| editt |
beyler son sahneden hemen önce serumu görmediniz galiba filmin sonunu anlatan olay da oydu bence |
|
Filme dair okumam... Yazdıkça farklı algılar gelişti, sırasıyla 4 ayrı yazı yazdım bundan ötürü. Bu ilk yazdığım kısım; O kadar basit, yalın ve güzel bir mesajı var ki filmin, filmin başından beri bunu o kadar güzel bir şekilde işleyip kurtlarla mücadele metaforu üzerinden o kadar başarılı veriyor ki... Bu bir doğayla mücadele filmi değil, bu bir ölüm filmi, yaşam filmi, pes ediş ya da devam ediş filmi. Yıllardır, hayatta en çok sevdiği şeyi ( bunu herşeye yorumlayabilirsiniz, bir yakınınızın kaybı, psikolojik bir rahatsızlık, depresyon geçirmeniz, sevgilinizin terketmesi, ailesel sorunlar, sizi pes etme ya da zombi gibi, yarı intihari bir ruh halinde, yaşıyormuş gibi yapıp aslında gerçekte yaşamama noktasına getiren herşey, yaşama taklidi yapmanız, mücadeleyi bırakmış olmanız ve buna sebep olan herşey... ) kaybeden ve bundan ötürü de yaşamayı bırakmış, mücadeleyi bırakmış, kendi kendine ettiği işkence ile bu acıyı sürekli taze tutarak hayata tutunmamış bir adamın başına gelenlerden sonra zamanla babasının mesajını, karısının telkinini alması, anlaması, kabul etmesi... Ve buna vesile olan uçak kazası, filmin en muhteşem anı olan o son ana onun ruhunu hazırlayan o kaza ve sonrasında aralarında vahşi hayatla ilgili doğru düzgün tek bilgi sahibi kişi olmanın da verdiği sorumlulukla yavaş yavaş yeniden birileri için savaşmaya başlaması, tanrı, hayat ne dersek diyelim burada bu sefer adamımıza karşı acımasız olan bu kavramları temsilen kurtlar; yine değer vermeye başladığı şeyleri, kazazede arkadaşlarını elinden alıyor, yine pes etme noktasına getiriyor adamımızı. Ve bu sefer isyan ediyor adamımız artık, kendim yaparım diyor, her şey bitmişken bile... Sonunda alfa kurt ile karşılaştığında, yol boyunca anılarını, nüfus cüzdanlarını, resimlerini ve hepsinden arta kalan bazı eşyaları toplamış olan adamımız, karısının fotoğrafına bakıyor, yüzündeki endişeyi ve korkuyu gören karısının ona "korkma" deyişini ve bunun manasını anlıyor, anımsıyor, kabul ediyor, karısının ölümünü kabulleniyor, babasının şiirini çok daha iyi anlıyor, son bir mücadele, değecek olan "herşey" için, arkadaşları haline gelen kazazedeleri tek tek avlayan kurt sürüsünün liderine, arkadaşlarının "anılarıyla" hazırlanarak meydan okuyor. Pes etmiyor, "uğruna değecek son bir kavgaya" giriyor... Kendi için değil, hayatta kalmak için değil, doğa ile mücadele için değil, savaşmak için, arkadaşları için, karısı gibi artık oda ölümden korkmadığı için, öleceğini bile bile yaşamayı seçtiği için, yaşadığı için, babasını artık çok daha iyi anladığı için... İzlediğim en güzel filmlerden biri. İkinci okumam; Filmin sonu tam olarak da böyle bitmeliydi, burada artık sonucun, hayatta kalıp kalmamanın bir önemi yoktur, önemli olan sonucu ne olacaksa olsun, bunu bilsek dahi, savaşabilmektir, o " son " savaşa girebilmektir, Liam Neeson, karısının ölümünden sonra maddesel olarak yaşasa da ruhsal olarak ölmüş, ölü, ölümü kabul etmiş bir adamdı, şimdi bedensel ölümün eşiğindeyken, çok uzun zamandır hissetmediği kadar "hayattadır", " canlıdır ", karısının ölümüyle pes eden adam, bir kaza sonucu, insanlara yardım etmeye mecbur kalarak zaman içerisinde kendini bulmuş, hepsi elinden alındığında bile pes edemeyecek, artık etmeyecek noktaya gelmiştir, hayattadır yeniden. Umrunda değildir artık öleceğini bilmesi, tüm dostları için savaşır alfa kurt ile... Tanrıya isyan ettiği sahnelerde, tanrının soğuk gökyüzü olarak cevapsız kalması ise zannedildiğinin aksine insanın ne kadar da yalnız olduğuna bir işaret olmayabilir... Böylesine hayatta tutunacak hiç birşeyi kalmamış bir adam için, böylesine pes etmiş bir adam için, bundan daha yüce, onurlu ve güzel bir " son değecek kavga " olabilir mi? ( son değecek kavga, kazadan sonra tüm mücadelesidir, pes etmeyişidir, fakat bunun gerçek manasını tam olarak o "son" anda anlar, herşeyini kaybetmiş gürünürken, tüm arakadaşlarını, kurtulma ümidini, en pes edilesi anda kavrar bir bütün olarak, neden savaştığını ve neden savaşması gerektiğini ) Bu ona yaşadığı ölü hayat için, çektiği acılar için, pes etmişliği için bir çıkış yolu, bir ben daha ölmedim fırsatı değil de nedir? "Bir işaret ver bana, ver sana sonsuza kadar inanayım!" der karakter, isyan eder, " siktir, kendim hallederim! " der... Ne kadar manidardır, hemen sonra alfa kurt ile karşılaşması, tüm yolculuk boyunca kurtarmak için canla başla çabaladığı, zamanla dostlarına dönüşen, ailesine dönüşen arkadaşlarını elinden tek tek alan kurtla, bir bakıma karısını elinden alan kanserle... Bütün bu kaza ve sonrası bir işarettir, hayatına mana veren, yeniden "sevmeyi, değer vermeyi, sevdiği için mücadele etmeyi, yeniden kaybetmeyi ama bu sefer tüm sevdikleri için, anıları için, onlar artık olmasa da pes etmemeyi" öğreten, Tanrının ona işareti budur. Alfa kurt ile birebir mücadele edebilecek olması hiç birşeyin boşa gitmediğini söyler adamımıza, arkadaşları boşuna ölmemiştir artık, o "kötü" varlığa meydan okuyabilecektir. Babasının dediği gibi, belki de anlar, tanrı bir işaret vermiştir, "son bir kez daha mücadeleye, bildiğim değecek son bir kavgaya, yaşa ve öl tam da bugün, yaşa ve öl tam da bugün", çektiği tüm acıları anlamlı kılacak, kaybettiği herşeyi anlamlı kılacak, kendine acıyarak geçirdiği her günün pes etmişliğinin utancını alacak, yıllar sonra elinde olmadan, çaresizce ölümünü izlemek zorunda kaldığı karısı için, tek tek avlanan arkadaşları için( yine o çaresizlik vardır burada da ), belki de en önemlisi "ben hayattayım, ben yaşıyorum " diyebilmek için ve bunu olabilecek en cesur şekilde diyebilmek için alfa kurt'a boyun eğmez... (3. okuma; Çaresizlik... İnsanoğlunun acizliği, belli durumlar-ölüm gibi- karşısında elinden hiç birşey gelmemesi ve fakat aslında çaresizken bile seçim şansının olması, hayata küsmek ya da geçmişle barışmak, geçmişi verdiği acıyla değil güzel anlarla yadedip bunu mücadele edebilmek için gereken "inanca" evirebilmek... Filmin ana temalarından biri de budur, karakter karısının ölümü karşısında olduğu gibi çaresizdir kurtların arkadaşlarına yaptıklarının karşısında, ne yaparsa yapsın bir tanesini bile hayatta tutamaz, karısını da tutamadığı gibi... Ama bu sefer sonucunu değiştirmesinin mümkün olmadığı durumlardan sonra pes etmez, karısının ölümünden sonra pes ettiği gibi, karısı içinde, arkadaşları içinde sonuna kadar savaştığını bilir, kabullenir ve kendine acımayı bırakır, anılarını gururla taşıyarak tüm pes etmişliklere, korkaklıklara, vazgeçişlere, yaşanmayan günlere, çekilen acılara, alfa kurt üzerinden meydan okur... ) Bu, tanrısal değil de nedir, bu böyle bir hayat sürüp de bu hale gelmiş bir insan için, mutlu olarak, tamamlanmış ve anlamış olarak gitmek değildir de nedir... Uğruna savaşacak birşeyleri vardır yine ve yine kaybetmiştir onları, yine uğruna savaşacak birşey kalmamış gibidir, haline acıyarak ölümü bekleyebilir, durum umutsuzdur zira... Oysa yol boyunca niye ölen her kişinin anılarını biriktirir kendi de neden tam olarak bilmeden, inançsız sandığı kendisinde bir inanç yeşermeye başlamıştır yeniden, farkında olmasa da... O son anda, yaşanmışlıkların, dostlukların, karısına duyduğu sevginin ebediliğini anlar, anılar artık onu yiyip bitiren şeyler değil ona güç veren şeylerdir, sanki onlar hayattaymışçasına, yanındalarmışçasına savaşır kurtla, çünkü artık maddi dünyanın ötesini görmektedir, anılar onun için bir " acı, pes ediş" kaynağı değil, gurur verici, onu motive eden, hayata sarılmasına sebep olan şeylerdir. İşte bilinçsiz bir şekilde o yüzden topluyordu ölenlerin anılarını, şimdi anlar sebebini; çünkü yaşanmışlıklar, güzel anılar, onları bize yaşatanlara sahip değilsek dahi, hiç yaşayamamış olmaktan iyidir, gurur duyulacak şeylerdir, bize hayata tutunmak için yeterlidir, savaşmak için yeterlidir, pes etmemek için yeterlidir... Ölüm işte burada anlamını yitirir, Tanrı, mesajını vermiştir, karısı, babası, tanrının dilinden ona bugün için lazım olacak olan "inancı" vermişlerdir, arkadaşları için savaşırken bunu tecrübe etmeye başlamıştır, kurtlar ona bunu hatırlatmıştır. Hatırlar, anlar, özümser, herşey mana kazanır... İnançsız bir kimse onun yaptığı şeyi yapmayı düşünemezdi bile. Kurda saldırmadan 1,2 saniye önce, sert bakışlarını üzerine çevirmeden önce, gözleri gülüyordu Liam Neeson'un... ...Ve tüm yazılar akıp gittikten sonra adamımız alfa kurtun ölmekte olan bedeninin üzerinde yatmaktadır... 4. okuma... Öldürdüğü kurtların yanına gider, onlara sevgi ve şefkatle yaklaşır, onları rahatlatmaya çalışır gibidir en zor anlarında... Bunu ilk kazazedeye de yapar ölüm anında... Belki de sadece ölümü kabulleniş sürecindedir, kurdu vurmak zorunda olduğu için öldürür, kurtlar aç olduğu için öldürür, karısı kanser olduğu için ölür, bu ölümlerin arasında ölüm ile ilgili karar veremediği tek şey kendi ölümüdür, ölümü anlar, ama kendini anlayamaz, kendi yaşamını anlamlandıramaz. Ölüm ile yaşam belki de çok yakındır birbirlerine, önemli olan belki de ölene kadar yaşayabilmek, ölümü de geldiğinde, kime gelirse gelsin, yaşamın bir parçası olarak kabul edebilmektir, doğal karşılamaktır. Karakter bunu vurduğu kurtlara yapabilmektedir, uçakta ilk ölen kazazedeye yapabilmiştir, ama ölüm onu kovaladıkça, arkadaşlarını aldıkça isyan eder artık, karısının ölümünü de kabul edememiştir bir türlü... Ta ki o son ana kadar, kendi ölümü ile yüzleştiği ana kadar, kabul eder herşeyi, arkadaşlarının ölümü karşısında nasıl çaresiz kaldıysa, karısının ölümü karşısından nasıl çaresiz kaldıysa şimdi de kendi canı için o derece çaresizdir ve bu kabulleniş ona "son bir kez değecek bir mücadeleye " girmesi için gereken inancı verir, öyle ya da böyle neden hayatta kaldığını şimdiye kadar, neden arkadaşlarına dönüşen kazazedeleri hayatta tutmaya çalıştığını anlar... İçinde aslında hep olan, intihar edemeyişinde gizli olan, arkadaşlarını kurtarmaya çalıştığı süre boyunca gizli olan ama son ana kadar tamamen anlayamadığı o pes etmeyişi anlar, bilincine varır. Hayat bittiği ana kadar devam eder, biz ne kadar istesek de, bitti zannetsek de, devam eder... Belki Tanrı, belki kurtlar, belki kurtlar üzerinden tanrı, karısı, babası, ona bunu söylemektedir baştan sona. İnsana düşen bunu görmek, anlamak ve kabul etmektir, uğruna değecek son bir mücadeleye girmektir, savaşmaktır. Hayat sonlanana kadar yeniden anlam kazanıp kazanmayacağını bilemeyiz ve bundan ötürü de ölmüş gibi yapamayız. Herşey bitmişken dahi alfa kurda saldırmadan önce bir an ona gülümsemesi bundandır Liam Neeson'un, bunu artık tamamen anlamasındandır, hala hayattadır ve bunu bilmektedir ve savaşacaktır, tek anlamlandıramadığı şey olan kendi yaşamı-ölümü anlamlıdır artık... Böyle farklı şeyler düşündürttü ve hissettirdi bu film ve hepside aynı oranda doğru ve bağlantılı geliyor bana. Muhteşem bir film. Sevgiler... |
Sonu için 6/0 böyle bitmemeliydi sanki |
dostum filmde geçen repklikleri söylemiyorum ama söylenenler doğru, biliyorum yani :) eğer herhangi bi kurt 50-75 km çevresi avlanma bölgesindeyse hiçbi şeye korkmadan saldırabilir onları tehdit edecek bi şeye hiç çekinmeden saldırırlar ve parçalarlar |
|
Klasik bir macera filminden çok daha fazlası benim gözümde bu film. Bu konuda da yegane film olma özelliğini taşımakta bana göre. Once more into the fray. Into the last good fight I' ll ever know. Live and die on this day. Live and die on this day. |
Bu mesaja 1 cevap geldi. Cevapları Gizle