Avrupa Birliği (AB), temiz teknoloji sektöründe rekabet gücünü artırmak ve Çin'den gelen düşük maliyetli ithalatın etkilerini azaltmak amacıyla yeni bir ticaret stratejisi hazırlıyor. Brüksel’in yeni düzenlemesine göre, AB sübvansiyonlarından yararlanmak isteyen Çinli şirketlerin Avrupa'da üretim tesisleri kurması ve teknolojik bilgi birikimini Avrupalı işletmelerle paylaşması gerekecek.
meselesi gündemde olmalı. Ab’nin çin tarzı şartlar belirlemesi, Türkiye’ye de örnek olmalı.
Dediğiniz gibi Türkiye için faydalı ve ideal olan bu olurdu ancak Avrupa'nın veya Çin'in geçmişte bile büyük oyuncular olduğunu ve Türkiye'nin onlara kıyasla orta sıklet bir oyuncu olduğunu ve elinde fazla zorlayıcı kaldıraç bulunmadığını unutmamalıyız. Bu da onlara şart koşulmasını - günümüzde bile - Türkiye açısından güçleştirmekte.
Çin daha 1960'larda bile bir nükleer güç olmuştu, 70'lerde parmakla sayılacak birkaç ülkenin hemen ardından bir uzay gücüydü. Deng Reformasyonu devrinde ÇKP yöneticileri Çin'i ihracat odaklı pazar ekonomisi haline getiren münhasır ekonomik bölgeler oluşturup kademe kademe özel sektöre açarken Çin zaten yüz milyonlarca insanlık devasa bir pazar, iş gücü kalesi ve ticaret merkeziydi. İhracat hacmi o zaman bile oldukça büyüktü.
Türkiye'nin böyle zorlayıcı veya vazgeçilmez iktisadi kaldıraçları yoktu, şimdi de yok. Mesela jeopolitik konum? Hani. Türkiye fazla şart koşarsa hemen alternatifi bulunur. Çin'in yoktu. Avrupa da zaten küresel bir endüstri merkezi ve varsıl bir tüketici pazar olarak on yıllardır süregelen alternatifsizliğini şimdi Çin'e karşı - Çin'in ona zamanında kullandığı gibi - kullanmaya kalkıyor.
Türkiye finansal olarak dışardan gelen ve genelde buradaki bankalara tahsis edilip kullandırılan kaynaklara bağımlı. Cari açığı var. Pazarı fena değil ama Çin veya Avrupa gibi devasa da değil. Çok ciddi yapısal ekonomik sorunlarla boğuşup duruyor. Kime ne dikte edebilir? Edebilirdi ki?
Maalesef ülke olarak bir dev aynasında kendimizi olduğumuzdan daha büyük görme ve olumsuzlukları kırılganlıklardan ve yetersizlikten ziyade politik yanlışlara bağlama sendromuna sahibiz. Politik hataların kırılganlıklarda ve zayıflıklarda ciddi rolü var şüphesiz ama bazı durumlar Türk politikacıların da kontrolünde veya inisiyatifinde olmayan daha makro bir durumun ifadesidir.
Türk karar alıcılar Çinliler Türkiye'ye hiç gelmeyeceklerine bir şekilde gelsin diyorlar. Bu bırakın ahidname başlığı altında kapitülasyonlar veren Osmanlı'yı, Osmanlı'dan önce aynı coğrafyada tıpkı Osmanlı gibi denge siyasetiyle sayısız düşmana karşı dayanmaya çalışan Roma (Bizans) İmparatorluğu'na ve muhtemelen daha eski tarihi dönemlere kadar götürebiliriz. Örnek olarak Komnenoslar devrinde Roma İmparatorluğu çağına göre zengindi ama gene de - teoride vassalı olduğu halde - Venedik'e ve daha başka bir sürü güce imtiyazlarla ticaret üsleri tanıdılar; bunları birbirlerine veya Normanlar ya da Selçuklular gibi aktif veya potansiyel düşmanlarına karşı dengeleyebilmek için.
Osmanlı da, Roma da bu iktisadi imtiyazları kendilerine denk veya yeri geldiğinde kendilerinden üstün güçlere karşı denge siyasetinin parçası jeopolitik-diplomatik araçlar olarak görüp silahlaştırdılar. Teoride çok daha iyi koşullarda anlaşma yapabilecekken gene de ortada bir anlaşma olması ve ülkeleri kendileriyle bir yerden menfaat ilişkisiyle bağlantılandırma adına imtiyazlar vermekten kendilerini alamadılar. Yabancılara verilen ticaret veya üretim avantajlarının ekonomik canlılığa katkı sağlayabileceğine inanç özellikle bunda etkili olmuştur. En önemlisi de bu şekilde başka bir gücün başka güce karşı kullanılabileceği inancı etkili olmuştur. Rumlar İtalyan devletlerini birbirine düşürmeye çalışırken Osmanlı da Avrupalı güçleri birbirine düşürmeye çalışmıştır ve bu şekilde arada kendi çıkarlarını gözetmeye gayret etmişlerdir.
Türkiye de benzer bir denge mantığıyla gayet asimetrik bir iktisadi ilişki içerisinde olduğu Batı'yı dengelemek için Çin ile ekonomik ilişkilerini pekiştirmek istemiş olabilir. Eğer Türkiye mesajın başında bahsettiğim gibi elinde yeterli kaldıraç olmadan çok fazla şart dayatırsa Çinli firmaların yatırım girişimlerini aynı coğrafyayı paylaşan ve daha iyi koşullar sunabilecek alternatif komşu ülkelere kaptırabilir. Böyle bir risk de mevcut. Hiç olmamasındansa optimal olmayan biçimde olması tercih edilebilir.
Mesajımı bir meşrulaştırmadan ziyade bu coğrafyada varolmuş güçlerin paylaştığı eleştiriye açık bir yaklaşım ve mantık gösterimi / okuması olarak değerlendiriniz. Bu yaklaşım ve mantık kusurlu ya da yanlış olabilir. Ama düpedüz bir iş bilmezlik veya hesapsızlık olarak algılamak da haksızlık etmek olur.
< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle
Bu mesajda bahsedilenler: @mystiery_