Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir, 1 mobil kullanıcı
87
Cevap
8428
Tıklama
0
Öne Çıkarma
EKONOMİMİZİ KORUMA BİLİNCİYLE, REKABET EDEBİLMELERİ ÖNŞARTIYLA YERLİ ÜRETİM MODELLERİ TERCİH EDELİM
Y
17 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Merhaba,

Bir süredir forumdaki pek çok konuyu takip ediyorum. ‘Hangi otomobili ALALIM ?’ sorusuna verilen yanıtlarda araçların yerli/yabancı üretim olmalarına değinen cevaplara pek rastlayamıyorum. Bu açıdan yaklaşan tek tük cevap oluyor, onlarda da sadece parça bulunurluğu ve fiyatı öne çıkarılıyor. Arkadaşlar biz, borçlanmaya dayanan ekonomisi gün geçtikçe daha da bozulan, yatırım sermayesi bulamayan, ciddi anlamda işsizlik sorunu yaşayan bir ülkeyiz. Ekonomimiz, bir zamanlar kan dökerek süngü gücüyle topraklarımızdan attığımız yabancı devletlerce ele geçirilmiş durumda.

2007 yılında ülkemizde satılan otomobillerin % 66’sı ithal araçtı. % 34’lük yerli kısımda da (2007 yurtiçi satış adedi sırasında) Renault, Fiat, Hyundai, Honda ve Toyota’nın ülkemizdeki fabrikalarında üretilen modelleri var. Modelleri tek tek saymakta fayda var; (2007 üretim adedi sırasında) Renault Symbol, Megane, Toyota Corolla (Corolla, Auris, Corolla Verso), Hyundai Accent Era, Fiat Albea, Honda Civic, Fiat Linea, Renault Clio, Honda City, Hyundai Matrix. Tabiî ki bunların yanı sıra hafif ticari araçlarda da Ford Transit-Connect, Fiat Doblo ve Fiorino türevleri gibi yüksek adetlerde üretim yapılan modellerimiz var.

Tüm bu modellerdeki üretimin adet ve kalite bazında önemini ve başarısını göstermek açısından şunları da ekleyelim:
- Üretim kalitesi açısından Renault’un en başarılı birkaç üretim üssünden biri haline gelen Bursa Fabrikasında, hergün yaklaşık 1000 adet araç ‘milyonda yirmi hata’ oranıyla üretiliyor. Üretilen Megane ve Clio serileri Avrupa başta olmak üzere 5 kıtada 100’e yakın ülkeye ihraç ediliyor.
- İngiltere Kraliçesinin eşinin Bursa’da ziyaret ettiği Fiat fabrikasında sadece 2008 yılı içerisinde %65 üretim artışı planlanıyor, günlük üretim 1500 adedi şimdiden bulmuş durumda. Burada üretilen Fiat Linea modeli ‘Autobest 2008’ jürisi tarafından 2008 yılının en iyi otomobili seçildi. Linea, Doblo gibi modeller tüm dünyaya ihraç ediliyor. Minicargo projesiyle üretime başlanan Fiorino modeli ise sadece Fiat’a değil, ufak farklılıklarla aynı fabrikada Citroen ve Peugeot markaları için de üretiliyor. 2009 yılında 263 kodlu yeni bir hafif ticari araç serisinin üretimi için de ihracat garantili anlaşma yapılmış durumda.
- Sorunsuzluğuyla ünlü Toyota markasının ‘En Sorunsuz Toyota Üretim Tesisi’ olarak ödül alan Adapazarı fabrikası, dünyadaki diğer Toyota fabrikalarına yetişmiş eleman ve eğitim desteği sağlıyor. Toyota’nın yeni hafif ticari araç üretim noktası olmaya da aday bu fabrikada 2007’de üretilen 161.000 adet Auris, Corolla, Corolla Verso’dan sadece 6000 adedi ülkemizde satılırken, kalanın tamamı tüm dünyaya ihraç edildi. Sadece bu fabrikadan 2007’de yapılan ihracat 2,5 milyar dolar tutarında ve ülkemizden yapılan ihracat sıralamasında Tüpraş’ın ardından 2. durumda.
- Daha fazla uzatmak istemiyorum, benzeri başarılar otomobil için Hyundai İzmit fabrikasında da, Honda Gebze’deki üretim tesisinde de, hafif ticari araçlar için ‘Ford’un dünyadaki en iyi araç üretim tesisi’ seçilen Ford Otosan Kocaeli fabrikasında da ve benim unutmuş olabileceğim pek çok yerli üretim tesisinde de yaşanıyor.

Tabiî ki serbest ekonomi piyasasında her türlü ürünün ülkeler arasında dolaşmasının özellikle tüketici için sayılamayacak kadar çok faydaları var. Ama bizdeki gibi yılda 1.000.000 adede yakın araç üretip bunun %80’ini ihraç eden başka hiçbir ülkede, yurtiçinde satılan otomobillerin %66’sı ithal değildir. Bu açıdan bakıldığında üretim kalitesini yaptığı ihracatlarla ispatlayan;
-Renault Megane, Fiat Linea, Toyota Auris, Honda Civic gibi yerli modellerimiz varken Opel Astra, Volkswagen Jetta, Golf, Peugeot 307, Citroen C4, ithal Fiat Bravo, ithal Ford Focus, Seat Leon ve benzeri ithal modelleri, veya
-Renault Clio III, Symbol, Fiat Albea, Hyundai Accent Era gibi yerli modellerimiz varken Opel Corsa, Volkswagen Polo, Peugeot 207, 206, Citroen C3, ithal Ford Fiesta ve benzeri ithal modelleri veya
- Fiat Doblo, Fiorino, Ford Transit Connect gibi yerli ticarilerimiz varken Opel Combo, Volkswagen Caddy, Renault Kango ve benzeri ithal modelleri bu oranlarda tercih ediyor olmamız ne kadar doğru ?

Arkadaşlar, yukarda saymaya çalıştığım bu fabrikalarda Fransız, Alman, İtalyan, Japon işçiler çalışmıyor, bizim insanımız çalışıyor. Fabrikalar ve karları tamamen bize ait olmasa bile burada üretilen değerin önemli bir kısmı ülkemizde kalıyor, yan sanayisiyle birlikte yüzbinlerce belki de milyonlarca insanımız bu sektörden ekmek yiyor. Ancak yapılan ihracatla ülkemize giren dövizden çok daha fazlası yapılan bilinçsiz ithalatla dışarıya çıkıyor. Sanılanın aksine bu fabrikalarımızda kullanılan yerli parça oranları da genelde %50’nin üzerinde ve sürekli artıyor (Kaldı ki bu oran % 1 bile olsaydı yine de o % 1 bizim, neden onu kollamayalım). Direkt ve dolaylı olarak ekonomimize ciddi katkılar sağlanıyor.

Evet, yıllarca ilkel teknolojili teneke arabalara binmek zorunda bırakıldık. Ama son 5-10 yıldır durum çok farklı, bunu görelim, ithal araç sevdamızdan vazgeçelim. Benzer özelliklere sahip olması ve uygun fiyat sunulması kaydıyla, yerli üretim modelleri tercih etmemiz, milli ekonomimize büyük katkı yapacak ve hatta şu an ülkemizde üretimi olmayan Volkswagen, Peugeot (Binek), Ford (Binek), Opel (2000 yılında İzmir Torbalı’daki fabrikasını kapatıp işçileri kapıya koyan ama şimdilerde pişmanlığını dile getiren marka) gibi markalarının da ülkemizde üretim tesisleri açmaya zorlayacaktır. Bu yazıya umursamazlık içinde bakan ithal marka fanatiği arkadaşlarımızı da, eminim ki ülkemizde üretilen Volkswagenler, Opeller, Fordlar daha çok memnun edecektir.

Forum Yöneticisi arkadaşlar bu uzuuuuuuun yazıya ne kadar izin verir bilmiyorum ama farklı düşünen bir tek kişinin bile fikrini değiştirebilir ve ona milli ekonomiye destek anlayışını aşılayabilirsem kendimi başarılı göreceğim. Gelin, Donanım Haber Üyeleri olarak bu konuda bir ortak akıl, bilinç geliştirelim ve bu bilinci yaymaya çalışalım. Zaten sömürgeci zihniyetin çökerttiği sanayimizde ve ekonomimizde, ithalat kaynaklı tahribat gittikçe daha fazla hissedilir olmaya başladı ve bizim gibi düşününler gittikçe artacak, yeter ki geç kalmayalım.

İthal modeller yerine benzer özelliklere sahip ve en az onlar kadar da kaliteli ve başarılı olan, ülkemizde üretilen modeller arasından yapılan seçimler hepimize ekonomisi daha güçlü bir ülkede yaşama imkanı sağlamak yolunda atılmış güçlü birer adım olacaktır.
Saygılarımla...

(Yazı içerisinde de geçen ülkemizdeki otomotiv sanayi bilgileri için :http://www.osd.org.tr )


Değişiklik : 'EKONOMİMİZİ KORUMA BİLİNCİYLE YERLİ ÜRETİM MODELLERİ TERCİH EDELİM' olan eski başlık, yorumlarımda sürekli vurguladığım 'rakipleriyle kalite-fiyat-görünüm gibi her konuda rekabet edebilir olması şartıyla' görüşümü eklemek amacıyla değiştirildi.

DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.

Üye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.

Üye Ol Şimdi Değil





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi yasaryasaryasar -- 5 Haziran 2008; 13:42:30 >

Y
17 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Dün gece bu başlığı açtıktan kısa bir süre sonra her nedense konu kitlendi, üyeliğim de donduruldu. Ya ben birşeyleri yanlış yaptım ya da birilerini rahatsız ettim. Hala nedenini öğrenemedim ama sağolsunlar konu ve üyeliğim tekrar aktif hale getirildi. Ben doğru bildiklerimi söylemiştim sadece. Gelen yorumlara istinaden şunları da paylaşmak isterim :

Güvenlik - kalite - fiyat - görünüm - servis kalitesi gibi pekçok konuda eğer yerli üretim modellerimiz, dengi olan ithal araçlardan geriyse tabiki unutun onları. Ama inanın değiller, bu sadece yıllarca bize araba diye yutturulan tenekelerin bıraktığı kötü bir miras.

Yanlış bilinen bir konu da yerli üretimin ne kadar yerli olduğu. Keşke bizim, herşeyiyle bizim olan bir otomobil markamız, modelimiz olsa. Ama yok. (Herşeyiyle bizim kalan zaten ne kaldı ki...) Üretimde kullanılan yerli parça oranını yükseltmek çabasında olmamız lazım en azından. Bu konuda da inanın sanıldığı kadar geri değiliz. Öğrenebildiğim kadarıyla modele göre %80'lere kadar çıkılmışlar var, ortalaması da sanırım son dönemde %60'lar civarında ve hızla artıyor. Marka bazında ulaşabildiğim bazı bilgiler :

-'Taşıt Araçları Yan Sanayi Derneği (TAYSAD) verilerine göre .... 1997 yılında ana otomotiv firmalarının araç üretimi için satın aldıkları toplam parça oranı gümrük birliği öncesinde yüzde 80’ler civarında olurken, 1997 yılında bu oran yüzde 49, 2002 yılında ise bu oran yüzde 22’lere kadar geriledi. Ancak ekonomik krizin etkilerinin yavaş yavaş atlatılması ve Türkiye’de üretim yapan otomotiv ana sanayicilerin yeni modellerinde yerli yan sanayicilerle işbirliğinin artmasıyla bu oran yüzde 50’lere kadar çıkmış durumda. Ancak bu oran yine de yeterli görülmüyor. TAYSAD Başkanı Ömer İltan Bilgin’e göre bu oran yüzde 75’e kadar çıkarabilmeli.' (Ocak 2006,http://www.bursaekonomi.com.tr/default.asp?page=newsopen.asp&opennews=259&qmshow=215 )

-'Renault Genel Müdürü Alain Gabillet : "Şu anda yerli parça kullanım oranımız yüzde 60-65 dolayında. Bu oran yüzde 80'e çıkacak." .... Bursa'daki üretimde yerli parça oranını yüzde 80'e çıkarma hedefi, Fransız Renault'un Başkanı Carlos Gohsn'un 1.5 yıl önce açıkladığı 2009 Kontratı'nın planları arasında varmış.' (14 Eylül 2007,http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=7284408&yazarid=44 )

-'Üretimde kullanılan yerli ve ithal parçalar konusunda da yanlış bilgiler var. Kamuoyu üretimde ithal parça oranının yüksek olduğunu zannediyor . Yerli parça oranının yüzde 80'lere kadar çıktığı bilinmiyor. ' (17 Aralık 2007,http://arsiv.sabah.com.tr/2007/12/17/haber,8023B500E01144D6AB699C691031BDC6.html )

-'Ford Otosan'da yerli parça kullanımı oranının yaklaşık yüzde 5 oranında yükseldiğini de belirten Ford Otosan Genel Müdürü Turgay Durak, "Oranlar Connect'te yüzde 70'e, Transit'te yüzde 80'e, ihraç edilen Transit'te yüzde 60'a, kamyonlarda ise yüzde 70'e çıktı" diye konuştu. ' (05 Ocak 2007,http://www.nethaber.com/Ekonomi/8296/Otomotivciler-buna-inaniyor-Secimler-canlilik )

-'Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş (Toyota Türkiye) Üst Yöneticisi (CEO) Tamer Ünlüer: Yerlileştirme oranımız Avrupa kaynaklı parçaları da dikkate aldığımızda yüzde 95 seviyelerinde.” Ünlü, sadece Türk yan sanayi ürünü olan parçalar dikkate alındığında, yüzde 50-60 gibi bir yerlileştirme oranından bahsetmenin mümkün olduğuna işaret ederken, “bu oran, modelden modele de farklılık gösterebilmekte.' (09 Şubat 2008 ,http://www.etkinpatent.com/habervizyon/yazi_goster_ortak.php?w=istanbul&e_id=32414 )

Umarım bu konuya ilgi duyulur ve yerli üretim araçlarımızın özellikleri, kaliteleri ve ekonomimize katkıları konusunda hareketli bir konu başlığı oluşturmuş oluruz.

Bazılarına verdiğim rahatsızlıktan dolayı da özür dilerim.

Saygılarımla.


Bu mesaja 3 cevap geldi.
Y
17 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Sevgili dostum SoulToSoul,

İthal marka araba satanların çalıştırdığı işçilerle (sayısını bilmiyorum ama üç-beş bini geçmez herhalde), benim yazılarımda kaynak gösterek verdiğim, ülkemizde araç üretimi ve üretimde fiilen kullanılan yan sanayi parça üretimi yapan 250.000 işçiyi eşit görmüş, bir de üstüne yorumumda yazdığım bir otomotiv üretim tesisi yatırımının ülkemize sağlayacağı en basit anlamıyla 12 farklı ekonomik faydayı yok saymışsın. Kusura bakma ama, asıl ben sen de bir 'ekonomist' yan göremedim, hoş ben kendimi daha çok iktisatçı olarak tanımlarım, o isim altında eğitim aldım.

Ama madem ki bu tarz konulara meraklısın,www.osd.org.tr adresindeki otomotiv sanayi raporlarına,http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler%5CHaldun%20SOYDAL%5CSOYDAL,%20Haldun.pdf adresindeki 'TÜRKİYE’DE DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ VERİMLİLİK ANALİZİ: OTOMOTİV
SEKTÖRÜ ÜZERİNE BİR UYGULAMA - Haldun Soydal' adlı, üniversitece (yerli üniversite ) yayınlanmış makaleye bir göz atıver. Buraya yazı yazmadan önce, boş konuşmamak için bunun gibi pekçok yazıyı dikkatle inceledim. Yazdığım her kelimenin arkasında ciddi kaynaklar var.

Biraz uzun bir makale, ben senin için birkaç cümle alayım içinden : '.... Türkiye’de faaliyette bulunan bu işletmeler üretim merkezlerinde geliştirdikleri son teknolojileri yabancı yatırım yaptığı ülkedeki merkezlerine de transfer ederek o ülkenin teknolojik yenilik ve gelişmesine önemli katkıda bulunurlar. İşletmelerin yoğun rekabet halinde olmaları, talep koşulları, tüketici tercihleri nedeniyle sürekli yeni ürün geliştirme amaçları doğrultusunda pazarda etkin yer alabilme ve söz sahibi olabilme fırsatlarını yakalamaları için ürünlerinde yenilik ve en son teknolojik donanım önemli bir konumdadır. Böylelikle Türkiye’de üretim yapan yabancı firmalarla Türk ortakları arasındaki yoğun entegrasyon ve işbirliğinin sonucunda teknoloji transferi gerçekleşmektedir.
-Türkiye’de yabancı sermayeli otomotiv işletmelerinin tümü uluslararası kalite standart belgesine sahiptir. Ayrıca yabancı sermayeli otomotiv şirketleri Pazar koşullarında belirleyiciliği en yüksek unsurların sırasıyla fiyat, teknoloji, marka ve kalite olduğunu belirtmişlerdir. Yabancı Sermayeli Otomotiv işletmeleri küresel otomotiv sanayinde geçerli olan çağdaş trendleri yakalamışlardır.
Bu bulgular ışığında yabancı sermayeli otomotiv şirketlerinin Türkiye ekonomisine istihdam, ihracat, vergi geliri, teknoloji transferi, rekabet gücü etkisi gibi önemli katkılar sağladığı bulunmuştur...'
Yeterince 'ekonomistçe' oldu mu ?

Keşke senin dediğin gibi yapılacak çok ciddi ARGE yatırımlarıyla, alınacak patentlerle daha hızlı katkı sağlasak ekonomimize. Doğrudur, uluslararası otomotiv devlerinin bu tarz ARGE ve patent yatırımları genellikle ana ülkelerde oluyor daha sonra bizim gibi ülkelere transfer ediliyor. (Ford -GM gibi devlerin bir yılda yaptığı ARGE yatırımıyla en az 5 tane Ford-Otosan Kocaeli fabrikası kurulabiliyor) Ama Vestel dışında bu ülkede ARGE ve patent çalışması yok sanma :

-' ... AR-GE'YE 80 MİLYON EURO'LUK YATIRIM YAPAN KOCAELİ'NDEKİ FORD FABRİKASI, SÜRÜCÜYÜ GÖZ RETİNASINDAN TANIYAN, SÜRÜCÜ ALKOLLÜ VE UYKULUYKEN ÇALIŞMAYAN ARACI HAYATA GEÇİRECEK - FORD OTOSAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI UFUK GÜÇLÜ: "DAHA ÖNCE MONTAJ YAPILAN FABRİKA, YERİNİ ÜRÜN GELİŞTİREN BİR FABRİKAYA BIRAKTI" -"5 YILDA 52 PATENT, 32 FAYDALI MODEL, 31 ENDÜSTRİYEL DİZAYN İÇİN FİKRİ HAKLARA SAHİP OLDUK" - "İTÜ ve OSD ile, (TUBITAK/TAYSAD+UB) Otomotiv Teknolojileri AR-GE (OTAM), ODTÜ ile DPTdestekli olarak araç çarpma ve "High g" test merkezi , Tubitak MAM ile DPT destekli olarak Hibrid Araç Test Merkezi örnek verilecek projelerimiz. - üniversiteler ile yapılan işbirlikeri çerçevesinde 42 öğretim üyesi ve 37 öğrenci ile birlikte çalışarak toplam 41 projeye imza attık - TÜBITAK serbest bölgesinde yer alan Ford Otosan Gebze Teknoloji Merkezi'ni açacaklarını hatırlatarak, "1,2 milyon Dolar'a bir yatırım ile gerçekleştirdiğimiz merkezimizde 200 mühendis görev alacak. - Yıllık ortalama 80 milyon Euro olan AR-GE yatırımını önümüzdeki yıllarda daha da artıracağız" diyorhttp://www.medyatext.com.tr/V1/Pg/NewsCityDetail/NewID/35919/CatID/6/CityCode/41/CityName/Kocaeli/CountryID//Header/ar-ge_yatirimi_artacak.html adresinde...

'Koç Holding-Fiat Auto ortaklığı ile faaliyet gösteren Tofaş "2010 yılına kadar Fiat'ın en rekabetçi ve etkin binek ve ticari araç geliştirme merkezi olmak" vizyonu doğrultusunda AR-GE bölümünü geliştirmeye devam ediyor. 1994 yılında kurulan ve halen 430 kişiyi bünyesinde istihdam eden Tofaş AR-GE Merkezi, 2008 için ayırdığı kaynağı geçen yıla oranla yüzde 25 artırarak 227 milyon YTL'ye çıkardı. - Uludağ Üniversitesi ile kalıp tasarımı ve yapısal optimizasyonu, otomobil kabini hava dağılımı analiz ve iyileştirme çalışmaları, alternatif prototip malzeme araştırması, motor askı takozları tasarım parametreleri tanımı ve optimizasyonu. Boğaziçi Üniversitesi ile sonlu elemanlar metodu ile civatalı bağlantıların modellenmesi, otomatize mekanik şanzıman sistemi geliştirilmesi, araç yol tutuş (yaw rate sensörü iptali) projesi. İstanbul Teknik Üniversitesi ile altenatif yakıtlı araç, OTAM laboratuvarlarında akustik ve emisyon testleri, koltuk konforu, veri toplama sistemleri. Bilkent Üniversitesi ile trafik akış simülasyonu, Tofaş yedek parça deposu ve dağıtımı optimizasyonu, üretim planlaması, yedek parça sipariş ve stok planlama. Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile aerodinamik analiz çalışmaları, algılanan konforun belirlenmesi,sürücü koltuğu tasarımının kalite fonksiyon yayılımı (QFD) yaklaşımı ile belirlenmesi, ön süspansiyon alüminyum travers geliştirme çalışmaları, nanokompozit malzemelerin otomotiv endüstrisinde kullanılması, Euro 4-5 uyumlu yeni modellerde bio yakıt kullanım projesi, otomotiv koltuk mekanizmaları yer alıyor. Bu projelerin yanı sıra Koç Üniversitesi, İTÜ, San Diego State Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ile sürücü ve yolcu güvenliği konularında da çalışmalar yürütülüyor. ' diyorhttp://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?haber=Tofa%FE%2C+Arge%26%2339%3Bde+Rekora+Ko%FEuyor&id=4479 adresinde ...

'Türkiye'de Ar-Ge Yasası'nın çıkmasını beklediklerini belirten Renault Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Christian Esteve, 'Ar-Ge yatırımı, 100 milyon eurodan 400 milyon euroya kadar çıkabilir' dedi.' diyorhttp://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=91761&_KOD= adresinde...

Unutmadan ekleyeyim, Vestel'den daha çok Arçelik'in patenti var ülkemizde. Ekonomiyle ilgiliyseniz, bilirsiniz yıllarca Arçelik, çamaşır/bulaşık makinesi üretimi nedeniyle Siemens'e patent bedeli ödedi, şimdiyse kendi sahip olduğu patentler için bedel alıyor. Grundig - Blomberg gibi pekçok yabancı firmayı satın almışlardı, şimdi de GE'in Elektrikli Ev Aletleri bölümünü satın almanın peşindelermiş...

Yani kimse şapkadan tavşan çıkarmıyor, ama çalışıyor, çalışanı destekliyor. 10 sene öncesine göre otomotiv sektörümüz çağ atlamış durumda, biraz destek olunursa 10 sene sonra kimbilir hangi noktalarda olacak...


Bu mesaja 1 cevap geldi.
Y
17 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Belli başlı iki önyargı var:

1-'Ülkemizde üretilen yerli araçların hala hacı murat kalitesinde (veya belki azıcık daha iyi), ithal gelenlerin hepsinin de gurbetten yazın tatile gelen Almancıların imrenilerek bakılan Mercedes'leri ayarında olduğu'

2-'Yerli üretim denilen şeyin, aslında tüm önemli parçaları ithal edip, ülkemizde sadece montaj yapmak, toplanan tüm parayı da çuvala doldurup yurdışına çıkarmak olduğu'


1. Önyargı için konunun içerisinde (kaynak da göstererek); ülkemizde üretim yapan Oyak-Renault, Ford-Otosan, Fiat-Tofaş, Toyota (keşke ilk kurulduğu zamanki gibi ToyotaSA yazabilseydim) gibi fabrikaların, aynı markaların yurtdışındaki fabrikalarına göre üretim kalitesi açısından hiç de geri olmadığı, hatta diğerlerine örnek gösterildiklerini; bu fabrikalarda üretilen araçların %73'ünün Avrupalılar başta olmak üzere dünya çapında beğenilerek alıcı bulabildiğini defalarca yazdım. Buna rağmen hala, Adapazarı'nda üretilen ve %97'si ihraç edilen Toyota Corolla ve Auris'in İspanya-Fransa-İngiltere veya Japonya'da üretilen Toyota Corolla'lardan kalitesiz olduğunu, Bursa'da üretilen ve çoğunluğu ihraç edilen (Fransa'ya bile) Renault Megane ve Clio III serilerinin İspanya veya Fransa'da üretilen Megane ve Clio'lardan kalitesiz olduğu, Bursa'da üretilen ve yarısı ihraç edilen (İtalya'ya bile) Fiat Linea'nın, çoğunluğu ihraç edilen Doblo'nun - Fiorino'nun İtalya'da üretilen Doblo'dan daha kalitesiz olduğunu düşünenlere; 'Yabancılar sizin gibi düşünmüyor herhalde ki sadece 2007'de 830.000 tanesi cebindeki parayı Türkiye'den gelen araçlara vermişler' demekten başka söyleyecek söz bulamıyorum artık. Siz en iyisi 'İrandan gelen Peugeot 206'lar, Polonya’dan gelen Astra Sedanlar, 2008 yılında hala ithal edilen 1998 dizaynı Astra Classic’ler, Arjantin’den gelen Citroen C4 Sedanlar' daha kaliteli araçlardır diye düşünmeye devam edin... (forumdaki sayfalarına baktığınızda o araçlarla da ne büyük sorunlar yaşayanlar olduğunu, illallah diyenleri göreceksiniz ama neyse...)

2. Önyargı içinse biraz araştırınca yine çok şaşırtıcı bilgiler bulunabiliyor. Bazılarımızca 'Ülkemizde üretilen araca verilen paranın da 10'da 9'unun yabancıya gittiği' düşünülse de, işin detayına girince,

-Oyak-Renault Fabrikasının üretim kısmının %51 Fransız Renault, %49 Oyak (Ordu Yardımlaşma Kurumu (yerli ordu )), pazarlama kısmının (Renault Mais) %49 Fransız Renault, %51 Oyak olduğunu;

-Ford-Otosan Fabrikasının %41,04'ü Ford Company'e aitken, eşit oranla %41,04'ünün Koç Grubuna ait olduğunu, kalan %17,92'sinin borsada halka açık olduğunu;

-Fiat-Tofaş Fabrikasının %37,86'sı Fiat Auto'ya aitken, eşit oranla '37,86'sı Koç Grubuna ait olduğunu, kalan %24,28'inin küçük ortaklara ait ve borsada halka açık olduğunu;

-Hyundai-Assan Fabrikasının %50 Hyundai, %50 Kibar Holding'e ait olduğunu,

öğrenebiliyoruz. (Başlangıçta Sabancı'nın ortak olduğu Toyota Adapazarı Fabrikasının ve Anadolu Holding'in ortak olduğu Honda Gebze Fabrikasının şu an tamamen Japonlara ait olduğuna da üzülüyorum tabiki)

Yerli parça kullanım oranı %60'ları geçmiş olan bu fabrikalardaki, ilk yatırım-üretim-lojistik-satış aşamalarındaki kalifiye işgücüne ödenen ücreti, üretimde kullanılan yerli hammadde, enerji ve yan sanayiden temin edilen parçalara ödenen bedeli, gerçekleşen yüksek ihracat ve işletme sermayesinin genel ekonomimize ve bankacılık sistemimizde yarattığı geliri, tamamı kayıtlı çalışan fabrikaların karından devlete ödenen vergiyi tamamen görmezden gelip; ülkemiz içinde kalan tüm bu giderlerin ardından yılsonu bilanço rakamlarında görünen ortalama %5-10 civarındaki karın (eğer bu karın ilave yatırıma ayrılması kararı alınmazsa, ki genelde yatırıma dönüşüyor) sadece yukardaki ortaklık yapılarına göre yabancı hisselerine düşenle sınırlı bir kısmı kar transferi şeklinde ülke dışına çıkıyor. Tabiki dışarıya çıkan paraya, üretimde kullanılan az da olsa ithal parça bedellerini de eklememiz lazım. Tamamı yabancı sermaye yatırımı olan Toyota ve Honda'da herhangi bir patent ödemesinden bahsedilemez, yerli-yabancı ortak yatırımlarda da bu patent bedelinin sanıldığı kadar yüksek rakamlar olmayacağını, ortaklık yapısı nedeniyle kısmi ödemeler olacağını düşünüyorum. Patent nedeniyle yapılan yüksek ödemeler, patent sahibinin buluşunu, tamamen kendi yapacağınız bir üretimde, kendi isminizle kullanmak isterseniz söz konusu olur, otomotivdeki ortak üretimlerde yüksek rakamlardan bahsetmek doğru değil. Herhalukarda, ülkemizde kalan para, dış ticaret açığına-genel ekonomiye sağlanan yüksek fayda, teknoloji transferi ile yerli sanayiye sağlanan rekabet gücü gibi avantajlar düşünüldüğünde, otomotivde yabancı ortağın hissesi oranında dışarıya götürdüğü kar transferleri hiç de abartılacak rakamlar değil.

Tercih edilmesi gerektiğini düşündüğüm bu araçların karşısında da, satış ve servis bayilerine bırakılan %3-5'lik kar marjı ve 3-5 bin kişilik istihdam faydası dışında ülke ekonomisine hiçbir faydası olmayan, aksine her yıl ödenen milyarlarca dolarlık ithalat bedeliyle, zaten dış ticaret açığı ve borçlanma sorunu olan ekonomimize bir büyük darbe daha vuran ithal araç sevdalısı bir lobi var.

Unutulmasın ki, gerekli yatırım sermayesini ortaya koyacak bir girişim ortaya çıkması halinde; hepimizin ortak amacı olan herşeyiyle yerli otomobilin üretimi aşamasında, başarıyla üzerine düşen sorumluluğu yerine getirebilecek olan kalifiye otomotiv işgücünü, yan sanayi alt yapısını bu fabrikalar sayesinde edindik.

Ağırlıklı konumuz otomobil olduğu için yukardaki firmaları sıraladım. Aslında kamyon, otobüs, minibüs, traktör, askeri araç gibi üretimleri olan tamamen yerli veya yabancı-yerli ortaklığı şeklinde onlarca firmamız var. (http://www.osd.org.tr/2007rapor.pdf )

Beni ve benim gibi düşünenleri 'Duygu sömürüsü yapmakla', 'Toplumumuzu 20-30 sene önceki gibi cahil sanmakla' suçlayan 'ekonomist' arkadaş;
Herbiri sayfaları bulan, her sözün arkasında ciddi kaynaklar gösteren yukardaki yazılara tekrar bir göz atarsan, duygu sömürü yapmaktan çok; pek çoğumuzun farkında olmadığı ama son 10 yılda çağ atlamış, önümüzdeki 5 yılda her anlamda ikiye katlanarak dünyada ilk 10 arasına girme hedefi olan, uluslararası standart ve rekabet şartlarına uygun hale gelen, gerçekleştirdiği ihracat ve istihdamla, sağladığı teknoloji transferi ile ülkenin lokomotif sektörü olmuş otomotiv sanayinin, tamamen ithal olan araçlara karşı kollanması çabasından ibaret olduğunu görürsün. (Şahsen bu sanayinin hiçbir şekilde içinde de değilim) Toplumumuzun şimdi olmadığı gibi, 20-30 sene önce de söylediğin kadar cahil bir toplum olduğunu da kesinlikle düşünmüyorum. Dışa neredeyse tamamen kapalı bir ekonomik yapının sıkıntılarıydı o zaman yaşananlar, halkımızın cahilliği değil.

İlker67 arkadaşın dediği gibi, dünya ekonomisine yön veren bir ülkenin başkanı Busht mu Busht bir adam bile televizyonlara çıkıp kendi halkına: 'Mars'a da demokrasi götürdük ama orada sömürülecek altın, petrol, su yokmuş galiba, ekonomi de kötüye gidiyor zaten, en iyisi YERLİ MALI KULLANIN' derken, bizler kendi ülkemizde üretilen (üstüne basa basa söylüyorum, tamamı ithal benzer ürünlerle HER KONUDA REKABET EDEBİLECEK ve sanılanın aksine EKONOMİMİZE CİDDİ KATKISI olan) yeni nesil ürünleri geçmişten gelen önyargılarla kötülemeyelim, bilinçli tüketiciler olarak ekonomimize sahip çıkalım, unutturulmaya çalışılan 'YERLİ MALI' kavramını ve otomotivde bizi 'HERŞEYİYLE YERLİ'ye yakınlaştıran adımları sahiplenelim.

Çooook uzun yazılar yazıp, bazılarınızı bıktırdım sanırım. Gelen karşıt görüşleri nedeniyle her defasında yeni bazı bilgilere ulaştım, ulaştıklarımı da sizlerle paylaşmak istedim. Umarım önyargılı bazı arakadaşlarımın kafasında en azından bir soru işareti oluşturabilmişimdir.

Bu sektörde çalışan veya savunmaya çalıştığım ülkemizde üretilmiş araçları kullanan arkadaşlardan da olumlu/olumsuz yorumlar gelir sanmıştım, sınırlı bir katılım oldu şu ana kadar.

Verdiğim rahatsızlıktan dolayı hepinizden özür dilerim.

Saygılarımla...


Bu mesaja 3 cevap geldi.
S
17 yıl
Çavuş

quote:

Orjinalden alıntı: yasaryasaryasar

Beni ve benim gibi düşünenleri 'Duygu sömürüsü yapmakla', 'Toplumumuzu 20-30 sene önceki gibi cahil sanmakla' suçlayan 'ekonomist' arkadaş;



Birincisi ben şu anki toplumun cahil olduğunu söylemedim. 20-30 sene öncesi dedim. Lafım yukarıda ve editlenmemiş. Yalan yazıp olayı çarpıtma.

Madem laflarımı çarpıtarak yazıyorsun olayı kişiselleştirmek istiyorsun. O zaman bende kişiselleştiriyim. Ukalalık etmek , yüklenmek istemiyorum ama sen zorluyorsun. Burada sadece duygu sömürüsü yapıyorsun. Komik laflar ediyorsun. 30 sene öncede türkiyenin yaptığı okuma yazma seferberliğinden bile haberin yok. Laflarımı yalan yanlış yazıp çarpıtarak prim toplamaya çalışıyorsun. Biraz dünyaya bak. Biraz dünya ekonomilerini incele.

Senin bu tezine göre dünyanın en refah toplumu Çin olmalı. Çünkü bütün her şey orada yapılıyor. Ama halkın refah seviyesine baktığın zaman durumun hiçte öyle olmadığını görürsün. Ücretler 200$ civarında. Fakat ürünlerini orada üreten Almanya, Japonya gibi gelişmiş ülkelerin refah seviyelerine bak birde. Çalışmayan kişilere bile ücret ödüyorlar. Acaba bu olay neden böyle gerçekleşiyor. Hiç düşündünmü. Şimdi hiç işim yokmuş gibi senin gibilerin yalanları yüzünden 2 saat bunları oturup açıklıcam.


30 Yıl Önceki Okuryazarlık Oranımız

Türkiye'de 1981 yılında okur yazar oranı %69 idi. Çok mu yüksek bir oran. Bu çok düşük olduğu için 1981 yılında yani tam 27 yıl önce okur yazar seferberliği başlattılar. Sadece %3 lük bir yükselme meydana geldi. Bunun üzerine 1992 yılında tekrar bir seferberlik yaptılar.

UNESCO nun son istatistik verilerine göre 2007 yılında Türkiye'de okuryazarlık oranı %87,4. 101. sırada. Buna rağmen GSMH den egitime ayrılan pay sadece %2,7. Dünyada ki en küçük oranlardan biri. Peru, Dominik, Lübnan, Myanmar, Zimbabve, Brunei, Grenada, Trinidad ve Tobago, Bağımsız Samoa, Ekvator, Paraguay, Saint Lucia ve daha bir sürü ülkenin okuryazar oranı, bizden yüksek. Gelişmiş ülkelerin hemen hemen hepsinin %99. Azerbeycan, Türkmenistan, Tajakistan, Kazakistan, Kırgızistan bu ülkelrin bile %99-98 arasında değişiyor.
Demek ki en büyük biziz, en süper biziz demekle olmuyor. Sen yine de devam et. Seni tutan yok.

Hacı Murat Kalitesi.
Aynı fiyatta ki WV yada Audi ile aynı fiyattaki yerli montajı karşılaştır. Sür bin gez. Arabanın yolda nasıl yayıldığını gör. Biraz hız yap hızda ki güvenliği gör. Arabanın bir sağa bir sola gitmediğini gözlemle. İçindeki konforu hisset. Arabanın saçının kalitesine bak. Her açıdan değerlendir. Farkı görmemek için hissiz olmamak gerekir. Kaldıki İthal arabalar 2 katı gümüğe maruz kalmalarına rağmen hala tercih sebebi. Demek ki milletin parası bol ki savuruyor.

Standart yükseltsinler. Aynı fiyata yüksek kalite versinler alalım. Bile bile neden kötü arabayı gidip alalım. Almanya'da, Japonya'da bir işçi 4-5 aylığı ile gidip araba alabiliyor. Ama burada bir işçi 40 aylığı ile araba alıyor. O yüzden burada ki emekçinin parası değerli. Buna rağmende bize gidin kötü araba alın diyorsun.


Yerli üretim
Yerli üretim diye bir şey yok. Yani bu arabalar Türk malı değil. Bildiğim kadarı ile Fiat İtalyan, Reno Fransız malı. Sadece dünyanın çaşitli yerlerine kurdukları üretim tesislerinden birinide Türkiye'ye kurmuşlar. Senin o yukarıya yazdığın oranlar üretim tesisine ait.

Sen her şeyi biliyorsun ama bizde içlerinden bir tanesini inceleyim. Mesala fiat ı ele alalım. Tofaş ve fiat ortak olarak burada üretim tesisi kurdular. Şirket ana sözleşmesini ele alalım. Bakalım arabamı üretiyormuş yoksa sadece yurt içi pazarlamamı. İhracata bir katkısı varmı bir araştıralım. Bakalım yukarada ki arkadaşımızın yazdığı şeyler doğrumu? Nasıl bir şirketmiş?

Tofaş'ın 29 Nisan 2005 teki Ticaret odası tarafından bildirilen Faliyet Belgesini inceliyelim. Faliyet Belgesini bilmeyen arkadaşlar için biraz açalım. Yani bu şirket bu belgede yazanların dışında hiç bir şey yapamaz.

-Fiat lisansı ile moturlu araçlar montaj ve yarı montaj ürünler, ürün grupları ile bu araçların motor aksam, yedek parça ve aksesuarlarının imalat ve montajının yapılması.
-Fiat lisansı ile üretilen veya fiat tarafından üretilmiş motorlu araçlar ve bu araçların yedek parça ve aksesuarlarının yurt içine ithalatı(buraya dikkat ettiniz dimi), dağıtımı, ticareti, satışı ve servis hizmetini verilmesi.

-Her nevi gayrimenkul alım, satım, ipotek ve kiralanması.

http://www.tofas.com.tr/Documents/tr/pdf/ticari_sicil_belgesi_tr.pdf

Yani sizinde anlayacağınız gibi ihracat olayı yok. İhracat yetkisi demek ki Fiat ta. Gördüğünüz gibi de sadece lisans hakkı ile parça üretimi, montaj yada yarı montaj yapma hakkı var. Lisans hakkı olmadan hiç bir şey yapamaz. Sadece Türkiye içine ithalat, dağıtım ve servis hizmeti veriyor. Sonuç olarak yukarıda anlattıklarıma geliyorsunuz.
Bu arabalar Türk malı değil. İthal.

ARGE Olayı
Tofaş 94 senesinde ilk çalışmalara başlamış. 2002 yılına kadar 12 milyon dolar para aktarılmış. Yani 8-9 yılda toplam bu kadar para aktarılmış.

Yapılan araştırmalardan bazıları
Süspansiyon Sisteminin İyileştirilmesi
Otomobil Kabin Gürültüsünü Azaltma
LPG Alternatif Yakıt Uygulaması
Türkiye Şartlarına Adaptasyon
Birkaç Araba Modelinin Geliştirilmesi

Yani hepsi yukarıda da belirtttiğim gibi basit uygulamalar.

Vergi Mevzuatı
Bu arabaları yapan şirketler ülkemize çok iyi vergi kazandırıyor demişsiniz. Bakalım yabancı şirketler Türkiye'ye vergi ödüyormu?

ULUSLARARASI MEVZUATTA ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI

Basitçe gerekli size gerekli olan kısımlar

Çifte vergileme, vergiye tabi bir gelirin birden fazla ülkede vergi konusu olması, aynı gelirin hem elde edildiği ülkede hem de geliri elde edenin mukim (yerleşik) olduğu ülkede vergilendirilmesidir. Ülkeler bu istenilmeyen durumu ortadan kaldırmak amacıyla aralarında vergi anlaşmaları yapmaktadırlar.

Mukimliğin Belirlenmesi :
Anlaşma kapsamına giren kişilerin hangi Devletin mukimi olduğu konusu Anlaşmaların 4. maddesinde yer almaktadır. Anlaşmaların pek çok maddesinde vergileme yetkisi mukim olunan Devlete bırakılmış olduğundan, mukim olunan devletin belirlenmesi bu açıdan önem kazanmaktadır. Yine Anlaşma hükümlerindenyararlanmak isteyenlerin mutlak surette ilgili makamlara mukimlik belgesi ibraz etme zorunluluğu da bulunduğundan, bu maddede mukimliğin belirlenmesine yönelik getirilen kriterler önem kazanmaktadır.
Anlaşmalarda gerçek veya tüzel kişiler ikametgah, ev, kanuni merkez, iş merkezi veya benzeri yapıda diğer herhangi bir kriter nedeniyle bir Devlette vergi mükellefiyeti altına giriyorlarsa artık bu Devletin mukimi olarak kabul edilmektedirler.

Buda uluslar arası mevzuatta açıkça belirtilmiş. Şirket hangi ülkeye bağlı ise vergiyi oraya ödüyor. Fiat yanılmıyorsam İtalya'ya bağlı ve vergisini oraya ödüyor. İkinci bir vergi başka bir ülkeye ödenmiyor. Dolayısı ile burada ki fiat şirketi Türkiye'ye bir vergi ödemiyor. Kaldı ki mantığın kabul ediyormu. Adamlar bulsun icat etsin vergilerini biz toplayalım. Buna yabancı şirketler müsade edermi? Yukarıda ki yazıda ne demiştim. Çok Uluslu Şirket demek ülke demektir.

Tofaş ta zaten Türkiye'ye bağlı ve vergisini buraya ödüyor. Tofaş sadece yukarıda da değindiğimiz gibi sadece yurt içi satıştan sorumlu. bu bağlamda Doğuş oto yada Borusan da buraya bağlı vergisini oda buraya ödüyor. Oda işçi istihdam ediyor. Onlarında servisleri yedek parçaları mevcut.

Ayrıca yukarıda fabrikalarda 250,000 çalışan denmiş. Diğerlerini araştırmadım ama sadece Tofaş ta 3,300 işçi çalışmakta. Mühendisleri görevli personelleri ile bu rakam 4,000 yada biraz üstündedir. Olayı abartmakta üstümüze yoktur. Devlet kurumları dışında ki istatistiki rakamlara da güvenmiyorum açıkçası.


SONUÇ

Sonuçlar ortada. Demek ki bu mallar yurdun malı değilmiş. Hepsi lisanslı üretiliyormuş. İthal arabalardan pekte farkları yok. Ve yabancı firmalarda türk vergi mevzuatına girmiyorlar. Türkiye'de fabrika açılmasını tabii ki destekliyoruz. Açılan her fabrika demek işsiziliğin biraz da azalması demektir. Ama bu tür girişimleri de yerli malı deyip duygu sömürüleri yapmayın. Bunlar yerli malı değil. Sadece ülkede ki işsizlik oranını azaltıyor. Bunu Türkiye'deki ithal arabalarda yapıyor. Servis, bakım, yedek parça, kalifeye eleman yetiştirme bunların hepsini Doğuş yada Borusan da yapıyor. Onlarda işsizliğin azalmasına yardımcı oluyor.

Onlar burada sadece fabrika açıyor diye onların dandik ürünlerini almak zorunda değiliz. Ne zaman ki kendilerini geliştirip bize dandik süspansiyonları ve rezil iç donanıomları sağlamazlar o zaman onları alırız.

Parça üretimi diyen arkadaşlar. Yukarıdaki yazıyı bir daha okuyun. Parça üretimi de lisanlı yapılıyor. Lisanssız sadece İpotek yapabiliyor.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi SoulToSoul -- 29 Mayıs 2008; 19:19:26 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
17 yıl
Çavuş

Birincisi Tofaşta hisse ler A, D ve E grubu olarak ayrılmaktadır. A ve D yönetimde söz sahibidir. A grubu koç holdingi D grubu ise Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunundan yaralarlanan Fiat auto yu temsil etmektedir.

Burada dikkat edilecek nokta Murahhas Aza seçimidir. Muharras Aza, şirketin tüm işlerini yürütmek, şirket bütçesini gerektiği şekilde kullanmak v.b. işleri yapan kişidir. Kısaca şirketi yöneten kişidir.

Şirket ana şözleşmesine göre, sadece D grubu hissedarlar Muharras Aza yı seçebiliyor. Yani yönetim yabancılarda. Şirketin hayati kararlarını sadece İtalyanlar verebiliyor.

Tabii sana göre yerli bir şirket. Eşit pay hakları var. Fakat yönetim ve hayati kararlar italyanlarda. İşte çelişki burada. Siz bu şirketi yıllardır yerli zannediyordunuz ama şirket sözleşmelerini inceleyince bir bakıyorsunuz ki yönetim İtalyanlarda. İşte bu yüzden diyorum yalan yanlış şeylerle duygu sömürüsü yapmayın.

İnsanları yıllarca kandırıp duygu sömürüsü yaptınız. En kötü arabaları en yüksek fiyatlara sattınız. Türk arabası diye. Hala yalanlar konuşup milleti kandırmaya devam ediyorsunuz. Al işte şirket sözleşmeleri aşağıda. Oku incele ögren. Açıkçası ben senin şirketler tarafından bizi kandırmak için görevlendirilmiş eleman olduğunu düşünüyorum.

Şirket Ana sözleşmesi Madde 11 ve Madde 13 te açıkça belirtilmiş. Aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz.

http://www.tofas.com.tr/Documents/tr/pdf/ana_sozlesme_enson.pdf

D grubu hisselerin Fiat Auto ya ait olduğuda madde 6 da açıkça belirtilmiş.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi SoulToSoul -- 14 Haziran 2008; 12:18:50 >
Bu mesaja 2 cevap geldi.
Y
17 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Dün iki kez, bu konu altında genel olarak tepki gören bazı yorumlar nedeniyle, yönetim tarafından bazı yorumlar silindi. Aradan çıkartılan bazı yorumlar nedeniyle son 5-6 yorumda bir anlam kayması oluştu sanırım.

Tüm bu kargaşa sırasında daha önceki bir yorumumda verdiğim bilgiler-rakamlar konusunda tereddüte düşen arkadaşlar olabilir.

Yorumumda kullandığım Tofaş'ın 2007 yılı vergiden sonra net karı / satış geliri / direkt hammadde ve malzeme gideri / direkt işçilik gideri / diğer üretim giderleri / satış-pazarlama, genel yönetim gibi faaliyet giderleri / ortaklara dağıtılan tutar rakamları, daha önce de linkini vererek kaynak olarak gösterdiğimhttp://www.tofas.com.tr/Documents/tr/pdf/2007_Faaliyet_Raporu/2007_Faaliyet_Raporu.pdf adresinden incelenebilecek Tofaş 2007 Faaliyet Raporunun sırasıyla sayfa 47 / 47 / 71 / 71 / 71 / 72 / 42 sayfalarından alınmıştır. AR-GE konusunda verilen rakam, halka açık bir şirketin üst düzey yöneticisi olarak sözleri SPK ve İMKB'nca izlenen şirket CEO'sunun daha önce de linkini verdiğimhttp://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?haber=Tofa%FE%2C+Arge%26%2339%3Bde+Rekora+Ko%FEuyor&id=4479 adresindeki habere dayanmaktadır.

Forumda bir yorumcununhttp://www.tofas.com.tr/Documents/tr/pdf/ana_sozlesme_enson.pdf linkini verdiği Şirket Ana Sözleşmesinin 11. ve 13. maddeleri incelendiğinde görülenler:
-Tüm hissedarların katıldığı Genel Kurul tarafından 8 kişiden oluşan Yönetim Kurulu seçiliyor, 4 üye A Grubu hissedarlarınca (Koç), 4 üye D Grubu hissedarlarınca (İtalyan Fiat) gösterilen adaylar arasından seçiliyor.
-Yönetim Kurulu, ‘mutad işleri yönetecek’ murahhas aza için kendi üyeleri arasından, şirket yönetiminde yetkili olacak Ticaret Direktörü, Dış İlişkiler Direktörü gibi 11 yönetim pozisyonu profesyoneller arasından seçim yapıyor. Bu seçim sırasında murahhas azanın da dahil olduğu 6 pozisyona İtalyan Auto, diğer 6 pozisyona Koç Grubu aday gösteriyor. Seçimi ise Yönetim Kurulundaki şu anki yapısı ( 2007 Faaliyet Raporu Sayfa 9) ile 5 Türk-3 İtalyan üye yapıyor.
-Bu 12 pozisyonla beraber şirket yönetiminde görev alan üst düzey 18 yöneticinin 2007 yılsonu itibariyle sadece 2 tanesi İtalyan. (Faaliyet Raporu Sayfa 41)
-Genel Kurul, 3 Kişilik Denetim Kurulunu seçiyor, 2007-2008 döneminde 2 Türk-1 İtalyan üye. (2007 Faaliyet Raporu Sayfa 10)
-'Murahhas aza’nın görevlerini ise Yönetim Kurulu Üyeliğine ve murahhas azanın şu anki yönetimde karşılığı olan CEO yetkilerine bizzat İtalyan ortak tarafından aday gösterilip, her iki büyük ortağın oylarıyla seçilmiş olan Ali Aydın PANDIR yürütüyor. ( 2007 Faaliyet Raporu Sayfa 9)

Konu, gelen bazı yorumlarla bir şirketin yönetim yapısının incelenmesi şekline dönüştü. 'Ülkemizde üretim yapan firmaların tamamen yabancı olduğu, yabancı kontrolü altında olduğu' önyargısını değiştirmek açısından belki bir faydası olmuş olabilir. Diğer firmalarda ortaklık ve yönetim yapısı Tofaş'a benzeyen de, tamamı yabancı sermayeye ait olanlar da var tabiki.

Sanırım bundan sonra konuyu firmaların yönetim yapılarından çok, genel olarak bu firmaların ekonomimize katkısı ve ülkemizde üretilen modellerin rakipleriyle rekabet edebilen kalite özellikleri eksenine taşımakta ve zaman zaman kullanılan, diğer üyeleri rahatsız eden üsluptan uzaklaştırmakta fayda var.

Saygılarımla.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
Y
17 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

"Bir süre sonra anladık ki Türkiye otomotiv endüstrisi, hak ettiği seviyede tanınmıyor, endüstrinin ülke ekonomisine olan katkısı bilinmiyor. Bindiğimiz otomobilleri gayet iyi tanıyan Türkiye kamuoyu, taşıt araçlarını üreten ve bu üretimi destekleyen endüstrilerimiz hakkında tam anlamıyla doğru bir bilgiye sahip değil. Ekonomimize katkısının farkında değil. Bir büyük araştırma yaptırdık ve endüstrimiz hakkında oluşmuş algıyı ölçmeye çalıştık. Ortaya çıkan sonuçlar kaygılarımızı doğruladı, bizim insanımız üzümünü yediği bağın çalışkan bağcısını doğru tanımıyor."

diyor TAYSİB (Taşıt Araçları Yan Sanayi İhracatçıları Birliği) Başkanı Erkut Özerman... (http://www.hurriyetoto.com/oto/otoyasam/haberdetay.php?cid=5078 )

Bu nedenle de Uludağ Taşıt Araçları ve Yan Sanayi İhracatçıları Birliğinin (UİB-TAYSİB) önderliğinde, Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) ve Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneğinin (TAYSAD) katılımıyla Otomotiv Endüstrisi Tanıtım Komitesi (OETK) oluşturulmuş.

Son günlerde televizyon kanallarında çıkan 'ülkemizdeki otomotiv endüstrisinin farkında mısınız' vurgusu yapılan tanıtım reklamlarını hazırlayan da bu komite.

Umarım bu tanıtım reklamları devam eder ve benim de burada, 'artık geçersiz olduğunu savunmaya çalıştığım yerli otomotiv sanayi ile ilgili önyargıların' yıkılmasında etkili olur.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
Y
17 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

'Esnaf ucuz ve küçüğe yöneldi Türkiye ticaride liderliği kaptırdı
Ekonomik belirsizlik nedeniyle risk almak istemeyen esnaf, ucuz ve küçük ticari araçlara yöneldi. VW'nin en büyük pazarı olan Türkiye liderliği kaybetti..

ABD'de yaşanan mortgage kriziyle birlikte başlayan global dalgalanma ve AKP'ye açılan kapatma davası nedeniyle yılın ilk yarısında yaşanan belirsizlik Türkiye'nin Volkswagen'in en büyük ticari araç pazarı unvanını İngiltere'ye kaptırmasına neden oldu. VW Türkiye Ticari Araç Genel Müdürü Kerem Güven, "Ekonomik belirsizlik dolayısıyla risk almak istemeyenler geçici olarak ucuz ve küçük ticarilere yöneldi. İngiltere'nin gerisinde kaldık" dedi.

MINICARGO'NUN DA KATKISI VAR
Tofaş'ın Fiat, Peugeot ve Citroen için Bursa'da ürettiği Minicargo projesinin yarattığı yeni sınıf, Türkiye'de hızla büyüyerek toplam ticari araç pazarının yüzde 10'unu aştı. Fiat'ın Fiorino, Peugeot'nun Bipper, Citroen'in ise Nemo'yla yer aldığı küçük ve ekonomik ticari araç pazarının büyümesiyle birlikte, bir boy büyük olan hafif ticari araç satışlarında daralma yaşandı. Güven, ekonomik belirsizlik ortamında geçici olarak daha ucuz küçük ticari araçların tercih edildiğini belirterek, "Ticari araç pazarında ortaya çıkan bu yeni segmentin payı son dönemde hızla artmaya başladı. Ekonomik belirsizliğe bağlı olarak tüketiciler fazla riske girmek istemedi. Bu yüzden küçük ve ucuz araçları tercih ettiler" dedi. Türkiye'de ticari araç satışlarının geçtiğimiz yılın üstünde olmasına rağmen hafif ticari payının düştüğünü belirten Güven, VW'nin de satışlarda bundan nasibi aldığını kaydetti. Güven, "Küçük ticariler bizim satışlarımızı da yüzde 10-15 etkiledi. Yıl sonuna doğru hafif ticari araç talebinin yeniden artacağını düşünüyoruz" açıklamasını yaptı. Türkiye'nin VW'nin ticari araç ihraç pazarları arasında ikinciliğe gerilediğini kaydeden Güven, şöyle konuştu: "VW en çok ticari aracı kendi evinde yani Almanya'da satıyor. İhraç pazarları içinde iseTürkiye uzun süredir liderdi. Ancak geçen yıl İngiltere bizi geçerek birinciliğe yerleşti. Bu yılın ilk 7 aylık döneminde de bu devam ediyor. İngiltere'de bir artış yok. Pazardaki büyümeye paralel olarak satışlarımızı artırıp yeniden liderliğe oturmak istiyoruz."
' ( http://www.sabah.com.tr/haber,AB42B1B560A948B0A9D4857C6736600D.html )

Hem Ford Transit Connect - Fiat Doblo gibi modellerle hafif ticari araçların özellikle Avrupa pazarı için ana üretim üssü olacaksınız, ülkenizde ürettiğiniz bu araçlarla ihracat rekorları kıracaksınız, hem de VW'in hafif ticaride yıllarca en büyük pazarı olacaksınız... Amacım buradaki tezatı göstermek, konunun başlığındaki 'rekabet edebilmeleri önşartı' vurgusu ve konu içerisinde sıkça paylaşmaya çalıştığım veriler, kuru laf veya şoven bir anlayış peşinde olmadığımı gösterir sanırım. Saygılarımla.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.