Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 2 misafir
896
Cevap
18752
Tıklama
1
Öne Çıkarma
Cevap: Dünya küre ise eğim nerede? (47. sayfa)
M
3 hafta
Yarbay

Güneş'in kutup fotoğrafları Dünya için neden önemli?

< Resime gitmek için tıklayın >

Daha önce görülmemiş fotoğraflar, bilim insanlarının Güneş'in fırtınalı ve sakin dönemlerinin nasıl değiştiğini anlamalarına yardımcı olacak.
Bu, Dünya'daki herkes için önemli bir gelişme.
Güneş'in güney kutbuna ait ilk görüntüler Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) Solar Orbiter uzay aracı tarafından Dünya'ya ulaştırıldı.
Elde edilen bu görüntüler Güneş'in şiddetli fırtınalar ve daha sakin periyotlar arasında nasıl süreçler geçirdiğini anlamımızı sağlayacak.

Bu süreçlerin anlaşılması önem taşıyor çünkü Güneş'in yoğun aktivite dönemleri, dünyadaki iletişimi ve elektrik şebekelerini etkileyebiliyor.

Yeni görüntülerde, yer yer bir milyon santigrat derece sıcaklığa ulaşan parlak bir atmosfer var.
Aralarda seçilebilen daha koyu gaz bulutlarında, sıcaklık çok daha düşük diyebiliriz. Ama burada da sıcaklık yüz bin dereceye ulaşıyor.

ESA Bilim Direktörü Profesör Carole Mundell'e göre, Güneş'in şimdiye kadar çekilmiş en detaylı görüntüleri, yıldızımızın gerçekte nasıl çalıştığını öğrenmemize yardımcı olacak.
Mundell, "Bugün Güneş'in kutbuna ilişkin ilk görüntüleri ortaya koyuyoruz" diyerek insanlık için önemine vurgu yapıyor:
"Güneş bize en yakın yıldız ve yaşam kaynağı. Aynı zamanda dünyadaki enerji sistemlerinin de potansiyel engelleyicisi.. Nasıl çalıştığını anlamamız ve hamlelerini öngörebilmemiz şart."

Dünya'dan bakıldığında Güneş parlaklığı nedeniyle tam bir disk gibi görünüyor.
Ancak farklı frekanslar ve özel filtreler kullanan bilim insanları onu gerçek haliyle inceleyebiliyor.
Güneş, yüzeyine manyetik alanların hakim olduğu, yüzey patlamalarıyla atmosferinde gaz sarmalları gözlenen dinamik ve akışkan bir top.
Güneş'in ne zaman öfkelendiğini ve Dünya'ya doğru parçacıklar püskürttüğünü belirleyen bu manyetik alanlardır.
Bilim insanları Güneş'in manyetik alanlarının dengeli olduğu dönemleri olduğunu biliyor. Bu dönemde güney ve kuzey kutuplarındaki manyetik çekim düzene giriyor.
Bu, Güneş'in şiddetli patlamalar üretemediği bir evre.
Ancak yaklaşık her 11 yılda bir Güneş'in döngüsü zirve yapıyor. Kuzey ve güney kutuplarındaki manyetik alan yer değiştiriyor.
Bu dönem boyunca Güneş bu manyetik kaosu patlamalarla dengelemeye çalışıyor. Bu parçacıklar Dünya'ya olağanca şiddetiyle ulaşabiliyor.
Güneş fırtınaları olarak adlandırılan bu parlamalar iletişim uydularına ve elektrik şebekelerine zarar verebiliyor. Bununla birlikte Kuzey Işıkları olarak anılan gökyüzü olayını da ortaya çıkarabiliyor.
UCL'den Profesör Lucie Green, bilgisayar modelleriyle bu aktiviteyi tahmin etmenin zor olduğuna söylüyor ve manyetik alanların kutuplara hareketi hakkında veri olmadığına işaret ediyor.
Ama bu durum şimdi değişti.
BBC'ye konuşan Green, "bulmacanın eksik parçasına sahibiz" diyor:
"Güneş'teki kutupsal manyetik alanların tersine dönmesi yanıtı en çok merak edilen bilimsel sorulardan biri olmuştur" diyen Green, manyetik alanların döngüsünü sıvı akışı üzerinden ilk kez ölçebilen Solar Orbiter'ın buna yanıt sağlayabileceğini düşünüyor.

Bilim insanları eksik parçaları tespit ederek bunlar üzerinden bir tahmin sistemi kurmayı amaçlıyor.
Böylece uzay hava durumu olarak adlandırılan bir öngörü mekanizması kuracaklar.
Doğru tahminler, uydu operatörlerinin, elektrik dağıtım şirketlerinin ve kutup ışıkları gözlemcilerinin yoğun güneş fırtınalarına karşı daha iyi plan yapabilmelerini sağlayacak.
Solar Orbiter'dan gelen verileri kullanarak Güneş rüzgârı çalışmalarında uzmanlaşan Profesör Christopher Owen, "Bu, Güneş fiziğinin Kutsal Kâsesi" diyor:
"Solar Orbiter uzay hava durumu ile ilgili bazı temel bilimlerin temeline inmemizi sağlayacak.
"Ancak Güneş'in Dünya'yı etkileyebilecek patlamalarını tahmin edebilmek anlamında güvenilir sinyaller alacağımız noktaya gelmeden önce biraz daha çalışmamız gerekiyor."
Solar Orbiter ayrıca Güneş'in farklı katmanlarındaki kimyasal elementlerin ve bunların hareketlerinin yeni görüntülerini de yakaladı.
Bu görüntüler, bilinen sıcaklıklarda hidrojen, karbon, oksijen, neon ve magnezyum gibi belirli kimyasal elementler tarafından gönderilen ve spektral çizgiler olarak adlandırılan belirli ışık frekanslarını ölçen SPICE adlı bir araç kullanılarak çekildi.
SPICE ekibi ilk kez spektral çizgileri takip ederek Güneş'teki madde kümelerinin ne kadar hızlı hareket ettiğini ölçtü.
Bu ölçümler, parçacıkların Güneş Rüzgârı şeklinde yıldızımızdan nasıl bize doğru fırlatıldığını ortaya çıkarabilir.
Avrupa Uzay Ajansı'nın, bir buçuk milyar dolar bütçeli Güneş gözlem uydusu Solar Orbiter, Şubat 2020'de fırlatılmıştı.




< Resime gitmek için tıklayın >



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

N
3 hafta
Yarbay
Konu Sahibi

Saçma sapan yalan devasal heybetli animasyonlarla gösterişli çizilen güneş resimleri, halbuki gerçek güneşin bu animasyonlu güneş ile alakası bile yok.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

M
3 hafta
Yarbay

Güneş patlamaları neden elektrik kesintilerine yol açıyor?







< Resime gitmek için tıklayın >

NASA teleskopları bu yıl içindeki en şiddetli Güneş patlamalarını kaydetti.
Böylesi yüksek hareketlilik dönemlerinde, Güneş rüzgarı adı verilen elektromanyetik parçacık yüklü dalgalar sürekli olarak Dünya'ya çarpıyor.
Bu gökyüzü olayına Güneş Fırtınası deniyor ve Dünya'daki teknolojik üst yapıyı etkileyebiliyor. Elektrik kesintilerine neden olabiliyor, Uluslararası Uzay Üssü'ndeki astronotların daha fazla radyasyona maruz kalmasına yol açabiliyor.
Bununla birlikte elektromanyetik fırtınaların insanlara bilinen bir zararı yok.

Güneş fırtınaları, Güneş'in doğal döngüsünün bir parçası.

Bu yoğun enerji salımı sırasında uzaya, ışık, enerji ve Güneş parçacıkları püskürüyor.
Güneş patlamaları sırasında açığa çıkan elektromanyetik radyasyon ışık hızıyla hareket ediyor ve sekiz dakikadan biraz uzun sürede Dünya'ya ulaşabiliyor.
Güneş patlamaları, koronal kütle atımı (CME) ile birlikte de gerçekleşebiliyor. Devasa patlamalar olarak tanımlanabilecek CME'ler nispeten daha yavaş bir şekilde saatte milyonlarca kilometre hızla ilerliyor.
Güneş fırtınaları Dünya'ya farklı yoğunluklarda ulaşabilir.
Güneş'ten gelen bu elektromanyetik enerji, atmosfere girdiğinde aurora olarak bilinen parlak ışıklar yaratabiliyor. Bu gökyüzü olayı Kuzey Işıkları veya Güney Işıkları olarak da biliniyor.

Dünya üzerinde nasıl bir etkisi olabilir?

Güneş, sürekli hareket halinde ve güçlü bir manyetik alan oluşturan elektrik yüklü sıcak gazlardan oluşur.
Bir döngü olarak açıklanan bu hareketlilik, Güneş'in düzenli olarak sakin ve fırtınalı dönemler yaşaması ile sonuçlanıyor.
Yaklaşık her 11 yılda bir bu döngü zirve yapıyor ve Güneş'in kuzey ve güney kutuplarındaki manyetik alan yer değiştirir.
NASA'da uzmanların da yer aldığı uluslararası bir ekibe göre, Güneş Döngüsü 25 olarak adlandırılan şu anki döngü Aralık 2019'da başladı.





< Resime gitmek için tıklayın >

Güneş'in 11 yıllık döngüsünde en az güneş aktivitesinin görüldüğü periyot solar minimum olarak tanımlanıyor.
Bu döngü, güneş lekelerinin (güneşin yüzeyindeki karanlık lekeler) sayısındaki değişimle belirleniyor ve takip ediliyor.
Minimum dönemde Güneş'te en az sayıda güneş lekesi bulunuyor. Aktivite arttıkça, güneş lekelerinin sayısı da artıyor.
Döngünün ortası, solar maksimum olarak adlandırılıyor. Bu dönemde Güneş'te en fazla güneş lekesi gözleniyor ve manyetik kutuplar yer değiştiriyor.
Uluslararası uzmanlar, Güneş'in geçen yıl solar maksimum dönemine ulaştığını söylüyor.
Güneş lekeleri, çevrelerinden daha soğuk oldukları için daha koyu görünüyor. Benek olarak görülen bu devasa lekelerde ışık ve enerji patlamaları meydana geliyor.
Bu lekelerin çoğu Dünya ile aynı büyüklükte veya daha büyük olabiliyor.
Solar fırtınalar, 11 yıllık döngünün maksimum döneminde daha sık yaşanıyor.



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

N
2 hafta
Yarbay
Konu Sahibi

Güneş patlaması olacak dedikleri günde kimsenin ne elektriği kesildi ne de elektronik cihazların bozuldu, elektriği kesilen elektronik aletleri bozulan tek bir insan evladı varsa yazsın, hala hiç yaşamadığı görmediği hissetmediği şeylere hala "oluyor" diye inanan saftirik bir kesim var.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Novagate -- 2 Temmuz 2025; 19:8:27 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

M
2 hafta
Yarbay

M
2 hafta
Yarbay

James Webb Teleskobu uzak bir gezegende yaşam olasılığına dair güçlü izler buldu

Bilim insanları, bir başka yıldızın etrafında dönen uzak bir gezegende yaşam olabileceğine yönelik yeni ve güçlü ama kesin olmayan izler buldu.
K2-18b adı verilen gezegenin atmosferini inceleyen Cambridge Üniversitesi ekibi, Dünya'da sadece basit organizmalar tarafından üretilen moleküllerin işaretlerine rastladı.
Böylelikle NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu tarafından söz konusu gezegende ikinci kez ve daha umut verici bir şekilde yaşamla ilişkilendirilen kimyasallar tespit etti.
Fakat hem ekip hem de bağımsız gökbilimciler sonuçları teyit etmek için daha fazla veri gerektiğini vurguladı.

Cambridge Üniversitesi Astronomi Enstitüsü'nde ekip lideri Profesör Nikku Madhusudhan, kısa sürede tartışmasız kanıt bulmayı umduğunu söylüyor.

Orada bir yerlerde büyük olasılıkla yaşam bulunduğuna dair en güçlü kanıt bu. Gerçekçi bir şekilde bu sinyali bir ila iki yılda teyit edebileceğimizi söyleyebilirim."
K2-18b, Dünya'nın iki buçuk katı büyüklüğünde ve bizden yedi yüz trilyon mil uzakta.
Webb Teleskobu o kadar güçlü ki, yörüngesinde döndüğü küçük kırmızı güneşten gelen ışıktan, gezegenin atmosferinin kimyasal yapısını analiz edebiliyor.
Cambridge ekibi, atmosferin yaşamla ilişkili iki molekülden en az birinin kimyasal özelliğini içerdiğini buldu: dimetil sülfür (DMS) ve dimetil disülfür (DMDS). Dünya'da bu gazlar deniz fitoplanktonu ve bakterileri tarafından üretiliyor.

Prof. Madhusudhan, tek bir gözlem penceresi içerisinde ne kadar çok gaz tespit edildiğinin kendisini şaşırttığını söylüyor.
"Bu gazın atmosferde tahmin ettiğimiz miktarı, Dünya'da bulunan miktardan binlerce kat daha fazla."
"Yani eğer yaşamla ilişki gerçekse, o zaman bu gezegen yaşamla dolup taşıyor olmalı."
Prof. Madhusudhan daha da ileri giderek, "K2-18b'de yaşam olduğunu doğrularsak, bu galakside yaşamın çok yaygın olduğunu da doğrulamış oluruz" diyor.
Prof. Madhusudhan'ın ekibi, henüz pek çok belirsizliğin olduğunu kabul ediyor.
Öncelikle bu son tespit, bir "keşif" olduğunu iddia etmek için gereken standartta değil.
Bunun için araştırmacıların sonuçlarının doğru olduğundan ve şans eseri bir okuma olmadığından yaklaşık %99,99999 emin olmaları gerekiyor.


Bu son sonuçlarda emin olma durumu ise %99,7 düzeyinde. Kulağa çok geliyor ama bilim camiasını ikna etmeye yetmiyor.
Ancak ekibin 18 ay önce elde ettiği ve o zamanlar büyük şüpheyle karşılanan %68'lik sonuçtan çok daha fazla.
Araştırma ekibinden bağımsız olan Edinburgh Üniversitesi'nde öğretim üyesi ve İskoçya Kraliyet Astronomu Prof. Catherine Heymans, Cambridge ekibi istenen kesinlik düzeyinde sonuç elde etse bile, bu gezegende yaşamın var olduğuna dair kesin bir kanıt olmayacağını söylüyor.
BBC News'e konuşan uzmana göre, "Bu kesinliğe rağmen, bu gazın kökeninin ne olduğu sorusunun hâlâ yanıtlanması gerekiyor".
"[Bu maddeler] Dünya'da okyanustaki mikroorganizmalar tarafından üretiliyor, ancak mükemmel verilerle bile bunun yabancı bir dünyada biyolojik bir kökene sahip olduğunu kesin olarak söyleyemiyoruz çünkü evrende bir sürü garip şey oluyor ve bu gezegende molekülleri üretebilecek başka hangi jeolojik aktivitenin gerçekleşebileceğini bilmiyoruz."

< Resime gitmek için tıklayın >

Yaşam olduğuna katılmayan teoriler

Bu görüş Cambridge ekibinin de katıldığı bir görüş; laboratuvarda cansız kaynaklar kullanılarak DMS ve DMDS'nin üretilip üretilemeyeceğini görmek için diğer gruplarla birlikte çalışıyorlar.
Diğer araştırma grupları K2-18b'den elde edilen veriler için alternatif açıklamalar öne sürdüler. Sadece DMS ve DMDS'nin mevcut olup olmadığı hakkında değil, aynı zamanda gezegenin bileşimi hakkında da güçlü bir bilimsel tartışma var.
Birçok araştırmacının gezegenin geniş bir sıvı okyanusa sahip olduğu sonucuna varmasının nedeni, K2-18b'nin atmosferinde amonyak gazının bulunmaması.
Onların teorisi, amonyağın, altındaki geniş bir su kütlesi tarafından emildiği. Ancak Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Oliver Shorttle'a göre, bu durum erimiş kaya deniziyle de açıklanabilir ve bu da yaşamı engeller:
"Diğer yıldızların yörüngesinde dönen gezegenler hakkında bildiğimiz her şey, atmosferlerinden yansıyan küçük ışık miktarlarından geliyor. Bu yüzden, yalnızca yaşam belirtileri için değil, her şey için inanılmaz derecede zayıf bir sinyalle karşı karşıyayız.
"K2-18b'yle ilgili bilimsel tartışmaların bir kısmı hala gezegenin yapısıyla ilgili".
NASA'nın Ames Araştırma Merkezi'ndeki Dr. Nicolas Wogan'ın verilerle ilgili başka bir yorumu daha var. K2-18b'nin yüzeyi olmayan mini bir gaz devi olduğunu öne süren bir araştırma yayımladı.
Gaz devi, büyük kısmı gaz olan gezegenler için kullanılan bir terim.

Bu bir başlangıç olabilir

Bu iki alternatif yorum, Webb Teleskobu'ndan gelen verilerle uyuşmadığı gerekçesiyle diğer gruplar tarafından da sorgulanıyor. Bu da K2-18b etrafındaki güçlü bilimsel tartışmayı gösteriyor.
Prof. Madhusudhan, bilimdeki en büyük sorulardan birine cevap verebilmek için hala tırmanılması gereken bilimsel bir dağ olduğunu kabul ediyor. Ancak kendisi ve ekibinin doğru yolda olduğuna inanıyor:
"Onlarca yıl sonra geriye dönüp baktığımızda, evrendeki yaşama erişebileceğimiz noktaya bu an geldiğimizi görebiliriz.
"Bu, evrende yalnız olup olmadığımıza dair temel soruyu birden yanıtlayabileceğimiz bir dönüm noktası olabilir."
Araştırma The Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlandı.



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

N
23 sa.
Yarbay
Konu Sahibi

Yukarıdaki bütün açıklamaların hepsi yalan, görsellerin de hepsi animasyon.


Sosyal medyada görüyorum artık bütün uzay haberlerinin altında uzayın yalan olduğu dünyanın da küre olmadığına inanan birçok insan var, insanlar artık o uyduruk palavra uzay yalanları ile dalga geçiyor ne mutlu..

Buradaki küre dünyacılar siz de birgün gerçeklere karşı koyamayacaksınız.

Sözde uzaya giden roket, yırtık.



https://www.instagram.com/reel/DMQlyeJNH9A/?igsh=MTR4N2ppMzB3eGwzdw==





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Novagate -- 18 Temmuz 2025; 23:32:40 >

M
14 sa.
Yarbay

Evrendeki sırrı çözülemeyen patlamalar ne anlama geliyor?

Astronomi uzmanları, 10 civarında bu garip, nadir görülen patlamalardan tespit etti. Bunlar, özel bir tür kara deliğin işaretleri olabilir mi?
Bilim insanları daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Uzayın derinliklerinde çok büyük bir şey infilak etti. Dünya'daki teleskoplar şaşırtıcı derecede parlak ve sıra dışı patlamayı 2018'de gördü ve 200 milyon ışık yılı uzaklıkta yaşananlar izlendi.
Patlama hızla ve müthiş bir şekilde aydınlandı. Sıradan bir yıldız patlamasından, bir süpernovadan çok daha fazla parlaktı ve sonra kayboldu.
AT2018cow adı verilen garip görünen patlamanın büyüklüğü güneş sistemimizle aynı boyuttaydı. Kısa süre sonra patlama daha akılda kalır "The Cow – İnek" adıyla anılmaya başlandı.

Bu göz kamaştırıcı olayın ardından astronomlar Evren genelinde diğer bazı benzer patlamalar tespit etti. Luminous fast blue optical transients (Parlak, hızlı optik geçici olaylar) ya da LFBots diye tanımlanıyorlar ve hepsi aynı özellikleri paylaşıyor.

New York'taki Cornell Üniversitesi'nden astronomi uzmanı Anna Ho "Çok parlaklar" diyor. Mavi renkleri, patlamanın 40 bin derece civarındaki çok büyük sıcaklığından kaynaklanıyor. Kısa süreli olduğundan geçici diye anılıyor
Bilim insanları başta LFBot'ların bir kusurlu süpernovae olduğunu düşündü. Bunlar, dışa patlamaya çalışan ama içe patlayan ve böylece çekirdeğinde bir kara delik oluşan yıldızlar. Daha sonra yıldız, içten dışa doğru tükeniyor.
Ancak bir başka teori de destek görmeye başladı. Buna göre ışıma henüz keşfedilmemiş, orta kütle kara delikleri diye bilinen, bir tür orta büyüklükteki kara deliğin, yanına çok fazla yaklaşan yıldızları yutmasıyla tetikleniyor. Geçen yıl Kasım'da yayımlanan bir çalışmada, bu fikre işaret eden yeni kanıtlar bulundu.
Liverpool John Moores Üniversitesi'nden astronom Daniel Perley "Genel hissiyat o yöne doğru gidiyor" diyor.
Bu teori doğruysa, evrendeki en küçük ve en büyük kara delikler arasındaki kayıp halka olan bu tür kara deliklerin varlığı kanıtlanabilir. Ayrıca, en büyük gizemlerden biri olan karanlık madde konusunda yaşamsal önemde bir ipucu olabilir.
2018'de tespit edilen patlama normal bir yıldız patlamasından 100 kat daha parlaktı. Dünya'dan 200 milyon ışık yılı ötedeki bir galakside meydana gelen patlama yakalandı.
O zamandan bu yana uzmanlar 10 dolayında benzer patlama tespit etti.
Uzmanlar, giderek artan bir şekilde bu tür olayları aramak için gök yüzünün geniş kesimlerine bakarak teleskopları kullanıyor.
Kasım ayında yeni bir LFBot bulundu. Wasp adı verilmesi düşünülen patlamaya dair ilk gözlemler, başarısız bir yıldız patlaması olmadığını düşündürüyor.
Bir başka fikirse LFBotların aslında Wolf-Rayet adı verilen dev yıldızların güneşin kütlesinden 10 ila 100 kat daha büyük olan çok daha küçük kara delikler tarafından parçalanması.


..



< Resime gitmek için tıklayın >

Şu anda en çok ilgi çekeniyse orta büyüklükteki kara delikler teorisi. Uzmanlar, Evren'de orta büyüklükte kara delikler olduğuna neredeyse emin ama henüz kesin bir kanıt bulunamadı.
Perley, bu teoriyi en heyecan verici olanı diye gördüğünü vurguluyor. Fakat belirli LFBot'ların ne olduğunu kesin bir şekilde bulabilmek için çok daha fazla örneğe ihtiyacımız var.
Perley "Maalesef çok nadirler. 100 civarındaki patlamayla ilgili veri iyi bir sonraki adım olurdu." Diye konuşuyor.
Daha fazla veri gelene dek bu garip patlamaların etrafındaki gizem sürecek. Net olansa, LBot'ların herkesin beklediğinden daha şaşırtıcı olmasıydı.
Perley "Keyifli, tek seferlik bir şey olacağını düşündüm. Fakat tamamen farklı bir olay olarak ortaya çıktı. Giderek daha ilginç hale geldiler" diyor.



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

M
14 sa.
Yarbay

Pusula

Pusula, başlıca olarak ulaşımda ve arazi incelemesinde kullanılan, dünya üzerinde yön tespit etmeye yarayan cihazdır.[1] Pusulalar; manyetik veya cayroskopik olarak ya da bir yıldıza göre yön belirleme prensipleriyle çalışırlar.[1] En eski pusula türü, Dünya'nın manyetik alanına göre yönleri gösteren manyetik pusuladır[1] ve sıklıkla pusula sözcüğü, manyetik pusula ile eşanlamlı olarak kullanılır.

Manyetik pusula, dünyanın manyetik alanının doğrultusunu gözlemlemekte kullanılan, kerteriz alıp mevki bulmaya yardım eden mıknatıslaşmış bir iğnedir. Manyetik olmayan bir maddeden yapılmış bir kutu içinde bulunur. Temel organı hareketli bir mıknatıstan oluşan diğer ölçü aygıtları da bu adla anılır.

Pusula, İtalyanca bir sözcük olan bussola kelimesinden Türkçeye geçmiştir.[2]

Pusulanın çalışma prensibi
Manyetik pusulanın en önemli parçası olan ve bir manyetik alan içerisinde bulunan pusula iğnesi serbestçe hareket edebilecek şekilde pusula gövdesine monte edilmiştir. Pusula iğnesi serbest kaldığında her zaman aynı yönü gösterir. İğnenin sabit olarak aynı yönü göstermesi yeryüzünde iğneyi çeken bir gücün olmasından kaynaklanmaktadır. Yeryüzü bir ucu kuzeye, diğer ucu güneye uzanan devasa bir mıknatıs gibidir. Dünyanın manyetikliği, pusula iğnesinin manyetik kuzeye (manyetik alanın kuzey kutbuna) doğru dönmesine neden olur.


Pusulanın çalışma prensibi
Manyetik pusulanın en önemli parçası olan ve bir manyetik alan içerisinde bulunan pusula iğnesi serbestçe hareket edebilecek şekilde pusula gövdesine monte edilmiştir. Pusula iğnesi serbest kaldığında her zaman aynı yönü gösterir. İğnenin sabit olarak aynı yönü göstermesi yeryüzünde iğneyi çeken bir gücün olmasından kaynaklanmaktadır. Yeryüzü bir ucu kuzeye, diğer ucu güneye uzanan devasa bir mıknatıs gibidir. Dünyanın manyetikliği, pusula iğnesinin manyetik kuzeye (manyetik alanın kuzey kutbuna) doğru dönmesine neden olur.



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

M
14 sa.
Yarbay

GPS

Global Positioning System (kısaca GPS veya Türkçe karşılığıyla Küresel Konumlama Sistemi), ABD hükümetine ait ve ABD Uzay Kuvvetleri tarafından yönetilen uydu tabanlı radyonavigasyon sistemidir.[1] Dünya'daki ve Dünya yakınındaki GPS alıcılarına, en az dört GPS uydusunu görebilmeleri şartıyla coğrafi konum ve saat bilgisi sağlayan küresel uydu navigasyon sistemlerinden biridir. Uydular bir tür radyo sinyali yayarlar ve yeryüzündeki GPS alıcıları bu sinyalleri alıp yorumlayarak konum belirlenmesini gerçekleştirir.

GPS projesi, öncelindeki navigasyon sistemlerinin kısıtlı işlevselliklerini aşabilmek amacıyla[2] 1960'lardan gelen bir dizi gizli mühendislik çalışması da dahil olmak üzere ilk denemelerde ortaya çıkan birkaç görüşün de bütünleştirilmesi ile, 1973 yılında geliştirilmişti. GPS, ABD Savunma Bakanlığı (DoD) tarafından esas olarak 24 uydu ile çalışacak şekilde tasarlanıp yapılmış ve devreye alınmıştı. 1994 yılında tam olarak işler hale gelmiştir. Sistem, Bradford Parkinson, Roger L. Easton ve Ivan A. Getting'in icatları ile güçlendirildi.

GPS sistemi, var olan sistem üzerinde teknoloji ilerlemeleriyle ve yeni taleplerle artık yenileştirilme ve Yeni Nesil Operasyonel Kontrol Sistemi (OCX) destekli, gelişmiş GPS III uydularının hayata geçirilmesi çabalarına yol açmıştır.[3] Beyaz Saray ve Başkan Yardımcısı Al Gore 1998 yılında duyurular ile bu değişimi başlattı. 2000 yılından beri, GPS III yenileştirilmeleriyle ilgili kararlarda ABD Kongresi yetkilidir.

Ek olarak diğer sistemlerin kullanımında GPS geliştirilme aşamasındadır. Rus navigasyon sistemi GLONASS, GPS ile birlikte çağıldaşı olarak geliştirilmektedir; ama O, 2000'li yılların ortalarına kadar dünyayı tam olarak kapsamadan çalışmıştır.[4] GPS'in yanı sıra AB tarafından geliştirilen Galileo, Çin tarafından geliştirilen Compass ve Hindistan tarafından geliştirilen IRNSS adlı konumlandırma sistemleri de vardır.



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

N
5 sa.
Yarbay
Konu Sahibi

Karanlıkta bir tane ampül yakıp kara delik diye adam kandırıyorlar.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

N
4 sa.
Yarbay
Konu Sahibi

NASA çalışanından itiraf: Hiçbir yere gitmedik



https://www.instagram.com/reel/DKv8QWbtpqT/?igsh=ZmFwaDlxN2Y2MHcz



M
32 dk.
Yarbay

M
17 dk.
Yarbay

James Webb teleskobu, bilinen en eski ve en uzak galaksiyi keşfetti



< Resime gitmek için tıklayın >

James Webb Uzay Teleskobu bilinen en uzak galaksiyi tespit ederek yeni bir rekor kırdı.
JADES-GS-z14-0 olarak adlandırılan yıldızlar topluluğu, evrenin genişlemesine yol açtığı düşünülen Büyük Patlama'dan 290 milyon yıl sonraki haliyle görüntülendi.
Başka bir deyişle, Büyük Patlama ile genişlemeye başlayan evrenin 13,8 milyar yaşında olduğunu düşünürsek, bu galaksiyi şu anki yaşının sadece %2'sindeyken gözlemlemiş oluyoruz.
Webb teleskobu bu keşfi 6,5 metre genişliğindeki birincil aynası ve hassas kızılötesi cihazlarıyla yaptı.


Teleskobun önceki rekoru, Büyük Patlama'dan 325 milyon yıl sonraki haliyle bir galaksinin tespit edilmesiyle olmuşu.

Gökbilimciler son gözlemin en ilginç yönünün, büyük mesafeden çok JADES-GS-z14-0'ın büyüklüğü ve parlaklığı olduğunu söylüyorlar.
Webb ölçümlerine göre galaksi 1600 ışık yılından daha geniş. En parlak galaksiler genellikle ışıklarının çoğunu süper kütleli bir kara deliğe düşen gaz yoluyla üretirler. JADES-GS-z14-0 ile ilgili ölçümler ise ışığın genç yıldızlar tarafından üretildiğine işaret ediyor.



< Resime gitmek için tıklayın >

Webb astronomları Stefano Carniani ve Kevin Hainline'e göre, “Bu kadar çok yıldız ışığı, galaksinin Güneş'in kütlesinin birkaç yüz milyon katı olduğu anlamına geliyor.
Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Doğa 300 milyon yıldan kısa bir sürede nasıl bu kadar parlak, büyük ve devasa bir galaksi yaratabilir?” sorusu gündeme geliyor.



< Resime gitmek için tıklayın >

10 milyar dolarlık James Webb Uzay Teleskobu, Hubble teleskobunun yerini almak üzere, 2021 yılında ABD, Avrupa ve Kanada uzay ajanslarının ortak çalışmasıyla uzaya fırlatıldı.
Daha önceki tüm uzay cihazlarından daha uzağı (zaman olarak da daha eskiyi) görmek için özel olarak tasarlandı.
Teleskobun temel hedeflerinden biri, evrende 13,5 milyar yıl önce parıldamaya başlayan yıldızların ilk ışıklarını tespit etmekti.
Belki de Güneş'in yüzlerce katı kütleye sahip olan bu dev nesneler yalnızca hidrojen ve helyumdan oluşuyordu.



< Resime gitmek için tıklayın >

Evrendeki en güzel manzaralardan biri olarak nitelendirilen Yaratılış Sütunları'nın James Webb süper teleskobunun lensinden ilk görüntüleri



Parlak ama kısa ömürlü oldukları, nükleer çekirdeklerinde bugün doğada bilinen daha ağır kimyasal elementleri oluşturduklarına ilişkin teoriler var.
Webb, bu galakside önemli miktarda oksijen görebiliyor. Bu da galaksinin oldukça eski olduğuna işaret ediyor. Ancak araştırmacılar galaksinin bu kadar erken dönemlerinde oksijenin varlığını şaşırtıcı buluyor.
ABD'deki California Üniversitesi'nden Profesör Brant Robertson'a göre, “Bu galaksiyi 10 kat daha sönük olsa bile tespit edebilirdik, bu da evrende daha erken, muhtemelen ilk 200 milyon yıl içinde başka örnekler görebileceğimiz anlamına geliyor”.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Miraclescape -- 19 Temmuz 2025; 22:7:51 >

< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.