Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
393
Cevap
17602
Tıklama
61
Öne Çıkarma
Cevap: Mustafa Kemal ATATÜRK Özel (2. sayfa)
G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Ama Atatürk'ün diktatörlüğü dehanın diktatörlüğüdür. "Ben böyle istiyorum." yerine, "Efendiler şöyle bir teklif var." dedi, efendiler de kabul etti.

A. M. Celâl Şengör, Dâhi Diktatör, 2014.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:42:7 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

...
Kurduna kuşuna sor söylesin
Neydi Türk'ün o günkü telâşı
Karalar giymişti Anadolu
Kan bir yandan bir yandan gözyaşı
Sürmedi çok şükür o kıyamet
Gecenin birinde fecre karşı
Güneşten evvel doğdu ufukta
Mustafa Kemal'in altın başı

Vatan sevgisinin mihenk taşı

Cahit Sıtkı Tarancı, "İstiklal Marşı'nı Dinlerken" adlı şiirinden bir parça.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:41:46 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Son acı hasretlerinden biri, iyi olursa bir yaylaya gitmek, orada serin kaynak suları ve süt içmek özlemesi olmuştu. İkincisi de orduyu ve halkı 15'inci yıl dönümü töreninde bir daha görebilmekti. Şeref tribünündeki asansör bunun için yapılmıştı. Anadolu yaylalarındaki koyun sürülerinin çan sesleri kulağında, çelik miğfer başlıklı askerlerinin ve önlerinden geçtiği vakit çılgınca alkış tutan halkının hayali gözlerinde, bir vatan ve millet kurtarıcısı, en hazin bir gurbet yalnızlığı içinde gözlerini kapadı. O gün yandık. Günlerce, haftalarca, üstümüze memleket yıkılmış gibi, bir can bunaltısı içinde kıvrandık.
Atatürk...
Senden önce ölmek ne bahtiyarlıkmış.

Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri, 1955.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:42:18 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Ağır bir hastalığın nöbetleri içinde ölümü iki gözleri ile görmüş gibi olanlar vardır. Ben iki gözümle battığımızı gördüm ve kurtulduğumuzu gördüm. Mustafa Kemal'i unutamam. O sonra daha da büyüdü. Kendi milletine tekrar o günleri göstermemek için, asıl kurtuluş savaşına zaferden sonra girdi. İnkılâp nizamının Atatürk'ü, zaferin Mustafa Kemal'ini gölgede bıraktı. Kendini gene kendi geçti. Gençler, bizim çektiklerimizi çekmemek ve bu halka çektirmemek için, siz de Atatürk'ü unutmayınız. Mustafa Kemal bizimdi, Atatürk sizindir.

Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri, 1955.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:42:30 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Politikanın bir vatan hizmeti karakteri edinmesini istiyoruz. Atatürk sonrası bozgunculuğu suçu, başta sözde onun olmakla övünen parti olmak üzere bütün partilerindir. Politikacılarındır. Politikacılığı ikbal ve çıkar mesleği olarak seçenlerindir.

Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:42:51 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

"İnsan, kendini yapma kudretinin bir ham maddesidir."
Tek Adam, bu ham maddeyi yoğurarak hem kendini yaratan, hem ortaya çıkışı; milletinin, kavminin, çağının tarihinde bir dönüm noktası olan Adam'dır.
Mustafa Kemal, Tek Adam'dı. Çünkü koşullar, olaylar ve yaşadığı hava içinde kendi ham maddesini yoğurarak, kendi kendini yarattı. Mücadelesi, milletinin kaderine damgasını vurdu. Ve hayatı, çağımızın yön tayin edici etkenlerinden biri oldu.

Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (Cilt I), 1963.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:43:9 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Demek ki, Binbaşı Mustafa Kemal (Bey) Çanakkale müdafaasında vazife alırken, bizim tarafın herhangi bir nihaî zafere erebileceğini çoktan imkân dışında görüyordu. Fakat o, her şeyden önce bir asker ve vatanperverdi; kendisine verilen vazifeyi kabulden kaçınamazdı. Bundan başka, Mustafa Kemal, en güç ve en tehlikeli vaziyetlerin adamıdır. İşin ağırlığı nispetinde iradesi artar ve tehlikenin büyüklüğü nispetinde cüret ve cesareti galeyana gelirdi.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk, 1946.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:43:21 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Atatürk'ün 3397 adet kitabı inceleyerek, okuyarak ve daha sonra da tartışarak ulaştığı entelektüel bakış açısına ve düşünce tarzına hayran olmamak mümkün değildir.
Atatürk'ün okuduğu kitaplar arasında tarih konusu 826 adetle en başta gelmektedir.
Tarihi 261 adetle askerlik konusu takip etmektedir.
Okuyan insanın yazmaya başlaması ise doğaldır. Diğer bir deyişle, okumadan yazmaya geçmek oldukça zordur.
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurmay yüzbaşı iken 1909 yılında yazmaya başladığını görmekteyiz.

İlker Başbuğ, Atatürk'ün Zabit ve Kumandan ile Hasbıhal (Arkadaşı Nuri Conker'in "Zabit ve Kumandan" adlı kitabı üzerine yazdığı kitap, 1914.) eserine yazdığı sunuş, 2016.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:50:30 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Meclis, Mustafa Kemal'e başkomutanlık verirken onu sevenler, ona güvenenler, "Bu insan bunu yapabilir." diyorlardı. Onu sevmeyenler, ondan kurtulmak isteyenlerse, "Tüm sorumluluğu alsın, başarısız olsun, biz bunu asalım." derdindeydiler.

A. M. Celâl Şengör, Dâhi Diktatör, 2014.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:51:31 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Bir gericilik olayı sırasında Atatürk köşke döndüğü zaman yaverlik dairesine girer. Sonradan DP "büyük"leri arasına geçen eski bir dalkavuğu da orada idi. Atatürk'ün canını sıkkın görünce:
- Üzülmeyin Paşam, siz öyle sevilmişsinizdir ki, hangi köylünün göğsü yarılsa yüreği üstünde "Mustafa Kemal" yazılıdır, demesi üzerine, Atatürk:
- Bilirim onu... Ama ben iki saat ötedeki hocanın, o cahil köylü göğsünü yarıp Mustafa Kemal ismini silerek dilediği adı yazdıracağını da bilirim, cevabını verir.
Cehalete hiç güveni olmayan bir realistti.

Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:51:52 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Bir hürriyetçi olduğu için, ferdi "silen" ekonomik ve sosyal dikta rejimlerine karşı idi. Hele Rusya rejimini, hiçbir zaman, ne benimsemiş, ne de sevmiştir.

Falih Rıfkı Atay, Atatürkçülük Nedir?, 1966.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:52:6 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Yeşile, yani bir türlü milletin yakasını bırakmayan gericiliğe gelince, Kuvay-ı Milliye Meclisi'nin çoğunluğu idi. "Hakim-i mutlak"tı.
Bir defa sıhhat encümeni (sağlık komisyonu) tarafından, evlenmek isteyen çiftlerin daha önce hekim muayenesinden geçmesini isteyen bir kanun teklifi gelmişti. O zamanlar frengi; sıtma gibi, ülkeyi kasıp kavuran bulaşık hastalıklardandı. Türk neslinin tükeneceği yolunda telaşla yayınlar yapıldığı yıllarda idi. Hocalar isyan etmişlerdi. Bir kızın erkek hekim tarafından, çünkü kadın hekim akla bile gelemezdi, muayenesi şeriatça yasaktı. Kanun reddedilmeli idi. Teklifi savunan da, sonradan İstanbul Şehreminliği eden Bursa milletvekili Doktor Emin'di. Niğde milletvekili Hilmi efendi, efendim, diyordu, bir güz yazıhaneme bir dostum geldi, karısına baktırmak için evine hekim getirmiş, hekim kapıyı arkadan kilitlemiş, adamcağız şüphelenerek kapı deliğinden bakınca ne görse beğenirsiniz, sormayın, zavallı olduğu yere yığılıp kalmış:" - Böyle bir kanun çıkarmak günahtır. Hemen reddediniz." diyordu. O sırada milletvekili bir müftü bir çözüm yolu teklif etti: "Efendiler, Fatih medresesinde ben talebe-i ulum iken tanıdıklarımdan birinin karısı hasta oldu. Adam erkek hekime göstermek istemiyordu. Bir ebe kadın buldu. Zevcesi (karısı) hatun kişiyi muayene ettirdi. Ebe hastalığı doktora anlattı. Doktor reçete verdi. Hatun kişi de birkaç gün sonra iyi oldu. Bu işi de böyle yapalım." deyince, Doktor Emin oturduğu yerden:
" - Hastasını görmeden reçetesini yazan doktorun Allah belasını versin!" diye bağırarak kürsüye doğru yürüdü. Müftünün de:
" - Allah senin belanı versin." diye cevap vermesi üzerine, Hoca kürsüden bir basamak inince Doktor Emin suratına bir tokat attı. Sarık yere düştü. Bütün hocalar doktora saldırarak öylesine dövdüler ki, eğer öteki milletvekilleri yetişmeseydi sağ kalacağı bile şüpheliydi.

Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:52:19 >

K
6 yıl
Yarbay

@Falih Rıfkı Atay
ismet paşayı darbeyle devirmek istemiş ülkeyi demokrasiye geçircek diye doğrumu yahu?
ilk gerçek demokrasidede chp shutdown zeten





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kerimcem -- 17 Ocak 2019; 2:10:57 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

İzmir kıyılarında Mustafa Kemal... Bu, rüya gibi bir şeydi. Yanık yüzlü, tığ gibi endamlı, ürkütücü ve engin bakışlı... Acaba hangi masaldaki kahraman, bize o sabah görünen Mustafa Kemal kadar güzel olmuştur?

Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri, 1955.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:52:32 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Kuvayı Milliye günlerinde yeşil ve kızıl Mustafa Kemal'e karşı el ele vermişlerdi. Bugün de Atatürkçülüğe karşı el eledirler. Lenin, geriyi ayaklandırmıştı. Geri ve gerici, bir ülkede düzeni yıkmak isteyenlerin kolayca sömürdüğü en verimli kaynaktır.

Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:52:57 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Evet, on sekizinci yüzyılın sonlarından beri kurtuluş yolu arıyoruz. Altı ihtilal yaptık. Doğru "teşhis" koyan ve doğru "tedavi" yolu gösteren yalnız Atatürk devrimciliği olmuştur.
Kurtuluş, onun gösterdiği bu yolda Türkiye Türklüğünü Batı medeniyet toplumları arasına katmaktır.
Ne sağa ne sola sapmaksızın onun yolunda yürümektir.

Falih Rıfkı Atay, Kurtuluş, 1966.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:53:10 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Kuvayı Milliye Meclisi, İçki Yasağı Kanununu bir şeriat kanunu olarak çıkarmıştı. Bir aralık çoğunluk şüpheye girince koridordaki cadde üzerine pencerelerden birini açan İbrahim Hoca:
- Din elde gideyo... Din elden gideyo... diye haykırmıştı.
Arıkoğlu'nun hatıralarında bir de fes-kalpak kavgası vardır. Bazı milletvekilleri, şu Rum başlığı fesi bırakalım, kalpak giyelim deyince hocalar ayaklanmışlar, fes bizimle Müslümanları birleştiren bir başlıktır. Mısır fes giyer, Tunus fes giyer, Cezayir fes giyer diye bağırmaya koyulmuşlardı. Sonra da fesin çoğunluk kazanması üzerine sağ:
- Yaşasın fes...
Sol da:
- Yaşasın kalpak... diye haykırmıştı.
Yunan Ankara kapılarında idi. Bir gün sağına da soluna da şapka giydirecek olan Mustafa Kemal, başkanlık kürsüsünde bir sabır heykeli gibi oturuyor, "Sırası değil bu tartışmaların, işlerimize bakalım." diyordu.

Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:53:21 >

G
6 yıl
Yüzbaşı
Konu Sahibi

Kuvayı Milliye Meclisi'nin Millî Eğitim Bakanlığına seçtiği sağlardan biri resim dersini yasak edecek, ve Türk çocuklarını medrese yerine mekteplerde okuttuğumuz için battığımızı söyleyecek kadar kaba ve kara gerilerdendi. Bugünkü Meclis'te de böylesi var. Tuhaftır, aynı günlerde ayrı bir geriliğin İstanbul'daki Maarif Nazırı Rumbeyoğlu Fahrettin, okuma kitaplarından "Türk" sözünü çıkartmıştı. Hepimiz yeniden Osmanlı olmuştuk. Rahmetli Yahya Kemal, "Adına bak; hem Rum, hem Beyoğlu; ne beklersin bu adamdan?" diyordu.
Ankara'da ve İstanbul'da öylesine yuvarlanıyorduk.

Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:53:39 >