Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
200
Cevap
6539
Tıklama
0
Öne Çıkarma
Evrim Çıkmazında:'Sudan karaya geçiş'
M
14 yıl
Binbaşı
Konu Sahibi

Ocak ayında elime geçmiş bir makale,Biyoloji son derece karman çorman bir daldır bunu hepimiz biliyoruz.İnançlarımızla bilimin ters düştüğü yerler oluyor.Aslında ters düşmüyor ama öyle hissediyoruz belki de.Neyse ayrı bir tartışma konusu çıkarmayalım.:)
Artık neye inanacağımı şaşırmış durumdayım bende,evrim mantığa uygun gelsede makaleyi okursanız göreceksiniz,evrimin yalanlayan muhteşem delillerde sunuluyor.Çok uzun bir makale birazda eleştri ağırlıklı,daha objektif yazılsa daha güzel olurdu,okumayı seven ve bu konuya meraklı arkadaşlar için;



quote:

EVRİMCİLERİN SUDAN KARAYA GEÇİŞ İDDİASI
BİR YALANDIR

Darwinist yayın kuruluşları, geçtiğimiz günlerde Nature dergisinde tanımlanan bir fosili kayıp halka olarak tanıtmak için yeni bir propaganda furyası başlatmış durumda. Söz konusu fosil, 2004 yılında paleontologlar Neil Shubin ve Edward Daeschler tarafından Kanada'nın kutup bölgesinde bulunan bir balık fosili. Tiktaalik roseae olarak isimlendirilen fosilin yaşı yaklaşık 385 milyon yıl olarak tahmin ediliyor. Sudan karaya geçiş masallarına aday arayışındaki evrimciler, fosilin sahip olduğu "mozaik" özellikleri çarpıtarak bunun bir geçiş formu olduğu propagandasını yapıyorlar.
Ancak sudan karaya geçiş iddiası, kara hayvanları ve balıklar arasındaki fizyolojik uçurumların, evrim teorisinin hayali mekanizmalarıyla kesinlikle aşılamaz oluşu sebebiyle bir hayalden ibarettir. Evrim teorisine körükörüne bağlılıktan ötürü savunulan ve hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan bu masala son olarak Tiktaalik roseae'yi dahil etme çabaları da önyargılı ve zorlama yorumlara dayanmaktadır. Aşağıda, Darwinist medyanın Tiktaalik roseae propagandasında gizlediği gerçekler ortaya konmaktadır.

Evrim Delili Olmayan Bir Mozaik Canlı: Tiktaalik Roseae

Tiktaalik roseae'nin fosilleri iyi korunmuş üç örneğe dayanıyor. Boyu yaklaşık 3 metreyi bulan canlı, bazı mozaik özellikler sergiliyor. (Mozaik canlılar, farklı canlı gruplarına ait özellikleri barındıran canlılardır.) Bir balıkta olduğu gibi yüzgeç ve pullara sahip. Yassı yapıdaki kafatası, hareketli boynu ve nispeten güçlü yapıdaki kaburga yapısı ise kara canlılarında görülen özellikler. İsmi yerel Inuktikuk dilinde "iri, sığ-su balığı" anlamına gelen canlının göğüs yüzgeçlerinde kemikler de var. Evrimciler canlının mozaik özelliklerini kendilerine göre çarpıtıyor ve bunun balıklar ve kara canlıları arasında bir geçiş formu olduğunu öne sürüyorlar.
Halbuki mozaik canlılar, evrim teorisinin gerektirdiği ara formlar olmaktan tamamen uzaktırlar. Örneğin günümüzde Avustralya'da yaşayan Platypus, memeli, sürüngen ve kuş özelliklerini aynı anda üzerinde taşıyan bir mozaik canlıdır ve evrim teorisi için hiçbir yönden delil olarak gösterilemez. Evrimcilerin, iddialarını desteklemek için bulmaları gereken canlılar "ara formlardır", mozaik canlılar değildir. Ara formlar, eksik, yarım, işlevini tam göremeyen organlara sahip olan canlılar olmalıdır. Oysa mozaik canlıların sahip oldukları organların her biri eksiksiz ve kusursuzdur. Yarı gelişmiş organları yoktur, başka canlılardan evrimleşmiş olabileceklerine kanıt gösterilebilecek fosil serilerinden yoksundurlar.
Evrim teorisi rastlantısal mutasyonlara dayanan, yani tesadüfe dayalı bir sürecin yaşandığını varsaymaktadır. Bu iddiaya göre yeryüzünü dolduran milyonlarca canlı türü, sayısız rastlantısal mutasyonun isabet ettiği ve bu mutasyonlar sonucunda sakat kalmış, anormal yapılar geliştirmiş çok sayıda ara-form canlısından evrimleşmiş olmalıdır ve bunların fosillerinin bulunması gerekmektedir. Bir diğer deyişle fosil kayıtları, ucube olarak tabir edilebilecek canlıların kalıntılarıyla dolup taşıyor olmalıdır. Ancak bunun böyle olmadığı bilinmektedir. Türler ortaya çıktıkları zaman, belirleyici özellikleri tam gelişmiş olarak ve aniden ortaya çıkmakta, bunlar arasında ucube yaratıkların oluşturduğu hiçbir seri bulunmamaktadır. Oxford Üniversitesi Zoolojik Kolleksiyonlar Yöneticisi Tom Kemp, Fossils and Evolution (Fosiller ve Evrim) isimli 1999 basımı kitabında bu durumu şöyle kabul eder:
Yeni canlı kategorileri hemen hemen tüm durumlarda fosil tabakalarında belirleyici karakteristikleri zaten mevcut olarak ve bilinen atasal grupları olmaksızın çıkar.(TS Kemp [Curator of Zoological Collections], Fossils and Evolution, Oxford University, Oxford Uni Press, s.246, 1999 )

Evrimcilerin Gizlediği Genel Tablo

Evrimciler, fosillerin evrimi desteklediği gibi bir izlenim oluşturmaya çalışmaktadırlar. Oysa kayıp halka kavramı sadece evrim teorisinin ihtiyaçları doğrultusunda uydurulmuştur ve bunun gerçekte fosil kayıtlarında hiçbir karşılığı bulunmamaktadır. Türleri birbirine bağladığı iddia edilen halkaların fosillerinin kayıp olması, Darwin'den beri bilinen bir gerçektir. Paleontologlarca Darwin sonrası dönemde yürütülen kazı çalışmaları da evrim teorisine bir açmaz oluşturan bu durumu gidermemiş, tam aksine canlı grupları arasında kayıp halkaların yokluğunu daha da pekiştirmiştir.
Rethinking Anthropology isimli kitabın yazarı E. R. Leach, Nature dergisindeki bir yazısında şunları yazmıştır:
Fosil kayıtlarındaki eksik halkalar Darwin'i endişelendiriyordu. Bunların gelecekte bulunacağından emindi, ancak bu kayıp halkalar hala eksik ve eksik olarak kalmaya devam edecekler gibi görünüyor." (E.R. Leach; Nature, 293:19, 1981 )
Bir dönemin en önde gelen paleontologlarından A. S. Romer ise aynı konuda şunları söylemiştir:
"Bağlantılar, tam da [türler arasında geçiş gösterebilmek için] onlara en hararetli bir şekilde ihtiyaç duyduğumuz noktalarda bile kayıptırlar ve birçok bağlantının kayıp olmayı sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir". (A.S. Romer, chapter in Genetics, Paleontology and Evolution (1963), p. 114.)
Oklahoma Üniversitesi Jeoloji ve Jeofizik Bölümü'nden David B. Kitts de evrimin gerektirdiği ara formların yokluğunu şu sözlerle itiraf eder:
"Evrim türler arasında ara geçiş formları gerektirir ancak paleontoloji bunları sağlamamıştır." (David B. Kitts (School of Geology and Geophysics, University of Oklahoma), "Paleontology and Evolutionary Theory," Evolution, Vol. 28, September 1974, sf. 467)
Fosil kayıtlarının ortaya koyduğu tablo, yaratılışla tam uyumludur. Fosil kayıtları canlıların aniden ortaya çıktığını, değişmeden uzun süreler boyunca varlıklarını sürdürdüklerini ortaya koymaktadır. Bu gerçekler, Amerikalı paleontolog R. Wesson'ın, 1991'de yayınlanan Beyond Natural Selection adlı kitabında evrimin fosil çıkmazıyla ilgili yorumlarında açıkça görülebilmektedir:
"Ne var ki, fosil kayıtlarındaki boşluklar gerçektir. Herhangi bir (evrimsel) soy oluşumunu gösterecek kayıtların yokluğu, son derece olgusaldır. Türler genellikle çok uzun zaman dilimleri boyunca sabit kalırlar. Türler ve özellikle cinsler hiç bir zaman yeni bir türe ya da cinse doğru evrim göstermezler. Bunun yerine, bir tür ya da cinsin bir diğeriyle yer değiştirdiği gözlenir. Değişim ise çoğunlukla anidir." (R. Wesson, Beyond Natural Selection, MIT Press, Cambridge, MA, 1991, s. 45 )
Günümüzde ele geçirilmiş olan fosil türün sayısı 250.000'i aşkındır. Ve bunlar arasında araformlardan eser bulunmamaktadır. Evrimciler ise bu önemli gerçeği yok sayıp kayıp halka propagandasına girişmekle son derece akıl ve bilim dışı bir davranış sergilemektedirler.

İskelet Kalıntılarından Biyoloji Çıkarsama Yanılgısı

Omurgalıların bedenleri fosilleştiği zaman, geriye çoğunlukla kemikleri dışında kalıntı bırakmazlar. Kemikler ise bir omurgalının biyolojisinin çok kısıtlı bir bölümünü, ancak %1 kadarı hakkında izler bırakır. Evrimciler, canlının fosil üzerindeki izlerini yorumlamaya başladıklarında, canlının biyolojisine dair verilerin çoğu yok olmuş durumdadır. Canlının yumuşak biyolojisi hakkında neredeyse hiçbir bilgiye sahip olmayan evrimciler, bu bilgisizliklerini önceden bir dogma olarak benimsedikleri evrim teorisine göre "doldururlar".
Evrimcilerin sadece kemiklere bakarak balığın biyolojisi hakkında ortaya koydukları ara form iddiaları gerçekte belirsiz spekülasyonlar olmaktan öteye gidemez. Moleküler biyolog Michael Denton, Evrim: Kriz içinde bir teori başlıklı kitabında bu konuyu şöyle belirtir:
".. soyu tükenmiş grupların yumuşak biyolojileri herhangi bir kesinlik derecesinde asla bilinemez, o halde en ikna edici ara geçiş formunun durumu bile, belirsiz olmak durumundadır ." (Michael Denton, "Evolution: A Theory in Crisis", Burnett Books: London, 1985, p180 )
Evrimciler için en ikna edici görünen ara geçiş formları dahi kendileri için sonradan büyük bir aldanışa dönüşebilmektedir. Bunun güzel bir örneği, Coelacanth olayıdır.

Sansasyonel Haberler, Evrimcilerin Coelacanth Olayından Ders Almadığını Göstermektedir

Coelacanth, evrimcilerin bir zamanlar -aynen Tiktaalik roseae isimli son fosilde olduğu gibi- sudan karaya geçişteki kayıp halka yakıştırmasını yaptığı bir balıktır. Evrimciler, bir zamanlar soyu tükenmiş zannedilen Coelacanth balığının 400 milyon yıllık fosillerini incelemiş fosildeki izlerden bazı evrimci çıkarımlar yapmışlardır. Örneğin balığın yüzgecindeki kemikli yapıların canlının denizin tabanında yürümesine yardımcı olan ayaklar olduğunu, ayrıca balığın ilkel bir akciğere sahip olduğunu öne sürmüşlerdir. Burada önemli bir nokta vardır: Tüm bu varsayımları, Coelacanth'ın yumuşak biyolojisi hakkında hiçbir bilgileri olmaksızın yapmışlardır.
Canlının yumuşak dokusu hakkında bilgi olmaksızın evrimci hayaller üretmenin yanlışlığı ise 1938 yılında yapılan çok önemli bir bulgu sonrasında ortaya çıkmıştır. Coelacanth canlı ele geçirilmiş, önceden zannedildiği gibi soyu tükenmiş bir canlı olmadığı ortaya çıkmıştır. Üstelik balık sonraki yıllarda defalarca canlı olarak yakalanmıştır. Balığın hem anatomisini hem de doğal yaşam alanındaki hareket şeklini hemen incelemeye alan evrimciler, balığa atfettikleri kayıp halka varsayımlarında tümüyle yanıldıklarını görmüşlerdir. Sığ sularda ve deniz tabanında sürünerek hareket ettiğini varsaydıkları balığın aslında 180 metre gibi derinliklerde yaşayan bir dip balığı olduğunu, yüzgeçlerini ise asla deniz tabanına dokundurmadığını görmüşlerdir. Evrimleşmekte olan bir akciğer varsaydıkları yapının ise hava solumaya hiçbir şekilde katkıda bulunmayan bir yağ kesesi olduğu gerçeğiyle karşılaşmışlardır.
Bir zamanlar ara form olarak evrimcilere çok ikna edici görünen Coelacanth'ın sıradan bir balık türü olduğunun anlaşılması, son fosille ilgili ara-form iddialarının da aslında belirsizlikler ve spekülasyonlar üzerine kurulu olduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü son ara-form iddiası da soyu tükenmiş bir türün fosilleşmiş kalıntılarından yola çıkılarak yumuşak biyolojisine dair yapılan hayali yorumlamalara dayanmaktadır. Kısacası medyada estirilen furya, bilimsel olarak belirsiz olan verilerin evrimci hayaller doğrultusunda abartılmasından başka bir şeye dayanmamaktadır.

Evrimcilerin Kayıp Halka Propagandasının Kendisi, İddiaları Aleyhinde Bir İşarettir

Evrimci medya, kayıp halka olarak lanse edilen bir bulgu söz konusu olduğunda çok olağanüstü bir keşif yapılmış gibi bir hava uyandırmaktadır. Oysa bu, evrimin doğruluğu hakkındaki iddialarıyla çelişen bir tavırdır.
Eğer evrim teorisi doğru olsaydı, jeolojik katmanlar ara form fosilleriyle dolu olur, ara form fosillerinin sayısı, yaşamış ve yaşamakta olan türlerin sayısından çok daha fazla olurdu. Böylece kayıp halkaların bulunması o denli sıradan bir olay olurdu ki, bunlar haber değeri dahi taşımazdı.
Veya eğer evrim, evrimcilerin iddia ettiği gibi yerçekimi kadar iyi delillendirilmiş bir olgu olsaydı, kayıp halka bulgularını haber yapmak, havaya atılan bir taşın yere düştüğünü haber yapmak kadar saçma karşılanması gereken bir davranış olurdu. Örneğin gazetelerde "bugün de havaya bir taş attık ve o da gerçekten yere düştü" şeklinde bir haber görmeyi anlamsız karşılayacağımız gibi, "Paleontologlar yeni bir kayıp halka buldular" gibi haberleri de anlamsız karşılardık. Kısacası eğer evrim bir "gerçek" olsaydı, kayıp halka propagandasına zaten ihtiyaç kalmazdı.

Tiktaalik roseae'nın yerleştirildiği evrim serileri sadece ön yargıya dayalıdır

Bazı gazetelerde son fosilin Acanthostega ve Eusthenopteron fosilleri arasında bir ara geçiş formu gibi yerleştirildiği görülmektedir. Evrimciler bununla, sanki fosil kayıtları evrimsel geçişleri destekliyormuş da bunun delilleri gün geçtikçe daha da güçleniyormuş gibi bir izlenim uyandırmaya çalışmaktadırlar. Oysa bu seriler, sözkonusu canlıların birbirlerinden evrimleştiği iddiasına kanıt oluşturmamaktadır. Örneğin bir dizi tornavidanın ebat açısından dizilmesi bu tornavidaların birbirlerinden türediklerini göstermez.
Gerçekte Eusthenopteron'dan Tiktaalik roseae'ye veya Tiktaalik roseae'den Acanthostega'ya uzanan hiçbir evrimsel soy bilinmemektedir. Bu canlılar milyonlarca yıllık zaman ve derin farklılıklara dayalı morfolojik uçurumlarla birbirlerinden ayrılmaktadır. Evrimciler Tiktaalik roseae'yi yerleştirdikleri serilerle sadece kendi önyargılarını ortaya koymaktadırlar. Ünlü bilim dergisi Nature'ın editörü ve aynı zamanda bir paleontolog olan Henry Gee, "kayıp halka"ların ve evrimsel serilerin önyargılara göre kurgulandığını şu sözlerle itiraf eder:
Yeni fosil bulguları, bu önceden var olan hikayeye uydurulur. Sanki atalar-nesiller zinciri, bizim gerçekten düşünmemiz gereken bir amaçmış gibi biz bu yeni bulgulara 'kayıp halkalar' deriz; aslında gerçek farklıdır: bunlar insan önyargılarıyla uyumlu olmaları için şekillendirilen, gerçeğin ardından oluşturulan, tamamen insan icadı olan şeylerdir. Her fosil, bir başka fosille bilinebilir hiçbir bağı olmayan izole bir noktayı temsil eder ve bunların tümü büyük bir boşluk denizinde yüzüp durmaktadır. (Henry Gee, In Search Of Deep Time, Beyond the Fossil Record to a New Hıstory of Life, s. 32)

Hayali ve dogmatik bir iddia: Sudan karaya geçiş masalı

Evrim teorisi, canlılardaki değişimin rastlantısal mutasyonların ortaya çıkardığı farklılıklardan faydalı olanlarının seçilimine dayandığını öne sürmektedir. Ancak mutasyonların canlıların DNA'sına yeni genetik bilgi ekleyerek onları evrimleştirici hiçbir gücü olmadığı iyi bilinen bir gerçektir. Mutasyonlar canlıların DNA'sındaki genetik bilgiyi tahrip eder, onları sakat veya ölü bırakan etkiler ortaya çıkarır. Çünkü canlıların DNA'sı olağanüstü hassas bir dizilim sergilemektedir ve tesadüflere dayalı mutasyonların bu dizilim üzerindeki etkisi ancak yıkıcı olabilmektedir. Örneğin elektronik bir aletin kullanım kılavuzunun metninde yapılacak rastlantısal harf değişimleri onu bir romana dönüştürmeyecek, kılavuzdaki bilgiyi tahrip edecektir. Aynı şekilde mutasyonların da bir balığın DNA'sında, ona ağırlığını taşıyacak güçlü bir iskelet yapısı kazandırması, sıcaklığın düzenlenmesi ve suyun kullanımı için (böbrek gibi son derece kompleks bir organı kapsayan) sistemlerin inşa edilmesi, solungaçların akciğerlere dönüşmesi gibi senaryolar tümüyle imkansızdır.
Açıktır ki eğer bir balık, solunum sistemi, boşaltım mekanizması, iskelet yapısı gibi farklı yönlerden çok hızlı bir biçimde değişim geçirmez ise, kaçınılmaz olarak ölecektir. Öyle bir mutasyon zinciri olmalıdır ki bu, balığa anında bir akciğer kazandırmalı, yüzgeçlerini ayaklara dönüştürmeli, ona bir böbrek eklemeli, derisini su tutacak bir yapıya sokmalıdır. Canlının yaşamı için böylesine önem arzeden sistemler ya kusursuzca aniden değişmelidir ya da hiç değişmemelidir. Tesadüflere dayalı ve amaçsız bir süreç olarak savunulan evrimde ise böyle bir değişim kesinlikle imkânsızdır. Akılcı düşünen herkes, konuyla ilgili tek açıklamanın, balıkların ve kara canlılarının ayrı ayrı yaratıldığını kabul etmekle mümkün olduğunu görebilecektir.
Kısacası "denizden karaya geçiş" senaryosu tümüyle çıkmaz içindedir. Nitekim evrimci biyologların bu konuda ortaya koyabildikleri tutarlı bir fosil kanıtı da yoktur. Evrimci paleontolog Barbara J. Stahl, Vertebrate History: Problems in Evolution (Omurgalı Tarihi: Evrimin Sorunları) adlı kitabında şöyle yazar:
"Bilinen balık türlerinin hiçbiri, karada yaşayan dört ayaklıların atası olarak belirlenememektedir. Bu balık türlerinin çoğu amfibiyenlerin ortaya çıkmasından sonra yaşamışlardır. Amfibiyenlerden önce gelen balıkların, dört ayaklılarda bulunan eklem ve omurgaların herhangi birisini geliştirdiklerine dair ise hiçbir delil yoktur." (Barbara J. Stahl. Vertebrate History: Problems in Evolution, Dover, 1985. s. 148)

Sonuç: Evrimciler Hitler'den kalma demode propaganda yöntemleriyle bir yere varamayacaklarını görmelidirler

Yukarıda gösterildiği gibi kayıp halka düşüncesi, fosil kayıtlarında hiçbir karşılığı bulunmayan, sadece evrim teorisinin ihtiyaçları yüzünden kullanılan bilimdışı bir kavramdır. Darwinist medyanın bu kavrama böylesine hararetle sarılmaları, bunu sadece kendi ideolojilerini halk arasında yaygınlaştırmak için başvurdukları bir yöntemdir. Evrimciler, tarihin en büyük bilim sahtekarlığı olan teorilerini yaygınlaştırmak için hiçbir bilimsel kanıt öne sürememektedirler. Bir zamanlar evrimin kanıtı olarak savunulan Coelacanth, Archaeopteryx ve at serileri gibi fosillerin birer birer gözden düşmesi karşısında evrimcilerin yapabildiği tek şey, kayıp halka yalanını sık sık ve yüksek sesle gündemde tutma çabasından ibarettir.
Bu çaba tam da, Nazi lider Adolf Hitler'in "Eğer bir yalanı yeteri kadar uzun süre ve yeteri kadar yüksek sesle tekrarlarsanız, o artık bir doğru haline dönüşebilir" diyerek tanımladığı propaganda yöntemidir.

Evrimciler, paleontoloji biliminin teorilerini çürüttüğünü kabullenmeli, bir yalandan ibaret olan kayıp halka masallarını ısrarla tekrarlamakla bu durumu değiştiremeyeceklerini görmelidirler.



A
14 yıl
Yarbay

N
14 yıl
Yarbay

@Demonchild;

Değil, Michael Benton benim dediğim;http://en.wikipedia.org/wiki/Michael_Denton

Ama Akıllı Tasarımın kurucusu Michael Behe'de aynı kötü yolun yolcusu, altta özellikle 2007'de yayınladığı son kitabında Evrim'in neredeyse tüm mekanizmalarını kabul etmiş;http://en.wikipedia.org/wiki/Michael_Behe " The Edge Of Evolution " kısmında, kitap eleştirisinde söylendiği kadarıyla.
Boşuna dememiş LeVeL büyüğümüz " Aklın Yolu Birdir " diye!

Ek: Wiki aslında ancak genel-geçer bilgi sağlayan bir yer gözümde, ama yukardaki verdiğim Michael Behe linkindeki " Dover davası" nda Evrim ve akıllı Tasarımın savunucuları ve kurucusu kötü kapışmışlar, bu kısım gerçekten çok ilginç Behe'nin meslektaşları önünde nasıl gerilediğini görmek açısından.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 7 Mart 2011; 0:24:20 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
A
14 yıl
Yarbay

http://www.gizemlivideo.com/devrilen-arkadasini-kaldiran-kaplumbaga.html
Devrilen arkadaşını kaldıran kaplumbağa. Aklıma deniz kenarına gidip sudan karaya çıkan ve arkadaşını da karaya çıkarmak için çeken balık görüntülerini almak geldi. Tersi de olsa olur. Arkadaşı karaya çıkmış olan ama denize dönemeyen balığı denize çeken balık videosu.

İlgi göreceğine eminim. Rekora koşacağına garanti veririm. Her ikisi de farketmez.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ar_tryk -- 12 Mart 2011; 12:52:01 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
T
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: LeVeL


quote:

Orijinalden alıntı: vuslat06

sadece gülüyoırum tapmak la ifade etmek istediğim inanmak, benimsemek. Bütün evrimciler maddeci değilmidir.. keza akılı bile olmayan madde hayatı nasıl var etmiş olabilir oysa dünya bir denge üzerine kurulu bunuda ancak tek bir yaratıcı yapabilir...


1.Mülk elinde bulunan (Allah) ne Yücedir. O, herşeye güç yetirendir.

2.O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.

3.O, biri diğeriyle 'tam bir uyum� (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk� (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?

4.Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.



@vuslat06:

Ara form tartışması; dünyada gelmiş geçmiş bütün canlılar ara formdur, ara formu canlı görmek için aynaya bakın, evrimi görmemek için kör yada önyargılı olmak lazım, bence sadece biyolojik evrim değil, teknolojik hatta sosyolojik evrim de var, buna direnmek için aklı düşünmeye karşı kapatacak kadar muhafazakar olmak lazım, 6.yüzyıl çöl felsefesi bu işi yapıyor...

Evrimi düşünürken şunu unutmayın:

“It is not the strongest of the species that survives, nor the most intelligent that survives. It is the one that is the most adaptable to change.”

(Hepiniz ingilizce eğitimi aldınız, eğer cümleyi anlamıyorsanız milli eğitim bakanına sevgilerinizi sunun, ben sundum az kalsın uyarı alacaktım, sınavdan geçer not alıp ingilizce anlayamamanız ayrı bir tartışma konusu...)

Özetle Darwin diyorki: güçlü ve akıllı olan değil, en iyi uyum sağlayan hayatta kalır, dünyada ortama en iyi uyum sağlayan canlının ne olduğunu hepimiz biliyoruz, ama bir nükleer savaş çıkarsa insanlık yok olup kalorifer böcekleri hayatta kalabilir, bizden daha güçlü yada zeki oldukları için değil...

İlk organik bileşiğin oluşumuna gelince, bence bilim bu sorunun cevabını bulacak kadar gelişti fakat politik sebeplerden(kolay yönetmek için dine olan ihtiyaç) konu çözüme ulaştırılmıyor, 1952'de yapılan bir deney:

http://en.wikipedia.org/wiki/Miller%E2%80%93Urey_experiment

Benim kişisel düşüncem deneyin yapılışı uygundur, sonuçlar da başarılıdır... vuslat, daha basit deneyleri sen bile yapıp organik bileşikleri çeşitlendirebilirsin diye düşünüyorum, bu kolay, zor olan ilk bileşiğin nasıl ortaya çıktığı, onu da yukarıdaki gibi teorik deneyler açıklıyor, yada dünyaya bir meteorla gelmiştir, belkide dünyaya gelen uzaylının botundan yere bulaşmıştır, seni temin ederim bütün teoriler adem ile havva ve zalim bir tanrıdan daha mantıklı ve gerçekleşme olasılığı daha yüksek...

@LeVeL

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz gibi lise düzeyinde bir felsefe öne sürmüşsün, o zaman bir kütüphanede günde 9 saat sıkıntıdan ansiklopedi okuyan kütüphane memurunu alıp filosof hatta lider siyasetçi olarak başımıza koyalım...

FAIL


Bu mesaja 1 cevap geldi.
A
14 yıl
Yarbay

http://tr.wikipedia.org/wiki/Adolf_Hitler

"Hitler' in genel olarak ele alınan en önemli özelliği insanları çabuk etkileyebiliyor olmasıydı. Bu Nazi propagandasıyla birleştirilerek halka sunuluyordu. Hitler'in üstün bir insan olduğu lanse ediliyor, konuşmalarındaki tavırlarıyla bunu, onu dinleyen kitleye hissettirmeye çalışıyordu. Çoğu NSDAP yöneticisinin onu saplantılı bir biçimde benimsemesi ve bu yöneticilerin halkla bir araya geldiklerinde kendi iç yapılarının Hitler'e bağımlı olduğunu bariz şekilde göstermesi yapılan propagandanın etkilerindedir. Nazi Almanyası Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hermann Göring, Hitler için şöyle demiştir: Vicdansızım ben. Benim vicdanım Adolf Hitler'dir. [24]

Hitler, mücadeleci bir kişilik sergilemeye çalışıyor ve üstün niteliklere sahipmiş izlenimi vermek için vücut dilini etkin bir biçimde kullanıyordu. Sert bakışlar, ani hareketler ve uzun konuşmalar propaganda amacı ile yapılan ayrıntılardı. Kendisini yanılmaz, hata yapmaz bir lider olarak göstermeye çalışıyor eskiden savunduğu görüşleri halen sıkı sıkıya savunduğunu belirtiyordu"


Ve kendi beynini çalıştırma yerine başkasının beynine tabi olma. Düşünmeme. Çünkü adam üstün. Her bişeyi o biliyor. Hemi de hepsi doğru. Faşizm köksalıyor işte böyle.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
N
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: uohk061_TS
Biri bana evrimin tam olarak neyi savunduğunu açıklayabilir mi? Hem kendim bilmediğimden hem de burada konuşanların çoğunun eksik bildiğini hissettiğim için soruyorum. Açıkça, terimlere girmeden evrim neyi savunuyor açıklayıcı bir yazı,kaynak varsa paylaşın lütfen.


http://forum.donanimhaber.com/m_31800932/mpage_1/f_/key_evrim//tm.htm#31800932

http://evrimianlamak.org/e/Ana_Sayfa

Aslında forumda geçmişte açılmış çok sayıda konu var, bazıları sizin sorunuz kapsamında, yukardaki ilk linkin ilk sayfasından Evrim Teorisi konusunda epeyce geniş bilgiye ulaşabilirsiniz.
Ciddi Evrim konularında görünen arkadaşımız Nietzsche'nin de sık sık verdiği yukardaki link var. Umarım işinize yararlar.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
N
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Ahm3tt
Ne olur sacmalamayin bir kamera mi uretmek daha Zordur bir insan goz u mu?
Labaratuar ortaminda goz urette goreyim
Ama gel fabrikalarda cok guzel kamera uretiliyor
Daha bugunku teknoloji ile uretemedigin maddeyi kendi kendine oldu demek
BAGNAZLİKTİR
Gectim cinlisini zencisini modelini


http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/19575931
Göz üretimine fazla birşey kalmadığını üstteki linki okuyanlar ve konu hakkında bilgisi olanlar bilirler!


Bu mesaja 1 cevap geldi.
A
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: neommy
quote:

Orijinalden alıntı: Ahm3tt
Ne olur sacmalamayin bir kamera mi uretmek daha Zordur bir insan goz u mu?
Labaratuar ortaminda goz urette goreyim
Ama gel fabrikalarda cok guzel kamera uretiliyor
Daha bugunku teknoloji ile uretemedigin maddeyi kendi kendine oldu demek
BAGNAZLİKTİR
Gectim cinlisini zencisini modelini


http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/19575931
Göz üretimine fazla birşey kalmadığını üstteki linki okuyanlar ve konu hakkında bilgisi olanlar bilirler!

Neommy 50 sene sonra Allah uzun omur verirse bakariz hala bir adim mi kalmus uretime


Bu mesaja 1 cevap geldi.
N
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Ahm3tt
quote:

Orijinalden alıntı: neommy
quote:

Orijinalden alıntı: Ahm3tt
Ne olur sacmalamayin bir kamera mi uretmek daha Zordur bir insan goz u mu?
Labaratuar ortaminda goz urette goreyim
Ama gel fabrikalarda cok guzel kamera uretiliyor
Daha bugunku teknoloji ile uretemedigin maddeyi kendi kendine oldu demek
BAGNAZLİKTİR
Gectim cinlisini zencisini modelini

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/19575931
Göz üretimine fazla birşey kalmadığını üstteki linki okuyanlar ve konu hakkında bilgisi olanlar bilirler!

Neommy 50 sene sonra Allah uzun omur verirse bakariz hala bir adim mi kalmus uretime


Videoyu izlemek için tıklayınız


Size " verdiğin linkten hiçbirşey anlamadım çünkü bu konuda hiçbir bilgim yok, bahsedilen terimlerin ne olduklarını anlamadım, yerimden kıpırdayıp gogıl'dan da bakmadım anlamlarına " demek çok mu zor geliyor!
Yukardaki göz için verdiğim linkte zaten gözün ana bazı bölümlerinin yapıldığından bahsedilmiş. You Tube videosunda ise, ki örnek olarak verdim, kan damarı ve kalp kapakcıklarının yapılmış hali ziyaretçiye gösteriliyor. Ki bunların üretimleri son 4-5 senenin ürünü.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
L
14 yıl
Binbaşı

http://en.wikipedia.org/wiki/Instrumentalism

quote:

In the philosophy of science, instrumentalism is the view that a scientific theory is a useful instrument in understanding the world. A concept or theory should be evaluated by how effectively it explains and predicts phenomena, as opposed to how accurately it describes objective reality.


Sadece yukardaki iki cümleyi anlamak, bu konulara ilişkin pek çok sorunun çözülmesini sağlayacaktır.
Şimdi Wiki'den kaynak olur mu derseniz haklısınız ama iki saat kitap açacak güç yok kollarımda şu an..





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lath.Crusader -- 18 Mart 2011; 8:02:02 >

H
14 yıl
Yarbay

bir üst mesajın kısa özetidir

"yaratılmış"

.

1- bir defa evrimi dinsizlik olarak algılamaktan vazgeçin artık. evrim kuramı dinlerle tanrılarla ilgili değil biyolojiyle ilgilidir. bilimdir pozitiftir.

2- evrim konulu bir başlıkta lütfen "yaratılmış" olayını aşalım. bilimi bilimsel olmayan yollarla açıklamaya çalışmakla anca kendinizi rezil edersiniz.

3- evrim'in ne olduğunu öğrenin artık. yeter. iran'da bile ders olarak okutuluyor. evrimsel tıp denilen bir dal var hastalıklara karşı önemli yollar katedildi biraz bilgilenin bu cahillikten kurtulun artık. charles darwin bir peygamber değil orta derece bir biyolog sadece. zamanına göre iyi bir gözlemci diyelim. doğal seçilim ortama ayak uydurabilenin güçlünün soyunu devam ettirmesi yaşaması olayları bu gibi bilgileri artık wikipedi denmi öğrenirsiniz öğrenin artık bu çağda cahillik artık böyle "yaratılmış" diye foruma girmek utanıyorum başlığa girmeye artık oha oluyorum ..

4- evrim'e inanılmaz güzel kardeşim... evrim bilinir. inanç değil din değil artık sonra diğer arkadaşa niye kızıyorsun demişsin. artık... kızalımmı gülelimmi başınımı okşıyalım senin napalım seni...

5- insanın varlığı 400bin sene diye kim demiş... 150-200bin sene öncesine kadar varız biz. onun bi öncesinde Homo sapiens idaltu var.. beyni çok çok az büyükmüş bize göre. ondan önce Homo heidelbergensis .. ondan önceler homo eructuslar bir çok aşama var... bunlar atma sallama tahmini değil bilimsel verilerle gerçektir. http://en.wikipedia.org/wiki/Timeline_of_human_evolution bilgi açısından bakılınabilir merak eden..

6- kanıt olarak küçük dediğin şeyler o kadar fosil var. neresi küçük bence sen çok bilgisizsin bu cahillikten kurtul biran önce kendi iyiliğin için.

7- insan hayvansı varlık olurdu diyosun.. öyleydi zaten.. ilk türlerimiz leş yiyordu.. sonra ateşi kullanmayı öğrendiler... ölülerini gömdüler.. insani bir davranış gibi görülebilir ama bunu bir insan (homo sapiens) değil çok daha alt türü yaptı... zamanla en iyi ortama ayak uyduranın seçile seçile evrimleşmesiyle bilmem anlatabildimmi....

son olarakta bırakın artık kendini rahatlatın bilim adamlarını sizi dininizden etmek istiyen şeytanlar olarak görmeyin. o adamlar o bilgiye ulaşmak için 40 fırın ekmek yediler. tüm dünyada kabul görmüş bir kuramı bilim dışı verilerle çürütmek yerine anlamaya çalışın size kimse dinsiz olun demiyor artık türkiye niye geri demeyin ondan sonra hadi kalın sağlıcakla


Bu mesaja 1 cevap geldi.
O
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: ar_tryk

http://tr.wikipedia.org/wiki/Adolf_Hitler

"Hitler' in genel olarak ele alınan en önemli özelliği insanları çabuk etkileyebiliyor olmasıydı. Bu Nazi propagandasıyla birleştirilerek halka sunuluyordu. Hitler'in üstün bir insan olduğu lanse ediliyor, konuşmalarındaki tavırlarıyla bunu, onu dinleyen kitleye hissettirmeye çalışıyordu. Çoğu NSDAP yöneticisinin onu saplantılı bir biçimde benimsemesi ve bu yöneticilerin halkla bir araya geldiklerinde kendi iç yapılarının Hitler'e bağımlı olduğunu bariz şekilde göstermesi yapılan propagandanın etkilerindedir. Nazi Almanyası Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hermann Göring, Hitler için şöyle demiştir: Vicdansızım ben. Benim vicdanım Adolf Hitler'dir. [24]

Hitler, mücadeleci bir kişilik sergilemeye çalışıyor ve üstün niteliklere sahipmiş izlenimi vermek için vücut dilini etkin bir biçimde kullanıyordu. Sert bakışlar, ani hareketler ve uzun konuşmalar propaganda amacı ile yapılan ayrıntılardı. Kendisini yanılmaz, hata yapmaz bir lider olarak göstermeye çalışıyor eskiden savunduğu görüşleri halen sıkı sıkıya savunduğunu belirtiyordu"


Ve kendi beynini çalıştırma yerine başkasının beynine tabi olma. Düşünmeme. Çünkü adam üstün. Her bişeyi o biliyor. Hemi de hepsi doğru. Faşizm köksalıyor işte böyle.

Hocam bu sözlerin hayata bakışımı değiştirdi.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
T
14 yıl
Yarbay

Ben düşünüp, merak edip okuyup, inceleyip, hayatı gözlemleyip önyargılı olmadıktan sonra evrime inanmayacak zeki bir insan hayal edemiyorum, hayalgücüm de çok geniştir, sizin önyargınızın dinden kaynaklandığını düşünüyorum...

Evrim hakkında yapılmış güzel bir deney var, adı Gelincik programı, link aşağıda:

http://en.wikipedia.org/wiki/Weasel_program

Deneyi okuyacağınızı zannetmediğim ve üşendiğim için hepsini çevirmiyorum, özet geçiyorum:

Dawkins diyorki; eğer yeterli zaman verilirse rastgele daktilo tuşlarına basan bir maymun shakespear'in bütün eserlerini yazabilir...

Tüm eserleri değil sadece bir cümleyi, 'Methinks it is like a weasel' cümlesini seçiyor, 26 harf ve bir boşluktan oluşan daktilo verirsek ne kadar zamanda cümleyi yazabilir... Maymunun bu cümleyi bir kerede yazma ihtimali 27 üzeri 28 yada 10 üzeri 40, yani çok çok düşük bir ihtimaldir...

Deneyi hızlı bir şekilde yapmak için bir bilgisayar programı yazıyor ve evrim mekanizmasını da şu şekilde dahil ediyor:

Tekrar bilgisayar maymun olarak kullanılıyor fakat 28 rastgele harfe basarak başladıktan sonra tekrarlarken %5lik hata payı dahil ediyor, bu hata payı doğadaki mutasyonu temsil ediyor, bilgisayar alakasız cümleleri inceliyor, orjinal cümleyi de inceliyor ve METHINKS IT IS LIKE A WEASEL cümlesine en benzer cümleyi tutuyor...

İşlemi 28 karakter ve boşlukardan oluşan rastgele harflerle tekrar edince, sonuç aşağıdaki diziliyor:

Nesil 01: WDLTMNLT DTJBKWIRZREZLMQCO P
Nesil 02: WDLTMNLT DTJBSWIRZREZLMQCO P
Nesil 10: MDLDMNLS ITJISWHRZREZ MECS P
Nesil 20: MELDINLS IT ISWPRKE Z WECSEL
Nesil 30: METHINGS IT ISWLIKE B WECSEL
Nesil 40: METHINKS IT IS LIKE I WEASEL
Nesil 43: METHINKS IT IS LIKE A WEASEL

Deneyin amacı evrimsel sistemleri ilerleten prosesin yani kümülatif seçilimin(rastgele varyasyon ve rastgele olmayan kümülatif seçilim) saf şans olmadığını ispatlamak içindir.

Ben kendi cümlelerimle izah etmeye çalışayım, evrim türleri yaratırken rastgele değişkenler vardır fakat bunların işe yarayanları doğal seçilim ile elde tutulduğu için evrim gittikçe daha komplexe doğru ilerleme kaydetmektedir, şunu da unutmayın evrimin inanılmaz bir zamanı vardı...

Doğal seçilim basitçe, sen başarılı bir bireydin soyunu devam ettirdin, ben başarısız oldum soyumu devam ettiremedim, bu arada zamanla mutasyonlar da çeşitli rastgele özellikler ekliyor, sen başarılı olarak soyunu devam ettirince ne oldu, evrim gittikçe daha başarılı bireylere ve türlere doğru yavaş yavaş yol alıyor (bilgili arkadaşlar hatam varsa düzeltsin),

Yaprak yapamazsın, el üretemezsin vs hakkında düşüncelerim: al bir fasulye tanesi pamuğa koy biraz da su, al sana yaprak, kök vs... el için: bir kadın bul içine boşal, al sana çocuk... yoktan var etmeyi kast ettiysen bu zaten termodinamiğin 1.kanununa aykırı, sorarım sana: sen yoktan mı varoldun? annen baban yok mu?

Bu doğa hayranlığı nereden geliyor onu da anlamış değilim, ilk insanlar gibi hayran olacak birşey bulup ona tapıyorsunuz, doğaya değil insanların yaptıklarını inceleyin, bir metro sistemi, bir mikro işlemci, bir jet motoru vs ... hayran olduğunuz doğa düz bir çizgi bile çizemiyor, insanlar tarafından üretilmiş yüzbinlerce seri üretim ürünü ise zeka ve yetenek gerektiriyor, tanrınız bu kadar yeteneksiz mi? hayır, çünkü tanrı yok, yukarıdaki deneyin ispatladığı gibi yeterli zaman olduktan sonra tanrıya ihtiyaç yok, doğa ortamı bulduktan sonra bir virus gibi çoğalıyor, mutasyonlarla çeşitleniyor ve yayılıyor... İnsan vücuduna da mükemmel demeyin, insanın bugünkü halini görseydim ben bile daha iyisini tasarlardım, ayrıca heryer kusurlu insanlar dolu, ırk olarak zayıfları bir kenara bıraksak bile, Türkiyenin %15 engelli, kanserlileri ekle, şeker, tansiyon kronik hastaları ekle, akıl hastalarını ekle vs... Hayran olunacak insanlar üst-insanlardır, onlar evrimin en üstünde yer alıyorlar....

Tapma ihtiyacınıza gelirsem: insanlığın eski bir alışkanlığı korktuğu, hayran olduğu vs birşey bulup hatta kendi yapıp tapmak, Dawkins'in bir sözünü hatırlatırım size:

"We are all atheists about most of the gods that societies have ever believed in. Some of us just go one god further."
Richard Dawkins

Benim tercümem:

"Biz hepimiz uygarlıkların geçmişte inandığı tanrıların çoğu hakkında ateistiz. Bazılarımız sadece bir tanrı ileri gidiyorlar."

Tapma ihtiyacınızı eğer dindiremiyorsanız size faydalı bir tavsiyem var: Anlayışlı, sevgi dolu, iyi kalpli bir Türk kızı bulun, ve ona tapın, o da çocuklarınıza tapsın, çocuklarınızı gerçek Atatürkçü olarak yetiştirin, bu kuşağı kaybediyoruz bari gelecek kuşağı kurtaralım.

Evrime inanan Türk'ler şimdi ırkçılığın bilimselliğini düşünsün...


Bu mesaja 2 cevap geldi.
O
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: TURK SITH

Ben düşünüp, merak edip okuyup, inceleyip, hayatı gözlemleyip önyargılı olmadıktan sonra evrime inanmayacak zeki bir insan hayal edemiyorum, hayalgücüm de çok geniştir, sizin önyargınızın dinden kaynaklandığını düşünüyorum...

Evrim hakkında yapılmış güzel bir deney var, adı Gelincik programı, link aşağıda:

http://en.wikipedia.org/wiki/Weasel_program

Deneyi okuyacağınızı zannetmediğim ve üşendiğim için hepsini çevirmiyorum, özet geçiyorum:

Dawkins diyorki; eğer yeterli zaman verilirse rastgele daktilo tuşlarına basan bir maymun shakespear'in bütün eserlerini yazabilir...

Tüm eserleri değil sadece bir cümleyi, 'Methinks it is like a weasel' cümlesini seçiyor, 26 harf ve bir boşluktan oluşan daktilo verirsek ne kadar zamanda cümleyi yazabilir... Maymunun bu cümleyi bir kerede yazma ihtimali 27 üzeri 28 yada 10 üzeri 40, yani çok çok düşük bir ihtimaldir...

Deneyi hızlı bir şekilde yapmak için bir bilgisayar programı yazıyor ve evrim mekanizmasını da şu şekilde dahil ediyor:

Tekrar bilgisayar maymun olarak kullanılıyor fakat 28 rastgele harfe basarak başladıktan sonra tekrarlarken %5lik hata payı dahil ediyor, bu hata payı doğadaki mutasyonu temsil ediyor, bilgisayar alakasız cümleleri inceliyor, orjinal cümleyi de inceliyor ve METHINKS IT IS LIKE A WEASEL cümlesine en benzer cümleyi tutuyor...

İşlemi 28 karakter ve boşlukardan oluşan rastgele harflerle tekrar edince, sonuç aşağıdaki diziliyor:

Nesil 01: WDLTMNLT DTJBKWIRZREZLMQCO P
Nesil 02: WDLTMNLT DTJBSWIRZREZLMQCO P
Nesil 10: MDLDMNLS ITJISWHRZREZ MECS P
Nesil 20: MELDINLS IT ISWPRKE Z WECSEL
Nesil 30: METHINGS IT ISWLIKE B WECSEL
Nesil 40: METHINKS IT IS LIKE I WEASEL
Nesil 43: METHINKS IT IS LIKE A WEASEL

Deneyin amacı evrimsel sistemleri ilerleten prosesin yani kümülatif seçilimin(rastgele varyasyon ve rastgele olmayan kümülatif seçilim) saf şans olmadığını ispatlamak içindir.

Ben kendi cümlelerimle izah etmeye çalışayım, evrim türleri yaratırken rastgele değişkenler vardır fakat bunların işe yarayanları doğal seçilim ile elde tutulduğu için evrim gittikçe daha komplexe doğru ilerleme kaydetmektedir, şunu da unutmayın evrimin inanılmaz bir zamanı vardı...

Doğal seçilim basitçe, sen başarılı bir bireydin soyunu devam ettirdin, ben başarısız oldum soyumu devam ettiremedim, bu arada zamanla mutasyonlar da çeşitli rastgele özellikler ekliyor, sen başarılı olarak soyunu devam ettirince ne oldu, evrim gittikçe daha başarılı bireylere ve türlere doğru yavaş yavaş yol alıyor (bilgili arkadaşlar hatam varsa düzeltsin),

Yaprak yapamazsın, el üretemezsin vs hakkında düşüncelerim: al bir fasulye tanesi pamuğa koy biraz da su, al sana yaprak, kök vs... el için: bir kadın bul içine boşal, al sana çocuk... yoktan var etmeyi kast ettiysen bu zaten termodinamiğin 1.kanununa aykırı, sorarım sana: sen yoktan mı varoldun? annen baban yok mu?

Bu doğa hayranlığı nereden geliyor onu da anlamış değilim, ilk insanlar gibi hayran olacak birşey bulup ona tapıyorsunuz, doğaya değil insanların yaptıklarını inceleyin, bir metro sistemi, bir mikro işlemci, bir jet motoru vs ... hayran olduğunuz doğa düz bir çizgi bile çizemiyor, insanlar tarafından üretilmiş yüzbinlerce seri üretim ürünü ise zeka ve yetenek gerektiriyor, tanrınız bu kadar yeteneksiz mi? hayır, çünkü tanrı yok, yukarıdaki deneyin ispatladığı gibi yeterli zaman olduktan sonra tanrıya ihtiyaç yok, doğa ortamı bulduktan sonra bir virus gibi çoğalıyor, mutasyonlarla çeşitleniyor ve yayılıyor... İnsan vücuduna da mükemmel demeyin, insanın bugünkü halini görseydim ben bile daha iyisini tasarlardım, ayrıca heryer kusurlu insanlar dolu, ırk olarak zayıfları bir kenara bıraksak bile, Türkiyenin %15 engelli, kanserlileri ekle, şeker, tansiyon kronik hastaları ekle, akıl hastalarını ekle vs... Hayran olunacak insanlar üst-insanlardır, onlar evrimin en üstünde yer alıyorlar....

Tapma ihtiyacınıza gelirsem: insanlığın eski bir alışkanlığı korktuğu, hayran olduğu vs birşey bulup hatta kendi yapıp tapmak, Dawkins'in bir sözünü hatırlatırım size:

"We are all atheists about most of the gods that societies have ever believed in. Some of us just go one god further."
Richard Dawkins

Benim tercümem:

"Biz hepimiz uygarlıkların geçmişte inandığı tanrıların çoğu hakkında ateistiz. Bazılarımız sadece bir tanrı ileri gidiyorlar."

Tapma ihtiyacınızı eğer dindiremiyorsanız size faydalı bir tavsiyem var: Anlayışlı, sevgi dolu, iyi kalpli bir Türk kızı bulun, ve ona tapın, o da çocuklarınıza tapsın, çocuklarınızı gerçek Atatürkçü olarak yetiştirin, bu kuşağı kaybediyoruz bari gelecek kuşağı kurtaralım.

Evrime inanan Türk'ler şimdi ırkçılığın bilimselliğini düşünsün...




Yazınızda mantıklı yerler çoğunlukta;ama bir kaç nokta var.İster çocuğumu Atatürkçü yetiştiririm ister başka bir şey olarak...Bu sizi ilgilendirmez.Atatürkçülük kavramının tamamen değiştiğini düşünüyorum.Yanlış lanse ediliyor.Lütfen bunu kullanmayın.Ayrıca tanrı yok demişsiniz.Peki evren nasıl oluştu?Hadi diyelim küçük bir maddeden olaylar cereyan ediyor..Ya o küçük madde nasıl oluştu?Bir yerlerden geldi desek bile geldiği yerin belli olması gerekir.Mantığınız bunu açıklıyorsa lütfen bizle paylaşın!
Not:Evrim teorisini araştırma safhasındayım ve tanrının varlığına inanıyorum.
Düzeltme:İmla.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ogzgunner23 -- 19 Mart 2011; 15:29:36 >

A
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: helloween
bir üst mesajın kısa özetidir

"yaratılmış"

.

1- bir defa evrimi dinsizlik olarak algılamaktan vazgeçin artık. evrim kuramı dinlerle tanrılarla ilgili değil biyolojiyle ilgilidir. bilimdir pozitiftir.

2- evrim konulu bir başlıkta lütfen "yaratılmış" olayını aşalım. bilimi bilimsel olmayan yollarla açıklamaya çalışmakla anca kendinizi rezil edersiniz.

3- evrim'in ne olduğunu öğrenin artık. yeter. iran'da bile ders olarak okutuluyor. evrimsel tıp denilen bir dal var hastalıklara karşı önemli yollar katedildi biraz bilgilenin bu cahillikten kurtulun artık. charles darwin bir peygamber değil orta derece bir biyolog sadece. zamanına göre iyi bir gözlemci diyelim. doğal seçilim ortama ayak uydurabilenin güçlünün soyunu devam ettirmesi yaşaması olayları bu gibi bilgileri artık wikipedi denmi öğrenirsiniz öğrenin artık bu çağda cahillik artık böyle "yaratılmış" diye foruma girmek utanıyorum başlığa girmeye artık oha oluyorum ..

4- evrim'e inanılmaz güzel kardeşim... evrim bilinir. inanç değil din değil artık sonra diğer arkadaşa niye kızıyorsun demişsin. artık... kızalımmı gülelimmi başınımı okşıyalım senin napalım seni...

5- insanın varlığı 400bin sene diye kim demiş... 150-200bin sene öncesine kadar varız biz. onun bi öncesinde Homo sapiens idaltu var.. beyni çok çok az büyükmüş bize göre. ondan önce Homo heidelbergensis .. ondan önceler homo eructuslar bir çok aşama var... bunlar atma sallama tahmini değil bilimsel verilerle gerçektir. http://en.wikipedia.org/wiki/Timeline_of_human_evolution bilgi açısından bakılınabilir merak eden..

6- kanıt olarak küçük dediğin şeyler o kadar fosil var. neresi küçük bence sen çok bilgisizsin bu cahillikten kurtul biran önce kendi iyiliğin için.

7- insan hayvansı varlık olurdu diyosun.. öyleydi zaten.. ilk türlerimiz leş yiyordu.. sonra ateşi kullanmayı öğrendiler... ölülerini gömdüler.. insani bir davranış gibi görülebilir ama bunu bir insan (homo sapiens) değil çok daha alt türü yaptı... zamanla en iyi ortama ayak uyduranın seçile seçile evrimleşmesiyle bilmem anlatabildimmi....

son olarakta bırakın artık kendini rahatlatın bilim adamlarını sizi dininizden etmek istiyen şeytanlar olarak görmeyin. o adamlar o bilgiye ulaşmak için 40 fırın ekmek yediler. tüm dünyada kabul görmüş bir kuramı bilim dışı verilerle çürütmek yerine anlamaya çalışın size kimse dinsiz olun demiyor artık türkiye niye geri demeyin ondan sonra hadi kalın sağlıcakla



ben evrimi dinsizlik olarak görmüyorum.orda yaratılmış kelimesi hoşuna gitmediyse, gelişmiş, oluşmuş kelimesinden birini ekleyiver.
Bizden önceki o hayvansı insanların fosilleri nerde, nerde kardeşim insan hayvan arası kalıntılar,iskeletler
Örneğin 30 yıl sonra insan evrim ile oluşmamış başka bir teori ile oluşmuş denilebilir.(ben kesinlikle inanıyorum,bir gün daha doğru bir açıklama gelecek yaratılış ile ilgili)
Bilim değişkendir, zamanla değişir, einstein newtonun fiziğini rafa kaldırmıştır örneğin.
Ben evrim çalışılmasın demiyorum ki, insan yaratılışını tabiki araştırsın.
Bütün dünyanın bir bilgiyi doğru kabul etmesi, o bilginin doğru olduğunu ispatlamaz.
Eskiden bütün batı dünyası, dünyayı güneş sisteminin merkezinde kabul ediyordu ve güneş dahil bütün gezegenlerin dünyanın etrafında döndüğü sanılıyordu.
Yani bilim değişebilir.
İleri görüşlüyüm, insanın ortaya çıkışının evrim değil başka bir olay sonucu olduğunu düşünüyorum.
Birde wikipediyi kaynak olarak göstermeyin, hiç bir adam akıllı makale,kitap wikipediyi kaynak göstermez.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
A
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: TURK SITH

Ben düşünüp, merak edip okuyup, inceleyip, hayatı gözlemleyip önyargılı olmadıktan sonra evrime inanmayacak zeki bir insan hayal edemiyorum, hayalgücüm de çok geniştir, sizin önyargınızın dinden kaynaklandığını düşünüyorum...

Evrim hakkında yapılmış güzel bir deney var, adı Gelincik programı, link aşağıda:

http://en.wikipedia.org/wiki/Weasel_program

Deneyi okuyacağınızı zannetmediğim ve üşendiğim için hepsini çevirmiyorum, özet geçiyorum:

Dawkins diyorki; eğer yeterli zaman verilirse rastgele daktilo tuşlarına basan bir maymun shakespear'in bütün eserlerini yazabilir...

Tüm eserleri değil sadece bir cümleyi, 'Methinks it is like a weasel' cümlesini seçiyor, 26 harf ve bir boşluktan oluşan daktilo verirsek ne kadar zamanda cümleyi yazabilir... Maymunun bu cümleyi bir kerede yazma ihtimali 27 üzeri 28 yada 10 üzeri 40, yani çok çok düşük bir ihtimaldir...

Deneyi hızlı bir şekilde yapmak için bir bilgisayar programı yazıyor ve evrim mekanizmasını da şu şekilde dahil ediyor:

Tekrar bilgisayar maymun olarak kullanılıyor fakat 28 rastgele harfe basarak başladıktan sonra tekrarlarken %5lik hata payı dahil ediyor, bu hata payı doğadaki mutasyonu temsil ediyor, bilgisayar alakasız cümleleri inceliyor, orjinal cümleyi de inceliyor ve METHINKS IT IS LIKE A WEASEL cümlesine en benzer cümleyi tutuyor...

İşlemi 28 karakter ve boşlukardan oluşan rastgele harflerle tekrar edince, sonuç aşağıdaki diziliyor:

Nesil 01: WDLTMNLT DTJBKWIRZREZLMQCO P
Nesil 02: WDLTMNLT DTJBSWIRZREZLMQCO P
Nesil 10: MDLDMNLS ITJISWHRZREZ MECS P
Nesil 20: MELDINLS IT ISWPRKE Z WECSEL
Nesil 30: METHINGS IT ISWLIKE B WECSEL
Nesil 40: METHINKS IT IS LIKE I WEASEL
Nesil 43: METHINKS IT IS LIKE A WEASEL

Deneyin amacı evrimsel sistemleri ilerleten prosesin yani kümülatif seçilimin(rastgele varyasyon ve rastgele olmayan kümülatif seçilim) saf şans olmadığını ispatlamak içindir.

Ben kendi cümlelerimle izah etmeye çalışayım, evrim türleri yaratırken rastgele değişkenler vardır fakat bunların işe yarayanları doğal seçilim ile elde tutulduğu için evrim gittikçe daha komplexe doğru ilerleme kaydetmektedir, şunu da unutmayın evrimin inanılmaz bir zamanı vardı...

Doğal seçilim basitçe, sen başarılı bir bireydin soyunu devam ettirdin, ben başarısız oldum soyumu devam ettiremedim, bu arada zamanla mutasyonlar da çeşitli rastgele özellikler ekliyor, sen başarılı olarak soyunu devam ettirince ne oldu, evrim gittikçe daha başarılı bireylere ve türlere doğru yavaş yavaş yol alıyor (bilgili arkadaşlar hatam varsa düzeltsin),





zuhahahahahahhahahahahahahahahahahhaa

hiç güleğim yoktu

arkadaş sen ne anlatıyorsun ya

dur şimdi ;

dunya oluştu sıkıntı yok

dur ilk canlı olacak

ilk hücre değil

daha dur

hücreyi oluştran proteinler oluşsun bakalım bir hesap yapalım ;

proteinler de belli bir sayıda dizilen amino asit dizilimi ile oluşurlar

bu amino asitlerde rastgele dizilmez belli bir düzenleri vardır

500 amino asitli bir protein için 10 üzeri 950'de bir ihtimal vardır

0.0000 artık kactane 0 gelirse bu ihtimal matematik biliminde literatüründe ilminde dersinde dünyasında

0

yazıyla = SIFIR

dır. yani öyle tuşlara basarak maymun şekspir yazacakmış falan

çok komik okurken sandalyeden düştüm :D:D:D


dünya da bulunan en küçük bakteririnin bile 600 kusur çeşit protein e sahip olduğu biliniyorken
!!!

bakın protein amino asit değil!!!

varın gerisini siz düşünün

bırakın maymun şekspir yazsın

birde program falan demiş ya


"3.Amino asitler: Amino asit adı verilen diğer bir molekül grubu ise protein adı verilen diğer bir kimyasal molekülün yapıtaşlarıdır.Proteini bir inşaat olarak düşünürseniz amino asitleri bu inşaatın tuğlaları olarak düşünebilirsiniz.Aslında insanı hayrete düşüren hadise amino asitlerin proteinin yapıtaşı olması değil, amino asitlerin proteini meydana getirme aşamasıdır.

Doğada 20 çesit amino asit mevcuttur(Ender rastlanılanlarıda vardır).Bu amino asitler değişik sıralama ve değişik sayılarda bir tren katarı gibi yan yana bağlanırlar.Bu bağlanma her protein için özeldir. Bir proteinde en az 300 tane aminoasit vardır.Bu amino asitler öyle bir sıralamayla bağlanmışlardırki bu sıralamadaki ufak bir hata proteinin işe yaramaz bir molekül yığını haline gelmesine neden olur.Fakat bağlanma sırasında hata yapılmaz çünki hücredeki muhteşem kontrol sistemleri burada da devreye girerek hataya pay bırakmaz.

Aklınıza "20 amino asitten nasıl 300 amino asitlik bir sıralama oluşacak" diye bir soru gelebilir.Amino asitler sadece bir kere kullanılmazlar.Örneğin "Glisin" adı verilen bir aminoasit bir protenin üretilmesi sırasında 20 kere veya 30 kere değişik yerlerde veya ard arda sıralamaya katılırlar.

Yapılan olasılık hesaplarına göre hücrede 20 aminoasidin değişik dizilmeleriyle 10 üzeri 130 adet farklı çesitte protein elde edilebilir.Bu ise korkunç bir rakamdır.Eğer bir karşılastırma yapacak olursak şu örneği verebiliriz.

Evrendeki toplam atom sayısı 10 üzeri 78 adettir.Fakat elde edilebilecek farklı protein sayısı bundan yaklaşık 10 üzeri 70 kat daha fazladır."

http://www.biyolojidunyasi.net/genel.htm

yazık vallahi

gel de bunu matematikle açıkla

rasgele olmuş de

sudan karaya çıkmışmış



Bu mesaja 1 cevap geldi.
N
14 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Ahm3tt
neyi keşfedemedik pardon?
bakınız önceki yazılara çok açık net öyle bir keşif olması demek insanın yaratıcı konumuna gelmesi demek olur
ki yaratılan yaratıcı olamaz
sen bir sinek bile cıkaramazsın
özetle cansız varlıktan canlı varlık olmaz.



Bu kaçıncı defa sizin hiç bilginiz ve ilginiz olmayan konudan bahsedip açık vermeniz yavv?
Alttaki linkte allahın yaratmadığı ama insanın yarattığı bir canlı var!
Dünyadaki tüm Biyolojiden anlayan insanlar bunun canlının tanımının bir cümle yukardaki ile uyumlu olduğuna tanıklık ederler!
Cansız varlıktan canlı varlık olmaz sözüne diyecek laf bulamıyorum doğrusu, hepimiz cansızlıktan geliyoruz!

http://forum.donanimhaber.com/m_39907738/mpage_3/key_canli%2Cyaratildi/tm.htm





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 23 Mart 2011; 20:02:29 >

T
14 yıl
Yarbay

Cansız maddelerden ilk molekül ve dolayısıyla hayat nasıl başladı merak edenler aşağıdaki özet kaynağı okusunlar, kuran okudunuz(sanmıyorum), bir de aşağıdaki teorileri inceleyin:

http://tr.wikipedia.org/wiki/Abiyogenez

Unutmayın dünya 4.5 milyar yıl yaşında...





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TURK SITH -- 23 Mart 2011; 20:11:05 >
Bu mesaja 2 cevap geldi.
A
14 yıl
Yarbay

http://forum.donanimhaber.com/m_38607620/mpage_23/f_/key_miller//tm.htm#40165502

Linkteki konuda Mıller deneyi tartışmaları var. Dünyanın eski katmanlarının tahlillerinden anlaşıldığı kadarıyla Dünyanın geçmişindeki atmosfer şartlarında ilk (Bırakın Hücreyi, bırakın proteini,) aminoasitin oluşmasına imkan yok. Bu yüzden Dawkins uzaylıların Dünyadaki yaşamı tasarlamış olacbileceğinden bahsediyor. Evrimi daha da öteliyor. Adam tasarlayana inanıyor ama bu tasarlayıcı kendiliğinden olmuş olamaz Dawkins e göre. Sebepler sonucu oluşmuş olmalı. O zaman da geriye uzaylılar kalıyor hayatı Dünya da başlatan olarak. Sudan karaya geçiş olsun, diğerleri olsun evrim in çok fırın ekmek yemesi lazım.


Bu mesaja 1 cevap geldi.