Olay 25 Eylül 2018 tarihinde Berlin, Tegel Havalimanı'nda gerçekleşiyor. Valizim ile yaşadığım bir problem yüzünden taksi kullanmak zorundaydım, ben de bu yüzden Uber'i tercih ettim ve bir taksi çağırdım. Önal isimli bir taksici çağrıma cevap verdi ve park yerinde beklememi bildirdi uygulama. Park yerine gittim fakat maalesef bir türlü sürücü gelmedi, daha sonra sistemden bunu "sürücü" iptal etti. Kısa bir süre sonra (yaklaşık bir dakika) sürücü beklediğim yerden başka bir yolcuyu aldı ve yoluna devam etti. Uber uygulaması üzerinden Cepteteb kartıma €16.31 tutarında bir ödeme yaptım. Yaklaşık üç haftadır Uber ile mailleşiyorum fakat bana Uber yalnızca 5€ gibi bir rakamı iade etti ve Uber ödemenin uygulama dışından yapıldığını iddia etti. (Hayır Uber uygulaması dışında Uber'e ödeme yapmak diye bir şey mi var? ve uygulama üzerinden yaptım ödemeyi) Uber hala ısrarla iademi yapmıyor ve Şikayetvar sitesindeki şikayetime destek olmuyor. Şu lanet olası taksilerin her türlüsünden nefret ediyorum, umarım bir daha işim düşmez... Bu durumda ne yapabilirim? Şu an Polonya'da olduğum için herhangi bir yasal hakkımın olup olmadığını da bilmiyorum. ![]() Güncelleme, Uber bir yanlışlık olduğunu belirtti. |
Merhaba, Bugün Dünya Limit Aşım Günü. İnsanlığın, gezegenimizin bize sunduğu 1 yıllık doğal kaynakları tükettiği gün. Bu tarih, doğanın bize 2018 boyunca kullanmamız için sunduğu kaynakları daha 7'inci ayın sonunda tüketmiş olduğumuz anlamına geliyor. Bugünden itibaren, 2018 bitene kadar kalan 5 ayda, 2019'un kaynak hakkından borç alıyoruz. Kısacası, bugünden itibaren doğaya borçluyuz! İnsanlık 1,7 dünya, Türkiye 1,9 dünya varmış gibi yaşıyor! Dünya Limit Aşım Günü'nün 1 Ağustos olması, insanlığın sanki 1 değil, 1,7 tane dünya varmış gibi tüketerek yaşadığını ortaya koyuyor. Bu tarih 2015 yılında 13 Ağustos, 2016'da 8 Ağustos, 2017'de ise 2 Ağustos olmuştu. Bu yıl sadece bir gün geriye gitmesi kötüye gidişin biraz yavaşladığını göstermekle beraber, durumun kritik seviyelere geldiği ve kötü gidişatın devam ettiği gerçeğini değiştirmiyor. < Resime gitmek için tıklayın > Her ülkenin kaynak kullanım hızı farklı olduğu için Limit Aşım Günü ulusal bazda değişiyor. Türkiye'nin ulusal limit aşım günü bu yıl 11 Temmuz oldu. Doğal kaynaklarının sağladığı 1 yıllık potansiyeli 11 Temmuz'da tüketmiş olan Türkiye, sanki 1,9 dünya varmış gibi yaşıyor. Gezegenimizin bize sunduğu doğal kaynaklar sınırlı, ancak insan ihtiyaçları sınırsız. Bu hızda tüketmeye devam edersek, gelecekte yaşanabilir bir dünya olmayacak. Ormanlar yok oluyor, denizlerimizde balık kalmıyor, içme suyu sıkıntısı doğuyor, biyoçeşitlilik yitiriliyor. Aynı zamanda atmosferde artan karbondioksitin tetiklediği iklim değişikliği sonucunda ciddi kuraklıklar, felaket düzeyinde orman yangınları ve kasırgalar insanlık için ciddi tehditler oluşturuyor. Bu yaz Türkiye'de dengesiz yağışları bizzat yaşıyoruz. Komşumuz Yunanistan'da yaşanan yangının ise dolaylı bir nedeni, iklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklık ve kuraklık. Sen ne yapabilirsin? Küçük adımlar büyük etkiler yaratabilir! Hepimiz, günlük alışkanlıklarımızda bazı değişiklikler yapabiliriz.Küresel Ayak İzi Ağı kötü gidişatı durduracak 3 ana çözümalanı öneriyor. Haydi sen de bugünden itibaren alışkanlıklarını değiştir! 1- Otomobili kullanımını azalt, toplu ulaşıma ve bisiklete yönel! Otomobil kullanımını %50 azalt ve gideceğin mesafelerin %30'unu toplu ulaşımla ve geri kalanını da bisikletle ya da yürüyerek kat et! Böylece Dünya Limit Aşım Günü 12 gün ileri gidebilir. 2- Enerji tasarruflu aydınlatma araçları ve elektrikli ev aletleri tercih et! A+++ ampuller ve elektrikli aletler tercih et, bilgisayarını kullanmıyorsan uyku moduna al ve hiçbir elektrikli aleti prize takılı bırakma! İnsanlığın çevre üzerindeki karbon ayak izi %50 azalırsa Dünya Limit Aşım Günü 93 gün ileri gidecek. 3-Gıda israfını azalt, yerel gıdaları tercih et! Bir tabak yemeğin ortalama 1.6 km yol yaptığını biliyo muydun? Gıdayı israf etme ve yerel ürünleri tercih et. Eğer herkes gıda israfını %50 azaltır, diyetinde dünya ortalamasında kalori alırsa Dünya Limit Aşım Günü 38 gün ileri gidecek. Sadece bir tek dünyamız var. Hepimizin yuvası… Başka bir dünya daha yok. Gezegenimizi koruyabiliriz. Hepimiz bir şeyler yapabiliriz. Her şey #BirlikteMümkün. WWF, Mail bülteninden gönderilen bir yazı. |
http://i.hizliresim.com/g6Om6O.jpg http://i.hizliresim.com/9NmkNN.jpg Float değerleri vs daha sonra eklenir, bende bilmiyorum. Key ile takaslayabilir ya da nakit ödeme alabilirim. |
Merhabalar, DVD sürücüsünde bulunan Ssdyi normal.hdd yerine taktik hdd ise DVD yerine gitti fakat bilgisayar no bootable device hatasi verdi. Acer vn7-791g model. Ne yapabilirim, eski yerlerine takmak istemiyorum. |
Volkswagen Polo 2008 model araç var tam lastik boyutlarını bilmiyorum. Araç Hatay'da dolayısıyla kar neredeyse hiç görmüyoruz, don olayları da sık yaşanmıyor. Kaliteli bir lastik arıyorum. |
Normal bir şekilde İngilizce öğrenme serüvenim biraz çalkantılı olsa da devam ediyor. B1-B2 arası bir seviyedeyim ama bence B1 kabul edelim. 2. dönemin sonlarında Erasmus sınavı olacak ve bu benim için oldukça önemli akademik açıdan. Sınava hazırlanan arkadaşlar ne tür yollar izliyor? Tecrübeli olanlar varsa onlarında yorumlarını almak isterim. Ayrıca belirttiğiniz ücretli kurs, eğitim materyali vs. varsa yazabilirsiniz. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nde okuyorum. |
Biryudumkitap‘tan gelen maillerimi okurken kendilerinin projesi olan Birkutukitap projeleri ile tanıştım. Projeye dair detayları okurken o ayın seçkileri arasında Yakup’un Renkleri isimli kitap gözüme çarptı, kitabı okumak için o ayın paketini satın aldım. İyi ki de almışım!
Yarı Roman yari Yeniş bir çocuk olan Yakup, ikinci dünya savaşının başladığı sıralarda henüz çocuk. Yaşanan olaylar sonrası dağılan ailesinden uzakta, tek başına hayat sürmeye çalışıyor Yakup. Yazarın akıcı üslubuyla romanı bir film edasıyla okuyor ve Yakup’u derinden hissediyoruz. LİNDSAY HAWDON’UN BAŞARISI < Resime gitmek için tıklayın > Elbette insanlar “ikinci dünya savaşı” konusunu görünce yanında Yahudilere yönelik nefret söylemleri arıyor. Sürekli arka planda kalan “Çingeneler” aslında o dönem çok ciddi sorunlar yaşadı. Sorunların bu kadar ön planda olmamasının nedeni bir takım siyasilerden kaynaklı olsa da, nefret söylemlerinin boyutu sandığınızdan çok daha ciddi. Kitabın bu konuyu ele alması gerçekten anlamlı ve güzel. Kitapta konudan daha önemli bir noktanın vurgulanması gerektiğine inanıyorum: kitabın kurgusu. Kurgu olarak kitap harika bir zamansal düzene sahip. Üç ana zamansal düzenden oluşan kitap: Bugün, Eskiden ve Çok Eskiden başlığı altında ayrılıyor. Yazarın böyle bir kurguyu tercih etmesi bence büyük bir cesaret gerektiriyor, böyle bir kurguda hikaye akışını bir arada tutmak çok önemli ve oldukça zor. Fakat yazar bunu çok doğru bir şekilde yapıyor ve bizlere güzel bir eser sunuyor. Bu da onun bizlere gelecek vaat ettiğinin en büyük kanıtlarından birisi. Bugün bölümünde Yakup’un orman yaşamını ve sonrasında gelişen olayları okurken, eskiden adlı bölümde Yakup ve ailesinin yaşam mücadelesine tanıklık ediyorum. Çok eskiden başlıklık bölümde ise karşımıza Yakup’un annesi ile babasının tanışma hikayesi ve onların etrafında gelişen birtakım olaylar aktarılıyor. Olayların gerçekleştiği yer ise Avusturya. Yazarın kurgusunu bu kadar övdüm ama burada okuyucuya da bir görev düşüyor. Sonuçta hikaye canım, hemencecik okurum çok fazla dikkate gerek yok demek bizleri hikayeden anında koparır. Yakup’un yaşam savaşını yaşamadan kitabı okumanın bir önemi yok gibi. Yakup gibi koşacağız, Yakup gibi saklanacağız, onun gibi mücadele etmek zorundayız!
Yazımı yayınladığım web sitesine ulaşmak için. Hasan Hüseyin Lif yazı sayfası için Yakup'un Renkleri! |
Romantik terörizm… Bitmek bilmeyen “terörizm” ruhu son zamanlarda kendine daha geniş bir çevre buldu. Patlayan bombalar, savaşlar, ölen insanlar, yıkılan şehirler… Bu tür durumlar şüphesiz birer terörist eylem peki ya terörizmi bunlarla sınırlandırmak doğru mu? Hiç terörün romantik olanını düşündünüz mü? Elime mikrofon alıp dışarıdaki insanlara “Romantizm nedir?” diye bir soru yöneltsem alacağım cevapları az çok tahmin edebilirim aynı şekilde “Terörizm nedir?” gibi bir soru yönelttiğimde yine cevapları tahmin edebilirim. Peki bu iki kavramı birbiri ile ilişkilendirip, “Romantik Terörizm nedir?” gibi bir soru yöneltsem, şüphesiz birbirinden bağımsız belki de alakasız birçok cevap alacağım. Geçtiğimiz sene okuduğum Tarık Solmuş tarafından yazılmış “Romantik Terörizm ve Romantik Şiddet” kitabı şiddetin en acımasız olanını ele alıyor. Sayfa sayısı olarak oldukça az olan kitap içerik olarak detaylı olmamasına rağmen geniş tutulmuş. Romantik terörizm denilince ön planda olan birey şüphesiz “kadın” olacak. Durmadan artan kadına şiddet ve kadına saygısızlık durumları, kadınlar için gerçekten çekilmez bir durum haline geldi. Uygulanan şiddetin sadece fiziksel boyutu olmadığını bunun yanında psikolojik boyutunun da olduğunu hatırlamalıyız. Fiziksel boyutunu çok fazla açmamın bir anlamı olmadığını düşünüyorum, son dönemde özellikle ülkemizde fiziksel şiddetin boyutu ve miktarı ortada. Artan şiddet haddini aşarak “cinayet” seviyesine geldi, herhangi bir saatte herhangi bir yerde kadın cinayetleri görmeye alıştık(!) diyebilirim. *** Kadına şiddet uygulamadığını en azından fiziksel şiddet uygulamadığını iddia eden bir birey, psikolojik şiddet konusunda ne durumda hiç merak ettiniz mi? Sokakta yürürken bir kadına attığımız bakış; evde eşimize, kız arkadaşımıza, kız kardeşimize sarf ettiğimiz kaba sözler; giydikleri kıyafetlere karışmamız; isteklerini engellememiz hatta daha tehlikelisi onların hayatlarını yönlendirmeye çalışmamız. Fiziksel şiddet boyutunu aşıp psikolojik şiddet boyutuna girdiğimizde durumun çok daha tehlikeli olduğunu görmek zor olmasa gerek. Bir insanın hayatına karışmak kadar kötü bir şey olmadığını bildiğimiz halde neden hala kadınlarımızın hayatlarını doyasıya yaşamasına izin vermiyoruz? Onları birer “cinsel obje”, “köle” olarak görüyor ve hayatlarını buna göre şekillendirmeye çalışıyoruz. Daha modern bir ülke kurma hayaliyle yola çıkan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Türk geleneklerinin özünde yer alan “kadına değer” kavramını kazandırmak için gerek günlük yaşamda gerek aile yapısında gerek siyasi haklarda kadınlara yönelik birçok reform yaptı hatta bu konuda Avrupa ülkelerinden daha erken davrandı ve Türk kadınının modernleşme sürecini hızlandırmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Günümüzde ise kuruluş ve kurtuluş yıllarımıza laf eden kendini bilmez cahiller geçmişe göre daha modern, daha eşit ve daha özgür bir toplum yaratıldığını savunuyor. Savunulan bu iddia nedense gerçek hayata hiç yansımış durumda değil, artan şiddet, unutturulmaya çalışılan kültürümüz açıkçası bana hiç bir “modernleşme” hareketi olarak gelmemekte. İçerik olarak biraz eksik kalan bu yazımı kadınlarımıza az da olsa saygı duyduğumu belirtmek için yazmak istedim. Umarım kadınlarımıza karşı daha saygılı olur ve onlara hakkettiği değeri veririz. ROMANTİK TERÖRİZM’E İNAT YAŞASIN BARIŞ İÇİNDE YAŞAM! Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. Mustafa Kemal ATATÜRK “ve kadınlar, bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşarkadaş ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız. Nazım Hikmet RAN Yazımı yayınladığım web sitesine ulaşmak için. Hasan Hüseyin Lif yazı sayfası için Romantik Terörizm |
Çok uzun zaman bağlama çalıp büyük bir kesimce beğenilmeme rağmen biraz ara verdiğim bağlamaya geri döndüm (ara verdim dediysem sadece kendim çalmadım bunu yerine söyledim ve durmadan dinledim. :) Bağlamalar konusunda bilgisi olan arkadaşlardan yardım istiyorum profesyonel seviyede olmayan ama giriş seviyesinin üstü yarı-profesyonel diyebileceğimiz ve nispeten uygun fiyatlı bağlama tavsiyesi istiyorum. |
+Kulaklığın kendisi çok kaliteli görünüme ve malzemeye sahip.
+Kablosu çok kaliteli bir his veriyor ve değiştirilebilir.
+Sesleri çok temiz veriyor, herhangi bir adaptör ya da kaliteli müzik sunan program kullanmıyorum.
+Bass tepkileri tertemiz, ne fazla ne de az. Doğal olarak ne varsa müzikte onu veriyor ve orkestra gibi çok çalgılı müzikleri YouTube üzerinden dinlerken bile arkaplanda verdikleri ince bassları alıyorum.
+Ses seviyesi gayet iyi.
+Şekik olarak ilk defa böyle kulağa dolandırılan bir ürün kullandım ama hiçbir şekilde rahatsız etmiyor, zaten kabloda kulağa dolanan kısmında slikonumsu madde var.
?Ses dengesiyle ilgili yorum yapamam maalesef, sağ taraftan daha az duyduğum için kıyaslamam mümkün değil.
-Paket ne kadar minimalist ve güzel görünse de içinde hiçbir şey yok diyebilirim. En azından bir saklama kutusu verebilirlermiş!
-Verdikleri slikonları kaliteli bulmadım ama diğer kulaklıklara göre yine bir iki tık daha iyi.
-Kablo kaliteli olmasına karşın, yanlış tasarıma sahip. Y olarak ayrılan kısmı çok gereksiz bir uzunluğa sahip ve mikrofon berbat bir konumda, fazla para vererek mikrofon almak en fazla 1 dolar farka değer.
Sonuç olarak fiyat/performans dengesinde çok iyi bir konuma sahip kulaklık diyebilirim. Tabi Aliexpress'te satılan bu tür markalardaki ilk deneyimim daha önce Steelseries, Razer, Creative gibi markaların oyuncu odaklı ürünlerini kullanmıştım.
Detaylı ses testleri için:https://audiobudget.com/product/TRN/V80