Spesifik olarak fazla bir şey diyemem de bu tarz kıtacı düşünürleri Schopenhauer ve Nietzsche'nin baş temsilcileri olduğu protest felsefenin uzantıları, onların bir devamı gibi görüyorum. Ama daha karamsar kanadından, tıpkı Fransız varoluşçular gibi ve pekala bunların felsefe tarzları analitik mantıksal dizgiden ziyade edebi yazım veya aforizma biçeminde çağrışım, sezgi ve çıkarım silsilesi. İlk okumada çok kökten dersin, felsefe de bu değil mi hani işin kökünü bulmak dersin ama biraz irdeleyince bir ontoloji, epistemoloji, etik kurgusuyla uğraştıklarını, başta kendi hayatları olmak üzere insan hayatına ve kültürüne kendilerince daha fazla veya daha yerinde anlamlar yükleme çabası içerisinde olduklarını görürsün. Bu şekilde "bilgiyi veya bilgeliği sevmek", bunu aramak manasında bir fiiliyat olarak felsefeyi icra ederler. Onun için sürekli gelişen ve yenilenen bilimin aksine felsefeye kümülatif denir. Yani felsefeyi faaliyet olarak yaparsın. Bu yığılır. Bir kavram, düşünüş, tasavvur, yorum denizi oluşur. Bu deniz alerji yapan tozlu kitap sayfalarında ve insan beyninin kıvrımlarında öylece salınır. Bir işe yaramaz görünür. Zaten tek başına öyledir de. Ama bilimin veya insan hayatının gelişiminde günün birinde önemli bir ilhamın çıkış noktasına dönüşebilir. Meditasyona aracılık edebilir, edebi ve entelektüel hazzın parçası olabilir vs. Bir yandan Cioran, Camus gibi örneklerdeki gibi fazla karamsarsa insanı - esasında gereksiz - hasta da edebilir. Karamsar olmasına bile gerek yok. Nietzsche'yi düşünelim: Nazilerden en büyük filozoflara bilim insanlarına kadar birçok kimsenin ilham kaynağı olan bir büyük iyimser, kendi deyimiyle "yaşam filozofu". Ama işte iyimser Nietzsche'den çok çok ucundan bahsettiğimiz gibi Nazizm, cinsiyetçilik ve benzeri toksik yaklaşımlar da damıtabilirsin.
O sebeple felsefe 1) öncellikle makul olmalı 2) pragmatik olmalı 3) vicdanlı olmalı; ister kıtasal, ister analitik ekol olsun. Kendi ideal felsefe nosyonum bu. Genel anlamda bu tarz karakteristiklerden izler taşımayan felsefi gelenekler ve filozoflar ciddi sorunlara yol açıyorlar. Misal bence Marksizmin ciddi bir vicdan ve makuliyet sorunu bulunur. Haliyle Marksizmin politik tarihi doğrudan bu felsefenin teşvik ettiği edimler nedeniyle epey kanlıdır. Zira Marksizm devrim için şiddet önerir. Esasında devrimin de, haliyle devrimci şiddetin de kaçınılmazlığını anlatır.
< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.