| Sanırım fantastik öğeler içeren bir roman yazıyorsunuz. Başlangıç olarak güzel gibi ama sanki biraz aceleci bir dille anlatıyorsunuz. |
Gereksiz detaylara yer vermezsen daha sürükleyici bir yazı haline getirebilirsin. " Hiç kimseyi yada herhangi bir şeyi görmedi " cümlesinde ikisini de yazarak akıcılığı bozabilirsin. "En sonunda" 'yı da alabiliriz oradan; " James, evin etrafında bir kaç tur döndükten sonra herhangi bir şey görememiş, sesin evden geldiğine emin olmuştu. Derin bir nefes alarak eve girmeye karar verdi." şeklinde az ama okuyucuya o anı göz önüne getirecek detaylar ile daha iyi olabilir. Edit; İmla. |
Teşekkürler 1 . bölüm üzerinde biraz daha oynamam gerekiyor sanırım . Bu arada " James, evin etrafında bir kaç tur döndükten sonra herhangi bir şey görememiş, sesin evden geldiğine emin olmuştu. Derin bir nefes alarak eve girmeye karar verdi.'' şeklinde gerçektende akıcı olmuş teşekkürler :) |
| Aksiyon-macera türünde bir roman yazıyorsanız dramatik aksiyonunun gerilimini yükseltmeniz gerekecek. Bunu yaparken, gereksiz tekrarlar ve kısır döngülerden kaçınmaya çalışın zira bütün bunlar, okuyucudaki okuma hazzını olumsuz etkiler. Fiziksel detaylar ve mekan tasvirlerinin yanı sıra karakterlerinizin güçlü olmasını istiyorsanız birtakım ruhsal betimlemeler de yapmanız gerekecek. Roman yazmak oldukça meşakkatli ve sabır isteyen bir iş, size kolay gelsin. |
Kısa cümleler ve bu cümlelerde bulunan gereksiz ayrıntılar okuuucuyu sıkmaktan başka bir işe yaramaz. Klasik ağırlıklı kitaplar okumanı öneririm. Özellikle betimlemeleri uzun Rus klasiklerini. |
|
İki paragraf yazdın ve buna roman mı diyorsun ? "Deneme" dersen daha iyi olur. Ayrıca kurgun berbat. Dolabında bir tek kuru ekmek var diyorsun sonra o ekmeği ineğe verdi diyorsun. İnek ekmek yer mi, yani bir ekmek ile karnı doyar mı ? İneği varsa sütünü satıp ekmek alamaz mı ? Sonra bir adam bu kadar düşse ineği satmaz mı. Bir inek kaç para ... Roman veya uzun soluklu bir şey yazacaksan önce otur ve kahramanların sosyal durumlarının profilini çıkart. Yani zengin mi, fakir mi, akrabaları var mı yok mu... Böyle bir tahlil yapmadan kafana göre başlamışsın. Sonra sosyal durumuna ve yeteneklerine uygun psikolojik profilini ortaya çıkart. Bir insan bir günde düşmez. Sen adamın içinde bulunduğu duruma nasıl düştüğünü düşündüğünü yazmışsın ama o duruma düşen birisi bunu düşünmez, bu duruma geliş yolculuğu gözünün önüne gelir. Çünkü insan düştüğünde ne oldu demez. Bu araba kazası gibi anlık olan bir süreç değil. Zamana yayılan bir olay. Bunun gibi bir çok hata var kurguda. Önce bunları düzeltmelisin bence. Noktalama konusuna takılma. Gelişmiş metin editörleri kullandığında zaten bir çoğunu otomatik olarak düzeltebilirsin. Ama metin editörleri kurgu hatalarını düzeltmez. Karakter tahlilleri yapmaz. |
| Bana göre karın gurultuları bayağı siritiyor.... |
deneme turunde bir yazi degil arkadasin yazisi. diger yorumlara katiliyorum |
|
Mozart'ın çok güzel bir özelliği vardır. Müziği önce baştan sona kafasında kurgular, sonra bittiğinde notaya döker. Bu yüzden diğer ünlülerin aksine el yazmalarında karalamalar yoktur. Kurgu işi bir sanat ve arkadaş roman gibi zor bir işe kalkışmış. Yaşını bilmediğim için kendi seviyesi dışında acımasız eleştiri yapmak istemem. En azından bir yazar adayının sayfa başlığında bile imla hatası yapmasının hoş olmadığını söylemekle yetineyim. İnsanoğlu doğru çalışırsa kendini her alanda geliştirir. Yazar olmak için de önce iyi bir okur ve eleştirmen olmak gerekir. Dilbilgisi kurallarını en iyi bilmesi gereken de yazardır. İş sadece hikaye anlatmak olsaydı bunu köydeki nine ve dedelerimiz zaten daha iyi yapmaktadırlar. Bu yüzden yazar adayı önce dilini, sonra iyi okumayı bilecek, ardından eleştirmen olup yazarın zihin haritasını çıkarabilecek nitelikteki kişidir. Müzikte bestecilik ve icracılığın ayrı olması gibi yazıda da yazarlık ve eleştirmenlik ayrıdır. Sonuç olarak bir yazar önce iyi bir eleştirmen olmak zorundadır. Ana soru şudur: Eleştirmen ne zaman yazar olur? Yazarlığın da ötesinde, romancılık dünyasına yüz kitap okuyup, yazdığı ilk on kitabı yakarak adım atılabilir. |
Neyse hevesim kaçtı teşekkürler |
| Sence bu bir deneme yazısına benziyormu ? |
|
Kusura bakma ben bunu bir romana da benzetemedim. Pek bir şeye benzetemediğim ve "Deneme" için herhangi bir konu sınırlandırması olmadığı için ifade ettim. Hevesini belki kırmak istemem, eleştiriye ağır olmuş diyebilirsin ancak içinde yoksa boşuna kürek çekmenin bir anlamı yok. Hayatta emek vermeden güzel bir şeye sahip olamayacağı ( Annenin lezzetli yemekler yapıp önüne koymasının haricinde ) anlamış olman gerekirdi veya gerekiyor. |
| Şu kısacık yazıda bile 9 defa James yazmışsın ve çok fazla göze batıyor bir ismi bu kadar kullanman. |
|
Hikaye olarak beğendin devamı gelirse okurum. Edebiyat yönünden yorum yapamayacağım. |
| Deneme'nin ne olduğunu öğrenirsen daha iyi bir yorum yapabilirsin. Denemelerde olay yoktur . Düşünceler vardır . |
|
Dostum öncelikle her türlü eleştiriye açık olmalısın. 'Berbat' diyene bile teşekkür etmelisin; zira okutmayı başardın. :) Ben de yazarım. Çok da severim. Konu başlığını görünce direk atladım bu sebepten. :) Elbette usta değilim ama değerlendirebileceğin önerilerim olursa ne mutlu bana.. Hemen söylemek istediğim ilk şey şu: Neden James? Neden Türkçe isim kullanmayasın? Bir diğer arkadaşın da söylediği gibi, biraz fantastik ögeler içerebilecek bir yazı gibi duruyor ve bu anlamda çok kaliteli Türk yazarlar da vardır ve bunlar rahatlıkla bir 'Osman' ismini kitaplarına dahil edebiliyorlar. Elbette şart değil ama bu yabancı isim kullanma olayı sanki biraz kalıplaşmış gibi.. bu sebepten değinmek istedim. Yazına bir roman niyetiyle başlamışsın. Bu noktada şunu düşünüyorum. Önce karakterinin bir analizini yapmalısın, tam profilini oturtmalısın. Neye, nasıl tepki vereceğinden tut da, yürüyüşüne kadar yaratabilmelisin onu. Bunun ardından da, hikayende geçecek olan mekânlar gelecektir sanıyorum. Doğaçlama yapmak -spontane yazmak- ayrı bir deneme türüdür. Roman niyetiyle başına oturduğun şeyi biraz daha sık eleyip sık dokursan, paylaştığın bölümdeki de, devam ettirebileceğin bölümlerdeki akış da mütemadiyen şiir gibi olacaktır. :) Şu an çok ani geçişler var, hızlı bir dil yani.. bu da okuyucuya gereksiz şaşkınlıklar yaşatır, onu gerer. Bir de, başta kendime şöyle söyledim: "Vay, iyi betimlemeler gelecek sanırım.." ama sonra, fazla kelimeler, fazla fazla anlamlandırmalar 'fazla' gelmeye başladı. :) Betimlemeler üzerine çalışman, önerimdir. Bu aslında gözden kaçırılabilecek çok önemli bir nüans olabiliyor çoğu zaman. Çünkü örneğin; okunan yazının karakteri, herhangi bir mkân ya da olayı sıkıcı gelmeye başladığı an, bir betimleme o noktada hayat kurtarabilir. :) Keyiflidir de aslında. Oturup kendi odanı, bu yazındaki psikolojiyle betimlemeye çalış, bak ne kadar keyifli olacak.. :):) Umarım anlatmak istediğimi verebilmişimdir.. Vazgeçmen için hiçbir neden yok, umarım devam edersin.. kalemine kuvvet! :) |
Yukarıda arkadaşın dediği gibi çok aceleci davranmışsın.
Burayı düzeltmen gerek. İneğine verdiyse eğer dolabında nasıl ekmek oluyor ? Mantık hatası gibi bir şey var burada.
Ne ara eve gitti, ne ara geldi çimlere uzandı ? Bunları biraz uzat hikaye çok kısa ve çabuk gelişiyor. Bunlar benim kişisel görüşlerimdi. Asıl önemli olan senin ne düşündüğün. Başarılar sana. |
Heh ya bana böyle şeylerle gelin :D eleştiri yapın ama bu arkadaş gibi yapın :D |
BÖLÜM 1
James, yıldızlarla dolup taşan gökyüzüne bakarak esnedi. Yoğun ve bir o kadarda güzel görünümlü bir bulut havada asılı kalmıştı. Henüz sonbahar olmasına rağmen, havalar soğumaya başlamıştı. James üzerindeki eski ve kötü kokan paltosuna daha sıkı sarınarak ışıl ışıl parlayan Ay’ı izlemeye başladı. Bir süre sonra karnının guruldamaya başladığını hissetti. En son yemek yediğinde henüz güneş daha yeni batıyordu. James yemek yemeği düşündü ancak, desenleri örümcek ağından oluşan dolabında küflü bir ekmekten başka hiçbir şeyi kalmamıştı. Zaten onu da tek gelir kaynağı olan ineğine vermişti.
James, nasıl bu kadar kötü bir hale gelebildiğini düşündü. Asil ve cesur bir savaşçıyken, insanların umut kaynağıyken verdiği aptalca bir karar nedeniyle bu hallere düşmüştü.
‘’ Artık bir karar verdim ve kararımdan da geri dönmeyeceğim. ‘’ dedi kendi kendine.
Gözlerini kapatıp, karın gurultularını ve soğuk havayı önemsemeyerek çimlerin üzerine uzandı. Derin ve güzel bir uykunun kendisini beklediğini düşünürken bir ses duydu. Hayal yada gerçek , çok ince bir ses.
James kafasını kaldırarak etrafına bakındı ancak kimseyi göremedi. Huzursuzlanarak ayağa kalktı ve küçük evinin etrafında dolanmaya başladı. Evi o kadar eskiydi ki gören buranın iğrenç orglar tarafından mesken tutulduğunu sanardı.
James, evin etrafında yaklaşık iki tur attı ancak hiç kimseyi yada herhangi bir şeyi göremedi. En sonunda evin içine girmeye karar verdi . Çünkü en sonunda bir ses daha duymayı başarmış ve bu sesin evin içinden geldiğini anlamıştı .
Hırsızı suçüstü yakalayabilmek için aniden evin kapısını açarak içeri daldı . İçeri girdiğin ise asla tahmin edemeyeceği bir manzara karşılaştı . Evin içinde bulunan sert yatağı ve küflü dolabı dışında tek eşyası olan iki adet sandalyesinden birine başını kırmızı kapşonu ve peleriniyle örtüp bacak bacak üstüne atmış şekilde bekleyen bir adam oturmuştu . James içeri girince adam başını hafifçe kaldırarak James’e baktı ve gülümseyerek , ‘’ Otur James , konuşacaklarımız var ‘’ dedi.
* * * * *
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi orkunreyiz07 -- 22 Temmuz 2013; 15:33:59 >