EDİT: Bir sürü doktor bana yol gösterdi, hocalarımla konuştum, asistanları dinledim. Seçebileceğim tonlarca yol olduğunu öğrendim. Tek tek ne yapabileceğimi neyden kaçınacağımı anlattılar. Sağ olsunlar, sizler de sağ olun. Bu bir intörnlük krizidir herkes yaşıyor illaki belki ben biraz daha fazla yaşadım ama asla istemeyerek tıp yazmadım. Ben yazdıktan sonra çalışma hayatından duyduğum korkudan dolayı bu tür şikayetlerde bulundum. Demem o ki bırakmıyorum, zaten bırakacak cesareti olan da ne bileyim 6. yıldan diyebilirsiniz, haklısınız. Teşekkür ediyorum hepinize yardımcı olduğunuz için.
ESKİ: ''Son sınıftayım, 6. sınıf. Tıpı yazarken 18 yaşımdaydım ve sadece sanki hayatta başka bir meslek yokmuş gibi bir dayatma sonucu tek tercih olarak yazdım üstelik kendi evimin olduğu şehirde. 18 yaşımda sanki düşünmeyi bile bilmiyordum, karakterim oturmamıştı. Ya ben sadece tıp kazanacağım diyip durdum herkes ve her şey bu beklentiyle ilerledi. Tıp yazdım ben ergenlik falan yaşamadım felsefe ve sosyal ilişkileri yeni yeni anlıyordum 18 yaşımda. O işleri orada bıraktım daha doğrusu büyümeyi 18imde bıraktım. Geldiğim ortamda 1. sınıfta yetişkin olmaya heves salmış insanlar içinde bir çocuktum. Sevgili edinmek vs. bunlar benim tarzım değildi ben sadece ders bitsin eve gideyim oyun oynayayım istedim. Tabi öyle saf bir insan olunca çevremden ve yeni arkadaşlardan bir ton darbe yedim ancak 4. sınıfta anlamaya, hissetmeye başladım yetişkinliği. Zor oldu, geç oldu. Neyse ilk 3 yıl aşırı zordu tıpta sınavlar ama benim için sorun yoktu zaten ders çalışmayı seven biriyim. Ne kadar zor olsa da notları satın alıp evde tek başıma seve seve çalıştım. Kütüphane ortamı bile bana göre değil. Ve ilk 3 yıl yoklama zorunluluğu olmadığı için zorunlu dersler ve laboratuarlar dışında tıp fakültesine uğramadım. Evdeydim istediğim hayatı yaşıyordum. 4. sınıfta hastaneye yani stajlara geçiş yapıyorsun artık fakülte hayatı bitmişti. Ve derslere katılım zorunluluğu vardı. Yine de en kötü haftasonların vardı, bazen stajlar erken bitiyordu öğlen çıkıyordun, bazen gitmiyordun gitmeme hakkın da vardı her stajın içinde birkaç gün. Tabiki sorun değildi, tıp tarihinin en zor sınavları dahiliye ve pediatri stajlarınındı ama yine de zorluk benim için sorun değildi. Öylece geçti 1 yıl daha sonra 3 ay yaz tatilimi yaptım sonra 5. sınıfa başladım. 5. sınıf da stajlardan oluşuyordu. Her 2 haftaya bir sözlüye giriyordum daha yoğundu, daha sıkıcıydı çünkü devamlılık gerekiyordu, gelmeme hakkın olsa bile sözlüde dikkate alıyorlardı gitmeyince. YİNE SORUN DEĞİLDi. En geç 16:00 dan sonra evdeydim ve haftasonlarım vardı. Öylece 5 yıl geçti ben hiç sorgulamadım ne yapıyorum diye. Ya da gelecekte karşılaşacağım sorunları düşünmemeyi tercih ediyordum bilmiyorum. 5. sınıf bitti sadece 1 ay yaz tatilinden sonra Temmuz'da intörndüm. İlk gün sabah 8'de tanıtım yapılacaktı akşam 5e kadar sürdü, bir baktım nöbet listesi işte benim adım yazıyor 1 Temmuz'da. Neye uğradığımı şaşırdım korkunçtu. O an napacağımı bilemedim. Geri kaçma şansım yok. İntörnlükte değil 1 gün, 1 saat bile olmazsan sana tutanak tutuyorlar ve intörnlüğe baştan başlaman gerekiyor. Bu bir tehditti resmen. Korkudan karnım ve başım ağrıya ağrıya nöbet yerine gittim tanıtımdan çıkıp. Nöbet yerimde tek başımayım, uykumu almamışım ve gece nöbete kalacaktım. Hiçbir hazırlığım yok telefon şarjım bile yoktu. Ama geri dönüş yoktu. Nöbet korkunç geçtikten sonra sabah gidemiyormuşuz, mesai saati sonunda gidilecekmiş. Yani anlayacağınız 4 günde bir 33 saat hastanedeydim. Yaptığım işler ise komedi, 5 sınıf okumanın bir anlamı yok intörne yaptırdıkları tek şey angarya şeyler. Kan al sonda tak dosyaları diz dosyaları yaz vizitlerde görün hastaları filme götür. Nöbetler haricinde her gün sabah 8- akşam 5. Haftasonuna illaki nöbet düşüyor, bayramda illaki nöbet düşüyor. Uyku uyuyamıyorum, 6 kilo verdim zaten zayıftım. Hastalardan çeşitli hastalıklar kaptım. Gözlerimin etrafı morarmaya başlıyor her gören uykulu sanıyor beni. Benim sağlığım bozuluyor, ben iyi değilim. Buna daha ne kadar katlanabilirim? 3 ay geçti ama her gününü saniyesi saniyesine yoğun yaşadım 3 ay öylece geçmedi ve intörnlüğü bitirmeme 9 ay var. Daha korkunç olan mezun olduktan sonra başıma gelecek zorunlu hizmet, tus sınavı, asistanlık, uzmanlık daha yeni yeni öğreniyorum ve tam anlamıyla ben bu şartlarda ölürüm ciddi söylüyorum. 2 güne bir gece nöbeti tutacak bir tip mi var bende? 23 yaşımdayım ben ne ara 23 oldum? 3 aydır ceset gibiyim ben, beni biri tutup kurtarsın ben cidden bu yolun sonunda öleceğim. Buradan tıpı bırakmak daha da korkunç bir karar, nasıl bırakacağım ki? İnsanlara ne diyeceğim? 23 yaşımda ben ne yapacağım? Bir akıl verin gözümsünüz''
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.
Ne bırakması hocam çalış azıcık tusa git halk sağlığı yaz Zorunluda TSM yaz orda kal sabah 8 akşam 5 rahat rahat geçir gününü. Çok abartmışsınız hocam biz de yaşadık bu...
Ne bırakması hocam çalış azıcık tusa git halk sağlığı yaz Zorunluda TSM yaz orda kal sabah 8 akşam 5 rahat rahat geçir gününü. Çok abartmışsınız hocam biz de yaşadık bu anlattığın sürecleri bir şekilde geçiyor
Nöbette indirdiğim dizileri izliyorum ennnnnn yoğun bölümde olmama rağmen o kadar abartmışsın ki yani şu yazıda tıp fakültesini ve intörnlüğü gülüyorum sadece
Herkes kendi mesleğinde ki zorlukları anlatır inanılmaz zor gelir ama tecrübe rahatlatır insanı. 30 yaşına geldiğinde geleceğin noktayı düşün 5 sene okumuşsun sonuçta... Ben Poly...
Herkes kendi mesleğinde ki zorlukları anlatır inanılmaz zor gelir ama tecrübe rahatlatır insanı. 30 yaşına geldiğinde geleceğin noktayı düşün 5 sene okumuşsun sonuçta... Ben Polyester fiberglass yelkenli tekne üreten bir fabrikada 10 kişilik ekibin bir parçasıyım Fabrika kuralları gereği 1 dk bile durup dinlenmek yasak. yan yana çalıştığımız insanlarla konuşmak yasak. performansımız düşermiş yoksa. sabah 6.30 da kalkıp işe gidiyorum akşam 6 da çıkıp eve gidiyorum. 15 er dk dan günde 2 kez çay molası 30 dk da yemek molamız var. bunlar dışında telefon kullanmak yasak dolaplara bırakıyoruz. Polyester işi olduğu için sürekli toz ve yüksek ölümcül kimyasallar ile günün her saniyesi iç içeyiz. Cam elyaf vücuda batınca 3 gün kaşıntısı geçmiyor. Büyük ve küçük el aletleriyle daha önce 2 3 kez kaza atlattım biri bacak aramdaki atar damara canavarın kesme taşı çalışırken çarptı atar damarı parçalıyordum. diğerinde gene canavardan kopan parça suratıma çarptı gözümü kaybediyordum. (Bütün güvenlik ekipmanlarını kullanırız kask baret gözlük) Eşim daha önce kapıda kaldı telefon yanımda olmadığı için 3 saat kapıda beklemiş. Haftada 1 gün izin var sıkışık olduğumuzda ondada işe gidiyoruz. Yaz boyunca izin kullanamadık millet sahil sahil dolaşırken ben tozun içinden çıkamadım.. Robot gibi hergün işe gidip çalışanlarla bile konuşamadan eve dönüyorum. Hasta olduğumda izin yok. çalışmaya devam. Şuan benzinlikte pompacı olarak çalışmak için bile iş arıyorum. Senin yerinde ben olsam keşke. 5 yıl bitirmişsin stajlarını yapıyorsun birşeyler öğrenmişsin. Senin yerinde olsam telefona yüklerim film dizi oyun ne varsa sağlam bir powerbank. zaten ders çalışmayıda seviyorsun. biraz sık dişini sonra çok dua edersin :D Belkide yıllar sonra geri döneceksin bu konuya ve bize yazıcaksın iyi ki devam etmişim diye :D Hakkında hayırlısı neyse o olsun dostum. bende 23 yaşındayım evliyim ve tam yarın baba oluyorum :D Asıl sen bendeki stresi bir görsen :D
ESKİ:
''Son sınıftayım, 6. sınıf. Tıpı yazarken 18 yaşımdaydım ve sadece sanki hayatta başka bir meslek yokmuş gibi bir dayatma sonucu tek tercih olarak yazdım üstelik kendi evimin olduğu şehirde. 18 yaşımda sanki düşünmeyi bile bilmiyordum, karakterim oturmamıştı. Ya ben sadece tıp kazanacağım diyip durdum herkes ve her şey bu beklentiyle ilerledi. Tıp yazdım ben ergenlik falan yaşamadım felsefe ve sosyal ilişkileri yeni yeni anlıyordum 18 yaşımda. O işleri orada bıraktım daha doğrusu büyümeyi 18imde bıraktım. Geldiğim ortamda 1. sınıfta yetişkin olmaya heves salmış insanlar içinde bir çocuktum. Sevgili edinmek vs. bunlar benim tarzım değildi ben sadece ders bitsin eve gideyim oyun oynayayım istedim. Tabi öyle saf bir insan olunca çevremden ve yeni arkadaşlardan bir ton darbe yedim ancak 4. sınıfta anlamaya, hissetmeye başladım yetişkinliği. Zor oldu, geç oldu.
Neyse ilk 3 yıl aşırı zordu tıpta sınavlar ama benim için sorun yoktu zaten ders çalışmayı seven biriyim. Ne kadar zor olsa da notları satın alıp evde tek başıma seve seve çalıştım. Kütüphane ortamı bile bana göre değil. Ve ilk 3 yıl yoklama zorunluluğu olmadığı için zorunlu dersler ve laboratuarlar dışında tıp fakültesine uğramadım. Evdeydim istediğim hayatı yaşıyordum. 4. sınıfta hastaneye yani stajlara geçiş yapıyorsun artık fakülte hayatı bitmişti. Ve derslere katılım zorunluluğu vardı. Yine de en kötü haftasonların vardı, bazen stajlar erken bitiyordu öğlen çıkıyordun, bazen gitmiyordun gitmeme hakkın da vardı her stajın içinde birkaç gün. Tabiki sorun değildi, tıp tarihinin en zor sınavları dahiliye ve pediatri stajlarınındı ama yine de zorluk benim için sorun değildi. Öylece geçti 1 yıl daha sonra 3 ay yaz tatilimi yaptım sonra 5. sınıfa başladım. 5. sınıf da stajlardan oluşuyordu. Her 2 haftaya bir sözlüye giriyordum daha yoğundu, daha sıkıcıydı çünkü devamlılık gerekiyordu, gelmeme hakkın olsa bile sözlüde dikkate alıyorlardı gitmeyince. YİNE SORUN DEĞİLDi. En geç 16:00 dan sonra evdeydim ve haftasonlarım vardı.
Öylece 5 yıl geçti ben hiç sorgulamadım ne yapıyorum diye. Ya da gelecekte karşılaşacağım sorunları düşünmemeyi tercih ediyordum bilmiyorum.
5. sınıf bitti sadece 1 ay yaz tatilinden sonra Temmuz'da intörndüm. İlk gün sabah 8'de tanıtım yapılacaktı akşam 5e kadar sürdü, bir baktım nöbet listesi işte benim adım yazıyor 1 Temmuz'da. Neye uğradığımı şaşırdım korkunçtu. O an napacağımı bilemedim. Geri kaçma şansım yok. İntörnlükte değil 1 gün, 1 saat bile olmazsan sana tutanak tutuyorlar ve intörnlüğe baştan başlaman gerekiyor. Bu bir tehditti resmen. Korkudan karnım ve başım ağrıya ağrıya nöbet yerine gittim tanıtımdan çıkıp. Nöbet yerimde tek başımayım, uykumu almamışım ve gece nöbete kalacaktım. Hiçbir hazırlığım yok telefon şarjım bile yoktu. Ama geri dönüş yoktu. Nöbet korkunç geçtikten sonra sabah gidemiyormuşuz, mesai saati sonunda gidilecekmiş. Yani anlayacağınız 4 günde bir 33 saat hastanedeydim. Yaptığım işler ise komedi, 5 sınıf okumanın bir anlamı yok intörne yaptırdıkları tek şey angarya şeyler. Kan al sonda tak dosyaları diz dosyaları yaz vizitlerde görün hastaları filme götür. Nöbetler haricinde her gün sabah 8- akşam 5. Haftasonuna illaki nöbet düşüyor, bayramda illaki nöbet düşüyor. Uyku uyuyamıyorum, 6 kilo verdim zaten zayıftım. Hastalardan çeşitli hastalıklar kaptım. Gözlerimin etrafı morarmaya başlıyor her gören uykulu sanıyor beni. Benim sağlığım bozuluyor, ben iyi değilim. Buna daha ne kadar katlanabilirim? 3 ay geçti ama her gününü saniyesi saniyesine yoğun yaşadım 3 ay öylece geçmedi ve intörnlüğü bitirmeme 9 ay var. Daha korkunç olan mezun olduktan sonra başıma gelecek zorunlu hizmet, tus sınavı, asistanlık, uzmanlık daha yeni yeni öğreniyorum ve tam anlamıyla ben bu şartlarda ölürüm ciddi söylüyorum. 2 güne bir gece nöbeti tutacak bir tip mi var bende? 23 yaşımdayım ben ne ara 23 oldum? 3 aydır ceset gibiyim ben, beni biri tutup kurtarsın ben cidden bu yolun sonunda öleceğim. Buradan tıpı bırakmak daha da korkunç bir karar, nasıl bırakacağım ki? İnsanlara ne diyeceğim? 23 yaşımda ben ne yapacağım? Bir akıl verin gözümsünüz''
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi FenBilgini -- 25 Eylül 2019; 18:36:19 >