Genel ahlak insanlarası optmal bir konsensustur evladım. Bilim veya felsefik düşünce konsensus dışı olabilir. O konsensusa illaki düşünce olarak uymak zorundayım biat etmek zorundayım diye düşünme. Bilerek yaşa bunu topluma uy. Bilimini ve felsefeni kafanda yaşa. Belki zor tiyatro oynamak gibi ama sonunda ışık vardır ne dersin? |
Boşveriniz çok iyi bildiğiniz tarihi bu konuda neye bulaştığınızınızın farkında mısınız dostum ? |
|
Bu gece vaktim var. Bana da gece eğlencesi çıkıyor işte, fena mı ? |
|
Ben dilim döndüğünce bilimsel yönden sosyolojik yönden müdahil oldum gerisi size kalıyor. Bu genç insanları kazanacağız umarım. Sabırlar. |
|
Niye sağlıklı bir ideoloji olmasın ki, 21.yy da milliyetçiliği terkedip ümmetçiliğe mi döneceğiz ? Dünya üzerinde ekonomik ve sosyal olarak sürekli kalkınmaya devam eden gelişmiş ülkelerin hepsinde milliyetçilik olgusu yerleşmiştir. Çok basit örneklerle açıklıyorum : 1) Her gün, 0 araçlar pahalı, alamıyoruz :( :( Almanyada millet o parayla bmw'ye biniyor :( :( diye başlık açıyorsunuz. Normaldir. Almanlar 1 asırdır araç "ÜRETİYOR". Ve bunla da kalmayıp 70 sene önce demişler ki, araç fiyatları pahalı halk arabaya binemiyor. O yüzden herkesin araç sahibi olabileceği fiyatlarda üretim yapan bir marka yapalım demişler ve "Wolksvagen (Türkçe meali, halkın arabası)" markasını kurmuşlar. Biz 70 sene önce ne yapıyorduk, feodallerin elinden binbir savaşla ve zorlukla alınıp halka iade edilen toprakları, rant için şeyhlere, ağalara ve beylere veriyorduk. 2) Almanların ve İngilizlerin ve Afrikalı kölelerin oluşturduğu Amerika, her gün seyahat ettiğimiz uçakları, savaşırken kullandığımız silahları, her saniye elimizden düşmeyen telefonları ve bilgisayarları üretiyor. Sorsan bağımsız ülkeyiz. Böyle bir dünyada nasıl bir bağımsızlık algınız var çok merak ediyorum. Mesele, Amerikalıların Çin'de ürettirdiği çipleri satın alıp, Türkiye'de lehimleyip arkasına şirketin adını sticker olarak basıp milli telefon diye kakalamaksa, üzgünüm çocuklar bu milli üretim değil. 3) Küba. Sosyalizmi tartışmayacağım. Bugün Dünya'nın en nitelikli tıp eğitimi Küba gibi bir ülkede veriliyor, Dünya'nın en nitelikli beyin cerrahları orada bulunuyor ve halk bu hizmetten eşit ve ücretsiz bir şekilde faydalanabiliyorsa, bizde ise adam akıllı bir üniversiteyi bitiren her genç, yurtdışına kapağı atmayı düşünüyorsa burada oturup milliyetçilik algımızı bir daha düşünmemiz gerekir. Üzgünüm ama, milliyetçiliği çok yanlış anlıyorsunuz, Atatürk milliyetçiliği, forumlarda avatarını kurtlu ftnh yazısı yapıp, ona buna sataşıp, ülkü ocaklarını çay ocağına çevirmek değil. Atatürk milliyetçiliği, sosyal, ekonomik ve politik alanda tam bağımsız olmak için gereken tüm yatırımları yapmak, arabamızı, teknolojimizi ve sanayimizi kendimiz üretmek, Amerika'ya Fransa'ya veya Almanya'ya göndermek için gençlerimizi üniversitede okutmak değil, milletimize bir faydası olması için okutmaktır. Bizse 20 yıl önce buğday sattığımız ülkelerden, şimdi tohum alıyoruz. Sorsan tarım ülkesiyiz... Bu işin ekonomik boyutu. Şimdi bir de Osmanlıcılar, Ümmetçiler türedi her yerde. Geçenlerde feminizm ile alakalı bir konunun altına birisi de demiş ki, feminist olmaya gerek yok, islam kadına gereken en güzel değeri veriyor zaten ... Ondan mı bir erkeğin 4 kadınla evlenmesi uygun görülüp, kadının başına bir iş gelince de mahkemede şahitliği yarım sayılıyor ? Kılıç kalkan devri kapandı beyler, artık 700 yıllık saçma hayallerinizden kurtulun. Bizim kültürümüzde zaten kadına ve anaya gerektiği değer veriliyordu. Çok merak edenler "hanım" sözcüğünün nereden geldiğini araştırsınlar. Ne zaman bu İslam ve bilhassa tasavvuf kültürüyle yozlaştık, o zamandan beri bizim başımızdan bela eksik olmadı kusura bakmayın. 13. yydan sonra neden tek bir bilim adamının dahi bu topraklarda yetişmediğini bana kim açıklayacak ? ? Çok basit, o dönemlerde İslam'ın daha bir sapkın boyutu olan tasavvuf, tüm Anadolu'yu esir aldığı için. Bu da işin sosyal boyutu. |
konuyu açan arkadaş 1 ay önce atatürk solcu idi,sol devrimleri yapmıştı gibi cümleler kullandı. cevap vermeyin arkadaşa. |
İnsan olmasa sosyal boyut olmazdı. İnsan olmasa kapital değerler olmazdı. Hala anlayamadınız mı? Herşeye değer veren aslında büyütüp yücelltiğiniz insan boyutunuz. Bunu sorgulamak yerine bilime akla dönünüz. İnsan yaşam ömrü belli insanların değer verdiği sosyal boyut veya kapital boştur. Ama sosyal olmaya sayılabilir hesaplara şu an için muhtacız ve mecburuz, Mecburiyet durumunda olmak herşeyi kabul etmek değildir. Mecbur olduğunuz veya hissettiğiniz yaşam döngüsü salt ve sadece sizinle beraber olacaktır. Toplum ya da siyaset farklı olsa da onlara uymak zorunda olsanız da ruhunuzu satmayınız. Ama mecburi yaşam koşulları herkese geçerli kabul etmeseniz de ucunda idareten bulununuz. Diyeceklerim bu kadar. |
Ben de aynı noktadan bahsediyorum zaten. İnsanın hayvanlardan farklı olarak güdüleriyle değil, akıl ve mantığıyla hareket etmesi gerektiğini savunuyorum. Bugün geldiğimiz noktanın sorumlusu olmayan eğitim sistemimiz değil, onu yok eden politikacılar, hastalıklı fikirleri ve 1400 yıl önce din adı altında arapları kontrol altına almak maksadıyla düzenlenmiş bir takım kurallar bütünüdür. Sözlerimden böyle bir anlam çıkarmanıza çok üzüldüğümü belirtmek isterim. Benim ise bahsettiğim husus, kendi özümüze, dönmemiz ve bilime, akla, üretime yoğunlaşmamız gerektiğiydi. Her ne kadar işin felsefesi boyutunda sizin kadar bilgi birikimim olmasa da, okuduğum bölüm icabında zamanında ben de devlet teorileri, sosyal teoriler ve toplum hayatını düzenleyen kurallar hakkında uzun uzun araştırmalar yaptım, her bireyin de bu konular hakkında bilgi sahibi olması gerektiğini düşünüyorum. Sizin de bahsettiğiniz gibi, sosyal, politik veya ekonomik alanda her şeye bir değer biçen, yine bizleriz yani insan. Ancak bunu bahane ederek, işin sosyal boyutundan tümüyle uzaklaşmak da yanlış olur, çünkü insan, hayatını tek başına idame ettiremez. Hayatının her alanında toplum olma arzusuyla yaşar. Toplumun, topluluktan farkı vardır, insanlar sürü olarak yaşamazlar. Ve bu toplumu yaratan insan, onu sosyal, ekonomik ve diğer yönlerden hep beraber tesis eder. Birinin varlığı diğerinden değerli olmamakla birlikte tüm bileşenleri birbirine doğrudan etki eder. Dolayısıyla her şeyi soyutlayıp, tamamen bir noktaya odaklanma kısmını doğru bulmuyorum. Çünkü realist bir yaklaşımla, toplum olarak bilime ve akla yönelmenin ilk adımı, sosyal olarak bu toplumda böyle bir niyet oluşturmaktan geçer. Bunu da uzun yıllar süren devlet politikaları, ekonomik yatırımlar ve eğitim belirler. Kişisel olarak, bulunduğum ülkede kendimi hiçbir zoraki mecburiyet altında hissetmiyorum. Kimse de hissetmedi. Ama böyle giderse, bazı şeylere katlanmak zorunda kalacağımız kaygısını da taşıyorum malesef. Bizi bu noktaya getirenler de yukarıda söylediğim gibi, yanlış sosyal politakalar, yanlış ekonomik yatırımlar ve yanlış eğitim sistemini başımıza kakanlardır. Böyle olunca, yönetimin uzun yıllardır yanlış bir niyet içerisinde olduğunu da söylemekten bir çekince duymuyorum. İnsanlar devlete ihtiyaç duyar, ona temel hak ve özgürlüklerini emanet eder, bu hakka tecavüz edenleri de cezalandırma yetkisini ona teslim eder, bir nevi devletin adaletine güvenir, güvenmek de zorundadır. Ama devlet, bu donanıma sahip olduğu için her zaman doğru hareket eder diye düşünmek de yanlıştır. Bu konu ile ilgili olarak, Atatürk'ün gençliğe hitabesini okumak da çok yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Bütün bunları söyledikten sonra toparlamak gerekirse, 13 y.y. a kadar bu coğrafyada çok değerli bilim adamları yetişirken, 13 y.y. da tasavvuf akımının Anadolu'da yaygınlaşmasıyla beraber bu bilim adamlarının bıçak kesilir gibi bitmesi bir tesadüf olmadığına göre, ben İslam ve tasavvuf anlayışında bilime ve akla ters bir şeyler olduğunu anlarım. Kendi tahılımızı, kendi şekerimizi, hatta kendi uçağımızı bile bundan çok uzun yıllar önce üretirken, bugün buğdayın tohumunu bile dışarıdan almamızı düşünecek olursak, uzun yıllar boyunca devlet politikasının yanlış tesis edildiğini düşünürüm. Köy enstitülerinde çok ciddi pozitif bilim eğitimi verilirken, ismi bile anımsanmayan köy okullarında her öğrenci bir enstrüman çalmayı öğrenirken, bugün üniversite mezunlarının çoğunun basit 4 işlemleri bile yaparken zorlanmasından, nispeten nitelikli okullarda okuyan insanların da okulunu bitirir bitirmez yurtdışına gitmesinden, ülkede uzun yıllardır eğitimin yolunda olmadığını anlarım. Şimdi soruyorum size, bütün bu değerleri tesis eden veya yok eden kurum nedir ? Devlettir değil mi. Peki devleti yönetenleri seçenler kim ? Bizler, yani insanlarız. Demek ki bir yerden sonra oturup, sizin lüzumsuz bulduğunuz insan boyutunu da sorgulamak gerekiyor. Çünkü sizin de dediğiniz gibi, bütün bunlara bir değer yükleyen aslında bizleriz. Sürekli duymaya alışık olduğumuz millet kavramı da, belirli bir coğrafyada yaşayan insanların, birleştirici sosyal değerler altında, uzun yıllar boyunca birlikte yaşamayı amaçladığı toplumdur. Eğer uzun yıllar boyunca bu coğrafyada yaşamak istiyorsak, o zaman uzun yıllar boyunca bizi kalkındıracak güçlü temeller inşa etmeli, eğitimimizi, akademik amaçlarımızı ve ekonomik politikalarımızı buna göre belirlemeliyiz. Millet ve milliyetçilik kavramının özü de budur. |
Milliyetçilik insanın doğasında var diye sacmalayanlar, siz doğanızda bulunan her şeyi yapıyor musunuz? Hiç bir içgüdünüzü bastırmıyor musunuz? Milliyetçilik de ayni boyle terk edilmesi gereken aptalca bir şeydir. |
bu forumda ırkçı milliyetçi kesim ne yazıkki çok hemen bu kesim aralarında bunu övenleri bulup beğenip ön plana çıkaracaklar |
Sen ailene aptalca bir şeydir dediğin ve terk ettiğin zaman söz, ben de bunu terk edeceğim. |
Ülkenin adı TÜRKİYE olduğu sürece ve uğruna milyonlarca şehit verdiğimiz AL KIRMIZI TÜRK bayrağımız göklerde dalgalandığı sürece TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR! kimsenin gücü de bunu değiştirmeye yetmedi yetemeyecek. 1071 yılında anadolunun kapılarını açtığımızdan beri .. |
Siz Atatürkü anlamışsınız, fakat çok yanlış anlamışsınız. Atatürk'ün söylemi, etnik değil ulusalcıdır. Umarım ulus nedir biliyorsunuzdur. Kaldıki; sizin tarafınızdan bakıldığında, ümmetçilik, şuculuk buculuk vs vs de milleyetciliktir. Kavramları karıştırıp, günlük ideolojinize hizmet edeni öncellemek de hilekarlıktır. Samimiyetsizliktir. |
atatürkçü düşünce topluluğuna üyesin ve milliyetçiliğe aptalca diyorsun? kafatasçılıkla karıştırdın herhalde dostum. |
islamda milliyetçilik yoktur |
2. Murad ve Yıldırım Bayezid, cami yaptırdıklarında etraflarında bulunan dirayetli kişiler tarafından laf yemiş, içkileri yüzünden alenen eleştirilmiştir. Fatih gibi bir cihan hükümdarı, defalarca ulema ile didişmiş, ulemanın çektiği rest yüzünden geri adım atmak zorunda kalmıştır, 3. Mustafa savaşta başarısı olmamasına rağmen gazi unvanını almaya kalkınca Cuma namazında protesto edilmiş, adını hutbeden kaldırmaya dahi kalkmışlardır, İstanbul'da ekmeklerin kötü çıkması ve pahalanması nedeniyle gayet eli sopalı bir padişahın kafasına, bölge halkından yaşlıca kadın tarafından ekmek fırlatılmıştır, Abdülaziz veya Abdülmecid, sadrazamı tarafından İngiliz gemisinin batırdığı basit bir balıkçı teknesine karşı takındığı duyarsız tavır nedeniyle bir güzel fırçalanmıştır. Yani eleştiri her daim mevcuttur, örnek aradıktan sonra örnek bol
Ayrıca şairler üzerinden örnek vermek pek de mantıklı değildir; zira o devrin yazar çizer takımı için patronluk diye bir mefhum vardır. Yani parayı nereden alırsa oraya yönelirler. Fuzuli'nin Osmanlı sarayı tarafından iplenmemesinin sebebi de budur; doğu taraflarında bulunduğu sırada İran tarafına yazdığı methiyeler nedeniyle bu tarafta sadece parası verilmiş, saray tarafından selamı bile alınmamıştır. O yüzden çok da şeyetmemek lazım
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle