Tarihçe Yeşildağ'da yapılan yüzey araştırmaları sonucu elde edilen keramik parçaları ve diğer buluntular üzerinde yapılan incelemelerde, Yeşildağ çevresinde yerleşimin M.Ö. 7 binlere kadar indiğini görmekteyiz. Yapılan yüzey araştırmaları sonucunda höyükte M.Ö. 2000 ile M.Ö. 1200 yılları arasında kalan döneme ait hiçbir buluntu elde edilememiştir. .
Salgın hastalık veya benzeri bir nedenle bu yıllar arasında höyük, muhtemelen boşaltılmış olup, yerleşim Kaya Mevkisinde devam etmiştir. Höyükte 1200'lü yıllar itibarı ile yerleşim tekrar başlamıştır. Hitit Dönemi'nde de gözde yerleşim yerlerinden olan yörede bu döneme ait çeşitli eserler mevcuttur. Kaşaklı (Osmanlı Dönemindeki ismi) Höyüğü'nün hemen yanında yer alan Kaya mevkiindeki Hitit kalesi araziye hakim bir noktada kurulmuştur. Ayrıca Roma ve Bizans Dönemleri'nde de vazgeçilmez bir yerleşim merkezi olan kasabada bu dönemlere ait bir hamam vardır. Çamurluk mevkiindeki sıcak su kaynağı yakınlarında kurulan hamamın sütunları cami ve mezarlık yapımında kullanılmıştır. Yadı büyük İbrim Kalesi ve aslan taşlarıyla ünlü Bayındır Kalesi, Romalılar ve Bizanslılar tarafından kullanılmıştır. Buralarda birçok taş kitabeler ve kabartma resimler vardır. Bu kalelerden getirilen ve şimdi mezarlıkta bulunan üç adet sütun parçasında papaza ve papazın annesine ait olduğu sanılan Latince kitabeler vardır.[4] Bu kalelerin kalıntıları halen mevcuttur. Türklerin Beyşehir civarlarında görülmesi onbirinci yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın beyleri 1069 yılında Konya kentine ulaşmıştır. Bu yıllardan itibaren Orta Asya'dan göç eden Türkmenler yavaş yavaş bu yörelerde tutunmaya başlamışlardır. Onbirinci yüzyıldan sonra Beyşehir ve çevresi sırası ile Anadolu Selçukluları, Karamanoğulları, Eşrefoğulları, Hamidoğulları, Turgutoğulları'nın elinde kalmıştır. 1466 yılından sonra bu sahalar kesin olarak Osmanlıların eline geçmiştir. Sultan Alaaddin Keykubat'ın vezirinin oğlu olan seyyah İbn-i Bibi, Selçukname'sinde Sultanın Kayseri dönüşünü şöyle anlatır: "Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat Kayseri'den dönüşünde başkenti geçince Anamas'a vardı. Karşısına öyle bir yer çıktı ki, eğer cennetin bekçisi görse orayı, cennetten ayırt edemezdi. Oranın üzerinde yirmi ada saydım. Hepsi meyveyle ve ağaçlarla dolu. Yenişehir derler. Oradan buz gibi soğuk ve şarap gibi lezzetli sular akmakta. Kaynağı yeni yetme birinin yanağı gibi." Konumu: Yeşildağ Kasabası, Akdeniz Bölgesinin art kesimlerinde, Orta Torosların arka uzantılarından olan Anamas Dağı'nın eteklerinde yer alır. Göller Yöresi dahilindeki kasaba doğusundan; Kayabaşı, Üzümlü, Üstünler, batısından; Anamas Dağları, Dumanlı ve Kurucuova, kuzeyinden Kurucuova, güneyinden de; Adaköy, Kayabaşı ve Kayalar köy ve Kasabaları ile çevrilidir. Beyşehir Gölü, İbrim Dağı ve Toros Dağları arasında bir kapalı havza konumunda olan Yeşildağ, ilçe merkezi olan Beyşehir'e 31 km uzaklıktadır. Kasabanın güney ve batısını bir duvar gibi saran Anamas Dağları bulunur. Anamaslar gittikçe yoksullaşan ormanlarla kaplıdır. Bu dağların üzerinde olan Koca Osman Yaylası hayvancılıkla uğraşanların yazlık mekanlarıdır. Anamasların dışında Keldağ, Bayındır Dağı, Gürdağı ve İskele Dağı kasabadaki ormanlık alanlardır. Bitki örtüsü maki olan yörenin ormanlarında meşe palamudu, çam, ladin, ardıç, şimşir, çınar başta olmak üzere birçok ağaç yetişmektedir. Bu ormanlarda Hatçeini, Eşekini, Güvercinini, Damlaini, Kapılıin, Hacı Akif İni gibi mağaralar vardır. Beyşehir Gölü'nün en önemli su kaynakları olan İliırmak, Soğuksu ve Kurudere çayları Yeşildağ'ın doğusundan geçmektedir. Anamas Dağları eteklerinde doğan ve Karagöz Mevkiinde birleşen bu çaylar, Yeşildağ Boğazını bataklaştırdıktan sonra Beyşehir Gölü'ne dökülür. Göl ile kasaba arasında kayıklar vasıtası ile ulaşım imkanı da sağlayan bu çaylarda balıkçılık da yapılır. Ayrıca dünyanın en uzun yeraltı ırmağının Yeşildağ yöresinden batıp, Dumanlı Mağaraları'ndan geçerek Manavgat çayına karışan Beyşehir Gölü yeraltı Irmağı olduğu son yıllarda saptanmıştır. Ekonomik Durumu: Yeşildağ, tarım, hayvancılık, su ürünleri, orman ürünleri, kum-çakıl işleri halkın başlıca geçim kaynaklarıdır. Fakat iş olanaklarının yetersizliği nedeniyle genç nufüs büyük illere göç etmektedir. Tarım: Ekilebilir alanların yetersizliği, miras yoluyla tarım alanlarının parçalanması ve milli park ilan edilen Yeşildağ'ın toprakları oldukça verimlidir. Özellikle su kaynaklarının bol olması ve Beyşehir gölünün hemen kıyısında bulunması nedeni ile de tarımda yaşanan su sıkıntısı bu bölgede geçerli değildir. Bu bölgede genellikle kuru tarım ve az da olsa bahçe tarımı yapılmaktadır. Beyşehir Gölünü besleyen en büyük akarsuların Yeşildağ topraklarından geçmesi nedeni ile, bu bölgede yapılan kuru tarım oldukça düşündürücüdür. Bunun nedeni ise miras yolu ile bölünerek küçülen toprakların ekilmeye değer bulunmaması ve genç nüfusun son dönemlerde büyük şehirlere göç etmesi başlıca nedenler arasındadır. Özellikle yöre halkının topraklarına sadece kendilerine yetecek kadar ekin ekmesi yani ticari kaygıdan çok kendi gereksinimlerini karşılamak istemesi de verimli toprakların değerlendirilmeyişinin önemli nedenlerindendir. Karasal iklimin hakim olduğu yörede, böyle bir kaynağın değerlendirilmemesi ve verimli koşulların yavaş yavaş tükenmesi, bölgedeki zenginliğin de tükenmesini etkilemektedir.Ayrıca yöre halkının geçimini hayvancılıktan sağlaması da tarımı ikinci plana itmiştir. Hayvancılık:
Bölge çevresi, hayvancılık yapmaya müsait olmasına rağmen bu imkanlar Yeşildağ halkı tarafından, tarım da olduğu gibi, yeterince değerlendirilmemektedir. Bölgede genellikle keçi, koyun, sığır, eşek, at ve kümes hayvanları beslenmektedir. Fakat, özellikle geniş otlaklara sahip yörenin milli park ilan edilmesinden sonra hayvancılık da önemini yitirmeye başlamıştır. Otlak alanlarının milli park sınırları içinde bulunması ve bu bölgedeki bitkilere hayvanlar zarar verdiği için devlet tarafından yasaklanmış ve yüksek para cezaları getirilmiştir. Bölgede hayvancılıkla uğraşan insanlar, bu yasaklar nedeni ile sürülerini azaltmaya başlamışlardır. Bölgede yaşayan yaşlıların anlattıklarına göre, Yeşildağ yaklaşık 10 yıl öncesine kadar daha verimli topraklara ve daha geniş otlaklara sahip bir bölgeydi. Fakat yöre halkının buna yeterince değer vermemesi ve yok edilenin yerine herhangi bir yenileme çalışmasının yapılmayışı, Yeşildağ'ı yok etmeye ve güzelliklerinden uzaklaştırmaya başlamıştır. Hayvanların bölgeye herhengi bir zarar vermediğini düşünmektedirler. Hayvancılıkla uğraşan kesime göre, hayvan sürülerinin milli park alanında bulunması ve buralarda otlamasının herhangi bir zararının bulunmadığını aksine, bunun doğanın bir işleyişi ve süreci olduğunu belirtmektedir. Bu olumsuzluklara rağmen, son zamanlarda ailelerin besi hayvancılığına yönelmeleri ve besi mekanları kurmaları hayvancılığın özellikle bir ticaret kolu olarak gelişmesine katkı sağlamıştır. Hatta beldenin girişine kurulan bir fabrika bile bulunmaktadır. Hayvancılıkla uğraşan aileler bahar ayları ile beraber yaylalara ve otlakların bolca bulunduğu yerlere geçici göçler yapmaktadırlar. Burada geçici olarak kurulan barakalarda yaşamlarını sürdüren aileler, bahar ve yaz dönemi boyunca otlaklarda ikamet ederler. Ayrıca yaz aylarında Antalya civarından gelen Yörükler Anamas Dağı eteklerindeki otlaklarda hayvancılık yapmaktadırlar. Balıkçılık: Halkın büyük çoğunluğu geçimini balıkçılık ile sağlamaktadır. Fakat gerek Beyşehir gölünün suyunun çekilmesi gerekse göle sonradan atılan levrek cinsi balığın diğer balıkların yavruları ile beslenerek nesillerinin tükenmesine neden olması göldeki bir çok balık türünün yok olmasına neden olmuştur.
Yeşildağ'ın en büyük geçim kaynaklarından biri de balıkçılık. Göle sonradan atılan levreğin etçil bir beslenme alışkanlığının olması ve diğer otçul olan balıkların neslinin tükenmesine neden olması, göldeki otlanmayı hızlandırmış ve böylece de göl suyu gün geçtikçe azalmaya başlamıştır. Bölgedeki balıkçıların anlattıklarına göre, Günümüzden 15-20 yıl öncesine kadar gölde sazan, kızılkanat(kızılca), gökçe(gövce), çamurca(yağlı balık), sıraz(sarı balık), akbalık, çapak, yılan balığı, cimcim balık, mürdeğen gibi bir çok balık türü yaşamaktaydı. Fakat göle sonradan atılan levreğin bu balıkların neslini tüketmesi ve bilinçsiz avlanma sebeplerinden bir çok tür yok olmuş ya da yok olmaya yüz tutmuştur. Günümüzde ise balıkçılık, levrek ve sazan ticareti üzerine yaygınlaşmıştır. Balıkçılar, avlanmak için Beyşehir gölünün en uygun yeri olan Yeşildağ boğazı tercih ederler. Genelde fanyalı ve misinalı ağlar kullanılarak avlanılınır. Balıkçılar tarafından tutulan balıklar aracı tüccarlara devredilir, tüccarlar balığı kooperatife satar. Göl kenarında bulunan çoğu yerleşimde balık kooperatifleri ve balık fabrikaları kurulmuş, soğuk hava depoları yapılmıştır. Fakat Yeşildağ'da henüz böyle bir örgütlenme yoktur. Bu örgütlenmelerin olmayışı ise elde edilen malın yeterince pazar bulunamayıp satılamamasına neden olmakta, diğer yerleşimlerin elde edilen malı işleyerek kolay pazar bulmasına, böylece de Yeşildağ balıkçılığının gelişmemesine neden olmaktadır. Bazı kış aylarında gölün donması ve bahar ayları boyunca da balık avlamanın yasak olması balıkçıları çoğu zaman zor durumda bırakmaktadır. Özellikle, bahar ayları balıkların üreme mevsimi olmasından dolayı, bütün kayıkların kıyılara çekilmesini gerektirmektedir. Hatta bilinçsiz avlanmanın önüne geçmek için jandarma tarafından kurulan sahil güvenlik ekibi gölde devriye görevi yapmakta ve av yasağı döneminde bütün kayıkların motorları yine jandarma tarafından söktürülmektedir. Yine de bölgede kaçak balıkçılığın tam olarak önüne geçilememektedir. Diğer Ekonomik Faaliyetler: Bölgede tarım, hayvancılık ve balıkçılığın yanı sıra gelir getiren küçük iş kollarıda faaliyet göstermektedir. Kofa otu, kamış otu gibi bitkilerden yapılan sepetler; kerevit ve kurbağa gibi hayvanların yurt dışında alıcı bulması da kasabanın küçük ekonomik faaliyetleridir. Ayrıca bölgenin suyu ve havasından kaynaklı olarak yetişen lalelerin ihracatı, bölgenin bir diğer geçim kapısı.Ormanlarla çevrili bölgede, ormancılık yaparak geçimini sürdüren aileler de bulunmaktadır. Ayrıca kasabada kum ocağının açılması da bir çok kişiye geçim kapısı olmuştur.
Yeşildağ'da yapılan yüzey araştırmaları sonucu elde edilen keramik parçaları ve diğer buluntular üzerinde yapılan incelemelerde, Yeşildağ çevresinde yerleşimin M.Ö. 7 binlere kadar indiğini görmekteyiz. Yapılan yüzey araştırmaları sonucunda höyükte M.Ö. 2000 ile M.Ö. 1200 yılları arasında kalan döneme ait hiçbir buluntu elde edilememiştir. .
Salgın hastalık veya benzeri bir nedenle bu yıllar arasında höyük, muhtemelen boşaltılmış olup, yerleşim Kaya Mevkisinde devam etmiştir. Höyükte 1200'lü yıllar itibarı ile yerleşim tekrar başlamıştır. Hitit Dönemi'nde de gözde yerleşim yerlerinden olan yörede bu döneme ait çeşitli eserler mevcuttur. Kaşaklı (Osmanlı Dönemindeki ismi) Höyüğü'nün hemen yanında yer alan Kaya mevkiindeki Hitit kalesi araziye hakim bir noktada kurulmuştur. Ayrıca Roma ve Bizans Dönemleri'nde de vazgeçilmez bir yerleşim merkezi olan kasabada bu dönemlere ait bir hamam vardır. Çamurluk mevkiindeki sıcak su kaynağı yakınlarında kurulan hamamın sütunları cami ve mezarlık yapımında kullanılmıştır. Yadı büyük İbrim Kalesi ve aslan taşlarıyla ünlü Bayındır Kalesi, Romalılar ve Bizanslılar tarafından kullanılmıştır. Buralarda birçok taş kitabeler ve kabartma resimler vardır. Bu kalelerden getirilen ve şimdi mezarlıkta bulunan üç adet sütun parçasında papaza ve papazın annesine ait olduğu sanılan Latince kitabeler vardır.[4] Bu kalelerin kalıntıları halen mevcuttur.
Türklerin Beyşehir civarlarında görülmesi onbirinci yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın beyleri 1069 yılında Konya kentine ulaşmıştır. Bu yıllardan itibaren Orta Asya'dan göç eden Türkmenler yavaş yavaş bu yörelerde tutunmaya başlamışlardır. Onbirinci yüzyıldan sonra Beyşehir ve çevresi sırası ile Anadolu Selçukluları, Karamanoğulları, Eşrefoğulları, Hamidoğulları, Turgutoğulları'nın elinde kalmıştır. 1466 yılından sonra bu sahalar kesin olarak Osmanlıların eline geçmiştir.
Sultan Alaaddin Keykubat'ın vezirinin oğlu olan seyyah İbn-i Bibi, Selçukname'sinde Sultanın Kayseri dönüşünü şöyle anlatır: "Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat Kayseri'den dönüşünde başkenti geçince Anamas'a vardı. Karşısına öyle bir yer çıktı ki, eğer cennetin bekçisi görse orayı, cennetten ayırt edemezdi. Oranın üzerinde yirmi ada saydım. Hepsi meyveyle ve ağaçlarla dolu. Yenişehir derler. Oradan buz gibi soğuk ve şarap gibi lezzetli sular akmakta. Kaynağı yeni yetme birinin yanağı gibi."
Konumu:
Yeşildağ Kasabası, Akdeniz Bölgesinin art kesimlerinde, Orta Torosların arka uzantılarından olan Anamas Dağı'nın eteklerinde yer alır. Göller Yöresi dahilindeki kasaba doğusundan; Kayabaşı, Üzümlü, Üstünler, batısından; Anamas Dağları, Dumanlı ve Kurucuova, kuzeyinden Kurucuova, güneyinden de; Adaköy, Kayabaşı ve Kayalar köy ve Kasabaları ile çevrilidir. Beyşehir Gölü, İbrim Dağı ve Toros Dağları arasında bir kapalı havza konumunda olan Yeşildağ, ilçe merkezi olan Beyşehir'e 31 km uzaklıktadır.
Kasabanın güney ve batısını bir duvar gibi saran Anamas Dağları bulunur. Anamaslar gittikçe yoksullaşan ormanlarla kaplıdır. Bu dağların üzerinde olan Koca Osman Yaylası hayvancılıkla uğraşanların yazlık mekanlarıdır. Anamasların dışında Keldağ, Bayındır Dağı, Gürdağı ve İskele Dağı kasabadaki ormanlık alanlardır. Bitki örtüsü maki olan yörenin ormanlarında meşe palamudu, çam, ladin, ardıç, şimşir, çınar başta olmak üzere birçok ağaç yetişmektedir. Bu ormanlarda Hatçeini, Eşekini, Güvercinini, Damlaini, Kapılıin, Hacı Akif İni gibi mağaralar vardır.
Beyşehir Gölü'nün en önemli su kaynakları olan İliırmak, Soğuksu ve Kurudere çayları Yeşildağ'ın doğusundan geçmektedir. Anamas Dağları eteklerinde doğan ve Karagöz Mevkiinde birleşen bu çaylar, Yeşildağ Boğazını bataklaştırdıktan sonra Beyşehir Gölü'ne dökülür. Göl ile kasaba arasında kayıklar vasıtası ile ulaşım imkanı da sağlayan bu çaylarda balıkçılık da yapılır. Ayrıca dünyanın en uzun yeraltı ırmağının Yeşildağ yöresinden batıp, Dumanlı Mağaraları'ndan geçerek Manavgat çayına karışan Beyşehir Gölü yeraltı Irmağı olduğu son yıllarda saptanmıştır.
Ekonomik Durumu:
Yeşildağ, tarım, hayvancılık, su ürünleri, orman ürünleri, kum-çakıl işleri halkın başlıca geçim kaynaklarıdır. Fakat iş olanaklarının yetersizliği nedeniyle genç nufüs büyük illere göç etmektedir.
Tarım:
Ekilebilir alanların yetersizliği, miras yoluyla tarım alanlarının parçalanması ve milli park ilan edilen Yeşildağ'ın toprakları oldukça verimlidir. Özellikle su kaynaklarının bol olması ve Beyşehir gölünün hemen kıyısında bulunması nedeni ile de tarımda yaşanan su sıkıntısı bu bölgede geçerli değildir. Bu bölgede genellikle kuru tarım ve az da olsa bahçe tarımı yapılmaktadır. Beyşehir Gölünü besleyen en büyük akarsuların Yeşildağ topraklarından geçmesi nedeni ile, bu bölgede yapılan kuru tarım oldukça düşündürücüdür. Bunun nedeni ise miras yolu ile bölünerek küçülen toprakların ekilmeye değer bulunmaması ve genç nüfusun son dönemlerde büyük şehirlere göç etmesi başlıca nedenler arasındadır. Özellikle yöre halkının topraklarına sadece kendilerine yetecek kadar ekin ekmesi yani ticari kaygıdan çok kendi gereksinimlerini karşılamak istemesi de verimli toprakların değerlendirilmeyişinin önemli nedenlerindendir. Karasal iklimin hakim olduğu yörede, böyle bir kaynağın değerlendirilmemesi ve verimli koşulların yavaş yavaş tükenmesi, bölgedeki zenginliğin de tükenmesini etkilemektedir.Ayrıca yöre halkının geçimini hayvancılıktan sağlaması da tarımı ikinci plana itmiştir.
Hayvancılık:
Bölge çevresi, hayvancılık yapmaya müsait olmasına rağmen bu imkanlar Yeşildağ halkı tarafından, tarım da olduğu gibi, yeterince değerlendirilmemektedir. Bölgede genellikle keçi, koyun, sığır, eşek, at ve kümes hayvanları beslenmektedir. Fakat, özellikle geniş otlaklara sahip yörenin milli park ilan edilmesinden sonra hayvancılık da önemini yitirmeye başlamıştır. Otlak alanlarının milli park sınırları içinde bulunması ve bu bölgedeki bitkilere hayvanlar zarar verdiği için devlet tarafından yasaklanmış ve yüksek para cezaları getirilmiştir. Bölgede hayvancılıkla uğraşan insanlar, bu yasaklar nedeni ile sürülerini azaltmaya başlamışlardır. Bölgede yaşayan yaşlıların anlattıklarına göre, Yeşildağ yaklaşık 10 yıl öncesine kadar daha verimli topraklara ve daha geniş otlaklara sahip bir bölgeydi. Fakat yöre halkının buna yeterince değer vermemesi ve yok edilenin yerine herhangi bir yenileme çalışmasının yapılmayışı, Yeşildağ'ı yok etmeye ve güzelliklerinden uzaklaştırmaya başlamıştır. Hayvanların bölgeye herhengi bir zarar vermediğini düşünmektedirler. Hayvancılıkla uğraşan kesime göre, hayvan sürülerinin milli park alanında bulunması ve buralarda otlamasının herhangi bir zararının bulunmadığını aksine, bunun doğanın bir işleyişi ve süreci olduğunu belirtmektedir.
Bu olumsuzluklara rağmen, son zamanlarda ailelerin besi hayvancılığına yönelmeleri ve besi mekanları kurmaları hayvancılığın özellikle bir ticaret kolu olarak gelişmesine katkı sağlamıştır. Hatta beldenin girişine kurulan bir fabrika bile bulunmaktadır.
Hayvancılıkla uğraşan aileler bahar ayları ile beraber yaylalara ve otlakların bolca bulunduğu yerlere geçici göçler yapmaktadırlar. Burada geçici olarak kurulan barakalarda yaşamlarını sürdüren aileler, bahar ve yaz dönemi boyunca otlaklarda ikamet ederler. Ayrıca yaz aylarında Antalya civarından gelen Yörükler Anamas Dağı eteklerindeki otlaklarda hayvancılık yapmaktadırlar.
Balıkçılık:
Halkın büyük çoğunluğu geçimini balıkçılık ile sağlamaktadır. Fakat gerek Beyşehir gölünün suyunun çekilmesi gerekse göle sonradan atılan levrek cinsi balığın diğer balıkların yavruları ile beslenerek nesillerinin tükenmesine neden olması göldeki bir çok balık türünün yok olmasına neden olmuştur.
Yeşildağ'ın en büyük geçim kaynaklarından biri de balıkçılık.
Göle sonradan atılan levreğin etçil bir beslenme alışkanlığının olması ve diğer otçul olan balıkların neslinin tükenmesine neden olması, göldeki otlanmayı hızlandırmış ve böylece de göl suyu gün geçtikçe azalmaya başlamıştır. Bölgedeki balıkçıların anlattıklarına göre, Günümüzden 15-20 yıl öncesine kadar gölde sazan, kızılkanat(kızılca), gökçe(gövce), çamurca(yağlı balık), sıraz(sarı balık), akbalık, çapak, yılan balığı, cimcim balık, mürdeğen gibi bir çok balık türü yaşamaktaydı. Fakat göle sonradan atılan levreğin bu balıkların neslini tüketmesi ve bilinçsiz avlanma sebeplerinden bir çok tür yok olmuş ya da yok olmaya yüz tutmuştur.
Günümüzde ise balıkçılık, levrek ve sazan ticareti üzerine yaygınlaşmıştır. Balıkçılar, avlanmak için Beyşehir gölünün en uygun yeri olan Yeşildağ boğazı tercih ederler. Genelde fanyalı ve misinalı ağlar kullanılarak avlanılınır. Balıkçılar tarafından tutulan balıklar aracı tüccarlara devredilir, tüccarlar balığı kooperatife satar. Göl kenarında bulunan çoğu yerleşimde balık kooperatifleri ve balık fabrikaları kurulmuş, soğuk hava depoları yapılmıştır. Fakat Yeşildağ'da henüz böyle bir örgütlenme yoktur. Bu örgütlenmelerin olmayışı ise elde edilen malın yeterince pazar bulunamayıp satılamamasına neden olmakta, diğer yerleşimlerin elde edilen malı işleyerek kolay pazar bulmasına, böylece de Yeşildağ balıkçılığının gelişmemesine neden olmaktadır. Bazı kış aylarında gölün donması ve bahar ayları boyunca da balık avlamanın yasak olması balıkçıları çoğu zaman zor durumda bırakmaktadır. Özellikle, bahar ayları balıkların üreme mevsimi olmasından dolayı, bütün kayıkların kıyılara çekilmesini gerektirmektedir. Hatta bilinçsiz avlanmanın önüne geçmek için jandarma tarafından kurulan sahil güvenlik ekibi gölde devriye görevi yapmakta ve av yasağı döneminde bütün kayıkların motorları yine jandarma tarafından söktürülmektedir. Yine de bölgede kaçak balıkçılığın tam olarak önüne geçilememektedir.
Diğer Ekonomik Faaliyetler:
Bölgede tarım, hayvancılık ve balıkçılığın yanı sıra gelir getiren küçük iş kollarıda faaliyet göstermektedir. Kofa otu, kamış otu gibi bitkilerden yapılan sepetler; kerevit ve kurbağa gibi hayvanların yurt dışında alıcı bulması da kasabanın küçük ekonomik faaliyetleridir. Ayrıca bölgenin suyu ve havasından kaynaklı olarak yetişen lalelerin ihracatı, bölgenin bir diğer geçim kapısı.Ormanlarla çevrili bölgede, ormancılık yaparak geçimini sürdüren aileler de bulunmaktadır. Ayrıca kasabada kum ocağının açılması da bir çok kişiye geçim kapısı olmuştur.