraya gidersin şekli yerine 360 derecelik bir kontrol sistemi var. Alışınca çok kullanışlı. Oyunu kesinlikle bir gamepad ile oynamanızı tavsiye ediyorum. Aşağıda anlatacağım emulator tüm gamepad lere destek veriyor neredeyse. Ben usb dönüştürücü ile ps2 gamepad i kullandım. Oyunda iyileşmek için genelde bitkiler kullanacaksınız. Bu bitkileri çevrede dolaştıkça bulacak, kimini sağlık için, kimini antidot olarak kullanacaksınız. Bunları aynı veya farklı renklerde birleştirerek daha güçlü versiyonlarını yapacaksınız. Reçeteleri oyun içinde karşınıza çıkacak. Oyun sadece konağın ve çevrenin içerisine dağılmış şeritleri bulup bunları daktilolara koyarak kaydediliyor. Bu nedenle sınırlı sayıda ve lokasyonda kayıt imkanınız var. Kayıt odaları safe zone. Zombisiz, mahluksuz huzurlu yerler yani. Kafa dinlersiniz. Çok ihtiyaç duyacaksınız. :) Oyunu iki farklı karakterle oynayabiliyoruz. Chris Redfield ve Jill Valentine adlı karakterlerimiz Raccoon City Police Department’in özel kuvvetleri S.T.A.R.S. ( Special Tactics and Resque Squad ) Özel taktikler ve kurtarma servisinin üyeleri. Oyunun konusu ise üzerinde oldukça çalışılmış ve çok iyi işlenmiş. Raccoon Ormanında garip olaylar dönmektedir. Ormana giren insanlar ölmektedir veya kaybolmaktadır. Üstelik bulunan cesetler genellikle ısırılarak parçalanmışlar.. Ormanı araştırması için S.T.A.R.S. servisi Bravo takımını oluşturarak ormana yollar. Bravo takımı ormanda garip yaratıklar ve deneyler ile karşılaşır. Ama işler ters gider ve Bravo takımı ile S.T.A.R.S. arasındaki irtibat kopar. Bunun üzerine yeni bir takım olan Alpha takımı oluşturulur ve Bravo’yu bulması için Raccoon ormanlarına yollanır. Alpha takımı enkaz halindeki Bravo helikopterini bulur ve canavar köpeklerinin saldırısına uğrarlar. Takımın “hayatta kalan” üyeleri hızlıca yakındaki Spencer konağına sığınırlar. Alpha Takımından Chris veya Jill’den birisini seçtikten sonra seçtiğiniz karakterin senaryosuna göre oyuna başlıyorsunuz. **SPOILER** Çok geçmeden yürüyen ölümler, zombilerle karşılaşıyorsunuz ve yavaş yavaş konakta çevrilen dümenlerin farkına varıyorsunuz. Her şey Umbrella firmasının biyolojik gen deneylerin başının altından çıkıyor. Sonunda deney kontrolden çıktı ve bir virüs sayesinde ölüler canlanıp akılsız birer vahşi hayvana dönüştüler. **SPOILER** Artık Chris ve Jill’in tek bir amacı vardı. Hayatta kalmak. < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > And when I’m walking a dark road Karakterler Yukarıda bahsettiğim gibi oyunda Alpha takımından Chris veya Jill’den birini seçebiliyorsunuz. Bulmacalar, mekânlar ve senaryonun bir bölümü seçtiğiniz karaktere göre değişiyor. Oyunun akışı dışında karakterlerin özellikleri de oldukça farklı. Baştan söyleyeyim, Chris ile oynamak Jill’den çok daha zor. Jill hem easy mod, hem de daha prezentabl (memeleri falan var. ![]() Chris Redfield. Esas oğlan. Yaşı 25 Alpha takımından. Silah uzmanı ve karşı saldırılara dayanıklı. Oynanabilen karakter Jill Valentine. Güzel insan ![]() Yaşı 23 Alpha takımından. Mekanik alanda usta ve kilit kırmada yetenekli, sinirleri sağlam. Oynanabilen karakter Rebecca Chambers. Çitlembik. Yaşı 18 Bravo takımından. Kendisi sağlık uzmanı ve takıma yeni katıldığından acemi. Chris’in oynanabilen yan karakteri ve birçok kez hayat kurtarıcısı. Bary Burton. Babaaa. Yaşı 38 Alpha takımından Profesyonel bir asker ve silah uzmanı. 16 yıllık savaş eğitimi var. Jill’in oynanabilen yan karakteri. Tuhaf davranışları var. Albert Wesker. Yavşak. Yaşı 34. Alpha takımından. Alpha takımının lideri ve mükemmel bir asker. Geçmişi karanlık ve ????? At night or strolling through the park Remake Resident Evil, 2002’de Capcom tarafından Nintendo GameCube için yeniden hazırlanıp grafik özelliklerine göre uyarlanır. İçeriği de bilhassa bölüm tasarımlarında farkedildiği üzere kısmen değiştirilmiştir. Oyunun hikayesine ise temelde dokunulmamıştır. Gerçi önceden olduğu gibi prerender arka planlar kullanılmakta, fakat oyun emsalsiz ayrıntılara sahip bulunmaktadır. Grafikler oyunun bazı bölümlerinde adeta fotoğrafik gerçekliğe ulaşır. Harici yenilikler ise kayıp Trevor harfleri, Kenneth Sullivan video kasedi, Lisa Trevor isminde tekrar tekrar ortaya çıkan ek bir düşman, koşan öfkeli zombiler (Crimson Heads de denir, isimlerini kafalarının kızıl renginden alırlar), flash bang veya bıçak gibi yakın dövüş silahları, zombileri yakmak için benzin bidonu ve çakmak, mezarlık gibi yeni mekanlar, yeni kıyafetler, yeni ve daha çok bulmaca ile farklı yerlere dağıtılmış nesnelerdir. Tüm bunları farklı yollar ve 12 farklı son tamamlar. When the light begins to change Sonuç Alın, aşağıda verdiğim reçete ile oynayın, gerçek oyun, gerçek korku, gerçek sanat eseri ile tanışın. 40 km2 oyun alanı yaptık diye övünüp içine oyun koymayı unutan günümüz eblek oyun tasarımcılarına, sadece bir konağın içine tüm korku unsurlarını (köpekbalığı bilem var) sığdırarak kapak yapan dahi tasarımcıların önünde saygı ile eğilin. I sometimes feel a little strange Ps Emulasyon detayları için bloğumdan (www.oyun90.net ) yazının devamını okuyabilirsiniz. Kaynaklar: Wikipedia dan beslemeler, bilimum yerli ve yabancı oyun siteleri ve forumlardan esinlenmeler mevcuttur. |
Bu yazıwww.oyun90.net adresli bloğumdan alıntıdır. Diğer incelemelerim için bloğumu ziyaret edebilirsiniz. THE WITCHER 2 "Bir devam oyunu yapmak ne kadar zor olabilir ki?" diye başlamıştım Crysis 2 yazıma. "Bir devam oyunu, öncülünü ne kadar öteye taşıyabilir ki?" diyerek de "The Witcher 2 Assassins of Kings" yazımıza başlıyoruz. Son birkaç yılın "Dragon Age Origins" le birlikte açık ara en iyi rpg si Witcher, ikinci oyunuyla bilgisayarlarımıza konuk oluyor. ( Hep kullanmak istemişimdir bu "konuk olma" klişesini hehe. Ne konuğuysa artık, parasını bastık aldık.) İlk oyunun incelemesini BURADAN okuyabilirsiniz. İlk oyunun başarısının ve soru işaretleriyle dolu finalinin ardından, ikinci oyunun gelmesini herkes bekliyordu. Yapımcı firmamız CD Project Red ikinci oyunun uzun hazırlık dönemi boyunca tüm gelişmeleri oyunseverlerle paylaşarak, sürekli demolar, ekran görüntüleri, gelişim süreci videoları ("development stage" daha seksi bir tanım sanki ) yayınlayarak oyuna olan ilgiyi hep sıcak, beklentiyi de hep yüksek tuttu. Büyük beklentileri tatmin etmenin imkansıza yakın zorluğundan (Hayat dersi 1. hayalinizdeki aşkın reel dünyada karşılığı yoktur, zira dünyada yaşayanlar ve yaşananlar gerçektir, bu nedenle hayallerinizle örtüşmezler.), sonucunda doğabilecek hayakırıklarının kendilerine duyulan sevgiyi nefrete çevirebileceği ihtimalinden korkmadılar. Sevgi demişken irdeleyelim biraz. CD Projekt Red (bundan sonra CDR) Polonyalı ufak bir stüdyo. İsimsiz, pek bir maddi güçleri olmayan (ilk oyunun dağıtımcısı Atari bunları bırakınca oyunun konsol versiyonu projesini maddi imkansızlıklar yüzünden iptal etmişlerdi), ama gerçekten becerikli, yetenekli insanlardan oluşan bir grup. İlk oyunun başarısından sonra bilimum yapımcı, dağıtımcı vb destekleri ardlarına alabildiler, daha büyük projelere girişebildiler. TW 2 de bu projelerden en önemlisi. Ek olarak oyunun gelişim sürecindeki paylaşımları sıcak ve samimiydi. Marketing kaygısından uzak bu paylaşımlar hem oyun için beklentilerimizi arttırmış, hem de CDR a sempati duymamızı (Hayat dersi 2. "Samimi ol, canımı ye" tarzı eylemler Türk insanının kalbinde size kocaman bir yer açar) sağlamıştı. Ve en nihayetinde oyunumuz elimizde. Öncelikle oyunun farklı versiyonları var. Collector's Edition, Digital Premium Edition, Zamunda.net Edition (hayvansın yazar) vb. Detaylarınıhttp://www.en.thewitcher.com/ adresinden "buy" linkine tıkladığınızda öğrenebilirsiniz. CE de büst, zar, kart falan çıkıyor ki, hoş. Gog.com dan alacağınız versiyon da bolca extra içeriyor ve kopya koruması yok. Tavsiyem gog.com dan almanız. Oyun hakkında notlar şeklinde bilgilendirmeler yapacağım, sonrasında ihtiyaç durumunda bir guide hazırlayabilirim. Zira oyun hadcore bir rpg ve gerek arayüz, gerekse sistem olarak hakikaten biraz karışık. < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > Yazımı biraz yukarıda linkini verdiğim ilk oyunun yazısını okuduğunuzu varsayarak yazıyorum, bolca ilk oyunla kıyaslamalar var zira yazıda. Öncelikle kafalardaki en genel soruya cevap vererek başlıyorum. İlk oyunu oynamadım, direk bundan başlasam çok şey kaybeder miyim? Evet kaybedersiniz. Muhteşem bir oyunu oynamamış, witcher nedir, niye kralın kıçından ayrılmıyoruz, Triss ile olayımız nedir, Scoita tel maşa ne iş yapar, Salamander neye dermandır, Thaler amca niye bize kıyak geçiyor gibi, ikinci oyunun altını dolduran birçok detaydan mahrum kalırsınız. Bunlar benim için önemli değil, beni konu bağlamaz, Ben Triss'in hastasıyım diyorsanız ![]() ![]() ![]() Oyunun en mükemmel iki yanı atmosferi ve hikayesi. Bunda tabiki dayandığı kitapların derinliği yatıyor ama, yapımcıların bunu muhteşem bir şekilde oyuna yansıttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Gavurun "story driven" diye tabir ettiği senaryo işlenişi şeçimlerimizle şekillenerek oyunun tüm akışını değiştiriyor. Seçimlerinize göre oynadığınız iki oyun seansı birbirinden tamamen farklı olabiliyor. 16 adet farklı sonu varmış oyunun. Henüz görmek nasip olmadı ama doğrudur. Oyunda hikaye sürekli olarak ara demolarla destekleniyor. Ara demolar da oyun motoru ile yapılmış ve gerçekten çok başarılı olmuşlar. Senaryoya kısaca değinirsek, ilk oyunda krala yaptığımız kıyaktan sonra Triss ve biz kralın danışman ve koruması olarak peşindeyiz, bir kale kuşatmasına katılıyoruz. Sonrasında zarlar ters geliyor ve bir ihale bize kalıyor. Bu ihaleden kendimizi sıyırmak için gene yollara düşüyoruz. Spoiler olmasın diye detaya girmedim, katil uşak demekten farkı olmazdı başka türlü anlatsam. Oyunun atmosferinin en büyük destekçisi olan, "yaşayan dünya" havasını oyuncuya hissettirme noktasında, ilk oyunun kat ve kat ötesine geçilmiş. İnsanlar dükkanlarını açıyor, sokaklarda birbirleriyle konuşuyor, askerler devriye geziyor, kimileri size laf atıyor, çocuklar peşinizde dolaşıp her türlü çocukluğu yapıyor, gemiciler hayatkadınlarıyla pazarlık ediyor, aklınıza gelebilecek her türlü hayatın içinden manzara oyunda karşınıza çıkıyor. Hele ki La Valette kuşatması sırasında askerlerin kamptaki muhabbetleri, kuşatma silahlarının, gerek trebuchet, gerekse balista olsun çalışmaları, yağan taşlar, atılan oklar falan derken kendimi resmen kale kuşatmasında hissettim. Mükemmel olmuş. Antiparantez belirteyim eğer okumadıysanız Bernard Cornwell in Azincourt adlı romanını muhakkak okuyun. Ortaçağ savaş atmosferini böylesine hissettiren, medieval ufkunuzu millerce genişleten bu eser için bana çok hayır dua edeceksiniz. (Hayat dersi 3. Okuyun ki; baktığınızı görün, bildiğinizi anlayın, yaşadığınızı hissedin.) Oyun teknik olarak resmen tavan yapmış. Eğer sisteminiz güçlüyse, grafikler gözlerinizi yaşlarla dolduracak kadar iyi, oyunun her karesi bir tablo sanki. Seslendirme ve animasyonlar süper, efektler almış yürümüş. Bu mükemmeliyeti doruklarında yaşamak için (cümleye bak, prezervatif satıyoruz sanki) kallavi bir sisteme ihtiyaç var. Oyunun optimizasyonunda biraz sıkıntı var, bugün yarın gelecek 1.1 patch i ile bu sıkıntıların giderileceği söyleniyor. Ama ortalama bir sistemle, uber sampling kapalı şekilde high detayda oynayabilirsiniz. Ben C2Duo e7400 (2800->3500), ati hd6850 (775->900) ve 4 Gb ram ile sorunsuz olarak uber sampling kapalı, high detail oynadım. Uber nedir derseniz oyunun kaplama kalitesini arttırıp performansını feci düşüren bir grafik tekniği. Attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor, açmasanız da kaybınız büyük olmaz, dert etmeyin. Bir parantez de oyunun müziklerine açayım. Bu sanat eserlerini biryerlerden edinip (CE de var, gog versiyonunda var, zamunda da var, demonoıd de var) dinleyin. Orkestral müzikleri seven bünyeme tarifsiz hazlar yaşattı oyunun soundtrack leri. Oyunun kombat sistemi ve kullanıcı arayüzü komple değişmiş. Bu konuda farklı görüşler olsa da, herkesin hemfikir olduğu nokta inventory sisteminin başarısız olduğu. Ben de katılıyorum buna. Zira cep telefonu menüsü gibi bir inventory arayüzü yapmışlar ki, çok kötü olmuş. Skill ve jurnal arayüzü fena değil. Ama jurnalde görev açıklamaları biraz daha özet geçse iyi olurdu. Git şuradan 3 hortlak kes gel görevi için 2 sayfa destan yazmışlar ki, bunu quest tab yerine başka bir tabda yazsalar, quest kısmına özet geçseler ferah olurdu bayağı. (Hayat dersi 4. Felsefe yapma, beynim bakir kalsın, az ve öz söz iyidir.) Kombat sistemi ilk oyunun zamanlamaya dayalı click temelini terketmiş, bilindik aksiyon oyunu sistemine dönmüş. Otomatik kilitlendiğiniz düşmana sol mouse tuşuna sürekli tıklayarak kombolar yapıyorsunuz, sağ mouse tuşu ile daha güçlü bir darbe indiriyor, arada E ile blok yapıyor, Q ile sign cast ediyor. R ile kısayol atayıp etkinleştirdiğiniz bomba, bıçak, tuzak gibi itemlerinizi kullanıyorsunuz. Oyunda kombatlar başlarda zor, sonrasında level kazanıp bazı skill ve sig ları güçlendirince de çok kolay. Swoırdmaster tabında grup dalmaya yarayan skillere ve mage tabında quen sign ına gereken önemi verirseniz oyun otomatikman easy mod oluyor. Bir diğer yenilik de Ctrl tuşuna basılı tuttuğunuzda gelen radial menüden aktif sign, item vb seçimleri yapabiliyor, meditasyona moduna girebiliyorsunuz. Oyunda potion kullanmak için ctrl ile meditasyona giriyor, oradan drink potion ile iksirlerinizi içiyorsunuz. Yani iksir kullanma işi planlı programlı yapılıyor artık. Ha demeye savaşın ortasında içme şansınız yok. Kamera açısı ve kontroller oyunun bence ilk oyundan geri kaldığı yönleri olmuş. TPS kamera açısı dövüşlerde, hele ki kalabalıklarda size kolaylık sağlamaktan uzaklaşıyor. Karambollerde kendinizi deli gibi tuşlara basarken buluyorsunuz. Zira göremediğiniz düşmana blok yapmak, parry yapmak yalan oluyor. Otomatik kilitlenme işi de sıkıcı biraz. Ama en kötüsü kamerayı dilediğinizce uzaklaştırıp rahat bir görüş açısı yakalayamamak. Bu nedenle dövüşleri kıyı köşe yerine, düşmanlarınızı açık alanlara çekerek yapın ki, kim vurduya gitmeyin. Bir de kalabalıklara Cüneyt Arkın gibi dalmayın, sonra elinizde çocuğunuz, köy kasaba babasını ararsınız. ![]() Loot sistemi de aynı sıkıntıdan nasibini almış. point & click adventure oyunlarında yaşanan, doğru noktayı tıklama işkencesini bir RPG oyununa soktuğu için CDR ı ayrıca tebrik ediyorum. Ne lan bu. ![]() Alchemy ve upgrade sistemi duruyor. Yine ilk oyundaki gibi ot, börtü böcek toplayarak iksirler, taş, tahta falan toplayarak da bomba, tuzak, weapon upgrade yapabiliyorsunuz. Formül ve diyagramlar satıcılarda, sandıklarda, orada burada mevcut. İlk oyunu oynayanlar bilir, akıllara zarar siyasi entrikalar dönüyordu. Hem mikro, hem makro seviyede. Bu oyunda daha da aşmış. Oyunda birçok noktada seçimler yapmak zorunda kalacaksınız ve bu seçimler o andan sonrasını tamamen seçiminize bağlı olarak değiştirecek. Ufak bir spoiler. Iorveth in tarafı çok daha renkli bir seçim. İlk oyundaki gibi bunda da seksüel aksiyonlar mevcut. Kart sistemi yerine bu sefer direk eylem videoları var. Yani oyun çoluk çocuğa göre değil, evli ve çocuklu olanlar da dikkat etsin. Mevzu ilk oyunda playboy okumaktı (sex cards), bunda Vivid videoları seyretmek olmuş. ![]() Yazıyı toparlarsak elimizde yılın en iyi oyunlarından biri var. İlk oyunu birkaç istisnai durum dışında fersah fersah ileri götüren bir başyapıt olmuş TW 2. O ufak sıkıntılar da CDR gibi feedback lere çok önem veren bir firma için rahatlıkla kısa sürede halledilebilecek sorunlar. Hatırlarsanız ilk oyunu enhanced edition ile neredeyse yeni baştan yazmıştı elemanlar. Bu konuda kendilerine güvenim sonsuz. Yılın en iyi, tüm zamanların en atmosferik oyunlarından biri olan TW 2 her türlü orjinal alınmayı ve oynanmayı hakeden bir eser. Alın, oynayın ve benim gibi üçüncü oyunun yollarını bekleyin. Arada CDR ın bedava sunacağını söylediği DLC lerle oyalanırız artık. Selametle kalın. Ya da "godspeed" mi desem? ![]() Nømad www.oyun90.net |
Merhaba arkadaşlar. Evime bir koşu bandı almayı düşünüyorum. Eşimin doğum sonrası kilolarını atması ve benim de biraz form tutmam için en verimli alet gibi görünüyor gözüme. Daha önce birkaç konu görmüştüm koşu bandı hakkında ama arama yapmama rağmen bulamadım onları. Yapmak istediklerim, Eski bir sporcuyum, şu anda da kilom vs iyi, yani kısa bir süre içinde rahatlıkla 1 saate yakın koşabilirim. Alacağım alet bu tempoyu kaldırabilmeli. Yok motor ısındı, yok kayış koptu, yok bu aletle koşulmaz, sadece yürünür vs sıkıntıları yaşatmasın bana. Televizyonu, müzik sistemi, masaj sistemi, bulaşık çamaşır yıkaması vs gibi özellikler önemli değil. Sadece asli işini düzgün yapsın alacağım alet, gerisine ben alternatif çözümler bulurum. Doğru düzgün koşu kademe ayarları, temposu, stabilitesi, ayak, bilek ağrıtmayan bir zemini olsun, lüksü kusur kalsın. Bu özellikleri karşılayacak, servis konusunda da mümkün mertebe sıkıntısız bir fiyat/performans ürünü tavsiye edebilirmisiniz. Bir de bu alet nereden alınır uygun şartlarla. Yani marka, model ve nereden ne fiyata alınır bunları öğrenmek istiyorum. Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler. |
Mailime düşen çok beğendiğim bir yazıyı paylaşmak istedim. Önceden verildi mi bilmiyorum ama, tekrar tekrar okunası bir yazı. Yazan kimdir o da yoktu maalesef mailde. TÜRK OLMAK Aslında çok şeydir, Türk olmak. Türk olmak, Osmanlı'nın borcunu ödemektir. Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi Kosova'da ve Bosna'da, Batı Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir. Türk olmak Kıbrıs'ta, Hocalı'da, Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma uğrayıp, yapmadığın soykırımla suçlanmaktır. Türk olmak faşist olmaktır, vatanına, yurduna, tarihine sahip çıktığınca. Türk olmak demokrat ve çağdaş olmaktır, vatanına, yurduna, tarihine sahip çıkmadığınca. Türk olmak lisanının Avrupa'da yasaklanmasıdır ve yine Türk olmak kendini anlatamamaktır. Avrupa'da hor görülmek Türk olmaktır, ataların bir sürü asır önce Viyana'yı kuşattığı için ve hoş görülmemektir, sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana'yı yakmadığın için. Türk olmak Selanik'te Pontus Anıtı'nın, Viyana'da çiğnenen yeniçeri minberinin ve Malta'da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir. Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir Üç kıtadan dönüp, bir küçük yarımadada misafir muamelesi görmektir. Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır. Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu, paranın icad edildiği her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir Türk olmak Troya'dan bu yana, Sümer'den bu yana serpilerek gelen, tarihten eski bu topraklarda damıtılmış yüksek değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır. Doğu Roma'yı da Batı Roma'yı da yıkıp, yeni Roma olan AB'ye girmeye çalışmaktır Türk olmak. Türk olmak, Mostar'da köprüdür, Kerkük'te kaledir, İstanbul'da Kızkulesi'dir, Anadolu'da buğdaydır, Çukurova'da pamuktur, Ege'de tütün, Karadeniz'de fındık, Trakya'da ayçiçeğidir. Türk olmak Çanakkale'de ölmektir. Çanakkale'de ölmeden önce düşmana su vermektir, onun yaralısını sırtında kendi hastanene taşımaktır. Düşmanın ardından rahmet okumak, kanlından helallik almaktır. Sabahları odana rahmet dolsun diye, camı açmaktır. Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir. Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır. Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır. Türk olmak, harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip, tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile, paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan okumaktır. Türk olmak askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek. Türk olmak, annenin ardından "bir oğlum daha olsun, onu da göndereceğim" demesidir. Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken "vatan sağ olsun" demesidir. Türk olmak "Türk çayında radyasyon olmaz" yalanları ile, "gusül abdesti alana aids bulaşmaz" dolanları ile yaşamaktır. Her hükümetin enkaz devraldığı, ama asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır. Türk olmak, ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir. Aynı nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır. Göz hakkına, diş kirasına saygıdır Türk olmak . Evindeki bir kap aşın yarısını tanrı misafirine vermektir. Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak. Türk olmak, milli maçta ağlamaktır. Ayhan Işık'a, Belgin Doruk'a aşık olmaktır. Türk olmak, aşkını ölesiye sevmektir. Aşkı için ölmektir, öldürmektir. Sevdiceğinin elini bir tez tutamadan, toprağa girmektir. En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir. Eşkıyaya türkü yakmaktır Türk olmak. Milletine sövmektir, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak. Türk olmak Yunus'u bilmektir, Aşık Veysel'i sevmektir Mevlana'yı, Hacı Bektaş-ı Veli'yi ve Hoca Yesevî –tek bir satırını okumasa da- yüreğinde taşımaktır. Türk olmak, saz çaldığında, ney üflendiğinde, kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir, bir de Yemen Türküsü'nde. Hayatın sana verdiklerine "nasip", vermediklerine "kısmet" demektir. Her işin "hayırlısına" inanmaktır ve "feleğe" küfretmektir ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir. Türk olmak, Asya'da batılı, Avrupa'da doğulu diye tepki görmektir. Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradandan ötürü sevmektir. Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da, silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir. Türk olmak, mahalle maçı için aynı saatte, on kişi buluşamazken, milyon kişinin bir araya gelmesidir. Tavla oynarken bile kavga ederken, milyon kişinin kavga etmeden gösteri yapabilmesidir. Türk olmak, buhran zamanında Arjantin'de de mağazalar yağmalanırken, daha ağır buhranda sorumlusuna en ağır cezayı tek bir cam kırmadan yüreklerde kesmektir. Türk olmak en zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir. Zor iştir Türk olmak. Türk olmak Anadolu'da her düşen yağmur damlasına hamdetmek, her çıkan başak için şükretmektir. Türk olmak, medeniyetler mezarlığı Anadolu'da dik durabilmektir ve büyük önder Atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti ilelebet payidar kılıp "NE MUTLU TÜRK'ÜM" diyebilmektir... Edit: İmla facialarını düzeltmeye çalıştım biraz. ![]() |
Gideniniz, göreniniz var mı bilmiyorum Çanakkale şehitliğni, soluyanınız var mı oradaki havayı? Sabah şu resimlere bakarken gözlerim doldu gene. http://www.haber7.com/foto-galeri.php?cID=386020&s=0 |
Alıntı: Chip Crysis mükemmel grafiklerin yanında iyi bir fizik motoru da sunuyor. Bu sayede oyun dünyası içindeki nesneler gerçekçi biçimde hareket ediyorlar. Bir YouTube kullanıcısı, içinde 3000 adet üst üste dizilmiş varilden oluşan deneyin sergilendiği bir videoyu yayımladı. Kuleyi itinayla çökertiyor. Bu etkileyici video ile sizi baş başa bırakıyoruz. Videoyu izlemek için tıklayınız Son olarak youtube hala kapalı olduğu için dns değiştirmemiş olanlar videoyu göremeyebilir. Onları da buraya alalım.http://www.chip.com.tr/video/Crysis-buyuluyor_191.html |
Merhaba.
Yaş itibariyle C64 ile oyun dünyasına giriş yapmış, sonrasında imkanlar dahilinde ulaşabildiği tüm konsollarda oyun oynamış, eski oyunların tadı damağında kalmış, old school diye tabir edilen bir oyuncuyum. Oyunla başladığım bu uzun yolculuk günün sonunda beni bilgisayar mühendisi yaptı. Evlendik. İş, güç, çocuk, geçim derdi bile oyun oynamaktan uzak tutamadı beni. :)
Zamanın Türkiye'sinin şartlarında bazı konsollara erişebilmiş olsak da bu sektörün en önemli oyuncuları "farzı mahal Nintendo" Türkiye'de resmi olarak bulunamadı. Ulaşabildiğimiz konsolların da çok az sayıda oyunu geldi ülkemize. Buna kısıtlı maddi imkanlar da eklenince "doyamadık" deyip özetleyelim durumu.
Zaman geçti, konsollar bilgisayara evrildi, DLC sistemi ile para tuzağına döndü, arcade salonları kapandı gitti. Güzel zamanların güzel oyunları tarih oldu. Bilgisayarda belli başlı retro konsolları emüle etmek mümkün olsa da hiçbir zaman konsol tadını,ruhunu ve rahatlığını veremediler maalesef.
Yakın zamanlarda PS4'ümle oyalanırken ve ilgilendiğim bazı retro oyunların fiyatlarına bakarken (Kof 94: 21 ₺, Samurai Showdown VI: 45 ₺, Metal Slug Anthology: 60 ₺) Sony'nin Crash Bandicoot serisini remaster adı altında 120 ₺ ye itelemeye çalıştığını gördüm ve şalterlerim attı, maceramız başladı. Bu paragözlere 1 lira dahi kaptırmam artık dedim ve PS4'ümü sattım. Eski efsanelerimi yeniden oynamak ( Street Fighter külliyatı, KoF külliyatı, Crash Bandicoot, Tekken 3, Final Fight, Cadillacs & Dinosours, Golden Axe, Mega Man vb uzar gider) ve 7 yaşındaki oğlumun da güzel zamanların güzel oyunlarını tanıması için bir süredir kafamda tasarladığım kendi retro konsolu projemi hayata geçirmeye karar verdim.
Konsolun yapım aşamasını da uzun uzun anlatabilirim burada zevkle ama, "SBC, Linux, Retroarch, Front-End, ARM, Romset, Rompack, Boxart, Bios Set, Configedit, Sudo, Shader" gibi teknik ayrıntılara girmeden olmaz, o da okuyanı boğar meslektaşım değilse. Özetle uygun donanım ve yazılımları seçtim, biraraya getirdim, biraz da kendimden kattım oldu :)
Günün sonunda konsol projemi hayata geçirdim. Oğlumla oynuyoruz bir süredir ve çok eğleniyoruz. Özellikle co-op ve vs oyunlarda çılgın atıyoruz. Binlerce oyun arasıdan seçiyoruz, her akşam bir oyun bitiriyoruz.
Konsolumuz: Playstation, XBox gibi single board yapıda, 4 çekirdek 64 bit işlemcili bir mini bilgisayar. Piyasada çok seçenek var SBC olarak. Hepsinin kendince artısı ve eksisi mevcut. Hızlısı iyidir.
Pover Adaptör:5V, 2 veya 3A micro usb power adaptör. Cep telefonlarında kullandığınızdan. Volt ve amper değerleri tutuyorsa elinizdekini de kullanabilirsiniz.
Heatsink: Alet çok ısınmıyor ama havalar çok sıcak. 1x1 cm bakır iyi olur, olmazsa aliminyum da iş görür.
Kasa: Cihazın official case i en iyisi bu konuda.
Mikro SD kart. 8-16-32-64-128 gb olur. Hızlısı makbuldür. Cep telefonunuzdan artan varsa iş görür.
Gamepad: Cihaz çarşıdan alacağınız tüm usb kablolu gamepad leri, ps3, ps4, xbox360 ve xboxone gamepad lerini destekler. Elinizde varsa kullanabilirsiniz.
Yazılım: Full gamepad destekli, tamamen retro oyunlar için geliştirilmiş ve konsoldaki donanım ile %100 uyumlu bir işletim sistemi. Bilimum extra grafik geliştirmeleri ile oynayabilirsiniz oyunlarınızı. Wide screen desteği, shader desteği, overlay desteği vs mevcut. Retroarch, front end falan deyip sizi detaylarla sıkmanın gereği yok. Zira hiçbirimiz Playstation veya XBox alırken içindeki işletim sistemini sormuyoruz, sadece oyunlar bizi ilgilendiriyor.
Atari 2600, Atari 7800, SuperGraphX, NES (Nintendo), SNES (Super Nintendo), Sega Master System, Sega Mega Drive, FBA (Capcom) ve Neo-Geo, MAME (Arcade Salon Oyunları) ve PSX (PS1) oyunları favorilerim.
Ek olarak, GameBoy, Game Boy Color, Game Boy Advance, Neo-Geo Pocket, Lynx,GAme Gear, N64, C64, Amiga 500 ve aklıma gelmeyen birçok platforma da full destek var da, bunca oyunu sığdıracak yer sorunu da var. Micro SD kartlar pahalı :)
Netten film, dizi izlerim, elimdeki filmleri usb belleğe atıp izlemek isterim diyenler için KODI de son sürümü ile türkçe olarak emrinizde. Yani bu konsol aynı zamanda şahane bir Media Player. Kodi yi meraklısı bilir. Media Player camiasının taçsız kralı.
Resimler aşağıda. Müsait bir zamanda bir video da eklemeye çalışacağım.
Saygılar.
Ps. Cep telefonum tost makinasının bir tık üstü olduğu için resim kalitesi biraz vasat. Kusura bakmayın.
< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >