Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
888
Cevap
18656
Tıklama
1
Öne Çıkarma
Cevap: Dünya küre ise eğim nerede? (47. sayfa)
M
2 hafta
Yarbay

Güneş'in kutup fotoğrafları Dünya için neden önemli?

< Resime gitmek için tıklayın >

Daha önce görülmemiş fotoğraflar, bilim insanlarının Güneş'in fırtınalı ve sakin dönemlerinin nasıl değiştiğini anlamalarına yardımcı olacak.
Bu, Dünya'daki herkes için önemli bir gelişme.
Güneş'in güney kutbuna ait ilk görüntüler Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) Solar Orbiter uzay aracı tarafından Dünya'ya ulaştırıldı.
Elde edilen bu görüntüler Güneş'in şiddetli fırtınalar ve daha sakin periyotlar arasında nasıl süreçler geçirdiğini anlamımızı sağlayacak.

Bu süreçlerin anlaşılması önem taşıyor çünkü Güneş'in yoğun aktivite dönemleri, dünyadaki iletişimi ve elektrik şebekelerini etkileyebiliyor.

Yeni görüntülerde, yer yer bir milyon santigrat derece sıcaklığa ulaşan parlak bir atmosfer var.
Aralarda seçilebilen daha koyu gaz bulutlarında, sıcaklık çok daha düşük diyebiliriz. Ama burada da sıcaklık yüz bin dereceye ulaşıyor.

ESA Bilim Direktörü Profesör Carole Mundell'e göre, Güneş'in şimdiye kadar çekilmiş en detaylı görüntüleri, yıldızımızın gerçekte nasıl çalıştığını öğrenmemize yardımcı olacak.
Mundell, "Bugün Güneş'in kutbuna ilişkin ilk görüntüleri ortaya koyuyoruz" diyerek insanlık için önemine vurgu yapıyor:
"Güneş bize en yakın yıldız ve yaşam kaynağı. Aynı zamanda dünyadaki enerji sistemlerinin de potansiyel engelleyicisi.. Nasıl çalıştığını anlamamız ve hamlelerini öngörebilmemiz şart."

Dünya'dan bakıldığında Güneş parlaklığı nedeniyle tam bir disk gibi görünüyor.
Ancak farklı frekanslar ve özel filtreler kullanan bilim insanları onu gerçek haliyle inceleyebiliyor.
Güneş, yüzeyine manyetik alanların hakim olduğu, yüzey patlamalarıyla atmosferinde gaz sarmalları gözlenen dinamik ve akışkan bir top.
Güneş'in ne zaman öfkelendiğini ve Dünya'ya doğru parçacıklar püskürttüğünü belirleyen bu manyetik alanlardır.
Bilim insanları Güneş'in manyetik alanlarının dengeli olduğu dönemleri olduğunu biliyor. Bu dönemde güney ve kuzey kutuplarındaki manyetik çekim düzene giriyor.
Bu, Güneş'in şiddetli patlamalar üretemediği bir evre.
Ancak yaklaşık her 11 yılda bir Güneş'in döngüsü zirve yapıyor. Kuzey ve güney kutuplarındaki manyetik alan yer değiştiriyor.
Bu dönem boyunca Güneş bu manyetik kaosu patlamalarla dengelemeye çalışıyor. Bu parçacıklar Dünya'ya olağanca şiddetiyle ulaşabiliyor.
Güneş fırtınaları olarak adlandırılan bu parlamalar iletişim uydularına ve elektrik şebekelerine zarar verebiliyor. Bununla birlikte Kuzey Işıkları olarak anılan gökyüzü olayını da ortaya çıkarabiliyor.
UCL'den Profesör Lucie Green, bilgisayar modelleriyle bu aktiviteyi tahmin etmenin zor olduğuna söylüyor ve manyetik alanların kutuplara hareketi hakkında veri olmadığına işaret ediyor.
Ama bu durum şimdi değişti.
BBC'ye konuşan Green, "bulmacanın eksik parçasına sahibiz" diyor:
"Güneş'teki kutupsal manyetik alanların tersine dönmesi yanıtı en çok merak edilen bilimsel sorulardan biri olmuştur" diyen Green, manyetik alanların döngüsünü sıvı akışı üzerinden ilk kez ölçebilen Solar Orbiter'ın buna yanıt sağlayabileceğini düşünüyor.

Bilim insanları eksik parçaları tespit ederek bunlar üzerinden bir tahmin sistemi kurmayı amaçlıyor.
Böylece uzay hava durumu olarak adlandırılan bir öngörü mekanizması kuracaklar.
Doğru tahminler, uydu operatörlerinin, elektrik dağıtım şirketlerinin ve kutup ışıkları gözlemcilerinin yoğun güneş fırtınalarına karşı daha iyi plan yapabilmelerini sağlayacak.
Solar Orbiter'dan gelen verileri kullanarak Güneş rüzgârı çalışmalarında uzmanlaşan Profesör Christopher Owen, "Bu, Güneş fiziğinin Kutsal Kâsesi" diyor:
"Solar Orbiter uzay hava durumu ile ilgili bazı temel bilimlerin temeline inmemizi sağlayacak.
"Ancak Güneş'in Dünya'yı etkileyebilecek patlamalarını tahmin edebilmek anlamında güvenilir sinyaller alacağımız noktaya gelmeden önce biraz daha çalışmamız gerekiyor."
Solar Orbiter ayrıca Güneş'in farklı katmanlarındaki kimyasal elementlerin ve bunların hareketlerinin yeni görüntülerini de yakaladı.
Bu görüntüler, bilinen sıcaklıklarda hidrojen, karbon, oksijen, neon ve magnezyum gibi belirli kimyasal elementler tarafından gönderilen ve spektral çizgiler olarak adlandırılan belirli ışık frekanslarını ölçen SPICE adlı bir araç kullanılarak çekildi.
SPICE ekibi ilk kez spektral çizgileri takip ederek Güneş'teki madde kümelerinin ne kadar hızlı hareket ettiğini ölçtü.
Bu ölçümler, parçacıkların Güneş Rüzgârı şeklinde yıldızımızdan nasıl bize doğru fırlatıldığını ortaya çıkarabilir.
Avrupa Uzay Ajansı'nın, bir buçuk milyar dolar bütçeli Güneş gözlem uydusu Solar Orbiter, Şubat 2020'de fırlatılmıştı.




< Resime gitmek için tıklayın >



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

N
2 hafta
Yarbay
Konu Sahibi

Saçma sapan yalan devasal heybetli animasyonlarla gösterişli çizilen güneş resimleri, halbuki gerçek güneşin bu animasyonlu güneş ile alakası bile yok.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

M
2 hafta
Yarbay

Güneş patlamaları neden elektrik kesintilerine yol açıyor?







< Resime gitmek için tıklayın >

NASA teleskopları bu yıl içindeki en şiddetli Güneş patlamalarını kaydetti.
Böylesi yüksek hareketlilik dönemlerinde, Güneş rüzgarı adı verilen elektromanyetik parçacık yüklü dalgalar sürekli olarak Dünya'ya çarpıyor.
Bu gökyüzü olayına Güneş Fırtınası deniyor ve Dünya'daki teknolojik üst yapıyı etkileyebiliyor. Elektrik kesintilerine neden olabiliyor, Uluslararası Uzay Üssü'ndeki astronotların daha fazla radyasyona maruz kalmasına yol açabiliyor.
Bununla birlikte elektromanyetik fırtınaların insanlara bilinen bir zararı yok.

Güneş fırtınaları, Güneş'in doğal döngüsünün bir parçası.

Bu yoğun enerji salımı sırasında uzaya, ışık, enerji ve Güneş parçacıkları püskürüyor.
Güneş patlamaları sırasında açığa çıkan elektromanyetik radyasyon ışık hızıyla hareket ediyor ve sekiz dakikadan biraz uzun sürede Dünya'ya ulaşabiliyor.
Güneş patlamaları, koronal kütle atımı (CME) ile birlikte de gerçekleşebiliyor. Devasa patlamalar olarak tanımlanabilecek CME'ler nispeten daha yavaş bir şekilde saatte milyonlarca kilometre hızla ilerliyor.
Güneş fırtınaları Dünya'ya farklı yoğunluklarda ulaşabilir.
Güneş'ten gelen bu elektromanyetik enerji, atmosfere girdiğinde aurora olarak bilinen parlak ışıklar yaratabiliyor. Bu gökyüzü olayı Kuzey Işıkları veya Güney Işıkları olarak da biliniyor.

Dünya üzerinde nasıl bir etkisi olabilir?

Güneş, sürekli hareket halinde ve güçlü bir manyetik alan oluşturan elektrik yüklü sıcak gazlardan oluşur.
Bir döngü olarak açıklanan bu hareketlilik, Güneş'in düzenli olarak sakin ve fırtınalı dönemler yaşaması ile sonuçlanıyor.
Yaklaşık her 11 yılda bir bu döngü zirve yapıyor ve Güneş'in kuzey ve güney kutuplarındaki manyetik alan yer değiştirir.
NASA'da uzmanların da yer aldığı uluslararası bir ekibe göre, Güneş Döngüsü 25 olarak adlandırılan şu anki döngü Aralık 2019'da başladı.





< Resime gitmek için tıklayın >

Güneş'in 11 yıllık döngüsünde en az güneş aktivitesinin görüldüğü periyot solar minimum olarak tanımlanıyor.
Bu döngü, güneş lekelerinin (güneşin yüzeyindeki karanlık lekeler) sayısındaki değişimle belirleniyor ve takip ediliyor.
Minimum dönemde Güneş'te en az sayıda güneş lekesi bulunuyor. Aktivite arttıkça, güneş lekelerinin sayısı da artıyor.
Döngünün ortası, solar maksimum olarak adlandırılıyor. Bu dönemde Güneş'te en fazla güneş lekesi gözleniyor ve manyetik kutuplar yer değiştiriyor.
Uluslararası uzmanlar, Güneş'in geçen yıl solar maksimum dönemine ulaştığını söylüyor.
Güneş lekeleri, çevrelerinden daha soğuk oldukları için daha koyu görünüyor. Benek olarak görülen bu devasa lekelerde ışık ve enerji patlamaları meydana geliyor.
Bu lekelerin çoğu Dünya ile aynı büyüklükte veya daha büyük olabiliyor.
Solar fırtınalar, 11 yıllık döngünün maksimum döneminde daha sık yaşanıyor.



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

N
2 hafta
Yarbay
Konu Sahibi

Güneş patlaması olacak dedikleri günde kimsenin ne elektriği kesildi ne de elektronik cihazların bozuldu, elektriği kesilen elektronik aletleri bozulan tek bir insan evladı varsa yazsın, hala hiç yaşamadığı görmediği hissetmediği şeylere hala "oluyor" diye inanan saftirik bir kesim var.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Novagate -- 2 Temmuz 2025; 19:8:27 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

M
2 hafta
Yarbay

M
geçen hafta
Yarbay

James Webb Teleskobu uzak bir gezegende yaşam olasılığına dair güçlü izler buldu

Bilim insanları, bir başka yıldızın etrafında dönen uzak bir gezegende yaşam olabileceğine yönelik yeni ve güçlü ama kesin olmayan izler buldu.
K2-18b adı verilen gezegenin atmosferini inceleyen Cambridge Üniversitesi ekibi, Dünya'da sadece basit organizmalar tarafından üretilen moleküllerin işaretlerine rastladı.
Böylelikle NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu tarafından söz konusu gezegende ikinci kez ve daha umut verici bir şekilde yaşamla ilişkilendirilen kimyasallar tespit etti.
Fakat hem ekip hem de bağımsız gökbilimciler sonuçları teyit etmek için daha fazla veri gerektiğini vurguladı.

Cambridge Üniversitesi Astronomi Enstitüsü'nde ekip lideri Profesör Nikku Madhusudhan, kısa sürede tartışmasız kanıt bulmayı umduğunu söylüyor.

Orada bir yerlerde büyük olasılıkla yaşam bulunduğuna dair en güçlü kanıt bu. Gerçekçi bir şekilde bu sinyali bir ila iki yılda teyit edebileceğimizi söyleyebilirim."
K2-18b, Dünya'nın iki buçuk katı büyüklüğünde ve bizden yedi yüz trilyon mil uzakta.
Webb Teleskobu o kadar güçlü ki, yörüngesinde döndüğü küçük kırmızı güneşten gelen ışıktan, gezegenin atmosferinin kimyasal yapısını analiz edebiliyor.
Cambridge ekibi, atmosferin yaşamla ilişkili iki molekülden en az birinin kimyasal özelliğini içerdiğini buldu: dimetil sülfür (DMS) ve dimetil disülfür (DMDS). Dünya'da bu gazlar deniz fitoplanktonu ve bakterileri tarafından üretiliyor.

Prof. Madhusudhan, tek bir gözlem penceresi içerisinde ne kadar çok gaz tespit edildiğinin kendisini şaşırttığını söylüyor.
"Bu gazın atmosferde tahmin ettiğimiz miktarı, Dünya'da bulunan miktardan binlerce kat daha fazla."
"Yani eğer yaşamla ilişki gerçekse, o zaman bu gezegen yaşamla dolup taşıyor olmalı."
Prof. Madhusudhan daha da ileri giderek, "K2-18b'de yaşam olduğunu doğrularsak, bu galakside yaşamın çok yaygın olduğunu da doğrulamış oluruz" diyor.
Prof. Madhusudhan'ın ekibi, henüz pek çok belirsizliğin olduğunu kabul ediyor.
Öncelikle bu son tespit, bir "keşif" olduğunu iddia etmek için gereken standartta değil.
Bunun için araştırmacıların sonuçlarının doğru olduğundan ve şans eseri bir okuma olmadığından yaklaşık %99,99999 emin olmaları gerekiyor.


Bu son sonuçlarda emin olma durumu ise %99,7 düzeyinde. Kulağa çok geliyor ama bilim camiasını ikna etmeye yetmiyor.
Ancak ekibin 18 ay önce elde ettiği ve o zamanlar büyük şüpheyle karşılanan %68'lik sonuçtan çok daha fazla.
Araştırma ekibinden bağımsız olan Edinburgh Üniversitesi'nde öğretim üyesi ve İskoçya Kraliyet Astronomu Prof. Catherine Heymans, Cambridge ekibi istenen kesinlik düzeyinde sonuç elde etse bile, bu gezegende yaşamın var olduğuna dair kesin bir kanıt olmayacağını söylüyor.
BBC News'e konuşan uzmana göre, "Bu kesinliğe rağmen, bu gazın kökeninin ne olduğu sorusunun hâlâ yanıtlanması gerekiyor".
"[Bu maddeler] Dünya'da okyanustaki mikroorganizmalar tarafından üretiliyor, ancak mükemmel verilerle bile bunun yabancı bir dünyada biyolojik bir kökene sahip olduğunu kesin olarak söyleyemiyoruz çünkü evrende bir sürü garip şey oluyor ve bu gezegende molekülleri üretebilecek başka hangi jeolojik aktivitenin gerçekleşebileceğini bilmiyoruz."

< Resime gitmek için tıklayın >

Yaşam olduğuna katılmayan teoriler

Bu görüş Cambridge ekibinin de katıldığı bir görüş; laboratuvarda cansız kaynaklar kullanılarak DMS ve DMDS'nin üretilip üretilemeyeceğini görmek için diğer gruplarla birlikte çalışıyorlar.
Diğer araştırma grupları K2-18b'den elde edilen veriler için alternatif açıklamalar öne sürdüler. Sadece DMS ve DMDS'nin mevcut olup olmadığı hakkında değil, aynı zamanda gezegenin bileşimi hakkında da güçlü bir bilimsel tartışma var.
Birçok araştırmacının gezegenin geniş bir sıvı okyanusa sahip olduğu sonucuna varmasının nedeni, K2-18b'nin atmosferinde amonyak gazının bulunmaması.
Onların teorisi, amonyağın, altındaki geniş bir su kütlesi tarafından emildiği. Ancak Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Oliver Shorttle'a göre, bu durum erimiş kaya deniziyle de açıklanabilir ve bu da yaşamı engeller:
"Diğer yıldızların yörüngesinde dönen gezegenler hakkında bildiğimiz her şey, atmosferlerinden yansıyan küçük ışık miktarlarından geliyor. Bu yüzden, yalnızca yaşam belirtileri için değil, her şey için inanılmaz derecede zayıf bir sinyalle karşı karşıyayız.
"K2-18b'yle ilgili bilimsel tartışmaların bir kısmı hala gezegenin yapısıyla ilgili".
NASA'nın Ames Araştırma Merkezi'ndeki Dr. Nicolas Wogan'ın verilerle ilgili başka bir yorumu daha var. K2-18b'nin yüzeyi olmayan mini bir gaz devi olduğunu öne süren bir araştırma yayımladı.
Gaz devi, büyük kısmı gaz olan gezegenler için kullanılan bir terim.

Bu bir başlangıç olabilir

Bu iki alternatif yorum, Webb Teleskobu'ndan gelen verilerle uyuşmadığı gerekçesiyle diğer gruplar tarafından da sorgulanıyor. Bu da K2-18b etrafındaki güçlü bilimsel tartışmayı gösteriyor.
Prof. Madhusudhan, bilimdeki en büyük sorulardan birine cevap verebilmek için hala tırmanılması gereken bilimsel bir dağ olduğunu kabul ediyor. Ancak kendisi ve ekibinin doğru yolda olduğuna inanıyor:
"Onlarca yıl sonra geriye dönüp baktığımızda, evrendeki yaşama erişebileceğimiz noktaya bu an geldiğimizi görebiliriz.
"Bu, evrende yalnız olup olmadığımıza dair temel soruyu birden yanıtlayabileceğimiz bir dönüm noktası olabilir."
Araştırma The Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlandı.



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.