Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
39
Cevap
26833
Tıklama
0
Öne Çıkarma
Cevap: Ayasofya'dan daha büyük kubbeli camiimiz var mı? (2. sayfa)
M
16 yıl
Binbaşı

Şu saçma sapan tartışmaya bir son vermek için google'a bir kilise yazın görün birde cami yazın görün
http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=cami&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=kilise&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
Camilerin kendilerine has bir mimari yapısı var ama kiliselerin köşeli yapısının benzerini heryerde görebilirsiniz
< Resime gitmek için tıklayın >





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi malcolmx -- 1 Eylül 2009; 4:38:06 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
G
16 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: seboist64

Ayasofya camii değil bir kere buradan başlayalım, şunu itiraf edelim hiçbir zaman Hristiyan mimarisini geçememişiz hatta yakalayamamışız. Bi kilisenin yapısına bak bir de bizim camiilere, bizimkiler yığma basit bina gibi. Ama adamlar her santimiine emek vermiş. Ve göğe o denli yükseliyor ki heybeti takdire şayan. Neyse uzun mesele bizde onlardan birini o iki devasa sutunlu Ayasofyayı kendimize mal etmişiz işte. Karşısına Ustad ve ecdad güzel bir cami yapmış ama göz var nizam var Ayasofya mı Sultanahmed mi?


Camiiler mi yığma basit bina gibi


valla şok oldum başta dalga geçiyosun felan zannetmiştim



U
16 yıl
Binbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: iö

Şu saçma sapan tartışmaya bir son vermek için google'a bir kilise yazın görün birde cami yazın görün
http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=cami&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=kilise&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
Camilerin kendilerine has bir mimari yapısı var ama kiliselerin köşeli yapısının benzerini heryerde görebilirsiniz
< Resime gitmek için tıklayın >


Evt hepsi klon gibidir. Aynı mont saint michel yada sümela manastırlarında olduğu gibi.

< Resime gitmek için tıklayın >

Pardonda asıl camilerin kıendisine has olan yapısını heryerde görüyorum nedense. Tamamen aynılar ortada kubbe 1 2 yada 4 tane minare...





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi UçanPırasa -- 1 Eylül 2009; 5:03:11 >
Bu mesaja 2 cevap geldi.
B
16 yıl
Binbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: seboist64


quote:

Orijinalden alıntı: Fâti


quote:

Orijinalden alıntı: seboist64

Ayasofya camii değil bir kere buradan başlayalım, şunu itiraf edelim hiçbir zaman Hristiyan mimarisini geçememişiz hatta yakalayamamışız. Bi kilisenin yapısına bak bir de bizim camiilere, bizimkiler yığma basit bina gibi. Ama adamlar her santimiine emek vermiş. Ve göğe o denli yükseliyor ki heybeti takdire şayan. Neyse uzun mesele bizde onlardan birini o iki devasa sutunlu Ayasofyayı kendimize mal etmişiz işte. Karşısına Ustad ve ecdad güzel bir cami yapmış ama göz var nizam var Ayasofya mı Sultanahmed mi?


Camiiler mi yığma basit bina gibi


valla şok oldum başta dalga geçiyosun felan zannetmiştim


Dalga geçiyorum dalga, mimaride bizden iyisi yok, dünyada tekiz. Ok?



mahalle aralarina gelisi guzel dikilen camilerimizle , avrupada eskiden gelen kiliseleri , mimari bakimdan karsilastirman cok sacma . ona bakarsan dunyadaki en buyuk cami ispanyada idi . Bir ara islam oraya vardiginda insaa edilmesine ragmen , araplar orda zayifladiginda ,cami sonradan kilise oldu . Ataturk ayasofyayi muze yaptigi zaman , ispanollarda o kiliseyi muze yaptilar . Galiba Kissasa kissas anlasmasi vardi Mustafa Kemal Ataturku ile ispanyol hukumeti arasinda . Dunyadaki en buyuk cami , ataturk sayesinde bir kilise degil muze oldu belkide :)



M
16 yıl
Binbaşı

Prasacık ortada bir yanlış anlaşılma var
Kendine has yapıdan kasıt tüm camiler yada kiliseler için geçerlidir
Öyle farklı bi kilise koyarak olmuyor ne yazıkki geneli konuşuyoruz ve dediğim gibi kilisenin köşeli yapısı umumi tuvalettede var
ama istersen sen şuna bir bak
< Resime gitmek için tıklayın >
Yani bu resmin üstüne isterseniz küçük bir kıta büyüklüğünde bir kilise koyun benim için birşey değişmez
Kiliseler 4 duvar bir tavan kutu mantığında yerlerdir...





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi malcolmx -- 1 Eylül 2009; 5:07:44 >

T
16 yıl
Teğmen

Mimar Sinan, Selimiye Camii’ni İnşa Ederken Ayasofya İle Yarışmış Mıydı?


Mimar Sinan, Selimiye Camii’ni inşa ederken Ayasofya ile yarışmış mıydı? Daye-Zade Mustafa Efendi’nin 1717 yılında yazdığı esere göre, Sinan; yazdığı bir kitapta (Bu kitap bulunamamıştır), Selimiye’nin kubbesini Ayasofya’nın kubbesinden dört arşın daha büyük yaptığını ifade etmişti.Ancak yapılan ölçümler, Selimiye’nin kubbe çapının ortalama 31,305 metre, Ayasofya’nın kubbe çapının ise ortalama 33,8 metre olduğunu ortaya koymuştur.

M.S. 537de tamamlanan Ayasofya’nın kubbesi, son kez 14. yüzyılda olmak üzere, dört defa kısmen veya önemli ölçüde çökmüş; her seferinde onarılarak bugünkü haline ve boyutlarına ulaştırılmıştır. Bu yıkılmalara neden olarak, ilk kubbenin aşırı yayvanlığı nedeniyle taşıyıcı filayaklarına (filpaye) yaptığı basıncın fazlalığının yanı sıra, kullanılan harcın çok yavaş sertleşmesi ve payanda duvarlarının yetersizliği vb. gösterilmektedir. Bu etkiler, kubbe çapının büyümesine, dolayısıyla çatlayıp yıkılmasına neden olmuştur. Yapılan basit hesaplar, Ayasofya’nın kubbesinin, bu büyümelerden önceki çapının 31,612 metre olması gerektiğini göstermektedir. Bu çaptan doğan kubbe çevresi ise 99,31 metre veya 318 Bizans ayağı zunluğundadır. 318 sayısı ise, Latin ebced hesabıyla (Editörün notu: Eski Sami ve Finike alfabelerinde harflerden ayrı rakamlar yoktu. Rakam yerine her harfe bir sayısal değer verilmişti. İstenilen rakam bu harflerle yazılırdı. Bu gelenek, Finike alfabesinden türeyen Latin alfabelerinde Ortaçağa; Arap alfabesinde ise bugüne dek korundu.) Hz. İsa’nın karşılığıdır. Anlaşılan, mimarlar Anthemios ve Isidoros, kubbenin çapında Hz. İsa’yı sembolize etmek istemişler.

Buna karşılık Selimiye’nin kubbe çapı 31,305 metredir; Osmanlı arşınında 24 adet olarakbulunan boğum cinsinden ifade edildiğinde, 990 boğuma eşit olduğu görülür. 990 sayısı, Osmanlı ebced hesabıyla Hz. Ali’nin karşılığı olan 110 ve Allah’ın karşılığı olan 66 sayılarını içermektedir, zira 990un karşılığı 15×66 veya 9×110′dur. Sinan gibi bir dâhinin, Ayasofya’nın kubbesinin orijinal çapını hesaplayamamış olması düşünülemez. Çünkü, bu amaçla filayaklarının düşeyden yaptıkları sapmayı yerinde ölçerek bulması yeterli olurdu. Selimiye’nin kubbesinin, Ayasofya’nın kubbesinin orijinal çapına göre 31 cm. küçük olmasını Sinan’ın önemsemediği anlaşılıyor. Çünkü, bu önemsiz farkı isteseydi rahatça aşabilirdi. Hem aşmak hem de aynı zamanda Hz. Ali ile Allah’ı anabilmek için gerekli çap ise, ancak 41,70 metre çapında bir kubbe yapmakla mümkün olabilirdi. Bu kadar büyük bir kubbe yapmamayı göze almasını doğal karşılamak gerekiyor. Mimar Sinan sadece Allah’ın adını anmakla yetinseydi, Ayasofya’nın bugünkü çapını rahatça geçmiş olacaktı. 16×66=1056 boğum veya metre cinsinden 33,34!

focus dergisi

ALINTIDIR



N
16 yıl
Yarbay

ayasofyanın kenarlarındaki çıkıntılara fil ayağı deniyor, kubbenin oluşturduğu yatay baskıyı tutmak için

Ayasofya'ya hayran olmamın sebebi, o kadar eski bir zamanda o kadar büyük bir yapı yapabilmeleri.



U
16 yıl
Binbaşı

Nasıl yani tac mahal cami sınıfına giriyo. Ama benm söylediklerim klise sınıfına girmiyo. Arkıadasm tac mahaldeki kubbe minare dünyada baska hangi camide var yada nerde görülmüş öyle bi eser. Tac mahal gerçekten harika bir yapı ona diyebilecek birşeyim yok ta. Genele indiğimizde bana sorarsanız kliselerde daha yüklü bir estetik ve sanat görüyorum ben. Tabi kişiden kişiye değişir. Değişmesse sorun vardır.



K
16 yıl
Yarbay

Hem camiler hemde kiliseler yapı olarak muhteşem gözükmek zorunda, çünkü bir dini simgeliyorlar. Hangisine yakınsan onu daha çok seversin doğal olarak.....

Edit: Kiliselerin estetikliğini övenler hiç cami içlerine girmemişler, oradaki huzuru tatmamışlar galiba..





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi karberion -- 1 Eylül 2009; 5:11:05 >


_____________________________

Eski kullanıcı adı: kaiberdono

Bu mesaja 1 cevap geldi.
U
16 yıl
Binbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: BrightDaggers

Hem camiler hemde kiliseler yapı olarak muhteşem gözükmek zorunda, çünkü bir dini simgeliyorlar. Hangisine yakınsan onu daha çok seversin doğal olarak.....

Edit: Kiliselerin estetikliğini övenler hiç cami içlerine girmemişler, oradaki huzuru tatmamışlar galiba..

Evt aynen dediğin gibi. Doğruya doğru ben hiç camiye girmedim hiç girmekte istemedim. Ama şu varki hiç kiliseye de girmedim yada hiç bi kliseyi yakından görmedim. O yüzden bence benim kadar dinsiz olmayanlara göre daha objektir düşüncelere sahibim diye düşünüyorum =)


Bu mesaja 1 cevap geldi.
K
16 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: UçanPırasa


quote:

Orijinalden alıntı: BrightDaggers

Hem camiler hemde kiliseler yapı olarak muhteşem gözükmek zorunda, çünkü bir dini simgeliyorlar. Hangisine yakınsan onu daha çok seversin doğal olarak.....

Edit: Kiliselerin estetikliğini övenler hiç cami içlerine girmemişler, oradaki huzuru tatmamışlar galiba..

Evt aynen dediğin gibi. Doğruya doğru ben hiç camiye girmedim hiç girmekte istemedim. Ama şu varki hiç kiliseye de girmedim yada hiç bi kliseyi yakından görmedim. O yüzden bence benim kadar dinsiz olmayanlara göre daha objektir düşüncelere sahibim diye düşünüyorum =)


harikasın, lafı direk koydun bana ağlıyorum şuanda. mutlu oldun mu


=)




_____________________________

Eski kullanıcı adı: kaiberdono

Bu mesaja 1 cevap geldi.
U
16 yıl
Binbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: BrightDaggers


quote:

Orijinalden alıntı: UçanPırasa


quote:

Orijinalden alıntı: BrightDaggers

Hem camiler hemde kiliseler yapı olarak muhteşem gözükmek zorunda, çünkü bir dini simgeliyorlar. Hangisine yakınsan onu daha çok seversin doğal olarak.....

Edit: Kiliselerin estetikliğini övenler hiç cami içlerine girmemişler, oradaki huzuru tatmamışlar galiba..

Evt aynen dediğin gibi. Doğruya doğru ben hiç camiye girmedim hiç girmekte istemedim. Ama şu varki hiç kiliseye de girmedim yada hiç bi kliseyi yakından görmedim. O yüzden bence benim kadar dinsiz olmayanlara göre daha objektir düşüncelere sahibim diye düşünüyorum =)


harikasın, lafı direk koydun bana ağlıyorum şuanda. mutlu oldun mu


=)

Ohoo ben burda bi tartışma ortamı var insanlar fikir beyan ediyo zannederek bişeyler yazıyorum senin yaptığına bak. Bi laf koyma yada laf yeme beklentisiyle burdaysan özürdilerim seni muhattap aldığım için hayatta başarılar.

Edit: Yazdığım şeyde bi laf koyma falanda yoktu ayrıca. Yazılanları hangi uzuvunla okduğunu merak etmedim değil.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi UçanPırasa -- 1 Eylül 2009; 5:26:00 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
!
16 yıl
Yüzbaşı

Madem Camii konuşuyoruz forumdan bir arkadaş paylaşmıştı epey önce hala durur yazı ekleyeyim dedim

Süleymaniye camisinin gizli şifreleri

Mimar Sinan’ın, Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını anlatmak istedik sizlere... Büyük ustanın 'Benim kalfalık eserim' dediği Süleymaniye’nin şifrelerini bilmek ister misiniz?

Akıllara durgunluk verecek gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?. Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi.

Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan’a verildi. Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni’nin canını sıkmıştı. Sinan’ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan’a.

Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye’ye gitti. Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi. Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ‘’ Bu ne iştir Mimarbaşı ‘’ diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan’ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu.

Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu’nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni’de , Sinan’ın niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.

Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı. Şaşırdınız değil mi? Durun, daha bitmedi… Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan. Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.

Süleymaniye’nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı. Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

Son bir şifre daha var..

Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada toplanmasını sağlayan , hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz. Ayrıca Süleymaniye’nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz.

Bu düşüncelere durgunluk verecek sanat eseri karşısında insanın Da Vinci'nin şifresi de neymiş diyesi geliyor... Ne dersiniz?!!!


Durun daha bitmedi emin olun okuduğunuza pişman olmayacaksınız.Mimar Sinandan 2-3 kesit var.

Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genislige oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematigin bilinen 4 ana isleminden farkli besinci. bir islem bularak cozdugu soylenir.

Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda
birbirlerini gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin
urunudur.

Almanlar ayni sistemi meclislerinin onundeki dev
kurede kullanmislar.

Mimar Sinan bu sistemi 2 metre capindaki
minarelere yuzyillar once monte edebilecek bir dehadir.

Almanlarin dehasi ise, o cirkin metal yiginina
Selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir..


*******************************************

Bir gun Selimiye Camii'ne girenler,

kubbenin altiinda bir Japon'un ayaklarini kibleye
dogru uzatmis sirtustu yattigini gormusler

Tabii hemenJapon'u, "burasi kutsal bir yer. Bu
sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore
saygisizliktir.

Lutfen oturun veya ayakta durun" diyerek
uyarmislar.

Ancak, Japon trans vaziyetteymis,

gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus:

"Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe
var olamaz.

Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde
durmasi
fizik ve matematik kurallarina aykiri.

Bu imkansiz, orada hicbir sey yok,orada hicbir sey
yok..."

*********************************

Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis.

Bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi
farkedilimis.

Uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar.

Nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa
kafaya vermisler.

Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle
minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum
olduguna karar vermisler.

Minarelerin temellerini acinca, koymayi
dusundukleri
kelepcelerin aynisiyla karsilasmislar.

Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni seyi
dusunmus megerse....?

*********************************************


1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar
ve
jeofizikçilerden olusan bir Japon heyeti
Turkiye'ye
gelmis.

Heyet Imar ve Iskan Bakanligi'ndan izin alarak
ulkemizdeki tarihi yapilari incelemeye baslamis.

Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan gezdikten
sonra sira Sinan' in kalfalik eseri Suleymaniye
Camisi'yle Sinan'in ogrencisi Mimar Davut

Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis.

Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme
yapmislar.

Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus.

Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin
gevsek
bir zemin uzerine insa edildigini anlamislar.

Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi
olmamasina akil sir erdirememisler.

Bunun uzerine Türkiye programinin gerisini
tamamen
iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar.

Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti
sirasinda bu iki caminin sabitlenmedigini aksine
yerinde oynayarak yikilmaktan kurtulabildigi
ortaya
çikmis. Minareleri incelediklerinde ise dumurlari
ikiye katlanmis.

Minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem
mekanizmasi uzerine oturtuldugunu ve her yone
yaklasik 5 derece yatabildigini gormusler.

Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye,

Sinan'in ustalik eseri Selimiye Camisi'ne
gitmisler.
Ordaki olaganustu sistemleri gorunce iyice dumur
olmuslar.



Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak
cozmüsler.

Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini
uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi
sistemlerle kurup muazzam gokdelenler dikmisler.

Yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda
kullanildiklari cogu sistem,

yuzyillar önce Sinan'in gelistirdigi
mekanizmalarmis.


Tac mahalin mimari mehmet efendi mimar sinanin
ogrencisidir.

Şimdi hepiniz diyeceksiniz açı ve sayı ile Allah nasıl yazılır pek kestiremedim?

eskilerin kullandığı ebcet hesabı denilen bir yöntem var. bir tür numeroloji... ebcet'te her harfin rakamsal bir değeri vardır. bir sözcüğü oluşturan harflerin değerleri toplanır ve sözcüğün rakamsal değerine ulaşılır.

yanlış hatırlamıyorsam Allah sözcüğünün ebcet hesabı ile çıkan değeri 66 olsa gerek.

demek sinan selimiye'de 66 rakamını, artık açılarda mı kullandı, pencere veya sütün sayısına mı denk getirdi, ne yaptıysa böyle bir rivayet ortaya atılmış..

doğrudur. eskiler bu tür hesaplamaya çok değer verir, bir sürü işlerinde kullanırlardı..

Durun iki-üç tanede hikaye söyleyim öyle bitsin

İstanbul´un Haliç yamaçlarının üzerinde ve üçüncü tepesinde yer alan muhteşem bir külliyedir Süleymaniye Camii. Boğaziçi girişinden bakıldığında, caminin sadece eşsiz silueti bile insanı büyülemeye yeter. Süleymaniye´nin yapım aşaması bütünüyle görkemli bir efsanedir. Bunlardan en ilginç olanını aktarıyoruz. Mimar Sinan, Süleymaniye Külliyesi´nin temelini attıktan sonra, bu temelin oturması ve sağlamlaşması için inşaatı durdurmuş ve bir yıl kadar beklemiş. İnşaatın ekonomik nedenlerden dolayı durduğu yolunda duyum alan ve Osmanlı ile her alanda yarış içinde olan Safevi şahı Tahmasb, fırsat bu fırsat diyerek Kanuni Sultan Süleyman´ı utandırmak istemiş ve padişaha inşaat tamamlansın diye bir sandık dolusu mücevher göndermiş. Ancak rivayet olunur ki, buna çok sinirlenen Sultan, mimarbaşı Sinan´a gereğinin yapılmasını buyurmuş ve büyük usta da bu eşsiz hazineyi, Safevi elçisinin gözü önünde, bir dibekte dövdürüp toz haline getirterek Süleymaniye´nin inşaat harcına katıvermiş...

Sabahın ilk ışıklarıyla güneşin gökyüzünde parıldadığı bir gün Süleymaniye´ye dikkatli bakın, parıldadığını göreceksiniz!

Bunu biliyor muydunuz?

Süleymaniye Külliyesinin muhasebe defteri Topkapı Sarayında korunuyor. 164 bölüm bünyesinde, 3.000´e yakın sayfadan oluşan bir muhasebe kaydı. Büyük bir iş gücüyle, dönemin tüm ekonomik ve teknik olanakları kullanılarak inşa edilen bu muhteşem külliyenin, yalnızca yedi yıl gibi kısa bir sürede bitirildiği biliniyor. Caminin ikisi avlunun ön köşesinde ve ikişer şerefeli, diğer ikisi de ana makamın köşelerinde üçer şerefeli olmak üzere dört minaresi var. Şerefelerin toplamda 10 adet yapılmasıyla, Kanuninin 10. sultan olarak Osmanlı tahtında oturduğunun; dört minarenin ise, İstanbul´un başkent olduktan sonraki dördüncü padişah olduğunun simgesi olduğu rivayet olunur.

Bir keresinde Sinan Selimiye'yi yaparken küçük bir çocuk camiye garip garip bakıyormuş.Sinan yanına giderek: ''Noldu küçük'' diye sormuş.Oda ''Caminin minareyi yamuk dikmişsiniz'' der.Sinan da ''e peki napalım'' der.Çocuk ''düzeltin bende gideyim evime'' der.Sonra Sinan 7-8 tane işçiyi çağırır ve bir halat getirip iple minareyi bağlayın sonra düzelene kadar çekin der.İşçiler şaşkın dırlar itiraz edecek olurlar ama Sinan karşı çıkar.Getirirler ipi Sinan habire çocuğa sorar yetermi diye.Çocuk ise biraz sol biraz daha sol biraz daha sağa hah tamam der.Sonra çocuk gider.Sonra işçiler meraklanır.Senin gibi koskoca bir mimar küçük bir çocuğun sözünü dinledi diye Oda Çocuk şimdi gitseydi Halk arasında minare yamuk diye çıkar başımız belaya girerdi der.


Bu mesaja 2 cevap geldi.
U
16 yıl
Binbaşı

Summ3r paylaştığın iyi oldu =) okumustum ama tekrar okudum sahiden etkileyici bi mimari.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
3
11 yıl
Teğmen

hadi bakalım kaç senelik mevzu hortlasın!

Bursa Ataevler de bulunan Edebali Camii nin kubbe çapı 38 m ile dünyanın en büyük kubbeli camisi imiş.

http://www.zaman.com.tr/sehir_dunyanin-en-buyuk-direksiz-cami-kubbesi-bursa-da-insa-edildi_262026.html


Bu mesaja 1 cevap geldi.
O
11 yıl
Yarbay

en güzeli sinagoglar bi kere ...



C
11 yıl
Yüzbaşı

salisbury kathedrali var



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

F
11 yıl
Yüzbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: ! Want to play a game

Madem Camii konuşuyoruz forumdan bir arkadaş paylaşmıştı epey önce hala durur yazı ekleyeyim dedim

Süleymaniye camisinin gizli şifreleri

Mimar Sinan’ın, Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını anlatmak istedik sizlere... Büyük ustanın 'Benim kalfalık eserim' dediği Süleymaniye’nin şifrelerini bilmek ister misiniz?

Akıllara durgunluk verecek gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?. Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi.

Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan’a verildi. Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni’nin canını sıkmıştı. Sinan’ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan’a.

Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye’ye gitti. Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi. Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ‘’ Bu ne iştir Mimarbaşı ‘’ diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan’ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu.

Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu’nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni’de , Sinan’ın niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.

Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı. Şaşırdınız değil mi? Durun, daha bitmedi… Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan. Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.

Süleymaniye’nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı. Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

Son bir şifre daha var..

Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada toplanmasını sağlayan , hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz. Ayrıca Süleymaniye’nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz.

Bu düşüncelere durgunluk verecek sanat eseri karşısında insanın Da Vinci'nin şifresi de neymiş diyesi geliyor... Ne dersiniz?!!!


Durun daha bitmedi emin olun okuduğunuza pişman olmayacaksınız.Mimar Sinandan 2-3 kesit var.

Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genislige oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematigin bilinen 4 ana isleminden farkli besinci. bir islem bularak cozdugu soylenir.

Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda
birbirlerini gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin
urunudur.

Almanlar ayni sistemi meclislerinin onundeki dev
kurede kullanmislar.

Mimar Sinan bu sistemi 2 metre capindaki
minarelere yuzyillar once monte edebilecek bir dehadir.

Almanlarin dehasi ise, o cirkin metal yiginina
Selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir..


*******************************************

Bir gun Selimiye Camii'ne girenler,

kubbenin altiinda bir Japon'un ayaklarini kibleye
dogru uzatmis sirtustu yattigini gormusler

Tabii hemenJapon'u, "burasi kutsal bir yer. Bu
sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore
saygisizliktir.

Lutfen oturun veya ayakta durun" diyerek
uyarmislar.

Ancak, Japon trans vaziyetteymis,

gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus:

"Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe
var olamaz.

Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde
durmasi
fizik ve matematik kurallarina aykiri.

Bu imkansiz, orada hicbir sey yok,orada hicbir sey
yok..."

*********************************

Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis.

Bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi
farkedilimis.

Uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar.

Nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa
kafaya vermisler.

Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle
minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum
olduguna karar vermisler.

Minarelerin temellerini acinca, koymayi
dusundukleri
kelepcelerin aynisiyla karsilasmislar.

Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni seyi
dusunmus megerse....?

*********************************************


1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar
ve
jeofizikçilerden olusan bir Japon heyeti
Turkiye'ye
gelmis.

Heyet Imar ve Iskan Bakanligi'ndan izin alarak
ulkemizdeki tarihi yapilari incelemeye baslamis.

Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan gezdikten
sonra sira Sinan' in kalfalik eseri Suleymaniye
Camisi'yle Sinan'in ogrencisi Mimar Davut

Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis.

Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme
yapmislar.

Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus.

Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin
gevsek
bir zemin uzerine insa edildigini anlamislar.

Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi
olmamasina akil sir erdirememisler.

Bunun uzerine Türkiye programinin gerisini
tamamen
iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar.

Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti
sirasinda bu iki caminin sabitlenmedigini aksine
yerinde oynayarak yikilmaktan kurtulabildigi
ortaya
çikmis. Minareleri incelediklerinde ise dumurlari
ikiye katlanmis.

Minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem
mekanizmasi uzerine oturtuldugunu ve her yone
yaklasik 5 derece yatabildigini gormusler.

Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye,

Sinan'in ustalik eseri Selimiye Camisi'ne
gitmisler.
Ordaki olaganustu sistemleri gorunce iyice dumur
olmuslar.



Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak
cozmüsler.

Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini
uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi
sistemlerle kurup muazzam gokdelenler dikmisler.

Yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda
kullanildiklari cogu sistem,

yuzyillar önce Sinan'in gelistirdigi
mekanizmalarmis.


Tac mahalin mimari mehmet efendi mimar sinanin
ogrencisidir.

Şimdi hepiniz diyeceksiniz açı ve sayı ile Allah nasıl yazılır pek kestiremedim?

eskilerin kullandığı ebcet hesabı denilen bir yöntem var. bir tür numeroloji... ebcet'te her harfin rakamsal bir değeri vardır. bir sözcüğü oluşturan harflerin değerleri toplanır ve sözcüğün rakamsal değerine ulaşılır.

yanlış hatırlamıyorsam Allah sözcüğünün ebcet hesabı ile çıkan değeri 66 olsa gerek.

demek sinan selimiye'de 66 rakamını, artık açılarda mı kullandı, pencere veya sütün sayısına mı denk getirdi, ne yaptıysa böyle bir rivayet ortaya atılmış..

doğrudur. eskiler bu tür hesaplamaya çok değer verir, bir sürü işlerinde kullanırlardı..

Durun iki-üç tanede hikaye söyleyim öyle bitsin

İstanbul´un Haliç yamaçlarının üzerinde ve üçüncü tepesinde yer alan muhteşem bir külliyedir Süleymaniye Camii. Boğaziçi girişinden bakıldığında, caminin sadece eşsiz silueti bile insanı büyülemeye yeter. Süleymaniye´nin yapım aşaması bütünüyle görkemli bir efsanedir. Bunlardan en ilginç olanını aktarıyoruz. Mimar Sinan, Süleymaniye Külliyesi´nin temelini attıktan sonra, bu temelin oturması ve sağlamlaşması için inşaatı durdurmuş ve bir yıl kadar beklemiş. İnşaatın ekonomik nedenlerden dolayı durduğu yolunda duyum alan ve Osmanlı ile her alanda yarış içinde olan Safevi şahı Tahmasb, fırsat bu fırsat diyerek Kanuni Sultan Süleyman´ı utandırmak istemiş ve padişaha inşaat tamamlansın diye bir sandık dolusu mücevher göndermiş. Ancak rivayet olunur ki, buna çok sinirlenen Sultan, mimarbaşı Sinan´a gereğinin yapılmasını buyurmuş ve büyük usta da bu eşsiz hazineyi, Safevi elçisinin gözü önünde, bir dibekte dövdürüp toz haline getirterek Süleymaniye´nin inşaat harcına katıvermiş...

Sabahın ilk ışıklarıyla güneşin gökyüzünde parıldadığı bir gün Süleymaniye´ye dikkatli bakın, parıldadığını göreceksiniz!

Bunu biliyor muydunuz?

Süleymaniye Külliyesinin muhasebe defteri Topkapı Sarayında korunuyor. 164 bölüm bünyesinde, 3.000´e yakın sayfadan oluşan bir muhasebe kaydı. Büyük bir iş gücüyle, dönemin tüm ekonomik ve teknik olanakları kullanılarak inşa edilen bu muhteşem külliyenin, yalnızca yedi yıl gibi kısa bir sürede bitirildiği biliniyor. Caminin ikisi avlunun ön köşesinde ve ikişer şerefeli, diğer ikisi de ana makamın köşelerinde üçer şerefeli olmak üzere dört minaresi var. Şerefelerin toplamda 10 adet yapılmasıyla, Kanuninin 10. sultan olarak Osmanlı tahtında oturduğunun; dört minarenin ise, İstanbul´un başkent olduktan sonraki dördüncü padişah olduğunun simgesi olduğu rivayet olunur.

Bir keresinde Sinan Selimiye'yi yaparken küçük bir çocuk camiye garip garip bakıyormuş.Sinan yanına giderek: ''Noldu küçük'' diye sormuş.Oda ''Caminin minareyi yamuk dikmişsiniz'' der.Sinan da ''e peki napalım'' der.Çocuk ''düzeltin bende gideyim evime'' der.Sonra Sinan 7-8 tane işçiyi çağırır ve bir halat getirip iple minareyi bağlayın sonra düzelene kadar çekin der.İşçiler şaşkın dırlar itiraz edecek olurlar ama Sinan karşı çıkar.Getirirler ipi Sinan habire çocuğa sorar yetermi diye.Çocuk ise biraz sol biraz daha sol biraz daha sağa hah tamam der.Sonra çocuk gider.Sonra işçiler meraklanır.Senin gibi koskoca bir mimar küçük bir çocuğun sözünü dinledi diye Oda Çocuk şimdi gitseydi Halk arasında minare yamuk diye çıkar başımız belaya girerdi der.

Çok güzel oldu bunların hiçbirini bilmiyordum...



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

B
11 yıl
Onbaşı

Var Adana'Merkez cami(sabancı merkez cami) yazarsan google'a bakabilirsin 1998 yapımlı olmakla birlikte eşşek gibi büyük ortadoğunun en büyük camii'sidir. bknz wikipedia





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bulunmayan -- 20 Kasım 2014; 2:05:47 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
-
9 yıl
Binbaşı

mimar sinan gelmiş geçmiş en iyi mimardır. Neyse yine en iyi mimarlardandır diyelim.

Bugün hala aynı camileri yapıyor olmamızın sebebi onun çok iyi olmasıdır onun dışına hala çıkamadık.

Bazı mimariden anlamayan arkadaşlar birtakım yorumlarda bulunmuşlar sadece gülüyorum.

Eğer mimar sinan bizim değilde avrupalının olsaydı. Hergün ismini duyardınız





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi -RüzgarGibiGeçti- -- 9 Haziran 2016; 18:56:06 >

DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.