"Hayatımın" derken güzel bir sinema deneyimi olarak belki yıllar boyunca hatırlayabilirsiniz. Ama tabii ki dünyanın en iyi sinema yapıtını beklemeyin. Esasında şöyle, film baştan aşağı özen ve kalite kokuyor. Türünün ve konusunun ağırlığına nazaran oldukça sürükleyici, en azından gayet tahammül edilebilir bir anlatımı var. Ama salondan çıktığınızda muhtemelen bakış açınızda yeni bir pencere açılmış, hayatınızın en iyi sinema deneyimini yaşamış, diğerlerinden tamamen ayrı bir biçimde muamele edeceğiniz tamamen özel bir yapıma tanıklık etmiş hissetmeyeceksiniz. Bilakis, kuvvetli ihtimalle şunu diyeceksiniz, sonuç tatmin edici ama daha iyisi olabilirmiş. Bende uyandırdığı his bu oldu. Beklentileriniz neyse filmden ona göre bir tat alacaksınız. Hafif spoiler teşkil edebileceği için spoiler içerisinde veriyorum ama bu filmde daha çok neler bulacağınızı merak ediyorsanız: Uzun incelememde bahsettiğim gibi mesela ben - onca büyük bilim insanının adının veya kendisinin geçmesine, bilimle sosyal gerçeklik arasında bağlantı kurma çabasına rağmen - bilime yapılan referansları biraz cılız ve az buldum. Bunun yerine sağ-sol ihtilafına bu kadar yoğunlaşan ama bunlar hakkında herhangi bir anlamlı mesaj veremeyen ancak sanki sola daha sempatik gözle bakan, bir nevi suya sabuna dokunmayan bir odaklanış o kadar hoşuma gitmedi. Filmin güya alt metninde referans olarak adı geçen Marx gibi sosyalist filozoflar veya Freud ve Jung gibi psikanalistçiler vardı ama raflardaki kitaplardan, ben Das Kapital 3.cilt okudum arkadaş muhabbetinden ve mitolojiye göndermeli müstehcen sahnelerden fazlası değildi. Filmin göndermeleri bazı yerlerde çok açık, bazı yerlerde çok muğlak veya zorlama, o kadar ki, acaba burada verilen herhangi bir mesaj yok da ben mi aşırı okuma yapıyorum diyorsunuz. Film böyle bir sürü ufak tefek detayla dolu ama bence bir bütün olarak daha iyi işlenebilirlermiş veya çok bir varlıkları bulunmadığı için komple atılabilirlermiş. Nolan biraz ben entelektüelim, o zamanlar popüler olan ve zaten halen geçerli olan her şeyden haberdarım raconu kesmeye çalışmış ama tam olmamış veya gereksiz gibi. Filmden bu göndermelerin bir kısmını atın, mesela Jung'a veya Marx'a olan göndermeleri, hiçbir şey değişmez. Onun yerine mesela Truman ile Stalin'in Potsdam Konferası'ndaki "elimizde yepyeni kader belirleyici bir silah var" diyaloğunu koyardım. Truman ve Stalin'in ağzından bir takım göndermeler yapıp mesajlar verirdim. Bu mesela yeterince işlenmemiş entelektüel göndermelere nazaran konuyla daha bağlantılı ve gelecekte geçmekte olan ve Strauss'un başını çektiği Washington DC entrikalarıyla, Amerikan atom enerjisi siyasetinin geleceği üzerine Oppenheimer'ın da yer aldığı komitelerindeki siyasi tartışmalarıyla çok daha tematik kalırdı. Ancak bunun aksine filmde Potsdam Konferansı ve Truman-Stalin diyaloğu sadece Trinity testinin bir an önce yapılmasına ilişkin bir bahis olarak geçiyor. Nolan iyi ve orijinal bir yönetmen ama bu gibi örneklerin bence çok net biçimde ortaya koyduğu üzere en iyisi değil. Bazı hayranlarının yücelttiği kadar mükemmel olmaktan uzak. En basitinden Tenet'i düşünün. O da orijinal. Ama hep bir şey bir yerlerde eksik veya ters diyorsunuz. Bir şeyler temel sezgilere veya mantığa uymuyor diyorsunuz. Nolan bende bu etkiyi yapıyor. |
şu an 8.8 puanı ile imdb top 250 nin 21. sırasında. |
Tek başına bakıldığında ortalama güzel film ama nolan filmlerine bakarsak benim için çok alt seviye kaldı. Bazı siteler en iyi nolan filmlerinden biri demii ve imdb puanı çok yüksek, bunları gerçekten anlamıyorum. Imax olarak imaxlik hiçbir şey görmedim, gayet de normal sinemada izleyebilirsiniz. Tamamının diyalogla geçmesinden şikayetçi değilim ama bu özelliğinden dolayı gayet evde de izlenebilir bir film olmuş. 1-2 sahne için gerçekten anlamı yok. |
Barbie yaş olayı olmasa ve hiçbir reklam yapmasa bile sırf adından dolayı oppenheimer ve nolanı katlardı zaten. Bir de ben oppenheimer salonuna giderken başka bir salondan barbie izleyenler çıkıyordu. Abartmıyorum 10 kişiden 9'u kız/kadındı. Bunu gördükten sonra gitmeye utanırım barbie'ye ![]() |
Hayır tamamen diyalog olmasında sıkıntı yok. Zaten aksiyonluk bir konusu da yok ama gidip de nolan gibi bu filmi sadece imaxte izleyin demenin anlamı yok. imaxlik veya sinemalık hiçbir şey yok bu filmde. Atom sahnesi bile aman aman bir sahne değildi. |
Sanırım bizim ülkemizdeki sinemaseverler ya da bizim insanımız İmax'i biraz yanlış anlamış. İmaxlik sahne yoktu ne demek ? Bu film için özel kamera yapıldı , özel siyah beyaz ve özel film yapıldı. Dijital çekilmedi bu film , 270 kilogram ağırlığında ve 17,7 kilometre uzunluğunda eski nesil şekilde film rulosu üzerine çekildi. Sinema tarihinin en büyük görsel kaydı olarak lanse ediliyor , yanlış bilmiyorsam buda 18k şeklinde bir görüntüye sahip. Dünya da 18k görüntüyü sadece 30 salonda izliyorsun. Senin izlediğin imax ise 2k görüntü aktarıyor ve gelip imaxlik bir şey yok demek maalesef saçma bir yorum olmuş , kusura bakma ama imax denilen şey " çatlama patlamayı büyük ekranda izleyeyim " muhabbeti değil :) |
Hocam sonuç olarak 'IMAX' ve bahsettiğiniz kamera özelliklerinin hepsi daha güzel, daha doğal görüntüler izlettirmek için kullanılıyor. Ama bu filmde görsel anlamda kuvvetli bir şey yoktu. İster 2k, ister 20k görüntü aktarılıyor olsun sonuç olarak ikili konuşmalar izliyoruz filmin neredeyse tamamında. Bu filmi sinemada izlemek tabii ki daha güzel olur, güzel sinematografiye sahip sahneleri de çok ama genelinde normal sinematografiye sahip diyalogları izliyoruz. İlla patlama olmasına gerek yok, mesela Avatar ve Interstellar'ın inanılmaz görsellikleri ve sinematografisi var. Bence bu iki film imaxte izlenmeyi kat kat daha fazla hakediyor ve kesinlikle imax olmasa bile sinemada izlenmeli. Dünyadaki büyük çoğunluk da imax için bu tür görselliğe sahip filmleri Oppenheimer gibi biyografi filmlerine tercih eder diye düşünüyorum. Bu arada film kötü demiyorum, sadece Nolan'ın sözüne tepki gösterdim. |
Filmi eğer izlediysen veya izlersen yüksek sinema kültürünle yapacağın yorumu bekleriz hocam. |
Oppenheimer, çok konuşulan filmler arasında hatta bu filmle ödül bile kazandı diye biliyorum. O kadar çok övgü aldı ki merak etmeye başladım. Fırsat bulduğumda gideceğim filmler arasında ama tanıdıklardan giden varsa görüşlerini de alabilirim. Aynı zamanda bu gibi etkinliklerde Bankkart lira da kazanınca biletler bedavaya geliyor gibi oluyor. Hesabımı buna göre yapınca ay sonuna geldiğimde sıkışmamış oluyorum. |
oppenheimer, imax'teki ses deneyimini diğer salonlarda alamayacağınız nolan filmlerinden biri olmuş. sırf ses için imax'te izlenir. |
Mahkeme sahneleri yerine bombanın yapımına odaklansalardı keşke ,o kısımlar oldu bittiye geldi ayrıca çoğu kişi benim gibi bu bombanın nasıl yapıldığını bilmiyordur filmde de doğru düzgün anlatmıyorlar düşünüyorlar falan sonra hoop hadi testlere geçiyoruz sonra da 1 saat boyunca sorgu sahnesi . Bombanın patlama sahnesi ise cgi kullansa daha iyiydi hiç te güzel olmamış |
Selamlar, Starium ile IMAX kıyaslarsanız nasıl bir fark var acaba deneyimlarinizi paylaşır mısınız? Bir de Starium destekli film kaç tane var aşağıdaki sitede 3 taen gösteriyor bu kadar az mı? https://www.paribucineverse.com/teknolojiler/starium |
yarına bilet aldım, imax seyredeceğim bakalım. bir şeyler yazarım filmden sonra. |
uzun bir şeyler yazmıştım nasıl oldu bilmiyorum sayfa yenilendi ve tüm yazdıklarım gitti. yazının özeti şuydu, ben beğendim ama herkese hitap edecek bir film değil kesinlikle. |
Videoyu izlemek için tıklayınız |
Taslaklarınıza bakın, yazdıklarınız bir anda uçsa dahi oraya otomatik kaydolmuş olabilir. |
İzlediğim en kötü eleştirel videolardan birisi olabilir. Yarısı reklam, diğer yarısı da sübjektif yargıların objektifmiş gibi anlatılmasından ibaret. İki filmde de sosyal ve felsefi bir alt metne giriş var. Ne yazık ki videoyu çekenin iddiasının aksine kendi kulvarlarında ne kadar başarılı oldukları, felsefelerini nasıl kurdukları ve ne kadar iyi işledikleri konusunda gayet de kıyaslanabilirler. Bu anlamda mesela ben Barbie'yi Oppenheimer'dan - ki Oppenheimer'ı izlemeye çok değer addetmeme rağmen - daha başarılı buldum. En basitinden Oppenheimer'ın pratik efekt takıntısı özellikle atom silahının tasvirini çarpıcı olmaktan ve Edward Teller'ın asla önü alınamaz zincirleme reaksiyon ve tamamen yeni bir pencere açan yok edici fırsatların gelişimi konusunda, insanın her zaman bir yok etme arzusuna sahip olduğu konusunda aslında "haklı olduğu" gerçeğini hissettirmekten çok uzak kıldı. Büyük bir potansiye sahip olabilecek film Oppenheimer'ın sanrılarıyla ve fiziksel fenomenlere dair bir takım yavan görsellerle sınırlandı. Burada Oppenheimer - bence ahlaksız birisi olmasına rağmen - gerçek aşkına ulaşamamış veya onu bir türlü bulamamış bir çeşit çelişkili trajik figürden, büyük bir ahlaki ve vicdani sorumluluk üstlenen bir kara şövalyeden fazlası değil gibiydi. Bir yandan epey havada kalan ve ham duran ideolojik / siyasi göndermeler vardı. Buna mukabil Barbie'ye adanmış bir film - felsefi anlamda - daha iyi olamazdı. Barbie'deki ölüm - korkusu veya karanlığı veya anlamsızlığı - üzerine kurulan ve bu ölüm gerçeğiyle başa çıkabilmek için kadın erkek ilişkileriyle karakterize olmuş sosyal düzen ve söylem kılıflarına dayalı varoluşçuluk alt metni oldukça yerinde ve bir Barbie filmi için kesinlikle derindi. Hem de Oppenheimer'ın alt metinlerine meydan okuyacak kadar derin. Ne gördüğümü bilirim. Reklama göre yargı geliştirmem. Bilakis popüler ürünlerden genelde hazzetmem. Ama Barbie gerçekten sağlam bir film. Reklam bütçesi isterse bir devletin bütçesi olsun. Bu hiçbir şeyin göstergesi değil. Barbie kendi varsayılan kalibresini aşan bir film. Oppenheimer ise tersine, farz edilecek kalibresinin bir tık altında kalan, potansiyeline tam manasıyla erişememiş bir film (bence). Evrim Ağacı'nda Oppenheimer'ın detaylı bir biyografi videosunu hazırlayan Çağrı genel anlamda film hakkında yerinde değerlendirmeler yapmış ama biraz uzun, vaktiniz yoksa es geçebilirsiniz ama benim gibi o da pratik efektlere ve kısa video seviyesinde ve tadında kaldığını söylediği bilimsel gösterimlere takılmış: https://www.youtube.com/live/PohnBUeKCtc?feature=share Dünya üzerindeki en sarsıcı ve çarpıcı görsel manzaralarından birisinin babasının hayatını bir filmde işliyorsan ve bu manzaraya pratik efektlerle ulaşman mümkün değilse gerçeğe çok yakın çok yüksek kalite bir CGI ile yapıtını taçlandırman gerekir. 21.yüzyıldayız. Yakıt tankı patlaması Nevada çöllerini aydınlatacak güçte dev mantar bulutlu bir patlamayı tasvir edemiyor. Çok sırıtıyor. |
Hocam foruma girer girmez 9 bildirim gördüm, şaşırdım. Meğer 9 bildirimin 9'u da size aitmiş. Bence yazım hatası var diye bu kadar düzeltme yapmanıza gerek yok. Konuya gelirsek 2 filmi de henüz izlemediğim ve eleştirel parodi de spoiler içerdiği için izlemeden attım. Konuyla ilgisi var diye. Tabii ki filmleri izler izlemez buna da yazdığınıza da belki attığınz videoya da bakacağım. O zaman unutmazsam kendi fikrimi de yazarım. |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle