Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 3 misafir, 1 mobil kullanıcı
93
Cevap
7377
Tıklama
34
Öne Çıkarma
Hayattan zevk alamıyorum, çözümü nedir?
D
7 yıl (10517 mesaj)
Binbaşı

Ben 30 a dayandim bende ayni sekildeyim



< Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >

Ben 30 a dayandim bende ayni sekildeyim
Yoruma Git
DISCOVERY SCIENCE - 7 yıl +41
Bende ayniyim yas 25 olacak motivasyon bulamiyorum hayattan zevk almayacak bi sebebimde yok nasil bir insanim ben
Yoruma Git
EnergyHill - 7 yıl +29
Icinizde en büyük benim ( 33 )

Zevken bile zevk almıyorum
Yoruma Git
S1000XR - 7 yıl +23
G
7 yıl (725 mesaj)
Onbaşı
Konu Sahibi

Merhaba, ben 21 yaşında bir mühendislik öğrencisiyim. Kendime göre ideallerim, hedeflerim var(Kilo vermek, dil öğrenmek, gezmek, sosyalleşmek, kendimi geliştirmek vs.) Ama bunları yapacak enerjiyi ve motivasyonu üniversiteye başladığımdan beri bulamadım. Günlerim hep bilgisayar başında boş yaparak geçiyor. Günün sonunda da "naptım lan ben?" modunda yatağa giriyorum hep. Ertesi günse yine aynı döngü oluyor: yemek, bilgisayar, uyku... Youtube'dan motivasyon videoları izliyorum etkisi 30 saniye sürüyor. Spora, diyete başlıyorum ertesi hafta yalan oluyor. Derslere hep sınavdan önceki gün çalışıyorum. Kendimi toparlamak için Erasmus'a geldim burada da aynı yıkık hayatım devam etti. Siz hedeflerinizi nasıl gerçekleştiriyorsunuz? Hayatı keyif alarak yaşamak için neler yapıyorsunuz? Teşekkürler, iyi günler herkese..

DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.

Üye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.

Üye Ol Şimdi Değil



E
7 yıl (14188 mesaj)
Yarbay

Bende ayniyim yas 25 olacak motivasyon bulamiyorum hayattan zevk almayacak bi sebebimde yok nasil bir insanim ben



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

S
7 yıl (12341 mesaj)
Yarbay

Icinizde en büyük benim ( 33 )

Zevken bile zevk almıyorum



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
G
7 yıl (10965 mesaj)
Yarbay

Sana garı lazım



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

Z
7 yıl (17359 mesaj)
Yarbay

M
7 yıl (3343 mesaj)
Binbaşı

Öncelikle yapmak istediklerini parçala, hepsini aynı anda başlama, bir de yapmak için zevk alman gerekmiyor. Eğer bir süre yapmaya devam edersen daha sonra zevk almaya başlayacaksın. Ama eğer zaten zevk almıyorum diye bırakırsan o his hiç bir zaman gelmeyecek.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
7 yıl (1330 mesaj)
Yüzbaşı

Derdinin özüne inen bilgin ve ünlü bir prof psikiyatristin bir makalesi var altta,oku.







Can sıkıntısı



Can sıkıntısı, buhran içindeki modern öznenin yaygın bir ruh hali olarak karşımıza çıkıyor. Yenilik ve buluşun, hız ve ilerlemenin kutsal bir mertebe kazandığı modern dünyada, onca uyarıdan bitap düşmüş ruhun imdat çığlığı. Arzuyu, iradeyi ve anlamı yutan bir canavar ağzı, modern bir iblis. Can sıkıntısı, yalnızlık gibi asrın vebası halini aldıysa kültür ve toplum anlam taşıyıcısı olarak görevlerini yapmıyor demektir. ‘Boş’ zamandan, aylaklıktan, ruhun kuluçkaya yatabileceği anlardan korkuyor ve onu etkinliklerle tıka basa dolduruyoruz. ‘En hareketli olanlarımız, sıkılma eşiği en düşük olanlarımız’ diyor Lars Svendsen. Sıkıntı halinde zaman geçmez, insan zamanı hisseder. İçi anlamlı bir biçimde doldurulamayan ve giderek uzayan zaman, acı verici bir sıkıntıya dönüşür. Sıkıldığımızda zamanla bir meselemiz vardır, onunla ne yapacağımızı bilemeyiz. Sıkıntı varlığı zamana hapseder.







‘Nasıl da ürperticidir sıkıntı’ diye yazar Kierkegaard, ‘boyun eğmiş, atıl bir halde yatarım. Gördüğüm boşluk, yaşadığım boşluk, içinde hareket ettiğim boşluktur. Acı bile duymam. Ruhum, üzerinde hiçbir kuşun uçmadığı ölü denizdir artık’. Sıkıntı dikkatimizi verecek ehemmiyette bir şey bulamadığımızda sökün eder. Ruhun kımıltısız, hoşnutsuz, huzursuz girdabı. Uyaran bolluğu içindeyiz, her yandan üzerimize ses ve imge yağıyor ama yine de canımız sıkılıyor. Neden dersiniz?







Aslında uyaran fazlalığı da tıpkı uyaran azlığı gibi hayatı yeknesaklaştırıyor. Her şeyin hızla başlayıp hızla bittiği, yüzlerin/sözlerin/imgelerin uçucu olduğu ve onulmaz bir hızla yenilendiği bir dünyada, her şey kendini yineler. İlgi giderek artan bir ivmeyle dağır ve zayıflar. ‘Şimdicilik’ ideolojisinin mahkumları olarak âna hapsoluruz. Hemen şimdi gerçekleşmeyen hiçbir şey anlam taşımaz. Malumat fazlası, yarattığı doygunlukla bizi can sıkıntısına mıhlar. Aynı olanın totalitarizmidir bu.







Can sıkıntısından kaçma arzumuz ilginç olana duyduğumuz açlıkta kendisini gösteriyor. Bugün ilginç bulduğumuz şey yarın kolaylıkla sıkıcı kategorisine tahvil ediliyor. ‘Günümüz toplumu artık Foucault’nun bahsettiği hastaneler, tımarhaneler, hapishaneler, kışlalar ve fabrikalardan oluşan bir disiplin toplumu değil’ diye yazar Byung-Chul Han ilginç kitabı Yorgunluk Toplumu’nda, ‘bunların yerini çoktan beridir fitness salonları, gökdelenler, bankalar, havaalanları, alış veriş merkezleri ve gen laboratuvarları aldı. 21. Yüzyıl toplumu artık bir disiplin toplumu değil, performans toplumudur. Sakinleri de itaatkar özne değil, performans öznesidir. Bu özneler kendi kendilerinin müteşebbisleridir’. Performans toplumunda ‘evet, yapabiliriz!’ sloganıyla yasak, emir ve kuralın yerini proje, girişim ve motivasyon almıştır. ‘Disiplin toplumunun negatifliği deliler ve caniler doğurmuştur. Performans toplumuysa depresif ve mağluplar yaratır’. Ve canı sıkılan özneler.







Can sıkıntısı, modern insanın anlam buhranının en önemli belirtisi. Ruhlarımıza yön tayin eden kutup yıldızını yitirmiş gibi, anlamın olmadığı bir dünyada kaybolmuş ve şaşkın bir haldeyiz. Her sokak başında anlam krizi karşımıza çıkıyor. Anlamın yerine koyacağımız, anlam yanılsaması yaratacak her şeye umutsuzca yapışıyor, geçici nesnelerde kimliğimizi arıyoruz. Hayatlarımızı artık ‘tam zamanlı turistler’ olarak yaşıyoruz: ‘Bir turist uğrağı olarak hayat’. Tatilde, günlük hayatta, evde, dışarıda her zaman turist. Gelenek tevarüs ediliyor ve hiç yoksa, insana bir süreklilik duygusu kazandırıyordu. Modern insan hiçbir şeye sadakat duymak zorunda değil, hayatın albenili seçenekleri arasından dilediği yaşam biçimini seçebilir ve yeri geldiğinde onu terk edip bir başkasına yönelebilir. Hayat tarzı bir libas gibi giyinip soyunulur, ne geçmişten tevarüs edilir ne de bugün uğruna ter dökülür. Emeğin olmadığı yerde anlam da yoktur. Ruha canlılık hissini veren anlamın ta kendisidir ve anlamın kaybı dünyanın kaybedilişi ve yoksullaşmasıdır. Anlam kaybını hisseden bir varlık sıkılabilir ancak.







Can sıkıntısı anlamın geri çekilmesi ve anlam ihtiyacımızın karşılanmamasıyla ortaya çıkıyor dedik. Bize tatmin bulmayan bir anlam açlığını haber veriyor. Zamanın boşluğundan bahsederken galiba aslında anlam boşluğundan bahsetmiş oluyoruz. Bir tür ‘niteliksiz yaşantı’. Sual şu: İnsanlar iki yüz yıl önce de sıkılıyorlar mıydı? Pek çok kuramcı moderniteye yol açan toplumsal ve kültürel değişikliklerin sıkıntının yaygınlaşmasına hizmet ettiğini söylüyor. Bütün imkanların eşit ölçüde değersiz olduğu bir dünya ‘hipersıkıntı’ dünyasıdır ve geleneksel anlam kaynaklarının kurumasıyla da yaygın bir kültürel kuvvet halini almıştır. Modern anlam krizi, geleneksel anlam yapılarının sökülüp atıldığı bir dünyada, onun yerine sadece tüketiciliğin ikame edilebilmiş olmasıyla kendisini gösteriyor. İçimizdeki boşluğu ancak dışarıdan alınan nesnelerle doldurabileceğimizi sanıyoruz. Sıkıntıdan kaçmak için yöneldiğimiz etkinlikler de bir süre sonra sıkıcı hale gelmeye başlıyor ve sonra dikkatimizi çelebilecek güçte başka eylemlere yöneliyoruz. Ruhu heyecana boğacak her türlü etkinliğin peşi sıra sorgusuz sualsiz sürüklenirken içimizdeki karadelik bütün heyecanları yutuyor. Tüketim endüstrisi o zaman bize yeni zevk ve heyecanlar pazarlıyor zira mutlu hayat, sıkıntıya karşı insanı koruyan, yeni mal ve heyecanlar satın almaya izin veren bir hayattır. Modern insanın pasaportu olarak para, can sıkıntısını savabileceğimiz ‘avm’lere, sağlık salonlarına, eğlence parklarına giriş izni verir. ‘Ölmeden önce’ yapmamız gereken ne çok şey vardır! Her şeyi denememiz ve hayatın sunabileceği hazlar havuzundan yeterince kâm almamız beklenir.







Derin can sıkıntısı, ‘varlığı bütünüyle yutan’ bu kayıtsızlık hali aslında içinde bir imkan olarak ‘muhayyile anları’nı da barındırır. Varlık, özgürlük ve sorumluluğu üstlendiğinde, anlamı eksen alan bir hayatı seçebilir. Can sıkıntısının panzehiri işte bu doğurgan andır : Sığ dikkatin talim ile derinleşmesine izin vermemizledir ki tefekkür ve murakabeye kapı açarız. Derin ve yoğun bir dikkati öğrenmek ve hayata geçirmek için insana, tabiata, kainata hayret nazarıyla bakmayı başarabilmek gerek. Gönül gözümüzü dört açarak. İnsan ancak yoğunlaşabilmekle kendi ruhuna değebilir. Kendi ruhuna değmekle başka ruhlara da dokunabilir. Ancak yoğunlaşmakla kendi dışımıza çıkar ve varlığa nüfuz ederiz. ‘Manzara bende düşünüyor, ben onun bilinciyim’ diyen ressam Cezanne gibi, o zaman şeylerin kokusunu da görebiliriz. ‘Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur’ diyen Yunus Emre asırlar öncesinden varlığa anlam katan hayret duygusuna işaret ediyor. Ve ‘Rabbim hayretimi artır’ diye dua eden son Nebi. Can sıkıntısını iyileştirmek için, Kartezyen şüphenin yerine hayret nazarını yerleştirmemiz gerekiyor.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 2 cevap geldi.
H
7 yıl (7536 mesaj)
Binbaşı

hayattan zevk alinabilir mi ki? hey seyin sonucu belliyken olaydan zevk almaya calismak bana sacma geliyor.



L
7 yıl (182 mesaj)
Çavuş

Engelliyim, kas hastalığım var. Yapmayın şöyle şeyler. Eliniz ayağınız tutuyor sonuçta. Bu kadar isyan etmeyin daha kötü durumda insanlar var, hiç değilse onlar için bir şey yapmaya çalışın.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
R
7 yıl (7641 mesaj)
Yüzbaşı

eğer çok kilolu olsaydım tamamen kilo vermeye ve hoş bir görünüme sahip olmaya odaklanırdım çünkü insanların ilk dikkat ettiği şey dış görünüş

malesef iyi bir insan olup olmadığın ikinci planda oluyor

depresyonda olmadığımda,hoş göründüğümde ve pozitif olduğumda çevremde insan var

depresyonda olduğumda,depresyondan dolayı kişisel bakımımı aksattığımda,kilo aldığımda,giyim kuşamıma dikkat etmediğimde çevremde insan yok(şu an,3 kilo aldım,kısa boylu biri için 3 kilo hemen farkediliyor)



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
J
7 yıl (13860 mesaj)
Yüzbaşı

Ben hayattan zevki şehirden kaçıp toprak ve ağaçla buluştuğumda alıyorum hemde her saniye resmen vücuduma format atılıyor. Bildiğin mutlu oluyorum çamura basıp, rüzgarı hissettiğimde. Sonra da sorguluyorum 80 yıllık hayatta ne için çabalıyorum. Çabaladığım şeyler gerçekten beni mutlu edicek şeyler mi yoksa başkaları böyle istediği için mi. Sonuç yine lanet olası şehir hayatındayım yine lanet olası apartmandayım.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
G
7 yıl (725 mesaj)
Onbaşı
Konu Sahibi

quote:

Orijinalden alıntı: R3DROS3V3RTIGO

eğer çok kilolu olsaydım tamamen kilo vermeye ve hoş bir görünüme sahip olmaya odaklanırdım çünkü insanların ilk dikkat ettiği şey dış görünüş

malesef iyi bir insan olup olmadığın ikinci planda oluyor

depresyonda olmadığımda,hoş göründüğümde ve pozitif olduğumda çevremde insan var

depresyonda olduğumda,depresyondan dolayı kişisel bakımımı aksattığımda,kilo aldığımda,giyim kuşamıma dikkat etmediğimde çevremde insan yok(şu an,3 kilo aldım,kısa boylu biri için 3 kilo hemen farkediliyor)
hocam şöyle söyleyeyim boyum 170, 94 kiloyum. Hem kısa boyluyum hem de çok kiloluyum. Yediklerimden dolayı yüzümde çirkinleşti iyice. Dış görünüş konusunda kesinlikle katılıyorum size. Kızları geçtim erkekler bile istemiyor yanlarında sizi aşağı çekiyorum diye. Yüzüne karşı kimse söylemiyor tabi ama hissediyor insan. Elbette bu bilgisayar, uyku, yemek döngüsünün ayrılmaz bir parçası da depresyon malesef :( Bakalım kilo verip fit olma konusunda çabalıyorum hala ama her şeyin başı disiplin. tipimi merak ediyorsanız özelden ss atabilirim. Teşekkürler mesajınız için..


Bu mesaja 2 cevap geldi.
A
7 yıl (10979 mesaj)
Yarbay

Demirel şöyle demiş; düne pişman olma, gelecek için endişelenme, günü yaşa. Ders çıkaracağız, plan yapacağız ama bunları düşünmekten anın kıymetini bilmemek olmaz. Hastane ve mezarlık iyi motive ediyor. Elinizden geleni yapın, gülün.



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >

E
7 yıl (14188 mesaj)
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Guest-FC422BF28

Hocam oyalan oyalan nereye kadar gerçekçi çözümler bulmak lazım seneler su gibi akıp gidiyor :)

Alıntıları Göster
Gecici cozum iste hatta kalici bile olabilir ama ana sorun pc kurtulman gerekiyor hicbirsey yapmadanda birsey duzelmez



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

E
7 yıl (1307 mesaj)
Yüzbaşı

Hayat zevk almak için mi verildi bize? Kendini (ve ruhunu) tatmin (zevk değil) edecek başka bir şeylere yönelebilirsin...



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

G
7 yıl (84 mesaj)
Onbaşı

Aynı ben



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

G
7 yıl (725 mesaj)
Onbaşı
Konu Sahibi

quote:

Orijinalden alıntı: Charm

Litvanya'da erasmusta nasıl yıkık takılıyon la
hocam buraya gelmeden bir kızla konuşuyordum. ilk tecrübemdi, sevgili olmak istedim litvanya'ya gelince de 1 ay konuşmaya devam ettik sonra bir sabah başka biri var bana yazma bi daha dedi. Ben de atlatamadım henüz 5 aydır yurtta takılıyorum. Alkol kullanmıyorum zaten. Ben bir kere sevgilim olsun onunla da evleneyim istiyordum, hayat tahmin ettiğimden daha acımasızmış..


Bu mesaja 2 cevap geldi.
G
7 yıl (725 mesaj)
Onbaşı
Konu Sahibi

quote:

Orijinalden alıntı: leomessii

Engelliyim, kas hastalığım var. Yapmayın şöyle şeyler. Eliniz ayağınız tutuyor sonuçta. Bu kadar isyan etmeyin daha kötü durumda insanlar var, hiç değilse onlar için bir şey yapmaya çalışın.
Haklısın kardeşim, sana böyle şeyler hissettirdiğim için özür dilerim. Ne güzel demiş mevlana: Sanma ki dert sadece sende var. Sendeki derdi nimet sayanlar da var.



Y
7 yıl (1398 mesaj)
Yüzbaşı

.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi yüzbaşı price -- 28 Şubat 2021; 9:40:30 >