Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir, 1 mobil kullanıcı
115
Cevap
9621
Tıklama
2
Öne Çıkarma
Cevap: BOUN İŞLETME VS BİLKENT İŞLETME (2. sayfa)
L
7 yıl
Onbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: Guest-AD7E61D87

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır dostum.
devlet elden gidiyor demedim fakirleşiyor dedim


Bu mesaja 1 cevap geldi.
G
7 yıl
Er

Cumhuriyet öncesinde temelleri atılan bir okul Boğaziçi ve bu okulun şu anki networkü ve vakfı düşünüldüğünde Boğaziçi'ni diğer devlet ünileriyle karıştırmamak gerek. Fakirleşme sadece devleti değil özel kurumları da etkileyecek. Koç, Sabancı vs de böyle bir durumda fazla beklemez, sermayesini kaçırır yurtdışına...



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @LaktozSuzSüt
L
7 yıl
Onbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: Guest-AD7E61D87

Cumhuriyet öncesinde temelleri atılan bir okul Boğaziçi ve bu okulun şu anki networkü ve vakfı düşünüldüğünde Boğaziçi'ni diğer devlet ünileriyle karıştırmamak gerek. Fakirleşme sadece devleti değil özel kurumları da etkileyecek. Koç, Sabancı vs de böyle bir durumda fazla beklemez, sermayesini kaçırır yurtdışına...
Kesinlikle



H
7 yıl
Er

Boun ilk sırada yaz derim. Bir de okulun İstanbul'da olması büyük avantaj gibi geliyor. Büyük firmalara çoğu orada. Ayrıca kendine bir şeyler katabileceğin etkinliklerin çoğu İstanbul'da gerçekleşiyor maalesef. Ama maddi imkanların İstanbul yaşamını karşılayacak gibi değilse Bilkent'i yazabilirsin. Ankara'da yaşam İstanbul'a göre daha uygun.



D
7 yıl
Yarbay

Bogaziçi



< Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >

G
7 yıl
Er

Kesinlikle bilkent. Her açıdan gelişirsin ve imkanları zaten muazzam.



B
7 yıl
Teğmen

Genel bir çerçeveden bakıp "Kesinlikle şurası" demek bu iki güzide üniversiteye de haksızlık olur. CV'sine bakıldığında ağzı açık bırakan insanlar çıkıyor iki üniversiteden de. Bu altyapıyı verebildiklerine göre kestirip atılmadan incelenmelerinde fayda var.

Öncelikle iki üniversite arasında neredeyse yüz senelik bir fark var, haliyle yurt içinde ve yurt dışında tanınırlık, piyasada adı geçme gibi faktörler açısından Boğaziçi'nin doğal bir üstünlüğü var. Bu fark, Bilkent'in vakıf üniversitesi olması dolayısıyla sahip olduğu imkanların geniş olması sebebiyle hızlıca kapanıyor ancak yine de insanların kafasındaki Boğaziçi algısına yetişilmesi, herhangi bir üniversite için fiziksel olarak pek mümkün değil.

Eğitim anlamından kıyaslandığında da Bilkent'in akademik kariyere verdiği önem göz önünde bulundurulduğunda akademisyen niteliği de niceliği de gittikçe yükseliyor, aynı sürede ise Boğaziçi, çoğu devlet üniversitesinde olduğu gibi, maddi kaygılar sebebiyle özel üniversitelere geçen hocaların kaybını yaşıyor. Bu anlamda mevcut ve geleceğe yönelik kadro mukayesesinde Bilkent avantajlı denilebilir.

Şehir açısından bakılırsa İstanbul, kurumsal anlamda ülkenin her şeyi. Haliyle orada yakinen bulunmak bir avantaj denebilir Boğaziçi için. Gelgelelim, bu sene üniversiteye girecek kitlenin en erken 2022'de mezun olacağı düşünülürse, 2022 gibi bir senede ulaşımda/iletişimde eskiden olduğu kadar sıkıntı çekilmeyeceği aşikar. (Eskiden kastım bu şehir farkının bariz bir fark yarattığı 70-80'lere hatta 90'lara kıyasla) Nereden mezun olursanız olun, adınızı duyurabildiğiniz sürece şehir sınırı kalmadı artık. Ha, sesinizi bulunduğunuz şehirde daha kolay duyurabilirsiniz belki, o ayrı.


Öğrenci kitlesi kıyası için konuşmak gerekirse ; hayatında üniversitede bulunmamış insanların, YGS/LYS (veya YKS) sıralamalarını bir insanlık vasfı, toplumsal bir statü gibi düşünmelerini anlayışla karşılayabilsem de (vaktinde benim gözümde de öyleydi zira) üniversiteye başladıktan 1-2 sene sonra anlayacaksınız ki üniversite sıralaması dediğiniz olay kesinlikle sandığınız kadar etkili bir faktör değil. Tabii ki bu, 150 bininci sıradan gelen birisinin ilk 2 binden giren bir öğrenci ile hemen Eylül ayında aynı seviyeye geleceği anlamına gelmez, ortada bir disiplin farkı var belli ki. Ancak üniversite bambaşka bir ortam. Çalışma disiplinini oturtmak, kampüs hayatı, çevre oluşturma çabası içerisinde buna vakit ayırmak çok başka bir kabiliyet. Haliyle bu, doğrudan üniversite sınavı sıralamasına bakarak değerlendirilecek bir şey değil. İnsanlar gelişebilir, durulabilir, kendine bir şeyler ekleyemeyip zamana uyum sağlayamayabilir. Bunu idrak etmeniz için üniversite sıralarında iki kitleden insanlarla da dirsek çürütmeniz gerek, bunu benden veya başkasından duyarak kabul etmenizi de beklemiyorum haliyle, yaşamanız lazım. Sadece ön yargınızı biraz esnetmeye çalışın, tek tavsiyem bu. Objektif olarak bakarsak da Boğaziçi'ne giren öğrencilerin Bilkent'tekilere kıyasla daha bilinçli ve çalışkan öğrenciler olarak girmeleri tartışılmaz olsa da, o okullardan diploma aldıkları gün de aynı farkın zuhur edeceğini varsaymak açık ve net bir tabirle ahmaklıktır.


Bir de şu var ; an itibariyle bu tartışmalar Boğaziçi İstanbul'da, manzarası ve sektörel olarak uygun konumunda iken ve Bilkent Ankara'da, bozkırın ortasında ( :D ) iken yapılıyor. Fiziksel imkan farkı böylesine barizken bile tartışmaya sokulan iki üniversite var, bazı konularda atbaşı gidiyorlar bile denebilir. Şöyle bir durup, Bilkent'in İstanbul'da kurulduğunu veya Boğaziçi'nin Ankara'da olduğunu ( İsmini hesaba katmadan :) ) bir düşünün derim. Hala hangi üniversite daha iyi tartışması yapılır mıydı? Eğer yapılmazdı diyorsanız Bilkent'i, yapılırdı ve ne olursa olsun yine Boğaziçi önde olurdu diyorsanız da Boğaziçi'ni seçin derim. Şahsi fikrim, İstanbul'da kurulmuş bir Bilkent, akademik kadrosu ve sağladığı imkanlarla ülkedeki en iyi üniversite tartışmasını bitirirdi, yine de yorum sizin tabii.

Son olarak bir üniversiteyi öbüründen üstün görmek makul, gönlünüz yatıyordur, orada okuyorsunuzdur vs. Ben de Bilkent'te okuyan bir öğrenci olarak %100 objektif olabileceğimi iddia edemem, nitekim olduğumu da düşünmüyorum yazı boyunca. Sonuçta rekabet, her zaman iyidir. Gelişimi sağlar. Ancak bu karşılaştırmaları yaparken sizden ricam ülke adına böylesine önemli kurumları tartışırken birisi kutsal bir mabet iken öbürü alelade bir kıraathaneymiş gibi seviyesiz ve fanatikliğe varan yorumlardan kaçınınınız. Tamamen sebepsiz bir şekilde polemik yaratmakla kalmaz, daha birkaç ay önce lise/dersane sıralarında ders dinleyen vasıfsız bir ergen görünümünden de kurtulamamış olur, komik duruma düşersiniz. Bilginiz ve tecrübeleriniz dahilinde yazın lütfen.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bekotor -- 24 Haziran 2019; 17:18:41 >
Bu mesaja 2 cevap geldi.
G
7 yıl
Er

quote:

Orijinalden alıntı: bekotor

Genel bir çerçeveden bakıp "Kesinlikle şurası" demek bu iki güzide üniversiteye de haksızlık olur. CV'sine bakıldığında ağzı açık bırakan insanlar çıkıyor iki üniversiteden de. Bu altyapıyı verebildiklerine göre kestirip atılmadan incelenmelerinde fayda var.

Öncelikle iki üniversite arasında neredeyse yüz senelik bir fark var, haliyle yurt içinde ve yurt dışında tanınırlık, piyasada adı geçme gibi faktörler açısından Boğaziçi'nin doğal bir üstünlüğü var. Bu fark, Bilkent'in vakıf üniversitesi olması dolayısıyla sahip olduğu imkanların geniş olması sebebiyle hızlıca kapanıyor ancak yine de insanların kafasındaki Boğaziçi algısına yetişilmesi, herhangi bir üniversite için fiziksel olarak pek mümkün değil.

Eğitim anlamından kıyaslandığında da Bilkent'in akademik kariyere verdiği önem göz önünde bulundurulduğunda akademisyen niteliği de niceliği de gittikçe yükseliyor, aynı sürede ise Boğaziçi, çoğu devlet üniversitesinde olduğu gibi, maddi kaygılar sebebiyle özel üniversitelere geçen hocaların kaybını yaşıyor. Bu anlamda mevcut ve geleceğe yönelik kadro mukayesesinde Bilkent avantajlı denilebilir.

Şehir açısından bakılırsa İstanbul, kurumsal anlamda ülkenin her şeyi. Haliyle orada yakinen bulunmak bir avantaj denebilir Boğaziçi için. Gelgelelim, bu sene üniversiteye girecek kitlenin en erken 2022'de mezun olacağı düşünülürse, 2022 gibi bir senede ulaşımda/iletişimde eskiden olduğu kadar sıkıntı çekilmeyeceği aşikar. (Eskiden kastım bu şehir farkının bariz bir fark yarattığı 70-80'lere hatta 90'lara kıyasla) Nereden mezun olursanız olun, adınızı duyurabildiğiniz sürece şehir sınırı kalmadı artık. Ha, sesinizi bulunduğunuz şehirde daha kolay duyurabilirsiniz belki, o ayrı.


Öğrenci kitlesi kıyası için konuşmak gerekirse ; hayatında üniversitede bulunmamış insanların, YGS/LYS (veya YKS) sıralamalarını bir insanlık vasfı, toplumsal bir statü gibi düşünmelerini anlayışla karşılayabilsem de (vaktinde benim gözümde de öyleydi zira) üniversiteye başladıktan 1-2 sene sonra anlayacaksınız ki üniversite sıralaması dediğiniz olay kesinlikle sandığınız kadar etkili bir faktör değil. Tabii ki bu, 150 bininci sıradan gelen birisinin ilk 2 binden giren bir öğrenci ile hemen Eylül ayında aynı seviyeye geleceği anlamına gelmez, ortada bir disiplin farkı var belli ki. Ancak üniversite bambaşka bir ortam. Çalışma disiplinini oturtmak, kampüs hayatı, çevre oluşturma çabası içerisinde buna vakit ayırmak çok başka bir kabiliyet. Haliyle bu, doğrudan üniversite sınavı sıralamasına bakarak değerlendirilecek bir şey değil. İnsanlar gelişebilir, durulabilir, kendine bir şeyler ekleyemeyip zamana uyum sağlayamayabilir. Bunu idrak etmeniz için üniversite sıralarında iki kitleden insanlarla da dirsek çürütmeniz gerek, bunu benden veya başkasından duyarak kabul etmenizi de beklemiyorum haliyle, yaşamanız lazım. Sadece ön yargınızı biraz esnetmeye çalışın, tek tavsiyem bu. Objektif olarak bakarsak da Boğaziçi'ne giren öğrencilerin Bilkent'tekilere kıyasla daha bilinçli ve çalışkan öğrenciler olarak girmeleri tartışılmaz olsa da, o okullardan diploma aldıkları gün de aynı farkın zuhur edeceğini varsaymak açık ve net bir tabirle ahmaklıktır.


Bir de şu var ; an itibariyle bu tartışmalar Boğaziçi İstanbul'da, manzarası ve sektörel olarak uygun konumunda iken ve Bilkent Ankara'da, bozkırın ortasında ( :D ) iken yapılıyor. Fiziksel imkan farkı böylesine barizken bile tartışmaya sokulan iki üniversite var, bazı konularda atbaşı gidiyorlar bile denebilir. Şöyle bir durup, Bilkent'in İstanbul'da kurulduğunu veya Boğaziçi'nin Ankara'da olduğunu ( İsmini hesaba katmadan :) ) bir düşünün derim. Hala hangi üniversite daha iyi tartışması yapılır mıydı? Eğer yapılmazdı diyorsanız Bilkent'i, yapılırdı ve ne olursa olsun yine Boğaziçi önde olurdu diyorsanız da Boğaziçi'ni seçin derim. Şahsi fikrim, İstanbul'da kurulmuş bir Bilkent, akademik kadrosu ve sağladığı imkanlarla ülkedeki en iyi üniversite tartışmasını bitirirdi, yine de yorum sizin tabii.

Son olarak bir üniversiteyi öbüründen üstün görmek makul, gönlünüz yatıyordur, orada okuyorsunuzdur vs. Ben de Bilkent'te okuyan bir öğrenci olarak %100 objektif olabileceğimi iddia edemem, nitekim olduğumu da düşünmüyorum yazı boyunca. Sonuçta rekabet, her zaman iyidir. Gelişimi sağlar. Ancak bu karşılaştırmaları yaparken sizden ricam ülke adına böylesine önemli kurumları tartışırken birisi kutsal bir mabet iken öbürü alelade bir kıraathaneymiş gibi seviyesiz ve fanatikliğe varan yorumlardan kaçınınınız. Tamamen sebepsiz bir şekilde polemik yaratmakla kalmaz, daha birkaç ay önce lise/dersane sıralarında ders dinleyen vasıfsız bir ergen görünümünden de kurtulamamış olur, komik duruma düşersiniz. Bilginiz ve tecrübeleriniz dahilinde yazın lütfen.
Boğaziçi yazacak biri olarak yazdıklarınıza katılıyorum. Eğer ailem de destek olsa ve beni özele yönlendirseydi Koç Ekonomi ya da Sabancı yazardım. Yukarıda yazdıklarımdan bir Boğaziçi fanatiği olduğum sonucu çıkmasın. Ben de farkındayım özellerin ne kadar ilerlediğinin, devlet ünilerinin kan kaybettiğinin. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Boğaziçi diyorum. Herkesin kolaylıkla çap yapıp çift diploma aldığı Koç ile herkesin endüstri mühendisliğine gittiği Sabancı ile Bilkent'i aynı kefeye koymuyorum çünkü Bilkent'i hiç görmedim. İstanbul'daki alternatifler arasında Boğaziçi'yi seçtim.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
B
7 yıl
Teğmen

Üniversite alternatifleri üst seviye olunca şehir faktörü mühim tabii, şahsen İstanbul'da ki yaşantım hakkında kaygılarım olmasa Boğaziçi ve Bilkent kıyası benim için de çok daha çetin geçerdi geçen sene. Sizin tercihinize de saygı duymakla birlikte tercih döneminde eğer imkanınız varsa Bilkent'in tanıtım günlerine uğramanızı öneririm, hem bir gezmiş olursunuz bahaneyle. Sonradan kampüs kampüs gezmek kolay olmuyor :)


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @friendlessist
G
7 yıl
Er

İstanbul dışına çıkamam :) Şehir faktörü benim için önemli.
Siz işletme mi iktisat mı önerirsiniz? Bilkent hakkında yazdığınız savunma çok tatmin ediciydi, bu iki bölüm hakkında yapacağınız kıyas da çok faydalı olacak...


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @bekotor
B
7 yıl
Teğmen

O zaman Boğaziçi'nde başarılar diliyorum size hocam :)

Ben Bilkent'te iktisat okuyorum. Matematiği kullanarak bir şeyler anlatmak, önüme gelen şeyleri yorumlayıp çıkarımlar yapmak sevdiğim ve bana uygun olduğunu düşündüğüm şeylerdi, haliyle iktisat/işletme ayrımında çok zorlanmadım. İki bölüm arasında siyahla beyaz gibi bir fark olmamakla birlikte iktisatta bir bilim dalını öğrendiğinizi, işletmede o bilim dalının farklı disiplinlerle etkileşimiyle kurumsal hayata hazırladığını bilmekte fayda var. Bu fark, akademik kariyer yaparken de iktisata kolaylık sağlıyor ve bu kariyer de planlarımın arasında olduğu için iktisat benim için tek alternatifti.

Fark ettiğiniz üzere her cümlemde "benim için" cümlesini kullandım çünkü bu iki bölümden biri diğerinden "dar" veya "zayıf" değil. Tamamen sizin yönelmeyi düşündüğünüz alan doğrultusunda, size sunduğu yardıma bakarak seçim yapmalısınız. Bu alan, kafanızda net bir şekilde belli olmayabilir, bırakın üniversiteye gelmeyi, geldikten sonra 2.sınıfta bile hala kafanızda oturmamış olabilir. Gayet normal. Ben 1.sınıfı bitirdim, henüz " X alanında Z hakkında çalışmalar yapmak istiyorum" diyemem mesela. Yapmanız gereken, bölümün müfredatlarını karşılaştırarak "Bu dersleri kullanır mıyım? Bunu öğrenmek bana fayda sağlar mı?" sorularına kaba cevaplar vermeniz. Üniversitenin amacı da bu olmalı : Size, ulaşmak istediğiniz noktaya giderken yardımcı olmak. "Şuraya girdim, şu dersler veriliyor. Mecburen şu mesleği yapıcam" demek çok yanlış, burası ustanın çırakları eğittiği bir atölye değil. Yolunuzu siz çiziyorsunuz (gerek lisans eğitiminizde gerek sonrasında) Haliyle, şu anki eğiliminiz ne ise o doğrultuda tercih yapmanızı tavsiye ederim, yeteneklerinizle uyuşmadığı halde "İlerde belki şuna kayarım" diyerek kendinizi şimdiden strese sokmanıza gerek yok. Vakti geldiğinde o alana kaymak için hazır olacaksınız zaten, lisansı bitirdikten sonra da yolunuzu değiştirebilirsiniz.


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @friendlessist
G
7 yıl
Er

Çok teşekkür ederim,ben de size başarılar dilerim hocam :) ders programlarına baktığımda ekonominin daha belirgin şeyler öğrettiğini görüyorum(makro,mikro,ekonometri,istatistik,iktisadi tarih vs) İşletmede ise birtakım dallar var: muhasebe,insan kaynakları,girişimcilik,finans vs. İşletme bitirdiğimde ekonomist olup büyük resmi göremeyeceğim,belki üniversite bana çok şey katmayacak,rahat geçecek; o sırada staj yapıp kulüp çalışmalarına katılırsam kendimi geliştirmiş olacağım ki işletmenin en büyük artısı öğrencilere geniş alanlar yaratması. Ama üni okumuşken de bir şeyler öğrenmek yeni bir bakış açısı da kazanmak istiyorum.
Sonuç olarak ikisi de aynı sektörde çalışıyor,ben danışmanlık düşünsem de iki bölüm de çok fark etmiyor. Danışmanlık için işletme önerilse de her bölümden insanı alıyorlar McKinsey'e... Ekonomi temeli atıp üzerine MBA çok daha donanımlı bir birey olmamı sağlayabilir. Ancak üni boyunca ileride işime çok yaramayacak teorik işlemlerle uğraşmak(veri analizi hariç diğer şeyler ve lütfen beni çürütün gerçek hayatta, danışmanlıkta ekonomide alınan eğitimin işe yararlığı konusunda)da beni şüpheye düşürüyor. Öyle yani....


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @bekotor
B
7 yıl
Teğmen

Hocam maalesef fizikten aşina olduğumuz verimin %100 olmasının imkansız olduğu gerçeği, üniversite okurken de karşımıza çıkıyor. Herhangi bir bölümün müfredatı ile ilgili, oradan mezun olan birinin "her dersten inanılmaz verim aldım ve her birini belli bir oranda hayatımda kullanacağım" demesinin mümkün olduğunu sanmıyorum. Ekonomide kaygılarınız da yersiz değil, şahsen ben de önümdeki derslere baktığımda gelecekte bana pratik fayda sağlamayacağını düşündüğüm dersler görüyorum. Ne var ki, işin güzelliği de burada. O dersin içeriğini, pratik faydaya dönüştürmek zorunda değilsiniz. Size katacağı bakış açısı, "Ben bunu böyle biliyordum ama, bu işi şöyle şöyle yapmak da varmış" diyebilme ufku çok faydalı şeyler.

Danışmanlık camiasına atıldığınızda, mikro ölçekte çalışırken danışmanlık hizmeti sunacaksınız ancak makro ölçekte olan biteni takip etmeden bunu yapabilmeniz imkansız mesela. "Ben mikrocu olacağım, ülkede / dünyada ne olup bitmiş beni bağlamaz, ben kendi pazarımı inceler mutlu mesut yaşarım" demek mümkün değil. Haliyle kullanın veya kullanmayın, o müfredatta olan her dersten bir şeyler özütleme lüksünüz var ve bu, işin aslında, iyi üniversiteyi iyi üniversite yapan şey. Yalnızca neyi kullanacağınızı değil, "nelerden de faydalanabileceğinizi" gösteriyor bu okullar size.

İktisat eğitiminin üstüne MBA yapmak, işletmenin üzerine iktisattan bir alana yönelmekten daha kullanışlı geliyor bana da, ama bu demek değil ki "tek yol bu." Siz 4 yılınızı düşünün, sonrasında yapabileceklerinizin sınırı yok.

Değinmeyi unuttum, "işletme okuyup kendime vakit ayırabilirim, iktisat okursam kulüplere, stajlara vaktim kalmaz" gibi bir kaygı da oluşmasın kafanızda. Aksine, Bilkent adına konuşuyorum, İşletme programının 1. senesi iktisatın 1. senesinden çok daha yoğun. Boğaziçi'ndeki dağılışı bilmemekle birlikte, iki bölüm arasında kendinize ayırabileceğiniz vakit anlamında, "kariyer belirleyici" bir fark olmadığını belirteyim. Her şey sizin çalışma disiplininizle alakalı.


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @friendlessist
G
7 yıl
Er

Eyvallah çok sağ olun tespitleriniz için. Son istişarelerimi yaptıktan sonra tercihimi yapacağım. Hiçbir yolun "en doğrusu" olmadığını belirtmenize katılıyorum, kişinin kendisini en mutlu hissedeceği yere gitmesi en doğrusu.

Makro ölçüde bakabilmeye İktisat ne gibi bir katkı sağlıyor? Dünyadaki güncel ekonomik gelişmelere ve problemlere değinilip çözüm yolları üzerinde konuşuluyor mu? Ekonomik gelişmeleri takip etmek, doların neden arttığını bilimsel bir şekilde açıklamak, faiz artışı, ticaret savaşları, sıcak para, sanal paralar, yatırım araçları hakkında söz sahibi olabilmek için ekonomi okumak gerekir mi, işin temeli ekonomi öğrenmekte mi ? Pekala işletme mezunu biri de kendi bu alana yönelip bilgi edinebilir. Lakin kafamdaki sorulara ekonomi biliminin temeliyle cevap bulabilecek miyim?

Bu arada ekonomi de bir sosyal bilim, insan faktörü var. Davranışsal İktisat gibi yeni bir alandan bahsediliyor.

Soru soruyu açtı ama ne sorduğum anlaşılmıştır umarım.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @bekotor
A
7 yıl
Er
Konu Sahibi

quote:

Orijinalden alıntı: bekotor

Genel bir çerçeveden bakıp "Kesinlikle şurası" demek bu iki güzide üniversiteye de haksızlık olur. CV'sine bakıldığında ağzı açık bırakan insanlar çıkıyor iki üniversiteden de. Bu altyapıyı verebildiklerine göre kestirip atılmadan incelenmelerinde fayda var.

Öncelikle iki üniversite arasında neredeyse yüz senelik bir fark var, haliyle yurt içinde ve yurt dışında tanınırlık, piyasada adı geçme gibi faktörler açısından Boğaziçi'nin doğal bir üstünlüğü var. Bu fark, Bilkent'in vakıf üniversitesi olması dolayısıyla sahip olduğu imkanların geniş olması sebebiyle hızlıca kapanıyor ancak yine de insanların kafasındaki Boğaziçi algısına yetişilmesi, herhangi bir üniversite için fiziksel olarak pek mümkün değil.

Eğitim anlamından kıyaslandığında da Bilkent'in akademik kariyere verdiği önem göz önünde bulundurulduğunda akademisyen niteliği de niceliği de gittikçe yükseliyor, aynı sürede ise Boğaziçi, çoğu devlet üniversitesinde olduğu gibi, maddi kaygılar sebebiyle özel üniversitelere geçen hocaların kaybını yaşıyor. Bu anlamda mevcut ve geleceğe yönelik kadro mukayesesinde Bilkent avantajlı denilebilir.

Şehir açısından bakılırsa İstanbul, kurumsal anlamda ülkenin her şeyi. Haliyle orada yakinen bulunmak bir avantaj denebilir Boğaziçi için. Gelgelelim, bu sene üniversiteye girecek kitlenin en erken 2022'de mezun olacağı düşünülürse, 2022 gibi bir senede ulaşımda/iletişimde eskiden olduğu kadar sıkıntı çekilmeyeceği aşikar. (Eskiden kastım bu şehir farkının bariz bir fark yarattığı 70-80'lere hatta 90'lara kıyasla) Nereden mezun olursanız olun, adınızı duyurabildiğiniz sürece şehir sınırı kalmadı artık. Ha, sesinizi bulunduğunuz şehirde daha kolay duyurabilirsiniz belki, o ayrı.


Öğrenci kitlesi kıyası için konuşmak gerekirse ; hayatında üniversitede bulunmamış insanların, YGS/LYS (veya YKS) sıralamalarını bir insanlık vasfı, toplumsal bir statü gibi düşünmelerini anlayışla karşılayabilsem de (vaktinde benim gözümde de öyleydi zira) üniversiteye başladıktan 1-2 sene sonra anlayacaksınız ki üniversite sıralaması dediğiniz olay kesinlikle sandığınız kadar etkili bir faktör değil. Tabii ki bu, 150 bininci sıradan gelen birisinin ilk 2 binden giren bir öğrenci ile hemen Eylül ayında aynı seviyeye geleceği anlamına gelmez, ortada bir disiplin farkı var belli ki. Ancak üniversite bambaşka bir ortam. Çalışma disiplinini oturtmak, kampüs hayatı, çevre oluşturma çabası içerisinde buna vakit ayırmak çok başka bir kabiliyet. Haliyle bu, doğrudan üniversite sınavı sıralamasına bakarak değerlendirilecek bir şey değil. İnsanlar gelişebilir, durulabilir, kendine bir şeyler ekleyemeyip zamana uyum sağlayamayabilir. Bunu idrak etmeniz için üniversite sıralarında iki kitleden insanlarla da dirsek çürütmeniz gerek, bunu benden veya başkasından duyarak kabul etmenizi de beklemiyorum haliyle, yaşamanız lazım. Sadece ön yargınızı biraz esnetmeye çalışın, tek tavsiyem bu. Objektif olarak bakarsak da Boğaziçi'ne giren öğrencilerin Bilkent'tekilere kıyasla daha bilinçli ve çalışkan öğrenciler olarak girmeleri tartışılmaz olsa da, o okullardan diploma aldıkları gün de aynı farkın zuhur edeceğini varsaymak açık ve net bir tabirle ahmaklıktır.


Bir de şu var ; an itibariyle bu tartışmalar Boğaziçi İstanbul'da, manzarası ve sektörel olarak uygun konumunda iken ve Bilkent Ankara'da, bozkırın ortasında ( :D ) iken yapılıyor. Fiziksel imkan farkı böylesine barizken bile tartışmaya sokulan iki üniversite var, bazı konularda atbaşı gidiyorlar bile denebilir. Şöyle bir durup, Bilkent'in İstanbul'da kurulduğunu veya Boğaziçi'nin Ankara'da olduğunu ( İsmini hesaba katmadan :) ) bir düşünün derim. Hala hangi üniversite daha iyi tartışması yapılır mıydı? Eğer yapılmazdı diyorsanız Bilkent'i, yapılırdı ve ne olursa olsun yine Boğaziçi önde olurdu diyorsanız da Boğaziçi'ni seçin derim. Şahsi fikrim, İstanbul'da kurulmuş bir Bilkent, akademik kadrosu ve sağladığı imkanlarla ülkedeki en iyi üniversite tartışmasını bitirirdi, yine de yorum sizin tabii.

Son olarak bir üniversiteyi öbüründen üstün görmek makul, gönlünüz yatıyordur, orada okuyorsunuzdur vs. Ben de Bilkent'te okuyan bir öğrenci olarak %100 objektif olabileceğimi iddia edemem, nitekim olduğumu da düşünmüyorum yazı boyunca. Sonuçta rekabet, her zaman iyidir. Gelişimi sağlar. Ancak bu karşılaştırmaları yaparken sizden ricam ülke adına böylesine önemli kurumları tartışırken birisi kutsal bir mabet iken öbürü alelade bir kıraathaneymiş gibi seviyesiz ve fanatikliğe varan yorumlardan kaçınınınız. Tamamen sebepsiz bir şekilde polemik yaratmakla kalmaz, daha birkaç ay önce lise/dersane sıralarında ders dinleyen vasıfsız bir ergen görünümünden de kurtulamamış olur, komik duruma düşersiniz. Bilginiz ve tecrübeleriniz dahilinde yazın lütfen.
Gerçekten çok güzel bir yazı yazmışsınız. Elinize sağlık.



A
7 yıl
Er
Konu Sahibi

Öncelikle yorumlarınız için teşekkür ederim.


Bugün detaylı olarak yüz yüze ve telefondan olmak üzere boğaziçi işletme ile bilkent işletmeyi araştırdım. Herkes genel olarak:

-İkisine de gitsen pişman olmazsın, ikisi de iyinin iyisi üniversiteler.
-Türkiye'de yüksek mevkiler genelde boun ve metu hükümdarlığında.
-Boun her ne kadar iyi bir üniversite olsa bile sonuçta devlet üniversitesi ve öğretmenlerin senin için yurtdışı hakkında insiyatif alması lazım. Devlet Üniversitesi beyin göçü verdirtmek istemez genel olarak seni yurtiçinde tutmak ister.
-Olanakları kullanıp kendini geliştirebilirsen Koç veya Bilkent, yurtdışı özel sektör için daha avantajlıdır.
-
Dedi.

En az 8-9 kişi ile konuştum ve hepsi de sektörün içinde 30 yaş üstü kişiler.
Kısaca ortak kanı:Yurtdışı için bilkent daha avantajlı, yurtiçi için boun daha avantajlı(yurtiçi boun olayında hepsi aynı düşüncedeler)

Ama tekrardan söyleyeyim ikisine de gitsen pişman olmazsın keşke öbürüne gitseydim demezsin diyorlar.


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @The Psycho , @bekotor , @LaktozSuzSüt , @YumurtaDayandi , @friendlessist
G
7 yıl
Er

Boğaziçi için yurtdışı zor demeyin yahu! Referans o kadar da zor alınan bir şey değil. Sen başarılı bir öğrenciysen hocanın güvenini kazanırsın,referansı kaparsın. Boğaziçindeki hocaların da tıpkı diğer özellerdeki gibi yurtdışı doktorası var. Tabii Harvard doktoralı hoca olaydı iyidi...


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @axiengavus
A
7 yıl
Er
Konu Sahibi

quote:

Orijinalden alıntı: Guest-AD7E61D87

Boğaziçi için yurtdışı zor demeyin yahu! Referans o kadar da zor alınan bir şey değil. Sen başarılı bir öğrenciysen hocanın güvenini kazanırsın,referansı kaparsın. Boğaziçindeki hocaların da tıpkı diğer özellerdeki gibi yurtdışı doktorası var. Tabii Harvard doktoralı hoca olaydı iyidi...
Hocam dediğimiz gibi boun'dan yurtdışı bilkente göre bi tık zor. Yoksa ikisini de başarıyla bitiren birisi yurtdışına gidebilir.


Bu mesaja 1 cevap geldi.