DonanımHaber Mini sürüm 2 Ocak 2026 tarihi itibariyle kullanımdan kalkacaktır. Bunun yerine daha hızlı bir deneyim için DH Android veya DH iOS uygulamalarını kullanabilirsiniz.
Donanım Haber’den herkese merhaba. Bu videomuzda Call of Duty serisinin en yeni oyunu Black Ops 7’yi inceliyoruz.
Dile kolay, bir serinin 7. oyununu görmek her oyun geliştiricisine nasip olmaz. Ancak konu Call of Duty serisi olunca kendi içinde alt serilere ayrılan oyunlar bile ayrı ayrı seriler olarak hayatlarına devam ediyorlar. Kendi serisinin 7. ana akım Call of Duty oyunlarının 22. halkası olan Black Ops 7 nasıl bir oyun olmuş dersiniz? Gelin birlikte bakalım.
Call of Duty bugüne kadar belki pek çok farklı hikayeye dallanıp budaklandı ama bunlardan en sürdürülebilir olanları Infinity Ward’un ellerinden çıkan Modern Warfare serisi ve Treyarch tarafından geliştirilen Black Ops serisi.
Detaylara geçmeden önce oyunun ilk günden Game Pass’e geldiğini hatırlatmakta fayda var. Ayrıca PC üzerinde Battle net, Steam gibi platformlardan edinebilirsiniz. Oyun ayrıca PlayStation 5, Xbox Series, PlayStation 4 ve Xbox One konsollarına çıkış yapmış durumda.
Bir de şu hatırlatmayı yapmakta fayda var. Bazı platformlarda oyunu yüklemek istediğinizde otomatik olarak Black Ops 6 ve Warzone seçili geliyor. Öyle olunca oyunun istediği disk gereksinimi neredeyse 250 GB civarına ulaşıyor. Sadece Black Ops 7’yi hikaye ve online modlarıyla birlikte deneyim etmek isterseniz 120 GB civarı bir dosya boyutu mevcut. Hadi artık oyunu da indirdiysek hikaye moduyla incelememize başlayalım.
Black Ops serisinin kendine ait bir anlatım dili var. Tıpkı Modern Warfare’de olduğu gibi. Call of Duty serileri özellikle hikaye modlarından aşina olduğumuz karakterlerle ve halen daha hafızamızdan silinmeyen bazı görevleriyle hatırlanır. Black Ops 7’de önceki oyunun 40 yıl sonrasında geçen ama serinin ilk oyunlarından beri aşina olduğumuz karakterlerin yer yer hikaye içerisinde karşımıza çıktığı, hatta geçmiş oyunlarda “yahu bu karakterin icabına bakmamış mıydık” dediğimiz insanlarla alakalı dedikoduların olduğu, aslında anlatılmak istenen hikaye bakımından merak uyandırıcı bir hikaye örgüsü var. Ama bunu uygulama bakımından eleştiri oklarından kurtulamayacak yöntemler tercih edilmiş.
Çağımızın kanayan yarası internete sürekli bağlı kalma zorunluluğu bu oyunda da mevcut. Üstelik hikaye modunda bile. Hatta hikaye modunda dilerseniz 4 kişiye kadar co-op oynayabildiğiniz için hikaye görevlerinde oyun tıpkı online modlardaymışsınız gibi davranıyor. Yani oyunu durdurmak yok. Evet, yanlış duymadınız. Aman efendim telefon çaldı, yok kapı çaldı, şöyle bir mola vereyim birazdan devam ederim deme lüksünüz yok.
Peki görevler 4 kişilik ilerleme mantığına göre mi tasarlanmış dersiniz? Pek de sayılmaz. Hatta tek başınıza girerseniz sadece ara sahnelerde 4 kişi görüyorsunuz. Onun dışındaki bütün ilerlemenizde sanki tek başınıza ilerliyormuşsunuz gibi bir ortama düşüyorsunuz. Bu nedenle olacaktır ki 4 kişi ilerlerken “aman dur, arkadaşlarımla konuşayım, şu adamı sen al, ben de bunu, hadi, üç deyince ateş ediyoruz” gibi taktiksel taktiksel ilerleyeceğimiz bir ortam da yok.
Görevler genelde sıka sıka ilerle, düşmanları alt et ve checkpoint noktasına ulaş şeklinde. Yer yer açık dünyada serbest gezme imkanı tanıyan bölümler var ama o kadar aksiyondan sonra biraz durup soluklanalım diye koyulmuşlar gibi. Oynanış içerisinde bazı bulmaca öğeleri de es geçilmemiş ama tek tip olduğu için ekstra bir zorlayıcılığı yok.
Aslında hikayeye yönelik anlatılabilecek çok bir şey olmaması videonun kapak görselindeki “Neyi yanlış yaptı?” sorusunun cevaplarından bir tanesi. Çünkü az önce saydığım özelliklerin derinine inip anlatılabilecek bir yanları yok. “Bu özelliği de koyduk” demek için yapılmış gibi. Bir diğeriyse oyunun Call of Duty gibi hissettirmemesi.
Evet, şu görüntüye baktığınız zaman aklınıza ne geliyor? Call of Duty’den başka her şey. Çünkü FPS olarak bildiğimiz bir seri için bu cesur bir karar. Oyunu ister FPS ister TPS açısıyla oynamanız mümkün. Açıkçası oyunun yapısı, aksiyonları, karakter animasyonları, sanki her şey TPS için hazırlanmış gibi. Yani en azından FPS ve TPS arasında bir gariplik yok. Yani Third Person açısı zoraki konulmuş gibi hissettirmiyor.
Ama yine de TPS moduyla Call of Duty oynarken kendimi Hobbit filmlerinin çekimlerinde Gandalf karakterine hayat veren Ian McKellen gibi hissetim. Kendisi bir sahnenin çekimi sırasında gerçek oyunculara karşı değil de yeşil perdeye karşı oynarken bir anda “ne yapıyorum ben” dercesine duraksayıp ağlıyordu. Tabi ben Black Ops 7’yi oynarken ağlamadım ama bu seri nereye gidiyor böyle demekten de kendimi alıkoyamadım.
Oyunda 4 kişilik ekibin bir parçası olduğumuzdan bahsetmiştim. Hikaye sırasında hangi karakterle oynayacağınızı seçme gibi bir özellik sunulmamış. Zaten karakterlerin birbirinden ayrışan bir özel yeteneği de yok. Yani hangisiyle oynarsanız aynı oynanış var. Bu da beni şahsen tek bir askerin gözünden hikayeye bakma deneyiminden -ki bu tarz hikayeli FPS oyunlarında iyi olmasını en çok istediğim özelliktir- alıkoyuyor.
Başta bahsettiğim durumun bir tezahürü de hikaye modundaki deneyimde karşımızda çıkıyor. Yani bir markanın 22. onun alt serisinin 7. oyunu olmak. Kendini aşmak, farklılaşmak adına yapımcılar bu kez bizi soulslike oyunlardan aşina olduğumuz boss fightlara sokmaya karar vermiş. Bunu da karakterlerin gördüğü halüsinasyonların bir yansıması olarak oyuna yedirmişler. Ancak bu durum özellikle askeri operasyonları seven ve Call of Duty serisini bu tarz özelliklerinden dolayı beğenen oyuncuların pek hoşuna gitmeyecektir. Konuşulsun diye yapıldıysa evet, konuşulmayı başardı. Oynadığım şey vuruş hissi açısından güzel mi? Evet, güzel. Ama Call of Duty oynuyor gibi mi hissettiriyor? Pek değil. Yani genel görüntü yine Black Ops ama deneyim bazen Doom gibi, bazen Gears of War gibi, bazen Left 4 Dead gibi. Black Ops denildiğinde benim aklıma psiko gerilim tadında anlatımlar, merak uyandırıcı ara sahneler ve hikaye ilerleyişi sırasında yaşanan akılda kalıcı anlar geliyor. Şu oyunda gördüklerim değil.
Özellikle zombi modunun aksiyonunu ve haritalarını düşününce bu Left 4 Dead benzeri hissiyat daha da artıyor. Ancak o modda çok vakit harcamadım. Genel olarak serinin zombi modlarının pek bana hitap etmediği bir gerçek. Call of Duty: World at War ile hayatımıza girdiği dönemde bu kadar kalıcı olmasını beklemiyordum ama artık serinin temel elementlerinden biri haline geldi. Hikaye, online modlar, zombi modu ve Warzone şeklinde devam eden bir ilerleyiş söz konusu. Hatta bu kez hikaye modunu tamamladığınızda endgame içeriği tadında oyun sizi zombi moduna atıyor.
Demin de bahsettiğim gibi vuruş hissi Call of Duty serilerinden aşina olduğumuz gibi tatmin edici. Online modlarda da geçmiş oyunlardakine benzer bir deneyim mevcut. Rekabetçi oynanış yine had safhada.
Ancak oyun alanına wingsuitle inmek, etrafta çok hızlı hareket eden ve anormal yüksekliklere zıplayan karakterler görmek üzerinden kaç oyun geçerse geçsin garip hissettiriyor. Evet, rekabetçi mi? Rekabetçi. Tempolu mu? Tempolu. Sunuculara bağlanmada bir sorun yaşadım mı? Hayır. Optimizasyonla alakalı bir sorun oldu mu? Olmadı. Ama taktiksel bir savaşın içinde miydim? Hayır. Daha çok oradan oraya koştururken birbirini avlamaca şeklinde ilerleyen maçlar yaptım.
Online tarafta modların ne olduğu ve aşağı yukarı neler yaptığı haricinde detaylı bir yorum yapamıyorum. Çünkü rekabetçi oyun dünyası bana çok uzak olduğu için her yıl düzenli oynayan bir oyuncu kadar nüans farklılıkları ayırt edemem. Ancak bu hızlı temponun hem gerçeklikten hem de benden uzak olduğunu söyleyebilirim. Tabi bunu olumsuz bir özellik olarak söylemiyorum. Sadece bana hitap etmiyor. Eğer Call of Duty aksiyonunu seviyorsanız bu oyunu da tempo olarak sevebilirsiniz.
Az önce saydığım tüm yenilikleri karakter animasyon şemasıyla, duvardan zıplama ve yüksek sıçrama gibi mekaniklerle birleştirince Call of Duty artık online tarafta Battlefield ile rekabette olan askeri bir atmosfer hissiyatı vermiyor. Daha çok, Fortnite, Marvel Rivals, Overwatch gibi yapımlarla rekabet içinde gibi hissettiriyor. Oynanış açısından oralara göz kırpıyor veya oralardaki oyuncuları kendine çekmek istiyor gibi bir havası var.
Aslında genel bir değerlendirme yapacak olursak Black Ops 7 günümüzdeki pek çok oyun gibi online modlardan sürdürülebilir gelir modelini öncelik edinmiş ve yatırımını buna göre yapmış bir oyun. Online tarafta farklı zevklere hitap eden pek çok oyun modu olan, her oyunda temposu daha da hızlanan ve rekabetçilik dozu daha da arttırılan bir seriden bahsediyoruz. Tabi bunun da sevenleri vardır. Ona şüphe yok.
Ama bu serileri benim gibi ilk oyunlarından beri oynayanlar iyi hikaye modlarını, unutamayacağı kadar epik hikaye görevlerini ister istemez arıyor. Tabi bunu görmenin gün geçtikçe zorlaştığı ortada. Çünkü eskiden online modlar bu kadar popüler değildi ve oyun yapımcıları rakiplerinden ayrışmak, daha çok satabilmek için daha iyi hikaye modları yapmaya çalışıyordu. Şimdi ise online oyun modları ciddi bir gelir modeli haline geldi ve pek çok yapımcı online modlara ağırlık veriyor.
Hatta kendi tarihi boyunca çok güzel hikayeli oyunlar yapan firmaların online oyun furyasıyla ellerini ovuşturup hüsrana uğradığı çokça örnek var. Ancak günün sonunda her firma karlılık odaklı çalışır. Geçmişte de iyi hikaye modları yapmak istedikleri için değil, daha çok para kazandırma ihtimali olan seçenek o olduğu için yapıyorlardı. O nedenle yeni dönem Call of Duty oyunlarının hikayelerinden bir Captain MacMillan’la yaptığımız keskin nişancılık görevi beklemiyorum. Bir, General Shepherd’ın ihanetiyle şok olmayı beklemiyorum. Vahşetinden dolayı yapıp yapmamanın opsiyonel sunulduğu “No Russian” görevi beklemiyorum.
Bunun sebebiyse ben veya benim gibi oyuncuların bu tarz oyunlara doymuş olması değil. Oyun yapımcılarının ne kadar kazanırsa kazansın doymuyor olmaları. Black Ops 7 böyleydi. Siz neler düşünüyorsunuz? Şayet oyunu oynadıysanız veya bu video sayesinde bir fikir sahibi olduysanız görüşlerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.
Bu tarz içeriklerin devam edebilmesi için dilerseniz kanalımıza abone olabilir ve şayet videomuzu beğendiyseniz beğen butonuna tıklayarak YouTube algoritmasının videoyu fark etmesini sağlayabilirsiniz. Bir başka videoda görüşmek üzere. Herkese iyi oyunlar.
inceleME!!! İncelemeyin abi, oyun direkt berbat. Gamepass ultimate abonesiyim. Beta sonrası bir şans vereyim dedim, oyun rezalet ötesi. Oyuna erişimim olmasına rağmen oynamayı düşünmüyorum.
Donanım Haber’den herkese merhaba. Bu videomuzda Call of Duty serisinin en yeni oyunu Black Ops 7’yi inceliyoruz.
Dile kolay, bir serinin 7. oyununu görmek her oyun geliştiricisine nasip olmaz. Ancak konu Call of Duty serisi olunca kendi içinde alt serilere ayrılan oyunlar bile ayrı ayrı seriler olarak hayatlarına devam ediyorlar. Kendi serisinin 7. ana akım Call of Duty oyunlarının 22. halkası olan Black Ops 7 nasıl bir oyun olmuş dersiniz? Gelin birlikte bakalım.
Call of Duty bugüne kadar belki pek çok farklı hikayeye dallanıp budaklandı ama bunlardan en sürdürülebilir olanları Infinity Ward’un ellerinden çıkan Modern Warfare serisi ve Treyarch tarafından geliştirilen Black Ops serisi.
Detaylara geçmeden önce oyunun ilk günden Game Pass’e geldiğini hatırlatmakta fayda var. Ayrıca PC üzerinde Battle net, Steam gibi platformlardan edinebilirsiniz. Oyun ayrıca PlayStation 5, Xbox Series, PlayStation 4 ve Xbox One konsollarına çıkış yapmış durumda.
Bir de şu hatırlatmayı yapmakta fayda var. Bazı platformlarda oyunu yüklemek istediğinizde otomatik olarak Black Ops 6 ve Warzone seçili geliyor. Öyle olunca oyunun istediği disk gereksinimi neredeyse 250 GB civarına ulaşıyor. Sadece Black Ops 7’yi hikaye ve online modlarıyla birlikte deneyim etmek isterseniz 120 GB civarı bir dosya boyutu mevcut. Hadi artık oyunu da indirdiysek hikaye moduyla incelememize başlayalım.
Black Ops serisinin kendine ait bir anlatım dili var. Tıpkı Modern Warfare’de olduğu gibi. Call of Duty serileri özellikle hikaye modlarından aşina olduğumuz karakterlerle ve halen daha hafızamızdan silinmeyen bazı görevleriyle hatırlanır. Black Ops 7’de önceki oyunun 40 yıl sonrasında geçen ama serinin ilk oyunlarından beri aşina olduğumuz karakterlerin yer yer hikaye içerisinde karşımıza çıktığı, hatta geçmiş oyunlarda “yahu bu karakterin icabına bakmamış mıydık” dediğimiz insanlarla alakalı dedikoduların olduğu, aslında anlatılmak istenen hikaye bakımından merak uyandırıcı bir hikaye örgüsü var. Ama bunu uygulama bakımından eleştiri oklarından kurtulamayacak yöntemler tercih edilmiş.
Çağımızın kanayan yarası internete sürekli bağlı kalma zorunluluğu bu oyunda da mevcut. Üstelik hikaye modunda bile. Hatta hikaye modunda dilerseniz 4 kişiye kadar co-op oynayabildiğiniz için hikaye görevlerinde oyun tıpkı online modlardaymışsınız gibi davranıyor. Yani oyunu durdurmak yok. Evet, yanlış duymadınız. Aman efendim telefon çaldı, yok kapı çaldı, şöyle bir mola vereyim birazdan devam ederim deme lüksünüz yok.
Peki görevler 4 kişilik ilerleme mantığına göre mi tasarlanmış dersiniz? Pek de sayılmaz. Hatta tek başınıza girerseniz sadece ara sahnelerde 4 kişi görüyorsunuz. Onun dışındaki bütün ilerlemenizde sanki tek başınıza ilerliyormuşsunuz gibi bir ortama düşüyorsunuz. Bu nedenle olacaktır ki 4 kişi ilerlerken “aman dur, arkadaşlarımla konuşayım, şu adamı sen al, ben de bunu, hadi, üç deyince ateş ediyoruz” gibi taktiksel taktiksel ilerleyeceğimiz bir ortam da yok.
Görevler genelde sıka sıka ilerle, düşmanları alt et ve checkpoint noktasına ulaş şeklinde. Yer yer açık dünyada serbest gezme imkanı tanıyan bölümler var ama o kadar aksiyondan sonra biraz durup soluklanalım diye koyulmuşlar gibi. Oynanış içerisinde bazı bulmaca öğeleri de es geçilmemiş ama tek tip olduğu için ekstra bir zorlayıcılığı yok.
Aslında hikayeye yönelik anlatılabilecek çok bir şey olmaması videonun kapak görselindeki “Neyi yanlış yaptı?” sorusunun cevaplarından bir tanesi. Çünkü az önce saydığım özelliklerin derinine inip anlatılabilecek bir yanları yok. “Bu özelliği de koyduk” demek için yapılmış gibi. Bir diğeriyse oyunun Call of Duty gibi hissettirmemesi.
Evet, şu görüntüye baktığınız zaman aklınıza ne geliyor? Call of Duty’den başka her şey. Çünkü FPS olarak bildiğimiz bir seri için bu cesur bir karar. Oyunu ister FPS ister TPS açısıyla oynamanız mümkün. Açıkçası oyunun yapısı, aksiyonları, karakter animasyonları, sanki her şey TPS için hazırlanmış gibi. Yani en azından FPS ve TPS arasında bir gariplik yok. Yani Third Person açısı zoraki konulmuş gibi hissettirmiyor.
Ama yine de TPS moduyla Call of Duty oynarken kendimi Hobbit filmlerinin çekimlerinde Gandalf karakterine hayat veren Ian McKellen gibi hissetim. Kendisi bir sahnenin çekimi sırasında gerçek oyunculara karşı değil de yeşil perdeye karşı oynarken bir anda “ne yapıyorum ben” dercesine duraksayıp ağlıyordu. Tabi ben Black Ops 7’yi oynarken ağlamadım ama bu seri nereye gidiyor böyle demekten de kendimi alıkoyamadım.
Oyunda 4 kişilik ekibin bir parçası olduğumuzdan bahsetmiştim. Hikaye sırasında hangi karakterle oynayacağınızı seçme gibi bir özellik sunulmamış. Zaten karakterlerin birbirinden ayrışan bir özel yeteneği de yok. Yani hangisiyle oynarsanız aynı oynanış var. Bu da beni şahsen tek bir askerin gözünden hikayeye bakma deneyiminden -ki bu tarz hikayeli FPS oyunlarında iyi olmasını en çok istediğim özelliktir- alıkoyuyor.
Başta bahsettiğim durumun bir tezahürü de hikaye modundaki deneyimde karşımızda çıkıyor. Yani bir markanın 22. onun alt serisinin 7. oyunu olmak. Kendini aşmak, farklılaşmak adına yapımcılar bu kez bizi soulslike oyunlardan aşina olduğumuz boss fightlara sokmaya karar vermiş. Bunu da karakterlerin gördüğü halüsinasyonların bir yansıması olarak oyuna yedirmişler. Ancak bu durum özellikle askeri operasyonları seven ve Call of Duty serisini bu tarz özelliklerinden dolayı beğenen oyuncuların pek hoşuna gitmeyecektir. Konuşulsun diye yapıldıysa evet, konuşulmayı başardı. Oynadığım şey vuruş hissi açısından güzel mi? Evet, güzel. Ama Call of Duty oynuyor gibi mi hissettiriyor? Pek değil. Yani genel görüntü yine Black Ops ama deneyim bazen Doom gibi, bazen Gears of War gibi, bazen Left 4 Dead gibi. Black Ops denildiğinde benim aklıma psiko gerilim tadında anlatımlar, merak uyandırıcı ara sahneler ve hikaye ilerleyişi sırasında yaşanan akılda kalıcı anlar geliyor. Şu oyunda gördüklerim değil.
Özellikle zombi modunun aksiyonunu ve haritalarını düşününce bu Left 4 Dead benzeri hissiyat daha da artıyor. Ancak o modda çok vakit harcamadım. Genel olarak serinin zombi modlarının pek bana hitap etmediği bir gerçek. Call of Duty: World at War ile hayatımıza girdiği dönemde bu kadar kalıcı olmasını beklemiyordum ama artık serinin temel elementlerinden biri haline geldi. Hikaye, online modlar, zombi modu ve Warzone şeklinde devam eden bir ilerleyiş söz konusu. Hatta bu kez hikaye modunu tamamladığınızda endgame içeriği tadında oyun sizi zombi moduna atıyor.
Demin de bahsettiğim gibi vuruş hissi Call of Duty serilerinden aşina olduğumuz gibi tatmin edici. Online modlarda da geçmiş oyunlardakine benzer bir deneyim mevcut. Rekabetçi oynanış yine had safhada.
Ancak oyun alanına wingsuitle inmek, etrafta çok hızlı hareket eden ve anormal yüksekliklere zıplayan karakterler görmek üzerinden kaç oyun geçerse geçsin garip hissettiriyor. Evet, rekabetçi mi? Rekabetçi. Tempolu mu? Tempolu. Sunuculara bağlanmada bir sorun yaşadım mı? Hayır. Optimizasyonla alakalı bir sorun oldu mu? Olmadı. Ama taktiksel bir savaşın içinde miydim? Hayır. Daha çok oradan oraya koştururken birbirini avlamaca şeklinde ilerleyen maçlar yaptım.
Online tarafta modların ne olduğu ve aşağı yukarı neler yaptığı haricinde detaylı bir yorum yapamıyorum. Çünkü rekabetçi oyun dünyası bana çok uzak olduğu için her yıl düzenli oynayan bir oyuncu kadar nüans farklılıkları ayırt edemem. Ancak bu hızlı temponun hem gerçeklikten hem de benden uzak olduğunu söyleyebilirim. Tabi bunu olumsuz bir özellik olarak söylemiyorum. Sadece bana hitap etmiyor. Eğer Call of Duty aksiyonunu seviyorsanız bu oyunu da tempo olarak sevebilirsiniz.
Az önce saydığım tüm yenilikleri karakter animasyon şemasıyla, duvardan zıplama ve yüksek sıçrama gibi mekaniklerle birleştirince Call of Duty artık online tarafta Battlefield ile rekabette olan askeri bir atmosfer hissiyatı vermiyor. Daha çok, Fortnite, Marvel Rivals, Overwatch gibi yapımlarla rekabet içinde gibi hissettiriyor. Oynanış açısından oralara göz kırpıyor veya oralardaki oyuncuları kendine çekmek istiyor gibi bir havası var.
Aslında genel bir değerlendirme yapacak olursak Black Ops 7 günümüzdeki pek çok oyun gibi online modlardan sürdürülebilir gelir modelini öncelik edinmiş ve yatırımını buna göre yapmış bir oyun. Online tarafta farklı zevklere hitap eden pek çok oyun modu olan, her oyunda temposu daha da hızlanan ve rekabetçilik dozu daha da arttırılan bir seriden bahsediyoruz. Tabi bunun da sevenleri vardır. Ona şüphe yok.
Ama bu serileri benim gibi ilk oyunlarından beri oynayanlar iyi hikaye modlarını, unutamayacağı kadar epik hikaye görevlerini ister istemez arıyor. Tabi bunu görmenin gün geçtikçe zorlaştığı ortada. Çünkü eskiden online modlar bu kadar popüler değildi ve oyun yapımcıları rakiplerinden ayrışmak, daha çok satabilmek için daha iyi hikaye modları yapmaya çalışıyordu. Şimdi ise online oyun modları ciddi bir gelir modeli haline geldi ve pek çok yapımcı online modlara ağırlık veriyor.
Hatta kendi tarihi boyunca çok güzel hikayeli oyunlar yapan firmaların online oyun furyasıyla ellerini ovuşturup hüsrana uğradığı çokça örnek var. Ancak günün sonunda her firma karlılık odaklı çalışır. Geçmişte de iyi hikaye modları yapmak istedikleri için değil, daha çok para kazandırma ihtimali olan seçenek o olduğu için yapıyorlardı. O nedenle yeni dönem Call of Duty oyunlarının hikayelerinden bir Captain MacMillan’la yaptığımız keskin nişancılık görevi beklemiyorum. Bir, General Shepherd’ın ihanetiyle şok olmayı beklemiyorum. Vahşetinden dolayı yapıp yapmamanın opsiyonel sunulduğu “No Russian” görevi beklemiyorum.
Bunun sebebiyse ben veya benim gibi oyuncuların bu tarz oyunlara doymuş olması değil. Oyun yapımcılarının ne kadar kazanırsa kazansın doymuyor olmaları. Black Ops 7 böyleydi. Siz neler düşünüyorsunuz? Şayet oyunu oynadıysanız veya bu video sayesinde bir fikir sahibi olduysanız görüşlerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.
Bu tarz içeriklerin devam edebilmesi için dilerseniz kanalımıza abone olabilir ve şayet videomuzu beğendiyseniz beğen butonuna tıklayarak YouTube algoritmasının videoyu fark etmesini sağlayabilirsiniz. Bir başka videoda görüşmek üzere. Herkese iyi oyunlar.
Haberi Portalda Gör