F

Teğmen
25 Kasım 2005
Tarihinde Katıldı
Takip Ettikleri
2 üye
Görüntülenme (?)
23 (Bu ay: 0)
Gönderiler Hakkında
F
15 yıl
Son yılların en çok bilim insanı yetiştiren ülkesi
Evet; hafta içinde gazeteler arası yaptığımız gezintide ülkemiz adına inanılmaz mutluluk verici bir haberle karşılaştık. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği tarafından yapılan açıklamaya göre Türkiye'nin yetiştirdiği bilim insanı sayısı son 8 yılda tam %107 oranında artış göstermiş. Ve bu tabloya göre de bilim insanı artış hızında Avrupa'da ilk sıraya yükselmişiz.

Açıklamanın anafikri şu şekilde:

Küresel mali krize rağmen uzun vadeli kalkınma stratejilerini uygulama konusundaki kararlılığından taviz vermeyen Türkiye; toplumsal, ekonomik ve siyasi hedeflerini belirlerken önemle dikkate almaya başladığı bilim ve teknoloji alanına yaptığı yatırımların karşılığını almaya başladı.

Devamında, ülkemizin çok uluslu araştırma programlarına katılım ve Avrupa Araştırma Alanı ile bütünleşme çalışmaları çerçevesinde bilim ve teknoloji alanında çok yönlü bir strateji izlemeye başladığını, TÜBİTAK'ın çabalarının artarak devam ettiğine değinen ABGS'nin vurguladığı bazı noktaları altbaşlıklar ayrıca aktarmakta fayda var.

Şöyle ki:
* İçinde bulunulan küresel mali krize rağmen, GSYİH'den (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) Ar-Ge faaliyetlerine aktarılan kaynak her yıl düzenli bir şekilde arttrılmış.
* Ar-Ge'ye ayrılan bu kaynağın artış hızında 23 AB üyesi ülkeyi geride bırakarak, 5. sıraya yükselmişiz.
* Bu kaynaklar içinde özel sektörün payı ise 2004'te %23 iken 2008 itibarı ile %41'e çıkmış.
* Avrupa ile Japonya arasındaki araştırma ve teknoloji geliştirme faaliyetlerinin koordinasyonu görevi bize verilmiş. (Kaçımız biliyorduk acaba bunu?)

Ve son olarak da; haberimizde hiç bir satıra siyaset bulaştırmamaya azami özen gösteriyor ve hep bir ağızdan diyoruz ki:

Çok güzel gelişmeler bunlar :)

Kaynak Anadolu Ajansı; google'a 'Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Türkiye %107' yazıp arama butonuna basarsanız görebilirsiniz
F
17 yıl
Hayat bir yorum mudur?
Gece gökyüzüne baktığımızı düşünün. Ve gece yıldızların sizi büyülediğini, ne kadar güzel dediğinizi. Kimilerini belkide hiç büyülemediğini "işte her zamanki gece ne varki bunda" dediğini. Bunu başka şeyler içinde düşünebiliriz. Kişiye göre değişiyor ama gerçektende güzel olan yıldızlarmı yoksa ona bakan sizmi?

Buda benim düşüncem:

O an baktığımız gökyüzünün gözümüz ve sinirlerimiz vasıtası ile sinyallere dönüştüğünü ve ışık almayan beynimizin görme merkezine bir sinyal olarak gittiğini düşündüğümüzde. O zaman güzel dediğimiz şey aslanda bir sinyal oluyor. Sinyalin güzel olması mümkün değil o zaman ona katılan yorumun güzel olduğu aşikar. Yani gördüğümüz her güzellik güzel olduğu için değil ona biz güzel yorumu kattığımız için güzel. Kötü olan herşey de öyle.

Örneğe dönersek gökyüzüne baktığımızda eğer büyüleniyor ne güzel diyorsak bu kendimizi büyüleyici bulduğumuzdan, kendimizin yorumunu beğendiğimizden aslında.

Bizi büyüleyen kendimiziz yani!! Bu şu demek olmuyormu o zaman hayat iyi veya kötü yorumlarımızdan oluşuyor. Biz olmasak yorumda olmayacak evren saadece o haliyle var olacak. Einstain zamanında yorum olduğunu söylemişti. Hatırlarsak yanan bir ocağın üzerinde 1 dk 1saat gibi, sevgilinizin yanında 1 saat 1 dk gibi gelir insana. :) Yani hayat her şeyiyle yorum galiba nedersiniz?
F
17 yıl
Nüfus Planlaması ve ardındaki gerçekler
....

Nüfus artışının doğal kaynakların tükenmesine ve ekonomik gelişmenin durmasına yol
açacağı savına karşı, nüfus artarken ekonomik gelişme ile birlikte teknolojik gelişmenin
olması, gelişen teknolojinin yeni doğal kaynakların bulunmasına yol açacağı ve uzun
dönemde bu kaynakları artıracağı ortaya atılmıştır. Ancak neo-Malthuscular, gelişmekte
olan ülkelerde, yüksek nüfus artışının doğal kaynaklar üzerinde yaratacağı olumsuz
baskıların sermaye birikimi ve teknolojik gelişme yoluyla telafi edilemediği taktirde, bu
kaynakların ekonomik gelişmeye sınırlamalar getireceğini ileri sürmektedirler.73
Buna karşın tarımdaki üretkenliğin artması sonucu bugün dünyada yeterli miktarda
hububat üretimi yapılmaktadır. Günde her bir kişi için 3000 kalorilik hububat
üretilmektedir. Günlük minimum kalori ihtiyacının 2200-2500 kalori olduğu göz önüne
alındığı zaman, neo-Malthuscuların ileri sürdüğü gibi doğal kaynakların yetersiz
olmasından dolayı kıtlık tehlikesi yoktur.74
Bugün dünya nüfusunun ihtiyaçlarını karşılayabilecek doğal ve ekonomik kaynaklar
vardır. Ancak milyonlarca insan açlık ve yoksulluk yaşamaktadır. Bunun sebebi
72 Asoka Bandarge, a.g.e, s.84.
73 Devlet Planlama Teşkilatı, VII. Beş Yıllık Kalkınma Planın Nüfus Özel İhtisas Komisyonu Raporu, (Ankara, DPT Yayınları,
2001), s:7
74 Betsy Hartmann, a.g.e, s. 15.
kaynakların sınırlı, insanların çok fazla olması değil, az sayıdaki insanın kaynakların
çoğunluğunu kontrol etmesidir.75
1990’lardan sonra neo-Malthuscular çevre kirliliğinin, doğanın tahrip edilmesinin ve
çarpık kentleşmenin nedeninin nüfusun fazla olmasından kaynaklandığını ileri sürdüler. Bu
bakış açısına göre, hızlı nüfus artışı ve yüksek tüketim talebi yalnızca sınırlı kaynakların
aşırı kullanımına yol açmakla kalmayıp, çevreye zararlı teknoloji atıklarına, kirletici çevre
kullanımına ve ticari istismarlara da yol açmaktadır. Öte yandan nüfus artışına bağlı olarak
hızlı kentleşme ile birlikte kentlerde daha yoğun bir çevre kirlenmesi ortaya çıktığı da ileri
sürülmektedir. Buna bağlı olarak tahrip edilmiş çevrenin yaşam kalitesini olumsuz
etkilediği ve bu olumsuz koşulların ortadan kaldırılması için yatırım maliyetlerinin
yükseldiği belirtilmektedir.76
Bu yaklaşımda, çevre kirliliğinin nedeni nüfusun fazla olmasına bağlanmaktadır. Oysa
dünya nüfusunun % 22’sini oluşturan endüstrileşmiş ülkeler, dünyadaki enerjinin % 70’ini,
metalin % 75’ini, odunun % 85’ini ve gıdanın % 60’ının tüketmektedir. Atmosferin
bozulmasına neden olan karbondioksit gazının oluşumunun dörtte üçünden bu ülkeler
sorumludur. Sonuçta neo-Malthuscuların ileri sürdüğü gibi çevre kirliliğinin nedeni yoksul
kadınların çok çocuk doğurması değildir.77
1992 yılında UNFPA, yok olan ormanların %79’unun yok olmasının sebebinin hızlı nüfus
artışı olduğunu açıklamıştır. Aynı dönemde bir başka Birleşmiş Milletler kuruluşu (United
Nations Research Institute for Social Development) ormanların yok olmasının
sorumlusunun, büyük kısmı göçle oraya yerleştirilmiş topraksız yoksul insanlar değil,
onları ormanlık bölgelerde yaşamaya zorlayan koşullar olduğunu açıkladı.78
75 a.g.e, s. 17.
76 Devlet Planlama Teşkilatı, a.g.e, (2001), s. 16.
77 Betsy Hartmann, a.g.e, s. 23.
78 a.g.e, s. 26-27.
Ayrıca Brezilya’da 1960’larda Birleşik Devletler Uluslararası kalkınma Ajansı (AID),
Dünya Bankası ve ABD ordusunun, Brezilya ordusuna verdiği maddi ve teknik yardımla
yapılan otobanlar Amazon yağmur ormanlarının yok olmasına neden olmuştur. 79
Çevre kirliliği, yoksulluk, azgelişmişlik gibi sorunları nüfus patlamasıyla açıklayan bu
yaklaşım, Batı ve Kuzey Amerika’daki ülkelerin III. Dünya ülkelerindeki hızlı nüfus
artışından duyduğu endişeyi yansıtmaktadır. Buna paralel olarak aynı dönemde gelişmiş
ülkelerde nüfus artış hızının düşük olması kaygı yaratıyordu. Bugün de bir yandan
Kuzeyde kadınların doğurması teşvik edilmekte, öte yandan Güneyde sınırlandırmalar
getirilmektedir. Örneğin Japon hükümeti Kahire konferansından sonra III. Dünya
ülkelerinde uyguladığı nüfus kontrol programlarına üç milyar dolar bağış yaparken
Japonya’da doğumları teşvik etmektedir.80



ABD’nin öncülüğünde III. Dünya ülkelerinde nüfus kontrol programlarının geliştirilmesi
ve uygulanması için kaynak aktarımı dahil her türlü destek sağlanarak dünyada güçlü bir
nüfus kontrol kültürü oluşturuldu. Bu kültür Batı merkezli, kar odaklı, ırkçı ve cinsiyetçi
bir bakış açısına sahiptir ve Batılı beyaz üst sınıf erkeğin, III. Dünya ülkelerindeki yoksul
kadınların bedenine saldırısıdır.
F
18 yıl
Sonsuz enerji
Fizikçiler sonsuz enerjinin mümkün olmadığını söyler dudur. Bende lise yıllarında imkansız olduğu için çok düşündüğüm bu sistemi sizinle paylaşmak istedim.

< Resime gitmek için tıklayın >

işte size sonsuz enerji formülüm.
Bu güne kadar çizip anlattığımda hiç bir kimse olamıyacağını söylemedi. Birde forumda tartışılsın istedim.
Yukarıdaki şekilde bulunduğu yerde rahatça dönebilen bir tekerleğin yarı kesitini çizmeye çalıştım. Tekerleğin üzerine çapraz şekilde monte edilmiş doğal mıknatıslar bulunmakta. Yine tekerleğin bulunduğu yuvanın üstündede tekerleğe paralel şekilde yerleştirilmiş kutupları şekildeki gibi olan mıknasıtlar bulunmakta. Bu düzenekteki bir sistem sizce yerinde sabit dudurmu yoksa sürekli olarak tekerlek dönermi?

Şekili iyi inceledinizde sizinde aklınıza daha pratik ve sistemi daha hızlı ve performanslı döndürebilmek için yöntemler gelecektir diye tahmin ediyorum. Olumlu olumsuz yorumlarınızı bekliyorum ve merak ediyorum.
F
19 yıl
Sizi büyüleyen şeyler..
Güzel bir görütü veya güzel bir müzik bizi büyüler. Herkesi büyüleyen şeyler mutlaka vardır. Bu bir şelale, gökkuşağı, güneşin doğuşu veya başka bir şey olabilir. Benim için gece yıldızları izlemek çok büyüleyicidir. Pekala soru şu: bizi o an büyüleyen acaba baktımığımız o yıldızlar mı?
Gözümüz gelen ışık sinirler vasıtasıyla elektriki sinyallere dönüştürülüp görme merkezine iletilir. Yani ışık görme merkezine ulaşmaz. Görme merkezine ulaşan bir elektirik sinyalidir. O halde bizim büyülendeğimiz şey nedir. Biz büyülendiğimizde bizi büyüleyen bir elektrik sinyaline katmış olduğumuz yorumumuzdur. Biz ona o yorumu katmıyacak olsak o sinyalin hiçbir anlamı olmaz. Diğer duyularımızda aynı şekilde çalıştığına göre;
Sonuç; müthiş olan bir elektrik sinyali değildir yada o elektrik sinyalini gönderen kaynakta, ona müthiş yorum katan insanın kendisidir. Biz her an her duyumuzla aldığımız elektrik sinyallerine (hayata) bir yorum katarız. Şu dediğimiz herşey içimizin görüntüsüdür. Biz hayatı değil kendimizi yaşarız. Fark ettiğimiz herşey kendi içimizdir. Hayat boyu izlediğimizi düşündüğümüz iyi ve kötü olan herşey biziz. Bize muhteşem gelen herşey aslında kendimiziz. Herkes kendi değerini belli eder, cefa içinde dahi. Dünyayı anlamlı kılan insanın yorumudur.
Nacizane düşüncelerimdir paylaşmak istedim. Hem bu konuda hemde kendinizde büyülendiğiniz anları paylaşalım istedim.
Bu son cümleyi ancak yukardakileri iyi okuduysanız anlarsınız. Mesela ben kendimde büyülendiğim an gece yıldızlara bakarkendir. Biraz saçmaladım mı ne? yorum sizin
F
19 yıl
creative t5400 e live 7.1 alınca baslar berbat oldu (xd4)
Öncelikle
Her gün bu bölüme girmeden rahat edemiyorum. Affan83, Wolverine, tylor ilk aklıma gelenler. Sizlerin ve diğer arkadaşların çok kişiye faydalı olduklarına inanıyorum. Şu anda creative t5400 kullanıyorum. Bu forumda x530 mu t5900 mu gibi sorular sorulmuş ama net bir cevaba ulaşılmamış. Kısa sürede olsa hızlısistemde x530u denemiştim. Denediğimde bas seslerin aynı bendeki t5400 gibi olduğunu fark etmiştim. Hatta logitech 5300dede top gun dinlemiştim belli ses seviyesine kadar t5400 le benzerlik kurulabiliyordu. İşin ilginç tarafı bu hoparlörün bas seslerini herkes yerden yere vuruyor olması idi. Bu görüşlere her zaman hayret etmiştim. Ayak üstü yapılan test bu kadar olur diyordum kendi kendime.
Fakat;
Öncelikle t5400 den çok memnun olduğumu söyleyeyim. hem uydu hemde bas sesinden. Sadece yakışıklı t5400 ü güzel bir kız olan creative live 7.1 ile evlendirmem gerektiğini düşündüm. Hep aklımdaydı aslında. Bu evlilik neticesi zaten memnun olan ben gelecek cocuk ile dahada sevinecektim.
Dün Creative live 7.1 ses kartı aldım. Ve t5400 uydu hoparlörleri coştu. Ama bas sesler berbat oldu. EVet söylenen olmuştu t5400-5900 bas sesleri berbat uydular mukemmel. Sükut-u hayele uğradım. Bu mudur creative ses kartı dedim. İşallah bu değildir. Şimdi tarif edeyim biraz. Epox 8KD3I onboard ses kartı daha yumşak yerli yerinde bas veriyordu. Live ise t5400 un basını don don şekline çevirdi. Odun gibi bas sesi geliyo. Çok sert. Kaliteli ama sert bir bas. Baş ağrısı yapıyo ve sesi yükseltim keyif yapayım diyemiyorsunuz. 2 dk dinleyen herkesi kıs şunun sesini dedirtiyor.

Benim yorumum. Aslında t5400 de kaliteli bir bas hoparlörü var fakat frekans ayarlaması yerli yerinde yapılamamış. O yüzden onboard ses kartımın dengesizliği t5400 ünki ile örtüşmüş ve güzel ses almışım. Ama kaliteli bir ses kartıyla doğru frekanslarda gönderilen sinyaller t5400 ün yanlış ayarlarını ortaya çıkardı. Böyle değilde gerçekte creative live 7.1 in bas sesleri her hoparlörde sert çıkacaksa yazık etmişim param boşa gitmiş demektir.

Sorum t5400 ü creative ses kartlarında kullanan arkadaşlara sizinde bas sesi diğer hoparlörlere göre beğenmeyişiniz nedeni sert don don şeklinde bir bas olmasımı. Mirolab xd4 almayı düşünüyorum ondada live aynı şekilde sertmi bas verecek.
DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.